Etiket arşivi: ALLAH ULAŞMAK

“Alçaltan ve Zelil Eden” Kimdir? Allah’ın “El Muzil” İsmi Ne Demektir? (Video)

El-Muzil

El-Muzil: Dilediğine alçaltan ve zelil eden demektir. Allah-u Teâlâ, dilediğini aziz edip şerefli kıldığı gibi, dilediğini de zelil eder ve hakir kılar. Allah’ın hor ve hakir kıldığını kimse şerefli kılamaz; izzet ve şerefe ulaştırdığını da kimse zelil edemez. İzzet, Allah’ın kullarına verdiği bir şeref olduğu gibi, zillet de bir perişanlık ve mahrumiyettir.

Tarihin tozlu sayfaları bu ismin tecellisiyle zelil olan kavimlerle doludur. Başta, peygamberlerini inkâr eden Ad kavminden Semud kavmine, Medyen halkından Lut kavmine kadar bütün isyankâr kavimler İsm-i Muzil’ın tokadıyla yerle bir olmuştur. Onların kalıntıları ise, sonraki nesillere birer ibret levhası olarak bırakılmıştır. Hatta o kavimlerden bir kısmı, maymuna ve hınzıra çevrilmek gibi en alçaltıcı bir azap ile zelil edilmişlerdir. Yine Firavun’un denizde boğulması, Nemrud’un topal bir sivrisinek ile helak edilmesi, Karun’un hazineleri ile birlikte yere geçirilmesi gibi bütün Allah düşmanlarının başına gelen tokatlar ve musibetler, El-Muzil isminin bir tecellisidir.

Allah’ı tanımayan asi kavimlerde tecelli eden İsm-i Muzil, her kâfir ve münafıkta da tecelli etmektedir. Zira iman ve İslam izzetin sebebi olduğu gibi, şirk ve küfür de zilletin ta kendisidir. Demek bir kâfir, ne kadar zengin ve güçlü de olsa, hakikatte ve manasında zelildir ve hakirdir. Bir mümin ise ne kadar fakir ve zayıf da olsa, hakikatte azizdir ve şereflidir. Zira Allah’a dost olan zillete düşmez ve Allah’a düşman olan da aziz olamaz.

Muzil ism-i şerifi, yeryüzünde insana itaat eden bütün mahlûkatta da tecelli etmektedir. Yani insanı deveye bindiren şey, insanın kuvveti değil; Hak Teâlâ’nın deveyi insanın emrine verip onu zelil kılmasıdır. Deve, kendindeki Muzil isminin tecellisiyle insana karşı zelil olmuştur. Aynen bunun gibi, gözsüz bir akrep ve ayaksız bir yılan gibi haşerata mağlup olan insana, küçük bir kurttan ipeği giydiren ve zehirli bir böcekten balı yediren onun iktidarı ve kuvveti değil, zayıflığının bir neticesi olan teshir-i rabbanidir. Yani o mahlûklar, Allah’ın zelil kılmasıyla insana itaat etmektedir.

El-Muzil ism-i şerifi, dünyada böyle tecelli ettiği gibi, ahirette de tüm haşmetiyle tecelli edecek ve kâfirler cehenneme atılarak zelil kılınacaklardır.

Allah-u Teâlâ, Müslümanları da günahları sebebiyle kâfirlere karşı zelil edebilir ve maalesef Âlem-i İslam’ın şu andaki hali bu hakikate şahittir. Müslümanlar ne zaman Kuran’a ve İslam’a sarılmışlarsa aziz olmuşlar ve ne zaman Kuran’dan ve İslam’dan uzaklaşmışlarsa zelil olmuşlardır. Bu hakikate Efendimiz (sav) şöyle işaret buyurmuştur: “Kim Allah’a verdiği ahdi bozarsa, Allah-u Teâlâ, düşmanlarını onlara musallat eder.” İşte düşmanların musallat olması ve Müslümanların mağlubiyeti, Allah’a verilen ahdin bozulması sebebiyle olan bir zillettir.

Müslümanların izzeti kaybedip zillete düşmelerinin bir sebebi de dünyaya olan rağbetleri ve hırslarıdır. Bu hakikate şu latif misal ile işaret edeceğiz:

Fetihe-l Musili hazretleri bir yerde otururken kendisine, arzu ve isteklerinin peşinden gidenlerin sıfatları soruldu. Fetihe-l Musili hazretlerinin yakınlarında, birinin elinde sadece ekmek, diğerinin elinde ise ekmekle birlikte turşu olan iki çocuk vardı. Elinde sadece ekmek olan çocuk, arkadaşına: “Elindeki turşudan bana da versene” dedi. Arkadaşı: “Bir şartla, eğer benim köpeğim olursan veririm” deyince, elinde sadece ekmek olan çocuk: “Tamam” dedi. Bunun üzerine ekmeğinin yanında turşusu olan çocuk, arkadaşının boynuna bir ip geçirdi ve tıpkı köpeklerin çekildiği gibi onu çekmeye başladı. Fetih hazretleri, soru sorana dönüp dedi ki: “Eğer bu çocuk elindeki ekmekle yetinmiş ve turşuya rağbet etmemiş olsaydı, arkadaşının köpeği olmazdı.”

Bu kıssadan hissemiz şudur: Demek, zilletin bir sebebi de dünyaya olan hırs ve rağbettir. Çünkü hırs, müminde mahrumiyetin ve zilletin sebebidir. Eğer zelil olmak istemiyorsak ilk yapmamız gereken şey, dünya sevgisini kalbimizden çıkarmak ve elimizdeki nimetlere kanaat etmektir.

Cenab-ı Hak bizleri El-Muzil isminin tecellisinden muhafaza etsin. Bu ismin tecelline sebep olacak günahları terk etmemiz hususunda bizlere gayret ihsan eylesin. Bu dünyada bizi izzetle yaşatsın, izzetle öldürsün ve izzetle diriltsin. Âmin.

Kaynak: seyrangah.tv

Allah’ın Güzel İsimlerini Anlatan Video Serisi İçin Tıklayınız!

“İzzet ve Şeref Veren” Kimdir? Allah’ın “El Muiz” İsmi Ne Demektir? (Video)

El-Muiz

El-Muiz: Dilediğine izzet ve şeref veren demektir. Cenab-ı Hak Muiz’dir. İzzeti ve şerefi dilediğine verir. Her aziz olan, O’nun aziz kılmasıyla o izzete ulaşmıştır. İzzet, kibirden farklıdır. İzzet, insanın kendi nefsinin hakikatini keşfederek kendindeki üstünlüğü Allah’tan bilmesidir. Kibir ise, insanın kendindeki acizliği ve fakirliği unutarak, kendindeki izzeti nefsine isnad etmesidir.

Cenab-ı Hak, izzete ve şerefe layık olan kullarını en iyi bilendir. O, dilediği kulunu aziz eder, onun şanını artırır ve onu insanlar arasında vakar sahibi kılar. O kişi, bu ismin tecellisi sayesinde daima rabbinin emrinde, resulünün yolunda olup, asla kendisini rezil edecek bir işte ve harekette bulunmaz.

Şimdi, bu ismin tecellilerini bir nebze tefekkür edelim:

Evvela bu isim sadece Müminlerde ve Müslümanlarda tecelli eder. Zira İslam ve iman, izzet ve şerefin olmazsa olmazıdır. İzzet ve şerefin mikyası İslamiyet’tir. Bu hakikate Kuran şöyle işaret etmiştir:

“Onlar, müminleri bırakıp kâfirleri dost ediniyorlar. Yoksa izzet ve şeref onların yanında mı arıyorlar? Hâlbuki bütün izzet ve şeref Allah’a aittir.” (Nisa139)

“İzzet ancak Allah’a, O’nun elçisine ve müminlere mahsustur.” (Münafikun)

İşte bu ayet-i kerimelerin beyanıyla, izzat ve şeref Allah’a, Peygamber Efendimize (sav) ve Müminlere mahsustur. Müminler, iman sıfatları sebebiyle aziz edilmiş ve şereflendirilmişlerdir. Demek iman ve İslam, izzetin başlı başına bir sebebidir.

İzzet ve şeref sahibi kumandanlar da bu isme mazhar olmuştur. Onlardaki izzet ve şeref, Allah’ın Muiz isminin bir tecellisidir. Demek Fatih’lerde, Kanuni’lerde, Yavuz’larda ve diğer izzet sahibi bütün kumandanlardaki izzet ve şeref, Muiz isminin bir tecellisidir.

Kumandanlarda tecelli eden Muiz ismi, devlet ve milletlerde de tecelli etmiş ve bir kısım devletler El-Muiz ismine mazhar olarak diğer devletlere galip ve üstün gelmişlerdir. Osmanlı Devleti, Muiz ismine geniş bir ayna olarak 600 yıl üç kıtada hâkimiyet göstermiş ve topraklarının sınırlarında güneş hiç batmamıştır.

İlim tahsil eden ve ilmiyle amil olan âlimler de Muiz isminden nasiplerini almışlardır. Zira ilim de izzet ve şerefin bir sebebidir.

Bu isim, Allah’a ibadet ve itaat eden kullarda da gözükür. Zira Allah’a itaat etmekten daha üstün bir izzet ve şeref yoktur. Bu hakikate Efendimiz (sav) şöyle işaret buyurmuştur: “Müminin şerefi gece namazı kılmasındadır. İzzeti ise, insanlardan müstağni olup onlara el açmamasındadır.”

El-Muiz ismi kıyamet günü de bütün haşmetiyle tecelli edecek ve Müminler aziz edilerek cennete sokulacaktır. Demek cennete girmek de Muiz isminin bir tecellisi iledir.

Cenab-ı Hak bu ismin hürmetine bizleri hem dünyada hem de ahirette aziz eylesin ve bizleri o izzetten mahrum edecek bütün amellerden muhafaza eylesin. Âmin.

Seyrangah.tv

Allah’ın Güzel İsimlerini Anlatan Video Serisi İçin Tıklayınız!