Etiket arşivi: 31 mart vakası

Bir Kitap ve Divan-ı Harbi Örfi

Sina Akşin 1967 ‘de doktora tezinde Otuz Bir Mart Olayını çok yönlü anlatmıştır. Kitabın zengin bir araştırma muhiti olduğu görülmekte. Bu kitabı ben üniversite yıllarında da okumuştum, o kitapta Bediüzzaman’ın otuz bir martı yatıştırıcı rolü olduğunu söylüyordu. Bu kitapta aşağı yukarı aynı yolda gidiyor. Ancak kitabın Bediüzzaman’ın Divanı Harbi Örfi isimli kitabının görülmeden yazılması ciddi bir eksiklik olarak görülmekte. Eserde çok farklı yerler ve durumlarda yer alan Bediüzzaman’ın hareketi çok yönlü takip ettiği ve gazetelerde, yerine göre isyan mahallinde, ulema, meşahir, askerler ve şarklıları meşrutiyete ikna etmeğe çalıştığı anlatılır.

Hareketin dördüncü günü 3 Nisan 1325 de İkdam’da çıkan bir yazısında askerlere subaylarına karşı itaatli olmalarını öğütler ve onlara “ Zabitlerin aguş-ı şefkatlerine atılınız “ der. (Akşin 106) Bu durumu Akşin değerlendirir;  “Görülüyor ki Cemiyet-i ilmiye de Bediüzzaman da Hüseyin Hazım da askerin davranışlarını az ya da çok beğenmemekle birlikte İstanbul’daki genel havaya uyarak 31 Mart’ı yani İttihat Terakki’nin İstanbul’da zorla siyaset sahnesinden atılmasını veri olarak kabul ediyorlardı. Esas itibariyle bu durum kabul ediliyor, yalnız bazı tehlikelere karşı korunmak için tedbir alınması isteniyordu. “ (Akşin 107)

1 Nisan 1325 günlü sayısında Bediüzzaman ve Murat Bey (Mizancı) hem hürriyetin ilanını hem de Otuz Bir Martı överler, isinini de “gayretullah’ın tecellisi olarak “ kabul ederler. (Akşin 110) Hareketin altıncı gününde 5 Nisan 1325 ‘de Bediüzzaman Mizan gazetesine yazdığı bir yazıda askere ululemre yani subaylara itaatin farz olduğunu hatırlatır. Bediüzzaman’ın bir diğer yazısı “ cemiyetlere bir ihtar-ı Mühim adını taşır, cemiyet ve fırkaların çeşitli zararlarını sayar, siyasete katılan kuruluşların ya birleşmesini ya da toptan kaldırılmasını ister. (Akşin 139)Sekiz Nisan 1325 yani hareketin sekizinci gününde Mizan’da çıkmış yazısında Bediüzzaman önceki günle bu günde yazılan yazıların birisi Asakire Hitap adını taşır, askerlere subaylarına boyun eğmelerini öngörür, siyasete karışmamalarını öğütler. İnkılap hareketlerini ilaç gibi görür fazlasının zarar olduğunu belirtir. Ayrıca Avrupa’nın manevi istbdadı altında bulunmaktan ihtiyatlı ve ılımlı olmak lazım geldiğini söyler. Bu yönü ile Vahdeti’nin Avrupa karşısındaki tutumundan ayrılır. Diğer yazıda İttihad-ı Muhammedi Cemiyetinin  ortalığı kapladığını  ve alemi zelzeleye verdiğini söyler. “(Akşin 166) Bediüzzaman’ı Vahdetinin sağ kolu gibi gösteren Akşin bu ifadeleri ile çatışır, çünkü Bediüzzaman, Vahdeti’nin kurduğu cemiyeti kafasındaki evrensel ve geleneksel Muhammedi cemiyete göre yorumlar yoksa Vahdeti’nin kargaşa için kullandığı araç olarak değil.

Bediüzzaman 3 Nisan 1909 günü Mevluda ilmiye öğrencilerinin başında olarak gelir, onlar da ittihat terakkiye karış bir tutum almış olurlar. (Akşin 241) Ayrıca Bediüzzaman Vahdeti’nin Sultan Hamit hakkında yayınlamış olduğu açık mektup dolayısı ile Harbiye öğrencilerinin kendisine gelip bu mektuptan kaygı duyduklarını söylemesine kaygılarının yersizliğini söyler. Bu da yine Vahdeti’nin niyetinin farklılığını ve Bediüzzaman’ın değişik baktığını gösterir (Akşin 254) Nitekim Vahdeti Sıkı Yönetim Mahkemesinde idama mahkûm edilmiş Bediüzzaman ise beraat etmiştir.  Akşin Bediüzzaman’a Volkancı derse de onun başka gazetelerde de yazdığını ifade etmez, yazar ama farkı söylemez. Bediüzzaman hakkı en olumsuz yerlerde dahi söyler, Vahdeti gibi angaje değildir. Akşin Bediüzzaman’ın idamdan kurtulmasını garip karşılar, ama eserinde araştırmasında onun hiçbir menfi tutumunu da anlatmaz ve üstelik iki Mektebi Musibetin Şahadetnamesini de okumamıştır.

Hiçbir Türk’ün yapmadığı şeyi yapmış dehşetli vakada kendini öne sürmüş ve hareketi bir oranda yatıştırmış bir büyük kahramandır Bediüzzaman. Bütün bunları bir millet adına değil Osmanlı’yı beklemekte olan kaostan kurtarmak için yapmıştır. O sırada üdebamız İstanbul’da sahilde  eğlenmekle meşguldür. Eynessera …

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Otuz bir Mart Olayında Said Nursi

Meydana geldi meşhur otuz bir Mart hadisesi

Yatıştırmak için çıktı “Bediüzzaman’ın”  gür sesi

 

Bu sedaya kulak verenler erdi kurtuluşa

Söz dinlemeyenler mahkûm oldu idama

 

Önlemek için ihtilalı, hayatını etti çelikten siper

Nerede ise Bediüzzaman, orda iyiye gider işler

 

Heyecanlı ayaklanma günlerce devam eder

Büyük isyan ancak on bir gün sonra biter

 

Kuruldu askeri mahkeme toplandı deliller

Tüm suçlular tespit edilir alınır ifadeler

 

Üstad; olmuştu yatıştırıcı, teşekkür gerekir

Buna rağmen o’da mahkemeye sevk edilir

 

On kişi edilmiş idam, sallanıyor darağacında

Böyle bir durumda Bediüzzaman savunmada

 

Askeri mahkeme reisi Hurşit Paşa soruyor

“Sen de mi şeriat istedin”? öylemi diyor

 

Üstadın sesi, gök gürültüsü gibi gürledi salonda

“Şeriatın bir hakikatine bin ruhum olsun feda”

 

“Şeriat, saadetin sebebi, mutlak adalet fazilettir”

“Fakat ihtilalcıların isteyişi gibi değildir”

 

“İtthad-ı Muhammediyeye dahilmisin denildi”

Üstad “en küçük ferdi, askeriyim”diye söyledi

 

Konuştu pervasızca, okudu ölüme meydan

Din, vatan uğruna zaten vazgeçmişti candan

 

Ruhta, akılda şimşekler gibi çakan ifadesi

Etrafa nurlar saçıyordu eşsiz yeşil gözleri

 

Dinledi herkes Bediüzzaman’ı pür dikkat

Yaptıklarını anlatır vicdanen çok rahat

 

Kahramanca yapılan savunma sonunda

Beraat kararı verilmişti Bediüzzaman’a

 

Birikmişti İstanbul halkı mahkeme önüne

Haykırdı “Yaşasın zalimler için Cehenmem”diye

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Gezi Parkı Olayları, İkinci Bir 31 Mart Olayıdır

ahmet-akgunduz-gezi-parki-olaylari-ikinci-bir--mart-olayidirMuhterem Arkadaşlar;

Gezi Parkı Olayları, ikinci bir 31 Mart Olayıdır. Orada hedef Sultan Abdülhamid Han’ı iktidardan indirmek ve Osmanlı Devletini dağıtmak idi ve irticacılar çıkardı diye Birinci Halk Partisi olan İttihad ve Terakki tarafından gerekçelendi. Bu ise dinsizler, PKK’liler, sarhoşlar, faizciler ve CHP zihniyeti tarafından tertipleniyor. Yani dinsiz bir 31 Mart Olayıdır. Geliniz kimler bu iki harekette de devrede beraber görelim:

31 Mart’a kimler neden Abdülhamid Han’a karşıydı?

a) Avrupa’da tahsil gören bazı gençler ve genç subaylardır. Buna Galatasaray Mektebi gibi seçkin okullarda okuyanları da katmak gerektir. Aleyhindeki ilk propaganda yapanların, Rusya’dan gelen gençler, Avrupaî hayat yaşayan ailelerin çocukları, Arnavudlar gibi Türk olmayan aile çocukları olması dikkat çekmektedir.

b) Avrupalılar, milyonlarca Hıristiyan’ı pençesinde tuttuğu, hilâfet sıfatıyla Müslümanlar üzerindeki manevi nüfuzunu kullandığı ve güttüğü dış politika ile Hıristiyan devletleri birbirine düşürdüğü için, Abdülhamid’i asla sevmiyorlardı.

c) Filistin’i kendilerine satmadığı için Yahudiler ve Müslümanları kırdırtmadığı için de Ermeniler Abdülhamid’i sevmiyorlardı.

d) Hicaz demiryolu ve Bağdad demiryolu ile petrol bölgelerini onların elinden alan Abdülhamid, İngilizler ve Fransızlar tarafından da asla sevilmiyordu. Kısaca dinini ve vatanını sevenler, II. Abdülhamid’i seviyor; ama bu iki değere düşman olanlar Abdülhamid’i sevmiyorlardı.

Gezi Parkında kimler hükümete karşıdır?

a)      Eğer hükümetle görüşmek için teşkil edilen komisyona bakarsanız anlayacaksınız: Cami düşmanı mimarlar, komunist sendika liderleri, Müslümanları katleden Esed’ciler, Alevilikten nasibi olmayan ve o adı kullanan dinsziler. Yani kısaca Avrupaî hayat yaşayan ailelerin çocukları, Ermeniler gibi Türk ve Müslüman olmayan aile çocukları olması dikkat çekmektedir.

b)      Avrupalılar ve buna ilaveten Amerika ve İsrail. Avrupa şu anda belki Gezideki serseriler muvaffak olur diye bayram yapıyorlar. Aslında buna dai en güzel yorumu Rus Faşist lider Jirinowski yaptı: Türkiye’nin yeni Osmanlı olmasını engellemek, İslam alemi ile ittifak yapmasını önlemek ve İslam aleminin maddi servetinin Türkiye’de toplanmasına mani olmak isteyenler.

c)       PKK’yi bitirerek Kanal İstanbul, 3. Köprü, 3. Havaalanı, IMF borçlarının kapatılması ve Türkiye’nin uçuşa geçmesini istemeyenler (Süleyman Özışık Beyin makalesini okuyunuz). Abdülhamid ile ne kadar benzerlik arzediyor.

d)      One Minute hadisesi yani yine Filistin Meselesi ve Türkiye’nin dünyada lider duruma gelmeye başlaması ve kısaca İttihad-ı İslam belirtilerinin görülmesinden rahatsız olanlar.

e)      Kısaca dinini ve vatanını sevenler, bu hükümeti seviyor; ama bu iki değere düşman olanlar sevmiyorlar.

Nasıl tepki verelim?

Burada Bediüzzaman’ın tesbitleri (İhsan Atasoy Ağabeyin işaret ettiği gibi) devreye girmelidir.

1)   Asla emniyet ve asayişi ihlal edecek derecede olumsuz hareket etmeyeceğiz. Ancak şu gerçekleri de unutmayacağız. Ancak yalancı basının iftiralarına kulak verip de Türkiye’yi şahlandıran bu samimi insanları asla yedirtmeyeceğiz. Kusurları varsa şahsen görüşüp anlatacağız. Zira şu anda söylenecek aleyhteki her söz ehl-i dalalet hesabına geçecektir.

“Evet bu zamanda dinsizlik hesabına, benlikleri firavunlaşmış derecede ve imana hücumları zamanında onlara karşı tedafü’ (savunma) vaziyetimizde tevazu ve mahviyet göstermek, büyük bir cinayet ve hıyanettir. Ve o tevazu, tezellül hükmünde bir ahlâk-ı rezile olur. Onlara karşı izzet-i diniyeyi ve şerafet-i ilmiyeyi muhafaza etmek için kahramancasına bir sebat bir kuvve-i maneviyeyi göstermek, acaba hiçbir vecihle hodfüruşluk olur mu? Hiçbir şöhretperestlik ve enaniyet olur mu ki, o zât öyle tevehhüm etmiş.” Emirdağ Lahikası-2 ( 153 )

“Ehl-i dalalet, Kur’an-ı Hakîm’den alıp neşrettiğimiz hakaik-i imaniye ve Kur’aniyeye karşı müdafaa ve mukabele elinden gelmediği için, münafıkane ve desisekârane iğfal ve hile dâmını (tuzağını) istimal ediyor. Dostlarımı (burada da hükümeti) hubb-u câh, tama’ ve havf ile aldatmak ve beni bazı isnadat ile çürütmek istiyorlar. Biz, kudsî hizmetimizde daima müsbet hareket ediyoruz. Fakat maatteessüf herbir emr-i hayırda bulunan manileri def’etmek vazifesi, bizi bazan menfî harekete sevkediyor.”

2. Hükümet yetkililerine ve ehl-i imana da tamamen menfaatleri için Türkiye’yi ateşe atmak isteyenlere taviz vermeyiniz. Şu hakikatı unutmayınız:

“Menfaat üzere çarkı kurulmuş olan siyaset-i hazıra; müfteristir (parçalar, Taksim’de inşaat demirlerini bile parçaladılar), canavardır. Aç olan canavara karşı tahabbüb etsen (seimli görünmeye çalışırsan); merhametini değil, iştihasını açar. Sonra döner, geliyor; tırnağının, hem dişinin kirasını senden ister. Sözler ( 707 )

Hürmetlerimle

Prof. Dr. Ahmed Akgunduz

Rotterdam İslam Üniversitesi Rektörü