Etiket arşivi: Çorlu

Trakya Mezunlar Programı 27 – 28 Nisan 2013 – Çorlu’da yapılacak!

Trakya Mezunlar programı bu yıl 27 – 28 Nisan 2013 (Cumartesi – Pazar) tarihleri arasında Çorlu da gerçekleştirilecektir.

Ajandanızı buna göre ayarlamanızı rica eder, yılda bir defa yapılabilen bu programda sizleri de aramızda görmek isteriz.

Selam ve dua ile..
Adres : Nusratiye mah. Filbahar sok. No:12 Ruba Vakfı, Sidre apt. Çorlu ( Su deposu karşısı)
Program
27 Nisan Cumartesi (okuma programı)
Esnaf okuma programı
28 Nisan Pazar (mezunlar programı)
9:00 – 10:00 kahvaltı
10:00 – 11:00 Misafir ağabeylerin konuşması
11:00 – 11:20 tanışma
11:20 – 11:50 çay ve kaynaşma
11:50 – 12:05 Sinevizyon
12:05 – 13:00 Hatıralar
13:00 – 14:00 Namaz
14:00 – 14:30 Yunanisatan ve Bulgaristan’dan gelen abilerin hizmet haberleri
15:00 Yemek
Ruba Vakfı

trakya.Mezunlar.Programi

Kırklareli’nde Bediüzzaman Mevlidi Yapıldı

Vefatının 52. Yılında Bediüzzaman Said Nursi Kırklareli’nde yapılan programda anıldı. Kırklareli’nde ilk defa Bediüzzaman Mevlidi yapılmış oldu.

Mevlid Kırklareli merkez camii olarak bilinen Hızırbey camiinde yapılmıştır. 1 Nisan Pazar dünü öğle namazından önce cami imamının vaazı ve akabinde kılınan öğle namazından sonra başlamıştır.

Kur’an-ı Kerim’i güzel okuma yarışmasında Türkiye birincisi Dünya dördüncüsü olan Hafız Mehmet Bilir hocaefendinin okuduğu Kur’an tilavetiyle program başlamıştır.

Kur’an’dan Etkilenenler

Kur’an okunurken farklı aralıklarda caminin yanından geçen 2-3 kişi, güzel okunan Kur’an sesini işitip camiye gelip “Ne kadarda güzel Kur’an okunuyor, alış-verişten eve dönüyorduk Kur’an sesini duyunca dayanamayıp geldik” diye ifadelerde bulunarak kapıda Risale-i Nur ve Lokum dağıtan gençlere sorarlar “Burada Bediüzzaman Mevlid’i var, onun için bu kadar kalabalık toplandı, buyurun size Bediüzzaman’ın eserlerini verelim” diyen gençler dışardan Kur’an sesini duyup gelenlere Risale-i Nur’ları verip gönderirler.

Kur’an’dan sonra Sinevizyon gösterisine geçilir. Üstad’ın hayatının anlatıldığı 10 dakikalık video izlettirildi.

Asrın Müceddidi Bediüzzaman’dır

Son olarak da Kırklareli eski vaiz ve imamı, aynı zamanda radyo programcısı ve kitap yazarı Abdülhamid Oruç hocaefendi, Bediüzzaman’ı anlattı ve “Bediüzzaman asrımızın müceddididir” dedikten sonra müceddit kelimesinin ne anlama geldiğini hadislerden ve tarihten örnek vererek bizlere anlattı.

Ücretsiz Risale-i Nur Dağıtıldı

Program bitişinde bine yakın Risale-i Nur eserleri, küçük kitaplar ücretsiz olarak, Kırklareli sakinlerine dağıtıldı. Kitapları alan bazı kişiler daha cami içerisinde kitapları okuduklarını müşahede ettik. Ayrıca Edirne, Babaeski, Uzunköprü, Çorlu, Çerkezköy gibi Trakya’nın birçok beldesinden programa iştirak edenleri müşahede ettik. Bayanlarında programa ilgi gösterdiklerini ifade edebiliriz ayrıca.

Program sonunda hatıra fotoğrafı çekildi ve akabinde yüze yakın kişiye dersanede yemek ve çay ikramı oldu. Bizlerde İkram’dan sonra Hafız Mehmet Bilir hocamızı alıp İstanbul’a geri dönüş yaptık. Programa Ruba Vakfı’nda ki ağabeylerimizle beraber iştirak etmiş olduk.

Bediüzzaman Mevlidi – KIRKLARELİ (44 fotoğraf) Facebook sayfasından ulaşabilirsiniz. Ayrıca bir kısmıda aşağıya eklenmiştir.

İşte Mevlid’den objektifimize yansıyanlar…

2. ve 3. Kelime – Hutbe-i Şamiye

 

Bu Hutbe-i Şâmiye eseri, Üstad Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin otuz beş yaşında iken, Şam’da, Şam ulemasının ısrarı üzerine Câmi-i Emevîde irad ettiği bir hutbedir. Çok büyük bir ehemmiyeti haiz olması hasebiyle, o zaman Şam’da bir hafta içinde iki defa tab edilmiştir. Bilâhare müellif Bediüzzaman Said Nursî tarafından tercümesi neşredilmiştir.

İşte o risaleden 2. ve 3. kelimeler, sohbeti yapan Doç.Dr. Şadi Eren… Aşağıya ilk paragrafları aldık.

İKİNCİ KELİME: Ki, müddet-i hayatımda tecrübelerimle fikrimde tevellüd eden şudur:

Yeis en dehşetli bir hastalıktır ki, âlem-i İslâmın kalbine girmiş. İşte o yeistir ki bizi öldürmüş gibi, garpta bir-iki milyonluk küçük bir devlet, şarkta yirmi milyon Müslümanları kendine hizmetkâr ve vatanlarını müstemleke hükmüne getirmiş. Hem o yeistir ki, yüksek ahlâkımızı öldürmüş, menfaat-i umumiyeyi bırakıp menfaat-ı şahsiyeye nazarımızı hasrettirmiş. Hem o yeistir ki, kuvve-i mâneviyemizi kırmış. Az bir kuvvetle, imandan gelen kuvve-i mâneviye ile şarktan garba kadar istilâ ettiği halde, o kuvve-i mâneviye-i harika meyusiyetle kırıldığı için, zâlim ecnebîler dört yüz seneden beri üç yüz milyon Müslümanı kendilerine esir etmiş. Hatta bu yeisle, başkasının lâkaytlığını ve füturunu kendi tembelliğine özür zannedip neme lâzım der, “Herkes benim gibi berbattır” diye şehamet-i imaniyeyi terk edip hizmet-i İslâmiyeyi yapmıyor…

ÜÇÜNCÜ KELİME: Ki, bütün hayatımdaki tahkikatımla ve hayat-ı içtimaiyenin çalkamasıyla, hülâsa ve zübdesi bana kat’î bildirmiş ki: Sıdk, İslâmiyet’in üssü’l-esasıdır ve ulvî seciyelerinin rabıtasıdır ve hissiyat-ı ulviyesinin mizacıdır. Öyleyse, hayat-ı içtimaiyemizin esası olan sıdkı, doğruluğu içimizde ihyâ edip onunla mânevî hastalıklarımızı tedâvi etmeliyiz…

Çorlu Okuma Programının Ardından

Çin’de de olsa ilmi arayınız. Çünkü ilim öğrenmek her Müslümana farzdır. Melekler, yaptıkları işten hoşlandıkları ilim talebeleri için kanatlarını yere sererler.” (Câmiü’s-Sağîr, 1/310) buyurmuş Peygamber Efendimizi (a.s.m).

İmânın rükünlerinden en mühimmi, imân-ı billâhdır, Allah’a imândır. Sonra nübüvvet ve haşirdir. Bunun için, bir insanın en başta elde etmeye çalıştığı ilim, imân ilmidir. İlimlerin esası, ilimlerin şâhı ve padişahı, imân ilmidir.” Konferans’ta Zübeyir Gündüzalp Ağabey ifade eder.

Bütün hakikî saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve sâfi lezzet, elbette marifetullah (Allah’ı bilmek) ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenâb-ı Hakkı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envâra, esrara, ya bilkuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakikî tanımayan, sevmeyen, nihayetsiz şekavete, âlâma ve evhama manen ve maddeten müptelâ olur. Diye buyurmuş Üstadımız 20. Mektupta. Ve ayrıca Risale-i Nur’un çeşitli yerlerinde “Dünyanın lezzetleri, zevkleri ve ziynetleri, Hâlıkımızı, Mâlikimizi ve Mevlâmızı bilmediğimiz takdirde Cennet olsa bile Cehennemdir.” “İnsan, ebed için yaratılmıştır. Onun hakikî lezzetleri, ancak marifetullah, muhabbetullah, ilim gibi umur-u ebediyededir.” Gibi ifadelerle hem İnsan’ın yaratılış amacını hem de öğrenmesi gereken ilk ilmin Marifetullah ilmi yani Allah’ı bilmek ve tanımak ilmi olduğunu belirtmiştir.

İşte bu noktalar içindir ki 2-3 günlüğüne de olsa Cenab-ı Hakkı daha iyi tanımak ve bilmek, Kur’an’ı daha iyi anlayabilmek, Resul’ünün sünnetine daha bir iştiyakla sarılabilmek için zikrettiğimiz manaları bize en güzel bir şekilde ifade eden ve istifademize sunan Risale-i Nurları okuduk ve daha iyi anlayabilmek ve anlamadığımız yerleri sorabilmek ve hayatımıza birazcık disiplin getirebilmek için 2-3 günlük yoğunlaştırılmış, sabah namazından önce teheccüd namazıyla başlayıp akabinde Kur’an-ı Kerim ya da Cevşen gibi duaları okuduk ve akabinde Sabah Namazını cemaatle beraber tertemiz bir aleme açılarak dünyayı kesben değil kalben terk ederek namaza durduk. Şahsi ve sosyal hayatımıza Kur’an’ın hakikatlerini nasıl daha iyi yerleştirip düstur haline getirebiliriz gibi ince ve ulvi manaları düşündük, fıkhi ve günlük meselelerden kafamıza takılan suallere cevaplar aradık ve bu alanda uzman hocalarımıza danıştık. Ayrıca şevke medar nurani hadiselerden bahsedildi. Yaratılış amacımızı bir nebzede olsa daha iyi anlamak ve bunları sadece Allah’ın rızasını kazanmaktan başka herhangi bir amaç için yapmamak ve bu sayede aramızdaki kardeşliği, uhuvveti pekiştirmek niyetiyle programı sonlandırdık.

Bu soğuk mart ayında Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ il merkezlerinden ve ilçelerden esnafların, memurların ve azda olsa öğrencilerin katılımıyla gerçekleşen programa ayrıca İstanbul’dan Doç. Dr. Şadi Eren hocamız ve Abdülvahid Mutkan Ağabeyimizin katıldığı ve Şadi Hocamızın Hutbe-i Şamiye’den yapmış olduğu dersler ve Fıkhi sorulara verdiği cevaplarla program sonlanmış oldu. Ayrıca programın akabinde Pazar günü akşamı Edirne’de yapılan akşam dersine iştirak edildi. Hutbe-i Şamiye ve Edirne dersleri zamanla sitemize eklenecektir. Fıkhi meselelerdeki soru-cevap bölümü ise facebook (www.facebook.com/nurnet.org) sayfamıza eklenecektir.

Mutad olarak 2 ayda bir yapılan bu programların bir diğerinde yani 2 ay sonra buluşmak ümidiyle programdan ayrıldık. Cenab-ı Hak kabule karin eylesin inşallah ve bu gibi programları çoğaltsın.

NurNet.Org Ekibi