Tabutun Ağırlığı

Kendisi devletin üst kademelerinde görev yapıyordu. Eşi ve iki erkek çocuğuyla birlikte güzel bir yalıda oturuyor, yaptığı göreve gösterdiği ihtimam kadar çocuklarının eğitimine de o derece önem veriyordu. Türkçe dersleri için şehrin en ünlü muallimine ricada bulunmuş her gün bir saat ders vermesi için ikna etmişti, Fransızca, Almanca ve İngilizce de öğrenmeleri gerekiyordu, bunlar içinde dostlarının yardımıyla yatılı mürebbiyeler tutmuştu, daha ilkokula başlamadan her biri üç dili de oldukça iyi konuşabiliyorlardı.

Ama ilerisi için bunlar da yeterli değildi en az bir müzik aleti çalabiliyor olmalı idiler, abisi keman çalmayı öğrenirken küçük olan piyonayı tercih etmişti, okul biraz uzak olsa da severek gidiyorlardı. Bazı misafirlerimizin de olduğu gecelerde hünerlerini göstermekten çok hoşlanıyorlardı. Sanki bir şey eksik gibiydi, evet ya! Bir spor dalıyla ve bir sanatla da ilgili olmalılar. Yüzme ve ata binmek cazip gelmişti çocuklarına da, bir tatil döneminde bunda da muvaffak olmuşlardı, gurur duyuyordu çocuklarıyla. Ha, sanat! sanata meraklarını celp edecek bir şeyler yapmalıydı, Avrupa ‘ya gittiler, hem güzel bir tatil, hem de bir kültür ziyareti oldu. Opera, tiyatro, müze, kilise, değdi gerçekten. Her ikisi de heykeltraşa ilgi duymuş bu hal babalarını çok mutlu etmişti, ünlü bir heykeltraş atölyesinde zaman geçiriyorlardı artık.

Geceleri bazen geç ve hafif sarhoş da gelseler, gençtir bu kadar kaçamağa göz yummalı derdi. Aşklarını anlatıyorlardı annelerine, gömleğini ütülemesini bu gün sevgilisiyle buluşacağını söylediğinde kulağına çok hoş gelmişti nedense? Büyüdüklerinin haberiydi belki.

Evet, tartışmasız çok başarılı bir ebeveyndi. Modernlik, asrilik, eğitim, yabancı dil, sanat spor daha ne olsun ? Etraftan da eş dosttan da belli idi zaten, hepsi ilk fırsatta övmekle bitiremiyorlardı çocuklarını.

Çok geç olmasına rağmen gelmemişlerdi onu hala uyku tutmadı bir türlü, onların geldiğini görüp öyle uyuyacaktı, salonda ışık kapalı öyle geçmişe dalmıştı kapı zili acı acı çaldı, iki polisi kapıda görünce kalbi yerinden çıkacaktı adeta, bir kaza olduğunu, çocuklarının birinin kazada vefat ettiğini, diğerinin hastanede yattığını haber verdiler.

Morgtan alınıp cenazesi yıkanan çocuğunun tabutunu omuzlayınca, babalık gururuna feda ettiği oğlunun hayatı ağır geldi omuzlarına, pişmanlıktan akan göz yaşları baki hakikatleri görmesi için bir perde aralamıştı, eli boş göndermenin acısına daha fazla dayanamadı yüreği.

Bir çok ülkede ateşelik görevi yapan oğlu, “babamın ve kardeşimin fotoğrafına baktıkça hep bu sahne canlanıyor gözümde”, diye göz yaşları içinde anlattı babasının eksik yapmanın pişmanlığını.

Çetin KILIÇ

Sende yorum yazabilirsin

%d blogcu bunu beğendi: