Tabiat Dedikleri Safsataya Bir Göz Atalım

Biz kâinat’taki yaratıklara nazar gezdirip, onlara dikkatle baktığımız zaman gözümüze dört çeşit varlık olduğunu görürüz:

          1) Cansız varlıklar; Yani dağlar, denizler, taşlar, madenler gezegenler ve bunlara benzer şeylerdir. Bunlardan hiç biri yapma veya icat etme gibi bir güce sahip değildir, Bunların tamamını Yaratıcı insanın faydalanması için yaratmış olduğu bir çeşit varlıklardır.

          2) Ağaçlar ve bitkilerdir; Şanı yüce Allah, ağaçların her şeyini, kök, dal, yaprak ve meyvelerini, insanın faydası için yaratmıştır. Onlar canlı olup şuursuz bir çeşit varlıklardır. Bitkilere gelince, onlar da ötekiler gibi yaratmaktan uzaktırlar. Büyük Allah onları insanın hizmetini görmeleri için yarattığı varlıklardır. Onlardan bazısı doğrudan doğruya, ötekiler de hayvanlar vasıtasıyla, insanın faydalanması için yaratılmış  varlıklardır.

          3) Hayvanat ve kuşlar kısmıdır; Hayvanların yabanisinden tut, evciline kadar, tamamı yapmak ve icat etme gücünden çok uzak mahluklardır. Yani hayvanlar da, insanın faydalanması için Allah tarafından yaratılmış varlıklardır. Etleriyle, derileriyle, sütleriyle, yünleriyle, insanın faydasına ve hizmetine sunulmuş varlıklardır. Hakeza kuşlarda yaratmaktan uzak mahluklardır.

          4) Akıl ve şuur sahibi olan insanlardır. Evet,  kâinatta gördüğümüz her şey ancak Allahın sanat eseri olabilir. Bu eseri filan adam icat etti dememiz yanlıştır. İcat yoktan var etmek demektir. Halbuki insanların yaptıklarının tamamı terkiptir; Allah’ın yarattığı maddeleri insan bir araya getirip ona şekil vermekten ibarettir. Görünüşte yapabilecek meydana getirebilecek güçte bir varlık varsa oda ancak insandır ama, o da yaratmak ve icat etmekten âcizdir?

Evet insan, kendisi için çok faydalı olan tek bir elmayı elde etmek için, güneşe, toprağa, suya ve havaya ihtiyacı vardır ki, insanın kudreti bunları meydana getirmekten çok uzaktır. Onu en üstün mertebeye çıkaran, onun aklı ve şuuru olduğu halde, kendini idare etmekten âcizdir. Çünkü  insanın idaresinin  % 99 unu Allah karşılar. Siz söyleyin beslenmesi için ağzına attığı lokmaları çiğnedikten sonra o minnacık parçalara insan mı emrediyor, fosforciğım sen göze git. Kalsiyum sende kemiğe git, sen DNA, sen de RNA molekülü ol. Hayır asla bütün bu işler Allahın emirlerinden oluşan işlerdir.

İşte kabiliyetçe en üstün bir varlık olan insan en ufak bir şeyi yoktan icat edemezken, nasıl oluyor da o güzelim antika sanat eserlerini şuursuz, kör ve sağır olan tabiata isnat edebiliyorlar? Onların bu tutarsız fikirlerine hayret edip şaşmamak imkânsızdır.

Çünkü, gözlüğü yapan gözlükçüye inanıp, göz kendi kendine oldu desek, ayakkabının ustası olan kunduracıya inanıp, ayak kendi kendine oldu desek, bilgisayarın hafıza kartına lüzumu var olduğuna inanıp, bilgisayarı meydana getiren insanın başındaki hafıza duygusu kendi kendine oldu desek, ne kadar akılsızlık yaptığımızı herkes anlayacak. Bu sebepten Peygamberimiz a.s.m. buyurmuş: “Kendini tanıyan Allah’ını tanır.”  Evet, kainatta en şerefli mahluk olan insana dikkatle baksak  göreceyiz ki, insanları ölü atomlardan yaradan Allah, Hazret-i Ademden bu güne kadar yarattığı insanların hiçbiri’nin simasını bir başkası ile eşit yapmamış. O ufacık yüzlerine farklı birer mühür vurmuş. Düşünün 20 x 20cm çapındaki simaları tanınmaları için, Allah c.c. onların yüzlerine özel ve güzel bir mühür damgasını vurmuş. Hatta herkesin gözleri ayni yerde, burunları ayni yerde, ağızları ayni yerde, kulakları ayni yerde oldukları  yerde oldukları gene de Hazreti Ademde bu güne kadar tüm insanları topla yine de az da olsa biri diğeri ile farkları var 100% biri diğerine benzemez Peki düşünebiliyor musunuz bu en değerli  varlık olan insanların simalarını Allah farklı yaratmasa idi ne olurdu? Anne teyzeye benzese idi ne olurdu ? Senin kız kardeşin hanımına benzese idi ne olurdu? Amcanla dayın babana benzese idi ne olurdu? ne mi olurdu? Hak hukuk, nikâh ile miras ortadan kalkardı. Ortalık hayvandan beter bir vaziyet alarak yaşanmaz hale gelirdi. Hatta ve hatta Allah c.c. insanların  seslerini dahi farklı yaratmış. Öyle ki, telefonda birini aradığın zaman, kimsin sen, diye sormadan, karşıdaki konuşunca sesinden kim olduğunu fark edebiliyorsun. Çünkü insanların simalarını farklı yaratan Allah, onların ses tellerini de farklı yaratmış ve herkesin sesi farklı çıkıyor.

İnanmazsanız deneyin, bir marangoza, biri diğerine benzememek şartı ile, fazla değil yalınız bin kapı ısmarlayın, kesinlikle olmaz yapamam cevabını alacaksınız. Çünkü her kapıyı yapınca önceden yaptıklarına bakacak ki yeni yapılanın farkı olsun. On, elli,yüze doğru ilerlerken ağırlaşacak ve marangozun  yapması imkânsız  olacak.

 Hatta Allahın yarattığı şeyleri bir araya getiren, Yani bir şeyler yapan bu insan da kendi kendine olmamıştır. Onu ne annesi nede babası yapmıştır. Kendi kendinede olmamıştır. Aptal kör sağır tabiat da yapmamıştır. bu tariflerden sonra tabiatçıların de foyası, meydana çıkmaz mı?   Halbuki: Üstadın dediği gibi: Tabiatçıların, tabiat dedikleri şey olsa olsa… “Ancak bir sanat olabilir, Sâni (sanatkâr) olamaz. Bir nakışdır, Nakkaş (nakışçı) olamaz. Ahkâmdır, (verilmiş hükümdür) Hakim olamaz….”

Tabiat ne olduğunu daha iyi öğrenmek isteyenler, Risale- Nur eserlerinden TABİAT RİSALESİNİ okuyabilirler.

Bu ciddi meseleyi sizinle paylaşmamın sebebi, hem materyalist ve naturalistlerin neticesiz boş fikirlerini deşifre etmek, hem de bizi yoktan var eden Allah’ımıza karşı vazifemizi yaparken gayretli olmaya yarar ümidiyle bu sualleri sizinle paylaşıyorum.

Bu hakikati dostlarla da paylaşmayı ihmal etmeyelim!

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: