Şaşkın Beşerin Yolunu Bulma Çaresi

Esselamu aleyküm

Pek Aziz ve muhterem  kardeşim! İnsanın âciz ve fakir olduğunu bilip vazife-i asliyesıni idrâk etmesi kadar mühim hiç bir işi yoktur. Fakat ne yazık ki, yirminci asrın mahsulu olan bugünkü insanına, maddi hayatını te’min etmeye onların anne ve babaları  çalışmışlarsa da, maneviyattan zavallılar kendileri yoksun olduklari için,  Allahın en büyük hediyesi olan evlatlarına manevi bilgileri veremediler. Zaten bugünkü laik devletimizin insan eğitiminde böyle bir derdi olmadığını de hatırlarsak, şehid kanıyla yoğrulmuş olan bu vatan toprağında yaşayan vatandaşlarımız  manevi bilgilerden ne kadar mahrum olduklarını daha iyi anlamış oluruz. Hal böyle olunca, biz vatandaşlarımızın zaruri ihtiyaçları olan o manevi havayı nasıl ve nereden temin edecekler, ve onları bu manevi bilgileri öğrenmek için hangi unsur zorlayacak meselesini burada ele alacağız.

Peygamberimiz a.s.m. Rahmeti rahmana kavuşmadan önce buyurmuş: “Ben gidiyorum! Size ders verecek iki şey bırakıyorum, biri konuşur, diğeri hiç konuşmadan ders verir nasihatını yapar.  Konuşanı Kur’anı Kerimdir, konuşmayanı ise: Dört kişinin omuzunda taşınan o cenazelerdir”. Yani insan ne yapıp yapıp bu dünyadan az günahla kurtulma çaresini aramalı; ister istemez gideceği ahiret hayatında işine yarayacak  sevaplı işlerin peşine koşmalı.          

İnsan gelecekte karşılaşacağı hadiseleri bugünden düşünüp nazarı dikkatini ona çekmez ise, yarınki günler pişman olacağı şüphesizdir. Onlardan bir tanesi de herkesi korkutup titreten, o tatlı canı verme hadisesi olan ölümü, bugünden tasavvur edip o günü ciddi düşünsek orası için hazırlık olup, yarın pişman olsak bile daha az olacağımız muhakkak olduğu için, burada faydası olur ümidiyle, nazarı dikkatimizi oraya çekmek istiyoruz.    

Bu insan, ilk önce eceli yaklaştığını düşünüp o çok acı olan bu dünyadaki son gününü nazara alacak. Bazi tarikatçılar gibi o son günü hayalen bu güne çekmek değil, belki kötü duyguların tesirinden kurtulmak için, tarihi belli olmayan fakat karşılaşacağımız kesin olan o ölümü akılla bu güne alıp onu düşünmek lazım. Yatakta yatıyorum çevremde akrabalar toplanmış, en çok sevdiğim annem babam evlatlarım hanımım bana karşı faydaları bitmek üzere bir vaziyette iken. Can vermeye uğraşırken bir vaziyette, ben kıvranıyorum onlarda beni ikaz etmeleri için şehadet getirecekleri  vaziyeti düşünmeli. Fakat o anda hadisi şerifin meali tecelli edecektir “ yaşadığınız gibi ölürsünüz, öldüğünüz gibi mahşere çıkarsınız”. Yani daha önce o tezgahta bezin yoktuysa, senin için onların ikazları boş. Senin hayalinde ne varsa onunla mırıldanırsın. Malların fiyatını müşteriye mi söylersin, yoksa çeklerin senetlerin hesabını mı yaparsın, o senin hayatında uğraştığına bağlı. Eğer sen daha önce o ölüm için hazırlık yapmadı isen, o anda bile günlük hayatını mırıldanırsın. Nasıl ki o vaziyette iken birine: şehadet getir, salavat oku demişler; oda onlara: “ Baksana bunlar akıllarını kaçırmışlar, ben can vermekle uğraşıyorum, onlar da bana yok şehadet getir yok salavat oku diyorlar”. Evet, bu gibiler acınacak haldedirler. Değil mi ? Hazırlığınız yoksa, son nefeste Kelime-i şehadetle ölmenin ne olduğunu daha önce öğrenmedi iseniz, sizde onun gibi dersiniz…

Ondan sonra can çıktığını farz edeceksiniz. Kimisi sizi ciddi acıyor başınızda ağlıyor kimisi de miras derdinde. Hatta daha evden cenaze çıkmadan onun kavga gürültüsünü yapanları da gördük… İşte bazıları cenaze başında beklerken, bazıları da mezarın çaresini bakmaya koştular, bazısı da seni son yıkama derdi ile cenaze hocasını çağırma peşinde, o işler hallolup cenaze yıkandıktan sonra o naçiz teninin cenaze olduğu için artık bir an önce cenazeni tabuta koyup defnetme çaresini bakarlar. Eğer yukarıda saydığım hazırlıklar tamamlandı ise, dört kişinin omuzunda cenazeni alıp, cenazen önde cemaat arkada seni mezara götürürler ve  derinliği 150 uzunluğu 180 eni de 70 cm olan bir mezara seni yerleştirip üzerine bir ton toprak atıp, orada yapa yalnız bırakıp, herkes sana bay bay deyip içlerinden ne ekti isen onu orada biç bakalım derler. Ondan sonra, mezara münker ve nekir isimli iki melek gelip seni sorgulamaya başlarlar: Rabbin kim, dinin ne, Peygamberin kim,  Kitabının adı ne idi diye sana sorarlar. Şimdi size soruyorum akıllı insanın aklı ona bu saydıklarımı daha hayatta iken ona göstermiyor mu?  Kuranı kerim ve hadisi şerifler oradaki hali daha burada iken bize bildirdikleri halde, biz o müthiş hale düşmemek için tedbirli olabilsek daha iyi olmazmıydı.

Yoksa bazı ahmaklar gibi, böyle şeyleri ne anıyorsun mu diyeceğiz? Gideceğin mecbur olan bir yolculuğun hazırlığından bahsetmemek, aptallıktan başka değildir. Ki Daha önce düşünüp hazırlananlar için o mezar darağacı değil seni cennete götürmek için bir sebeptir.

Ah bu gafil insan! Bahsettiğim gibi herhangi basit yolculuğa hazırlıksız çıkmazken, en ufak bir hazırlık yapmadan ölümünü bekleyenlerin derisi içine girenler gibi Allah o hale bizi komasın. Amin. şuuru yerinde insan  “lezzetleri acılaştıran ölümü çok anınız” hadisi şerifini kulağında küpe gibi taşır ki, yarın o ”Pişmanlık günü” nde pişman olsa bile ötekiler gibi çok pişman olmasın.  Çok sevdiğimiz canı vermek, o dar kabre girmeyi düşünmek var ya, insan için kötü alışkanlıklarını terk edip yolunu bulmak için çok kuvvetli bir sebepti.

Biz, Rahmeti gadabına galip Kerim bir Rabbin şerefli bir mahluku olduğumuzu unutmayalım, günahlarımızın pişmanlığına karar verip, bir daha yapmayacağımıza kesin kararımızı verdikten sonra: İlk önce yapacağımız iş, o günkü tarihi öğrenmek için takvime göz atarak, kendimize: Bu tarihten itibaren ben, beni hiç yoktan yaratan Allah’ın rızası dahilinde hayat süreceğimi Allah’ıma söz veriyorum demek lazım. Ve bunu yapabilmek için, ilk yapacağımız iş eski arkadaşlarımızı terk edip, onlardan uzak kalmaktır. Çünkü “sen bana arkadaşını söyle, sonra ben sana sen kim olduğunu söyleyebilirim”. Ata sözü, insanda arkadaşın ne kadar rol oynadığını gösteriyor. Bundan sonraki yeni hayatta dahi arkadaşsız yapamayacağımıza göre kendimizi Kur’anın bu zamana bakan tefsirini okuyarak, imanını sağlamlaştırmaya çalışan risaleleri bol bol okuyup, yüzleri Nur olanlardan arkadaş bularak ailece  onlarla düşüp kalkmak bizim için çok önemlidir. (Hak yolda yürüyen her cemaata karşı da muhabbet beslemek şartı ile) ben iyilerden en iyisini buldum deyip yolumuza davam edelim. En iyisini buldum dedim, Evet! Yanında Kur’andan başka kitap bulunmadığı halde yazılan bu eserleri dünyanın meşhur ilim adamları harıl harıl okursa, kıymeti daha iyi ortaya çıkmaz mı? 

Dünyalar dolusu kıymetinde zenginlikleri bize bu karar kazandırdıktan sonra, nefis, şeytan ve daha önce bizle arkadaşlık eden insan şeytanları dahi bizi eski hayatımıza çekmeye çalışacaklar; hatta onların içinde bizim en yakın akrabamız da olabilir, fakat biz onların oyunlarına bir daha gelmeyeceğiz. Yani bundan sonra  dost ve düşmanımızı iyice tanıyacağız ki, bir daha günah çukurlarına düşmeyelim. Aksi takdirde, yerinde saymak şöyle dursun, müthiş gayyalara yuvarlanmamıza o dost görünen düşmanlar sebep olabilirler.

Bir defa düşün! cebinden veya sandığında 10.000 Euronu çalan birine hayat boyu küs durabilirsin de, seni ebedi cehenneme atmaya çalışanlara küs durmak niye olmasın. Fakat insanın günahları kalbini kararttığı için ve günahlarda küfre gidecek yol olduğu için, bu yoldan kurtulmayı çok az kimse başarabiliyor .

Hiç unutmayalım ki, bütün semavi kitap ve sahifeler ve 124.000 Peygamber aleyhimüsselam ve 124.000.000 evliya ve en azından onlar kadar hak yolda gidenler de, O Peygamberlerin aleyhimüsselamın gösterdikleri haberlere ve getirdikleri mucizelere dayanarak bize haber verdikleri şu ki: Öldükten sonra tekrar dirilmek var, yani ahiret inancı ve orada karşılaşılacak hadiseler hiç şüphesizdir. şimdi, akıllı insan için bu, büyük bir hadise değil midir?

Hele Allah’ın kanunlarına karşı gelmekle hayatını devam etmek isteyen imansız ve günaha boğulmuş insanın cehennemdeki halini düşünebilen kimseler için yollarını bulmaya büyük bir sebep değil midir?

Ne yazık ki, bugün gaflet perdesi o kadar kalınlaşmış ki: İmansızlarla günahkarları tehdit eden önümüzdeki o müthiş cehennemi görmezlikten gelip türlü türlü kandırmacalarla aklımızı uyuşturup türlü türlü esassız şeylerle kendimizi aldatıp, vücuduna zehirli bal sokanların hayatlarına benzer bir hayat sürüyoruz. O bal ilk önce tatlı gelir ama sonra sancılar şiddetlenmeye başlayacak.  Bazı kimse kendini aldatmak için Allah Kerim diyerek, bir çeşit ümitle günahlı hayatına devam ediyor.

Acaba! Nasıl bir haince kendini aldatma bu ki, burada küçük parmakla ateşi değmeye cesaret edemezken, orada o müthiş ateşte yanmaya razı oluyorsun. Evet! Doğru; Allah Kerimdir ama Adili mutlak olduğunu unutma! Kuranı keriminde, Allah taşkınlık yapıp günaha boğulanları cehenneme atıcam dememiş mi? Fakat iman esaslarına şüphe etmeden kurtulursan, gene ümidin var  ama, günahın kadar cehennem ateşinde yanma tehlikesi de var.    

Bunu da hiç unutmayalım ki burada terini dökmediğimiz lokma bize lezzet vermediği gibi, bizim faydamız için bize verilen bazı mükellefiyetleri yerine getirmeden, Allah c.c bizi cennete koysa bile lezzet vereceğini aklımız pek kabul etmiyor. Hemde bahsinde bulunduğumuz o cehennem ateşinde yanmak azabından öte,  gençliği hiç bitmeyen, derdi, hastalığı, yokluğu, sıcak ile soğuğu olmayan mutluluğu hiç bitmeyen cennet gibi bir saadeti kaybetmek tehlikesi de var, kimin için o? Günahlı hayata devam edenler için.

Ama az önce dediğim gibi yaptığımıza ciddi pişmanlık göstererek Allah’tan yardım isteyenin pişmanlığını Allah kabul ediyor. Bir kimse böyle bir iş yaptı mı hem kendisini, hem evlatlarını, hemde kıyamete kadar gelecek neslini kurtarmaya vesile olabilir. Biz bugün öyle bir dünyada yaşıyoruz ki, manadan boş , yalnız maddecilik fikri ile göz merceğimiz bozulup çok şeyi yüzü ters görüyoruz. Televizyonlarda  seyrettiğimiz bazı devletlerin zulümleri ile öldürülen yaşlılar, kadınlarla  çocukların ölümlerini görünce, acımaktan içimiz sızlıyor. Fakat  onların o acı hallerin aslına bakılırsa, değil müslümanların kafirlerin de buluğ çağına girmeden ölen evlatları kesin olarak cennete giderken, mazlum ölen kafirler bile ahirette daha hafif azapla kurtulacaklardır. Ölen müslümanların yavrularına gelince , burada ki dertli sıkıntılı meşakkatli bir kaç sene yaşamalarına  bedel , ahirette cennet gibi bir mutluluğu kazanacaklar, bu onlara az mı?

Kışkırtıcı medyanın tesirinde kalarak, bazıları bize: Ne duruyoruz! Orada ki müslümanlara niye yardıma koşmuyoruz (Irakı kasterek)? Niye o müslümanlara yardım için savaşa gitmiyoruz: diyenlere cevabımız şöyle olacak: Biz herhangi devlet erkanı değiliz. Devletimizin ordusu da silahı da var, lazım olduğu zaman bizi de alabilir gidebiliriz. Fakat şimdi o bizim vazifemiz değil. Acaba gözümüz kör mu niye gömüyoruz ki, kahveler , meyhaneler ve daha bunlar gibi nice olumsuz yerlerde ebediyyen cehenneme gitmek için çalışan vatandaşlarımız var, onlara nasıl bir faydamız dokunabilir. Hiç düşünüyormuyuz? oradakiler komşumuzun veya en yakın akrabamızın oğlu da olabilir. Çalışırken olmasa bile boş dururken onlara herhangi faydam dokunabilir mi diye hiç düşündük mü? Yoksa dalalet fikri, kafamızdaki aklımızı yılan yapıp, “bana ne” diyerek vurdumduymaz mı olduk ki düşünmüyoruz?

Düşün! Ölü atomlardan seni yaratanı bulman için!..

Düşün! Düşünmek, insan için büyük bir ibadettir!..

Düşün! Bu naçiz tenini ateşten kurtarmaya düşünmen bir sebeptir!..

Düşün! Ancak düşünmeyle geçirdiğin nahoş hayata tekme vurabilirsin!..

Düşün! O düşünmeyle, Başta Allahı c.c. ve Peygamberimizi a.s.m. ve bütün sulehayı memnun edebilirsin!..

Düşün! Düşünmeyle esfel-i ssafilinden kurtulup, âlay-ı illiyyine çıkabilirsin!..

Düşün!  Çünkü bütün hayvanların üstüne seni çıkaran düşünmendir!..

Düşün! Sen ancak düşünmeyle nefsin kulağından tutup seccadenin başına getirerek en yüce mertebeye erebilirsin!..

Düşün! Çünkü düşünerek dünyanı da ahiretini de cennet yapabilirsin!..

Düşün! Ancak düşünmeyle Allah’ın rızasını hak edip yaradılış sırrına erişebilirsin!..

Düşün! Kötülerden iyisini seçmek için çok düşün!..

Düşün! Önüne serilen sonsuz nimetlerin sahibini bulup şükretmen için!..

Düşün! H.z Ademden gelen soyunu bulup, maymun soyundansın diyenlere cevap vermek için!..

Düşün! Çünkü onun en büyük kar’ı, Hakkı buldurup imanla ölmeni sağlar!..

Düşün! Cehennem yolunda koşan arkadaşlardan ayrılabilmen için çok düşün!..

Size çok dua edip sizden dua bekleyen

Kardeşiniz Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: