Said Nursî bana Kur’ân cevherlerini nasıl bulacağımı öğretti

Said Nursî bana Kur’ân cevherlerini nasıl bulacağımı öğretti

Suriyeli meşhur alim Cevdet Said, Said Nursi’nin diğer alimlerden farklı olarak insanlık tarihini iyi bildiğini söyledi. Cevdet Said, “‘Avrupa bir İslam devletine hamiledir’ sözü, onun insanlık tarihini iyi bildiğini gösteren bir delildir” şeklinde konuştu.

TAKDİM

Cevdet Said’in ismini, 2013 başlarında Suriye’den ayrılarak Şanlıurfa üzerinden Türkiye’ye geldikten sonra çokça duymaya başladık. En dikkat çekici tesbitleri ise, her imkân ve fırsatta; konuşma ve sohbetlerinde Üstad Bediüzzaman Said Nursî’den bahsetmesiydi. Üstelik bu atıflar, bu konuda soru sorulmadan yapılıyordu. Öyle ki, onu TV programlarına çıkaranlar, “Keşke bu konular hiç girmese” bile demiş olabilirler.

Cevdet Said’in ısrarla Bediüzzaman’dan bahsetmesi haliyle ilgimizi çekti. Onun tesbitleri çok defa haber ve manşet olarak Yeni Asya’da değerlendirildi. Kendisiyle görüşmeyi ve sohbet etmeyi çok arzu ediyorduk. İrtibat kurmak kolay olmadı. Bazı dostlarımız, bu talebimizi her defasında sürüncemede bıraktı. Sonunda, nasip oldu ve Cevdet Said’i İstanbul’daki evinde ziyaret ettik.

İlk konuşmalar Cevdet Said’in oğluyla oldu. “İngilizce ve Arapça bilen olursa röportaj mümkün” cevabını almıştık. Bunun üzerine İngilizce tercümeler yapabilen Erhan Akkaya ve Mücahit Çakır ile birlikte Cevdet Said’e gittik. Sorular İngilizce soruldu, ancak Cevdet Said cevapları Arapça olarak verdi. Neticede Arapça olarak kaydettiğimiz sohbetin tercümesi için bu defa Arapça bilen ilahiyatçı-eğitimci İbrahim Ersoylu’ya müracaat ettik. Neticede bu sohbet ortaya çıkmış oldu.

Mehdi Çetinbaş’ın bir yazısında aktardığına göre, Cevdet Said bir sohbetinde Said Nursî Hazretlerinden örnekler vermiş ve yıllarca hapis yatmasına rağmen, şiddete baş vurmadığını örnek olarak göstermiş: “Onun öğretileri ile yetişenler, bugün Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde ileri noktaya varmasında pay sahibidirler” demeyi de ihmal etmemiş.  (www.yazete.com)

Geçmişte Türkiye’deki medyada Bediüzzaman Said Nursî’den çok etkilendiğinizi ifade eden beyanlarınız yer almıştı. Bediüzzaman’ın hangi yönlerinden etkilendiniz? Size göre Said Nursî nasıl bir âlimdir?

1946 yılında 15 yaşındayken Mısır’a, Ezher Üniversitesi’ne tahsil için gitmiştim. Orada on yıl İslâmî ilimlerin tahsilini yaptım. O zamanlar Dâru’l-Kutubi’l-Mısriyye; Mısır Kitapları Yayınevi’ne sıkça uğruyordum. Ezher’de derste olmadığım zamanlar burada kitap okuyordum. İslâm dünyası ile ilgili yayınları takip ediyordum. Bir gün Celal Nuri’nin “İttihâd-ı İslâm” adlı kitabı dikkatimi çekti. Said Nursî’den söz eden o kitaptan çok istifade ile etkilendim. O zamanlar Emin Saraç ve Nihat Yazar gibi Ezher’de İslâmî ilimler tahsil eden Türkiye’den çok sayıda talebeler vardı. Ayrıca o zamanlar orada M. Kemal’in yurt dışına sürgün ettiği Osmanlı’nın son Şeyhülislâm’ı Mustafa Sabri de vardı. Ezher’deki hocalarımız bizi onunla bayramlaşmaya götürürlerdi. Zahit el-Kevserî, Şeyhülislâm’ın vekili idi. Said Nursî’yi Türkiye’den Ezher’e gelen talebelerinden öğrendim. Onun Şam’da Emevî Camii’nde okuduğu bir hutbesi meşhurdur. İslâm âleminde öne çıkan Hindistanlı Mevdudî, Muhammed İkbal gibi tanınmış âlimleri önemsiyordu.

Özellikle Muhammed İkbal’den çok etkilendim ve hakikatin yolunu onun irşadı ile buldum. Ebu’l-Hasan en-Nedvî son demlerinde Muhammed İkbal’e gitmiş. İkbal ona, “Siz Türkiye’deki âlimlere gidin. Onları dinleyin” demiştir. Ben de bundan çok etkilendim. Ezher’deki Türkiyeli öğrencilerden Said Nursî’yi öğrendim, onunla alâkalı dokümanları inceledim. Onun, “Avrupa bir İslâm devletine hamiledir. Osmanlı devleti de bir Avrupa devletine hamiledir. Bir gün gelecek karşılıklı olarak doğuracaklardır” sözü beni çok etkilemişti. Said Nursî âlimlerin en büyüklerindendir. Onun ehl-i keramet bir âlim olduğu anlatılır. Hapiste iken onu Cuma namazında ön safta görmüşler, polisler hapse gittiklerinde onu hücresinde bulmuşlar. Mısır’da hukuk okurken bunu duyan bir talebe Türkiye’ye dönünce Said Nursî’yi ziyarete gitmiş, elindeki tesbihi masaya bırakmış. Ondan, dokunmadan tesbihi hareket ettirmesini, böylece bir kerametini izhar etmesini istemiş. Said Nursî ona şöyle demiş:

“Kardeşim, senin durumun şu misale benzer: Bir baba oğlunu mücevherat dükkânına, ona bir mücevher satın almak için götürmüş. Çocuk oradaki mücevherler yerine, babasından tavana asılı olan balonları satın almasını istemiş. Senin bu vaziyetin o çocuğa benziyor. Ben sana Kur’ân’ın mücevherat dükkânından mücevher takdim etmek istiyorum. Sen benden basit bir talepte bulunuyorsun” demiş. Ben Türkiye’ye gelmeden önce Said Nursî’yi ve eserlerini biliyordum. O, dünya Müslümanları tarafından bilinen, onlara meçhul olmayan bir şahsiyettir.

Cevdet Said’i, evinde ziyaret edip duasını da aldık. Maşallah, Cevdet Said, ilerlemiş yaşına rağmen gayet dinç. İngilizce sorduğumuz soruları, Cevdet Said’in oğlu Beşir Arapça’ya tercüme etti.

Said Nursî’nin fikirlerinden etkilendiğiniz belli bir mevzu var mıdır?

Said Nursî diğer âlimlerden farklı olarak insanlık ve dünya tarihini çok iyi biliyordu. İnsanlık tarihini iyi bilmeyen İslâm’ı iyi bilemez. “Avrupa bir İslâm devletine hamiledir” sözü, onun insanlık tarihini iyi bildiğini gösteren bir delildir. Said Nursî bana Kur’ân cevherlerini nasıl bulacağımı öğretti. O yönden benim için önemli bir âlimdir.

Türkiye’de onun yaşadığı dönemdeki idareciler, fikirlerinden dolayı ondan çok korktular. Hatta cenazesini mezarından çıkarıp bilinmeyen bir yere götürüp gizlediler.

Mısır’da ikamet eden ve sürgün hayatı yaşayan Şeyhülislâm Mustafa Sabri, Said Nursî’nin talebe ve tabîlerinin sayısının milyonları bulduğunu duyunca, Türkiye’ye dönen bir Ezher talebesine Said Nursî’ye hitaben bir mektup göndermiş. Talebe mektubu vermeye gittiği zaman onu hasta yatağında bulmuş. Mustafa Sabri’den selâm ile beraber mektup geldiğini duyan Said Nursî yatağından doğrulmuş, selâmı almış ve mektubu okumuş. Mektubunda ona, bu kadar talebesi olduğu halde Şer’î bir düzen getirmek için neden baş kaldırmadığını sormuştur. Mektubu okuyan Said Nursî talebesine mektuba cevap vereceğini ifade etmiş ve şunları yazdırmıştır: “Zamanımız şeriatı tatbik zamanı değil, imanı kurtarma zamanıdır.”

Cevabî mektubu alan Ezher’li talebe, Mısır’a dönünce onu götürüp Mustafa Sabri’ye vermiş. Mustafa Sabri de çok hasta bir haldedir.

Mektubu okuyunca şu itirafta bulunmuştur: “Şeyh Said Nursî doğru söylüyor. O doğrusunu yaptı. Biz Türkiye’yi terk etmemeliydik. Orada kalıp şehitlik pahasına hakkı söylemeye devam etmeliydik.”

Sizce İslâm’a göre cihad nasıl olmalıdır?

Bir yönetimin cihad ilân edebilmesi için, Raşit halifelerde olduğu gibi halkın seçimi ile iş başına gelmiş olması gerekir. Zorbalıkla yönetimi ele geçirip dayatma ile cihad ilân edilemez. Emevîler’in yaptığı gibi iktidarın el değiştirmesi, güç ve babadan oğula intikal yoluyla olmamalıdır.

IŞİD’in tavrına nasıl bakıyorsunuz?

Onlar İslâm mücahitleri değildir. Usame b. Ladin’in uzantılarıdır. Onlar İslâm’ı zorbalıkla, kaba güçle insanlara dayatıyorlar. Kendi tarzlarını kabul etmeyenleri de öldürüyorlar. İslâm’ın yolu ve yöntemi bu değildir. Allah’ın Rasulü (asm) İslâm’ı gönüllere ekerek yaymıştır. İslâm kafalarda mevcut fikirlerden ibaret olmayıp aynı zamanda davranışları ve yaşayış tarzını da kapsar.

Said Nursî’nin dediği gibi “medenîlere galebe çalmak iknâ iledir. Sözden anlamayanlar gibi icbar ile değil.” “Lâ ikrâhe fiddîn…” (2:256) âyet-i kerimesinde buyurulduğu üzere İslâm zorbalığı ve baskıyı asla kabul etmez, bilâkis ikna yolunu tercih eder.

Cevdet Said kimdir?

Cevdet Said, İkinci Dünya Savaşı sonrası İslâm dünyasının genç kuşağından. 1931 yılında Suriye’nin Golan bölgesindeki “Bi’r-i Acem” Köyünde doğdu. Çerkes asıllı mütefekkir, Cezayirli büyük düşünür Malik Binnebi’nin seçkin öğrencisi ve izleyicisi olarak ün salmıştır.

Baba Esad döneminde 5 kez tutuklanmış, sonunda öğretmenlik görevinden uzaklaştırılmıştır. Suriye’de devam eden iç savaş sebebiyle köyünü ve ülkesini terk etmek zorunda kalana kadar, kardeşiyle birlikte süt inekçiliği ve arıcılık yapmıştır. İki yıl önce köyü bombalanarak kendisi gibi Ezher mezunu olan kardeşi, yaralı bir muhalife ilk yardım hizmeti sağlarken şehid edilmiştir. İlk hapse düştüğü 1963 yılından bu güne kadar onlarca kitap yazmış, dünyanın çeşitli yerlerinde yüzlerce konferans vermiştir. Kitaplarından telif ücreti almadan, şöhretinin aksine mütevazı bir hayat sürmeyi tercih eden Cevdet Said unvanını öğrenmekte ısrar edenlere ‘inek çobanı’ olduğunu söylemekle yetinmiştir.

Cevdet Said iki yıldır İstanbul’da yaşamaktadır. Temel görüşü, şiddete ve kaba güce karşı olmak, İslâm dünyasının felsefi ve kültürel değerlerini yeniden dirilterek öze dönmektir. Türkçe’ye çevrilen başlıca eserleri şunlardır:

Bireysel ve Toplumsal Değişimin Yasaları
Âdem’in Oğlu Habil Gibi Ol
Güç, İrade ve Eylem
Değişim Rüzgârları
Din ve Hukuk
Oku; Kerem Sahibi Yaratan Rabbinin Adıyla
Âdemoğlunun İlk Mezhebi
Düşüncede Yenilenme
Makaleler

Röportaj: Faruk Çakır / Erhan Akkaya
Tercüme: İbrahim Ersoylu
Fotoğraflar: Erhan Akkaya

Dünyadan Haberiniz Olsun

www.NurNet.Org