Şefkat Eli

Ruhun beden ülkesinde devam etmesi duygularını kullanması ile mümkün olmaktadır..İnsanı insan yapan duygular, şefkat, merhamet, sevgi, hürmet, yardımlaşma… İnsanın kendi hayatında, aile ve sosyal hayatında huzuru, barışı sağlayan temeller hükmündedirler.

Şefkat ve merhametin canlılar dünyasındaki örneklerini gözlerimizin önüne getirelim. “Evet, dünyada en yüksek hakikat, peder ve validelerin evlâtlarına karşı şefkatleridir.(Mektubat- 21. Mektup)”Anneler, babalar gerektiğinde evlatları için bedenini, ruhunu hatta ebedi mutluluğunu bile feda ederler. Bu duygu daha sınırlı da olsa hayvanlarda bile vardır. Yavrusunu kapmak için köpeğe karşı koyan tavuk, onu korumak uğruna başını kaptırır, hayatını feda eder. Bir anne kuş, yavrusu için ölümü göze alabilmektedir…Sevgi ve şefkat sözlerinin tohumun filiz vermesine ve büyümesine sebep olduğu, kötü sözlerin tohumu çürüttüğü deneylerle ispatlanmıştır.( http://www.haber7.com/neler-oluyor-hayatta/haber/871309-kotu-soz-tohumu-bile-curuttu)

 

Şefkat cansız olarak nitelendirdiğimiz alemlerde bile kedini göstermektedir. Bilim ve teknolojinin gelişmesi ile artık bu ispatlanmaktadır.

 

Geçmiş yıllarda Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun medyada da sıkça yer alan deneyi vardı. Bu deneyde hangi dilden olursa olsun, şefkat, merhamet, sevgi, teşekkür duygularını ifade eden güzel kelimelerin fısıldandığı su zerreleri çiçekleri andıran çok hoş şekillerde mikroskopla tespit edilmişti. Buna karşılık, nefret, öfke duygularını yansıtan kelimelerin fısıldandığı su zerreleriyse neredeyse korkunç diyebileceğimiz şekillerle mikroskopta görüntülenmişti. (Dr. Masaru Emoto’nun ‘Suyun Gizli Mesajı’ kitabı Türkçeye de çevrildi). Masaru Emoto’nun  deneylerinin yer aldığı kitaptan insanlığa bir mesaj, “Yüzyıllar boyunca, insanlık, yeryüzünden sürekli çaldı ve her seferinde geride çok daha kirli bir dünya bıraktı. Ama şimdi su bizimle konuşuyor; su kristalleri aracılığıyla, bilmemiz gerekenleri bize söylüyor. Bugünden itibaren yepyeni bir tarih biçimlendirmeliyiz. Su, kendimize nasıl bir yön belirlediğimizi büyük bir dikkatle izliyor ve kayda geçiriyor. Benim tek arzum, suyun bütün insanlığa verdiği mesajın herkesçe duyulması ve özümsenmesi.”

Bilimsel araştırmalar merhamet, şefkat, yardımlaşma, empati  gibi duyguların beyinde mutlulukla ilgili alanları harekete geçirdiğini ve insanlar için en iyi “sakinleştirici” olduğunu da ortaya çıkarmıştır.
Araştırmaların bir diğer neticesi de, şefkatin ruh sağlığı yanında beden sağlığına da ciddî faydalar sağlamasıdır.
Şefkatin, merhametin yüze yansımış hâli olan tebessümün dahi beyindeki kimyasal reaksiyonların tetiklenmesini sağladığı için insanın mutlu olmasına yardım ettiği de bir diğer bilimsel gerçektir. (Prof. Dr. Nevzat Tarhan, Duyguların Dili)
Kendimize ve çevremize yapabileceğimiz en büyük iyilik, şefkat ve merhamet göstermektir. Çünkü canlı cansız bütün varlıkların yüzü insana dönüktür, insanla ilgilidir. İnsanın kainata bakışı önemlidir.

Pencereye bakmakla pencereden bakmak bir değildir. Pencereye bakanlar lekeleri görür, pencereden bakanlar ise, güzellikleri seyrederler. Tefekkür, insana tahkik-i imanı kazandırır. Tefekkür, mevcudat pencerelerinden Allah’ın isim ve sıfatlarına nazar etmektir. Her bir varlık, Allah’tan bir mektuptur.Tefekkür bu mektupları okumaktır. Bütün varlık âlemi bir tefekkür levhasıdır. İnsanın yaratılışından maksat da, tefekkür vazifesinin yerine getirmesi, kainattaki şefkat, merhamet, muhabbet, yardımlaşma sayfalarını okuyabilmesidir. Şefkati doğru kullanmak ancak imanla mümkündür.

Kainata tefekkür gözlüğüyle baktığımızda çok hassas bir şefkatle derinden derine terbiye edildiğimizi fark ederiz. Dünya bize bir beşiktir, ay lambamız, güneş sobamızdır, yeryüzü evimizdir, her şey bize şefkatle hizmet etmekteler. İtiraz eden yok. Elsiz bir kurtçukla dünyanın en güzel ipek kumaşları dokunur bize. Kıpkırmızı kan ile dışkılar arasından saf bembeyaz süt ikram edilir bize. Zehirli bir iğneye sahip olan arı dünyanın en güzel tatlısını sunar. Kara toprak, dört mevsim, on iki ay rengârenk çiçekler ve meyvelerle bir ziyafet sofrası gibi hazırlanır önümüze…Bunlar şefkat ve merhamet tecellilerinin müşahhas görüntüleridir.Kainatın Yaratıcısı bütün yarattıklarını insana şefkat ve merhametle hizmet ettirmektedir. Bizim yaptığımız bizim için hazırlanan bütün şefkat, merhamet sunumlarını kendimize ve sevdiklerimize “servis” yapmaktan ibarettir. Yoktan var eden O’dur. İnsanın görevi sadece gayret, faaliyet ve şükürdür.

Şefkat ve merhamet, ruhumuzu besleyen ve yücelten ulvi duygulardır. Kendi içimizdeki huzursuzluğu, aile içindeki mutsuzluğu, çevremizde, dünyamızda şahit olduğumuz şiddet ve çatışma hadiselerini bu ulvi duyguların eksikliğinde aramak gerekir.

Bugün dünyamızda yaşanan pek çok sorunun temelinde maddi imkansızlıklar değil, merhamet, şefkat ve empati eksikliği var. Bugün güçlünün haklı olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Bu anlayışta şefkat, merhamet, acıma, yardımlaşma yok. Bencillik var, menfaat var,  insanın yalnız kendi arzularına hizmet var. Bu anlayışın dünyayı ne hale getirdiği gözler önünde. Terör, savaşlar, fakirlik, adaletsizlik…

Bugün ekonomik  çıkarların ön planda olduğu, haklının değil, güçlünün sözünün geçtiği dünyada, böl ve yönet oyunu ustalıkla sürdürülüyor. Suriye’de yaşanan vahşetler bundan ibarettir.

En üstte benim altta kalanın canı çıksın diyen,  beşeri sistemler, teknolojide, bilimde, sanatta yükseldikçe aç gözlülükleri, modern yamyamlıkları, zulümleri de arttı. Doymak bilmeyen hırsları, merhametsizlikleri, şefkatsizlikleri insanlığı ağlattı, insanlığı kanattı, dünyayı kan gölüne çevirdi. Önlerindeki sofrayı bitirmeden, binlerce kilometre ötedeki sofralara gözlerini diktiler. İnsanların sofralarındaki ekmeği çaldılar. İnsanları yetim ve öksüz bıraktılar. Barışa, şefkate, merhamete darbe yaptılar. Sonuç, insanlar huzursuz, toplumlar huzursuz.

Dünyada bunlar yaşanırken, insana insan olduğunu hatırlatmak için, Birleşmiş Milletler’in (BM) düzenlediği ilk Dünya İnsani Zirvesi, 23-24- Mayıs 2016 tarihlerinde Türkiye‘nin ev sahipliğinde İstanbul’da yapıldı.

Antalya’da yapılan G20 Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan; 5 milyar insanın temsilcisi liderlere seslenirken, dünyadaki gerilimi, savaşları sorunlara kalıcı çözümler üretilmesi yolunda ortak çaba gösterilmesi çağrısını yapmıştı. Bugün dünyanın pek çok ülkesinde Türkiye; sadece Suriyeli sığınmacılar için değil, 5 kıtada 140’ın üzerinde ülkeye yaptığı yıllık 6.4 milyar dolar insani yardımla, milli gelirine oranla dünyanın en cömert ülkesidir. Türkiye’nin  “şefkat eli”  dini, dili, ırkı ne olursa olsun mağdurun, mazlumun, sömürülenin, haksızlığa uğrayanın, muhacirin üzerindedir. Yapılanlar bunun ispatıdır.

Bu gün dünya üzerinde milyonlarca insan başlarında patlayan bombalar yüzünden evlerini ve yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakılmıştır. Niçin? Menfaatleri için yaşayan, sömürgeci ülkelerin politikaları yüzünden. Şanlı ecdadımız Osmanlıdan sonra dünya barış ve huzura hasret. Dedelerimiz gittikleri her yere şefkat ellerini uzatmışlardır. Şiddete, kargaşaya, teröre, fitne çıkaranlara karşı kudret elini kullanmışlardır. Bugünde devletimizi yöneten idarecilerimiz şefkat gücünü, şefkat elini, kudret elini birlikte kullanmaktadır.

Dünya İnsani Zirvesi sonuç bildirgesinde şefkat elinin kullanılması yer almadığı için Türkiye imzalamamıştır. Şefkatin, merhametin, yardımlaşmanın, adaletin olmadığı yerde Türkiye yoktur. Yanlışa hayır demiştir.Biz güçlüyüz diyenler düne kadar hep kullandıkları Türkiye’yi artık kullanamamaktadırlar. Olaylara insani açıdan, adaletle, merhametle, şefkatle bakış yerine Batılı devletler hala kendi çıkarları doğrultusunda bir yol izlemeleri sonuç bildirgesinde kendini göstermiştir. Sonuç bildirgesinde insani meselelere çare bulunmasının ötesinde Batılı devletlerin, Amerika’nın, Rusya’nın oyunlarını rahat oynayabileceği ifadelerin yer almasıyla kapanmıştır. İki yüzlü Amerika, iki yüzlü Rusya… Terör örgütlerinin ellerindeki silahlara bakın, Amerikan silahı, Rus silahı. Bunların şefkat eli yok. Bunların elinde silah var. Silahları çıkarları için kuklalara dağıtmak var. Cumhurbaşkanımız Erdoğan Diyarbakır’da “ABD’nin YPG-PYD’ye verdiği desteği Diyarbakır’dan kınıyorum, bize verilmiş söz bu değil. Yanlış yerde duruyorsunuz, terör örgütü ile ilgili bütün belgeleri veriyoruz ama attıkları adım yanlış. Bize dost olanlar, bizimle NATO’da beraber olanlar, kalkıp da kendi askerini YPG’yle Suriye’ye göndermemeli, gönderemez.” şeklinde konuşurken zalimin yüzüne iki yüzlü olduğunu haykırıyordu.

Herkes çıkar peşinde. İnsanlar ölmüş, vatansız kalmış, çocuklar yetim kalmış, öksüz kalmış, kimsenin umurunda değil. Ama Türkiye’nin umurunda…

Artık, doğruya, güzele, merhamete, şefkate, adalete, paylaşmaya, yardımlaşmaya, helale, sevgiye, barışa, kardeşliğe, dünya 5’ten büyüktür anlayışına …EVET  diyen bir Türkiye var.

Yanlışa, kötüye, merhametsizliğe, adaletsizliğe, bencilliğe, düşmanlığa, savaşa, teröre, her türlü şiddete, ırkçılığa, fitneye, gıybete, harama, 5 dünyadan büyüktür anlayışına….HAYIR diyen bir Türkiye var. Dik duran, eğilmeyen Türkiye var.  

Dünya İnsani Zirvesi sonuç bildirgesinde taşın altına Türkiye’den başka elini hiç kimse koyamamıştır. Elleriyle insanların sofralarındaki ekmeği çalmaya devam ediyorlar Vermek için söz veriyorlar. Sonra kıvırıyorlar. Veren el olamıyorlar. Şefkat eli olamıyorlar. Hep çalan el konumundalar. Bunu kitabına uydurmaya çalışıyorlar.

Asırlar boyunca İslam’ın sancaktarlığını yapmış, İslam aleminin hadimliğini üstlenmiş bir milletin evlatları olarak, köklü tarihimiz bize bazı sorumlulukları da miras olarak bırakmıştır. Gönül köprüleri kurmak, mazlumun, mağdurun, ezilenin elinden şefkat ve merhametle  tutmak … Türkiye bugün bunu yapıyor. Şefkat eli oluyor. Dünya bunu anlayamıyor.

Türkiye bugün sadece Suriyeli muhacirler, göçmenler için değil, onlarca ülkenin ‘şefkat eli’ görevini hiçbir menfaat beklemeden, küçük görmeden, ezmeden, şefkatle, merhametle yapmaktadır. Türkiye tarih boyunca savaşlardan, yıkımdan, sürgünden, zulümden kaçanlara daima sığınılacak güvenli bir liman olmuştur.

Merhametler, şefkatler var oldukça, sonuçta adaletsizlikler, zulümler yok olmaya mahkumdur.

Mevlana gerek ferdi, gerekse sosyal, pek çok problemin reçetesini şöyle yazmıştır.

 

‘Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Başkalarının kusurunu örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçakgönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörürlükte deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.’

Mehmet Abidin Kartal