Salihi’nin Seyahatinden

İhsan Kasım Salihi, birçok hatıraları da anlatır, bunlar kayda değer ve nurların telakkisi konusunda ölçü olacak yorumlardır, cümlelerdir.

Melikin Atiyyelerini Ancak Matiyyeleri Taşıyabilir

Saraybosna’dayken Sungur Ağabey’e dedim ki ; “Mesnevi’de Üstad Said Nursi‘nin kullandığı İmam-ı Rabbaninin  yukarıdaki cümlesinin anlamı nedir. Bu sözden maksat nedir? Cevaben dedi ki “Yani Cenab-ı Hak  davetinin yükünü taşıtacağı kimseleri kendisi seçer. Sonra bana dedi ki, Peki sen nasıl anlıyorsun bu sözü?

Ben de dedim ki, sizin cevabınız güzel, ancak vitrinde görünenler kastedilmiyor, Allah’a davetin  yükünü taşıyanlar gizliliğe önem verenlerdir, ibadetlerinde  ve davranışlarında ve tüm hallerinde riya ve gösterişten çekinenlerdir. Onlar ki olaylar ekranında gölgeleri görünmez. Onlar ki kendilerini hesaba çekerler, ahiret kazançlarını artırmak için tüm güçleriyle çalışırlar.

Bu cümlede buna bir haşiyedir. “Ey ahmak nokta-i sevda Halık’ın efali (işleri) sana nazır değildir. Ancak o’na bakar. Kainatı senin hendesen üzerine yapmış değildir. Ve seni hilkat-ı alemde şahit tutmamıştır. İmam-ı Rabbani’nin dediği gibi ra Melikin atiyyelerini ancak matiyyeleri taşıyabilir.”

Sungur Abi dedi ki “bu da güzel”

Üstad Said Nursi’nin Boşnakça’ya tercüme edilen Hanımlar Rehberi isimli kitabını tanıtmak amacıyla Bosna Hersek’te Saraybosna’ya davetliydik. Fırıncı Abi ve Salihi’yi birisi karşılar arabası çok hırpanidir. Ona yeni bir araba temini için Fırıncı Abi çalışır. Bu işi üstüne alan Ömer Kardeş isimli birisi ona cevap verir. “Biz kudret diyarında değil hikmet diyarındayız. Siz bir gün içinde yeni bir araç istiyorsunuz?” Ben de derim ki herşey mümkündür ama imkan ile elde edilir. Bediüzzaman’ın kış içinde yazı temenni etmesi gibi . Mümkin imkanınız oranında vakidir.

Bediüzzaman’ın Arap dünyasında tanıtılmasında en fazla emeği geçen Muhammed Said Ramazan El Buti’dir. Said Nursi’nin Düşüncesi ve Daveti diye bir kitap çıkarır, kitabın muhtevasını  Şam’da çıkan İslam Medeniyeti Dergisinde yayınladı. Daha sonra onu Fikirden ve Kalpten  adlı kitabında yayınlar. Marmara üniversitesinde bir konuşma yapar, öğrenciler Risale-i Nur’un Arapça tercümesi hakkında ne diyorsunuz diye sorarlar o da,  “Arapça neşelendirir, Türkü razı eder”  Şam’da düzenlenen Hutbe-i Şamiye konferansında konuşur. Salihi’den Üstad’ın mahkeme müdafaalarını Arapçaya çevirmesini ister. Arap dünyasının buna çok ihtiyacı olduğunu söyler. Salihi müdafaların eserlerde mecvut olduğunu ifade eder.

Nijer, Niamey’de islam Üniversitesinde Said Nursi ve Islah Metodu konferansı yapılır. Öğrencilerden  biri  beyrut baskısı işratül icaz’ı çevirmektedir, kitabın kimin olduğunu da bilmemektedir. Nurların cazibesi aşikar. Bu şahıs Nijerya üniversitesinde Mesnevi-i Nuriye’yi yüksek lisans tezi olarak yapar. Biz nerdeyiz baksana?

Sudan’da Hartum’daki bir üniversitede felsefe hocası olan Dr Şefii  Ahmed eserlerin tanıtılmasında an büyük pay sahibidir. Ene risalesi için de mükemmel bir mukaddeme kaleme alır. Salihi onunla mektuplaşır tahassüslerini paylaşır. Yine Sudan’da Prof Abdülhalim Üveys de Risale-i Nur’un önünün açılmasında büyük gayret sarfetmiştir. Ülkesinde altmıştan fazla kitap yazan bu zat altın madalya ile ödüllendirilmiştir. Burada bir okuyucu Risalelerin okunup geçilmemesini düşünülerek teemmül edilmesini bilmüşahade anlatır. Hartum üniversitesinde Said Nursi ve Modern islam düşüncesinde Rasile-i Nur, ilmin Kaidelerinin yerleştirilmesinde  imam Bediüzzaman Said Nursi’nin  Rölü  ünvanlarıyla iki sempozyum düzenlenmiştir. Lübnan, Trablus’ta Risale-i Nur’un Tercümesi diye bir bildiri sunar Salihi  orada Üstadın bu mutantan hitabını okur. “ işte bunun gibi ben de sesim yetişse bütün küre-i  Arza bağırarak derim ki Sözler çok güzeldir, hakikattır. Fakat benim değildir. Kur’an-ı Kerim’in  hakaikından telemmu etmiş  şualardır. Yani Kur’an’ın  Hakaik-i  İcazını  ben güzelleştirmedim, güzel gösteremedim. Belki Kur’an’ın güzel hakikatleri benim tabiratlarımı güzelleştirdi, ulvileştirdi. Üniversitenin bayan  rektörü eşinin daima Risaleleri okuduğunu söyler.

Salihi İran’da Arapça Risale-i Nur’un ilk defa sunulduğu Tahran Kitap fuarına katılınr. Tahran’da  islam mezhepleri üniversitesi Allame Bediüzzaman Said Nursi ismiyle bir konferans tertib eder. Salihi’nin burdaki sunumu “Said Nursi’ye göre modern dönemde cihad mefhumu isimlidir. Aynı ülkeden Hadi Hüsrev Şahi Abdullah Yeğin tarafından gönderilen risalelerin belgelerini gösterir. İran‘da Kum  kentinde bir şahıs “Biz islam devletiyiz bizim gençlerimiz islam dininden kaçıyorlar, siz ise laik devletsiniz sizin gençleriniz  ise imanı yöneliyorlar. Salihi Bediüzzaman’ın farkını anlatır. Siyaset ve kanuni baskı ile din yerleşmez kalplerin ıslahı lazımdır. Yukardan aşağı değil, aşağıdan yukarı.

Hindistan’da Darül Hüda Üniversitesi,  Türkiyede  Risale-i Nur ve islam  adında Said Nursi hakkında bir sempozyum yapılır, Salihi oraya davet edilir. Burada Muhammed es Sekafi  Bediüzzaman’ın lihye –i Şerif hakkındaki mektubunu okur.  Mektubu okuyan sahiferi görünce öpmeye başlar sayfaları.

Bugün Refet Bey’in bir mektubunu aldım, Lihye-i Şerif’e hakkındaki suali münasebetiyle diyorum ki;

Hadis’ce sabittir ki Resul-i Ekrem Aleyhisselatü Vesselam’ın Lihye-i saadetinden  düşen saçların  taneleri mahduddur. Otuz kırk tane  veya elli altmış  tane gibi az bir miktarda iken  binler yerde Lihye-i Saadetin  saçları bulunması, beni bir zaman çok düşündürdü. O vakit hatırıma gelmiş ki Liye-i Saadet yalnız Lihye-i Şerif’in  saçlarından ibaret değil. Belki Res-i mübarekinin  traş oldukça hiçbir şeyini  kaybetmeyen  sahabeler ki o nurlu ve mübarek  ve daimi yaşayacak saçları muhafaza etmişler, onlar binlerdir, şimdiki mevcuda müsavi gelebilir.

Yine o vakit hatırıma geldi ki, acaba her camide bulunan sened-i sahih ile bu saç  Hazret-i Risaletin  olduğu sabit midir ki  ona karşı ziyaret makbul olabilsin?

Birden hatıra geldi ki o saçların ziyareti vesiledir. Resul-i Ekrem ASM‘a karşı salavat getirmeye  sebeb ve bir hürmet ve muhabbete medardır. Vesilelik ciheti  o şeyin zatına bakmaz, vesilelik cihetine bakar. “

Delhi’de yapılan bir sempozyumda Salihi şöyle konuşur” Kardeşlerim ben Risale-i Nur’u aspirine benzetiyorum. İster müslüman olsun ister gayri müslim, ister Türk ister Arap, ister kürt ister hintli farketmez, her insan için uygun. Risale-i Nur  tüm insanlığa ayrım yapmadan  hitap ediyor. Eğer bir kişinin ailesiyle başı ağırıyorsa Risale-i Nur okusun, devletle ilgili bir sorunu varsa yine Risale okusun. Risale-i Nur yalnız müslüman Türkler için değil bütün insanlar içindir,

Ali El Haseni En Nedvi

Bir portre Salihi’nin kendisine takdir ve hürmet beslediği bir alim istanbul’a gelir ilim Yayma Vakfında bir konuşma yayar, Salihi bu konuşmayı özetler.

Vemakane allahu liyüziye imaniküm innellahe binnası  leraufun rahim

Ayetini okudu ve şöyle dedi. “Bu ayet-i kerimeyi her okuduğumda sizi hatırlıyorum. Belki de bundan dolayı  şaşıracaksınız. Size bunun sebebini   Kur’an-ı Kerim’in kendisinden açıklayacağım. Cenab-ı Hak buyuruyor  ki cc   ve kaneebuhüma salihen, iki yetim için Cenab-ı Hak Hızır Aleyhisselamı görevlendiriyor.  Alemlerin Rabbi olan Allah  cc bu duvarı salih bir adamın  çocukları için hazırlıyor. İslam’a altıyüz yıl boyunca hizmet eden ve dünyanın her bir tarafından  islam sancağını  dalgalandıran torunlarını bırakacak mı ? Cenab-ı Hak asla sizi boşa çıkamyacaktır.

Sonra hintlilerin Osmanlıları ne kadar sevdiklerini anlatmaya başladı. Öyle ki anneler Osanlıların kahramanlıklarını kendi dilleriyle Urducayla çocuklarına anlatırlardı. Urduca bazı ninniler söylemeye başladı. Ve bunları Arapçaya tercüme etti.

Ey kıymetli oğul Osmanlı Halifeliğini korumak için nefsini ve canını feda et.

Himmet Uç

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: