Etiket arşivi: dersane

Tuzluca Nur Dersanesi Dualarla Açıldı

Birer ilim, tefekkür ve sohbet merkezleri olan Nur dersanelerine bir yenisi daha eklendi.

Iğdır’ın Tuzluca ilçesinde yapılan dersane dualarla açıldı. Bediüzzaman Said Nursi hazretlerini ziyaret eden Son Şahitlerden Nusret Kocabay Hocanın katılımıyla gerçekleştirilen açılışta kurban kesildi ve dualar edildi.

Açılışın ardından Nur dersanesinde Kur’an ve iman hakikatleri müzakere edildi.

Risale Haber

tuzla.nur.dersanesi2

Singapur’da Kadir Gecesinde Dershane Açıldı

Aziz, sıddık kardeşlerim

Evvelâ: Bütün ruh u canımla mübarek Ramazanınızı tebrik ederim. Ve o mübarek şehirde ettiğiniz duaların, Cenab-ı Hak yanında makbul olmasını Erhamürrâhimînden niyâz ederim.

Saniyen: Bu seneki Ramazan-ı Şerif hem âlem-i İslam için, hem Risale-i Nur şakirtleri için gayet ehemmiyetli, pek çok kıymetlidir.  Risale-i Nur şakirtlerinin iştirâk-i âmâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, herbirisinin kazandığı miktar, herbir kardeşlerine aynı miktar defter-i âmâline geçmesi, o düsturun ve arahmet-i İlahiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dairesine sıdk ve ihlasla girenlerin kazançları pek azim ve küllîdir. Herbiri, binler hisse alır.

İnşaallah, emval-i dünyeviyenin iştirâki gibi inkısam ve tecezzî etmeden, herbirisine, aynı amel defterine geçmesi, bir adamın getirdiği bir lâmba, binler aynaların herbirisine aynı lâmba inkısam etmeden girmesi gibidir. Demek, Risale-i Nur’un sadık şakirtlerinden birisi leyle-i Kadrin hakikatini ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şakirtler sahip ve hissedar olmak, vüs’at-i rahmet-i İlahiyeden çok kuvvetli ümitvârız.

 1965 yılında bağısızlığına kavuşmuş olan Singapur, Uzakdoğu’nun minik, şirin ve Japonya’dan sonra en müreffeh ülkesidir. Japonya’dan farklı olarak yeşilliği, son derece düzenli ve temiz olması, yaşam standartlarının yüksek olması, coğrafi konumu ve resmi dilin İngilizce olması gibi özellikleriyle Uzakdoğu’nun yaşamak için imrenilen ülkesidir. Halkı 70% Cin, 15 % Malezya ve 5% Hint kökenlidir. Buna bağlı olarak ülke değişik kültür ve dinlerin (Örn. Malezyalılar Müslüman’dır) kaynaştığı bir mekandır. Bölgedeki dinler zenginliği her dinden öğrenciye yemek ve ibadet konusunda kolaylık sağlamaktadır.

– Şu anda 5,5 milyon olan nüfus 6-7 milyona çıkarılmak isteniyor. 45 yıldan fazladır aynı hükümet devam etmekte ve çok sistemli, düzenli ve kuralcı bir ülke yapısı var.

– Para durumu: 1 singapur doları=1.55 TL, 1 USD= 1,26 singapur doları

Hem Ramazanda hem de burada kadir gecesine tevafuk olarak Singapur’da Dersanemizin tutulması İnşallah faali hayırdır.  Hem MRT yani metroya yaya olarak 5 dakika yeşil hat üzerinde, hem de Dünyaca ünlü 20 Üniversitelerin içinde olan 2 Devlet üniversitelerinin arasında olması, hem MRT ile direk havalanına gidilmesi, hem Malezya’ya giden otobüs yazıhanelerine bir MRT ile gidilmesi, hem de yakınında Malayların Mücahidin mescidi hem ev sahibesi hristiyan Müslümanları seven hassasiyetlerini bilen ve Türkiyeye de gelmiş birinin olması hem Malezya ve Singapurdaki ağabeylerle meşveret neticesi olması gibi tevafukların yaşanması Ramazanın ve hizmetimizin bereketi olarak telakki ediyoruz.

Burada başta inayeti ilahi olarak, Bursa’dan maddi ve manevi desteği olan abi ve kardeşler ve Malezya dan da ağabeyler maddi ve manevi yardımlarıyla ve Singapur’da doktora yapan kardeşimizin de gayretleriyle Rabbim lutfetti. Elhamdulillahi haza minfadli Rabbi. Rabbim rızası dairesinde sırat-ı müstakimde isthdam etsin Amin.

Ramazanın yaklaşık son haftasını dersanemizde gece teravih ve ders programıyla, gündüzleri de vakit namazlarını mücahidin camiinde namaz ve tanışma ile gecirildi. İlk olarak dışarıdan gelenler Özbek oldu ve burada NTU Universitesinde  doktora yapan kardeşlerimizle de meşveret yaparak Cuma günleri İngilizce ve Cumartesi de Türkler için Türkçe dersleri tanzim edildi.

Bayram namazını yakımızdaki Mücahidin mescidinde (yani buralarda camilere mescid bizdeki gibi küçük mescidlere surau deniyor yani tam tersine..camii kültürü yok buralarda) kıldık ve cemaatle bayramlaşma oldu dersanemize geldik bayramın 3. Günü hem Bangladeşten gelen vakıf ağabeyler hem de singapurdan gelen ağabeylerle bayramlaşma oldu.

Dersanede kalan kardeşlerle Süleyman efendilere bayramlaşmaya gittik, çok hoş karşıladılar bizden ne isterseniz maddi manevi desteklerini esirgemeyeceklerini söylediler Allah razı olsun. Malezyadan da abiler hem ziyarete geliyorlar hem de dersane ihtiyaçlarını getiriyorlar. Singapurdan bir iş adamı abimiz dersaneye bayramlaşmaya geldiği vakit ihtiyaç listesi çıkarın dedi ve halıları ve bazı ihtiyaçları aldı ve gönderdi Allah razı olsun.

Singapur hizmet noktasından çok mümbit bir zemin var Müslümanlar daha ciddi ve gayretli tanışılan insanlar samimi ve cana yakın Rabbim tesirini halketsin Amin. Ekseriyetle olduğu gibi hizmetlerimiz akademisyen ve üniversite camiası üzerinden gidiyor. Doktora yapan kardeşler var dost olan üniversite hocaları bazı ağabeylerin tanıdıkları Diyanet başkanı ve din adamları var. Singapur Müslümanlar derneği elemanları var inşallah bu referanslı olanları zamanla ziyarete gidiyoruz çok hoş karşılıyorlar ve memnun oluyorlar kitapları kurum ve kütübhanelerine gerektiğinde İngilizce ve Arabca külliyatlar hediye ediyoruz.

16 agustos Cuma akşamı ilk dersimiz NTU universitesinden gelen Mısırlı, İranlı Azeri ve Türk talebeler ve Malezyadan kardeşlerde geldi. 2 saate yakın tabiat risalesinden İngilizce dersi yapıldı ardından çay ve muhabbet ile çok hoş ayrıldılar haftaya da inşallah gelelim dediler . Cumaretesi akşamıda Türkçe dersimiz oldu Elhamdulillah bazı ağabeylerin tanıdıklarına mesaj ve telefonla ulaşmaya çalıştık bazıları randevu verdiler onlarla da bir yerlerde buluşup hem hizmetlerimizi anlatıp hem de dersanemize davet edeceğiz.

Müslüman center denen yerde sonradan Müslüman olanların kaldığı bir yer var orayada gidip tanışıp hem risale verip hem de hizmetler anlatılacak. Ayrıca Singapurda hizmet sahası olarak bin tane Turk olduğu söyleniyor ki küçük bir ülkede bayağı bir yekun teşkil ediyor inşaAllah hedefte onlarla da tanışılıp dersanemize davet edilecek. Dua edin Rabbim hizmetlerimizi inkişaf ettirsin.

İkinci mesele: Ben hem kendimde, hem bu yakındaki Risale-i Nur talebelerinde şuhur-u muharremeden sonra bir yorgunluk ve şevkte bir fütur görüyordum. Sebebini vâzıhan bilmiyordum. Şimdi, eskide söylediğim tahminî sebep, hakikat olduğunu gördüm. Şöyle ki:

Nasıl maddî hava fena ise, fena tesir ediyor; manevi hava da bozulsa, herkesin istidadına göre bir sarsıntı verir. Şuhur-u selâse ve muharremede âlem-i İslamın manevi havası, umum ehl-i imanın ahiret kazancına ve ticaretine ciddi teveccühleri ve himmetleri ve tenvirleri o havayı sâfileştiriyor, güzelleştiriyor, müthiş ârızalara ve fırtınalara mukabele ediyor. Herkes o sayede ve sayesinde derecesine göre istifade eder. Fakat o şuhur-u mübareke gittikten sonra, âdeta o ahiret ticaretinin meşheri ve pazarı değiştiği gibi, dünya sergisi açılmaya başlıyor. Ekser himmetler, bir derece vaziyeti değişiyor. Havayı tesmim eden buharat-ı müzahrefe o manevi havayı bozar. Herkes derecesine göre ondan zedelenir.

Bu havanın zararından kurtulmak çaresi, Risale-i Nur’un gözüyle bakmak ve ne kadar müşkilât ziyadeleşse, kudsi vazife itibarıyla daha ziyade ciddiyet ve şevkle hareket etmektir. Çünkü başkaların füturu ve çekilmesi, ehl-i himmetin şevkini, gayretini ziyadeleştirmeye sebeptir. Zira, gidenlerin vazifelerini de bir derece yapmaya kendini mecbur bilir ve bilmelidirler.

Yakinim var ki,istikbal semavatı, zemin-i asya bahem olu teslim yed-i Beyza-yı islam’a….

Binler Selam Eder…Dualarınızı Bekleriz….

Singapur Nur Talebeleri

www.NurNet.org

Tiflis’te 100 Sene Sonra Gerçekleşen Hayal

Risale-i Nur eserleriyle tanışan herkes “Tiflis” denildiğinde “Şeyh San’an Tepesi”ni hatırlar. Yüz yıl önce rus polisiyle o tepede karşılaşan Bediüzzaman, “medresemin planını yapıyorum” demişti. O gün için “hayal” olan bu müjde, şükürler olsun ki bugün “hakikat” olmuş ve “Tiflis’de bir medrese” açılmış durumdadır.

Gürcistan’ı tanıyalım

Başkent: Tiflis
Resmî dil: Gürcüce
Etnik gruplar: 83.8% Gürcüler, 6.5% Azeriler, 5.7% Ermeniler, 1.5% Ruslar, 2.5% diğer
Yönetim biçimi: Cumhuriyet
Cumhurbaşkanı: Mikhail Saakashvili
Başbakan: Bidzina İvanişvili
Gürcistan Krallığı: 1008
Gürcistan Demokratik Cumhuriyeti:
26 Mayıs 1918
Gürcistan Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti:
25 Ocak 1921
Bağımsızlık Sovyetler Birliği’nden: 9 Nisan 1991
Tanınma: 25 Aralık 1991
Nüfus 2009 tahmini: 4,260,000 (122.)
Para birimi: Lari

Gürcistan, Karadeniz’in doğu kıyısında, Güney Kafkasya’da yer alan ülke. Tam adı Gürcistan Cumhuriyeti’dir. Eski Sovyet cumhuriyetlerinden biri olan Gürcistan’ın kuzeyinde Rusya, kuzeybatısında Abhazya, güneyinde Azerbaycan, Ermenistan ve güneybatısında Türkiye yer alır. Ülkenin batı sınırını Karadeniz belirler.

Geçen yıl yaz tatilinde Rize’ye gittiğimizde kara yolu ile Sarp Sınır Kapısından geçerek Gürcistan’ın Batum şehrini görmek nasip olmuştu. Ancak çok arzu etmemize rağmen başşehir Tiflis’e ve oradaki “Şeyh San’an Tepesi”ne gidememiştik. “Ya nasip, başka zaman gideriz inşallah” diyerek o gün Batum’dan Rize/Çayeli’ne geri dönmüştük.
Benimle beraber 4 kişiden oluşan bir grup ağabeyle birlikte 23 Şubat 2013’ün ilk dakikalarında İstanbul’dan hareket ederek Tiflis’e gitmek nasip oldu. 25 Şubat 2013 Pazartesi günü öğle saatlerine kadar kaldığımız Tiflis’te hem müjdeli haberler duyduk, hem de Üstad Bediüzzaman’ın bir asır önce müjdeler verdiği mekânları görme imkânı bulduk.

HAYALLER GERÇEK OLDU
Risale-i Nur eserleriyle tanışan herkes “Tiflis” denildiğinde “Şeyh San’an Tepesi”ni hatırlar. Gürcistan’ın başşehri olan Tiflis, 2 milyona yakın nüfusuyla stratejik bakımdan da önemli bir yer. Amerika ve Rusya’nın; Gürcistan ve dolayısıyla Tiflis üzerine ‘kavga’ya tutuşması, ülke yöneticilerinin kendilerine yakın kişiler olmasını istemesi boşuna değil.
Bilindiği gibi Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatını anlatan “Tarihçe-i Hayat” adlı eserde onun Tiflis’e gitmesi ve oradaki “Şeyh San’an Tepesi”nde karşılaştığı bir Rus polisiyle arasında geçen konuşma aktarılır. Çok bilinen ve hattâ “ezberlenen” bu bahsi yeri geldiği için hatırlatmakta fayda var. İşte yüz yıl önce Bediüzzaman ile Tiflis’deki Rus polisinin arasında geçen konuşmanın özeti:
“İstanbul’da fazla kalmaz, Van’a gitmek üzere İstanbul’dan ayrılır. Batum yoluyla Van’a giderken Tiflis’e uğrar. Tiflis’te, Şeyh San’an Tepesine çıkar. Dikkatle etrafı temaşa ederken, yanına bir Rus polisi gelir ve sorar: ‘Niye böyle dikkat ediyorsun?’
Bediüzzaman cevap verir: Medresemin planını yapıyorum.
Rus polisi: Nerelisin?
Bediüzzaman: Bitlisliyim.
Rus polisi: Bu Tiflis’tir.
Bediüzzaman: Bitlis, Tiflis birbirinin kardeşidir.
Rus polisi: Ne demek?
Bediüzzaman: Asya’da, âlem-i İslâmda üç nur birbiri arkasında inkişafa başlıyor. Sizde birbiri üstünde üç zulmet inkişafa başlayacaktır. Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek; ben de gelip burada medresemi yapacağım.”
Rus polisi: “Heyhat! Şaşarım senin ümidine.”
Bedüzzaman: “Ben de şaşarım senin aklına! Bu kışın devamına ihtimal verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.”
Rus polisi: “İslâm, parça parça olmuş?”
Bedüzzaman: “Tahsile gitmişler. İşte Hindistan, İslâm’ın müstaid bir veledidir; İngiliz mekteb-i idadîsinde çalışıyor. Mısır İslâm’ın zekî bir mahdumudur; İngiliz mekteb-i mülkiyesinden ders alıyor. Kafkas ve Türkistan İslâm’ın iki bahadır oğullarıdır; Rus mekteb-i harbiyesinde talim ediyorlar, ila ahir…” (Yeni tanzim Tarihçe-i Hayat, s. 125)
Risale-i Nur eserlerinde yer alan bu bahsi ilk defa 1980 öncesinde okumak nasip olmuştu. O gün için “hayal” olan bu müjdeler, şükürler olsun ki bugün “hakikat” olmuş ve “Tiflis’te bir medrese” açılmış durumdadır.

TİFLİS’TEKİ NUR MEDRESESİ
1980 öncesi bu bahsi okuduğumuz her defasında “Acaba bu müjde nasıl ve ne zaman tecelli edecek?” diye düşünürdük. O yıllarda Rize’de öğrenciydik ve Rusya’ya, Tiflis’e (SSCB döneminde) en yakın il Rize’ydi. Rize’deki ‘dershane’lerde Risale-i Nur okunabiliyordu, ama Tiflis’te Risale-i Nur eserlerinin okunduğu bir “dershanenin/medrese”nin açılmasını hayâl etmek bile zordu. Çünkü devir Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği devriydi ve Türkiye’den Batum’a, Tiflis’e, Gürcistan’a turistik maksatla bile gitmek kolay değildi. Hattâ, o yıllarda okullarda öğrencilere yönelik “Sarp Sınır Kapısı Turu” düzenlenir ve gidenler döndüklerinde “Sınırda bir köy var ve köy ikiye bölünmüş. Aynı aileden bir kardeş Rus tarafında, diğer bir kardeş Türkiye tarafında kalmış. ‘Bölünmüş aileler’in cenazelere bile katılması mümkün olmuyor” diye anlatılırdı. Bu şartların yaşandığı günlerde, “Tiflis’te Risale-i Nur Medresesi” açılacağını düşünmek haliyle akla uzak görünüyordu.
Ama Üstad Bediüzzaman’ın diğer müjdeleri gibi bu müjdenin de tahakkuk edeceğine o gün de emindik. Nitekim, başta (merhum) Murat Hutoğlu Ağabeyimiz olmak üzere bütün büyüklerimiz bu müjdenin tahakkuk edeceğini ifade eder ve onu tahakkuk ettirenin de kendileri olmasını arzu ederdi.

GERÇEKLEŞEN MÜJDE
Her kıştan sonra baharın gelmesi mukadder olduğu gibi, SSCB’nin yıkılıp dağılmasından sonra, yani ‘kış’dan sonra o bölgelere de nisbeten ‘bahar’ geldi. 1991 yılında ilk defa Tiflis’te Risale-i Nur eserlerinin okunduğu bir “dershane” açıldı. İşte, Tiflis ziyaretimizde oradaki “medrese/dershane”de kalma imkânı da bulduk.
Bekir Gönüllü, Selamet Arslan ve Şevket Dağ ile birlikte İstanbul’dan gittiğimiz Tiflis’de, Hopa ve Artvin’den gelen Nur Talebeleri de vardı. Hattâ, Hopa’dan gelen Sefer Hoca, Tiflis Havaalanı’nda bizi karşıladı. Sabaha karşı Şeyh San’an Tepesi’nin karşısındaki dershaneye gittiğimizde Tiflis’de daha sabah ezanı okunmamıştı. Kısa bir istirahattan sonra sabah namazı için kalktık ve namazdan sonra da mutad Risale-i Nur dersi yapıldı.

‘TİFLİS MEDRESESİ’NİN AÇILIŞI
Tiflis Dershanesi’nde kalan ağabeylerimizden, dershanenin açılış serencamını dinledik. Bu vesile ile Tiflis dönüşünde merhum Murat Hutoğlu Ağabeyin oğlu (Rize’de esnafa olan) Hasan Hutoğlu’nu aradım ve “Tiflis Medresesi”nin açılışını bir de ondan dinledim. SSCB dağılınca, Tiflis’de bir medrese açılması gündeme geliyor. Mustafa Sungur Ağabey bir vesile ile Rize’ye gittiğinde bu mesele konuşuluyor ve Sungur Ağabey, Murat Hutoğlu’na “Ben seni vekil tayin ediyorum, Tiflis’e git ve orada dershanemizi aç” diyor. Murat Ağabey de (Zaralı) Yunus Oral ve Hüseyin Varlı ile birlikte Tiflis’e gidiyor. O günlerde Ordulu bir öğrenci de Tiflis’de bulunuyormuş. Onun da yardımıyla bir daire tutuluyor. Rize’den götürülen malzemelerle dershane tefriş edilmiş ve 30 Ağustos 1991’de hizmete hazır hale getirilmiş. Bu arada Murat Ağabey, bakımsız olan Tiflis Camii’nin abdest alma yerlerini de tamir ettirmiş. Murat Ağabeyin oğlu Hasan Hutoğlu diyor ki, “Daha sonra o dershanenin anahtarını bizzat ben İstanbul’a, Sungur Ağabeye götürüp teslim ettim.”  Bu şekilde ilk defa Tiflis’de bir dershane açılmış oluyor. Daha sonra (1994’de) başka bir yere taşınıyorlar. Şu andaki dershanede, ilk açılan dershaneden kalan halılar hizmet vermeye devam ediyor. Bu vesile ile hem Sungur Ağabeyi, hem de Murat Hutoğlu Ağabeyi rahmetle yâd etmiş olalım. Allah hepsinden razı olsun.

DİĞER MÜJDELER DE TAHAKKUK EDECEK
100 yıl önce medresesinin planını yapan Bediüzzaman, eserlerini okuyanlar vasıtasıyla Tiflis’te “medresesi”ni açmış durumda. Bugün “dershane” müjdesinin tahakkukuna şahit oluyoruz, yarın bir gün Rus polisi vasıtasıyla verdiği diğer müjdelerin de gerçekleştiğine ömrü olanlar inşaallah şahit olacak. Hıristiyanlığın en katı şekilde yaşandığı Tiflis’te Risale-i Nurların okunması, bazı çocukların Risale-i Nur’dan parçalar ve vecizeler ezberlemesi her halde bütün Kafkasya’daki manevî havanın temizlenmesine ve Nurların daha da parlamasına vesile olur.
Faruk Çakır / Yeni Asya

Risale-i Nur Dershanesi Nedir?

Risale-i Nur okumakla onun hakikatlarını bir mekân ile bağlantı kurarak empatik değerlendirmek bu eğitimde esastır. Bir hakikatla mekân arasında bağlantı inşa etmek bu tarz eğitimin en önemli yanıdır.

SAMİMİ CEHD VE GAYRET

Dershane genel anlamda itikadı güçlendiren ibadete şevklendiren, Allah sevgisi, muhabbeti Nebi, öldükten sonra dirilmeye samimi inanan insanlar yetiştirir. Bu eğitim tarzının ana temasıdır esasıdır, temelidir, bütün öğreti bunun üzerine kurulur, bunda samimi bir cehd ve gayret olursa yan temalar bundan doğar.

Dershane’de kalan kişi namazına dikkati öğrenir, vaktinde kılınan namaz, o an namaz kılan milyonlarca insanın ile birlikte Allah’ın divanına duran insanların duasına kişiyi dahil eder. Büyük bir uhrevi kazanç elde eder, bunun yanında ahdine ve çağrıya sadakat gereği büyük bir uhrevi ödül de alacağı kesindir. Vaktinde kılınan namaz insana zaman bilinci verir, ömrünü semeredar yapar.

BAKMAK VE GÖRMEK

Dershane insana dinen, fikren, ilmen eşyaya ve olaylara, nesnelere bakmayı öğretir. Bediüzzaman sanatçıların bakmak-görmek şeklinde ifade ettiği şeyi dinin hakikatlerini öğretirken öğretmiş olur. Bir bakmak-görmek şablonu vardır. Haşir risalesinde, zeki bir öğrenci o şablonu sadece oradaki olaylara değil tabiata, sanata, edebiyata, metne uygulayabilir. Ancak zeki bir bahçıvan, zekânın elinde bunu gerçekleştirebilir. Bediüzzaman ilk talebelerine bu bakmak-görmek eğitimini vermiştir. Evde okunan kitap seyahatler, gezintiler sırasında kainata ve olaylara uygulanmıştır. Bediüzzaman okuyucusuna bu fiilleri öğretirken uygulamayı da seyahatlerinde ve özellikle gezilerinde vermiştir.

Dershane uygulamalı bir din ve sanat mektebidir. Okunan hakikatler hayata ve olaylara yansıtılır. Bu uygulama Bediüzzaman’ın hayatı ile isbat edilmiştir. Bediüzzaman bunu öyle hayata yedirmiştir ki, sanatçılar gibi teorik telkinde bulunmaz, elma içindeki gıda gibi farkında olmadan öğretir.

