Etiket arşivi: 1434

Diyanet İşleri Başkanı Görmez’den “Hicri Yıl ve Hicret Mesajı”

Müslümanlar için bir dönüm noktası olan hicret, tarihte yeni bir sayfa açmıştır. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicretin gerçekleştiği gün, Hz. Ali’nin teklifiyle hicrî takvimin başlangıcı sayılmıştır. O günden itibaren de İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.

Bilindiği gibi İslâm’ın yayılmaya başladığı Mekke döneminde Sevgili Peygamberimiz ve ilk Müslümanlar sürekli baskı ve işkencelere hedef oldular. Sosyal, ekonomik ve kültürel ambargoya maruz kaldılar. İlk Müslümanlar önce Habeşistan’a, sonra da Medine’ye hicret ettiler. Peygamber Efendimiz (sas) ve ashab-ı kiram doğup büyüdükleri ve çok sevdikleri şehirleri Mekke ve Kâbe’den ayrılmak durumunda kaldılar.

Müslümanlar için bir milat olan hicret; Allah’a ve O’nun Kutlu Elçisi Rahmet Peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi; hakka, hakikate, ilme, irfana ve medeniyete yapılan yolculuktur.

Hicret, Allah rızası için; anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan, mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsü; Yüce dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan kutlu yolculuğun adıdır.

Hicret, yardımlaşma, dayanışma, paylaşma, dostluk ve kardeşliğin ifadesidir. Kardeşine kucak açarak onunla evini, iş yerini, yiyeceğini ve varlığını paylaşmanın; kardeşini himaye etme ve sahiplenmenin adıdır.

Hicret, asla maddi zorluklar ve zorlamalar karşısında bir kaçış değil; aksine İslâm’ı öğrenmek, öğretmek, yaşamak ve yaşatmak için yeni imkân ve zemin arayışıdır.

Aslında hicret, bir anlamda medeniyete hicrettir. Zira Peygamber Efendimizin (sas) hicretiyle Yesrib, Medine’ye dönüştü. Medine de medeniyet üretti. İslâm Peygamberi Hz. Muhammed (sas) kin, nefret ve intikam toplumundan bir sevgi ve merhamet toplumu meydana getirdi. Katı kalpli insanlardan, can taşıyan her varlığa, hatta eşyaya dahi şefkat ve merhametle muamele edecek bir toplum oluşturdu. Hem maddi hem manevi açıdan arındırdı onları. Çıkarcılığı, çapulculuğu ve fırsatçılığı revaçta olan bir topluma, kendisi için istediğini, kardeşi için de istemeyi, diğerkâmlığı ve kardeşliği öğretti. Komşusu aç iken tok gezilemeyeceğini gösterdi. Dürüstlüğü, güvenilirliği, aldatmamayı, helal kazancı, alın terini, hak ve hukuku, hakkaniyeti, eşitlik ve adaleti öğretti. İyiliği, güzelliği, hayrı, ahlâkı, samimiyeti, olgunluğu, takvayı gösterdi. İnsanlara hizmette, emanet ve mesuliyet bilincini, liyakati getirdi. İffetli ve ahlaklı bir toplum kurdu. İlim ve hikmete, hak ve hakikate, bilgi ve öğrenmeye âşık örnek bir nesil yetiştirdi. Fakirler, sahipsiz olmadıklarını; güçsüzler kimsesiz kalmadıklarını hep ondan, onun uygulamalarından öğrendi. Kısacası onlara temiz bir toplumun nasıl oluşması gerektiğini göstererek insan onurunu, insanca yaşamı, Müslümanlığı ve medeniyeti gösterdi.

Bugün bizim için de bir hicret söz konusudur. Fakat bu hicret sadece göç edecek yer ve yurt aramak değil; her durumda daha iyinin, daha güzelin peşinde koşmak, İslâm’ı daha bir samimiyet içinde yaşamaya çalışmaktır. Hicret işte bu yolculuğun adıdır. Hz. İbrahim’in (as) dediği gibi, hepimiz Rabbimize hicret etmekteyiz. Geçici olan bu dünyadan, ebedi olan gerçek âleme doğru göç etmekteyiz. Buradaki hicret, Sevgili Peygamberimizin bir hadislerinde buyurduğu gibi, Allah’ın yasaklarını terk etmektir.

Ne mutlu hicret edenlere! Ne mutlu yüreklerinde hicret ruhunu taşıyanlara!

Bu vesileyle bütün İslâm âleminin yeni hicri yılını tebrik ediyor; hicrî 1434 senesinin ülkemiz, gönül coğrafyamız, İslâm dünyası ve tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını Yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

Prof. Dr. Mehmet GÖRMEZ

Diyanet İşleri Başkanı

1434 Hicri Yılınız Mübarek Olsun!

Yarınki Muharrem ayı ile başlayan 1434. hicri yılımızın İslam âlemine ve tüm insanlık dünyasına hayırlar getirmesini diliyor, tarihin bu en büyük ve en aziz hadisesi hicretin başlangıç ve bitişine ait bazı kısımları hatırlatan bir özet yapmakta faydalar mülahaza ediyorum.

Mekke’de miladi tarih: 622

Efendimiz (sas) Hazretleri 53 yaşında, peygamberliğinin de 13. senesindedir.

Bu müddet içinde Müslümanlara yapılan zulüm ve baskı, dayanılmaz boyutlara ulaştığından dolayı dualarla beklenen hicret izni nihayet çıkmıştır.

Bu sebeple, Muharrem ayının başında Mekke’de başlayan gizli hicretler, peşinden gelen Safer ayında da devam eder, iki ay boyunca Mekke’yi gizli ve açık terk eden mazlum müminlerin sayısı 150 aileyi geçer. Hatta Mekke’de nerede ise Efendimiz’i (sas) koruyacak kimse de kalmamış durumdadır.

Böylece kendisine inananları önceden göndererek hayatlarını emniyet altına aldıktan sonra hicret sırasının kendisine geldiğini düşünen Efendimiz (sas) Hazretleri hazırlığa başlar.

İlk hicretin başladığı Muharrem ayını takip eden Safer ayının 27’sinde evinde Hz. Ali’yi (radıyallahu anh) bırakarak gece karanlığında çevreyi sarmış bulunan silahlı müşriklerin arasından çıkıp yol arkadaşı Ebu Bekir’le buluşarak birlikte bir saatlik uzaktaki Sevr Mağarası’na ulaşıp saklanmaya muvaffak olurlar.

Üç gün boyunca kaldıkları bu mağarada yol hazırlıklarını tamamlayan Efendimiz, giren Rebiulevvel’in başında Medine’ye doğru dört kişilik bir kafile halinde yola çıkarlar. Kafilede kendilerine kılavuzluk yapacak olan Abdullah bin Ureykıt bir müşriktir! Ancak Resulüllah (sas) onu, kılavuzluğundaki bilgisine ve sözündeki sadakatine bakarak tercih etmiştir. İşinin tam ehli olan bu müşrik, verdiği söze de sadık bir insandır. Nitekim 15 günde ancak kat edilecek 450 km’lik yolu, en kısa yerlerden giderek sekiz günde Medine’nin kenarındaki Guba Mahallesi’nde tamamlar.

Bu ehliyet ve sadakatinden dolayı Efendimiz (sas) Hazretleri de müşrik Ureykıt’a ücretini ,konuştuklarından fazlasıyla ödeyerek memnuniyetini ifade eder.

15 gün kaldığı Guba’da ilk iş olarak Müslümanların bir arada toplanmalarını temin edecek bir mescid inşa ederek cemaatle namaz kılmalarını sağlar.

Guba’dan cuma günü Medine’ye doğru yol alırken gelen ayetlerle farz olan cuma namazını yolda kıldırdıktan sonra, büyük bir kafile ile nihayet hicret yolunun sonu olan Medine’ye ulaşır, bugünkü mescidin bulunduğu yerde çöken devesinin misafir olacağı evi de işaret ettiğini ifade ile en yakınındaki Halid bin Zeyd’in evine misafir olur.

Böylece 53 yaşında Rebiulevvel’in başında günde 56 km yol alarak başladığı 450 km’lik hicret yolculuğunu, Rebiulevvel’in sonlarında Medine’de tamamlamış olur.

Medine’deki on senelik hayatı boyunca İslam’ın sağlam temelini atıp muhteşem binasını inşa eden Efendimiz’in (sas) vefatından sonra yerine halife seçilen Hz. Ebu Bekir’in iki senelik görevini takiben Hz. Ömer halife seçilir. On senelik yönetiminde hep yeniliklere imza atan Hz. Ömer (ra), Medine’de meşveret meclisini toplar, Müslümanlara ait resmî bir tarih tespitine ihtiyaç olduğunu, hangi olayı tarih başlangıcı olmaya layık gördüklerini sorar.

Efendimiz’in doğumu, vefatı gibi büyük olayları tarih başlangıcı olmaya layık gördüklerini ifade edenler olursa da en ilgi çekici teklif Hazreti Ali’den gelir:

-Müslümanların İslam’ı yaşamak ve yaymak için her şeylerini Mekke’de bırakarak Medine’ye hicretlerini tarih başlangıcı olmaya layık en büyük hareket olarak görmekteyim, der.

Bu teklife meşveret meclisinden tasvip sesleri yükselerek karar kesinleşir.

Meşveret meclisinin, Hicret’in 17. yılında (M. 638) aldığı bu tarihi takvim kararını kapıda bekleyen Abdullah, Medine sokaklarında halka şöyle ilan eder:

-Ey Müslümanlar! Artık sizin de bir tarihiniz vardır. İlk hicret kafilesinin yola çıktığı Muharrem ayı birinci ay, bu ayla başlayan sene de birinci hicri sene olarak tespit edilmiştir. Muharrem ayı ile başlayan 17. hicret yılınız hayırlı, uğurlu olsun!

Abdullah’ın o günkü duasına bugün biz de gönülden ‘amin’ diyor, yarınki Muharrem ayı ile başlayan 1434. hicri yılımızın hepimize hayırlar, uğurlar getirmesini diliyoruz.

Ahmed Şahin / Zaman