Sirâyet

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

 سرايت(Sirâyet): Yayılmak, bulaşmak, geçmek.

            “Hakikât nazarında sebeb-i adâvet ve şerr olan fenâlıklar, şerr ve toprak gibi kesiftir; başkasına sirâyet ve in’ikas etmemek gerektir. Başkası ondan ders alıp şerr işlese, o başka mes’eledir. Muhabbetin esbâbı olan iyilikler, muhabbet gibi nurdur; sirâyet ve in’ikas etmek, şe’nidir.

Ve ondandır ki;Dostun dostu dosttur” sözü, durûb-u emsâl sırasına geçmiştir. Hem onun içindir ki; “Bir göz hatırı için çok gözler sevilir” sözü umûmun lisânında gezer. Mektubat ( 264 )

Sirâyet kelime i’tibâriyle Yayılmak, bulaşmak, geçmek mânâsındadır. Buna misâl ise; bulunduğumuz ortamda bir portakal soysak o portakal kokusu tüm ortama yayılacaktır. Bilim buna difüzyon denilmektedir. O ortama giren herkes eğer burnunda da problemi sıkıntısı yoksa şayet anlar ki burada portakal kokusu var. Veya kokulu bir işle iştigal eden o işin gereği olarak koku ile kokulanacaktır. Bir pastanede çalışan kimsenin pasta, parpümle uğraşanın parfüm kokması fıtri olan âdetullah’a muvafık ve iktizâsı gereğidir.

Risâle-i Nur ile hemhâl olan kimseler de meşguliyetinin iktizasıyla Nur’un esasları o şahsın heryerine sirâyet edecektir. Zihni, fikri, hayâl, ruh, rüyâ, kalb.. gibi latifeleri onunla – nurla – sıbgalanır ve nurun râyihası insana sirâyet eder.

Nur’un sirâyet etmesiyle insan; nur’un sirâyetiyle tasaffi edecektir. Sirâyet hâdisesi ise; sarmalamak tabiri de kullanarak ifade etmek mümkündür. Çünkü; sirâyetle sarmaktadır çepeçevre kuşatmaktadır.

O hâlde bizler de Daire-i Risale-i Nur’a dahil olup intisap etmekle islâmiyetin gereği olan harz-ı harekette Kur’an ve Sünnet’i ve İcmâ ve Kıyas’ı merkeze koyup kıblenâmeli bir pusula olan Sünnet-i Seniyyeyi merkeze koyup temerküz ettirerek mesleğimizin icâbı olarakta Risale-i Nur – ki ahirzaman ümmetine bir münci suretinde bizlere hediye edilmiştir. – esasları ile hareketlerimizi sıbgalamalıyız ve hâlâtımıza sirâyet ettirerek bizler de nûrânîyet kesbetmeye say u ğâyret etmeliyiz.

Hâl bu minvâl üzere olması netaicinde ise; asrın imamına tebâiyet ederek bizlere imamımızın hâlet-i ruhiyesi bizlere de sirâyet edecek ve bizleri hakiki müstakim bir Nur Talebesi yapacaktır. “Sohbet-i Nebeviye öyle bir iksirdir ki, bir dakikada ona mazhar bir zât, senelerle seyr ü sülûke mukâbil, hakikatın envârına mazhar olur. Çünki sohbette insibağ ve in’ikas vardır. Malûmdur ki: İn’ikas ve tebâiyetle, o Nur-u A’zâm-ı Nübüvvetle berâber en azîm bir mertebeye çıkabilir.Sözler (489)” burada üstadımın da bizlere koyduğu bir düsturla “sohbette insibağ ve in’ikas vardır.” O halde dinleyen dinlediğinin hâlâtı ile hâllenir.

O halde dinleyen dinlediğinin hâlâtı ile hâllenir kaidedesince herkes dinlediği, izlediği, okuduğu, baktığı şeylere dikkat etsin ve kendisine sirâyet edeceğini bilsin.

İhsan-ı ilâhice bizi bu hizmette istihdam eden Rabb-i Rahim’e kendisinin istediği tarzda hamd ü senâlar olsun.

Selâm ve Duâ ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.yozgatnur66.blogcu.com

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: