Rüştü Tafralı ağabey hakkında . .

Rüştü Tafralı ağabey hakkında ileri geri konulaşan ve hezeyanlar savuram birisi ve iddialarına Mesud Zeybek (ittihad.com) cevab vermiş.

 

Aziz Kardeşim,

E-Mail mektubunu okudum. Bazı şeyler soruyorsunuz. Ben de bildiğimce cevaplıyorum.

Birinci sorunuz:

Cevap: Rüşdü Abi Yeni Asya’nın rüknü değildir. Benim bildiğim kadarıyla  Merhum Zübeyir Abinin tensibiyle istişare/denetleme heyetindeydi. Daha doğrusu Zübeyir Ağabey onunla Yeni Asyacıları kontrol altında tutmak istiyordu. 

 

Cevap: Zübeyir Abinin teşkil ettiği ve 19 madde halinde yazılı hale getirdiği gazeteyi denetleme/istişare heyeti var. Bu 13-14 kişilik heyetin içinde Rüşdü abinin ismi de konmuştur. Fakat baştaki Mehmetler bu heyeti hiç toplamamışlar ve heyetin faaliyeti olmamıştır.

Bu 19 maddelik Gazete Şartnamesi ittihad.com.tr ve http://yozgatnur66.blogcu.com/zubeyr-agabeyin-gazete-sartnamesi/20112431 adreslerinde vardır. 

Bunun işlemediğini gören Zübeyir Abi Süleymaniye dersanesinden Rüşdü Abilerle beraber 1967-1968 lerde ayrılmıştır. Fakat bu ayrılış öyle bıçak keser gibi ayrılış değildir.

 

Cevap: Rüşdü Abiyi 92 yılı başlarında tanıdım. Elhamdülillah bugüne kadar da beraberliğimiz devam etti. Bu 23 sene zarfında çok olaylar oldu. Fakat uzun çeker, detaylarını ihtiyaç olursa anlatırım. “Bunlar Yeni Asyacılarla, F. “Gülenlerle” ittifak ettiler; fakat muvaffak olamadılar” diyenin aklindan şüphe etmek lazım. Aklı sağlamsa başka bir maksadı, başka bir hedefi var diye düşünmek gerekir.  

Cevap: Ben İstanbula 1979 da geldiğim için o devrelerdeki olanları görmedim, yaşamadım, bilmiyorum. Fakat Rüşdü Abide bu 23 senelik hizmet beraberliğimde öyle dedikleri gibi bir olaya şahit olmadım.Bilakis dava adamı yetiştirmek istediğine şahitim. Herhalde bu iddiadaki adamların vasıfsızlığını, çapsızlığını veya başka durumlarını gördü ki yanından uzaklaştırdı diye düşünüyorum.

 

Cevap: bu iddia bana hiç inandırıcı gelmedi…

 

Cevap: Ya bu iddiaya ne diyeyim bu kadar uçuk hayalperestlik olur mu? Bizim ne F:G. ile ne de Y.Asya alakamız var. Bu iddia sahibini acil ruh hastalıkları doktoruna havale ederim.  

Ben Allahın lütfuyla Fethullahin mahiyetini 1972 de Merhum Ahmed Feyzi Abi vasıtasıyla İzmir’de bizzat kendinden öğrendim. Nesil Yayınlarında çıkan “Risale-i Nur’un manevi avukatı Ahmed Feyzi Kul” isimli eserde tafsilatını yazdım. Oraya bakılabilir. Sonra 1974’te F.”Gülenin” bazı talebelerinin çevrede “Gülen Hz. İsa’dır” iddialarına karşı tavır koymakla aramız iyice açıldı. Bunu mecburiyet altında ekrana çıktığım geçen sene AHABER tv de canlı yayında açıkça söyledim. Bu güne kadar kimse çıkıp yanlış diyorsun demedi. 

 

Sonra yani 1980 den sonra kader beni İstanbula sevk etti F. “Gülen” yine burada karşıma çıktı. O zamanların Nurun bir merkezi olan Nurtaşında (Kıztaşı) hizmetlerde kaldım. Fakat kısa süre sonra onlarla anlaşamadım ayrıldım. Sonra İttihad yayınevini kurdum. Bir kaç sene sonra Rüştü Abi ile tanıştık. Benim neşriyat yaptığımı öğrenince o da yardımcı olmaya başladı. 1994 yılında Gülen taifesinin Risaleleri sadeleştirme çalışmalarını yakinen öğrenince Rüşdü Abiyle beraber “Risale-i Nur’un Mahiyeti ve Sadeleştirme Mes’elesi” adıyla bir kitapçık hazırladık ve neşrettik. Hekimoğlu İsmail Bey bunu bizzat “Gülene” ve adamlarına götürdü ve bizzat onlara okuduğunu söyledi. Buna karşılık o zaman sadeleştirme çalışmalarına son verdikleri söylendi.

Sonra 1995 yılında Hem Hürriyet Gazetesinde hem Sabah Gazetesinde  F.”Gülenin” ropörtajı 11 gün yayınlandı. Ben o nüshaları biriktirdim sonra bir defa daha okudum. Dehşet şeyler vardı içinde.

