Sağlıklı beslenmek ve helal gıda

İnsanların ekseriyeti, sağlıklı beslenmek ve gıda konusuna “çok dikkat eder gibi” görünürler fakat gerçekten buna uygun hareket ettikleri söylenemez. Gerçekten sağlıklı olmanın, gerçekten sağlıklı beslenmenin ve sağlıklı gıda almanın temelinin ne olabileceği mevzuu, “çok önemli” olmasına rağmen maalesef hiç denecek kadar az ele alınmakta ve üzerinde pek az durulmaktadır. Halbuki, bir insanın dünya hayatı esnasında en fazla dikkat edeceği şeylerden biri “helal gıda” olduğu halde, maalesef medyamızın büyük bir kısmında en fazla hafife alınan konulardan biri de budur. Ancak çok gecikmeli bile olsa, helal gıdalarla ilgili standartların “Türk Standartları Enstitüsü” gündemine de alınması bu mevzuda iyi bir gelişme olmuştur.

“Helal gıda” denilince, “hem helal kazançla helal yollardan temin edilmiş gıda, hem de kendisi mâhiyeti itibariyle yenilmesi ve içilmesi İslâm’a göre yasaklanmamış olan gıda” anlaşılmalıdır; “Helal gıda”, bu iki özelliği de birlikte taşıyan gıdadır. Bu iki özellikten yalnız birini taşıyana “Helal gıda” denilemez!. “Sağlıklı beslenmek ve iyi gıda almak” da, her şeyden önce, yukarıda bahsettiğimiz iki esas özelliği de birlikte taşıyan gıdalarla beslenmektir.

Kendi gıda ihtiyacını bizzat kendisi temin edemeyenlerin diğerleri üzerindeki mühim bir hakkı da, “helal gıda ile beslenmek”tir. Hal böyle olmasına rağmen, kendilerinin ve onların maişetini teminle yükümlü olanların çalarak, aldatarak, yalanla, dolanla ve ticârî ahlâka çeşitli şekillerde aykırı hareket ederek, gasp ile veya gasp edercesine, kazanılmış para ile aldıklarını veya mahiyeti itibariyle yenilmesi ve içilmesi şer’an yasaklanmış şeyleri yiyenlerden ve yedirenlerden, âhirette mutlaka bunların hesabı da sorulacaktır.

“Yenilmesi ve içilmesi şer’an yasak” olan şeyleri, “ilmihal” kitaplarımız gayet açık bir şekilde anlatmaktadır. “İlmihal, yaşamanın ilmi ve ilmihalini bilmek de, her Müslüman’a farz” olduğu halde; kendisi için farz olmayan, hatta bunun da ötesinde, lüzumsuz ve zararlı da olabilen çeşitli şeyleri öğrenip “ilmihalini öğrenmeyi” aklına bile getirmeyen nice “insan”ın cemiyetimizde bulunmakta oluşu, helal gıda konusunda da üzerinde durulması gereken esef verici bir haldir!.

“Sağlıklı beslenmek ve sağlıklı gıda almak” mevzuunun temelini, “Helal gıda meselesi” teşkil eder. “Helal gıda meselesi” göz ardı edilerek sağlıklı beslenmek ve sağlıklı gıda almaktan bahsetmek, “temelleri olmayan bir binanın odalarını süslemeye çalışmaya” benzetilebilir. Buna verilebilecek misallerden biri de; “Bir kısım medya”nın sağlıklı olabilmenin yolu olarak bazen haram yiyecek ve içecekleri bile tavsiyeleridir!..

“Sağlıklı beslenmek ve gıda almak” tavsiyelerinin özünde aslında, “fıtrata, yaradılışa uygun beslenmek” yer alır. İnsan –eğer varsa-  kullandığı otomobili için uygun yakıtı almağa dikkat eder; fakat ondan çok daha hassas olan kendi vücut makinesinin yakıtı olan yiyeceklerinin seçimine ekseriya itina göstermez!. Böyle insanlar, bir yandan da dünyada yaşamayı severler ve dünyadan ayrılmak onlara çok zor gelir!. Bu, onlar için tezatlı bir haldir.

Allah, “Hâlik” sıfatıyla bizi yaratmış ve “Rezzâk” sıfatıyla da bu dünyadaki zarûri rızkımızı taahhüt etmiş, hazırlamış ve bize göndermiştir. Biz, bu durumda kendimiz için gıda seçimimizi -özel bir inşaatımız veya özel bir aracımız varsa-  onlar için aradığımız inşaat malzemesini veya yakıtı aramaktan çok daha büyük bir itina ile, vücudumuzun yenilenmesinde kullanılabilecek en iyi inşaat malzemesini veya en iyi enerji kaynağını arar gibi gıda seçimlerimizi yapmalıyız.

Ekonomik ve teknolojik bakımdan çok gelişmiş ülkelerde “kalp-damar hastalıkları ve kanser” gibi ölümcül hastalıkların çok görülmesine rağmen, Afrika’nın iptidaî hayat şartları içinde yaşayan fakat “tabiî şekilde beslenen” insanlarında bu hastalıklara pek rastlanmaması, tıp doktorlarının meraklarını celp etmiş; bunun üzerine, “sağlıklı olabilmenin tabiî şekilde beslenmeyle alâkası” üzerinde daha ciddî şekilde durulmuş ve bu yoldaki tıbbî tavsiyelere ağırlık verilmiştir.

Bunun neticesinde,“rafine gıdaların yerine, rafine olmamış gıdalar” tavsiye edilmeye başlanmıştır. Modern değirmenlerde buğdayın çok ince öğütülmesi ve elenmesi ile elde edilen beyaz undan yapılmış ekmekler çok revaçta iken, zamanla bu tercih değişim göstermiş ve kepekli, çavdarlı, organik ekmekler ve “kara değirmen” denilen iptidai değirmenlerden elde edilen unlarla yapılan “köy ekmekleri”, büyük şehirlerde bile aranır olmuştur. Buğday, Allah’ın biz insanlar için hazırladığı besin maddelerinin en mühimlerindendir. Buğdayın, çeşitli kısımlarının insana gıda olması bakımından önemi vardır. Onun “nişasta” kısmı haricindekileri önemsiz görüp almamanın ne gibi ciddî zararlarının olabildiği, bugünkü tıbbın bir konusu olmuştur. Buna benzer şekilde, domatesin, elma ve diğer bazı meyvelerin kabuğundaki ve kabuğunun hemen altındaki faydalı maddeler tespit edildikçe, bu mevzularda yapılan neşriyatla, bunlara insanların dikkati çekilmeğe çalışılmaktadır.

“Sağlıklı beslenme ve gıda” mevzuunda en mühim hususlardan biri de; “Dengeli beslenmek”tir. İnsan vücudu çeşitli kimyasal maddelerin çok hassas, ölçülü ve dengeli terkiplerinden meydana gelmiştir. Ayrıca, “en mükemmel hayat şekli” de insana verilmiştir. “En mükemmel varlık” olan insanın bedenine alınacak gıdaların rastgele, ölçüsüz, dengesiz bir şekilde seçilip alınmaması gerektiği düşünülmelidir. İnsan için, alacağı gıdaların çok miktarda olması veya az miktarda olmasından daha önemlisi, “onların seçimine ve alınabileceği miktarlara” dikkat edilmesidir.

Yedi çeşit temel gıda vardır; “içme suyu” da bunlara dâhildir. Bu yedi çeşit temel gıdayı, yaşa ve kiloya göre, her gün ne kadar fasıla ile hangi miktarlarda, hangileriyle bir arada ve hangi şekillerde almak gerektiği, “dengeli beslenme”nin konularındandır.

Bazı hastalıkların zaruretleri ile “az ve sık yemek” hariç, genelde “günde iki öğün yemek” ve bu iki öğün arasında “hiç atıştırmamak” tıbbî bakımdan tavsiye edilebilir. Bu hal, Peygamberimiz’in (asm) sünnet-i seniyyesine de uygundur. “Sabah öğünü” kuvvetli olarak yenilmeli; “ikinci öğünle yatma vakti arasında” da birkaç saat hazım müddeti olmalı ve dolu mideyle uykuya yatmamaya dikkat edilmeye çalışılmalıdır. Bilhassa yaz günlerinde, “terleme” ile vücuttan ayrıca su kaybı da olabildiğini de dikkate alarak, her gün yeterli miktarda su içmeyi ihmal etmemelidir. Süt, insanın doğumundan ölümüne kadar harika bir gıdadır; her gün gıdalar arasında süt veya peynir, yoğurt vs. gibi süt ürünleri de vücuda alınmalıdır.

Bu tavsiyelere daha başka birçok tavsiye eklenebilir. “İnsanların asıl dikkat etmesi gereken”, sadece “dünyadaki hayatlarının beslenme faaliyetinde” değil; bunun dışındaki faaliyetlerinde de, “insan olarak dünyaya kim tarafından ve ne maksatla gönderildiğini düşünmekten ve ona göre gereğini yapmaktan asla geri kalmaması; kendisini “yanlış bir hürriyet anlayışına” kaptırarak, “dünyada istediğini yapmakta serbest zannetmemesi” ve Allah’ın kendisini her an gördüğünü bilerek ona göre yaşamasıdır…

Allah’a karşı kulluğunu yaşamaya çalışırken insan, havf (korku) ve reca (ümit) arasında kulluk dengesini muhafazaya çalıştığı gibi, Allah’ın en büyük isimlerinden biri olan ADL isminin bütün kâinattaki nihayetsiz tecellileri ile tesis ve devam ettirdiği dengeleri de düşünerek, kendi nefsinde ve yeme-içmesinde dengeyi, bulabilmeye ve o dengeyi devam ettirebilmeye de çalışmalıdır.                                                                       

Prof. Dr. Mustafa Nutku