Etiket arşivi: ahiret inancı

Öldükten sonra dirilme inancı Müslüman olmamı sağladı!

Manavgat’a bağlı Side’de yaşayan Alman emekli muhasebeci Annelie Edelgard Baksic (66), Müslüman olduktan sonra kendisini 3 yaşında bebek gibi hissettiğini söyledi. Baksic, ilk orucunu 3 yıl önce Side’de tuttuğunu ve iftar vakti geldiğinde duygulanarak ağladığını belirtti.

Baksic, geçirdiği mide rahatsızlığı ve şeker hastalığı nedeniyle bu sene oruç tutmadığı için üzgün olduğunu ifade etti.

Antalya’nın Manavgat ilçesine bağlı Side beldesinde yerleşik yaşayan Alman emekli muhasebeci Annelie Edelgard Baksic, Müslüman olmadan önce ateist olduğunu ve İslam dinini seçmede, 12 yıl önce hidayete eren Alman arkadaşı sosyolog Doç. Dr. Andrea Kronenthaler (Hatice)’nin vesile olduğunu ifade etti. Baksic, Müslüman olmasına vesile olan Alman arkadaşına her namaz sonrası dua ettiğini kaydetti.

Müslüman olmadan önce Alman arkadaşının tavsiyesi üzerine Almanca Kur’an’ı bir defa okuduğunu belirten Baksic, kelime-i şahadet getirdikten sonra Fatma Nur ismini aldığını söyledi. Baksic, ‘Müslüman olmadan önce öldükten sonra ne olacağım diye hep düşünürdüm. Vücudumun toprak olmasını hiç bir zaman kabullenmedim. Kur’an-ı Kerim’i okuyunca ahiret inancı beni çok etkiledi. Öldükten sonra yeniden dirilme inancı beni Müslüman olmaya sevk etti. 3 yıl içinde 3 defa Almanca Kur’an okudum. Namazımı kılacak kadar namaz surelerini ezberledim. 2 yıldır namazlarımı düzenli kılmaya çalışıyorum. Bu sene, rahatsızlığımdan dolayı orucumu tutamadığım için çok üzgünüm.‘ dedi.

Cihan

Küçük Zeynep’in Hatırlattıkları

Yaşanmış Bir Hatıra

Sekizinci sınıf talebesi olan Zeynep yaz tatilinde Risale-i Nur okuma programında bulunuyordu. Tatilin sonuna yaklaşılmıştı. Telefonda Zeyneb’in babası o hafta sonu dedesini ve nenesini de alarak ziyaretine geleceğini söyler. Ne yazık ki bu ziyaret gününden bir gün önce babası bir trafik kazası geçirir ve vefat eder. Vefat haberi bize ulaşır ulaşmaz biz Zeyneb’i alıp yola çıktık. Fakat oldukça zor bir soruyla karşı karşıya kalacağımızı biliyorduk. Zeynep sormaya başladı; “Yarın babamlar bizi ziyarete geleceklerdi, biz niçin gidiyoruz? Yoksa bir şey mi var?” Biz bu soruları duymamazlıktan geliyor konuyu değiştirmeye çalışıyorduk.

Nihayet, gece köye vardığımızda saat 02.00’ yi gösteriyordu. Zeynep evin önündeki kalabalığı görünce ilk sözü; “Acaba bizim evde sohbet mi var?” oldu. Arabadan indiğinde insanların hüzünlü bakışlarından cenaze havasını sezmişti. “Acaba dedem mi vefat etti?” diye sordu. Sonra dedesini görünce ninesini sordu, onu da görünce annesinin tavırlarından babasının vefat ettiğini anlamıştı. Annesinin boynuna sarılarak bir taraftan ağlıyor bir taraftan da ilk söz olarak ; “Ya baki entel baki, ya baki entel baki” diyerek; “Anneciğim biz kadere inanmışız. Bir gün babamın gittiği yere biz de gideceğiz. Biz Ahirete, öldükten sonra dirileceğimize inanmışız sabırlı olmalıyız.” Gibi sözlerle annesini teselli etmeye çalışıyordu.

Daha sonraki günlerde: “Ben Risale-i Nurları okuyup Allah’a,  Ahirete ve kadere inanç gibi kuvvetli iman derslerini almamış olsaydım bu acıya dayanmam çok zor olacaktı. Beni o dersler teselli etti.” diyordu.

Zeynep ve annesini bundan başka ne teselli edebilirdi ki!..

Özetlenecek olursa, çocuklar Allah’ın ve ahiretin varlığına inanmakla, yok olmanın ve sevdiklerinden ebedî ayrı kalmanın verdiği endişelerden kurtulabilirler. Kalp ve ruhlarındaki yakıcı elem ve ümitsizlikler yerini sevince bırakarak dünyalarını da Cennet hayatına çevirebilirler.

İdris Görmez / NurNet.Org

Ahiret İnancının Çocuk ve Gençlerin Hayatındaki Yeri ve Önemi

Ahirete, yani öldükten sonra dirilmeye inanmanın, çocuğun hayatında olumlu tesirleri vardır. Risale-i Nurlar’da çocuklarda ahiret imanının, hem ahiretin saadetine, hem dünya saadetine dair temin ettiği faydalar ve neticelerinden bahsedilmiştir. Şimdi konumuzla alakalı olarak dünya saadetine ait kısmından bahsedelim.

Nev’i insanın dörtten birini teşkil eden çocuklar, âhiret îmanıyla insanca yaşayabilirler ve insaniyetin istidatlarını taşıyabilirler. Yoksa elîm endişeler içinde, kendini uyutturmak ve unutturmak için çocukça oyuncaklarıyla, haylaz bir hayatla yaşayacak. Çünki, her vakit etrafında onun gibi çocukların ölmesiyle onun nazik dimağında ve ileride uzun arzuları taşıyan zaîf kalbinde ve mukavemetsiz ruhunda öyle bir te’sir yapar ki; hayatı ve aklı o bîçareye âlet-i azab ve işkence edeceği zamanda, âhiret îmanının dersiyle, görmemek için oyuncaklar altında onlardan saklandığı o endişeler yerinde bir sevinç ve genişlik hissederek der: ‘Bu kardeşim veya arkadaşım öldü. Cennet’in bir kuşu oldu. Bizden daha iyi keyf eder, gezer. Ve vâlidem öldü, fakat rahmet-i İlâhiyeye gitti; yine beni Cennet’te kucağını alıp, sevecek. Ve ben de o şefkatli anneciğimi göreceğim.’ diye insaniyete lâyık bir tarzda yaşayabilir” .

Yukarıda ifade edildiği gibi insan, birçok hissiyat ve duygularla donatılmış bir varlıktır. Çevresinde olan her hadise ona tesir eder. Bu, çocuklarda daha da ileridir. Çünkü onların ruhları daha dayanıksız, kalpleri daha zayıf, duyguları daha naziktir. Hemen hergün eksik olmayan ölümleri gördükçe ister istemez düşünecek, ruhu ve hayatı azap içinde kalacaktır. Unutmak için kendisini çeşitli oyunlar ve eğlencelerle avutmaya çalışacak, fakat endişelerden de bir türlü kurtulamayacaktır. Ne zaman ki, ahirete iman dersini alır. Ölümün yokluk ve ebedi ayrılık olmadığını bilir. Cennetin varlığından ve orada ölen sevdikleri ile buluşup ebedi beraber kalacaklarından haberdar olursa, sevinecek ve rahatlık hissedecektir. İmanın verdiği bu ümitle hayatı ve aklı azaptan kurtulacaktır. Hayatından zevk ve lezzet alarak yaşayacaktır. Üstelik ölümü ortadan kaldırıp, kabri kapatmak ve ayrılıkları durdurmak mümkün olmadığına göre, Allah’a ve ahirete imanın dışında hakiki bir teselli kaynağı da yoktur.

Öyle ise, çocuklara yapılacak iyiliklerden birisi, onların bu konudaki inanma ihtiyaçlarını gidermektir. Bu da ancak onlara kuvvetli iman dersleri vermekle mümkündür. Çünkü araştırmalar göstermiştir ki, çocuklar iki yaşından itibaren inanmaya çok muhtaçtırlar. Bundan dolayı, dinle ilgili öğretilenlerin ve duyduklarının ve gördüklerini çabuk etkisinde kalır ve onlara itiraz etmeden inanırlar. Bu çocuğun “Kolay İnanırlılık” özelliğine sahip olduğunu gösterir. Böylece o inandıklarıyla kendi kişisel dünyasını kurmaya ve onu geliştirmeye çalışır. Onun için bu dönemde yetişkinler çocuğa imanla ilgili doğru bilgi vermeğe özen göstermelidirler. Çünkü inancın onun hayatında hem önemli bir değeri vardır, hem de inanç onu etkilemektedir.

Dr. İdris Görmez / NurNet.Org