Etiket arşivi: Aşure Orucu

Muharrem Ayı ve Âşûre gününün düşündürdükleri

Âşûre Günü bizi bekliyor. Muharrem’in onuncu gününe yaklaşmaktayız. 23 Ekim 2015 Cuma günü inşallah 10 Muharrem 1437.Hicrî yılın Âşûre Gününü karşılıyoruz. Âlem-i İslâm için hayır ve bereketler ile İttihad-ı İslâm’ın muştusunu beraberinde getirsin inşaallah…

Bu kutsal Muharrem ayının üstünlüğü, Müslümanlar için önemi ve değeri oldukça dikkate değer bir aydır.

İçinde barındırdığı olaylar ve zamanımıza kadar İslâm Ümmetinin ciğerini dağlayan tarihî olaylara şahitlik etmesi açısından da önem arz etmektedir.

O, Hicri takvimin ilk ayı ve Allah (c.c)’ın Tevbe suresinde bahsetmiş olduğu dört kutsal aydan birisidir. (1)

Şehrullahil-Muharrem” olarak meşhur olan, yani Allah’ın (c.c.) ayı Muharrem diye bilinen Muharrem ayı, İlâhî bereket, bağış ve feyzin, Rabbânî ihsan, cömertlik ve keremin coştuğu, zulüm, vahşet ve dehşetin dünyayı sardığı, mazlûmiyet ve mağduriyetin kol gezdiği bir atmosferde, rahmetin bollaştığı bir aydır.

Bütün zaman ve mekân Allah’a aittir ve Rahmeti de ezelden ebede her yeri kuşatmıştır. Ancak Allah Teâla’nın rahmetine ermenin önemli bir fırsatı olduğu için Peygamberimiz tarafından bu şekilde ifade edilmiştir.

Âşûre Günü ise Muharrem’in 10. günüdür. Âşure Gününün Allah (c.c.) katında ayrı bir yeri ve değeri vardır. Bu önemli günde Cenâb-ı Hak peygamberlerine çeşit çeşit nimet ve ikramlarda bulunmuş ve bu günün kudsiyetine değer atfetmiştir. Bu günlerde oruç tutmak çok faziletli ve sevaptır.

Bugüne Âşûra denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk geldiği içindir. Cenâb-ı Hakk’ın bu günde bol ikramı vardır.

Bu ikramların aşağıdaki hususlardan kaynaklandığı belirtilmektedir:

1.Allah, Hz. Musa’ya (a.s.) Âşûre Gününde bir mu’cize ihsan etmiş, denizi yararak Firavunun takibinden O’nu ve inananları kurtarmış, düşmanını sulara gömmüştür.
2. Hz. Nuh (a.s.)’ın gemisi Cûdi Dağının üzerine Âşûre Gününde demirlemiştir.
3. Hz. Yunus (a.s.)’ın balığın karnından kurtuluşu Âşûre günü gerçekleşmiştir.
4. Hz. Âdem’in (a.s.) tevbesi Âşûre günü kabul edilmiştir.
5. Hz. Yusuf (a.s), kardeşleri tarafından atılmış olduğu kuyudan Âşure günü çıkarılmıştır.

  1. Hz. İsa (a.s) o günde dünyaya gelmiş ve o gün semâya yükseltilmiştir.
    7. Hz. Davud’un (a.s.) tevbesi o gün kabul edilmiştir.
    8. Hz. İbrahim’in (a.s.) oğlu Hz. İsmail o gün doğmuştur.
    9. Hz.Yakub’un (a.s.), hasretinden dolayı kapanan gözleri o gün görmeye başlamıştır.
    10. Hz. Eyyûb (a.s.) hastalığından o gün şifaya kavuşmuştur.(2)
    11. Ayrıca, Hz. İbrahim’in bugünde ateşten kurtulduğu
    12. Hz.Yakub’un, oğlu Hz. Yusuf’a bugünde kavuştuğu kaynaklarda kaydedilen rivayetler arasındadır.

İşte bu kadar anlamlı ve kudsî hâdiselerin yıldönümü olan bu mübarek gün ve gece, Saâdet Asrından beri Müslümanlarca hep güzel bir tarzda değerlendirilmiş ve kutlana gelmiştir. Bugünlerde ibadet cihetiyle daha çok yoğun mesai harcamışlar, daha müteyakkız ve şuurlu bir hayat geçirmeye, derûnî alemlerini zenginleştirmeye daha çok gayret sarf etmişler, hasenat hanelerini zenginleştirmeyi bir mânevi kazanç olarak görmüşlerdir. Daha çok tefekkür, tezekkür, tövbe/istiğfar, okuma/anlama gibi faaliyetlerini artırmışlardır. Çünkü, Cenab-ı Hakkın bugünlerde yapılan ibadetleri, edilen tövbeleri kabul edeceğine dair hadisler ve rivayetler mevcuttur.

aşure duasıPeygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.

“Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa (a.s.) şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Resûlullah Aleyhissalâtü Vesselam da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyaya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.(3)

Tirmizî’de de geçen bir hadiste Peygamberimiz şöyle buyurmuşlardır:

Âşure Gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (4)

İslâm bilginleri aşûre orucunun vacip değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Yalnız İslâm’ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe vacip derken, İmam Şâfiî müekked bir sünnet olduğunu söylemiştir. Ramazan orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç müstahap olmuştur. Ayrıca Yahudiler’e benzememek için Muharrem’in 9,10 ve 11’nci günlerinde oruç tutmak güzel görülmüştür.

Bu mânâdaki bir hadisi İbn-i Abbas rivayet etmektedir. Bunun için, müstahap olan, aşure gününü ortalayarak, bir gün önce veya bir gün sonrasıyla oruç tutmaktır.

Bu günler bize bir de Musa (a.s)’ın Firavun’a karşı mücadelesinin hikâyesini hatırlatıyor. (5) Ve yaşanılan zamanın Firavunlarıyla mücadele yollarını anlatıyor.

Yine Allah (c.c) bize Firavun’ın nasıl insanlara zulmettiğini, insanları baskıyla küçük gruplara böldüğünü, insanların yeni doğmuş erkek evlatlarını öldürdüğünü , insanlara nasıl baskı uyguladığını, inanç hakkı tanımadığını, zorbalık ve zulümle tek adam olarak hükmettiğini anlatmaktadır. Her devirde o devrin mütegallibeleri/baskıcı güçleri/güç odakları tarafından Tevhîd ehline uygulanabilecek işkence, zulüm, sürgün, hapis ve entrikaların zındıka komitasıyla işbirliği içinde ve Hamanların desteğiyle yapılacağına işaret edilmektedir.

Milletçe yaşanılan günümüz olaylarının derin bir tefekkürle analizi, içinde bulunduğumuz şartların ağırlığı ve Müslümanların üstlenmeleri ve idrak etmeleri gereken mânevî sorumluluğu bir kez daha yeniden ve derinden hissetmelerinin en ehemmiyetli zaman dilimlerinden birini yaşamaktayız!

Çünkü Firavun o ülkede son derece despot (ululuk taslıyan) ve çok aşırı gidenlerdendi” (6)âyetiyle nice diktatörleri feci ve acı âkibetlerin beklediğini vurgulamaktadır.

Diz çökmeyen ve çöktürülemeyen kahramanlara aynı yaftanın reva görülmesi algı operasyonunun halkalarından biri olarak Milletin nazar-ı dikkatinden kaçmamalıdır.

Süfyanizmin kalıntıları ve O’nun tahribatını/saltanatını koruma çabaları, dış mihrakların desteğiyle çok yönlü bir kumpasın; din, vatan ve milletin parçalanması uğruna sergilenmesi, bu manevî zaman diliminde inşallah akamete uğrayacaktır.

Bu gün dünyanın küstah ve kibirli Firavunları, siyonist mihrakları ve süper zalimleri Musaları yok etmek, yeniden diriliş ve iman hareketinin önünü kesmek, nûrânî muştularını söndürmek için gaddarâne, sinsice ve orantısız bir güç kullanmaktadırlar. Rabbânî kafilelerin, nur kervanının seyr u seferini, firavunvârî taktik ve engeller durduramayacaktır inşallah.

Musa (a.s) İsrail oğullarını Firavun’dan kurtardı. Hak’da sebat edenler de inşaallah Muhammed (s.a.v) Ümmetini ve tüm insanlığı şirkten, sanemperestlikten, izmlerden, küfür ve delâletin dehşetinden, Kapitalizmin sömürü düzeninden, ahlâksızlıktan, ebedî idam ve yokluktan, ihtilaf, cehâlet ve fakirlikten kurtarıp huzura, nura, ilme/ümrana, hakiki medeniyete, ebedî saâdet ve dirilişe kavuşturmak zorundadır.

Firavun’ın saltanatı, tüm güçlerin elinde olduğuna inandığı halde feci bir şekilde son buldu. İnşaallah devrimizin Firavunları, süfyan ve deccal ruhlu karanlık mihrakları da zaman gelecek ki, Müslüman dünyasında akıttıkları kan gölünde ve kustukları küfür deryalarında Muharrem ve âşûre hürmetine, aynı Firavun ve adamlarının denizde boğulduğu gibi boğulacaklardır.

Yeterki bir olalım, kardeş olalım, diri bir Ümmet, kenetlenmiş bir millet olalım..!

 İsmail AKSOY

Dipnotlar:

1-Tevbe: 9/36

2-Sahih-i Müslim Şerhi, 6:140

3-İbn Mâce, Siyam: 31.

4-Tirmizî, Savm, 47.

5-Kasas: 28/1-6

6-Yunus: 10/83

“Muharrem” Ayının Önemi Nedir? Aşure Günü Nedir? Nasıl Değerlendirmeli?

Önümüzdeki perşembe günü mübarek bir aya giriyoruz; hicri takvime göre yeni bir yılın başlangıcı da olan Muharrem’e… Muharrem ayının aylar arasında farklı bir yeri var. Çünkü içinde ‘aşure’ gibi önemli bir günü barındırıyor. Bu kutlu ayda yapılacak ibadetlerin mükâfatı da büyük…

1 Muharrem, yani hicri yılbaşı. Aslına bakarsanız İslam’dan önce Arabistan’da yaşayan Arapların belli bir takvim ve tarih sistemleri yoktu. Zaman tespiti bazı büyük ve önemli olaylar esas alınarak yapılıyordu. Fakat İslamiyet’in kısa zamanda hızla yayılmasından sonra idari işleri düzenlemede yaşanan aksaklıklarla takvim ihtiyacı doğdu. Özellikle ticarette takvim eksikliğinden kaynaklanan bazı aksaklıklar yaşanıyordu. Bir defasında Hz. Ömer’e (ra) halifeliği döneminde bir borç senedi getirildi. Alacaklı ile borçlu, senedin tarihi hakkında anlaşmazlığa düşmüşlerdi. Alacaklı, kâğıdın üzerindeki ‘Şaban’ ayı yazısının bu yıla ait olduğunu söylerken, borçlu gelecek yıla ait olduğunu iddia ediyordu. Yaşanan buna benzer hadiseler üzerine Hz. Ömer danışma kurulunu topladı. Meseleyi onlara anlattı ve bir tarih tespitinin gerekli olduğunu söyledi. Takvim başlangıcı için çeşitli teklifler geldi. Bazıları Efendimiz’in (sas) vefatının tarih başlangıcı olmasını isterken, bazıları da peygamberlik vazifesinin kendisine verildiği günün esas alınmasını teklif etti. Hicretin tarih başlangıcı olması teklifi ise Hz. Ali’den (ra) gelmişti. Seçenekler gözden geçirildikten sonra oybirliğiyle kabul edilen teklif bu oldu. Bilindiği gibi Hicret, Rebiülevvel ayında gerçekleşmişti. Ancak Araplarda önceden beri Muharrem ayı sene başı olarak kabul edildiğinden, aradaki iki aylık farklılık dikkate alınmadı. Böylece 1 Muharrem 622 tarihi hicri birinci yılın başı oldu…

AŞURE GÜNÜ ORUCU BİR YILIN KEFARETİ

‘Allah’ın ayı Muharrem’ olarak bilinen Muharrem, İlahi bereket ve ihsanın bollaştığı bir ay. Bu ay, içinde önemli bir günü de barındırıyor. Muharrem’in 10. günü aşure günü olarak biliniyor. Bu kutlu ayın diğerleri arasında ayrı bir yeri olduğu gibi, aşure gününün de diğer günler içinde bereketli bir yeri var. Muharremin ilk on gününün Allah katındaki seçkin yerini ise Fecr Suresi’nin ikinci ayetinde geçen ‘On geceye yemin olsun’ ifadelerinden anlıyoruz…

Allah Resulü (sas) Aşure günü peygamberlerin oruç tuttukları bir gündür. Siz de o gün oruç tutunuz.” buyurmuştur. Aşure, Yahudilerin de oruç tuttuğu, saygı gösterdiği bir gün. Peygamberimiz (sas), Medine’ye hicret edince Yahudilerin aşure günü oruç tuttuklarını gördü. Nedir bu diye sorduğunda, “Bu büyük, hayırlı bir gündür. Bugün, Allah’ın Musa’yı ve İsrailoğullarını düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u ve adamlarını suda boğduğu, Musa’nın da buna şükür olarak oruç tutmuş olduğu bir gün. İşte biz bugün bunun için oruç tutuyoruz.” dediler. Bunun üzerine Peygamberimiz, “Ben Musa’ya ve onun orucunu tutmaya, sizden daha yakın, daha layığım.” buyurdu.

Peygamberimiz (sas), aşure günü oruç tutmaya hem kendisi devam etti hem de bunu Müslümanlara tavsiye etti ve “Aşure günü orucu bir yılın kefaretidir. Sağ olursam gelecek yıl dokuzuncu gününü de inşaallah oruçlu geçireceğim. Dokuzuncu ve onuncu günü oruç tutup Yahudilere muhalefet ediniz.” buyurdu. Ramazan orucu farz kılınınca aşure günü oruç tutup tutmamakta Müslümanlar serbest bırakıldı. Efendimiz, “Aşure günü Allah’ın günlerinden bir gündür. O gün orucunu tutmak isteyen tutsun, bırakmak isteyen de bıraksın.” buyurdu. Muharrem, ileriki dönemde Sevgili Peygamberimiz’in (sas) ciğerparesi Hazreti Hüseyin (ra) Efendimiz’in bu ayda şehid edilmesiyle Müslümanlar için acı bir hatıranın yıldönümü de oldu.

YILI ORUÇLA TAÇLANDIRMAK NE BÜYÜK BEREKET…

Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur.” hadis-i şerifi, bugünlerde tutulan orucun önemini ifade ediyor. Bu hadisin açıklamasını İmam-ı Gazali şöyle yapıyor: “Muharrem ayı hicri senenin başlangıcı. Böyle bir yılı oruç gibi hayırlı bir temele dayandırmak ne güzel olur. Bereketinin devamı daha fazla ümit edilir.” Tabii bu özel günde biraz dikkat etmek gerekiyor. Zira gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam aşure gününe denk getirmemek için, Muharrem’in dokuzuncu, onuncu ve on birinci günlerinde oruç tutulması tavsiye ediliyor. Ya da onuncu günün önüne ya da arkasına birer gün eklenmesi gerekiyor. Bugünde oruçtan başka hayır, hasenat ve sadaka gibi güzel âdetler de yaşatılmalı. Herkes, bugünlerin faziletini bildiren hadiseleri hatırlayarak ailesine, akraba ve komşularına ihsanda bulunursa şüphesiz sevabını kat kat alır. Peygamberimiz, müminin aile efradına aşure gününde her zamankinden daha çok (fazla külfete girmeden, aile bütçesini zorlamadan) ikramda bulunmasını tavsiye ediyor. Bir hadiste şöyle buyuruyor: “Her kim aşure gününde ailesine ve ev halkına ikramda bulunursa, Cenab-ı Hak da senenin tamamında onun rızkına bereket ve genişlik ihsan eder.”

HİCRET” BASİT BİR GÖÇ DEĞİLDİR

Prof. Dr. Orhan Çeker (İlahiyatçı): “Hicret’in Efendimiz’in hayatında olduğu gibi, İslam ümmetinin hayatında da önemi büyük. Çünkü İslam inkılâbının bir dönüm noktası olmuştur. Hicret basit bir göç hadisesi değil, İslam’ı kurtarma taktiği ve onu daha geniş kitlelere yayma idealinden kaynaklanmıştı. Hicretle Müslümanların hayatlarının kurtulması İslamiyet’in de kurtulmasına vesile oldu. Yeni bir çevrede, yeni bir dostluk ve kardeşlik muhitinde yeni müminlerle kısa zamanda güçlenme imkânına kavuşuldu. Bu kutlu olayın takvim için başlangıç sayılması Hz. Ömer tarafından uygulandı.

 ON PEYGAMBERE ON İKRAM

Bugüne ‘aşure’ denmesinin sebebi, Muharrem ayının onuncu gününe denk gelmesi. Allah (cc) aşure gününde, on peygamberine on değişik ikram ve ihsanda bulunuyor:

  1. Allah, Hz. Musa’ya bu günde mucize ihsan etmiş, denizi yararak Firavun ile ordusunu sulara gömmüştür.
  2. Cudi Dağı’nın üzerine Hz. Nuh gemisini demirledi.
  3. Balığın karnından Hz. Yunus, bu günde kurtuldu.
  4. Hz. Âdem’in tövbesi kabul edildi.
  5. Hz. İsa, aşure günü dünyaya geldi ve o gün semaya yükseldi.
  6. Kardeşlerinin attığı kuyudan Hz. Yusuf bu günde çıkarıldı.
  7. Hz. Davud’un tövbesi kabul edildi.
  8. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail doğdu.
  9. Hz. Yusuf’un hasretinden dolayı gözleri kapanan Hz. Yakub görmeye başladı.
  10. Hz. Eyyûb, hastalığından o gün şifaya kavuştu.

Fatma Turan / Zaman