Ruh Ve Meleklerin Varlığı

Sana ruh hakkında soru sorarlar. De ki: “Ruh rabbimin emrindendir ve size pek az bilgi verilmiştir.” Kuran’ı Kerim böyle buyuruyor. İlk dönemlerin kelâm âlimleri arasında ruhu “latîf bir cisim” şeklinde tanımlayanlar olmuştur. Müfessirlerin büyük çoğunluğu buradaki ruhu, “insanı canlı varlık yapan, bedeni yöneten mânevî cevher” olarak açıklamışlardır. Bütün müslümanlar bu anlamda bir ruhun varlığına inanmakla birlikte İslâm bilgin ve düşünürleri ruhun mahiyeti konusunda farklı görüşler ileri sürmüşler; Bediüzzaman Said Nursi yazmış olduğu Risale-i Nur Külliyatının bazı yerlerinde ruhun ve meleklerin varlığından söz etmiş varlıklarının kati delillerini ortaya koymuştur.

İnsan ve hayvanın vücudunun varlığının katiliği kadar ruhun ve meleklerin varlığı da kati ve kesindir. Yeryüzünün sakinleri olduğu gibi hikmet iktiza eder ki semavatın da kendine münasip sakinleri olsun. Yeryüzünde denizlerde yüzgeçleri olan balıklar yaşarken, gök yüzünde kanatlı kuşlar yaşıyor, yerde de zemine münasip ayaklı canlılar mevcut. İslam dininde semavata ait canlılar denilince melekler akla gelir.

Semaya göre küçük olmasına rağmen zeminimizde bu kadar mahlukların olması semada da mahlukların olmasını gerektiriyor. Anadolu’nun bir köyünden İstanbul’un gece kondu semtine gelen adam, ilerideki gökdelenlerde de hayat olduğunu oralarda da oralara mahsus birilerinin yaşadığını bilir, aynen öylede dünyamızda yaşayanlar olduğu gibi gözümüzün göremediği uzayda da oralara mahsus canlılar vardır elbet. Bediüzzaman “müzeyyen kasırlar misali olan semavat dahi nuru vücudun nuru olan zihayat ve zihayatın ziyası olan zişuur ve zevil idrak mahluklarla elbette doludur” der.

Yine o mahlukların bu alem sarayının seyircileri kâinat kitabının mütealacıları olduğunu ve mevcudatın tespihatlarını temsil ettiklerini söyler. Kainatı haddi hesaba gelmeyen sanatlı zînetlerle süslendiren Sâni Zülcelal bu nakışlarının seyredilmesini ve takdir edilmesini ister. Hüsün(güzel) aşık, taam aç istediği gibi bu nihayetsiz sanat da ruhları melekleri ister. Aynı zamanda bu yaradılan sınırsız sanat, bu güzellik bu gıda bu ziynetlerin yaratıcısı nihayetsiz kulluk ister, insanoğlu bu kulluğun milyonda birini ancak yapabilir, o zaman bunca yaradılanları tefekkür edip şükretmek semaya nazır ruhaniyat ve meleklerin vazifesidir, çünkü o alemi onlar doldurmuş ve şenlendirmişlerdir.

Hadisi Şeriflerden de öğreniyoruz ki yağmur damlalarından yıldızlara kadar bir çok cisim meleklerin gemisi ve bineğidir. Melekler Allah’ın izniyle bu cisimlere binerler ve âlemi şehadeti seyredip gezerler. “Ehli cennet ruhları, berzah aleminde yeşil kuşların cevflerine girerler ve cennette gezerler”. Topraktan binlerce mahlukatı yaratan Allah, nur denizinden de sudan da hatta zulmet bahrinden, şu havadan, şu elektrik gibi sair latîf maddeten bir kısım şuurlu mahluklar yaratmıştır.

Melekler: Melekler de terakkiyatı yoktur, onların makamları ve rütbeleri sabittir, onlar emredileni yaparken zevk alırlar, mükafatları hizmetkerinin içindedir. İnsan yemek içmekten nasıl zevk alıyorsa melekler de zikir tespih ve ibadetlerinden öyle zevk alırlar. Onlar nurdan varlık oldukları için gıdalarına nur kafidir, hatta nura yakın olan güzel kokudan da hoşlanırlar. Evet temiz ruhlar temiz kokuyu sever.

Melekler, Allah’ın emriyle işledikleri amelden, onun namıyla ettikleri hizmetten kazandıkları şereften, öylesine bir saadete mazhar olurlar ki aklı beşer anlamaz, melek olmayan bilmez. Yer yüzündeki bütün hayvanat tarifelerine müekkel yani vazifelendirilmiş melekler nezaret ederler, her bir nevi hayvana çobanlık edecek müekkel melek vardır. Aynı şekilde bütün nebatata da nezaret eden müekkel bir melek vardır. Hazreti Mikail aleyhisselam Rezzak arşının en büyük meleğidir ve diğer meleklere nezaret eder.

Çetin Kılıç Kaynak Risale-i Nur Külliyatı.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: