Etiket arşivi: coca cola

Cola’nın Rengi!

Coca Cola adlı gazozun renginin, ezilip kaynatılarak bir böcekten elde edildiğine dair e-posta şimdiye kadar değişik çok sayıdaki kişiden yıllardır bana gönderilmekte devam ediyordu. Bu e-posta birkaç gün önce bana bir kere daha gelince, helal gıda hatıraları mevzuunda bir şeyler daha yazmak için masaya oturduğumda başka konuları bir kenara bırakıp, çok mühim olmasa da, bu mevzuu ele alarak Coca Cola’nın renginden bahsetmeye karar verdim.

Yıllardır internette Coca Cola markalı meşhur gazozun renginin Cochineal adlı bir böcekten elde edilen bir boya olduğu, o böceğin dişisinin ve erkeğinin resimlerinin, o böcekten boya elde edilişine ait renkli fotoğrafların, altına da büyük harflerle “Paylaşalım!” yazısının konulmuş olduğu bir dosya halinde yayılmasının ve gönderildiği tarihe kadar o dosyayı paylaşanların sayısının da ayni e-postada bildirilmesinin üzerinde durulabilecek yönü ne olabilir?

Konuyla ilgili hiçbir kimya bilgisi olmayanın bile, o internet dosyasında gönderilen renkli resimlerde açıkça görülen Cochineal böceğinden elde edilmiş kazandaki kıpkırmızı boya rengiyle Coca Cola ve diğer tüm cola’lı gazozların rengi olan koyu kahverengi arasındaki renk farklılığına bakarak, bu iddianın yanlışlığına kolayca hükmedebilmesi mümkündür. Bu farka dikkat edilmemesine ve Coca Cola’nın renginin de sadece Coca Cola’da değil tüm cola’lı gazozlardaki renkle ayni ve koyu kahverengi olmasına rağmen, gazoz rengiyle ilgili o asılsız iddiada niçin yalnız Coca Cola’nın hedef alındığına –şimdiye kadar internetten bana kaç defa gönderildiğini sayamadığım- o dosyanın internetten bana her gelişinde bir kere daha hayret ediyordum.

Bu mevzuda hayret etmemin ötesinde, bazen de;

“-Acaba bu iddiayı Coca Cola firması mı yıllardır kendisi yaymağa çalışmaktadır?

diye düşünmekten de kendimi alamıyordum. Çünkü, reklamcılıkta alışılmış ve yaygın şekliyle, ekseriya ürünün medhiyesi yapılmakla beraber, bazen de bir ürün ile ilgili “haklı olumsuz tepkiler” varsa, bir reklamcılık taktiği olarak o tepkileri “hedef saptırarak yok etmek” için, o ürün hakkında asılsızlığı kolayca ispatlanabilecek gerçek dışı olumsuz iddialarda da bulunulabilir.

Bilhassa internet medyasında, ilk kaynağı belirsiz olarak yoğun şekilde, “asılsızlığı kolayca ispatlanabilecek gerçek dışı olumsuz iddialar” yayılırsa, muhatap kitle o ürün ile ilgili olumsuz özelliğin sadece internette yoğun şekilde yayılan o asılsız iddialar olduğuna şartlandırılmış olur ve şartlandırıldıkları o asılsız iddiaların gerçek dışı olduğunu anladıklarında da, o ürün onların nazarında sanki tamamen aklanmış olur ve ekseriya hakkında başka olumsuzluk aramazlar.

Coca Cola firması gibi, dünyanın en pahalı markasının yöneticilerinin müşterilerindeki marka itibarını korumak için böyle bir reklamcılık taktiğini gerçekten kullanıp kullanmadığını bilmek ve iddia etmek benim için tabii ki mümkün değil; fakat böyle bir reklamcılık taktiğini kullanan ve ürünü hakkında aksi çok kolayca ispatlanabilecek olumsuz bir iddianın asıl kaynağı ve ilk yayıcısı kendileri olmasa bile, bu halden rahatsız olmak değil; tam aksine memnun olacakları da söylenebilir.

Yıllardır internette Coca Cola gazozunun rengiyle Cochineal böceğinden çıkarılan boya ilişkisinin yayılmasına karşı bu firmanın yöneticilerinin sessiz kalışının bu iddiayı ehemmiyetsiz görüp cevap vermeye lüzum görmemekten başka bir sebebi belki, bu asılsız iddianın Coca Cola satışlarına menfi değil; müsbet etkisinin olacağını bilmeleriyle de ilgili olabilir.

İstanbul Üniversitesindeki kimya tahsilimde, ilk yıl okutulan derslerden biri olan Organik Kimya dersinde “Boyar maddeler Kimyası” adlı bir bölüm de vardı. İlk defa o derste, Organik Kmya profesörü hocamız Muvaffak Seyhan’dan Cochineal adlı böcekten Carmine isimli kırmızı boyanın elde edilişini teferruatı ile dinlemiştim. Avrupa Birliğinin kullanılmasını kabul ettiği ve E-120 kod numarası verdiği bu boyanın, çekirge hariç tüm böcekler ve böcek ürünlerinin yenilmesini yasaklayan Hanefî fıkhına göre gıdalarla alınmaması gerektiği halde, Şafiî fıkhında bunun gıdalarla alınmasına mani bulunmamaktadır. Carmine boyası sucuk, salam gibi et ürünlerini cazip göstermek ve kozmetikte de bilhassa rujlara kırmızı rengini vermek için kullanılmaktadır.

Böcekten elde edilen bu boyaya tepki gösterenlerin ve tepkilerini yanlış mecralarda tüketip bu mevzuda sadece Coca Cola gazozunu hedef alanların, aslında kırmızı renginin cazibesine kapılıp tereddütsüz aldıkları et ürünlerindeki o rengin Cochineal adlı bu böcekten elde edilmiş gıda boyası olup olmadığını merak etmeleri daha isabetli olacaktır. Bunu da ancak, o et ürünü markasının güvenilir bir helal gıda sertifikalandırma kuruluşundan “Helal” sertifikalı olup olmadığına bakarak kontrol edebilirler.

Merkezi ve fabrikası Anadolu’da bulunan bir et ürünleri firmasının sahibinin oğlu ve İstanbul satış temsilcisi, kendisiyle bizzat tanışıyor olmamız sebebiyle, bir defasında beni tenha bir köşeye çekip, cebinden çıkardığı küçük bir şeffaf poşet içindeki kırmızı tozu göstererek;

“-Bu, Cochineal adlı böcekten elde edilen E-120 kodlu gıda boyası Carmine’dir. Çok az bir miktarı ile et ürünlerimize müşteriyi celb edici cazip bir kırmızı rengi veriyoruz. Bunu kullanmazsak, bunu kullanan rakip firmalar kadar et ürünlerimizi satamıyoruz. Bu durumda ne yapmamız lâzım?

diye bana sormuştu.

Ben de, bu sorusunun bir fetva konusu olduğunu, benden ziyade fıkıh âlimlerini ilgilendirdiğini, fakat alışverişle ilgili genel bir dinî bilgi olarak satılan malın özelliklerini ve varsa kusurunu gizlemeden söylemek gerektiği göz önüne alınacak olursa, böcekten elde edildiği için Hanefilerin gıdalarıyla almamaları gereken bu gıda boyasını et ürünlerinde mutlaka kullanmakta devam edeceklerse, ürünlerinde bu boyayı kullandıklarını tüketicilerin anlayacağı şekilde etiketlerine yazmalarının doğru olabileceğini; ürünlerinin etiketindeki o yazıya ve güvenilir bir helal sertifikası almamış olmasına bakarak tüketicilerin onu satın almakla ilgili kararlarını verebileceklerini söylemiştim.

Coca Cola ve diğer kolalı gazozların koyu kahverenginin Cochineal’ adlı böcekten değil, “karamel” adlı gıda boyasından kaynaklandığını, karamel’in de şekerin (çay şekeri=sakkaroz) yavaşça uzun müddet ısıtılması neticesinde suyunu kaybettikten sonra 170’C sıcaklıkta moleküllerinin oksitlenmesi ve teşekkül eden bazı uçucu maddelerin uzaklaşması sonucu kahverengi bir renk almasıyla meydana geldiğini uzun zamandır biliyor ve bunu yeri geldikçe söylüyordum.

16 Temmuz 2013 tarihli Yeni Şafak gazetesinde “Kolada kanser bilmecesi” başlıklı bir haberde Kaliforniya mahkemesinin Coca Cola içindeki kanserojen karamel boyası miktarını düşürdüğünden bahsederken, ayni zamanda Coca Cola’nın rengini verenin de Cochineal böceğinden elde edilen Carmine adlı boya değil, karamel boyası olduğunu da bu vesileyle açıklamış oluyordu.

Gazozlarla ilgili 4080 No.lu Türk Standardı’nda da KOLA (COLA) sınıfı gazozların spesifik maddelerinin, kola ekstraktı, karamel ve kafein olduğu belirtilmektedir.

Coca Cola ve diğer kola sınıfı gazozların koyu rengini veren karamel adlı gıda boyasının kanserojen etki göstermemesi için, bu içeceklerdeki miktarının düşürülmesi gerektiğiyle ilgili son tartışmalardan önce, ABD Başkanı Obama’nın 2009 yılında, ülkesindeki çeşitli hastalıklara ve ekonomiye zarara sebeb olan obezite (çok fazla kilolu) oranının düşürülmesi için kolalı içeceklere “günah vergisi” adı altında özel bir vergi uygulanabileceğini açıklaması da çok dikkat çekici olmuştu.

Bu haberin, 10.4.2009 tarihli Vatan gazetesinde veriliş şekli şöyleydi:

“Ülke çapında obezite oranlarının düşürülmesi için

Obezitenin önüne geçmek ve eyalet bütçelerini düzeltmek için kolalı içeceklere yüzde 18 vergi getirmeyi planlayan Obama’ya büyük gıda şirketleri baskıya hazırlanıyor. ABD Başkanı Barack Obama, ülke çapında obezite oranlarının düşürülmesi için kolalı içeceklere “günah vergisi” adı altında özel bir vergi uygulanabileceğini açıkladı. Ülkenin en çok satan sağlık dergilerinden Men’s Health’e kapak olan Obama, New York eyalet Valisi David Paterson’ın Eylül’de verdiği ancak hararetli tartışmaların ardından geri çekmek zorunda kaldığı kolalı içeceklere eyalet çapında yüzde 18 vergi uygulanması teklifini ulusal sağlık paketine alabileceğini söyledi. ABD’nin gelmiş geçmiş en fit başkanlarından biri olan Obama kendi çocuklarının da bu içecekleri tüketmesine izin vermediğini söyledi ve “Bence bu öneriyi masaya yatırmalıyız. Çocukların aşırı miktarda kolalı içecek tükettiği şüphe götürmez bir gerçek. Şimdiye kadar yürütülen tüm bilimsel araştırmalar da bu içeceklerin obezite riskini önemli oranda artırdığını ortaya koydu” dedi. Ancak “günah vergileri” yüzünden maddi kayba uğrayabilecek olan büyük gıda şirketleri, kabul edilmemesi için hükümete baskı uygulayabilir. ABD’deki Kamu Yararı İçin Bilim Merkezi tarafından yürütülen bir çalışma ise “günah vergileri”nin eyaletlerdeki bütçe açıklarını kapatabileceğini belirledi. Ülkedeki 25 eyalette kolalı içeceklere özel, ayrı bir vergi uygulanıyor. (Vatan , 10.04.2009)”

Dinî Kavramlar Sözlüğü’ne göre “Günah” Farsça bir kelimedir ve sözlükteki manâsı: “Suç”tur. Dinî bir kavram olarak, ilâhî emir ve yasaklara aykırı fiil ve davranış manasında kullanılmaktadır. Kur’an’da ve hadislerde günah kavramını ifade eden birçok kelime vardır.

Kolalı içecekler günah mıdır ki, Obama onlarla ilgili vergiye böyle bir isim vermektedir? Haberin metni okunduğunda; tüm dünyada aşırı şişmanlık (obezite) en yaygın ülkenin Amerika olması, ABD’nin sağlık sistemi zaten bozuk iken, sadece obezite kaynaklı hastalıkların bile sağlık harcamalarının yüzde onunu meydana getirmesi, Amerikalıların üçte ikisinin ya fazla kilolu veya obez olması ile Obama’nın kolalı içeceklere karşı bu olumsuz bu tavrı ve onlara koymak istediği vergi ismi arasında belki ilişki kurulabilir.

2008 Yılında Antalya’da bir mahkemede açılan dava sebebiyle Coca Cola firmasının mahkemeye resmen verdiği cevapta, o gazozun bileşiminde yüzde on kadar şeker ihtiva ettiği bildirilmişti; o kolalı gazozun taklitleri ve emsallerinde de şeker muhtevasının bundan pek farklı olmadığı söylenebilir. Herhalde, yüzde on kadar şeker ihtiva eden kolalı içeceklerin bağımlılık da meydana getirip su gibi çok tüketilmesinin sebeb olduğu obeziteyi frenlemek ve daha az tüketimlerini sağlayabilmek, ayni zamanda da bozuk ABD ekonomisinin vergi gelirini biraz daha arttırıp ona katkı sağlayabilmek için, Obama böyle bir vergiyi yasallaştırmak istemiş ve muhtemelen, bu mevzuda haklılığına delil gibi çarpıcı bir tesir yapması için, ona “Günah Vergisi” ismini vermeyi uygun görmüş olabilir.

Kola sınıfı gazozlardan biri olan Coca Cola’nın rengi ve obeziteyle ilişkisinden başka, kamuoyunun yıllardır merak ettiği diğer bir özelliği de, bu gazoz sınıfı ile ilgili standartta kısaca “kola ekstraktı” olarak bahsedilenin hangi maddelerin karışımı olduğudur. Bunun ticarî bir sır olması sebebiyle firma tarafından tam olarak açıklaması yapılmamakta, Amerika gibi gayriislâmî bir ülkede hazırlanmış gizli bir formül olması da bazı Müslümanların “şüpheliden sakınmak” Nebevî tavsiyesiyle ona karşı tavır almasına sebeb olmaktadır.

Bir asırdan fazla geçmişi olan, yaptığı reklamlarla bütün dünyaya yayılmış ve bir Amerikan sembolü haline gelmiş olan Coca Cola hakkında şimdiye kadar çok sayıda kitap da yazılmıştır. Onunla ilgili en son yazılmış kitaplardan biri de Mark Pendergrast adlı bir Amerikalı tarafından yazılmış ve 1983’te yayınlanmıştır. Kitabın ismi de şöyledir: “Tanrı, Ülkem ve Coca Cola İçin” (“For God, Country and Coca Cola”, Mark Pendergrast, Charles Scriber’s Sons, Mac Millan Publishing Company, 866 Third Avenue, New York NY 10022).

Harvard Üniversitesi mezunu olan Pendergrast Coca Cola şirketinin tarihçesini yazmak için bu şirketin arşivlerinde yıllar süren araştırmalar yapmış ve kitabının son bölümünde firmanın kendi arşivlerinde bulduğu Coca Cola’nın formülünü de açıklamıştır.

Kitabında anlattığına göre, bir gün Coca Cola’nın Amerika’nın Atlanta şehrindeki merkezinin arşiv görevlisi Phil Mooney ona her zaman olduğu gibi bir deste belge vermiş. Bu belgelerden birinde, baş tarafı X işaretiyle işaretlenmiş bir formül varmış. Pendergrast o zamana kadar yaptığı araştırmalar ve mülakatlara göre bunun Coca Cola’nın orijinal formülü olduğu kanaatine varmış. Daha önce de William Poundstone adlı başka bir yazar 1983’te yayınlanan “Büyük Sırlar” (Big Secrets) adlı bir kitap yazmış ve o kitabında açıkladığı Coca Cola’nın formülü ile Pendergrast’ın Coca Cola arşivindeki belgeler arasında bulduğu formül arasında büyük benzerlik varmış.

“-Kimyasal analiz metotlarıyla Coca Cola’nın içindeki maddelerin neler olduğu öğrenilemez mi?” sorusu, bu mevzuda çok sorulur. Pendergrast’ın Coca Cola’nın psikometri uzmanı Harry Waldrop’tan bu soruya aldığı cevap da; başka rakip firmaların Coca Cola içindeki maddeleri ilmî metotlarla bulabilecekleri halde, hiçbir zaman karışım oranını tam tamına ayarlayamayacakları olmuş.

Pendergrast Coca Cola firmasının bir sözcüsüne, Coca Cola’nın formülünü kitabında yayınlarsa ne olacağını sorduğunda ise, firma sözcüsü ile aralarında şu konuşma olmuş:

“-Mark, diyelim ki sana orijinal formülü ben verdim, onunla ne yaparsın?

-Kitabıma alırım.

-Sonra?

-Birisi Coca Cola ile rekabete girmeye karar verebilir.

-Peki, ürünlerine ne isim verirler?

-Coca Cola diyemezler tabii, çünkü onları mahkemeye verirsiniz. Diyelim ki Yum Yum dediler . Ayni zamanda bunun Coca Cola’nın aynisi olduğunu ima eden reklamlar yaparlar.

-Tamam. Peki sonra onu kaça satacaklar? Nasıl dağıtacaklar? Nasıl reklam yapacaklar? Ne demek istediğimi anlıyor musun?

Biz Coca Cola markasını bugünkü hale getirene kadar 100 yıl ve hesapsız para harcadık. Bizim sürümden sağladığımız kâr ve müthiş pazarlama sistemimiz olmadan, kimse bizim ürünümüzü taklit edemez. Etse de, ayni fiyata satamaz. Hem sonra kim Coca Cola’nın kendisini dünyanın her yanında daha ucuza almak varken, taklidini daha pahalıya almak istesin?”

Pendergrast, Coca Cola firması sözcüsünün bu söylediklerine verecek cevap bulamadığını kitabında yazıyor ve özetle; Coca Cola firması sözcüsünün kendisi tarafından Coca Cola’nın orijinal formülünün bulunmuş olduğunu inkâr etmediğini, fakat orijinal formülünü bilmekle hiç kimsenin Coca Cola ile rekabet edemeyeceğini söylediğini naklediyor.

Mark Pendergrast’ın bahsettiğimiz kitabının sonunda Coca Cola’nın orijinal formülü olarak bildirdiği formül ve bu formüle göre Coca Cola’nın yapılışı şöyledir:

Formül-1 (Ana çözelti): Kafein Sitrat (1 oz), vanilya özütü (1 oz), sıvı Coca özütü (4 oz), sitrik asit (3 oz), limon suyu (1 gt), şeker (30 lbs), su (2,5 galon), karamel (isteğe göre). Bunlara, kaynar suda karıştırıldıktan sonra, “Formül-2 (Tadlandırıcı)”ilave edilir.

Formül-2 (Tadlandırıcı): Tarçın yağı (40 mg), Coriander yağı (20 mg), Neroli yağı (40 mg).

(1 oz: yaklaşık 28 gram, 1 gt (guatr): yaklaşık 1 litre, 1 galon: yaklaşık 3,8 litre, 1 lb (libre): yaklaşık 0,453 gram)

Bu tatlandırıcı karışımındaki maddelerin hepsi, yağ cinsindendir ve suda çözünmezler. Bu karışımı su bazlı ana çözeltide çözünür hale getirebilmek için, hem suyla hem de yağlarla her oranda karışabilen alkolün (etil alkol) 1 guart kadar miktarı üzerlerine ilave edilip, alkolde tamamen çözünmeleri için, bir gün (24 saat) bekletilir.

Daha sonra da, etil alkolde çözünen “tatlandırıcı yağlar karışımı”nın su bazlı ana çözeltiye ilave edilmesi ile, berrak bir çözelti elde edilir. Bahsedilen kitaba göre, Coca Cola markalı meşrubat budur.

Coca Cola’nın Mark Pendergrast’ın kitabında verilmiş bu formülünde ve yapılış şeklinde helal gıda bakımından üzerinde durulabilecek husus, yalnız Coca Cola’ markalı gazozda değil; dünyanın her tarafında çeşitli markalarla sade, meyveli, kola (cola), tonik (acı) aromalı bütün gazoz sınıflarında da yaygın bir özellik olarak, bir damlasının bile vücuda bilerek kasdî olarak ithal ile alınmasının haram olduğu sekerat verici etil alkolün gazoz ana çözeltisine dışarıdan ilave edilerek hazırlanmasıdır.

Helal gıda hatıralarından bahsederken, daha önce de bu mevzu üzerinde durduğum gibi;

Alkol (etil alkol), şarabın ve bütün sarhoşluk verici alkollü içeceklerin sekerat verici maddesidir; pancar küspesinden, patatesten ve daha birçok nişastalı ve şekerli maddeden bol miktarda ve nisbeten ucuz elde edilebilir. Gazozların imalatında “etil alkol” yerine ayni maksatla kullanılabilen ve sekerat verici olmayan “propilen glikol” gibi maddeler de vardır; ancak, maliyete ancak çok cüzî bir artış getirebileceği halde, İslâmî hassasiyeti olmayan gazoz imalatçıları dışarıdan ana çözeltiye ilave ettikleri “etil alkol” yerine bunu kullanmaya lüzum görmez.

Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır.” hadisine göre; bilerek, kasıtla, dışarıdan ilave edilmiş etil alkolü ihtiva eden Coca Cola ve emsali kolalı veya diğer cinslerden, etil alkolde çözüldükten sonra ana çözeltiye ilave edilmiş tad ve koku verici esansları ihtiva eden tüm gazozların içilmelerinin helal olup olmadığı, zamanımızın Müslümanları için üzerinde durulması gereken konulardan biridir.

Peki, zamanımızın bazı Müslümanlar niçin bu konuda net bir hükme ve davranışa varmakta zorlanıyorlar?

Bunun sebeblerini, 2008 ve 2009 da İstanbul’da yapılan iki Uluslararası Helal Gıda Konferansı’na sunduğum tebliğlerimde açıklamaya çalışmıştım. 2009’daki tebliğimde, Müslüman tüketiciyle helal gıda arasındaki engelleri, şu beş başlık halinde vermiştim: 1- Şahsî sebebler, 2- İlmî sebebler, 3- İktisadî sebebler, 4- Sosyal sebebler ve 5- Siyasî sebebler.

Burada tekrar ve sadece; “Çoğu sarhoş edenin azı da haramdır.” hadisine verilebilecek manâ ile ilgili kilit hükmünde önemli bir soruyu sorarak akıllara kapı açıp iradelerini onlardan almadan, cevabını düşünmeyi ve hükme varmayı muhatablara bırakacağım:

“- Hadiste bahsedilen “çoğu” kelimesinden, “herhangi belirsiz bir çokluk miktarı” değil; kişinin “bir oturuşta içebileceği en fazla miktardaki içecek” manâsında anlaşılmasının akla uygun olduğu göz önüne alınırsa; bir insan, bir oturuşta ne kadar “etil alkol” almasının kendisini sarhoş edebileceğini (meselâ: 200 gram) tesbit ettikten sonra, “hîle-i şer’iye” yaparak, bir oturuşta içebileceği (Meselâ: 2 litre) içeceği, 2 litresinde 200 gramdan daha az alkol bulunacak şekilde, her türlü alkollü içkiden (rakı, şarap, votka, kanyak, likör, cin, kımız, bira, kefir..vs) sulandırarak hazırlasa; o zaman, bu sulandırdığı içkilerin bir oturuşta içebileceği 2 litre miktarları onu sarhoş etmeyeceği için onları içmek, o “hîle-i şer’iye”yi yapana helal mi olacaktır?”

Bu soru karşısında Müslümanların alacakları tavır, belki de bu dünya imtihanlarındaki nazik sorulardan birine verecekleri cevabı teşkil edecektir.

Böyle bir durum karşısında ise, Coca Cola’nın renginden çok, kendimizin bu konudaki rengimizin ne olduğunu merak etmemiz, üzerinde durmamız ve düşünmemiz daha doğru olmaz mı?

Prof. Dr. Mustafa Nutku

www.NurNet.Org

Gazozlar “Helal” midir?

Gazozlar mevzuu, helal gıda ile alâkalı tartışma mevzularından biridir ve değişik zamanlarda tekrar aktüel olarak gündeme gelmektedir. 29.6.2012 tarihli gazetelerde de, Fransa’da tüketici haklarından sorumlu kamu kuruluşu olan Millî Tüketim Kurumu (INC) tarafından gazoz cinslerinden biri olan Coca-Cola’nın gizli formülünde yer alan bazı katkı maddelerinin açıklanması sebebiyle, gazozlar mevzuu yeniden aktüel oldu ve gündeme geldi; Coca-Cola firmasının ve onun Türkiye temsilciliğinin beyanları medyada tekrar yer aldı.

Kırk yıl önce vefat etmiş olan babamın hayatta bulunduğu sırada, dindar bir doktor oluşu sebebiyle onun söyleyeceklerine itimat edilerek, gazozlarda alkol olup olmadığı ve içilmesinin helal olup olmadığı çok defa dindar kişiler tarafından kendisine sorulurdu. Halbuki, bu bir tıp konusu değildi. Babam, mahiyetini bilmediği meşrubat ile ilgili, hüküm ifade eden şeyler söylemez; fakat kendisi de hiç içmezdi. Babam gibi, her Müslüman da hangi meslekten olursa olsun, mahiyetini iyi bilmediği meşrubat hakkında hüküm ifade edecek şeyler söylememeli; ancak şüpheli bir durumu varsa ondan sakınmalıydı.

İstanbul Üniversitesi’ndeki kimya tahsilim esnasında, yaz aylarında ayni sınıftaki üniversite kimya bölümü öğrencileri olarak Türkiye içinde teknik gezilere çıkmış, çeşitli kimya tesislerini yerinde görüp incelemiş ve ilgililerden teknik bilgi almıştık. Bu teknik gezilerimizde, en basitinden en gelişmişine kadar, gazoz imalathane ve fabrikalarını da gezmiştik. Sınıf arkadaşlarımdan birinin babası da Anadolu’nun bir şehrinde gazoz imalatçısıydı ve teknik gezimizde bizi kendi imalathanelerine de götürüp orada bize teferruatlı teknik bilgi vermişti. Üniversite kimya bölümü öğrencisiyken, IAESTE adlı milletlerarası kuruluş vasıtasıyla bir yaz tatilinde gittiğim İspanya’da staj yaptığım yer de, bir meşrubat fabrikasıydı. Böylece, üniversitede kimya bölümü öğrencisi olduğum yıllardan başlayarak, gazozlar hakkındaki bilgileri de hem öğrenmiş ve hem de imal edildiği yerleri görmüştüm. Üniversite öğretim elemanı ve öğretim üyesi olarak çalıştığım yıllar boyunca da, “Sulu Çözeltiler” gibi başlıklar altında bunları genişletilmiş şekliyle teorik olarak anlatmıştım.

Şimdi için de geçerli olacak şekilde, tüm gazozlar hakkında çok kısa olarak özetlenebilecek teknik bilgi şuydu: Gazozların en basiti olan sade gazozlarda bile su, şeker, tad ve koku verici esanslar ve koruyucu maddeler vardır. Bunları su ile tam karışmış (suda çözünmüş) olarak ihtiva eden gazozun sulu ana çözeltisi, basınçlı karbondioksit gazıyla şişelere ve alüminyum kutulara doldurularak satışa sunulur. Gazozları kasdetmek için ekseriya eksik olarak sıfatlandırma yaparak kullanılan “gazlı içecek” veya “asitli içecek” gibi kelimeler, gazozları tarif ve karakterize edici olarak kâfi değildir. Maden suyu, soda, bira, şampanya gibi başka içecekler de “gazlı”; limonata, portakal suyu, vişne suyu gibi başka içecekler de “asitli” içecektir. Bunların bazılar helal, bazıları ise haramdır. Gazozlar, basınçlı karbondioksitle şişe ve kutulara doldurulduğu, kapakları açıldığında fiziksel olarak çözünmüş karbondioksit atmosfer basıncıyla dengeleninceye kadar gazozdan gaz kabarcıkları halinde çıktığı için “gazlı”, karbondioksitin kimyasal olarak kısmen suda çözünüp karbonik asit hasıl etmesiyle “asitli”dir; fakat ayrıca “şekerli”, “esanslı” ve içindeki esansları suda çözünmüş hale getirmek maksadıyla kullanılmış olan “alkollü”dür.

Çünkü, tad ve koku verici esanslar, yağ cinsinden ve suda çözünmeyen (hidrofob) maddeler olduğundan, bunları gazozun asıl maddesi olan suda çözünür hale getirmek için, hem suyla ve hem de yağ cinsi maddelerle homojen (özelliği her tarafında ayni) karışım yapabilen “ara çözücü” olarak “alkol” (sekerat verici içeceklerdeki, sekerat verme özelliğini gösteren “etil alkol”) kullanılması çok yaygındır.

Sekerat (sarhoşluk) verici olduğu, için bir damlasının bile içilmesi veya başka bir şekilde vücuda alınması haram olan “etil alkol” (bundan sonra, bu yazıda “etil alkol” kasdedilerek, sadece “alkol” denilecektir) yerine, onun gibi “ara çözücü” olarak yağları suda çözünür hale getirebilecek; fakat alkolden farklı olarak, sekerat verici olmadığı için içilmesi veya başka bir şekilde vücuda alınması haram olmayan “propylen glycol” gibi kimyasal maddeler de vardır; ancak gazoz üretiminde “alkol” yerine esansları çözücü olarak “propylen glycol” gibi maddeleri kullanan gazoz üreticisi çok azdır. Buna rağmen, gazoz üreticisi bazı büyük firmalar, nüfusumuzun büyük çoğunluğunun Müslüman olması ve bunların da mühim bir kısmının “alkol” ihtiva eden meşrubattan uzak durması sebebiyle, bu Müslüman halka yapmak istedikleri satışları azalmasın diye sekülerizmle(dünyevîlikle) maalesef doğruyu söylemeyerek, gazoz mamullerinde “alkol” bulunmadığını, her vesileyle tekrar ederler. Halbuki, gazozlarla ilgili 4080 no.lu Standard, Avrupa Birliğine uyum sağlamak için, az miktardaki alkole de “alkolsüz” demekte, Avrupa Birliği Standartlarına göre hazırlanmış Etiket Yönetmeliği’ne göre de %1,2 den az olan maddeler etikete yazılmamakta ve Müslüman halkımız bunları bilmediğinden, gazoz etiketlerindeki “alkolsüz” kelimesine bakarak, içinde hiç “alkol” bulunmadığını zannederek aldanmaktadır.

Dünyanın en büyük gazoz firmaları olan Coca-Cola ve Pepsi-Cola’nın kendi yazılı beyanlarında bile, mamullerinin üretimi esnasında bileşimlerine “alkol”ün girdiğine, fakat bu “alkol”ün az miktarda olduğuna dair mektuplarından http.//www. islamicity.org web sitesindeki Q24 no.lu soruda ve onun A24 no.lu cevabında açıkça bahsedilmektedir ve buna internetten kolayca ulaşılabilmektedir.

Gazozlar, dünyada yıllık ortalama gelir seviyelerine oranla Müslüman ülkelerde ve bilhassa Ramazan aylarında en çok tüketildiğinden, son zamanlarda Filistin hadiselerini de ticarî amaçlarla reklamlarına malzeme yaparak ranta dönüştürmeye çalışan yeni gazoz firmaları, uluslararası pazarlarda Müslümanları cezbeden isimleri marka olarak kullandıkları gazoz mamulleri ile bu pazardan pay kapmağa çalışmaktadır. Bunlardan biri olan 1954 Tunus doğumlu Fransız iş adamı Tevfik Mathlouti’nin İran’da kurduğu, 4 kıtada 30 ülkede aktif olarak satışının yanında Türkiye pazarında da pay arama arayışında bulunan “Zemzem Cola” markalı gazoz firmasının Satış ve Pazarlama Koordinatörünün 27.6.2005 tarihli Akşam gazetesinde yer alan beyanatı, “İslâmî Kola Değiliz” başlığıyla dikkati çekmektedir. Malını hem “Zemzem Kola” markasıyla imal edip satmak, hem de İslâmî kola olmadıklarından bizzat kendisi bahsetmek, tezatlı bir hal değil midir? “Zemzem Cola” Fransa’da “Mekke Cola” markasıyla ve gene Müslümanları cezbetmeğe çalışan bir isim verilerek satılmaktadır. Bu ticarî akıma 2003 Şubat ayında “Kıble Cola” adıyla bir marka daha katılmış; Tunus asıllı üç Fransız da, “Muslim Up” markasında, Müslüman kelimesinin İngilizcesini kullanarak, gazozlarını satmak için Müslüman tüketicileri hedef almıştır.

Dünya menfaatini esas alarak imal ettikleri gazozlara verdikleri İslamî kelimeleri kullanan markalarla Müslümanları gazozlarının müşterileri haline getirmeğe çalışanlara ve Müslümanlarda gazozlarla ilgili çeşitli şekillerde kafa karışıklığı meydana getirenlere karşı, o mevzuu bilenlerin, bildikleriyle Müslüman halkı aydınlatmak mesuliyeti vardır. Birinci derecede Yahudi âlimlerini kasdetmekle beraber, Bakara Sûresi’nin 174-175 âyetleri, bildiğini gizlemenin büyük vebalinden bahsetmektedir. Maddî veya manevî küçük bir menfaat için bildiğini gizlemek, onu çarpıtarak insanlara aktarmak ciddî bir münafıklık belirtisi olmasına rağmen, insanlar bazen kendi uydurduklarına bir müddet sonra kendileri de inanmaya başlamaktadır. Bu şekilde, bilenin bildiğini gizleyip çarpıtması, bilmeyenlerin bilmek hakkını yerini getirmemekle işlenen bir nevî hak gaspı ve zulüm olmaktadır.

Bu mesuliyet duygusuyla, ülkemizdeki çeşitli gıda mamulleri üreten gıda şirketlerinden birinin gazoz sektörüne de gireceğini gazetelerden öğrenince, 13.7.2002’de o şirketin sahibine, başlamak istedikleri gazoz üretimi ile ilgili Müslüman halkımızın ihtiyaç ve beklentilerinden bahseden bir sayfalık bir mektup yazıp, onu iki ekiyle birlikte faksla göndermiştim. İki hafta kadar sonra, 26.07.2002’de o şirketten bana gönderilen cevapta, yazımın dikkatle okunduğu, TSE4080 sayılı “Gazlı Alkolsüz İçecekler” standardında binde beş etil alkol müsaadesine rağmen gazozların “alkolsüz” olarak takdimine haklı tepkime aynen iştirak edildiği, su bazlı ürünlerin aromalandırma ameliyesinde “propylen glycol”de çözünmüş, yağ bazlı ürünlerin aromalandırma ameliyesinde ise “Triacetin” içinde çözünmüş koku verici maddeleri kullandıkları bildirilmekteydi. Bana gelen bu cevap mektubundan memnuniyet duyarak, onu fotokopiyle çoğaltmış ve gazozlar mevzuunda bana soru soranlara, bazen bu cevap mektubundan da bahsedip fotokopisini vermiştim.

Ayrıca eski bir dostum olan “Yeni Şafak” gazetesinin o zamanki Genel Yayın Yönetmeni Selahattin Sadıkoğlu’nu 27.7.2003 tarihinde telefonla arayarak, gazozlar ile ilgili teknik bilgiler veren bir yazı göndermek teklifinde bulunmuştum. Yazımı beklediğini bana telefonda söyleyince, hemen el yazısıyla yazıp faksladığım yazım dizdirilip ertesi günkü (28.7.2003) Yeni Şafak gazetesinin “Düşünce Günlüğü” sayfasında yayınlandıktan sonra, internette de süratle yayılmış; çok kişi tarafından ilgiyle okunmuş, Tüketiciler Birliği ve GİMDES derneği yöneticileri de bu yazımdan haberdar olmuştu.

GİMDES derneği kurucularından ve Yönetim Kurulu Başkanı olan Dr.Müh.Hüseyin Kami Büyüközer’i, yıllar önce “Gıda Raporu” kitabının ilk baskısı elime geçtiğinde gıyaben tanımıştım. Gıyabî tanışmamın vicahî (yüzyüze gelmek) şekline dönüşmesi de, onun “Cola Rekabeti” yazımı okuyup orada bahsettiklerimi mühim telakki ederek, Tüketiciler Birliği ile birlikte ASKON’un Cevizlibağ’daki merkezinde yemekli bir toplantı tertipleyip beni de davet etmesinde olmuştu.

O toplantıda bana verilen 15 dakikalık süre içinde, “Cola Rekabeti” yazımı toplantıya katılmış olan bazı ilim adamları ve yazarlar önünde tebliğ olarak okumuştum. Tebliğim ilgiyle dinlenmiş ve yazılı metinden birer suret, istekleri üzerine, orada fotokopisi çekilip katılanlara dağıtılmıştı. O toplantıya katılan bazı yazarların, o zamana kadar üzerinde durulmayan gazozlardaki alkole medyadaki yazılarında dikkat çekmeleriyle mevzu, medyada uzunca bir süre tartışma konusu haline gelmişti. Yeni Şafak gazetesinin iki köşe yazarı bile, dil afetinden sakınmak için birbirlerinin şahıs ismini vermeden bunu bir süre ayni gazetedeki köşe yazılarında tartışmışlar; bu tartışmalarına internet sitelerinden katılanlar da olmuştu. O toplantıdan sonra, Tüketiciler Birliği’nin ve daha sonra da GİMDES’in, helal gıda ile ilgili istişarî mahiyetteki bazı toplantılarına ve ayni mevzu ile alâkalı bazı radyo ve televizyon programlarına da katılmıştım.

Gazozlardaki alkolle ilgili bu tartışmalar devam ederken girilen 2006 yılının Ramazan ayında, o zamana kadar sekerat verici alkolün bir damlasının bile içilmesinin veya başka bir şekilde vücuda alınmasının haram olduğu ve onun bir damlası ile bin damlasının bu mezuda farkının olmadığını açıkça belirtmesine rağmen, gazozlar mevzuu ile ilgili özel bir fetvası bulunmayan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın verdiği bir iftarda içecek olarak gazozların bulunmaması dikkatleri çekerek, haber şeklinde medyaya yansımıştı.

2006 Yılı Ramazan ayının bundan sonraki günlerinden 12.10.2006 Perşembe günü ise, Türkiye’nin en çok satılan gazetesi, manşet haberi halinde: “Ramazan’da şok eden bir gelişme – Tüketiciler Birliği TÜBİTAK’a inceletti; 10 gazozda alkol çıktı” başlığıyla, Tüketiciler Birliği’nin bu mevzudaki basın toplantısından bahsetmekte; diğer gazeteler de o basın toplantısıyla ilgili haberi çeşitli şekillerde vermekteydi. O haberle öğrendikleri, helal içecek konusuna hassasiyeti olan Müslümanların büyük tepkisini çekmişti. O şok eden gelişme ile tekrar gündemde ön plana çıkan gazozlardaki alkol tartışmalarında Meşrubatçılar Derneği Başkanı’nın “- Gazozlarda alkol bulunması doğal. Meyvelerde ve sebzelerde de alkol var. Bütün dünyada bu normal kabul edilir” beyanı da ayni gazetede verilmekteydi. Bundan sonra, bu mevzuda kâfi bilgisi olmayanlar da dahil, medyada çeşitli beyanlarda bulunanlar oldu. Halbuki, meyvelerde de alkol olduğu ve ekmekte de alkol olduğu iddiaları ile gazozlarda alkol bulunmaması gerektiği hassasiyetine gölge düşürmek istemek, Peygamberimiz (s.a.s.) zamanındaki “Nebiz” adlı helal içecek ile Peygamberimiz (s.a.s.) zamanında bulunmayan gazozlar arasında benzerlik alâkası kurmağa çalışarak alkollü gazozlara helallik fetvası yakıştırmağa gayret etmek, sulardaki temizlik hükümlerini gazozlara da aynen uygulayarak içlerindeki alkolün rengiyle (alkol renksizdir), kokusuyla (gazozdaki koku verici esanslar, alkolün kokusunu kamufle eder, ve hissettirmez) ve tadıyla (gazozdaki tad verici çeşitli maddeler de, alkolün tadını kamufle eder ve hissettirmez) kendini belli etmediğini söyleyerek alkollü gazozları aklamağa çalışmağa, verilebilecek doğru cevaplar vardı.

Allah’ın (c.c.) helal kıldığı bazı meyvelerde, insanlar iradeleriyle ve kasdî işlemleriyle onlarda tahammur (fermantasyon-mayalandırma) işlemi yapmadan, olgunlaşmaları esnasında belki az miktarda alkol de teşekkül edebilir. Fakat, Allah’ın (c.c.) helal kıldığı o meyveleri, o ihtimale dayanarak, hiç kimse haram kılamaz. Hem, ekmeğin kendisinde değil, pişmemiş haldeki ekmek mayasında alkol vardır; fakat ekmek yaklaşık 250’C sıcaklıkta pişirildiği için, kaynama noktası 78’C olan alkol, ekmek pişerken tamamen buharlaşıp ekmekten uzaklaşır. Peygamberimiz (s.a.s.) zamanındaki “Nebîz” adlı helal içecek ise, hurma gibi bazı tatlı meyvelerin sabahtan akşama kadar veya akşamdan sabaha kadar suda bekletilmesiyle yapılır; günün üçte biri kadar olan o müddet esnasında meyvenin bekletildiği suyun içinde fermantasyonla alkolün teşekkülüne sebeb olunduğu söylenemez. Nebîz, helallik bakımından, keskin tadlı hale gelmemiş şıraya benzer ve alkollü gazozlarla kıyaslanamaz.

Madde ilmi olan kimyada “Su; renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdır” olarak tarif edilir. Su gibi, renksiz, kokusuz ve tatsız bir sıvıdaki az miktarda necis bir maddenin ya rengiyle, ya kokusuyla ya da tadıyla kendisini duyu organlarımıza hissettirmesi mümkündür. Gazozların ise, içlerinde bulunabilecek az miktardaki alkol gibi necis bir maddenin rengiyle, kokusuyla ve tadıyla farkına varmak mümkün değildir; bu sebeble sularla ilgili temizlik hükümlerinin aynen gazozlara da uygulanabileceğini söylemek, akla, mantığa ve ilmî gerçeklere uymaz. Hem, “Suların kendileri için konulmuş temizlik hükümleriyle kullanılması ‘zaruret’ veya onun yerine geçecek ‘hacet’ten dolayıdır. İbn-i Abidin’de birçok yerde, bunun gibi ruhsatların ‘zaruret’ esasına dayandığı zikredilmiştir. Suların temizliği hükmündeki bu genişlik olmasaydı abdest, gusül, elbiselerin yıkanması ve yerlerin temizlenmesi, bilhassa suyun zor bulunduğu sıcak memleketlerde, neredeyse imkânsız hale gelecek; hayat yaşanmaz olacaktı. Halbuki bu zaruret, gazozlar gibi içinde az miktarda alkol bulunan meşrubatta yoktur ve suların temizlik hükümlerinin, içinde az miktarda alkol bulunan gazozlar gibi meşrubata da aynen uygulanması bâtıldır.. Bir küp şarabı beş küp temiz suyla karıştırsanız, bu karışımı içmek helal olmaz..”

(http://www.gidaraporu.com/enerji-iceceklerinde-sasirtici-fetva_g.htm)

Gazozlar mevzuunda asıl dikkat çekilmesi gereken husus, bir damlasının bile içilmesi veya başka bir yolla vücuda alınması haram olan alkolün, bilerek ve kasdî olarak, gazoz imal edilirken dışarıdan gazoz çözeltisine ilave edilmesidir. Gazozların bu şekilde tad ve koku verici esansları suda çözünür hale getirmek için alkolün dışarıdan kasdî olarak ilave edilmesiyle yapılmasına ve ilave edilen alkolün gazoz içinde bir istihaleye (kimyasal değişime) uğramamasına rağmen, içilerek veya başka şekilde bir damlasının bile vücuda alınması haram olan alkolünün sulardaki temizlik hükümleriyle kıyas yapılmağa çalışılarak, gazozun helalliğine halel getirmemesinden nasıl bahsedilebilir? Böyle bir içeceğe “helallik” hükmü verilebilseydi, o takdirde açıkça haram kılınmış şarap ve onun emsali haram olan bütün alkollü içeceklerin de, bir oturuşta içilebilecek miktarları sarhoş etmeyecek şekilde iradî ve kasdî bir işlemle içlerine su katılıp seyreltilmeleriyle de, Müslümanlar için “helal” içecek haline getirilebilmesi ve serbestçe tüketilebilmesi gerekirdi!

Gazozların imalatı sırasında, gazoz ana çözeltisine alkolün dışarıdan katıldığı bilindiği, Meşrubatçılar Derneği Başkanı tarafından da açıkça söylendiği ve dışarıdan ilave edilen alkolün gazozlar içinde aslını muhafaza ile istihaleye uğramadığı, gıda kontrolüyle ilgili bakan Mehdi Eker’in de; “- Alkol sonradan katılmışsa, gerekeni yaparız” dediği (13.10.2006) halde, “gereken” ne ise maalesef yapılmamış ve gazozlarda laboratuar analizleriyle bulunan alkolün “imalattan sonra fermantasyonla teşekkül ettiği” gerçek dışı savunmasına dört elle sarılarak, mevzu kapatılmak istenmişti.

Tüketiciler Birliği’nin TÜBİTAK laboratuarlarında yaptırdığı analizlerde, imal ettiği markalı gazozunda alkol bulunan firmalardan birinin Halkla İlişkiler Sorumlusu da, aleyhlerinde neşriyat yapılmaması ve satışlarının düşmemesi için, çok satılan bir günlük gazetenin Genel Yayın Müdürü’ne yaptığı ziyarette; “kendilerinin imalat sırasında kesinlikle alkol kullanmadıklarını, analizlerde kendi gazozlarında tesbit edilmiş olan alkolün, imalat esnasında dışarıdan ilave etmek suretiyle değil; imalattan sonra ve zamanla teşekkül etmiş olabileceğini” söylemesi ve bu sözlerinin o gazetede firmanın açıklaması ve savunması şeklinde yayınlanması, bu mevzuda gerçek bilgisi olanları tekrar üzmüştü. Çünkü, yukarıda söylediğimiz ve tüm endüstriyel gazozların etiketlerinde yazılı olduğu gibi, sade ve basit olanları da dahil, bileşimlerinde “koruyucu maddeler” de vardır ve bunlar gazoz içindeki şekerin zamanla fermantasyonla az miktarda bile olsa alkole dönüşmesini de önler. Hem, gazozlar üretilirken hava ile temasları kesilecek şekilde basınçlı karbondioksitle şişe ve alüminyum kutulara doldurulduğundan, fermantasyonla şekerlerden alkolün teşekkülü için pozitif katalizör (reaksiyonun hızını arttırıcı) olarak vazife gören havadaki “Zymas enzimi” de, onların kapalı ambalajlarında bulunmaz. Üretimi tamamlanıp şişe ve kutulara basınçlı karbondioksitle doldurulmuş ve hava ile teması kesilmiş gazozlarda bundan sonra fermantasyon olsaydı, içlerinde yüksek oranda şeker ihtiva edenleri de bulunan tüm gazoz çeşitleri, üretimlerinden bir müddet sonra “gazoz” olmaktan çıkar ve “çok alkollü içki” haline gelirdi!

Bahsedilen o firmada imalatla ilgili sorumluluk taşıyan bir işçinin, çalıştığı fabrikanın kalite kontrolü biriminden, “ürünün iyi çıkmadığı” ikazını alınca; “-Kabahat bizde değil; alkol tanklarını temizletmeniz icabediyor” cevabını verdiği, o işçinin üniversite mezunu ve sözüne güvenilir oğlu tarafından bana nakledilince, gazoz imalatı da yapan o gıda firmasının fabrikasındaki alkol tanklarının mevcudiyet sebebinin ne olduğu ve alkol tanklarının temizliğiyle, ürettikleri hangi gıda ürününün kalitesi arasında ilişkinin olduğu sorusu, merakımı mucip olmuş ve zihnimi bir süre meşgul etmişti.

Bunları ard arda ve üzülerek yaşadıktan sonra, Tüketiciler Birliği’nin TÜBİTAK laboratuarlarında yaptırdığı analizlerde imal ettiği gazozunda alkol bulunanlardan, son olarak bahsettiğim o gıda şirketinin en yetkililerinden birisinin de bulunduğu bir toplantıda, gündem dışı söz almak ihtiyacını hissedip:

“-Helal gıda, Müslümanlar’ın hayatında en çok dikkat edeceği şeylerden biridir. Bir gıda firmasının Müslüman halkın helal gıda ihtiyacını karşılayacak şekilde üretim yapmasının; ‘Sebeb olan yapan gibidir’ kaidesine göre o firma sorumlularına kazandıracağı çok büyük sevabı olabileceği gibi, Müslümanlar o firmaya helal gıda ürettiği hususunda güven duyup mamullerini alıyorlarsa, onlar için helal gıda üretiminde tam hassasiyet göstermemek de, ayni kaideye göre; fakat aksine, gıda ürünlerini alan Müslümanlar’ın firmaya bu mevzudaki güveni kötüye kullanılmış olacağından, firma sorumlularına yüklenecek büyük bir günah yüküdür.” sözlerini söylemeyi kendime vazife telakki etmiş ve o topluluk önünde açıkça söylemiştim.

Prof. Dr. Mustafa NUTKU

 ————————————————————————————————-

Alcohol: In soft drinks

Q24 : I attach copies of two letters from the manufacturers of Coca-Cola and Pepsi-Cola which clearly indicate that alcohol is a part of the basic formula of both of these drinks. In the light of this information, is it permissible for Muslims to consume these drinks?

A24 : Thank you for attaching copies of these two letters. I will begin by quoting the relevant parts. The manufacturers of Coca-Cola in Britain say in their letter: “Some of the flavors in our products are produced by an alcohol extraction of natural substances. However, the extremely small amount of alcohol involved in the process becomes insignificant in the beverage.” Schweppes International which produces Pepsi-Cola says: “Pepsi-Cola contains only a small amount of alcohol, which is present in order to dissolve the flavoring. The composition of the natural flavoring is confidential and it is only known to a few individuals of the Pepsi Headquarters in U.S.A.” Both letters indicate clearly that alcohol is used in the preparation of these beverages.

 (http://www.islamicity.org/dialogue/q24.HTM)