Semayı Temaşa

Kuranı Kerim apaçık bir şekilde Arapça olarak inmiştir, her dilde olduğu gibi Arapça’da da kendine has bir üslup vardır, “dağlar bize rast geldi, sonra bizden ayrıldı” burada belagatlı ifadeler vardır, kalbi hayali diye teşmih edilen tersine söyleme örneği görüyoruz, bu söyleyiş beyana güzellik kaymaktadır. “Allah semadan oradaki dağlardan dolu indiriyor”, “güneş akar gider” bu cümleleri zahire göre değerlendirmek belagatı inkârdır, belagatı göz önünde bulundurarak okursak mana bulutların ardındaki şimşek gibi ortaya çıkacaktır. “cennet ehline gümüşten billur şişeler ile şarap sunulur”, gümüş kesif bir madde, şişe ise parlak bir madde, ikisinin bir arada olması muhal, böyle düşünürsek bu cümlenin hatalı olduğuna kanaat getiririz, ama cennette diyor, cennet dünya ile kıyas edilemez, dünyada olmaz ama cennette var diyerek bu güzelliği gözler önüne sererek, cenneti arzulayan Müslümanların iştahlarını kabartıyor.

Gök yüzündeki bulutlar yer yüzündeki dağlar gibidir, yer yüzünün dereleri bahçeleri varsa dağları karla kapalıysa, gökyüzünün bulutları da dağlara nazire yapıyor, bazen bembeyaz olduğu gibi bazı zaman farklı faklı renk olabiliyor, parça parça olarak çeşitli şekillere bürünüyor. Seyyarelerin çobanı rad dır yani gök gürültüsü, şimşek o çobanın kamçısı gibidir, yüksek sesiyle ve kamçısıyla bulutları sevk ediyor, su zerrelerini topluyor, işlerini icra edince “rahat” komutuyla herkes yerine gidip gizleniyor. Bulut ile dağ komşu ve arkadaştır, birbirinin elini tutup musafaha ederler.

Dikkat ederseniz dağların başı hep bulutludur, hava denizinde demir atmış gemi gibi dağ tepelerinde bekliyorlar. Güneş altından yapılmış bir gemi gibi, sükun bulmuş denizde sakince yüzüyor, seyehat ediyor, bizde ona bağlı gezegende ahirete doğru gidiyoruz. Güneş mi dünyanın etrafında döner, dünya mı güneşin etrafında döner, konumuz o değil, burada maksat kainatın sahibini anlatmak.

Dünyamız saatte yüz sekiz bin km hızla seyahat ediyor, uçağın hızının yüz katı, çok ustaca bir şekilde frene basmadan, hiç sarmadan hiç hissetmeden gidiyoruz, acemi şöför kullandığı vasıtasını epey sarsar, mükemmel bir asansöre bindiğinizde yukarı çıktığınızı anlamazsınız. Tüm bu olanlar bir mükemmel ustadan haber veriyor. Alemde seyrü sefer var, hiçbir şey sabit değil, sükutu mutlak ile hareketsizliğe mahkum edilmemiştir.

Allah’ın Rahmeti hiç bir şeyi ölümün biraderi, yokluğun amcası olan atalet halinde bırakmaya razı değil. Güneş kanunu İlahiyeye itaat etmek şartıyla hürdür. Uçakların bile havada çarpıştığı bir yerde hiç bir gezegenin yörüngesinde çıkıp başka bir gezegenin yörüngesini ihlal ettiği görülmemiştir. Bütün bunlar Allahın nizam ve intizamını anlatmak içindir. Hilkatte israf abes yoktur, ezeli hikmet alemde herşeyi ideal boyutta yaratmıştır. Allahın gücü kudreti güneş gibi parlıyor.

Çetin Kılıç

Kaynak Şadi Eren, muhakemat dersleri.

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: