Sosyal Medya (Facebook) ve Risale-i Nur Hizmeti

Bugünlerde  “Sosyal Medya”  (Özellikle de Facebook) en çok konuşulan şeylerden biri olmaya başladı.

Nedir bu Sosyal Medya?

Basitçe  şöyle açıklayabiliriz;

Nasıl ki insanlar bir mahallede  komşularıyla, akrabalarıyla, kardeşleri, baba ve annesi ile, köşedeki bakkal ile, gazete aldığı büfe ile, yemek yediği lokanta ile, işe gittiğinde iş arkadaşları ile  sürekli bir iletişim halindedir. Onları ziyaret eder, onların hatırlarını sorar, onlara misafirliğe gider. Her gün hiçolmazsa onlardan birkaç tanesi ile mutlaka diyalog halindedir. Her gün onlardan birkaçtanesi ile derdini, sevincini, ona hoş gelen bir hadiseyi veya moralini bozan bir sıkıntısını veya şevke medar bir haberi paylaşır.

İşte şimdi insalar bunların hepsini Facebook, Twitter, Friendfeed, Linkedin ve Bloggerlar gibi ortamları kullanarak internette yapıyorlar. Buna da kısaca Sosyal Medya deniyor. Artık sosyal medya hayatımızda o denli aktif oldu ki her gün Facebook’a girip, birkaç güzel şey paylaşmadan, birkaç arkadaşa selam vermeden, birkaç resim paylaşmadan duramuyoruz. Öyle ki, artık firmalar da bu sosyal mekanlardaki insanlara ulaşabilmek için ciddi paralar harcıyorlar.  Hatta Amerikadaki Firmalar tarafından tv ve gazetelere verilen reklam harcamalarından daha fazla parayı bu mecralardaki insanlara ulaşmak için harcar oldular. Sadece Türkiyemizde Facebook’u 29 milyon kişi (neredeyse) her gün kullanıyor.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi ve eserleri olan Risale-i Nur’ların meydana gelmesi zamanına  hayalen gittiğimizde, adeta “Soysal Medya’nın” bu davanın başlangıcından itibaren gayet başarılı bir şekilde kullanıldığını görüyoruz.

Üstad Bediüzzaman  şimdiki e-mail veya (yeni hali ile) Facebook/Twitter mesajı gibi yöntemlerin o zamanki şekli olan mektuplaşmayı ve telgraflaşmayı belki de devletten sonra en çok kullanan kişidir. Şimdilerde nasıl ki insanlar Facebook vesilesiyle birbirlerine tanışma öneriyorlar, O zamanlar da Üstad Bediüzzaman, mektuplar ile talebelerini birbiri ile irtibatlandırıyor. Mektup, telgraf ve kısa pusulalarla Onların hallerini soruyor. Mektup gönderdiği kişiye diğer talebelerini sorup  onlar hakkında da bilgiler öğrenmek istediğini söylüyor, onları dolaylı olarak birbirleri irtibatlı olmalarını sağlıyor. Şimdilerde nasıl ki e-maillere word/excell dosyası iliştirip gönderdiğimiz gibi, o zaman da Üstad, nur talebeleri mektuplarının içine yazdığı risalelerden koyup gönderiyor. Toplam 6000 sayfalık eserlerin, o zamanlada elle en az 500.000  nüsha yazıldığını düşünerek, bu şekilde birbirleri arasında elden teslimlerle onbinlerce mektubun yazılıp paylaşıldığını söyleyebiliriz.  İşte size harika bir Sosyal Medya Başarı Hikayesi.

Risale-i Nur eserlerinin içinde üç fasikülün tamamen bu mektuplardan oluştuğunu, ve diğer kitaplarında ise parça parça bu mektupların bulunduğunu, o zaman elle bunların yazılma adetlerini de düşünerek ve  bir milyonu bulan nur talebesinin  birbirleri arasında binlerce mektubun yazılmış olduğunu yaşayan ağabeylerden öğrendiğimizde,  sosyal medya’nın o zamanki hali ile bu eser etrafında toplanmış olan kitlede ne denli mükemmel olarak kullanılmış olduğunu anlamak mümkün.

Şu anda Her bir kişinin Facebook veya Linkedin sayfasında ortalama 100 kişinin olduğu kabul ediliyor. Aynen o zaman da her bir talebe ortalama yüz kişi ile elden ele ulaştırılan mektuplar vasıtasıyla irtibatlandırıldığını düşünürsek, Her bir şehirdeki bir nur talebesi “nur santrali”, başka şehirlerde veya ilçelerdeki nur santralleri ile irtibatlandırılmış.  Kitaplardan öğrendiğimize göre o zamanlarda en az 500 bin nur talebesinin olduğunu kabul edersek, muazzam bir Sosyal Medya Networku oluştuğunu görüyoruz.

Yani Bediüzzaman Said Nursi ve Talebelerinin vasıtaların imkansızlıkları içinde, kanunların haksız yere sıkıştırdığı bir devirde, yasakların, baskı ve işkencelerin olduğu bir ortamda (ilkel ve bir o kadar da zor olmasına rağmen) böylesine muazzam bir yolla birbirleri ile öyle bir Sosyal Medya Networku kurmayı başarmışlar ki hayrette kalmamak mümkün değil.

Mesela siz Kars’ta, Suriyede veya Irakta’sınız ve Üstadınız Bediüzzaman’a mektup yazacaksınız. Resmi yollarla ile yollamak imkansız olduğu için, mecburen Linkedin veya facebook’taki sosyal medya zincirinin benzeri şekilde kurulmuş olan bir yol izleyerek göndermek zorundasınız. Bu yazdığınız mektup, Bediüzzaman hazretlerine gelene kadar belki 10, belki 30 el değiştiriyor.  Ve nihayet mektup aynen yerine ulaşıyor. Aynı şekilde cevabı da yine aynı yolla o kişiye ulaştırılıyor. Zincirde  kopma hiç olmuyor.  İşte bu şu anda, Linkedin’de veya Facebookta ve Twitter’da  yapılan şeyin ta kendisi. Şu anda bu mektupların az bir kısmını Barla Lahikası, Kastamonu Lahikası ve Emirdağ Lahikası adlı eserlerde görebiliyoruz. Gerisi ise nur talebelerinin kendi arşivlerinde “Bediüzzamandan bir Hatıra olarak” saklanıyor.

Belki de bu geçmişin tecrübesindendir ki bugün interneti ve Sosyal Medya’yı en iyi kullananlar arasında Risale-i Nur talebeleri bulunuyor. Bugün Said Nursi veya Risale-i Nur kitapları için açılmış yüzlerce siteden ve Facebook Fun Sayfasında bahsedebiliriz. Her bir okuyucu dünyanın neresinde olursa olsun, Barla Lahikası, Emirdağ Lahikası ve Kastamonu Lahikası kitaplarından aldığı iletişim dersi ile diğer bir okuyucu ile kolaylıkya irtibat sağlıyor iletişimini güçlendiriyor ve birbirini destekliyorlar.

Bence bu cemaat “sosyal medya” Gurularının önünde saygı ile eğilmesi gereken bir başarıya bundan 60-70 yıl önce imza atmışlar. Onlardan ve Lahika kitaplarındaki iletişim sisteminden alınacak çok dersler var. O nedenle bi süredir bu eserleri dikkatle incelemeye çalışıyorum. Duanızla belki önümüzdeki Sempozyumda bir seminer konusu olarak işleyebiliriz.

Nusret TÜMAY

Sosyal Medya/İnternet Marketing Uzmanı.

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: