Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Helaket ve Felaket Asrı

Bu asrın emsalsiz zulümlerine karşı Muhammed Ümmeti ne yapmalı? Peygamber efendimiz (sav) âhir zamananın hadiselerinden bahs edince sahabe efendilerimiz “Ya Rasûlullah bu zamana erişirsek ne yaparız” diye telaş etmişlerdir. Üstad Bediüzzaman, bu asrın emsalsiz ve fırtınalı maddî ve manevî şerlerine dikkat çekiyor.

“Şu asrın zulümatlı sahilinde”
Risale-i Nur gerek bu asrın, gerekse önümüzdeki asrın beşeriyetini fikir karanlıklarından kurtarıp, tenvir ve irşad edecektir. Üstad, şimalde koca bir devletin gençlik hevesatını elde ederek, bu asrı fırtınalarıyla saracağını söylüyor. Asrın vekili, Said-i Nursî, bu asrın muhtaç olduğu hakikatları , Nur Risalelerinde olduğunu söylüyor. “Tuh o asrın gayretsiz adamlarına!” denildiği zaman, yüzümüze tükürükleri gelmemek için veyahud silmek için yazılmıştır.” diyede ilave ediyor.

Bu asrın dehşetine karşı taklidî olan itikadın istinad kal’aları sarsılmış ancak tahkikî itikat ile muhafaza olunabilir. “Şu asrın bir düsturu olan eşedd-i zulüm ve eşedd-i istibdat “Böyle bir durum karşısında Risale-i Nur eserlerinden istifade etmezsek ne yapabiliriz ki? Risale-i Nur’un şahs-ı manevîsi, asrın içtimaî ve ruhî ve dinî hastalıklarını teşhis etmiş ve müzminleşmiş içtimaî illetleri tedavi edecek şekilde Kur’an-ı Hakîm’in hakikatlarını İlahî bir emirle, bu zamanda yaşayan bütün insanlara arzetmiştir. Bu asrın sağır kulakları dahi işitsin! En karanlık bir asrın kara kara içinde, zulmet zulmet içinde insanları Kur’andan çıkan Risale-i Nura muhtaçtır.

Ey ümmeti Muhammed!
Mevlâ-yı Azîminden, o zamanın ve o asrın fitne ve şerlerinden muhafazanı iste ve yalvar.” Bu asrın dehşetine karşı, taklidî olan itikadın istinad kal’aları sarsılmış ve uzaklaşmış ve perdelenmiş olduğundan; her mü’min, tek başıyla dalaletin cemaatle hücumuna mukavemet ettirecek gayet kuvvetli bir iman-ı tahkikî lâzımdır ki dayanabilsin, o yüzden Risâle-i Nur gibi bir Limana sığınma ihtiyacımız var.

Zira asrımızda kâinat fenleri ve maddî ilimler revaçta olup, yeni yetişen nesiller bu ilim ve fenleri okudukları; hem tabiiyyun ve maddiyyunun din ve maneviyat aleyhindeki neşriyatı; hem küfr-ü mutlak cereyanı ki, hiçbir din ve maneviyatı tanımayan ve Allah’a iman hakikatına karşı muaraza ederek dinsizliği neşreden, İslâmî fikri zedeleyen ve bütün beşeriyeti tehdid eden, yeni nesillere ve gençliğe imansızlık fikr-i küfrîsini aşılamak isteyen kitab, broşür, gazete gibi neşir vasıtalarının İslâm ve iman düşmanlarınca ön plâna alındığı böyle acib ve dehşetli bir zamanda elbette Risale-i Nur’a, okunmasına, neşredilmesine şiddetle ihtiyaç ve zaruret var.

Risale-i Nur asrın hususan bu zamanda ve bilhâssa dalaletten gelen gaflet-i umumiyede, siyaset ve felsefenin galebesinde ve enaniyet ve hodfüruşluğun heyecanlı asrında, kuru kafalı, müflis, felsefeci şeytanlarını gemlemiştir. Bu asrın bir hâssası şudur ki; hayat-ı dünyeviyeyi, hayat-ı bâkiyeye bilerek tercih ettiriyor. Yani kırılacak bir cam parçasını, bâki elmaslara bildiği halde tercih etmek bir düstur hükmüne geçmiş. Bu asrın hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli fakat cazibeli ve elîm fakat meraklı bir vaziyet almış ki; insanın ulvî latîfelerini, kalb ve aklını, nefs-i emmarenin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor.

Bu acib asrın bu acib hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’an-ı Mu’cizü’l-Beyan’ın tiryakmisal ilâçlarının naşiri olan Risale-i Nur dayanabilir. Bu acib asrın hayat-ı dünyeviyeyi ağırlaştırması ve yaşama şeraitini ağırlaştırıp çoğaltması ve hâcat-ı gayr-ı zaruriyeyi, görenekle tiryaki ve mübtela etmekle hâcat-ı zaruriye derecesine getirmesiyle, hayatı ve yaşamayı, herkesin her vakitte en büyük maksad ve gayesi yapmıştır. Bu hasta ve gaddar ve bedbaht asrın bela ve vebasından ve zulüm ve zulümatından en mücerreb bir kurtarıcı, Risale-i Nur’un mizanları ve muvazeneleriyle, neşrettiği nur olduğuna kırkbin şahid vardır.

Risale-i Nur, bu asrı ve gelecek asırları tenvir edecek olan bir mu’cize-i Kur’aniyedir. Asrın maymun taklidçiliğine varan şahsiyetsizliği önünde, ancak Risale-i Nur hakikatleri ile muhafaza oluruz. Bu acib madde ve dinsizlik asrında, nazarlar kısalmış; kalbler, fenalıklar ve kötülüklerle dolmuş; O asrın çarşısında alış-veriş dinsizlik elinde olacak, dinsizlik hükmedecek, din gayet ucuza düşecek ve İslâm’ın şeairi gizlenecek. Böyle bir zamanda Ey Risale-i Nur talebeleri! Sizler bu asrın birer hidayet serdarlarısınız.

Allah ümmeti Muhammedi âhir zaman fitnelerinden muhafaza etsin inşallah. Amin

Çetin KILIÇ

Kaynak; Risale-i Nur Külliyatı

Kızıl İcaz

Kızıl İcaz, Arapça mantık kitabı olan Süllem üzerine yapılmış bir şerhtir.
Süllem, XIII. yüzyılın büyük mantıkçısı Esîrüddin el-Ebheriye ait isagüci adlı kitabın manzum şeklidir. İsagüci Müslüman filozofların mantık üzerine yaptığı bağımsız eserlerin adıdır.
Üstad Bediüzzaman eski Said döneminde 46 yaşında iken 144 beyit olan bu kitabın 66 beytinin şerhini yapmıştır. Üstadın daha önceden yazdığı mantıkla alakalı talikatı da vardır. Üstad ayrıca Gelenbevi’nin burhanına bir şerh yazmış hatta ders vermiştir.
Üstad Bediüzzaman Kızıl İcaz için, çok icazlı çok veciz, müdakkik alimleri hayrette bırakacak bir eser yazdım, ismini “Kızıl İcaz” koydum diyor, özellikle Risale-i Nur talebelerinin alimler kısmının nazarına gösterilmesi gerekir diye de not düşüyor.
Okuyucuyu mantık noktasında hayret ve tahsinle dikkate sevk eden Kızıl İcaz namındaki mantık risalesi çok derindir, Üstadın kitaba Kızıl demesinin sebebi budur. Üstad böyle bir eseri sathi zihinleri dikkate alıştırmak ve zahire hüküm vermeye alışmış beyinleri tahkik ehli yapmak için kaleme aldığını söylüyor.

Yaygın bir şöh­rete sahip bulunan ve Osmanlı medrese­lerinde ders kitabı olarak okutulan es-Süllem’e ilk şerhi yine Ahdarî yazmıştır.
Osmanlı âlimlerinden Rifat Efendi tara­fından Vesîletü’l-îkân adıyla yapılmış bir Türkçe tercüme ve şerhi de bulu­nan eser, gerek müstakil olarak gerekse şerhleriyle birlikte birçok defa basılmış­tır.
Süllem ‘in Fransızca tercümesi de neşredilmiştir.

Üstad, Sülleme klasik mantığın ötesinde modern mantık katmıştır.
İstifade edilmesi tavsiye olunur.

Çetin KILIÇ

Bana Göre

Tecrübeli şeytan çaylak şeytana insanları nasıl yoldan çıkaracağına dair engin tecrübesini paylaşır. Üzerinde ısrarla durduğu tavsiyelerden biri “Hakikat” ,”samimiyet”, “sadakat”, “batıl”, “günah” kelimelerini sözlüklerden çıkarmalarını, bunların yerine “faydalı”, “iş görür”, “verimli”. “bana göre” kelimeleri koymasıdır. Böylece insanoğlu kendini aşan bir hakikatten uzaklaşacak kurgusal, uzafi ben merkezli bir dünya da yaşamaya başlayacaktır.

Aristo, taş yapıyı yapan ustaların taşları kesmek için birkaç hazır ölçü kullandıklarını görünce
– Bunlar esnemez mi? diye sormuş
Usta
– Esnerse binayı yapmak mümkün olmaz, diye cevap vermiş.

Aristo bu kez ustaya
– Esnerse ne yaparsın? demiş
Usta
– İşime bakarım.

Ne çok duyar olduk son günlerde “faydalı yı”, “bana göre” yi, “verimli yi”, “iş görür ü”.

Çaylak şeytan başarmış.

Çetin KILIÇ

Kaynak ; Barbar modern medeni

Son Kale Aile

Nev’-i beşerin hayat-ı dünyeviyesinde en cem’iyetli merkez ve en esaslı zenberek ve dünyevî saadet için bir Cennet, bir melce, bir tahassungâh ise; aile hayatıdır, maalesef ecnebi hesabına bu milletin can damarını kesmeye ve bozmaya çalışan el-hannas zındıklar dinamitini aileye koyuyor. Kimse kusura bakmasın karnemiz ortada, tesettürlü anne yanında gezen kızına bak(ma) , namaz kılan bir baba yanındaki delikanlıya bak, bu kadarla kalsa iyi, çok daha vahim bir o kadar üzücü olaylara şahit oluyoruz.

Bunlar bizim çocuklarımız ümmeti Muhammedin evlatları. Tesettüre riayetsizlikle başlayan, ibadetlerin terkiyle devam eden zındıka oyunu sefaheti getirdi, ihaneti getirdi durmadı, eşcinsellik kapımızda.

Maliye bakanı Tüsiad’la konuşuyor adamlar “İstanbul sözleşmesi yürürlüğe girmeli” diyorlar, ABD başkanı Lut kavmi çocuklarının hamisi olmuş, tehlikenin boyutunu anlatabiliyormuyum? Anneler anlı, sayanlı programları seyrede dursunlar, babalar at yarışı, top yarışına devam etsinler.

Çarşıda en büyük alana sahip dükkan sizce ne? Cevap : Makyaj malzemesi satan dükkan, uzunca bir pasajın tamamı bu malzemelerle dolu. (Eskiden kadınlarımızın ihtiyacı olmayan şeye şimdiki kadınlar niçin bu kadar çok ihtiyaç duyuyorlar?) Otuz yıl önce üç vilayetin ilçeleri ile beraber gelen günlük kargosu sadece bir minibüs ile taşınıyordu, bu günkü rakam, sadece bir markanın makyaj malzemesini getirmek için üç şehre değil bir ilçeye bir kamyon geliyor. Çok masum gibi geliyor ama o kamyonla ne geliyor, karne günü ruju, karne günü parfümü, karne günü takısı. Okul balolarında giyilen kıyafetlere girmiyorum. Durum böyle olunca eşcinsel paçavrası önünde öğrencileri ile fotoğraf çekilen öğretmen hiç şaşırtmasın bizleri, ecnebi adına bu milletin can damarları böyle kesiliyor.

İngiltere’ de ve ABD’ de “bu vücut benim” deyip ayağını kestiren, kolunu kestiren hatta sağır ve kör olmayı seçen bireyler var. Vücudunun her yerine dövme yaptırıyor yetmiyor gözünün beyazına dövme yaptırmış, alnından boynuz çıkartmış. Özgür birey yetiştiren batı bu durumda.

Bizde de çok masum diyemiyorum feminist grupların taşıdığı pankartları burada yazmaya utanıyorum, fırsatını bulsalar batıyı aratmazlar. Bu şeytanlara, bu Firavunlara, bu anarşistlere karşı ancak ve ancak İslamı yaşarsak, sünneti seniyeye sarılırsak, gençlerimizi, nesillerimizi bu kaleye sokarsak karşı durabiliriz, ailemizi bunlardan koruyabiliriz. Allah muhafaza en ufak ihmalimiz, vurdum duymazlığımızın bedelini ne bu dünyada ne ahirette veremeyiz.

Yenildik zamana ah demeyesin.
İlerde köşede iç çekmeyesin.
Bu nasihatımı es geçmeyesin.

Çetin Kılıç
Kaynak
Risale-i Nur Külliyatı

Özgürlük ve Tebliğ

Şeytan; Kelime manası “aşan” demektir, şeytan haddini aştı ve Allah’ın kullarını da bunun için kandırmaya, haddini aştırmaya çalışıyor. “Sınırsız” , “limitsiz” , bu kavramları çokça duyuyoruz, oysa insan sınırlı varlıktır, ilaç içerken bile sınırı aşarsan zehir olur. İnsan, yemek, içmek, giyinmek gibi herşey de sınırlı olmak zorunda, aksi halde şeytanın tuzağına düşmüş olur. Sevmenin sınırı olmalı, buğz etmenin sınırı olmalı, konuşmanın sınırı olmalı dolayısıyla kendi sınırları içinde kalmalı insan.

Sünnet biçimlendirilmiş davranış demektir. Oturmada, kalkmada sınır olmalı. Doğruluk adına tebliğ adına çıkmışsak bunlara dikkat edilmeli. Hikmet dolu, zorlamak ve zorlanmak için inmeyen Kuranı Kerimi anlatırken bile ses tonuna özen gösterilmeli, çok daha önemlisi karşı tarafa muhatabımıza anlatmaya çalışmakta bir haddi aşmak sınırı aşmaktır, zira kitabın muhatabı biziz, kendimiz, karşı tarafa geçtiğimiz anda batıyoruz. Başkasına anlatmak onu uyarmak, niyet böyle olunca tesir olmuyor, kendisini kurtulmuş başkası yanlış yolda zannedenler helak oldu.

Bunu alayım aktarayım yerine bunu alayım ve yaşayayım olmalı doğrusu bu. İslam Peygamberi Hazreti Muhammed (sav) inen ayetleri önce üzerinde sindirdi. Biz kendi hatalarımız yerine hep başkalarının hatalarını görüyoruz. Oysa melekler her şeyi kaydediyor, onlarla uğraşmayalım yargılayacak olan, sorgulayacak olan Allah (cc), biz kendi hatalarınızı düzelmeye çalışalım

Çetin Kılıç

Kaynak ; Hâlisane