Etiket arşivi: beşer

Hikmet Pırıltıları ~ 1980

ARIYA HÜRMET GÖSTERİLİR Mİ?
Arının yaptığı işi yüzlerce fen adamı yapamadığı halde, odamızdan içeriye bir arının girmesi halinde ona ne hürmet gösteriyor ve ne de ayağa kalkıyoruz. Bal yapmak arıyı hayvanlıktan kurtaramadığı gibi, maneviyatı unutarak sadece dünyevî bir meslekte terakki etmek de bir kimsenin insaniyetini tekamül ettirmemektedir. Madde ile mânâyı, akıl ile kalbi beraber götüren muhterem zatlar bahsimizden hariçtir.
ALTIN ÇEKİÇ
Bir insanın elinde altından yapılmış antika bir çekiç bulunsa, o insan bu çekiçle taş yontup para kazandığı takdirde, kâr ettiğini iddia edemez. Zira, çekici taşa her vuruşunda beş kuruş kazanmaya bedel belki beş yüz lira zarar etmektedir. Bizler de herhangi bir dünyevî menfaat elde ettiğimiz zaman sevinirken, neyi kaybettiğimizi ve hangi âletleri yıprattığımızı bilemiyoruz. Bu harika ve cihanbaha aletlerle techiz edilen insan, sarfettiği ömür neticesinde Hâlik-ı Ezel ve Ebedin rızası ve dolayısıyla da ebedî saadetten başka neyi kazansa zarar, hattâ iflâs etmiş demektir.
SÜTTEN NEHİRLER
selaleRezzâk-ı Zülcelâl’in her gün insanî validelerden tâ koyunlara ve kedilere kadar bütün memeli hayvanlar kanalıyla bu dünya yüzüne akıttığı sütleri bir araya toplasanız birçok büyük nehirler meydana gelir. Cennetteki süt ırmaklarını aklına sığıştıramayanlar her gün yeryüzünde akan bu ve benzeri binlerce nehire hiç nazar etmiyorlar mı?
DÜNYA
Dünya süslü, bezekli bir gelin gibi herkesin yüzüne gülmüş, fakat kimseyle evlenmemiştir. Dünyanın bu keyfiyetini anlayan zatlar, ona yüz vermemişlerdir.
İNSAN VE YÜKÜ
Terazinin bir kefesine deve olmakla yük taşımak, diğer kefesine de insan olmakla ibadet etmek konulsa ve seçme ihtiyârı bize bırakılmış olsa idi hangisini seçecektik? Elbetteki insanlığı… O halde, deve yükünü taşırken, biz niçin ibadetimizi yapmıyoruz?
DÜŞÜNÜLMESİ GEREKEN
İnsan bir heykele bakınca hemen heykeltraşı hatırlıyor. Buna mukabil âyinede kendisine bakınca, sadece kendisiyle alâkadar oluyor. Halbuki, bu halde kendisinin yaratıcısı ve sânii olan Allahü Teâlâ’yı hatırlaması icabetmez mi?
İŞ ODUNDA DEĞİL
İnsanlar, Cenâb-ı Hakk’ın yarattığı odundan ancak tahta, tahtadan masa ve sandalye gibi şeyler yapabilmektedir. O Kadir-i Mutlak ise odundan meyve yapıyor, yaprak ve çiçek çıkarıyor. Demek ki iş odunda değil, ustadadır. Aynı şekilde insanlar topraktan çömlek yapmakta, Sâni-i Kâinat ise topraktan insan yapmaktadır.
OLACAK İŞ DEĞİL!
Tavuk yumurtayı, yumurta da tavuğu yaptığı takdirde tavuk kendi kendini yapmış olur. Bu ise olacak iş değildir. Diğer canlılar da bu misâllere kıyas edilebilir.
BİR MUKAYESE
Şekerle elmayı mukayese ettikten sonra şeker fabrikasındaki gürültü ve haşmetle, elma ağacındaki sükunet ve tevazuya dikkat ediniz. Kendisinde küçük bir fazilet görünür görünmez gürültüsünden geçilmeyen insanlar bu misâldeki şeker fabrikasını andırır.
BAŞ PAZARI
Balina başından sinek başına kadar bütün başların sergilendiğini tahayyül etsek, bunlar içerisinde insan başını beğeniriz. Aynı şekilde, bütün eller sergilense, insan elini tercih ederiz. Ruhumuzun üstünlüğü zaten izah gerektirmeyecek açıklıktadır. Böyle en kıymettar cihazlarla techiz edilen insan, bu nimetlerin şükrünü ifa edemezse elbette ki hesabı çok çetin olacaktır.
KABUK İÇİNDE
Yumurta içindeki civcivin kâinattan habersiz olması gibi, biz de kâinat yumurtası içinde ahiretin keyfiyet ve mahiyetinden bihaber yaşıyoruz. Ölümle bu yumurtanın kabuğunu delmiş olacağız.
İSYAN
İnsanın sofrasıyla kedinin sofrasını mukayese ediniz. Buna rağmen, ikincisi büyük bir memnuniyet gösterirken, birincisi isyan etmekte…
DÜNYA GEMİSİ
Dünya gemisi üzerinde her an seyahat eden insanın, ben âhirete gitmem, demesi ne kadar ahmakânedir. Bu gemi âhirete gitmektedir. Gitmemeye kudreti yeten var ise, buyursun aşağı insin.
KALP BAHÇESİ
Kalp bir bahçe gibidir. Onda mutlaka birşeyler bitecektir.
EKMEK PARASI İÇİN Mİ?
Bir kamyonumuz olduğunu ve bu kamyonun her gün sâdece kendi yakıt parasını ve tamirat masraflarını çıkardığını düşününüz. Bu takdirde yapacağımız iş, kendine hizmetin dışında bir kârı olmayan bu kamyonu faaliyetten menetmek olacaktır. Bizim sadece dünya işlerine, yani ekmek parasına çalışmamız da bu misâle benzer. Demek ki insan, beşerî ihtiyaçlarını te’min etmenin dışında bir işle uğraşmak üzere bu imtihan dünyasına gönderilmiştir.
Mehmed Kırkıncı

 

Hz. Adem’in Cennetten İhracı

Hz. Âdem’in (a.s.) Cennetten İhracı ve Bir Kısım İnsanların  Cehenneme Girmesi Hikmeti Nedir?

Bediüzzaman, Hz. Âdemin cennetten ihracını bir vazife olarak görüyor. Öyle bir vazife ile görevlendirilmiştir ki, beşerin terakki ve inkişafına sebep ve Cenab-ı Allah’ın isimlerine bir ayine olması işte o vazifenin neticesindedir. Eğer Hz. Âdem Cennette kalsaydı melek gibi makamı sabit kalacaktı, Hikmet-i İlahiye, insanların iman, itikat ve ubudiyetleri derecesinde layık olduğu en yüksek makamları kat etmek için, melaikelerin aksine insanın kabiliyetine uygun olan dünya gibi bir yeri yaratmış, malum günahla Hz. Âdem cennetten atılmıştır.

Hz. Âdem’in Cennetten atılmasına Cenab-ı Allah’ın bir hikmeti ve kaderin de bir hissesi olduğunu unutmamak gerekir. Çünkü insanın yaratmasındaki hikmet ve maksadın gerçekleşmesi de, ancak Hz. Âdem ve Havva’nın Cennetten dünyaya gelmeleriyle mümkün olmuştur.

“Demek, Hazret-i Âdem’in Cennetten ihracı ayn-ı hikmet ve mahz-ı rahmet olduğu gibi, küffârın da Cehenneme ithalleri haktır ve adalettir. Onuncu Sözün Üçüncü İşaretinde denildiği gibi, çendan kâfir az bir ömürde bir günah işlemiş; fakat o günah içinde nihayetsiz bir cinayet var. Çünkü küfür, bütün kâinatı tahkirdir, kıymetlerini tenzil etmektir ve bütün masnuatın vahdaniyete şahadetlerini tekziptir ve mevcudat aynalarında cilveleri görünen esmâ-i İlâhiyeyi tezyiftir. Onun için, mevcudatın hakkını kâfirden almak üzere, mevcudatın Sultanı olan Kahhâr-ı zül Celalin, kâfirleri ebedî Cehenneme atması ayn-ı hak ve adalettir. Çünkü nihayetsiz cinayet nihayetsiz azabı ister. -1-

İmam-ı Rabbani hazretleri de, “Cehennemde sonsuz olarak yanmak, küfrün karşılığıdır.” diyor.

Bir kişi imanın şartlarından birisini inkâr ederse, örneğin: kader veya melaikeye inanmasa doğrudan doğruya küfre girer. Çünkü Allah’ı, peygamberleri, Kitapları dolayısıyla imanın bütün şartlarını da inkâr etmiş olur. İman’ın şartları bir bütündür birini inkâr eden diğerlerini de inkâr etmiş oluyor.

“Sual: Kısa bir zamandaki küfre mukabil, hadsiz bir zaman Cehennemde hapis nasıl adalet olur?

Elcevap: Sene 365 gün hesabıyla, bir dakikada katl, 7 milyon 884 bin dakika hapis iktizası kanun-u adalet iken, bir dakika küfür bin katl hükmünde olduğundan, yirmi sene ömrünü küfürle geçiren ve küfürle ölen bir adam, kanun-u adaletle, 57 trilyon 201 milyar 200 milyon sene, beşerin kanun-u adaletiyle hapse müstehak olur. Elbette “Orada ebedî olarak kalacaklardır.”*1 adalet-i İlâhî ile veçh-i muvafakati bundan anlaşılıyor.

… Bir dakika küfür, bin bir esmâ-i İlâhîyi inkâr ve nukuşlarını tezyif ve kâinatın hukukuna tecavüz ve kemâlâtını inkâr ve hadsiz delâil-i vahdâniyeti tekzip ve şehadetlerini reddetmek olduğundan, kâfiri, bin seneden ziyade esfel-i sâfilîne atar, “Orada ebedî olarak kalacaklardır.*2 de, hapseder.”- 2-

Netice-i kelam, “Eğer Mâlik-i Mülke memlûk isen, Onun mülkü senindir, gör.” -3- vesselam.

Rüstem Garzanlı/Diyarbakır

Kamu Yöneticisi

24.10.2011

www.NurNet.org

KAYNAKLAR

1-Mektubat, 12 nci mektup

2-Lem’alar, 28 nci lem’a

3-Mektubat, 20 nci mektup

1-Nisâ Sûresi:4.169

2-Nisâ Sûresi : 4.169