Etiket arşivi: Çetin Kılıç

Asıl Vazife

Risale-i Nur talebesi iyiliği emretmek, kötülükten men etmekle vazifeli şahıstır. Bu eşsiz eseri , hakikatlarle dolu bu eseri başta kendimiz ve çevremizdeki insanların imanına kuvvet vermek adına anlatmalı, bir adım öteye götürüp onların da okuyup çevresine anlatmalarını temine çalışmalıyız.

İçtimai hayatta çeşitli dert ve sıkıntılarla boğuşan, sefalete girmiş, ahiretini düşünmeyen, felsefe bataklığına düşmüş insanlara bunu anlatmak oldukça güç bir vazife olmakla beraber, alevlerin içinde yanan bu kardeşlerimize yardım etmek bu asırda asli görevimizin başında gelmektedir.

Bunun icin muhatabın bu durumu akıldan çıkarılmamalıdır.  Azami hassasiyet azami itina göstermeli. Bu vazifenin yerine getirilmesi için öncelikle   onu anlamaya çalışmalıyız. Kınamak şöyle dursun onu cehenneme hızla yuvarlanmaktan nasıl kurtarabilirim diye uykularımız kaçmalı. Bir yolunu şaşırmış gördünmü kınama , zira doğru yolu kendin bulmuş değilsin. Onunla iletisime gecip. dürüst bir şekilde duygu ve düşüncelerimizi ifade etmeliyiz.

Samimi yaklaşmalıyız.
Güven , açıklık , içtenlik ve doğallıkla muhatabımıza itimat edeceği bir zemin oluşturmalıyız.

Örneklemelerde bunlara dikkat etmeliyiz.
-İnsan beyni gördüklerini, duyduklarını olduğu gibi depolamaz, bazı yerlerini eksiltip çoğaltarak depolar.
-İnsanlar kazanmaktan çok kaybetmemek isterler.
-İnanç kolay kolay değişmez ama davranış değişirse inanç sorgulanmaya başlar, zamanla davrandığı şekle göre inanmaya başlar.
-Bulundugumuz ortamın yaydığı hava davranış şeklimizi belirler , örnek kütüphanede sessiz olurken maçta , stadda olabildiğince bağırır çağırırız.

Uyumlu olmaya dikkat göstermeli.
Aynı ses tonu aynı hizada konuşmaya özen göstermeliyiz. İnsanlar ne istediğini bilmeyebilir ama ne istemediklerini çok iyi biliyorlar, kırmızı çizgileri aşmamak gerek.
Cazip bir öneriden çok duygularını anlayıp zihnin haritasını keşfetmek fayda sağlayacaktır. Bütün bunlar bize şunu gösteriyorki.

Öncelikle kendimiz numunei imtisal bir mümin olmalıyız , oturma, kalkma , giyim kuşam, saygı, edep , dürüstlük , erdemlik gibi insan olmanın tüm vasıflarını üzerimizde taşımalıyız. Ailemiz ve çoluk çocuğumuzun da bu çizgide olmasına özen göstermeliyiz. Dava adamı ruhunu hiç bir zaman kaybetmemeli , bu enerjiyi etrafımıza yaymaya çalışmalıyız.

Yedi milyarlık dünya nüfusunun sadece iki milyarı müslüman , beş milyar insan kainatın sahibi olan Allah’ın son dini islamı, son Peygamberi Hazreti Muhammed Mustafa (sav) efendimizi son kitap Kuran-ı Kerimi bilmiyor tanımıyor. Bilmenin getirdiği sorumluluğumuzun farkında olup bu uğurda mesai sarfetmeli, diğer insanlar gibi olmamalıyız.

Allah hizmetten geri bırakmasın gayretimizi artırsın. Ali Uçar abi Amanya’da yılda dörtyüz konferans veriyormuş, Abi bu kadar kendinizi yormasanız diyen kardesimize pencerenin önünden geçen insanlari göstererek, 

-kardeşim bunlar cehenneme koşarken ben nasıl rahat olabilirim.

Ali Uçar abi gibi tüm abilerin say ve gayretleri ortada, üstadımız sağlığında otuz ülkeden fazla ülkeye kitap göndermiş.  Bu iletişim asrında bizler her mahalleye, her okula, her eve , her gönüle girmeliyiz.

Kuran hakikatlerinin girmedigi bir kıl çadır dahi kalmamalı ki Peygamberimiz (sav)’in “Onlar benim kardeşlerimdir” hadisi şerifine mazhar olan ümmet olabilelim. Dua edelim.

Çetin Kılıç

Kırklareli Bediüzzaman Mevlid Gerçekleştirildi

Kuran tilavetiyle başlayan, okunan mevlidden bölümlerle devam eden Kırklareli Bediüzzaman Mevlidinde İl müftüsü Hüseyin Demirtaş konuşmasında şöyle dedi. “Üstad Bediüzzaman büyük bir insandı bedel ödemiştir, kahır çekmiştir. Neşretmiş olduğu Risale-i Nurları tahrip edenler oldu bozanlar oldu sahtesini basanlar oldu Neden? Çünkü çok kıymetli idi, kıymetli şeylerin sahtesi yapılır. Bunlar kendilerine nurcu dediler fakat narcı çıktılar.

Müslüman fark edendir halkla batılı ayırandır. Kuran’ı Kerimde Allah (cc) “hakka batıl elbisesi giydiriyorsunuz.” Buyuruyor. Deccal asrındayız, tenekeyi boyayıp altın diye satıyorlar. Üstad Osmanlı’nın yıkılışının çöküşünün olduğu zamanda ortaya çıkmıştır. İşaretül icaz eserinde Kuran’ı Kerimi Peygamberin(sav) yazdığını söyleyenlere cevap vermiştir. Kuran’ı Kerim’in belagatını icaz ve iğcazını anlatmıştır.

Allah’ın rahmetinin izlerine baktırarak arzda dirilişi göstermiştir. “Dirilen kurbağa” google yazın öldükten sonra dirilmeyi görebilirsiniz. Üstad akılla zihni buluşturuyor. Bir çok alim üstadın gizli hayranıdır Okunması gereken üç şey vardır bunlar kainat, insanın kendisi ve Kuran’ı Kerim dir. Kuran’ı Kerimden ayetlerinden örneklerle Hakkın dilini halkın diline getiriyor. Alimi mürşit koyun gibidir kuzusuna süt verir. Üstadımız da Alimi Mürşittir.

“Bütün hocaların Üstadın kitaplarını okuması vaciptir”

Ateizme cevap için okumalıdır, asrın sefahati için okumalıdır, hizmet edebilmek için okumalıdır.

Üstad talebeleriyle birlikte birinci dünya savaşına katılmış ve esir düşmüştür. Diyanet ,Üstadı ve eserlerini her zaman tastik etmiş sena etmiştir. Üstadı seviyorum , takdir ediyorum, yolundan gidenlere saygı duyuyorum. Farklı tarikatlarımız olabilir yeterki ümmet bilinci taşısınlar. Kıblemiz bir davamız bir olsun. Süleyman Tunahan hazretleri ,Mehmet Zahit Kotku hazretleri hepsi kendi zamanlarinda rollerini oynadılar hepsinden Allah razı olsun şimdi sıra bizde.”

Abdülhamit Oruç Hocamız’da
Kuran’ı Kerimde ilk kelime, İkra olması, kitaplara iman, gerçek alimler peygamberlerin varisleridir. Tüm bunlar bize ilmin önemini anlatmaktadır kalemle yapılmasıni teşvik ettiğini Kuran’ı Kerim’den örnekler vererek açıkladı. Bediüzzaman hazretleri kılıçla değil ilimle hizmet etmiştir. İslam dini alimlerin mürekkebini şehitlerin kanından üstün tutarak ilmin önemini belirmiştir.
Allah (cc) her asrın başında dini anlatacak ümmeti irşad edecek bidatlardan ayıklayacak alimler göndermiştir.

Osmanlı Viyana kapılarına kadar dini götürdü her şeyin zevali vardır. Bazı şeylerin bozulmasıyla hıristiyan ve yahudiler hakim oldular müslümanların arasını bozdular namaz kılmayan müslümanlar oldu Sünnilerle Araplar’ın arasını açtılar. Darvinizm, materyalist gibi fikirlerle müslümanların kafalarını karıştırdılar. İlmin hak ve batılı vardır. Karl marks işçileri harekete geçirerek ateist fikirlerin dünyanın bir çok yerini etkisi altına aldırdı. Bununla yetinmediler dini cemaatleri bile bölerek parça parça ettiler. Böyle bir zamanda Süleyman Tunahan, Esat Coşan gibi zatlar çıktı bunlardan biri Bediüzzaman hazretleri idi.

Hakkı tavsiye etti, bunun için kuvvet kullanmadan şiddet kullanmadan. Her türlü zulme maruz kaldı. İslamın konuşulmasının yasak olduğu zamanlarda eserlerini ortaya koydu. Mücahittir kitaplari rafa kaldırıp. mavzerleriyle mücadele vermiştir esir düşmüş. Müelliftir yüz otuz parça kitap yazmıştır. Bu zamana uygun sekilde Kuran’ı Kerimi tefsir etmiştir. Hanımlara , gençlere hitaben kitaplar yazmıştır, tabiat risalesi, ihtiyar risalesi meyve risalesi , bu zamanın yaralarını tedavi etmiştir.

Pastör kuduz aşısını buldu o zaman buna ihtiyaç vardı aids hastalığı yoktu. Diyanet Risale-i nurlara sahip çıkmıştır. Üstad nereye saldırılmışsa orada olmuştur. Eskiden olduğu gibi hocanın söylediğine inanmıyor insanlar. Ben görmeden inanmam diyenlere Caminin mimarını gören yok ama eseri var diyerek eserden müessire götürmüştür. Kainat kitabını okumayı öğretmiştir.

Geniş bir katılımın olduğu Bediuzzaman mevlidinin ardından katılanlara kitap hediye edildi.

Çetin Kılıç

Risale-i Nur Talebelerine İkramı İlahi

Lüleburgaz bayanlar dershanesinde yapılan derslere iştirak eden üç bayan  kardeşimiz..!

Derslere katılmak, sadece dinlemekle yetinmiyorlar, daha fazla okumamız gerekli diyerek, dershaneden kitap götürüp evde okuyorlar , bununlada yetinmeyip bu ilim deryasının, bu iman hakikatlerinin tümünü içinde barındıran, ilk önce kendilerine , daha sonra yakınlarına daha faydalı olmak niyetiyle  evlerinin kitaplığında  birer  Risale-i Nur Külliyatının olmasını samimi bir iştiyakla arzu ediyorlar.

Fakat kısa zamanda külliyata sahip olmaları biraz zor gözüküyordu.

Kızlarımızın bu isteklerinin farkına varan ablalar konuyu meşveret edip “bu kızlarımıza birer kulliyat hediye edelim” diyorlar.

Bu işin maliyeti ne kadar tutar diye bana sordular bende araştırdım,bir kaç gün sonra sipariş verecektik.

Mahallade küçük bir iş yerim var, uzun süredir görmediğim bir arkadaşım ziyaretime geldi, sohbette “bende bir takım külliyat var münasip birisine verebilirsen getireyim” dedi,ben şaşırdım, mahallede fakir sorup para bırakanları, ödeyemeyecek durumda olanların borcunu ödeyenleri gördüm ama, bir gün önceki külliyat ihtiyacımızın ertesi gün gönderilmesi……

 Sesisimizi duyan ihtiyacımıza anında cevap veren Rabbimize sonsuz şükürler olsun.

Bir kardeşimizde konudan haberdar olunca   bu kardeslerimize bir külliyat hediye edeceğini söyledi.Bu kadar tevafuktan sonra ,ikramlara mazhar olan kardeşlerimize “Son zamanlarda ilginizi çekecek bir olay, bir rüya gördünüzmü?” Diye sorulduğunda kardeşlerimizden biri,

“Rüyamda risale okuyordum, bir ağacın altında yeşil bir yerdeydim, kalktım namaz kıldım ,güzel bir yerdi ,okuduğum sayfaları ben içimden okuyordum ama, sanki heryerden yankılı şekilde sesleri geliyordu.”

Diğer kardeşin gördüğü rüya

‘”Bende rüyamda açıklık bir yerdeyim etrafta hiç birşey yok sadece duvarlar var duvarların çevrelendiği bi arsa gibi bir yere giriyorum bir kolumun altında yarım ekmek var diğer kolumun altında risale var birden çok soğuk çıkıyor kar yağmaya başlıyor benim ayağımın altında buz tabakası oluşuyor aniden bir elin o anda bana uzandığını gördüm kim olduğunu göremeden uyandım.”

Diğer kardeşimizin gördüğü rüya ise

-“Rüyamda risale okuyup soru soruyorum cevap bekliyorum kim olduklarını bilmiyorum rüyamıda tam anlatamiyorum.”dediler.

Rüyasında bir çok kez Üstadımızı gördüğünü söyleyen kardeşimiz külliyatı almaya geldiğinde.

“Ben Allah’dan hiç bir zaman ev, araba ,para istemedim, hep ilim talep ettim ,risale-i nurları tanıdım sonra bu hakikatleri hakkıyla öğrenip yaşamayı istedim.Bu sabah namazından sonra elimi açtığımda” Yarabbi! Bana risalei nur külliyatına sahip olmayı nasip et ,diye dua ettim, daha gün batmadan Allah bu isteğimi kabul etti.Bu nasıl ikram Yarabbi çok şükür Allahı’m” Diyerek şaşkınlığını gizleyemeden yaşlı gözlerle kitapları kucakladı, evinin yolunu tuttu.

Çetin KILIÇ

Ruh Çağırma

Bir takım insanlar, bazı toplantılar düzenleyerek ruh çağırma seansları yapıyorlar, ortaya , üzerinde yirmi dokuz harf bulunan bir karton koyup bir kişinin ruhunu çağırıyorlar , ona bazı sorular soruyorlar, seansa katılanların parmaklarını değdirdiği bir fincanı o kartonun üzerindeki harflerde gezdirerek sorunun cevabını aldıklarını iddia ediyorlar.

Maalesef bu tür seanslara katılan , buradan duyduklarıyla hareket eden insanlar hatta müslüman kardeşlerimiz var. Üstad Bediuzzaman Hazretleri Risale-i Nur Külliyatında bu konuyu izah etmiştir.

“Bu mes’ele, felsefeden ve ecnebiden geldiği için ehl-i imana çok zararları olabilir ve çok sû’-i istimalâta menşe’ olmakla beraber içinde bir doğru olsa, on yalan karışıyor. Çünki doğruyu ve yalanı tefrik edecek bir mihenk, bir mikyas olmadığından ervah-ı habise ve şeytana yardım eden cinnîlerin bu vesile ile hem onun ile meşgul olanın kalbine ve hem de İslâmiyet’e zarar vermek ihtimali var.

Çünki maneviyat namına hakaik-i İslâmiyeye ve akide-i umumiyeye muhalif ihbarat oluyor. Ervah-ı habise iken kendilerini, ervah-ı tayyibe zannettirip belki kendilerine bazı büyük veliler namını verip, İslâmiyet’in esasatına muhalif sözlerle zarar vermeye çalışabilirler. Hakikatı tağyir edip, safdilleri tam aldatabilirler. Meselâ: Nasılki güneş, bir küçük cam parçasında ziyasıyla, hararetiyle, şekliyle görünüyor. Fakat o küçücük camın içindeki güneşin o küçücük timsali, kendi namına eğer konuşsa ve dese: Benim ziyam dünyayı istila ediyor, benim hararetim herşeyi ısıtıyor ve küre-i arzdan bir milyon defadan daha büyüğüm dese, ne derece hilaf-ı hakikat olduğu anlaşılır.

Aynen bu misal gibi: Bir peygamber, güneş gibi hakikî makamında iken o ispirtizmanın veyahut medyumluğun cam parçası hükmündeki istidadına göre bir cilvesinin tezahürü, o hakikat namına konuşamaz. Eğer konuşsa yüz derece muhalif olur. İspirtizmanın veya medyumluğun o mazhardaki cüz’î cilvesi, vahyin mazharı olan o manevî güneşin kudsî mahiyetine hiçbir cihetle kıyas olamaz. Çünki esfel-i safilîndeki bir cam parçası, manen a’lâ-yı illiyyînde olan o manevî güneşin hakikatını yanına getiremez. Getirmeye çalışmak da hürmetsizlikten başka birşey değildir.

Ancak onun makamına karib olmak için, Celaleddin-i Süyutî ve bir kısım evliyalar gibi seyr ü sülûk ile terakki ederek o manevî güneşin sohbetine mazhar olunur. Fakat böyle terakki, Risale-i Nur’un isbat ettiği gibi, Peygamber’in velayetiyle bir nevi sohbeti, kendi derecelerine göre ve kendi istidadları derecesinde olur. Fakat nübüvvet hakikatı, velayetten ne derece yüksek ise, ispirtizma vasıtasıyla veyahut terakkiyat-ı ruhiye cihetiyle mazhar olunan sohbet ve muhabere dahi, hiçbir cihette hakikî Peygamberle muhabereye yetişemeyeceğinden yeni ahkâm-ı şer’iyeye medar-ı ahkâm olamaz.

Evet dinden gelmeyen, belki felsefenin hassasiyetinden gelen celb-i ervah da; hem hilaf-ı hakikat, hem hilaf-ı edeb bir harekettir. Çünki a’lâ-yı illiyyînde ve kudsî makamlarda olanları esfel-i safilîn hükmündeki masasına ve yalanların yeri olan oyuncak tahtasına getirmek, tam bir ihanettir ve bir hürmetsizliktir. Âdeta bir padişahı, kulübeciğine çağırıp getirmek gibidir. Belki ayn-ı hakikat ve edeb ve hürmet ve istifade odur ki; Celaleddin-i Süyutî, Celaleddin-i Rumî ve İmam-ı Rabbanî gibi zâtların seyr ü sülûk-u ruhanîleri gibi seyr ü sülûk ile yükselerek o kudsî zâtlara yanaşmak ve istifade etmektir.

Rü’ya-yı sadıkada ervah-ı habise ve şeytan, peygamber suretinde temessül edemez. Fakat celb-i ervahta; ervah-ı habise, belki peygamberin lisanen ismini kendine takıp, sünnet-i seniyeye ve ahkâm-ı şer’iyeye muhalif olarak konuşabilir. Eğer bu konuşması şeriatın ahkâmına ve sünnet-i seniyeye muhalif ise tam delildir ki; o konuşan ervah-ı tayyibe değildir, mü’min ve müslüman cinnî de değildir, ervah-ı habisedir. Bu şekilde taklid ediyor.

Sâniyen: Şimdi Nur talebeleri böyle mes’elelerde derse muhtaç değildirler. Risale-i Nur, herşeyin hakikatını beyan etmiş. Başka izahata ihtiyaç bırakmamış. Risale-i Nur onlara kâfidir. Fakat Nur talebesi olmayanların aynı muhaberede, ahkâm-ı şeriat ve sünnet-i seniye esasatına muhalif telkinatı dinlememeleri lâzım ve elzemdir. Yoksa büyük hata olur.

Bir İhtar: Bu mektubdaki ruhlarla muhabere mes’elesine karşı edilen şiddetli tenkid; ecnebiden, fen ve felsefeden ve manyetizma ve ispirtizmadan gelen ve manevî bir şekli giyen bir meşrebe karşıdır. Yoksa İslâmiyet’ten ve tasavvuf ve ehl-i tarîkattan gelen ve bir derece ruhlarla muhabereye benzeyen ve naehillerin girmesiyle bir derece sû’-i istimal edilen ve pek az olan bir kısım sofilerin sofiliğine karşı değildir. Gerçi onlarda da bir cihette bazılara zarar olabilir. Fakat öteki gibi hiçbir cihette aldatıcı değil ve İslâmiyet’e hiçbir cihette zarar niyeti yok. Hem o ecnebiden gelen meşreb ise, hem tarîkat ve hem İslâmiyet aleyhinde olduğu gibi, o sofuların mesleğini de sukut ettirmeye çalışıyor ve âdileştiriyor.

Ehl-i tasavvufun zaîf ve tam sünneti yerine getirmeyen kısmı dikkat etsinler, kendilerini onlara benzetmesinler.” Allah böyle sapkın şeylerden ,şeytanın ve pis ervahların oyuncağı olmaktan bizleri ve neslimizi muhafaza etsin.Amin

Çetin KILIÇ

Kaynak;Risale-i Nur Külliyatı

Dönerci Emin Abi

Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri Mesnevi Nuriyede “İlim ile cehil arasındaki hicab ne kadar latîf ve ne kadar kalındır.” buyuruyor, bu zamanda iman ilimlerini öğrenebilecegimiz bir eser olan Risale-i Nur kulliyatıdır. Yine aynı eserde Üstadımız “Her şey Cenab-ı Hakk’ı tesbih ettiği gibi lisanıyla, ihtiyacıyla, istidadıyla dahi Allah’a dua eder.” buyuruyor. Kainatta her şeyin kendi lisanıyla Allah’ı zikrettiğini biz Risale-i Nur külliyatından öğreniyoruz.

Böylesine faydalı bir eseri müşterilerine hediye eden Kırklareli’nde dönercilik yapan Emin abinin dükkanındayız. Dükkanına güzel bir kitaplık kapan Emin abi, gelen müşterilerine Risale-i Nur hediye ediyor. Emin abi ile Nurnet editörümüzün yaptığı röportaj:

Kaç yıldır dönercilik yapıyorsunuz?
On iki yıldır dönercilik yapıyorum.

Ne zamandan beri Risale-i Nur hediye ediyorsunuz? Risale-i nur hediye etmek nereden aklınıza geldi?
Sekiz yıldır hediye ediyorum , meşverette konuşuldu tavsiye edildi, öyle karar verdim.

Bu güne kadar kaç kitap hediye ettiniz?
On altı bin dört yüz adet Risale-i Nur hediye ettik.

Hedeflediginiz bir rakam varmı? Kaç kitap hediye etmeyi düşünüyorsunuz?
Allah izin verirse, ömrümün sonuna kadar hediye edecem.

Kitap hediye ettiğiniz  müşterilerinizden nasıl tepkiler alıyorsunuz?
Yüzde doksan dokuz çok olumlu tepkiler alıyorum , ilk başlarda, bu kitaplar burada olursa senin işlerin bozulur diyen bir arkadaş vardı, Allah’a hamd olsun tam aksine işimize bereket geldi. Bir de bir devlet görevlisi “bu kitaplar siyasidir bunları buradan kaldır” dedi, bende hayır bunlar “Kur’an tefsiridir siyasetle alakası yok” dedim, hiç aldırış etmedim, bir zaman sonra hanımı geldi kitap istedi, ben hediye ettim, okumuş çok memnun olmuş. Adam emekli oldu, giderken benden defaatlerce özür diledi , çocuğu gelip boynuma sarıldı, buraya geldiklerinde beni ziyaret ederler.

Gördüğümüz kadarıyla kitapların içerisinde Bulgarca olanlar var, bunları kimlere hediye ediyorsunuz?
Kırklareli Bulgaristan’a 40 km, oradan gelen müşterilerimiz var , çok ilgi duyuyorlar, Risale-i Nurları okuyup İslam dinine ilgi duyanlar, ciddi araştıranlar var.

Risale-i Nurları hediye ederken nasıl veriyorsunuz, daha sonra takip ediyormusunuz, okumuş mu anlamışmı?
Müşteri standı görünce alabilirmiyim diyor, borcunu soruyor, hediye yazısına pek itibar edemiyor, ben Üstadımız Bediuzzaman Hazretleri’nin Tarihçe-i hayattaki ifadesi olan “Bu kitabın ücreti yirmi beş lira değildir yirmi beş kişiye okutmaktır”sözünü ifade ediyorum , okuyacaksınız bunlar Kur’an tefsiridir okumazsanız vebali var diyorum, ayrıca kitabı anlatıyorum, hanımlar rehberini verirken, bu kitap hanımların şefkat kahramanı olduklarını anlatıyor diyorum, içeriği hakkında bilgi vermeye çalışıyorum , tekrar geldiğinde ben sormadan O , ben böyle etkileyici bir kitap daha okumadım diye ifade ediyor zaten.

Bir yahudi vardı ona yirmi üçüncü sözü verdim, daha sonra sordum, “beni dehşete düşürdü nasıl bir eser” dedi.
Bir akşam, ezan okunuyor ben hızlı adımlarla camiye giderken karşılaştık, nereye dedi, dedim ezan okunuyor bak kurtuluşa çağırıyor camiye gidiyorum, sende müslüman ol ebedi cennet var dedim. Ertesi gün dükkana geldi , “ben Müslüman olmak istiyorum ne yapmam lazım” dedi , ona kelime-i şahadet getirttim. Elhamdülillah imana geldi.

İlginç anılarınız hatıralarınız varmı?
Çok anılarımız var, bir kaçını anlatayım. Memur iki bayana kitap hediye ettim okumuşlar, yanında çalışan biri o bayanlar namaza başladı deyince çok sevindim.
Yaşlı bir kadın geldi, kızı kitaplardan okumuş hem tesettüre girmiş hem namaza başlamış, çok dua etti.
Bunlar gibi tesettüre giren , namaza başlayan, kötü alışkanlıklarından vazgeçen , derslere gelen çok müşterilerimiz var , Allah sayılarını arttırsın inşaallah.

Risale-i nurları hediye etmeye başladıktan sonra sizin hayatınızda bir değişiklik oldu mu?
Allah beni affetsin bunu anlatacam. Ben 15 temmuzda memleketim Urfa’da idim , kalkışma olduğunu duyunca sokağa çıktım, 6 km uzakta olan meydana vardık, o gece ne çocuklar ne hanım aklıma gelmedi , ülkemi , dinimi düşündüm, tarif edemem çok etkilendim.

Kırklareline döndüm yakın geçmişte de bir rüya gördüm, sabaha kadar şehit Ömer Halis ile beraberdim onun şehit olduğunu rüyamda biliyordum , tarif edemem çok etkilendim, sabah olunca olanları duyunca Allah’a binlerce şükür ettim , Allah yolundan , Risale-i Nur dairesinden ayırmasın dualarınızı eksik etmeyin.

Üstadımız buyuruyor “Hayr-ı Mutlak’tan hayır gelir, Cemil-i Mutlak’tan güzellik gelir, Hakîm-i Mutlak’tan abes bir şey gelmez..”
Allah hizmetini makbul etsin dualar müşterek inşaallah.

Çetin Kılıç