Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Otobüs Seyahatlerinde Namaz

Diyanet İşleri Başkanlığı’nca 2014 yılında yaptırılan “Türkiye’de Dini Hayat Araştırması” hakkında gazetecilere bilgiler verildi. Araştırmaya göre nüfusunun yüzde 99,2’si Müslüman olan Türkiye’de her zaman vakit namaz kılanların oranının yüzde 42,5 olarak belirlendi, hiçbir zaman vakit namazı kılmayanların oranın ise yüzde 16,9 olduğu kaydedildi.

On iki günlük Zonguldak, Ankara, Kars, Bingöl, Sivas,İstanbul seyahatimde otobüslerin özellikle namaz için durduklarını görmedim, oysa mola yerlerinde çok güzel mescitler ve abdest alma yerleri yapılmış , mola saati namaz saatine denk geldiyse namazınızı kılabiliyorsunuz.

Burada dikkat etmek istediğim husus, namaz kılma oranının yüzde 42,5 olduğu ülkemizde böyle bir talebin karşılanmamasından ziyade otobüs yolcularının böyle bir talepte bulunmadıklarını gördüm. Rakamlara bakınca yolculardan yarıya yakını namaz kılıyor fakat namaz vaktinin çıkması pek kimseyi rahatsız etmiyor. Talep olmayınca arz da yapılmıyor.

Zaman zaman bu talepleri yapan yolcular olmuyor değil , fakat bu durumda bile ben namaz kılacağım , beni beş dakika beklermisin? Diyen yolcuya destek veren ne şoför ne muavin nede yolcuya rastlamak pek mümkün değil.

İstanbul’dan Kırklareli’ne giden otobüsten akşam namazı için Lüleburgaz terminalinde inen yolcuyu şoför beklemeyince saatte geç olduğu için yolcu Kırklareli’ne otobüs bulamadı geceyi Lüleburgaz’da geçirmek zorunda kaldı. Namazın önemini kavramış kazaya bırakmamak için o kadar sıkıntılara katlanan bir genç ve sadece beş dakika bile beklemeyen şoför ona sahip çıkmayan bir otobüs dolusu Müslüman.

Çetin KILIÇ

ehlisunnetinanci.com

Uzun zamandan beri ülkemiz ve İslam aleminde , Kur-an bize yeter diyen, ehli sünnet itikadına zarar vermek isteyen birileri , kamuoyunu fazlasıyla meşgul edip Müslümanların kafasını karıştırma gayreti içerisindeler.

Bu tehlikeye karşı,
http://ehlisunnetinanci.com

adlı bir site kurulmuş olup , ehli sünnet inancına yapılan saldırılara cevap veren videolar hazırlanıp , Müslümanların istifadesine sunulmuştur.

Emeği geçen kardeşlerimize teşekkür ediyoruz.

Allah say ve gayretlerini artırsın , hizmetlerini daim ve makbul etsin. Amin.

Çetin Kılıç

Namazın Önemi Ve Eda Zamanı

Çevremizde bazı Müslümanların namaz kıldıkları halde kendince mazeretlerle namazlarını vaktinde kalmadıklarına şahit oluyoruz oysa,
Namaz, terkedilmesi ve -geciktirmeyi câiz kılan meşru bir mazeret bulunmaksızın- vaktinde edâ edilmeyip, kazaya bırakılması, en büyük günahlardan biridir. Bu itibarla, her Müslümanın beş vakit namazını vakti içinde edâ etmesi; geciktirmeyi caiz kılan meşru bir mazeret olmadıkça, hiçbir vaktin namazını kazaya bırakmaması gerekir.

Namazını meşru bir mazeret sebebiyle vakti içinde edâ edemeyip, daha sonra kaza eden kişi dinen sorumlu olmaz. Fakat meşru bir mazeret olmadığı halde namazlarını vaktinde edâ etmeyenler, daha sonra bunları kaza etmekle emri, vakti içinde yerine getirmeme sorumluluğundan kurtulmuş olmazlar.

Namazın terki için, dinimizde hiçbir mazeret yoktur. Geciktirilmesi (kazaya bırakılabilmesi) için dinin meşru saydığı mazeret ise, unutma ve uyku gibi şuur dışı haller ile, o anda (vakti içinde) edâ edebilme imkanının bulunmayışından ibarettir.
Edâ imkânı varsa fiilî savaş hali bile, namazı kazaya bırakmayı meşru kılan bir mazeret değildir.
Abdest alamayanın teyemmümle, ayakta duramayan veya oturamayanın yattığı yerde, sadece başı ile ima ederek namazını edâ etmesi mümkündür. O halde, aklı başında ve edâ imkanı olan bir Müslümana namazı kazaya bırakmak için meşru bir mazeret, söz konusu değildir. Bu itibarla, bir namazı kaza etmekle borç ödenmiş olursa da, mazeretsiz vaktinde edâ etmemenin sorumluluğu kalkmış olmaz.
Risalei Nur müellifi Bediuzzaman Hazretleri’nin  Namazın önemini anlatan sözlerine kulak verelim.
   Arkadaş!
Namaz, kul ile Allah arasında yüksek bir nisbet ve ulvî bir münasebet ve nezih bir hizmettir ki, her ruhu celb ve cezbetmek namazın şe’nindendir.
Namaz, Hâlık-ı Zülcelal tarafından her yirmidört saat zarfında tayin edilen vakitlerde manevî huzuruna yapılan bir davettir.
Bu davetin şe’nindendir ki, her kalb kemal-i şevk ve iştiyakla icabet etsin.
Ve mi’racvari olan o yüksek münacata mazhar olsun.
   Namaz, kalblerde azamet-i İlahiyeyi tesbit ve idame ve akılları ona tevcih ettirmekle adalet-i İlahiyenin kanununa itaat ve nizam-ı Rabbanîye imtisal ettirmek için yegâne İlahî bir vesiledir.
Zâten insan medenî olduğu cihetle, şahsî ve içtimaî hayatını kurtarmak için, o kanun-u İlahîye muhtaçtır.
O vesileye müraat etmeyen veya tenbellikle namazı terkeden veyahut kıymetini bilmeyen; ne kadar cahil, ne derece hâsir, ne kadar zararlı olduğunu bilâhere anlar, ama iş işten geçer.

Biz kısacık hayat-ı dünyeviyeye yirmiüç saatı sarfedip, beş farz namaza kâfi gelen bir saati, pek çok uzun olan hayat-ı uhreviyemize sarfetmezsek; ne kadar hilaf-ı akıl bir hata ve o hatanın cezası olarak hem kalbî, hem ruhî sıkıntıları çekmek ve o sıkıntılar yüzünden ahlâkını bozmak ve me’yusane hayatını geçirmek sebebiyle, değil terbiye almak, belki terbiyenin aksine gitmekle ne derece hasaret ederiz, kıyas edilsin.

Namazı terk eden adam, Sultan-ı Ezel ve Ebed’in raiyeti hükmünde olan mevcudatın hukukuna ehemmiyetli bir tecavüz ve manevî bir zulüm eder.

Bir tek saat, beş vakit namaza abdestle kâfi gelir.
Acaba yirmiüç saatini şu kısacık hayat-ı dünyeviyeye sarfeden ve o uzun hayat-ı ebediyeye bir tek saatini sarfetmeyen; ne kadar zarar eder, ne kadar nefsine zulmeder, ne kadar hilaf-ı akıl hareket eder.

Namazda ruhun ve kalbin ve aklın büyük bir rahatı vardır.
Hem cisme de o kadar ağır bir iş değildir.
Hem namaz kılanın diğer mubah dünyevî amelleri, güzel bir niyet ile ibadet hükmünü alır.
Bu surette bütün sermaye-i ömrünü, âhirete mal edebilir.

   Namazın manası, Cenab-ı Hakk’ı tesbih ve ta’zim ve şükürdür.

Bir nevi Mi’rac hükmünde olan namazın hakikatı; sâbık temsilde bir nefer, mahz-ı lütuf olarak huzur-u şâhaneye kabulü gibi; mahz-ı rahmet olarak Zât-ı Celil-i Zülcemal ve Mabud-u Cemil-i Zülcelal’in huzuruna kabulündür.

Acaba bu misafirhane-i dünyada âciz ve fakir kalbine kut ve gına ve elbette bir menzilin olan kabrinde gıda ve ziya ve herhalde mahkemen olan Mahşer’de sened ve berat ve ister istemez üstünden geçilecek Sırat Köprüsü’nde nur ve burak olacak bir namaz, neticesiz midir veyahut ücreti az mıdır?

   Eğer desen: “Beni namazdan ve ibadetten alıkoyan ve fütur veren öyle lüzumsuz şeyler değil, belki derd-i maişetin zarurî işleridir.” Öyle ise ben de sana derim ki: Eğer yüz kuruş bir gündelik ile çalışsan; sonra biri gelse, dese ki: “Gel on dakika kadar şurayı kaz, yüz lira kıymetinde bir pırlanta ve bir zümrüt bulacaksın.” Sen ona: “Yok, gelmem.
Çünki on kuruş gündeliğimden kesilecek, nafakam azalacak” desen; ne kadar divanece bir bahane olduğunu elbette bilirsin.

Namazı terk eden ne kadar büyük bir hasaret eder, ne kadar ehemmiyetli bir serveti kaybeder.

Eğer namaz kılmazsan, senin o günkü âlemin zulümatlı ve perişan bir halde gider, senin aleyhinde âlem-i misalde şehadet eder.

Eğer namazı kılsan, o namazın ile o âlemin Sâni’-i Zülcelal’ine müteveccih olsan; birden, sana bakan âlemin tenevvür eder.
Âdeta namazın bir elektrik lâmbası ve namaza niyetin, onun düğmesine dokunması gibi, o âlemin zulümatını dağıtır ve o herc ü merc-i dünyeviyedeki karmakarışık perişaniyet içindeki tebeddülat ve harekât, hikmetli bir intizam ve manidar bir kitabet-i kudret olduğunu gösterir.

   Sâni’-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabb-ül Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebed’in marziyat-ı Rabbaniyesi olan İslâmiyet’in -başta namaz olarak- esasatını, cin ve inse hediye getirmiştir ki; o marziyatı anlamak, o kadar merak-aver ve saadet-averdir ki, tarif edilmez.
Çünki herkes, büyükçe bir veliyy-i nimet, yahut muhsin bir padişahının uzaktan arzularını anlamağa ne kadar arzukeş ve anlasa ne kadar memnun olur.

Beş vakit namazı kılmak, yedi kebairi terketmek; ne kadar az ve rahat ve hafiftir.
Neticesi ve meyvesi ve faidesi ne kadar çok mühim ve büyük olduğunu; aklın varsa, bozulmamış ise anlarsın.

Allah (cc)’nin bir hediyesi ,huzuruna kabulu ,bütün ibadetlerin fihristesi ,canlı cansız bütün varlıkların ibadetletinin Allah’a arzı olan namazı en iyi şekilde eda edip Rızayi İlahiye’ye mazhar olmak duasıyla muhabbetle kalın.

Çetin KILIÇ

kaynak; Risalei Nur Külliyatı
sorularlaislamiyet

Asıl Vazife

Risale-i Nur talebesi iyiliği emretmek, kötülükten men etmekle vazifeli şahıstır. Bu eşsiz eseri , hakikatlarle dolu bu eseri başta kendimiz ve çevremizdeki insanların imanına kuvvet vermek adına anlatmalı, bir adım öteye götürüp onların da okuyup çevresine anlatmalarını temine çalışmalıyız.

İçtimai hayatta çeşitli dert ve sıkıntılarla boğuşan, sefalete girmiş, ahiretini düşünmeyen, felsefe bataklığına düşmüş insanlara bunu anlatmak oldukça güç bir vazife olmakla beraber, alevlerin içinde yanan bu kardeşlerimize yardım etmek bu asırda asli görevimizin başında gelmektedir.

Bunun icin muhatabın bu durumu akıldan çıkarılmamalıdır.  Azami hassasiyet azami itina göstermeli. Bu vazifenin yerine getirilmesi için öncelikle   onu anlamaya çalışmalıyız. Kınamak şöyle dursun onu cehenneme hızla yuvarlanmaktan nasıl kurtarabilirim diye uykularımız kaçmalı. Bir yolunu şaşırmış gördünmü kınama , zira doğru yolu kendin bulmuş değilsin. Onunla iletisime gecip. dürüst bir şekilde duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeliyiz.

Samimi yaklaşmalıyız.
Güven , açıklık , içtenlik ve doğallıkla muhatabımıza itimat edeceği bir zemin oluşturmalıyız.

Örneklemelerde bunlara dikkat etmeliyiz.
-İnsan beyni gördüklerini, duyduklarını olduğu gibi depolamaz, bazı yerlerini eksiltip çoğaltarak depolar.
-İnsanlar kazanmaktan çok kaybetmemek isterler.
-İnanç kolay kolay değişmez ama davranış değişirse inanç sorgulanmaya başlar, zamanla davrandığı şekle göre inanmaya başlar.
-Bulundugumuz ortamın yaydığı hava davranış şeklimizi belirler , örnek kütüphanede sessiz olurken maçta , stadda olabildiğince bağırır çağırırız.

Uyumlu olmaya dikkat göstermeli.
Aynı ses tonu aynı hizada konuşmaya özen göstermeliyiz. İnsanlar ne istediğini bilmeyebilir ama ne istemediklerini çok iyi biliyorlar, kırmızı çizgileri aşmamak gerek.
Cazip bir öneriden çok duygularını anlayıp zihnin haritasını keşfetmek fayda sağlayacaktır. Bütün bunlar bize şunu gösteriyorki.

Öncelikle kendimiz numunei imtisal bir mümin olmalıyız , oturma, kalkma , giyim kuşam, saygı, edep , dürüstlük , erdemlik gibi insan olmanın tüm vasıflarını üzerimizde taşımalıyız. Ailemiz ve çoluk çocuğumuzun da bu çizgide olmasına özen göstermeliyiz. Dava adamı ruhunu hiç bir zaman kaybetmemeli , bu enerjiyi etrafımıza yaymaya çalışmalıyız.

Yedi milyarlık dünya nüfusunun sadece iki milyarı müslüman , beş milyar insan kainatın sahibi olan Allah’ın son dini islamı, son Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (sav) efendimizi son kitap Kuran-ı Kerimi bilmiyor tanımıyor. Bilmenin getirdiği sorumluluğumuzun farkında olup bu uğurda mesai sarfetmeli, diğer insanlar gibi olmamalıyız.

Allah hizmetten geri bırakmasın gayretimizi artırsın. Ali Uçar abi Amanya’da yılda dörtyüz konferans veriyormuş, Abi bu kadar kendinizi yormasanız diyen kardesimize pencerenin önünden geçen insanlari göstererek, 

-kardeşim bunlar cehenneme koşarken ben nasıl rahat olabilirim.

Ali Uçar abi gibi tüm abilerin say ve gayretleri ortada, üstadımız sağlığında otuz ülkeden fazla ülkeye kitap göndermiş.  Bu iletişim asrında bizler her mahalleye, her okula, her eve , her gönüle girmeliyiz.

Kuran hakikatlerinin girmedigi bir kıl çadır dahi kalmamalı ki Peygamberimiz (sav)’in “Onlar benim kardeşlerimdir” hadisi şerifine mazhar olan ümmet olabilelim. Dua edelim.

Çetin Kılıç

Kırklareli Bediüzzaman Mevlid Gerçekleştirildi

Kuran tilavetiyle başlayan, okunan mevlidden bölümlerle devam eden Kırklareli Bediüzzaman Mevlidinde İl müftüsü Hüseyin Demirtaş konuşmasında şöyle dedi. “Üstad Bediüzzaman büyük bir insandı bedel ödemiştir, kahır çekmiştir. Neşretmiş olduğu Risale-i Nurları tahrip edenler oldu bozanlar oldu sahtesini basanlar oldu Neden? Çünkü çok kıymetli idi, kıymetli şeylerin sahtesi yapılır. Bunlar kendilerine nurcu dediler fakat narcı çıktılar.

Müslüman fark edendir halkla batılı ayırandır. Kuran’ı Kerimde Allah (cc) “hakka batıl elbisesi giydiriyorsunuz.” Buyuruyor. Deccal asrındayız, tenekeyi boyayıp altın diye satıyorlar. Üstad Osmanlı’nın yıkılışının çöküşünün olduğu zamanda ortaya çıkmıştır. İşaretül icaz eserinde Kuran’ı Kerimi Peygamberin(sav) yazdığını söyleyenlere cevap vermiştir. Kuran’ı Kerim’in belagatını icaz ve iğcazını anlatmıştır.

Allah’ın rahmetinin izlerine baktırarak arzda dirilişi göstermiştir. “Dirilen kurbağa” google yazın öldükten sonra dirilmeyi görebilirsiniz. Üstad akılla zihni buluşturuyor. Bir çok alim üstadın gizli hayranıdır Okunması gereken üç şey vardır bunlar kainat, insanın kendisi ve Kuran’ı Kerim dir. Kuran’ı Kerimden ayetlerinden örneklerle Hakkın dilini halkın diline getiriyor. Alimi mürşit koyun gibidir kuzusuna süt verir. Üstadımız da Alimi Mürşittir.

“Bütün hocaların Üstadın kitaplarını okuması vaciptir”

Ateizme cevap için okumalıdır, asrın sefahati için okumalıdır, hizmet edebilmek için okumalıdır.

Üstad talebeleriyle birlikte birinci dünya savaşına katılmış ve esir düşmüştür. Diyanet ,Üstadı ve eserlerini her zaman tastik etmiş sena etmiştir. Üstadı seviyorum , takdir ediyorum, yolundan gidenlere saygı duyuyorum. Farklı tarikatlarımız olabilir yeterki ümmet bilinci taşısınlar. Kıblemiz bir davamız bir olsun. Süleyman Tunahan hazretleri ,Mehmet Zahit Kotku hazretleri hepsi kendi zamanlarinda rollerini oynadılar hepsinden Allah razı olsun şimdi sıra bizde.”

Abdülhamit Oruç Hocamız’da
Kuran’ı Kerimde ilk kelime, İkra olması, kitaplara iman, gerçek alimler peygamberlerin varisleridir. Tüm bunlar bize ilmin önemini anlatmaktadır kalemle yapılmasıni teşvik ettiğini Kuran’ı Kerim’den örnekler vererek açıkladı. Bediüzzaman hazretleri kılıçla değil ilimle hizmet etmiştir. İslam dini alimlerin mürekkebini şehitlerin kanından üstün tutarak ilmin önemini belirmiştir.
Allah (cc) her asrın başında dini anlatacak ümmeti irşad edecek bidatlardan ayıklayacak alimler göndermiştir.

Osmanlı Viyana kapılarına kadar dini götürdü her şeyin zevali vardır. Bazı şeylerin bozulmasıyla hıristiyan ve yahudiler hakim oldular müslümanların arasını bozdular namaz kılmayan müslümanlar oldu Sünnilerle Araplar’ın arasını açtılar. Darvinizm, materyalist gibi fikirlerle müslümanların kafalarını karıştırdılar. İlmin hak ve batılı vardır. Karl marks işçileri harekete geçirerek ateist fikirlerin dünyanın bir çok yerini etkisi altına aldırdı. Bununla yetinmediler dini cemaatleri bile bölerek parça parça ettiler. Böyle bir zamanda Süleyman Tunahan, Esat Coşan gibi zatlar çıktı bunlardan biri Bediüzzaman hazretleri idi.

Hakkı tavsiye etti, bunun için kuvvet kullanmadan şiddet kullanmadan. Her türlü zulme maruz kaldı. İslamın konuşulmasının yasak olduğu zamanlarda eserlerini ortaya koydu. Mücahittir kitaplari rafa kaldırıp. mavzerleriyle mücadele vermiştir esir düşmüş. Müelliftir yüz otuz parça kitap yazmıştır. Bu zamana uygun sekilde Kuran’ı Kerimi tefsir etmiştir. Hanımlara , gençlere hitaben kitaplar yazmıştır, tabiat risalesi, ihtiyar risalesi meyve risalesi , bu zamanın yaralarını tedavi etmiştir.

Pastör kuduz aşısını buldu o zaman buna ihtiyaç vardı aids hastalığı yoktu. Diyanet Risale-i nurlara sahip çıkmıştır. Üstad nereye saldırılmışsa orada olmuştur. Eskiden olduğu gibi hocanın söylediğine inanmıyor insanlar. Ben görmeden inanmam diyenlere Caminin mimarını gören yok ama eseri var diyerek eserden müessire götürmüştür. Kainat kitabını okumayı öğretmiştir.

Geniş bir katılımın olduğu Bediuzzaman mevlidinin ardından katılanlara kitap hediye edildi.

Çetin Kılıç