Said Nursi’nin Talebelerinden 1 Kasım Seçim Açıklaması

Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatta olan talebeleri gündem ve 1 Kasım seçimleri ile ilgili bir açıklama yaparak, bu seçimlerde vatan, millet, İslamiyet ve insaniyet namına Ak Parti’yi desteklediklerini bildirdiler.

Bediüzzaman Said Nursi hazretlerinin hayatta olan talebeleri tarafından yapılan açıklama şöyle:

Evvela, Ankara’da cereyan eden müessif hadisede vefat eden kardeşlerimize Cenab-ı Hak’tan rahmet niyaz ediyor, yaralı kardeşlerimizin bir an önce şifa bularak sıhhat ve afiyetlerine kavuşmaları için dua ediyor, ölen ve yaralananların yakınlarına ve milletimize de sabr-ı cemil diliyoruz.

Bu müessif hadisenin apaçık manası şudur:
İslam aleminin en büyük kalesi olan bu memleket, tarihinin en mühim hamlelerini yapmakta olduğu bir sırada, aleyhinde ittifak etmiş bulunan dahili ve harici şer kuvvetleri onu yolundan alıkoymaya çalışmakta, kendi menhus emellerini gerçekleştirmek için devletimizi zaafa uğratmak ve milletimizin fertlerini birbirine düşürmek istemektedir.
Fakat milletimiz engin sağduyusuyla bu hain emelleri teşhis etmekten şimdiye kadar geri kalmadığı gibi, bugün de geri kalmayacak, inşaallah el ve gönül birliğiyle bu felaketleri aşarak iç ve dış düşmanlarını bir kere daha tarihin önünde hezimete uğratacaktır.

Bu sebepten, yaşamakta olduğumuz bu derin acıları, kader-i Ezelinin milletimiz, alem-i İslam ve insanlık için takdir ettiği mesut bir istikbalin doğum sancıları olarak görüyoruz ve Cenab-ı Erhamürrahimin’den, bu mesut günlere bir an önce bizleri kavuşturmasını niyaz ediyoruz.

Saniyen:  Yeni ve mühim bir seçimden geçmek üzere olan memleketimizin içinde bulunduğu fevkalade nazik durum sebebiyle, büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayattaki talebeleri olarak, aşağıdaki açıklamayı yapmak zaruretini hissetmiş bulunuyoruz:
Bütün gayesi vatan ve milletin selametinden ibaret olan ve hayatının her anında bu gayeyi takip etmiş bulunan Üstadımız, siyasetten şiddetle kaçındığı halde, “İslam kahramanı” olarak vasıflandırdığı Adnan Menderes ile Demokrat Parti’yi her zaman desteklemiş ve vatan, millet, İslamiyet ve Kur’an hesabına bu partiyi desteklemeye mecbur olduğunu defalarca ve açıkça beyan etmiştir.
Herkesin malumu olduğu üzere, Üstadımızın bu desteğine sebep, Demokratların şeair-i İslamiyenin en mühimlerinden olan ezanı serbest bırakmaları, milletin hak ve hürriyetlerini tanımaları, dışarıda da İslam alemine karşı dostane münasebetler tesis etmeleridir.

Bu sebeptendir ki, Üstadımız merhum Adnan Menderes’i “İslam kahramanı” olarak vasıflandırmış ve mektuplarında onu bu isimle yad etmiş, hatta bazı mektuplarında, siyasetle alakasını kesmiş bulunduğu halde, Adnan Menderes gibi bir İslam kahramanı ile sohbet etmek arzusunda olduğunu beyan etmiştir.

Üstadımızın alem-i bekaya irtihalinden sonraki yıllarda yaşanan hadiseler ve dini hak ve hürriyetlerin maruz kaldığı kısıtlamalar, Demokratların iktidardan düşmesi halinde ortaya çıkacak tehlikelere dair ikazlarının ne kadar yerinde olduğunu göstermiştir.
Milletimizin serbest iradesiyle iktidara gelen ve halen iş başında bulunan idarecilerimize gelince, bunlar, iktidarda bulundukları müddet içinde, İslam kahramanı Adnan Menderes ve arkadaşlarının yaptığı hizmetlerden çok daha fazlasının tahakkukuna, Allah’ın izin ve inayetiyle muvaffak olmuşlardır. Ezcümle:
  • Başörtüsü gibi İslam’ın en önemli bir şiarı üzerindeki yasaklar tamamıyla kalkmıştır.
  • İmam Hatip Okulları ve Kur’an kursları da yeniden eski serbestisine kavuşmuş, hatta eskisinden daha da haşmetli bir şekilde yurdun dört bir yanında bu milletin evlatlarına hizmet vermeye başlamıştır.
  • Tek parti devrinin eseri olan ve gençliği her türlü dini hissiyattan uzak bir şekilde yetiştirmeyi hedef alan eğitim politikalarının ıslahına girişilmiş, bu cümleden olarak Kur’an, Siyer ve Osmanlıca dersleri devletin okullarında okutulmaya başlamış ve gençlerimiz arasında da büyük bir rağbet görmüştür. Hele masum yavrularımızın okul sıralarında o günahsız dilleriyle Kur’an-ı Kerim’i okumaya başlamaları, “Allah Teala bir kavme azap edeceği zaman, Kur’an okuyan çocukların sesini işitince azaptan vazgeçer” mealindeki hadis-i şerifi bize gözyaşları içinde hatırlatıyor.
  • Yine Üstadımızın fevkalade ehemmiyet verdiği ve “alem-i İslam’ın kalesi ve şanlı ordusu” olarak yad ettiği kahraman ordumuz bazı mihrakların elinde bir darbe aleti olmaktan kurtarılmış ve milletimizin ve alem-i İslam’ın nezdindeki o müstesna mevkiine kavuşturulmuştur.
  • Kur’an’ımız başta olmak üzere dini ve manevi değerlerimiz, devletimizin bütün kademelerinde eski itibarına kavuşmuş, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde ve devlet erkanının iştirak ettiği mühim toplantılarda Kur’an okunması gibi, yakın zamana kadar kimsenin hayal bile edemediği işler büyük bir vakar ve sükunet içinde gerçekleşmiştir.
  • Yıllardır ihmal edilen ve hatta küçümsenerek bakılan İslam alemine devletimiz tekrar gülen yüzünü çevirmiş, nerede bir mazlum gördüyse oraya yardım elini uzatmış, bütün İslam ülkelerinin ve hatta bütün mazlum milletlerin samimi muhabbetlerine mazhar olmuş, böylece, dünyanın en büyük gücü olmaya layık olan İslam ümmetinin Üstadımız tarafından sık sık müjdelenen ittihad-ı İslam hedefine doğru derlenip toparlanacağına dair alametler açıkça görülmeye başlamıştır.
Bütün bu mesut ve müjdeli gelişmeleri bir arada mütalaa ettiğimiz zaman, bugünkü idareyi iktidarda muhafaza etmenin vatan, millet, İslam alemi ve hatta insanlığın sulh ve selameti açısından ne kadar hayati bir önem taşıdığı, açıkça ortaya çıkacaktır. İşte bunun içindir ki, yurt içinde ve yurt dışında bütün menfi mihraklar, milletimizin bu mesut istikbale doğru yol alışını durdurmak için ittifak etmişlerdir. Bu sebepten, önümüzdeki seçimlere sıradan bir seçim olarak bakmak mümkün değildir.
Bugün bir seçim mücadelesi görüntüsü altında cereyan eden şey, şu veya bu partinin iktidar olması meselesi değildir.
Bu, siyaset sahasındaki muhtelif cereyanlardan birinin nöbeti diğerine devretmesi meselesi değildir.
Bugünkü mücadele, bu vatan ve millet için çalışanlar ile vatanı parçalamak ve milletimizi ecnebilere köle yapmak için çalışanlar ve onların şuurlu yahut şuursuz müttefikleri arasında cereyan eden bir mücadeledir.
Bu, asırlardır İslam’ın bayraktarlığını yapan ve İslam aleminin istikbali için bütün ümmetin ümit bağladığı bir milletin ayaklarındaki prangaları çözmeye çalışanlar ile, bu kahraman milleti birbirine düşürüp vatanını parça parça ederek bütünüyle ecnebi kuvvetlerin hakimiyeti altına sokmak isteyenler arasındaki bir mücadeledir.
İşte, bir kısmına kısaca temas etmeye çalıştığımız bu sebepler muvacehesinde,Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin hayatta olan talebeleri olarak bizler, tıpkı Üstadımız gibi, vatan, millet, Kur’an, İslamiyet ve insaniyet namına, bugünkü idarecilerimizi iktidarda tutmayı ve onları bu hizmetlerinde desteklemeyi bir vazife biliyoruz.

Bizim mesleğimiz asla siyaset değildir. Bu tarz beyanatımız bazı kardeşlerimizce siyasete ziyade temas gibi anlaşılmaması gerekir. Zira Üstadımızın hal-i hayatındaki tatbikatını ve lahikalarda ifade ettiği tavrını ifadeden ibarettir.Bir vazife i vataniye ve diniyedir ki bize hüsn-ü zan eden kardeşlerimize bir hatırlatma ve mevcud müsbet hükümete de mütecaviz dinsizlere karşı bir yardımdır. Üstadımızın ifadesi ile:

“Risale-i Nur, dünyada her cereyanın fevkinde bulunması ve umumun malı olması cihetiyle, bir tarafa tabi’ ve dahil olmaz. Belki mütecaviz dinsizlere karşı haklı tarafa yardımcı olur ve dost olur ve ihtiyat kuvveti hükmünde onlara bir nokta-i istinad olur. ” (Emirdağ – 1, s. 160).
Allah doğruların yardımcısıdır.
Bediüzzaman Hazretlerinin talebe ve hizmetkarları
Ahmet Aytimur  Abdullah Yeğin  Hüsnü Bayramoğlu
Nurdan Haber

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: