Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Bana Göre

Tecrübeli şeytan çaylak şeytana insanları nasıl yoldan çıkaracağına dair engin tecrübesini paylaşır. Üzerinde ısrarla durduğu tavsiyelerden biri “Hakikat” ,”samimiyet”, “sadakat”, “batıl”, “günah” kelimelerini sözlüklerden çıkarmalarını, bunların yerine “faydalı”, “iş görür”, “verimli”. “bana göre” kelimeleri koymasıdır. Böylece insanoğlu kendini aşan bir hakikatten uzaklaşacak kurgusal, uzafi ben merkezli bir dünya da yaşamaya başlayacaktır.

Aristo, taş yapıyı yapan ustaların taşları kesmek için birkaç hazır ölçü kullandıklarını görünce
– Bunlar esnemez mi? diye sormuş
Usta
– Esnerse binayı yapmak mümkün olmaz, diye cevap vermiş.

Aristo bu kez ustaya
– Esnerse ne yaparsın? demiş
Usta
– İşime bakarım.

Ne çok duyar olduk son günlerde “faydalı yı”, “bana göre” yi, “verimli yi”, “iş görür ü”.

Çaylak şeytan başarmış.

Çetin KILIÇ

Kaynak ; Barbar modern medeni

Son Kale Aile

Nev’-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cem’iyetli merkez ve en esaslı zenberek ve dünyevî saadet için bir Cennet, bir melce, bir tahassungâh ise; aile hayatıdır, maalesef ecnebi hesabına bu milletin can damarını kesmeye ve bozmaya çalışan el-hannas zındıklar dinamitini aileye koyuyor. Kimse kusura bakmasın karnemiz ortada, tesettürlü anne yanında gezen kızına bak(ma) , namaz kılan bir baba yanındaki delikanlıya bak, bu kadarla kalsa iyi, çok daha vahim bir o kadar üzücü olaylara şahit oluyoruz.

Bunlar bizim çocuklarımız ümmeti Muhammedin evlatları. Tesettüre riayetsizlikle başlayan, ibadetlerin terkiyle devam eden zındıka oyunu sefaheti getirdi, ihaneti getirdi durmadı, eşcinsellik kapımızda.

Maliye bakanı Tüsiad’la konuşuyor adamlar “İstanbul sözleşmesi yürürlüğe girmeli” diyorlar, ABD başkanı Lut kavmi çocuklarının hamisi olmuş, tehlikenin boyutunu anlatabiliyormuyum? Anneler anlı, sayanlı programları seyrede dursunlar, babalar at yarışı, top yarışına devam etsinler.

Çarşıda en büyük alana sahip dükkan sizce ne? Cevap : Makyaj malzemesi satan dükkan, uzunca bir pasajın tamamı bu malzemelerle dolu. (Eskiden kadınlarımızın ihtiyacı olmayan şeye şimdiki kadınlar niçin bu kadar çok ihtiyaç duyuyorlar?) Otuz yıl önce üç vilayetin ilçeleri ile beraber gelen günlük kargosu sadece bir minibüs ile taşınıyordu, bu günkü rakam, sadece bir markanın makyaj malzemesini getirmek için üç şehre değil bir ilçeye bir kamyon geliyor. Çok masum gibi geliyor ama o kamyonla ne geliyor, karne günü ruju, karne günü parfümü, karne günü takısı. Okul balolarında giyilen kıyafetlere girmiyorum. Durum böyle olunca eşcinsel paçavrası önünde öğrencileri ile fotoğraf çekilen öğretmen hiç şaşırtmasın bizleri, ecnebi adına bu milletin can damarları böyle kesiliyor.

İngiltere’ de ve ABD’ de “bu vücut benim” deyip ayağını kestiren, kolunu kestiren hatta sağır ve kör olmayı seçen bireyler var. Vücudunun her yerine dövme yaptırıyor yetmiyor gözünün beyazına dövme yaptırmış, alnından boynuz çıkartmış. Özgür birey yetiştiren batı bu durumda.

Bizde de çok masum diyemiyorum feminist grupların taşıdığı pankartları burada yazmaya utanıyorum, fırsatını bulsalar batıyı aratmazlar. Bu şeytanlara, bu Firavunlara, bu anarşistlere karşı ancak ve ancak İslamı yaşarsak, sünneti seniyeye sarılırsak, gençlerimizi, nesillerimizi bu kaleye sokarsak karşı durabiliriz, ailemizi bunlardan koruyabiliriz. Allah muhafaza en ufak ihmalimiz, vurdum duymazlığımızın bedelini ne bu dünyada ne ahirette veremeyiz.

Yenildik zamana ah demeyesin.
İlerde köşede iç çekmeyesin.
Bu nasihatımı es geçmeyesin.

Çetin Kılıç
Kaynak
Risale-i Nur Külliyatı

Özgürlük ve Tebliğ

Şeytan; Kelime manası “aşan” demektir, şeytan haddini aştı ve Allah’ın kullarını da bunun için kandırmaya, haddini aştırmaya çalışıyor. “Sınırsız” , “limitsiz” , bu kavramları çokça duyuyoruz, oysa insan sınırlı varlıktır, ilaç içerken bile sınırı aşarsan zehir olur. İnsan, yemek, içmek, giyinmek gibi herşey de sınırlı olmak zorunda, aksi halde şeytanın tuzağına düşmüş olur. Sevmenin sınırı olmalı, buğz etmenin sınırı olmalı, konuşmanın sınırı olmalı dolayısıyla kendi sınırları içinde kalmalı insan.

Sünnet biçimlendirilmiş davranış demektir. Oturmada, kalkmada sınır olmalı. Doğruluk adına tebliğ adına çıkmışsak bunlara dikkat edilmeli. Hikmet dolu, zorlamak ve zorlanmak için inmeyen Kuranı Kerimi anlatırken bile ses tonuna özen gösterilmeli, çok daha önemlisi karşı tarafa muhatabımıza anlatmaya çalışmakta bir haddi aşmak sınırı aşmaktır, zira kitabın muhatabı biziz, kendimiz, karşı tarafa geçtiğimiz anda batıyoruz. Başkasına anlatmak onu uyarmak, niyet böyle olunca tesir olmuyor, kendisini kurtulmuş başkası yanlış yolda zannedenler helak oldu.

Bunu alayım aktarayım yerine bunu alayım ve yaşayayım olmalı doğrusu bu. İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sav) inen ayetleri önce üzerinde sindirdi. Biz kendi hatalarımız yerine hep başkalarının hatalarını görüyoruz. Oysa melekler her şeyi kaydediyor, onlarla uğraşmayalım yargılayacak olan, sorgulayacak olan Allah (cc), biz kendi hatalarınızı düzelmeye çalışalım

Çetin Kılıç

Kaynak ; Hâlisane

Şefkat

Latifeler farklı kaynaklarda farklı isimlendirilse de Üstad Bediüzzaman latifeleri Vicdan, asab, his, akıl, heva, kuvve-i şeheviye, kuvve-i gadabiye, kalb, ruh ve sır şeklinde isimlendirmiştir.

Gelelim konumuza ; Allah insana koymuş olduğu latifelere had koymamıştır, şehvetini gadabını aklını, hevesini kullanmada kabiliyet noktasında sınır yok, şehvetiyle yüzlerce namusu pespaye edebilir, aklıyla en şiddetli canavardan daha fazla zararlı bir mahluk olabilir, diğer latifeler de hakeza. Bunlara had koyacak olan Allah’ın şeriatıdır. Taşkınlığa meyletmek isteyen kulun önüne haram, günah çıkar onu o fiilinden vaz geçirir, böylelikle toplum asayişi temin edilir, aksi halde dünya yaşanmaz bir hal alırdı, nitekim bazı coğrafyalarda bu örnekleri görmekteyiz. Şefkat bu latifelerden biridir bu latîfeyi Allah’ın istediği, öğrettiği şekilde kullanamazsak ruhumuz, kalbimiz ciddi yara alır, huzursuz ve mutsuz oluruz.

Etrafımızdaki savaşlar, ölenler, öksüz kalan, yetim kalan çocuklar, özürlü doğan ve yaşayan insanlar, çile çeken azab içinde kıvranan insanlar, vahşi hayatın içinde kalan masum hayvanlar, hastalar, hastalıklar, dahası çırpınan bi çareler. Bu şiddetli ve insanı üzen, teessür eden durum, sınırsız şefkat sahibi olan Allah (cc)’ın haşa şefkatini sorgular hale getiriyor, tamda bu burada kalbimizin imdadına Erhamürrâhimîn olan, Ahkemülhakimin olan, Haliki Kerim olan Hikmet sahibi, Rahmet sahibi Mevlam yetişiyor. Manen diyor ki:

Senin bu teesürün o Hakîm ve Rahimin hikmetini, rahmetini bir nevi tenkit hükmüne geçer. Rahmeti İlâhiyeden fazla şefkat olmaz. Onun hikmetinden daha mükemmel hikmet olmaz, asilerin cezalarını mazlumların mükafatlarını en iyi verecek O dur, sen bunu düşün, senin iktidarın dışında olan bu hadiselere Onun merhameti ve hikmeti ve adaleti ve Rububiyeti noktasında bakmalısın.

(Bir hikaye)
İki evladı olan babanın çocuklardan biri briket imal ediyor, diğeri ise çiftçilik yapıyormuş, baba işlerinin nasıl olduğunu sormuş, briket yapan
-Babacığım bu yıl yağmur yağmazsa briketler kurur bizde bol kazanç elde ederiz, demiş.

Diğer çiftçilik yapan çocuk ise
– Babacığım bu yıl bol bol yağmur yağarsa mahsuller çok olur bizde bol kazanç elde ederiz, demiş.

Bizim olaylardan şikayetimiz hikayede olduğu gibi nefsimizin arzularından kaynaklanıyor. Oysa olaylar hikmeti İlâhîyenin ezeli düsturu ile tanzim ediliyor, bizim arzumuz değil İnayeti ezelî’ye nin kanunu işliyor. Biz aklımızla dünyaya mühendislik yapmaya kalksak ya briketçiyi ya çiftçiyi mağdur etmek zorunda kalacaz, ama Rezzak olan Allah her ikisinin de rızkını bir şekilde veriyor. Zelzele bahsinde de gördüğümüz gibi o hadiselerin yüzlerce hayırlı neticeleri ve gayeleri var, zararlı tevehhüm ettiğimiz bir tek netice yüzünden o vazifeden vaz geçmek yüzlerce hayırlı neticeleri terk etmeye sebebiyet verir. Buda hikmete hakikate, Rububiyet’e muhalefet olur. Her dertlinin derdine yetişen Rahmanürrahim her biçarenin imdadına yetişen Rahmanürrahim ferdin hevesine göre değil hakiki menfaatine göre yardım eder. Bazen dünyada istediği cam parçasına mukabil ahirette bir elmas verir.

Nefsimiz sadece tiyatro sahnesini yahut kamera önünü görür, onların önünü arkasını göremez, filmde ızdırab içinde kıvranan biri hatta ölen öldürülen birinin, yönetmen “stop” dediğinde ızdırab çekerken gördüğümüzün neşe içinde, ölmüş olanın yaşadığını görüyoruz. Dünya da aynen böyledir, burada haline üzüldüğümüz birinin cennette Allah’ın rahmetine mazhar olabileceği çok muhtemel, nitekim şehit olan bazı insanların yüzlerinin çok mutlu bir hal aldığına şahit oluyoruz.
Yeter ki rıza göstermeyi, teslim olmayı bilelim. Her şey merkezinde.

Çetin Kılıç

Kaynak: Risale-i Nur

Türkiye Yüzyılı

Arif milletimiz sağ duygusuyla seçimini yaptı, şer odakların bir araya gelerek oluşturduğu gurubu al aşağı ederek, yetkiyi mütedeyyin insanlara verdi. Hürriyet, meşrûtiyet ve müsâvât diyerek Osmanlı’nın altını oyanlar benzer bir hikâyeyi özgürlük, demokrasi, özerklik vesaire diyerek bu seçimde de ortaya koydular.

Necip milletimiz ferasetiyle üzerine düşeni hakkıyla yerine getirdi. Şu çok iyi bilinmelidir ki, bu sonuç sadece seçim kararı alındıktan sonra yapılan çalışmaların neticesi değildir, bu sonuç ehli sünnet cemaatlerin, vakıfların, derneklerin yüz yıldır verdiği mücadelenin sonucudur. Ehli sünnet inancına sahip bu insanlar, şu parti veya bu parti için değil, İslam dininin dünyaya hakim olması en gür sedanın İslamın sedasının olması, Müslüman halkın eski savletine kavuşması, dünyaya barışın ve huzurun gelmesi için çalıştı kıyamete kadar da çalışacak. İnsanlar dünyada mesut olurken ahiretlerinide kurtarsın, Yaradanını bilsin Peygamber (sav)’i tanısın ve itaat etsin, kitabını okusun anlasın ve ona göre yaşasın. Duamız budur.

Bu davada atalarımız kan dökmüş şehit olmuş, şimdi onların torunları davanın erleri bu uğurda bu hedefte her kim varsa, bir damla ter döktü ise döküyorsa çalışıyor gayret ediyorsa daima duacısıyız, her daim yanındayız. Allah yar ve yardımcısı olsun.

Çetin Kılıç