Sabit Bin Kays (R.A.) Kimdir?

Kaynaklarda tam ismi Kays ibni Zeyd el-Cuzamî olarak geçmektedir.

Gür sesli, fesâhat ve belâgatla çok güzel konuşan bir Sahabi idi ve dinliyenleri hayrân bırakırdı. Bu hasleti, sevgili Peygamberimiz(sav) tarafından sevilir ve taktir edilirdi. Ensar’ın ve Resulullah(sav)’ın hatibi idi. Medine’nin önde gelen isimlerinden ve Hazrec kabilesine mensuptu. Hicretten evvel Müslüman oldu.

Nesebi:

Sâbit bin Kays bin Şemmas bin Züheyr bin Mâlik bin İmrüülkays bin Mâlik bin Sa’lebe bin Ka’b bin Hazrec’dir. Künyesi, Ebû Muhammed veya Ebû Abdurrahmân olup; lakabı, Hatîb-i Resûlullah veya Hatîb-ul-Ensâr’dır.

Peygamber efendimiz(sav), Medine-i Münevvere’ye teşrif ettikleri zaman, müslümanlar bayram yapıyor, fevkalâde sevinç içerisinde coşuyorlardı. Sabit İbnu Kays İbnu Şemmas(ra) Peygamber efendimiz(s av)’i, büyük bir süvari grubuyla karşıladı. Son derece, fasih ve beliğ olarak,

-“Biz kendimizi ve çocuklarımızı nelerden koruyorsak, sizi de onlardan koruyacağız. Buna karşılık bize neyi va’dediyorsunuz?” şeklinde güzel sözler söyledi.

Hz. Peygamberimiz(sav) bu samimi karşılama ve suâle karşı tek kelime ile cevab verdiler

-“Cennet.

Orada olan herkes bu cevabdan çok memnun olup, hepsi;

-“Razıyız” dediler.

Peygamber efendimiz(sav) burada olduğu gibi, hayatları boyunca hiç bir kimseye, dünyâya ait bir şey va’d etmediler. Kendisine tâbi olanlara, Allahü teâlânın rızasını, Cenneti, iki cihan se’âdetini müjdelediler.

Zaten, Eshâb-ı kirâmın hepsi, Peygamber efendimiz(sav)’e, bu güzel niyyet ve maksadlarla tâbi oldular. Başka şeylere kıymet vermediler.

Resulullah (sav), Kays’ın (ra) başına mübarek elini sürmüş ve dua etmişti. Kays (ra) yüz yaşında ak saçlı olarak vefat ettiğinde, Resullah’ın (sav) mübarek elinin dokunduğu yer simsiyah duruyordu. Bunun için bazı kaynaklarda sakar olarak isimlendirildiği rivayet edilir.

Sabit İbnu Kays İbnu Şemmas(ra);

-Resulullah (sav), ben hasta iken yanıma gelip şu duayı okudu: “Ey insanların Rabbi, Sabit İbnu Kays İbni Şemmas`tan acıyı kaldır.” Sonra Medine`nin Buthan nam vadi`dan toprak alarak bir kadehe koydu, üzerine su döküp nefes etti, sonra su ile karışan bu toprağı üstüme serpti.

Hicretin 5 (m. 626) senesinde Peygamberimiz(sav) Mureysi gazasında alınan esirleri Eshâbına paylaştırdı. Esirler arasında Benî Mustalık’ın reisi Hâris’in kızı Hz. Cüveyriye de bulunuyordu. Hz. Cüveyriye, Hz. Sâbit bin Kays ile onun amca oğlunun hissesine düştü. Hz. Sâbit bin Kays ve onun amca oğluyla dokuz altın karşılığında, hürriyetine kavuşmak üzere anlaştılar.

Peygamber Efendimiz(sav), Cüveyriyye’yi babasına teslim etti. Cüveyriyye de îmân etti. Resûlullah (sav) efendimiz buna çok sevindiler. Hz. Cüveyriyye(ra)’yi de sevindirmek için O’nu babasından istedi. Böylece Hz. Cüveyriyye, Peygamber efendimizin zevceleri arasına girmekle şereflendi. Diğer Eshâb-ı kirâm bu hali görünce, “Peygamber efendimizin mübârek hanımı Hz. Cüveyriyye’nin akrabalarını esir olarak kullanmak bize yakışmaz” diyerek esirleri serbest bıraktılar.

Hicri 9 (m. 630) senesinde Benî Temim’den 80-90 kişilik bir heyet, Peygamber efendimiz(sav)’in huzûr-ı şerîflerine gelerek, “İzin verirseniz biz, sizinle övünme yarışı yapmak istiyoruz” dediler. Peygamber efendimiz(sav):

-“Hatîbinize izin verdim. Konuşsun.” buyurdular.

Utarid isminde bir hatib ayağa kalktı. Zengin olduklarını, paralarıyla iyi işler yaptıklarını, doğu halkının en güçlüsü olduklarını, sayıca çok ve savaşa çabuk hazırlandıklarını, halkın reisleri ve en faziletlileri olduklarını sayıp döktü. Sonunda da “Bizim gibi faziletlere sahip olabileniniz varsa çıksın da görelim?” deyip oturdu.

Peygamber efendimiz (sav) Hz. Sâbit bin Kays(ra)’a cevap vermesini emir buyurdular. Sâbit bin Kays (ra) şöyle cevab verdi:

-“Hamd Allahü teâlâya mahsustur. Ben O’na hamd ederim ve O’ndan yardım isterim. O’na îmân eder, O’na güvenirim. Ben, Allah’dan başka ilâh olmadığına, O’nun bir olduğuna, eşi ortağı ve benzeri bulunmadığına îmân ederim. Göklerde ve yerlerde ne varsa hepsini yaratan, yaşatan O’dur. O’nun ilmi her şeyi içine almıştır. Gizli ve açık her şeyi bilir. Kâinattaki her şey, O’nun lütfu ve ihsanıdır. Bizi hakim kılması da bu ihsanlarından biridir.

Allahü teâlâ, mahlûklarının en hayırlısı ve en güzelini peygamber olarak gönderdi. O Peygamber ki, insanların en iyisi, en doğru sözlüsüdür. Soyu en asîl soydur, itibarca en faziletli olandır. O, insanların en cömerdi, en güzeli, en hayırlısıdır. O emindir. Her bakımdan insanların en üstünüdür. Hiç bir kimse, hiç bir bakımdan O’nun üstünde değildir. O’nu yaratan böyle yaratmıştır.

Allahü teâlâ O’na kitabını indirdi. O yüce Peygamber insanları Allahü teâlâya ve kendisine îmân etmeye davet etti. Biz O’nun bu davetini kabul ettik. O’na tâbi olduk. Bu daveti kabul edenler, kavimimizin en hayırlıları oldular. Bundan sonra, bu davete karşı gelenlerle, bozuk yol tutanlarla Allah yolunda cihad edeceğiz, Allah’a ve Resûlüne îmân edenlerin canlarını ve mallarını koruyacağız.

Allahü teâlâya hamdolsun ki bizleri, kendine ve Resûlüne îmân etmekle, Resûlünün yardımcıları olmakla ve dininin yayılması için vasıta olmakla şereflendirdi. Ben bunları söylüyorum. Allahü teâlâdan kendim ve bütün mü’minler için afv ve afiyet dilerim. Ves-Selâmü Aleyküm.”

11 (m. 632) senesinde Tuleyha isminde birisi, Peygamber olduğunu iddia etti. Halife Hz. Ebû Bekir (ra), Hz. Hâlid bin Velid(ra) komutasında bir orduyu Tuleyha bin Huveylid’i yola getirmek üzere gönderdi. Bu ordunun bir kanadına Hz. Sâbit bin Kays(ra) kumandanlık yaptı.

Hz. Sâbit bin Kays(ra), çok cömerd idi. Bir günde beşyüz ağacın hurmalarını toplayıp hepsini sadaka vererek, evi için hurma bırakmadı. Bunun üzerine En’âm sûresi, 141. âyeti; “Ekini hasad ettiğiniz zaman, fakirlerin hakkını verin ve israf etmeyin. Allahü teâlâ israf edenleri elbette sevmez.” buyuruldu.

Hz. Sâbit bin Kays(ra), Peygamber efendimize (sav) karşı çok hürmetli idi. Peygamberimiz de (sav) onu sever, bu sevgisini zaman zaman bildirirlerdi. Hz. Sâbit bin Kays bir gün hastalandı. Resûl-i ekrem (s.a.v.) onu ziyâret ederek: “Ey Allahım, Sâbit bin Kays bin Şemmas’ın hastalığına şifa ver!” diye duâ buyurdular.

Sabit İbni Kays İbni Şemmas(ra), Hanzala (ra)’ın Hanımı Cemile (r.anhâ) ile evlendi. Bu izdivacdan da Muhammed adında bir oğlu oldu.

Sâbit bin Kays Şemmâs (r.a.), şık giyinmeyi sever ve daime güzel elbiselerle dolaşırdı. Bundan bir lezzet ve zevk alırdı. Kimse de kendisine bu hareketinin yanlış olduğuna dair bir söz söylememiş­ti.

Şüphesiz, Allah, kibirlenip gururlananları sevmez.”mealindeki âyet-i keri­me nazil olunca, Sâbit’in durumu değişti, evine kapanıp ağlamaya ve tövbe et­meye başladı. Çünkü o âyet-i kerimeyle, kendisi gibi şık giyinenlerin kastedil­diğini anlamıştı. Evinden dışarı çıkmıyor, gözyaşları içerisinde Rabb’ine tövbe ve iltica ediyordu.

Onun bu durumunu Re­sû­lul­lah(sav)’a haber verdiler. Re­sû­lul­lah(sav) bir adam göndererek, niçin böyle yaptığını sordu. Hz. Sâbit(ra);

– “Ben şık giyinmeyi severim.” diye cevap verdi.

Resûl-i Ekrem(sav) efendimiz, Hz. Sâbit(ra)’i rahatlatan ve ferahlatan şu cevabı verdi:

Sen âyet-i kerimede sözü edilenlerden değilsin, iyi bir hayat sürüyorsun. Hayırlı bir şekilde öleceksin ve Allah seni cennete sokacak.”

Hz. Sâbit(ra)’in elem gözyaşları, artık sevinç gözyaşlarına dönmüştü. Çok sevdi­ği şık elbiselerini giyebilirdi artık. Gurur ve kibir maksadıyla giyilmeyen güzel elbiselerin İslam’a aykırı bir yönü yoktu.

Re­sû­lul­lah(sav), Müslümanları temsil durumunda olanların çok düzgün ve temiz kıyafetli olmaları gerektiğini zaman zaman ikaz ederdi. Bir yere gönderdiği el­çilerine, “Öyle giyineceksiniz ki, gittiğiniz yerde parmakla gösterileceksiniz!” derdi.

Hz. Sâbit(ra)’de zaman zaman müşrikelere karşı Re­sû­lul­lah(sav)’ın ve Ensar’ın ha­tipliğini yaptığı için onun şık ve güzel giyinmesinde mahzur bir tara­fa, zaruret bile vardı.

Re­sû­lul­lah(sav)’a bir gün yeni bir elbise getirmişlerdi. Re­sû­lul­lah onu giyerken, “Avret yerimi örten ve beni hoş gösteren bu elbiseyi giydiren Allah’a hamd olsun!” diye dua etmişti.

Demek ki, elbise sadece insanın avret yerini örten bir şey değildi, kişiyi hoş gösteren bir yönü de vardı. Bu hoş görünme de Resûl-i Ekrem(sav)’in yaptığı gibi şükre ve hamde vesileydi.

Hucurât Sûresi nazil olduğu zaman da, duygulu sahabi Sâbit bin Kays(ra)’ı bir endişe almıştı. Âyet-i kerimede şöyle buyuruluyordu:

Ey iman edenler! Sesinizi Peygamber’in sesinden fazla yükseltmeyin; birbi­rinize bağırdığınız gibi ona bağırmayın. Yoksa amelleriniz mahvolup gider de farkında bile olmazsınız.”

Bu âyeti işiten Hz. Sâbit(ra), daha önce yaptığı gibi, “Bu âyette kastedilenlerden birisi de benim. Ben de Re­sû­lul­lah(sav)’ın huzurunda yüksek sesle konuşuyorum ve amellerim boşa gidiyor. Cehennem ehlinden oldum!” diyerek evine kapandı ve gözyaşları içerisinde Rabb’ine yalvarmaya başladı. Re­sû­lul­lah(sav) yine birisini gön­derip niçin böyle yaptığını sordu. Hz. Sâbit(ra) işlediği günahtan bahisle, “Amelleri boşa giden kişilerden olmaktan korkuyorum!” dedi. Bunun üzerine, Re­sû­lul­lah(sav) şöyle buyurdu:

-“Hayır, korkma! Sen övünülecek bir hayat sürüyorsun. İleride de şehit ola­caksın ve Allah seni cennetine sokacak.” buyurarak onu yine ferahlatmıştı.

Sâbit ibni Kays(ra), Bütün gazâlarda bulundu. Hz. Ebû Bekir(ra)’in hilâfetinin ikinci senesinde, Hâlid bin Velid (ra) kumandasında, müslüman ordusu Müseylemet-ül-Kezzab ile Yemame’re çarpıştı.

Sâbit ibni Kays(ra) Müseylime üzerine gönderilen orduda Ensardan katılan askerlerin kumandanıydı. O gün kefenini giymiş ve savaş meydanına atılmıştı, Bu savaşta Müseyleme ve 20 bin mürted öldürüldü. Buna karşı iki bin İslâm askeri şehîd oldu. Hz. Ebû Dücane(ra), Hz. Huzeyfe-tebni Utbe, üçyüzaltmış Muhâcir ve o kadar da Ensâr şehîd oldu,

Bu savaşta,Peygamberimiz(sav)’in hatibi Hz. Sâbit bin Kays’da, derin yaralar aldı ve şehid düştü. Kabre konulurken, birden ondan bir ses geldi: “Muhammed Allah’ın Resulüdür. Ebû Bekir Sıddıktır. Ömer şehiddir. Osman ise, şefkatli ve iyilikseverdir“. Sonra açıp, baktıklarında; ölü, cansız!, daha Hazret-i Ömer hilâfete geçmeden, şehadetini haber veriyor.

Hz. Sâbit(ra) şehit düştüğünde üzerinde kıymetli bir zırh vardı. Bu zırh çalındı. Biri rüya­sında Hz. Sâbit(ra)’i gördü. Hz. Sâbit(ra), zırhının saklı olduğu yeri söyledi. Onu oradan al­masını ve ihtiyacı olan birisine vermesini rica etti. Rüyayı gören zat, ertesi gün arkadaşlarıyla birlikte Hz. Sâbit’(ra)in tarif ettiği yere gitti. Zırhı ora­da buldu. Ve bu şehidin isteğini yerine getirdi.

Hz. Sâbit bin Kays(ra), şehîd olduğunda geriye Muhammed Abdullah, Yahya, Abdurrahman, Abdullah ve İsmail isimlerinde çocukları kaldı.

Allah(cc) kendisinden ve tüm sahabe efendilerimizden razı olsun bizleri şefaatlerine nail etsin, Amin..

Çetin KILIÇ/LÜLEBURGAZ

Kaynaklar;

  • bizimsahife
  • altın oluk dergisi
  • tryenişehirwiki
  • kütübü sitte
  • resulullahorg
  • risalei nur külliyatı

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: