Sevgi Şehri Boğazlıyan’a Selamlar

Yozgat ilimizin şirin ilçelerinden Boğazlıyan’a 2002’de memuriyet icabı tayinim çıkmıştı. Bu atamamdan dolayı üzülmüştüm. Bir sevkli ilahidir deyip, gittim göreve başladım. İki sene sonra, yani 2004’te tekrar Diyarbakır’a geri döndüm. Bugün yarın derken arada on sene geçtikten sonra, can dostlarımı ziyaret etmek ve bir sıla-i rahim yapmak üzere Boğazlıyan’a gittim.

Şehir merkezinde bulunan dört katlı okuma salonlarıyla, etüt odalarıyla, dayalı döşeli hizmete açık olan vakıf binası 28.11.2013 günü tüm haşmetiyle adeta bana hoşamedi ederek, sıcak bir karşılamayla beni kucakladığını hissettim. Daha sonra vakfın müdebbirlerinden Nedim Uysal kardeşimiz ve nesl-i atinin temsilcileri olan,  iman ve Kur’an hizmetine koşan talebe-i ulum kardeşlerimizle karşılaşınca,  Cenab-i Allah’ın bu lütfüne, ihsan ve ikramına karşı “haza min fedli rabbi” dedim, Bu vakıf binası var oldukça ve içinde İman, İslam ve Kur’an dersleri devam ettikçe inşallah Boğazlıyan halkı için bir sadaka-i cariye hükmünde olup,  belaların define vesile olacağı Allah’tan umut ediyorum.

Boğazlıyan’ın adı teberi tarihinde “ barış içinde yaşanan yer” anlamındadır. Kökü Türkçe bir kelimedir. Yani boğazına sarılan, kucaklayan ve birbirine kavuşan anlamıma gelir. İşte on sene sonra da olsa aziz dostlarımızla bizi bir araya getiren Boğazlıyan…

İsminden de anlaşıldığı üzere halkı hoş görü ve cana yakın insanlardır. Boğazlıyan nur cemaatinin ulu çınarı ve esnafından olan Necati Avcı ağabey, Zekeriya ve Fatih Bağcı kardeşlerimiz ile Sadettin Sağırkaya hocamızın sıcak davet ve ikramları makul ve unutulmaz anılardır.

Ayrıca, okuma programı için Kayseri’den Boğazlıyan vakıf binasına gelen hafız Abdulhay Durlanık, Murat Aras, Zeynel Koç ve küçük Saidler manasında imana- Kur’an’a hayatlarını vakfeden ve bu inanç altında hayatlarını yürüten sevgili genç kardeşlerimizin namaz arkasında yaptıkları tesbihatlerde, okudukları esma-i Hüsna ve Kur’an kıraati, akabinde  Kur’anın hakiki tefsiri olan Risale-i Nur’dan  dönerli okudukları imanı bahislerle cemaattin medar-i iftiharı olmuştur.

29.11.2011 günü esnaf ve resmi daire ziyaretleri yapıldı, bu arada vefat eden yakınların taziyelerine gidildi, akşam vakıfta yapılan umumi sohbete katılarak fedakâr öğretmen kardeşlerimizden Uğur, Hurşit, Gürbüz hoca, memur kardeşlerimizden ve oranın mukimlerinden Ömer Ayna hocamız ve daha isimlerini sayamadığım birçok yerli halkın katılımıyla oluşan kalabalığa Risale-i nurdan iman ve içtimai konularda sohbetler yapıldı, feyiz dolu sohbet ve konuşmalarla can dostların ilgi ve alakaları bir kez daha teyit edildi.

Keza, 30.11.2013 günü Süleyman Yakut kardeşimizin ikametimize verdiği iki vasıta ile Evliya Ahmet ağabeyin diyarı olan Sarıkaya ilçesine gittik. Kayseri’den okuma programı için gelen öğrencilerle sohbetler yapıldı. Sohbetten sonra, Evliya Ahmet ağabeyle koyu bir sohbete daldık. Dershanelerin kapatılması ve Risale-i nur’un sadeleştirilmesi ile alakalı bana bazı sorular sordu:

Seyahatimle ilgili bu yazıyı yazmamın biri de Evliya ağabeyin soruları neden olmuştur.

Evliya ağabey,  Hoca efendi diyor ki: “ Dershaneler doğru çalıştırılıyorsa hükümet destek verilmelidir. Yanlış çalıştırılıyorsa, o zaman yanlışı düzeltmelidir.”

Ne diyorsun? Evliya ağabeyin görüşünü bilmediğim için ona fikrimi beyan etmekten zorlandım. Evliya abi, bu konular siyasidir, karışmayalım. dedim.

Yani diyorsun ki: Hükümetin hikmetine karışmayalım.

Evet, dedim.

Evliya, ama hoca efendi doğru söylüyor değil mi?

Evet, abi.

Bir ara su-i zan ederek, Mehdi-i azamın görevlerinden olan siyasi kanadını bir eşhasa tevci edenler var. Acaba Evliya abi de “Cibili baba”lar gibi düşünenlerden mi, değil mi? Diye tereddüt ettim.

Gene, Evliya ağabey soruyor: Peki kardeşim sadeleştirmeye ne diyorsun?

Ağabeyim, iyice beni dinle: Risale-i nur’un hiçbir talebesi sadeleştirmeyi kabul etmiyor. Büyük bir hatadır, vazgeçmelidir. Niye? Desen: Risale-i nurlar, Kur’an’ın hakikatli ve manevi bir tefsiridir. Risale-i nurda ne kadar güzellikler varsa hepsi Kur’an’dan süzülüp gelmiştir. Onun için Risale-i nur sadeleştirilemez. Sadeleştirildiği zaman kelimelerin anlam ve manaları değişir, dedim.

Evliya abi: Vallahi bende bu görüşte olduğum için seninle hem fikirim. Bu arada Evliya ağabeyin fikrini de öğrenmiş oldum. Ama, tekrar tekrar bana ayni sözleri nakarat etmeye başladı.

Evliya: O zaman birinci sorumun cevabını aldım. Yani dershanelerin kapatılması bir nevi Risale-i nur’a yapılan taarruz ve hıyanetten dolayı bir tokattır, değil mi? Evet abi, diyerek Evliya Ahmet’le çok heyecanlı sohbetimiz tatlıya bağlandı.

1.12.2013 günü Menderes ve amcası oğlu Yalçın Aygülen kardeşimizin arabasıyla Çayıralan ilçesinde tertiplenen Risale-i Nur okuma programına katıldık. Sorgun, Yerköy, Doğankent, Sarıkaya vs. çevre ilçelerden de gelenler vardı, okuma programı akabinde meşveret yapıldı, hem özlem duyduğum ağabey ve kardeşlerle bir arada bulunduk, hem de feyiz almaya medar oldu. Boğazlıyan’a dönerken Uzunlu beldesi eski Belediye başkanı Abdullah Koç bizi ağırladı, onunla müsamaha ettikten sonra akşama doğru Boğazlıyan’a döndük.

Seyahatimin bir kısmını da Mersin’e ayırdım. Mersin’de de iki gün dost ve kardeşlerle, Boğazlıyan gibi merkez vakıf binasında bir araya gelerek manevi kardeşliğin ayrı bir sırrını ortaya koyup muhabbete vesile olmuştur.

Bu vesileyle tüm can dostlarıma selam ve binler teşekkür ve tebrikler…

Rüstem Garzanlı/Diyarbekir

11.12.2013

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: