Son Asırda Üstadımızın Türkiye’de Ve Dünyada Yaptığı Fütuhat

Tarihte Üstad Bediüzzaman Hazretleri gibi biri görülmemiş ki: Yalnız üç ay tahsil gören biri olsun, ondan sonra hocasına da ders verebilen biri olsun ve her ilim dalında bilgi ve mahareti olsun. Allah İhsan etmiş Üstadımız Bediüzzaman hazretlerine. Ve bildiğiniz gibi, o tek parti devrinde Üstadımız: 28 sene hapiste çeşit çeşit işkencelere tabi tutulmuş. 21 defa zehirlemelerden sonra yaptığı kalbi fütuhat herkesi hayrette bırakıyor. Yani bütün yazarlar, kitap yazarken yazılarını ispatlamak için yanlarına bir sürü kaynak kitap toplarlar,  sonra  işe başlarlar. Üstadımız meydana getirdiği  Risale-i Nur Eserlerini yazar iken yanında Kur’anı kerimden başka eser bulundurmadığı halde ortaya koyduğu, Allahın varlığını ve Ahiret gününü ispat eden imani deliller herkesi hayrette bırakıyor ki cumhuriyet devrinde imanlı tahsilliler 5-6 Prof’un dışında dindarlar, tahsil görmemiş avam tabakasından idi. Şimdi ise bu eserler okunan yerlere dershane diyorlar: Yani dershanelerin çoğunda: Yarısından fazlası ya Üniversiteyi bitirmiş, veya üniversite ve lise talebeleridir. Hatta ve hatta gençlerin çoğu kızların peşine koşarken, Bu eserlerin ulviyetini gösteren, Türkiyemizde binlerce genç, evlenmeyi terk edip, kendini bu hizmete vermiş, Onlardan çoğu lise ve Üniversite talebeleridir.    

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin yazdıkları eserleri yediden yetmişe kadar herkese hitap eden eserlerdir. Müslümanları benliğe itimad etmekten kurtulmak, diriliş ve varoluş projeleriyle ortaya çıkmıştır bu eserler. O yüzden Bediüzzaman’ın muhatapları başka yazarların gibi yalnız avam değil, havas tabakasını hayrette bırakan eserlerdir. Bediüzzaman, Başka yazar gibi kitapları satıp para kazanmak için yazmamış hisleri tatmin için de değil, Sırf Allah rızası için, şüphelerden halkın imanını kurtarmak için yazmış eserlerdir bu eserler. Hatta yaşamadığı hiç bir hakikatı yazmamıştır.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerin’ın yazıları  muhtaçlara hitap ettiğini herkes bilmelidir. Ve bilmeliyiz ki Bediüzzaman bihakkın anlaşılabilir ve anlatılabilir biridir. Bediüzzaman’ın beynelmilel olmasının hiçbir sakıncası yoktur ve olamaz.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerin’ın neden son yüzyılın en büyük düşünürüdür ve bu makama çıkmasına sebep nedir? derseniz: Bu zattan başka  birini gösteremezsiniz ki: Üç ay gibi az bir tahsil ile Allah ona bilgiler ihsan etmiş ki:  tüm sorulara cevap verebilmiştir.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri  hem Osmanlı’nın son çağının maârifidir; hem cumhuriyet devrinde Türkiye’de uygulanan nahoş tatbikattan halkımızı muhafaza eden ve bu millete Allah tarafından gönderilen eşsiz muktedir bir zat-ı alişandır.

Üstad Bediüzzaman Hazretleri: Âlim, ârif ve hakîm kimselerin özelliklerini üzerinde barındıran bir kişi olduğuna göre; çoğunun yapamadığı şeyleri yapmıştır: Halkın kullanmadığı dil ile Osmanlı Türkçesini okuyuculara kabul ettirebilmiştir. Dilimizi bozmakla görevlendirilen Ermeni (Agop dilaçar)’ın diline hiç tenezzül etmeyen Üstad Bediüzzaman hazretleri, bugün Türkiye’de çok az kimsenin bildiği Osmanlıca lisanı ile eserleri önümüze sermiştir. Uydurukça dile nefret  edip ana dilimiz Osmanlıcaya vukûfiyet kesbetmeye ihtiyaç hissettiğimiz muhteşem ve muazzam bir Türkçeyi Üstad kullanmıştır ki o dili ecdad on asır kullandığı dildir.

Bu gün o dili eserlerinde kullandığı yalnız Üstad Bediüzzaman Hazretleridir Onun kullandığı dil  çoğuna ağır geldiği halde; 10 sene evvel bir sempozyumda bir Prof. demiş idi: “Araştırdık on milyon kişi Risale-i Nurları okuyormuş. Bundan da anlıyoruz ki bu gün Türkiyemizde erişilmez bir zirveye erişebilmiştir:Üstad Bediüzzaman Hazretleri. Osmanlı’dan Cumhuriyet devrini yaşarken davasına sahip olan Üstad Bediüzzaman Hazretleri, hem İslâmî ilimlere, hem de çağdaş dünyanın büyük uçurumların eşiğinden geçebilen, hem felsefî sorunlarına derinlemesine ve vukûfiyetle vâkıf, tek ve son düşünürdür: Üstad Bediüzzaman Hazretleri. 

İslâm’ın kapısını, İslâm düşüncesinin kapısını, İslâm medeniyetini ve bütün bunları hayattar kılacak, her alanda, İslâmî bir fikir bir hayat geliştirebilmenin ana hedefine ulaşmak için o kapılar, ancak Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin anahtarıyla açabiliriz.

Maneviyatlı medeniyetimizin, deniyete gitmemesini sağlamak için, dilini canlandırmak, diline hayat ve hayatiyet kazandırmak, ruhuna ruh katmak, kaybolan aslını kavrayabilmek ve yeniden canlılık üretebilmek için Üstad Bediüzzaman Hazretlerini tanımak zorundayız.

Diğerlerinden ayıran temel özelliğe dikkatinizi çekiyorum: Bediüzzaman, Her ilimdalının ana maddelerini bildiği halde İnsan için kıymetine değer biçilmez haslet olan, İnsanın her iki hayatını lazım olan ufuka çıkaran Hakiki İman ilmini ispatlayarak anlatabilmeyi sağlayan ve bunları hayata geçirebilmek vasfı eşsiz bir haslet olduğunu bilen ve çok açık bir şekilde bildirebilen, islâmi ilim ve düşüncesine hayat veren, fikir adamlarını şaşırtan şahsiyettir bu Zat. 

Üstad Bediüzzaman Hazretleri, yalnızca ilimle uğraşmamış, ilmini amele dökebilme usul ve kaidelerine karşı: İnsanların ağzını sulandıracak bir şekilde kabul ettirmiştir. Öyle ki: Materyalist felsefesi hakim olduğu bu devirde Risale-i Nurların altmış dile tercüme edilen eserler seviyesini çıkabilen eserlerdir. Hata ve hatta bazı Devletin Reisleri “Ben bu eserleri bastırıp halkıma okutma gayretinde olacağım diyebilmesine kadar, Risale-i Nur eserlerini bu zamanda islam dalında, neşrinin ana sebebi bu Eserler mücevherat hazinesi olduklarını kendilerini gösterebilmiştirler.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin tuttuğu yolun en makbul tarafı da, bazıları gibi hiç bid’atlara sapmadan İslamın ana yolunda yürümesidir. O yol da dinin ana kaynağı olan Kur’ân ve Sünnet’e dayanan İslâm medeniyetinin itiraz kabul etmez ana yoludur.

Üstad Bediüzzaman Hazretlerini çoğu işitip tanıdığı halde; ne yazık ki,  Aydınların en fazla ilgi göstermesi gerekirken bir Şahıs  olduğu halde. Onların çoğu benliğini feda edebilen çok azı olmuştur. Ama çok enteresandır ki:   Hiç kimseyi tenkit etmeye tenezzül etmemiştir Üstad Bediüzzaman Hazretleri.

Bunu da ifade edeyim: Madem Üstad İnsanlığa  esaslı bir ruh üflemiş ve İslâm Mütefekkirlerinden dünyaca meşhur olmuş. Başta Nur Talebeleri, ve diğer dine hizmet gayesi ile hedefe ulaşmaya çalışanlar ve aydınlar: Bu Eserleri lazım olduğu kadar çevreye yayılmasıyla uğraşmadılarsa da Risale-i Nur eserlerinin yasak olduğu devirde bile her tarafa yayıldı: Bu eserlere ihtiyacı olanları buldu, onlara ulaştı. Bununla beraber, Risale-i  Nurlarda bir ifade var: “Risale-i Nurlar müşteri aramaz, muhtaç olanlar Onu arayıp bulurlar. 

O tek partili devir dine aykırı sistemi yaymaları için, bu eserleri engelliyorlardı ve Üstadın dini fikrini engellemek için çok  çalıştılar. Ama Allah’ın dediği olacak. Çok şükür bu gün bu eserleri Diyanet bastı ve basıyor.

Allahımıza ne kadar şükretsek azdır.

Paylaşan: Abdülkadir Haktanır

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: