Etiket arşivi: camia

Risale-i Nur Cemaati ile Camia Farkı Nedir?

Asrımızı ve gelecek asırları tenvir eden Bediüzzaman ve Kur’ân’ın manevî tefsiri olan Risale-i Nur eserleri, 80–90 sene önce verdiği müjdeler günümüzde bir bir ortaya çıkınca, bundan rahatsız olanlar, Bediüzzaman ve onun talebeleri üzerinde fitne fesat karıştırarak, estirdikleri kirli hava ile gündemi sıcak tutuyorlar.

Bir taraftan, Risale-i Nur eserlerini sadeleştirme hıyanetiyle uğraşanlar, diğer taraftan Risale-i Nur eserlerinde tahrifat yapılmış, asılsız sözlerle boş boğazlık yapanlar, bir diğer taraftan  Nur cemaatini siyasete ve camialarla karıştıranlar…

Risale-i nur’un müellifi Bediüzzaman diyor ki: “Bu durûs-u Kur’âniyenin dairesi içinde olanlar, allâme ve müctehidler de olsalar, vazifeleri, ulûm-u imaniye cihetinde, yalnız yazılan şu Sözlerin şerhleri ve izahlarıdır veya tanzimleridir. Çünkü çok emârelerle anlamışız ki, bu ulûm-u imaniyedeki fetvâ vazifesiyle tavzif edilmişiz. Eğer biri, dairemiz içinde nefsin enâniyet-i ilmiyeden aldığı bir hisle, şerh ve izah haricinde bir şey yazsa, soğuk bir muaraza veya nâkıs bir taklitçilik hükmüne geçer…”1 Sadeleştirmeye güzel bir cevap olsa gerek.

Risale-i nur eserlerinde tahrifat yapılmamıştır. Ancak baskıcı ve istibdatçı rejim tarafından verilen rahatsızlıklardan dolayı, tedbir olarak, bazı kelimeler Bediüzzaman tarafından kendi eliyle değiştirmiştir.

Mesela, eski Said dönemine ait içtimaî meselelerde geçen Kürdistan yerine; şarki Anadolu- 1923’ten sonra kullandığı Kürdi imzası yerine; Said-i Nursi, 1935’te Eskişehir mahkemesinde Kürdi lakabına şiddetle karşı gelmesi vs, vs,  benzeri tasarruflarda bulunan bizzat eserlerin müellifi Üstad Bediüzzaman’dır. Bu da onun en tabiî hakkıdır.

Siyaset meselesine gelince, Risale-i Nur cemaatinin siyasetle alakadar olmadığını gösteren birçok ispatlı delillerden bir delil, şöyle ki: Emirdağ’ında Hamza Emek ağabeyin yakınları belediye başkanlığı için aday olmasını isterler.  Hamza Emek, Üstad’ın görüşünü almak ister. Sabah erkenden Üstadın kapısını çalar.

Zübeyir Ağabey, Üstad’ın mesajını Hamza ağabeye aynen iletir:

“İzin yok kardeşim. Belediye başkanı olursan siyasetin olumsuzlukları cemaate fatura edilir. Aramıza fitne sokulur. Bizim müdahalemiz buraya kadar. Biz hizmette varız, ücrette yokuz!” der. İşte Risale-i Nur cemaatinin esası siyaset ve ücret değil, hizmettir. Bu esası korumak için, Bediüzzaman, “euzu billahi mine’ş-şeytani ve’s-siyase” demiş, şeytanın ve siyasetin şerrinden Allah’a sığınmıştır.

Bu kısadan da anlaşıldığı üzere Bediüzzaman ve talebeleri siyasetle uğraşmamışlar ve uğraşmıyorlar da. Siyasî ve gizli cemiyet kurmakla itham edilmiş veya ediliyorsa da, tamamen yalan ve iftiradan ibarettir. Cemaatten biri kendi hesabına siyasete girse, o kişi cemaati temsil edemez. Cemaat bir şahs-i manevidir. Kimsenin tekelinde değildir. Üstat bile bir talebedir. “ben bir ders kardeşinizim” demiş.  Nur cemaati bu güne kadar kimsenin vesayeti altına girmemiş, girmeye de tenezzül etmiyorlar.

Bediüzzaman hazretleri Risale-i Nur cemaati için şöyle diyor: “Evet, biz bir cemaatiz. Hedefimiz ve programımız; evvela kendimizi, sonra mil­letimizi, ebedî idamdan, daimî ve berzâhî münferit hapisten kurtarmak; vatandaş­larımızı anarşilikten ve serserilikten korumak ve iki hayatımızı imhaya sebep olan zındıkaya karşı Risale-i Nur’un çelik gibi hakikatleriyle kendimizi muhâfaza etmektir.”2

Keza “Evet, biz bir cemiyetiz ve öyle bir cemiyetimiz var ki, her asırda üç yüz elli milyon (şu anda 1.5 milyara yakın) dâhil mensupları var. Ve her gün beş defa namazla, o mukaddes cemiyetin prensiplerine kemâl-i hürmetle alâkalarını ve hiz­metlerini gösteriyorlar;  kudsî programıyla birbirinin yardımına, dualarıyla ve mânevî kazançlarıyla koşuyorlar. İşte biz, bu mukaddes ve muaz­zam cemiyetin efrâdındanız ve hususî vazifemiz de, Kur’ân’ın imânî hakikatlerini tahkîkî bir sûrette ehl-i imana bildirip, onları ve kendimizi idam-ı ebedîden ve dai­mî, berzâhî haps-i münferidden kurtarmaktır. Sair dünyevî ve siyâsî ve entrikalı cemiyet ve komitelerle ve bizim medâr-ı ithamımız olan cemiyetçilik gibi asılsız ve mânâsız gizli cemiyetle hiçbir münâsebetimiz yoktur ve tenezzül etmeyiz.”3

Risale-i Nur cemaatine bütün ehl-i iman dâhildir. Yani Kâbe’ye yönelen tüm mü’minlerin akidesi birdir. Haremeyn-i Şeri­feynde birleşiyorlar. Bütün peygamberlere iman esası ile reisleri Resûlüllah’dır. Maksat ve gayeleri, Kur’an-ı Kerim’i rehber, Sünnet-i Seniyyeye ittiba ve insanlara imanı dersleri vermektir. Zaten Cenab-ı Allah’ın emri de budur. Hucurat süresi, ayet 10’da şöyle buyurmuş, Mevla’mız! Mü’minler kardeştirler” Dolayısıyla Risale-i nur cemaatinin esası, gayesi mü’minler arasında uhuvveti, ihlâsı ve sadakati tesis etmektir.

Dolayısıyla, Risale-i nur cemaatinin meslek ve meşrebi tamamen imanı ve uhrevidir.  “Camia”larla karıştırmamak lazımdır. Camia her çeşit insanı bünyesinde barındıran, siyasetle meşgul olan, devlettin birçok kademelerinde memuriyet görevine talip olan bir topluluktan ibarettir.  Fethullah Gülen camiası bir örnek sayılabilir. Zaman zaman bu camiayı; Risale-i nur cemaatiyle ilişkilendirenler olsa da; meslek ve meşrep itibariyle birbirlerinden ayrıdırlar. Fethullah Gülen ve mensupları; hiçbir zaman nur cemaati ile yakın ilişkileri olmamıştır. Nur cemaati de; Gülen camiasına “müminler kardeştir.” Emriyle yaptıkları yanlışları için onlara acımış ve her zaman mesafeli durmuşlar.

Son günlerde Fethullah Gülen ve hükümet arasında meydana gelen üzücü hadiseden dolayı elbette, Nur cemaati de üzülmüştür. Üstadın dediği gibi;“beşer zulüm eder, kader adalet eder” kaidesiyle, otuz seneden beri nur cemaatini, Gülen camiasıyla karıştıranlar vardı. Vaki olan hadiseyle Nur cemaati, Gülen camiasından ayrı bir ekol olduğu ispat edilmiştir.

Rüstem Garzanlı/Diyarbekir

05.02.2014

 www.NurNet.org

KAYNAK

1- 29.cu mek.5.ci.des.şeytaniye

2-Şuâlar, sh. 317–318.

3-Tarihçe-i Hayat, sh. 400–401.

Gıybet ve Kuraklık

Gıybet odur ki: Gıybet edilen adam hâzır olsa idi ve işitse idi, kerahet edip darılacaktı. Eğer doğru dese, zâten gıybettir. Eğer yalan dese; hem gıybet, hem iftiradır. İki katlı çirkin bir günahtır. Mektubat (275)

Gıybet, katil gibidir. Demek gıybette öyle bir ferd bulunur ki, katil gibi bir zehr-i katilden daha muzırdır. Sözler ( 347 )

Yağmursuzluk bir musibettir ve cezâ-yı amel bir azabdır. Buna karşı ağlamakla ve hüzün ve kederle, niyaz ve hazînâne yalvarmakla ve pek ciddî nedâmet ve tövbe ve istiğfar ile karşılamak ve sünnet-i seniye dairesinde, bid’alar karışmadan, şerâitin tâyin ettiği tarzda dergâh-ı İlahiyeye ilticâ etmek ve duâ ve o hâle mahsus ubudiyetle mukâbele etmektir.

Hem böyle umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, -kısm-ı a’zâmı- tövbe ve nedâmet ve istiğfar etmekle def’olur.

Biz Risâle-i Nur şâkirdleri, dünyâya çok ehemmiyet vermediğimizden, dünyâya yalnız Risâle-i Nur için baktığımızdan, bu yağmursuzlukta dahi o noktadan bakıyoruz.Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )

Şu anda siyâset âleminde muhtelif karışıklıklar, bulanık sular, dalgalar, girdaplar meydana gelmektedir. Bu hâdiser ise insanın kalb ve ruhunu ve kalbini tesir altına almakla insanların ubudiyet ve ameline ciddi mânâda zarar vermektedir. Geniş daire olarak ya partisi veya meşrebinin aklı ile düşünüp bu konularda çenesini çalıştırmaktadır. Asıl olan âhiret meselesi arka planlara itilerek belki farz olan Namazını aksatmaktadır.

Eğer iman vesikasını sağlam elde etmezse kaybedecek. Ve bu asırda, maddiyyunluk taunuyla çoklar o davasını kaybediyor. Hattâ bir ehl-i keşf ve tahkik, bir yerde kırk vefiyattan yalnız birkaç tanesi kazandığını sekeratta müşahede etmiş; ötekiler kaybetmişler. Acaba bu kaybettiği davanın yerini, bütün dünya saltanatı o adama verilse doldurabilir mi? Asa-yı Musa ( 21 )

Âlem-i Ahvâl-i Türkiyeye baktığımızda ise; bu hâl üzerine her yerde konuşmalar olmaktadır. Yok o bunu yaptı.. bu bunu dedi.. netice ise her yerde Gıybet Sisi Oluşmaktadır!

Bu sem-i katl, toplumda hemen her yere sirâyet etmesi ile orada ervâh-ı hâbise temessül etmektedir. O ortamda ervâh-ı habiseye yemek oluşması sebebi ile ervâh-ı habiseler bu aralar baya göbek büyüttü.

Peki sadece bu kadar mı?

Tabiki değil. Gıybet umumi bir günah oluşturmakta. Bu günah ise Türkiye üzerinde büyük bir sis oluşturmaktadır. ALLAHIN RAHMETİ YERİNE GAZABINI CELBETMEKTE! “Günahımız Neticesi Kuraklık Başladı. Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )”

umumî musibetler, ekser nâsın hatasından geldiği cihetle, o insanların ekseri, -kısm-ı a’zâmı- tövbe ve nedâmet ve istiğfar etmekle def’olur. Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )

Burada üstadım imam Bediüzzaman reçeteyi sunuyor. Bu gıybet eden camiâlar gıybeti bırakmalı. Türkiyede kuraklık var. Rahmet kesildi ne yağmur ne kar.. millet yağmur duasına çıkmakta. Barajlar kurumakta suyu kesilmekte, tarlada tohumlar soğuktan donmakta..  

Risâle-i Nur Külliyâtının Lâhikalarına muvafık hareket edilerek düsturlarına riayet edilerek bu beladan halas olunabilir!

İnşâallah yakında benim de risalelerim iade edilecek, tam serbest ve intişarı küllîleşecek ve rahmet dahi tam olacak. Emirdağ Lahikası-1 ( 34 )

İşte o davayı kazandıracak olan hizmetleri ve yüzde doksanına o davayı kaybettirmeyen hârika bir dava vekilini o işde çalıştıran vazifeleri bırakıp ebedî dünyada kalacak gibi âfâkî malayaniyat ile iştigal etmek tam bir akılsızlık bildiğimizden, biz Risale-i Nur şakirdleri, her birimizin yüz derece aklımız ziyade olsa da ancak bu vazifeye sarfetmek lâzımdır diye kanaatımız var. Asa-yı Musa ( 21 ) 

Ey ehl-i Siyaset ve Ey Ehl-i Dine Hizmet etmek gayesinde olan kimseler! Aranızdaki niza’ı çabuk bertaraf ederek bu umumi gıybet hastalığını kaldırıp uhuvvetinizi temin ediniz!

Selam ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

www.NurNet.org