Sıkıntı Strese Ve Dua Üzerine Kısa Notlar

Hastalıklarla vücut direncinin artmasında ki ilişki, musibetler ve sıkıntılarla insanın gelişmesi, olgunlaşması ve huzura kavuşması arasındaki ironik ilişki gibidir. Bilimin geldiği son noktada virüslerin, bakterilerin yani bizim hastalanmamıza neden olan mikropların aslında bağışıklık sistemimizin gelişmesi adına çok faydalı görevler yaptığı şeklindedir. Evet, hastalıklar insanlara eza vermek dışında bağışıklık sistemi güçlendirmeye de yarar. Yani virüsler, bakteriler sadece kişiyi hasta etmek için değil, hastalıklara karşı bağışıklık sistemini güçlendirme görevini de yaparlar. Aynen bunun gibi insanın başına gelen musibetler (virüsler, bakteriler gibi) insana geçici olarak sıkıntı yaşatabilirler ama aynı zamanda bu sıkıntılar sayesinde rikkat, şefkat, merhamet, empati vs. gibi insani duyguların gelişmesinin yanında, bu sıkıntıları veren hakiki mercii tanıma ve ona yönelmeyi de sağlarlar; tabi insan bunun ardında ki hikmeti bilebilirse…

—————————————————————————0—————————————————————————————

Perde arkasındaki hayırları görebilen kişi dua ile isteme makamına ulaşır. İşte tam da bu anlamda dua istemektir ve o belaları, musibetleri veren makamı bilmektir. O yüzden Mevlana: “Hiç bir şey isteyemiyorsan bela iste, belki vereni bulursun” der.

Hadiste denilir ki: “Kula Allah musibet gönderir. Yani bir ok isabet eder. Kul onu anlarsa rahmete dönüşür. Anlamazsa gazap üstüne gazap celbeder.”

—————————————————————————0—————————————————————————————

Günümüz insanının en önemli problemlerinden biri nesnelerde boğulup öz ben’ini yitirmesidir. Bu yitimin önüne geçecek en önemli ilaç ise dua ve ibadetlerdir ve aslında tüm ibadetler kişinin öz beni’ni bulması içindir; yani numuneyi değil aslolanı bulması ve keşfetmesi…

Bazılarımızın rutin olarak yaptığı dualardan birinde geçen ifade gibi; “Ey bizi nimetleriyle perverde eden sultanımız! Bize gösterdiğin numunelerin ve gölgelerin asıllarını, membalarını göster…”

—————————————————————————0—————————————————————————————

Hayat sonsuzluk filminin ön tanıtımıdır. Kendi hazırladığınız fragmanınız iyi olursa (dünya hayatınız) filminizin galası da (ahiret hayatı) iyi olacaktır; ama her filmde illaki istenilmeyen sahneler, sıkıntılı kareler olduğu gibi hayat serüveninde de aynı karelere sıkça rastlamak mümkündür. Bu sıkıntılı durumları fazla yıpranmadan aşanların sıkça kullandıkları arketiplerden biri: “Bu da geçer ya Hu!” inancıdır.

—————————————————————————0—————————————————————————————

Mutsuzluk değişimin, dönüşümün olmasına izin verememek, yani olana direnmektir. Mutsuzluk geçmişe tutunmaktır. Oysa geçmişe tutunanlar otobanda son sürat araba kullanırken sürekli dikiz aynasına bakarak yol almaya çalışanlar gibidir ve maalesef kaza yapmaları kaçınılmazdır.

Her birimiz hazine üzerinde oturduğunun farkında olmadan dilenen dilenci hikâyesinde ki dilenci gibiyiz. Muazzam yeteneklere, zenginliklere, imkânlara sahip olmamıza rağmen bunların farkında olmadan yaşadığımız için varlık içinde yokluk çekiyor ve mutsuz, huzursuz bir yaşam sürüyoruz. Sonrasında ise bize tüm bu nimetleri verene teşekkür etmek, şükretmek, hamt etmek yerine; Neden bu dünya da fakirlik, zulüm, hastalık, yokluk, kıtlık var? diye isyan ediyoruz.

O halde yapılması gereken; Hz. İsa (as) ın dediği gibi:

Kapıyı çalın açılacaktır. (Namaz)

Dileyin, verilecektir. (Dua)

Ve âlemlere rahmet Peygamberimizin(sav) buyurduğu gibi:  “Şüphesiz dua, başa gelmiş ve gelecek olan şeylere faydalıdır. Onun için ey Allah’ın kulları, duaya sımsıkı sarılın. [Camiü’s Sağir]

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: