Etiket arşivi: akraba

Sosyal Hayatta “Komşuluk” Hukuku

İnsan sosyal bir varlıktır.

Sosyal hayatta aileden sonra en yakınımızda komşularımız vardır.
Başımıza gelen müspet ya da menfi her olayda, komşularla iyi ilişkiler kurmak zorunluluğu söz konusudur.
Komşu kavramı hakkında İslam âlimleri farklı yorumlar yapmışlardır.
Mesela, Hz.Ali(r.a) çevrede “sesimizi işiten herkesin” komşu olduğu görüşündedir. Hz.Aişe(r.a) ise her taraftan kırk evin komşu olduğunu ve bunların komşuluk hakkına sahip bulunduklarını bildirmiştir.
Ayrıca, komşu tabiri, hiçbir ayırım yapılmadan, Müslüman kâfir, âbid fâsık, dost düşman, yerli yabancı, iyi kötü, yakın uzak bütün komşuları içine alır.
Hz.Peygamber(s.a.v) komşusunun, kendisinde ne gibi hakları bulunduğunu soran bir sahabeye şöyle cevap vermiştir: “Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldı­rırsın. Senden borç isterse borç verirsin. Darda kalırsa yardım edersin. Başına bir felâket gelirse teselli edersin. Evinin damını onunkinden yüksek tutma ki, onun rüzgârını kesmeyesin. Ya se­nin ne pişirdiğini bilmesin ya da pişirdiğinden ona da ver.”
***
Komşu üç çeşittir. Her birine, hâline göre hakkının ödenmesi gerekir.
Bazen iki veya daha fazla sıfatın teâruz ettiği, bunlardan birinin üstün veya her ikisinin de müsâvi olduğu durumlar da olabilmektedir.
Bu hususu Taberânî’nin Hz.Câbir’den kaydettiği şu merfu rivayet te’yid eder: “Komşu üç çeşittir: Bir komşu vardır, onun, üzerinizde tek hakkı vardır. Bu, müşrik komşudur. Bunun sadece komşuluk hakkı vardır. Komşu vardır, üzerinizde iki hakkı vardır. Bu müslüman olan komşu­dur. Bunun hem komşuluk, hem de müslümanlık hakkı vardır. Diğer bir komşunun üzerinizde üç hakkı vardır. Bu, akraba olan komşudur. Bunun hem komşuluk hem müslümanlık, hem de akrabalık hakkı vardır.”
***
İslamiyet komşu hakkına, komşularla iyi geçinmeye çok büyük önem vermiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, Allah’a imanı emreden ve şirki yasaklayan ifadelerin hemen arkasından anne babaya iyi davranmak ve komşuya iyilik yapmak emredilmektedir.
Nitekim Nisa suresinde Yüce Allah, “Yalnız Allah’a ibadet edip O’na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anneye, babaya, akrabalara, yetim­lere, fakirlere, yakın komşulara, uzak komşulara, yol arkadaşlarına, garip ve yolculara, ellerinizin altındakilere (köle, cariye, hizmetçi ve işçilere) de güzel muamele edin. Allah, kendini beğenen ve övünüp duranları sevmez.” buyurur. (Nisa, 4/36)
Hz.İbni Ömer’in(r.a) rivayetine göre, Efendimiz(s.a.v) komşu hakkının ehemmiyeti hakkın­da şöyle buyurmuştur: “Cebrail(a.s) bana komşuyu tavsiyede o kadar ileri gitti ki, yakında onu (komşuyu) komşusuna varis yapacak zannettim.
Başka hadislerinde ise Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah’a ve âhiret gününe iman eden komşusuna iyilik etsin.”
“Allah katında dostların en iyisi arkadaşına, komşuların en iyisi de komşusuna en iyi davrana­nıdır.”
***
Mü’minin şe’ni Kerim(ikram eden) olmaktır.
Zira Senin ikramınla sana musahhar olur.
Ebû Hüreyre(radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: “Kim Allah’a ve âhirete inanıyorsa misafirine ikrâm etsin. Kim Allah’a ve âhirete inanıyorsa kom­şusuna ihsanda (iyilikte) bulunsun. Kim Allah’a ve âhirete inanıyorsa, ya hayır söylesin veya sükût etsin.
Amr b. Şuayb, Resûlullah’ın(s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
“Eğer bir meyve satın alırsan, sokakta gördüğün çocuğa ondan hediye olarak ver. Şayet bunu yapmazsan gizlice onu eve götür. Çocuğun onu eline alarak komşu çocuğunu öfkelendirmek için dışarı çıkmasın!”
Ebu Zerr radıyallahu anh anlatıyor: Resulullah(aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
“Ey Ebu Zerr! Maruf ’dan(iyilik) hiç bir şeyi hakir görme, hatta bir kardeşini güler bir yüzle karşılaman bile (basit bir şey değildir). Et satın aldığın veya bir tencere kaynattığın zaman suyunu artır, ondan komşuna bir avuç kadarda olsa ver.”
***
Fakir ve muhtaç komşuların yardımına koşmak, gerekirse onlara maddi-manevi yardımda bulunmak, ödünç para vermek, çalışabilecek durumda olanlara, geçimlerini sağlayacak bir iş sağlamak, Müslümanın Müslüman üzerindeki görevlerindendir.
Kimsesiz ve yaşlı komşuları­mızın, işlerini takip etmek, yapmak veya yaptırma da çok güzel bir davranıştır.
Hangi fert olursa olsun, kendinden bir derece fakiri bulabilir ve onlara karşı yardım elini uzatabilir.
Çünkü Cenab-ı Hak: “Bütün müminler kardeştir.” diye emrediyor. (Hucurat, 49/10)
Bu meyanda Atalarımız “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” demişlerdir.
Komşumuz bir haceti olduğunda veya maddi bir sıkıntıya düşüp borç istediğinde, imkânlarımız nispetinde o ihtiyacını karşılamalıyız.
İsteklerini yerine getirmemiz mümkün değilse münasip bir dille izah etmeli, yardımcı olamadığımız için üzüntümüzü belirtmeliyiz.
Yüce Peygamberimiz ki: “Sizden biri kendisi için sevip istediği bir şeyi din kardeşi ve komşusu için de istemedikçe kâmil mü’min ola­maz” buyuruyor.
Demek ki yoksul Müslümanlara yardım din kardeşliğinin bir gereğidir. Başka bir hadislerinde ise Peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurmuşlardır: “Komşusu aç iken tok olarak yatan kimse bizden değildir.”

Akraba Evliliği Caiz Midir?

            NİKÂHTA HELÂL HARAM HUDUDU

            Cenab-ı Hak Kur’an-ı keriminde helalı haramı, ancak zatının koymak durumunda bulunduğunu ihtar etmektedir. (EY HABİBİM DEKİ: Allahın kulları için çıkardığı zinetleri ve temiz rızıkları Haram kılan KİMDİR) buyurmakla, harama helâl, helâla haram demenin bir cür’et olduğunu ve din noktasından çok büyük bir vebalin sebebi bulunduğunu beyan etmektedir.

             “İki bayram arası nikâh olmaz” gibi manası tamamen başka ve bayram namazı ile cum’a namazı arasındaki dar zamanı teşmil edip müslümanları dara sokmak, Allahın helal kıldıklarını haramlaştırmak veya helal hudutlarını darlaştırmaktır.

            Halbuki. İslam tamamlanmış kemale ermiştir. Artık ne zam ne tenzilat kabul etmez.

Bu yanlış anlamalardan bir tanesi de benimde bulunduğum Türkiye bölgesinde yaygın bulunmaktadır. Bu yanlış anlama bazan o kadar ileri gitmektedir ki, Dinin muhkematına itiraz ve Kur’na ısyan havasına girmektedir.

            Hem de öyle bilen kardeşlerimize sorsanız, onlar dinin hatırı için, harama uzak olmak için ve takva cihetiye öyle yaptıklarını ifade edeceklerdir. Halbuki niyetin iyi olması kâfi değildir. verilen hükmünde yapılan işinde doğru olması lazımdır.

            Amca kızı, dayı kızı, hala kızı, teyze kızı ile evlenmenin doğru olmadığını zannederek, bu kardeşlerimiz hatta bunu münakaşa bile edebilmektedirler.

            Bu çok yanlış bir harekettir. İnsan kendisi böyle bir evlilik yapmak zorunda değildir. İsterse bu şekilde evlenmez veya kızlarını böyle yakınlarına vermez. Fakat bunu bir dini yasağa dayandıramaz. Çünkü Böyle bir haram yoktur.

            Cenabu Hak Nisa süresinde şöylece beyan buyurmuştur:

(Size anneleriniz ,kızlarınız,  kızkardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, erkek kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları,  süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, hanımlarınızın anneleri, kendileri ile zifafa girdiğiniz hanımların başka kocadan getirdikleri övey evlatlarınız, eger zifafa girmemişseniz onlarda size bir günah yoktur, sülbünüzden gelen çocuklarınızın hanımları (gelinleriniz) ve iki kız kardeşi bir nikâhta de haram kılınmıştır)

            Haramlar belli ve tasrih edilmiştir.

            Bunlardan başka müşrik ve müşrike olanların de nikâhı haramdır. İslam kadınlarının kitabilerle evlenmeleri de haram kılınmıştır.

            Haram olanlar arasında sıhriyyet yolu ile haramlık kazananları da sayabiliriz.

Demek oluyor ki; Bu husus üzerine ihtilaf bulunmayan muhkemattandır. Ortada ilmen ortaya atılmış dini hiç bir iddia da bulunmamaktadır.

            Böyle bir zannın Rumeli yakasında yaşayan kardeşlerimizde uyanmasının sebepleri tam olarak bilinmiyorsa da, Akıncıların Balkanlara aktıkları devreler de akrabaların dayanışma ihtiyacına verdiği cevabın ve ondan doğan kardeşlik hissinin bir şekilde değerlendirilmesi ve o beldelerde bulunan hıristiyanların Müslüman olmalarını temin gayesi ile onların kızlarını almaları fikrinin çok fazla rağbet gördüğünü hatıra getirmektedir.

            Kimlerin evlenmenin helal olduğunu bir ayeti kerimenin meali de şöyledir:

(ey peygamber! Biz sana şunları halal kıldık: mehirlerini verdiğin zavcelerini, allahın ganimet olarak ihsan ettiğinden mülkün olan cariyeleri ve amcanın kızlarından, halalarının  kızlarından, dayının kızlarından, teyzenin kızlarından seninle hicret olanlar,…………..)

Görülüyor ki, Allah (C.C) kendi dininin hudutlarını bizzat çizmiş, yasak olanları, olmayanları beyan buyurmuştur.

            Hiç kimse Allahın hudutlarını onun kitabından ve onun yüce Peygamberinden daha fazla koruyamaz.

            Evvelce de kaydettiğimiz gibi, böyle yakınları ile evlenmemek başka şeydir, helal olan bir hükmü haram saymak  ve bunu hiçbir esasa dayandırmadan (ki zaten böyle bir esas yoktur) münakaşa  ve itiraz etmek çok tehlikelidir.

            Bu gibi yanlış düşüncelerin aslını araştırıp öğrenmek ve itikadımızı tashih etmek zarureti vardır.

Abdülhamid ORUÇ    

Kaynak:YENİ ASYA Gazetesi yıl 5 sayı 1493- sayfa 2