Risale-i Nur’un te’lifatı ile alakalı Zübeyir Gündüzalp’in mektubudur

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ  وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

Esselâmüaleyküm ve rahmetullâhî ve berakâtühû, Vel fecri veleyâlin aşrin Aziz, sıddık ve kahraman kardeşlerimiz!

Risale-i Nur’un te’lifatı Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri Denizli hapsinden çıktıktan sonraki zamana kadar Risale-i Nur Külliyatını, Risaleler hâlinde neşrediyordu.

Risale-i Nur’un te’lifi yirmi üç senede tamam oldu. Bu neşir ve tamim tarzından sonra Risaleler hâlinde olan eserlerinden birer kısmını bir araya getirip; tertip ve tasnif ederek büyük mecmualar hâlinde, “Kuvvet icmâdadır.” Müessir ve müsmir düsturuna binaen neşretme safhasına giriyor.

O sıralarda bir inayet-i İlahî bir imdâd-ı Peygamberî olarak Üstâd-ı zîşanımızın harikulâde ihlâsına Isparta Nur kahramanlarının yüksek himmet ve gayretlerine mükâfaten bir çoğaltma makinesi bulunuyor.

Bu makineyle hizmet-i Nuriye’de saff-ı evvel teşkil eden bu halis ve fedakâr Nur nâşirleri müttehid ve mütesânid bir cemaat hâlinde meşveret ve taksim-ül âmâl düsturuna riayet ederek bu mecmuaların bir kısmını hatt-ı Kur’ân’la yazıp çoğaltıyorlar. İhtiyatlı, dirayetli, Nurları çoklukla böyle halisâne vaziyette neşrediyorlar. Bu uğurda bütün maddî mânevî mevcudiyetlerini feda edercesine çalışıyorlar.

El yazıları ile yazmaya da yine devam ediliyor. Âli-himmet bir hâlet-i ruhiye içinde Isparta, İnebolu, Safranbolu’nun Nur hâdim ve nâşirleri bu şaheserleri hatt-ı Kur’ân’la ve Asâ-yı Mûsa mecmuasını ve bazı Risaleleri de yeni yazı ile binlerce nüsha teksir ederek Anadolu ve âlem-i İslâma kadar ulaştırmaya inayet-i İlâhî ile muvaffak olurlar.

Üstad’ımız buyuruyor ki, “Ben de Kur’ân-ı Mu’ciz-ül Beyanın bir mânevî tefsiri olan Risale-i Nur’un Talebesiyim. Kim benimle ders arkadaşlığını yapmak isterse o da Risale-i Nur’u okusun. Benim şahsımın ehemmiyeti yoktur. Ben sadece Kur’ân’ın dellâlı ve mücevharat dükkânının dellâlıyım.”

Said Nursî

İhlas timsali Üstâd-ı pâkilerinin duâlarıyla, duâlarınızı bekleyen kardeşiniz Zübeyir

Kaynak: Üstadım Bediüzzaman s. (394)

www.NurNet.org