Sonra Rüşdü Abiyle, Merhum H. Demirelle istişare ettik bir cevap verelim hiç olmazsa broşür neşredelim dedik. Usulünü görüştük ve Risale-i Nurlara taalluk eden konulara cevap yazalım gerisini hocalar, müftüler Diyanet cevap versin dedik. Broşürden bin bastık her taraf gönderdik.

Akit yazarı bizim broşürü köşesine taşıyıca bizim adresi de, telefonu da verince binlerce insan mektup, telefon broşürden istemeye başladı. Tabi ki meccanen 10 bin basıp her yere gönderdik. Zaten bize eskiden beri kızan F.”Gülen” taraftarları hücuma da geçtiler.

Fakat en garibi Hekimoğlunun Zaman Gazetesinde aleyhimize yayınlanan yazısı ve bazı abilerin “Gülene” sahip çıkıp bizim hakkımızda aleyhte yazıları idi.

Fakat biz hiç gücenmedik zaten gücenmeye de hakkımız yoktur. Neticede o hareket yanlış da olsa bizim bir şey dememiz uygun olmazdı. Zaten o lahikayı yazan abiler kendileri hatalarını tashih ettiler.

Sonra “Gülenin” adamları bizim yayınevine  ambargo uyguladılar, onlarla iş yapan bütün dağıtıcılar kitapçılar da bize tavır aldı. Sonra bazı nurcular da kraldan fazla kralcı kesilerek bizi sözlü veya telefonla tehdit, ikaz her şeyi yaptılar. 

  

Cevap: Benim bildiğim Rüşdü abiyi evvela Hasekide bir eve yerleştirmiş onların yanlarında ayrılarak kendisi de oraya yerleşmiştir. Bunu Rüşdü Abi hem bana hem kendisiyle röportaj yapanlara açıkça anlatmıştır.

 

Cevap: Ben yirmi küsur senedir tanıyorum diğer abilerle bir problemini görmedim, duymadım. Ahmet Aytimur abiyle Hüsnü Bayram abiyle beni tanıştıran Rüşdü Abidir. Her Pazar gündüzleri Sofular dersanesinde ders vardı Ahmet Abi daha düne kadar sağlığı yerinde iken Rüşdü Abini yaptığı derse gelirdi. (Video) Şimdi ikisinin de sağlığı müsait değil dışarı çıkamıyorlar, birinin desteği olmadan şahsi işlerini de göremiyorlar.

Hem bundan iki üç ay evvel Ahmet Abiyle beraber Rüşdü Abiye Büyükçekmeceye ziyarete gittik. Rüştü Abi dediki kısa bir süre önce Abdullah Abi de ziyarete gelmiş, sohbet etmişler. Çünkü Rüştü abi eskidenberi merdumgiriz hem sıhhati daha kötü durumda.

Abilerimiz işte böyle faziletli insanlar!

Ya bu iftiraları, dedikoduları atanların durumu nedir?

Cevap: Buna cevaben: Sana ne be adam diyesim geliyor? Abiler neden F.”Güleni” müdafaa etsinler. Hem 90 yılında yine verdikleri bir cevapta “Gülenin” adamları için çok sert ifadeler kullandılar. Risale-i Nurun müdafaası her nur talebesinin vazifesidir. Üstad demiyor mu her biriniz bekçisiniz diye!

 

Cevap: Ben bu devrede burada olmadığım için bilmiyorum. Fakat tüm abilerin tasvibiyle basıldığını biliyorum. Belki Ankaradaki abi karşı olmuş olabilir.  

Rüştü Ağabeyin dilinden: VİDEO

 

Cevap: Hizmet Vakfını tüzüğü gereğince kurucu heyetin her biri vefatından sonra yerine seçilecek üç kişiyi kapalı zarf usulüyle tayin etmişlerdir. Merhum Tahir Ağabeyin vefatından sonra açılan kapalı zarf içinde Salih Özcan, Fetullah Gülen ve Ramazam demir isimleri çıkmış  ve mütevelli heyet de bu üç isimden Fethullah Güleni tercih etmiştir. Durum bundan ibarettir.

 

Cevap: O konuyu bana kendi anlattı dedi ki: Zübeyir Abi bir kış günüydü odasına çağırdı sobada yanıyordu. Buyur abi dedim. Bana O günkü ahvali ve  o ahvalin başları hakkında  yazdığı mektubu uzattı, okudum, dondum kaldım. Yüzüne baktım.  O da bana baktı hiç konuşamadım o da konuşmadı. Şuurum taalluk etmiyordu. Ben ona yanan sobayı gösterdim. O da şöyle elini havada bir salladı ve tek cümle olarak “Ben de zamana havale ediyorum.” dedi. Başka konuşmadık.  Şöyle düşündüm. Kan gövdeyi götürecek. O da tam inanmamıştı ki ısrar etmedi.

Durum bundan ibarettir. Yazacak daha çok şeyler var. Fakat şimdilik bu kadar yeter. O vesveseli zatlar hakkında da yazacak bazı şeyler var. 

Her neyse sükut lazım…..

Selam eder, Mi’racınızı tebrik ederim.

Kardeşiniz Mesut Zeybek