AKIL GELİŞTİRME OKULU

Dershane bir akıl geliştirme mektebidir. Akıl plastik bir maddedir. Bütün Risale-i Nur eserleri bir akıl ekolüdür. Bediüzzaman bütün eserleri boyunca yorumlamasını bilen, tefekkür edebilen, olayları tahlil edebilen, tümden gelim ve tüme varım gibi akli temrinleri öğretir. 32. Söz’ün başındaki münazara-i faraziyede aklın tevhid konusundaki acemiliklerini anlamakta zorlanan bir adama kullanarak ortaya koyar. Bu ve Haşir, Münacat ve Ayetü’l-Kübra ve diğer eserlerde, gören gözün arkasında mantıki muhakemeler yapmaya alıştırılan bir akıl ortaya konur. Akıl nasıl bir küçük çocuk gibi başlamışsa, eserleri zaman içinde gelişmiş bir akıl olur, öyle bir hale gelir ki, akıl artık her meseleyi tahlil eden mükemmel bir akıl haline gelir, bu akıl sadece yalın bir akıl değil, kalb ile birlikte çalışan bir akıldır.

Risale mektebi-okulu ve dershanesi bir kalp yetiştirme mektebidir.

Bediüzzaman filozoflar gibi yalın bir akılla değil sürekli kalb ile birlikte çalışan bir akıl geliştirir. Ayetü’l-Kübra’da akıl geliştikçe, gözlem gücü arttıkça kalb de yola gelir, metnin sonlarında itirazın ölüp kabulün çok yönlü dirilip kalbi ayağa kaldırdığını görürüz.

Risale-i Nur’da kalp iki şekilde terbiye edilir:

Birincisi kalbin hastalıkları bizzat kalp kelimesinden hareketle anlatılır, tatmininin öneminden bahsedilir, bir de akıl ve kalbi, birlikte ama kalbi aklın zımnında tutan bir akıl eğitimi vardır. Büyük eserlerin de böyledir. Haşir’de farklı yollarda giden akıl ve kalp metnin sonunda birleşirler. Diğerlerinde de böyledir.

Risale-i Nur Dershanesi dini kavram ve temaları derinliğine öğreten, mantıki ve akli deliller ile ortaya koyan bir dershanedir.

Dershane ilim ve fen bilimlerini sentezleme merkezi olması haysiyetiyle bir ilimsel kurumdur.

Batı on yedinci yüzyıldan itibaren ilim ile dini birleştirmeye muvaffak olamamış, böyle bir genel maksat etrafında değil, bazı muvahhit filozoflar ilimle fenni birleştirmek için konuşmuşlarsa da ilmi ve fenni dini yoruma açacak iktidarları olmadığı için yüzeysel ve birkaç kelime ve cümlede kalmışlardır.

Bediüzzaman coğrafya, tarih, matematik, fizik, biyoloji, kimya, tıp, astronomi, jeoloji, epistemoloji ve daha birçok ilimlerin tevhid gözüyle değerlendirmesini yapmış, bilimin gözlem ve deneyle elde etmiş olduğu verileri din ile birleştirerek âlimleri ateizmden, din adamlarını da yobazlıktan kurtarmıştır.

ÇİMENTO TERKİPLİ ESERLERE İHTİYAÇ

Bu yönü ile dershane, bilim tarihinin gerçekleştirmeye imkânı olmayan bir büyük işlevi vardır.

Dershane modernist dünya görüşüne doğru gitmeye başlayan Osmanlının cumhuriyetle buluşmasından sonra, modernizm kurtarıcı bir düşünce olarak kabul edilmiş, ama bir milletler esperantosu olan Osmanlı, bu faaliyetle bilinçli olarak çözülmüş ve arkasından Osmanlı tipi de elindeki çimento terkipli eserler alınınca insanların ve milletlerin elinde değerler gitmiş sadece ırklar kalmıştır.

Irkı süsleyen ve zenginleştiren fikirler kovulunca çıplak ırklar üzerinden ideolojiler ortaya konmuş herkes kendinin daha mutlu olduğunu ileri sürecek kadar ahmaklaşmıştır.

Bediüzzaman yirminci yüzyılı kana boyayan ırkçılık illetlerinden kurtarmayı dershane modelinde gerçekleştirmeyi başarmıştır.

Yirminci yüzyıl ile birlikte milletler birbirine yabancı olmuş, Avrupa bir kan gölüne çevrilmiş, Avrupa’nın belli başlı milletleri birbiri ile savaşmıştır. Fransızlar ile İngilizler Waterloo da, Ruslarla Fransızlar Borodino savaşında birbirlerini katletmişlerdir. Daha başkaları da var.

BEDİÜZZAMAN FARKLI MİLLET FERTLERİNİ BARIŞTIRIP SEVDİRDİ

Bediüzzaman eserleri ile birbirine düşman milletleri barıştırmıştır.

Milletler arası Risale-i Nur Sempozyumunda bir Alman papazı bir olay anlattı: Bir alman şehrinde savaşta esir düşen insanlar bir caddeden perişan bir şekilde giderlerken, Almanlardan merhametli olanlar onlara yardım için çeşitli şeyler hediye ederler, karınlarını doyururlar. Arada düşmanlık hisleri gider, insanlık hisleri yerine gelir.

Bu dramatik örneği verdikten sonra Papaz; “İşte Bediüzzaman milletleri birbirine sevdirdi, bu şekilde.” dedi.

Bediüzzaman’ın ilhamı ile açılan okullar için bir Afrikalı din adamı; “Okullar beyaz adama bakışı değiştirdi.” diyor.

Şimdi Risale-i Nur okuyarak tarih boyunca birbiri ile savaşmış milletler dost oldular. Ruslar Türklerle defalarca savaşmışlar, şimdi Ruslar Risale okuyor, Müslüman oluyor ve kendini bu yola adıyor.

Daha çok örnekleri var bu vakanın. Bu dershanenin marifetidir, eser ile mekânın zaferidir.

İMAN BİRLİĞİ KALB BİRLİĞİ İSTER

Medrese tanrısal sanat eserleri olan kozmik varlıkları tevhid noktasında değerlendirir, sanat da nesneler arasındaki sanatsal birlikleri armonikal açıdan birleştirir. Bediüzzaman farklı nesneleri bir gaye etrafında birleştiren tevhidi, nesneler arasında da gerçekleştirir, aynı armonik tevhidi düşünceyi talebelerine ve insanlara verir. Tevhid bahislerindeki birleştirici külli mantık ile insanların da birbirini birleştirmesini salık verir, “Tevhid-i imani elbette tevhid-i kulubu ister.” der, aynı şekilde insanları birleştiren eşyaları da birleştirir, onlar arasındaki ortak özellikleri görür. Evrendeki nesneleri işlevsel olarak birleştiren tevhid, insanları da düşünceleri ve inançları ile bir araya getirir. Bunları Bediüzzaman sanata uygular, özellikle müteferrik sanat yorumlarında.

DİNİ KAVRAMLAR VE GÜZELLİK

Bediüzzaman dine estetik bir izah getirmiştir. Âlemi insanlar daha güzel şeyler yapsınlar diye yaratmıştır Allah.

Bediüzzaman Peygamberin varlığını, güzellikten, estetikten hareket ederek isbat eder, Onuncu Söz’ün Üçüncü İşareti’nde,

Sünnete ittibayı güzel davranışlar sergileyen peygambere uymak şeklinde izah eder, evrenin güzelliği güzeller güzelinin güzelliğini, insanın güzel olması ile birleştirir. Ahireti güzellikten hareketle izah eder, her yaptığı güzel olan Allah insanı toprağa gömüp farelere yedirmez, melekleri güzellikle izah eder, bütün güzellikleri insanlar takdir edemez, güzellikleri takdir için melekler gerekir der.

Bütün dini kavram ve temaları güzellikten hareketle izah eder.

Felsefeye estetik getiren Kant, dine estetik getiren Bediüzzaman.

BEDİÜZZAMAN İNSANIN MELEKELERİNİ TEVHİDLE YÖNLENDİRİR

Bediüzzaman âlemi tevhid ile dağılmaktan kurtarır.

Ateizm her varlığı başıboş, yetim, kendi başına göstermektedir.

Bediüzzaman onları birbirine işlevsel ve estetik açıdan birleştirir,
onları birleştirirken insanın melekelerini birleştirir,
gözü şehvetten, güzellik seyrine getirir,
kulağı terörist müzikten manalara,
aklı mantıklı yorumlara velhasıl her şeyi alemdeki muhtelif nesneleri birleştirdiği gibi insanın da melekelerini tevhid eder, insanın başarısı bir konsantrasyon ile gerçekleştirir.

YÜKSEK BİR GAYEYE BAĞLI FAYDALI OLMA

Kuvvelerini denetleyen ve bir maksad arkasına koşturan bir insan başarılı olur. Bu da bilimin ve dinin başaramadığı bir birleştirmedir, kabiliyeti dağıtmadan toparlayıp bir yüksek gayeye bağlamak.

Mektep programları her şeyi öğreteyim derken hiçbir şeyi öğretmeyen bir maksatlı mantık ile düzenlenmiştir. Bediüzzaman neyi öğretmesi gerekirse onu öğreten seçici ve ayıklayıcı bir eğitimcidir.

Eğitimin maksadı kendi kendine yeten insanlar üretmektir.

Bediüzzaman bir dershanede kalan insanlara din, ibadet ilmi, muaşeret, insanlara hizmet, asgari düzeyde bir ev idaresi sanatı, gelene gidene en iyi hizmeti vermek, onların maddi ve manevi ihtiyaçlarını onlara sunmak gibi şeyleri bir insanda toparlayan bir topyekün eğitim kurumudur.

Dershane diğergam bir kuruluştur. Bulunduğu sokağa, apartmana ve siteye, mahalleye çeşitli şekillerde hizmet götüren, onların çocuklarının dini, milli ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan bir anonim kuruluştur. Birbirine selam vermeyen komşular yerine, çevrenin dertleriyle ilgilenen insanlar yetiştirmek.

SIRA ÜSTÜ ŞAHSİYETLERE SEVGİ VE BENZEME HİSSİ

Dershane mükemmel ve sıra üstü şahsiyetlere sevgi ve onlara benzeme hissi aşılar. Peygamberler, veliler, sofiler, asfiyalar, ashap, üdeba ve daha birçok büyük insanlar gurubuna sevgi üretir, insan onlara benzemek ister. Mucizat-ı Ahmediye eserinde ashabın yaşadığı dünyayı onların peygamberle ilişkilerini anlatarak onları sevdirmeye özendirir. Bir sevgi mektebidir dershane.

Dershane bir tarih felsefesi mektebidir, Kur’an’ın olaylar ve insanlara bakışında beşer tarihinin göremediği hikmetleri anlatır. Cengâverliğe değil, insanı insanlaştıran tarihe özendirir. Tarihimizin her dönemini ara cümlelerle değerlendirir, eleştirir. Sahabe tarihini, savaşlarını, aralarındaki çekişmeleri hikmetli ve tarafgirlik hissi vermeden anlatır.

Hazreti Ali ve Cemel vakası, ashap arasındaki olaylara mantıklı bakar, insanları sorumsuz düşünceden kurtarır.

KUR’AN KISSALARINI YENİDEN YORUMLAMA

Risale-i Nur dershanesi hayata insanı bir sinema gibi seyrederek bakan hikmetli gözlere sahip insanlar yetiştirir. Tarihe, dine, gündelik hayata, sinema gibi bakmayı, seyredip içine girmemeyi öğretir.

Tiyatro, roman, sinema ve hikâye gibi eserlerin en makul ve milli örneklerini verir. Eserlerinde Kur’an’daki kıssaları yeniden yorumlar, dini çekirdek temaları hikâyeler ile yeniden yorumlar.

İman sineması ile bakar hatta Kur’an sineması terimini kullanır. Kendisi de hayatı bir sinema gibi seyreder. Muhafazakârların kabul etmediği batı kaynaklı temaları ve araçları dini ve milli bir şekilde yorumlar ve onları zararsızlaştırır.

Haşir bir romandır ama batı romanı gibi değil, küçük sözler hikayelerdir ama hikayemiz gibi değil,

Bir ve İkinci Lem’a Kur’an kıssalarını yeniden yorumlamaktır, 32. Söz’ün Birinci Kısmı bir tiyatrodur, Ayetü’l-Kübra bir tiyatrodur, bir sinemadır, bir romandır.

O zararlı gösterilen türleri bile gözden geçirir ve tezkiye eder önümüze sunar.

O konuları açıklamayı öğretir, onun deyimi ile nahiv ve kelam felsefesi yapar.
Bunları Muhakemat’ta öne sürer. Yani meal vermez hakikatı en iyi yansıtan örneği bulur; temsili bulur böylece onun meali ile yetinmez, onu en iyi şekilde anlaşılan bir hale getirir.

EBEDİ MÜCEVHERAT HAZİNESİNİN BİLETİ

Temsil örnekleme metodu eğitimin en önemli metodudur, buna dramatize etmek de denebilir. Aç bir adamın halini dramatize etmek nasılsa, Hamsun’un Açlık eserindeki gibi, Bediüzzaman da dini fikir ve inançları insanın anlayacağı şekilde dramatize eder.

Namaza “ebedi mücevherat hazinesinin bileti “ diyerek onu dramatikleştirir.

En zor hakikatleri örnekleme metodu ile anlaşılır hale getirir.

Bu da kimse tarafından başarılmamış bir büyük irtifadır, o dershane var ya, o dershane bunları gerçekleştirmiştir. O dershanenin yaptıklarını eğitim tarihindeki eğitim mekânları ile karşılaştıran bir eğitimcinin en önemli çalışması olabilir.
Nerdesin ehli gayret,
nerdesin ehli himmet?
İşte sana hizmet.
Hala günlük işlerle oyunda oynaştasın,
oğlum sen de bir Fatih olacak yaştasın,
kızım sen de Fatihler doğuracak yaştasın.

ALLAH ÂLEM VE İNSAN

Evreni yorumlamak, güneşin, ayın, gezeğenlerin birer birer ve toplu anlamlarını ve insanın onların içindeki durumunu vuzuha kavuşturmak, ilk insandan beri en büyük sorun olmuştur.

Hz. İbrahim ilk yorumculardan, yorumları ve mülahazaları ile bir sonuca varır. Bütün peygamberler varlığın yorumlarını yapmışlardır.

Bediüzzaman bir yer altı mağarasına nereden girmeyi planlayan ama bir türlü giremeyen insan gibi, varlığı yorumlamakta zorluk çeken insanlara bu “muamma-yı müşkül küşa ve tıslım-ı hayret feza olan Allah, âlem ve insan yorumlarının yüzyıllar içindeki en önemli örneklerini verir.

Kişiliği vahşi ve olayların tazyiki altında ezilen ama çıkış yolu bulamayan asrımızın bunalımlı insanına evreni, kendisi ile ülfet edilen bir varlık durumuna getirir, onlarla arkadaş yapar. Bu da her öğretim tarzının başaramadığı bir büyük irtifadır, Bediüzzaman bunu da başarmıştır.

Bediüzzaman büyük bir psikolog ve psikanalisttir. Çocuğunu ve annesini kaybetmiş bir sanatçı kadının içindeki psikolojik travmayı Freud psikanalitik seanslarla tedavi eder. Bediüzzaman en yıkıcı ruhsal buhranlara, inkâra, ölüme, öldükten sonra dirilmeye yaptığı tevhidi ve nebevi yorumlarla çareler getirir. İnsanları teskin eder.

BEDİÜZZAMAN HAKİKATLARI SÖYLER

İhtiyarlar Risalesi’nde ömrünün son dönemine gelmiş ihtiyarlara bir ruhsal tedavi merkezi açmıştır.

Hanımlar Rehberi yine bir psikanalitik–dini bir tatmin eseridir,

Gençlik Rehberi yine öyle!

Haşir ölümü yokluk gören ruhun travmasını dindirir, tevhid gibi olmayınca âlemi bir vahşet ve kendini farelere yem gören insanı geldiği gittiği yer belli olan intizamlı bir canlı haline getirerek onu tatmin eder ve emniyet içine yaşatır.

Risale-i Nur Dershanesi bir felsefe eleştiri mektebidir. Meşaiyyun, Tabiiyyun, Tabiatçı Materyalist, İdealist, Nihilist bütün felsefi mekteplerin yanlış görüşlerini tedavi eden bir büyük eser külliyatıdır.

Onun cümlelerinin arka planında filozofların sözleri vardır.

Onun her sözü birkaç filozofun cesedi üzerinde söylenmiştir. Ama o hodfuruş değildir, hakikat peresttir, hakikatı söyler.

Sadece onların nasıl böyle yanlış şeyler düşündüğü söz konusu olunca, büyük filozofların olaylara yakından bakamadıklarını bu yüzden yanlış yaptıklarını anlatır, Tabiat Risalesi’nde.

Bediüzzaman bilim tarihinin içinden çıkılmaz sorunlarını çözümlemiştir. Bir epistemoloji mektebidir. Atom konusu iki bin yıldır yorumlanır, onun arkasında birçok filozof helak olmuş, ateizmin çukuruna düşmüştür, Bediüzzaman bu konuyu en ideal bir şekilde savunur, onun ana temalarından biri atom konusudur. Atom ile ilgili fikirleri bir risale olacak kadar geniştir.

Bediüzzaman fiziğin ana temalarını anlatır, hareket, ışık, matematiğin ve estetiğin geometrinin birbiri ile bağımlı tez ve temalarını anlatır. Büyük bir matematik, fizik, felsefecisidir. Türkiye’de ilimlerin felsefesinden habersizdir profesörler, Bediüzzaman onlara bunların felsefesinin ilimde ve dinde örneklerini verir.

HER HAKİKATIN ÇOK FARKLI NOKTALARI

Dershane bir perspektif eğitim odağıdır. İnsanlar hep aynı şeylere aynı şekilde bakar ve öyle olurlar. Bediüzzaman her hakikate çok farklı noktalardan bakar, Kur’an’a kırk değişik noktadan, insana kırk değişik noktadan, evrene yirmi değişik noktadan bakar. Fenlere yirmi değişik noktadan… Bunlar anlatmakla bitmez, Bediüzzaman farklı bakışların insanıdır, onun dershanesi bütün bunları verecek büyüklükte ve derinliktedir. Ama o büyük bahçenin bahçıvanları ne yaptıklarının farkında olsalar daha büyük şeyler yapacaklardır, ama ne yazık ki bu anlamda büyük insanlar yetiştirmek mesele. Yönetme ve liderlik gibi hevesler yüzünden insanları eğitmeyi arka plana atan insanlar olmamalıyız.

Dershane insandaki bütün menfi telakkileri yavaş yavaş tedavi eden bir rehabilitasyon kurumudur.

Prof. Dr. Himmet Uç

Tayland Bangkok Nur Dersanesi Açıldı

Allah’ın, içinde İsmi’nin yükseltilmesine ve zikredilmesine izin verdiği evlerin içinde (Allah’ın nuru) vardır. Orada O’nu, sabah akşam tesbih ederler. (Nur Suresi-36.ayeti kerime)

Oniki sene önceydi Uzakdoğudan, Endonezyadan bir mektup dalga dalga bir hizmet şevki hasıl etmişti. O mektubun başlığı Uzakdoğu Nurdoğu oluyor idi. Evet işte bir kaç sene içerisinde, bir parça gecikme ile nihayet Bangkok’a medresemizi açmayı Rabbim nasib etti. Bu bir kaç senelik dönemde ise Rabbim Malezya başta olmak üzere, Endonezya’da mülk dersaneler, Japonya’da iki medresei nuriye ve Filipinlerde 16 medrese-i nuriye açmayı nasib etti.

3-4 ay kadar önce bir keşif seyahatına gelmiş, Bangkok merkezde bulunan onlarca camiyi ve islam merkezini ziyaret etmiştim. Sadece Bangkok’ ta beşyüzbin müslüman yaşıyor. Bu yarım milyonu aşkın nüfus ve 11 milyon Budist’e Nurlar muhakkak ulaştırılmalıydı. Bunun ilk adımlarından birisi bir Nur Medresesinin bu bölgede açılmasıydı, Rabbimiz kerem ve lütfu ile bunu bize ikram etti.

Sakarya Kültür Eğitim Vakfı sahabetinde dersanemizi dün itibariyle açtık. Filipinler Risale-i Nur Enstitüsünden Mühtedi bir vakıf kardeşimizde bu dersane-i nuriyede kalacak inşaallah.

İhlas-Nur Neşriyat daha evvelden Ramazan-İktisat-Şükür risalesini Tay dilinde neşretmiş. İnşaallah en yakın zamanda bu tercüme faaliyetlerine sürat vereceğiz.

Daha evvel bir kaç defa Nur sempozyumlarına iştirak eden hocamız Prof. Dr. İmtiyaz Yusuf’ ta Tayland’da, Assumption Universitesinde Öğretim üyesi, bu üniversiteye dersanemiz yürüme mesafesinde. Assumption Universitesi ile alakalı www.au.edu adresinden alakadar kardeşlerimiz malumat alabilirler.

Burada geldiğimiz günden bugüne kadar gerek dersanenin tutulmasında gerekse şehri tanıma ve müslümanlarla tanışma noktasında hertürlü yardımı bizden esirgemeyen ve günlerdir arabasıyla bizi dolaştıran Abdulvahap Anand amcamızı duaya vesile olsun diye yad edeyim.

Tayland hususunda kısa bazı malumatla mektubuma nihayet vereyim.
1-Hernekadar Tayland’da müslümanlar azınlık iseler de son bir kaç yıldır müslüman nüfusta hızlı bir artış sözkonusu, son istatistiklere göre yirmi sene öncesine göre müslüman nüfus tam iki kat artmış durumda. 3,5 milyondan 7 milyona ulaştığı söyleniyor.

2- Tayland müslümanları sünnidir ve Şafi mezhebini taklid ederler.

3- Müslümanların yoğun olduğu bölgeler güneyde ki Patani, Yala ve Narathiwat eyaletleridir.

4- Müslümanların 3/4’ü Malay ırkından geri kalan kısmı ise Çin, Hindistan, Pakistan ve Kamboçya gibi ülkelerdendirler.

5-2007 istatistiklerine göre Tayland’da 3494 cami var, 636’sı Patani bölgesinde. Bu camilerin %99’u Sunni müslümanların ibadethaneleridir.

Tayland’da hem ilk gelişimizde hem şimdi müşahede ettiğimiz husus buraya gelmekte çok geç kalmışız. Rabbim kısa zamanda tevfikini yar etsin. Heryerde olduğu gibi burada da nurlara azami ihtiyaç var.

Geçen geldiğimde beni hususi arabsıyla Cuma namazına götüren ev sahibesine Tayland’da müslüman olan budist var mı diye sorduğumda yanımda ki diğer bir genç tebessüm etmiş ve ben budisttim demişti.

Rabbim inşaallah hidayetiyle bu millete islam ile şerefyab olmayı nasib etsin.

Bu arada Tayland’ın kuzey bölgesinde Myanmar Mülteci Kampları vardır. Arakan Müslümanları bu bölgedeki üç kampa yerleştirilmişlerdir. Geçtiğimiz Ramazanda Çare Derneği evvela Ramazan yardımları yapmıştı bu sene ise Kurbanda hakikaten çok güzel bir organizasyon ile bu kamplardaki binlerce çocuğa bayramlık göndertmişlerdi. Bu kurbanda da kurbanlar kesti Çare Derneği bölgede. Burma Kurtuluş Ordusu Komutanı ve Müslümanlar mabeyninde sözü emir telakki edilen 80 yaşlarındaki Abdulmecid Amcamızda nezaret etti bu yardım faaliyetlerine. Bangkok’tan da şimdi bizimle alakadar olan Abdulvahap Amcamızda iştirak etmiş bu yardım faaliyetlerine ve yüzlerce adet Türk Bayrağı yapıp götürmüş bölgeye.

Velhasılılı kelam inşaallah ümitvarız. Yakın bir zamanda Rabbimiz Taylandın dört bir tarafında bu hizmetleri neşvü nema edecek. Senelerce evvel Ömer Yılmaz abimiz Malezyadan Patani bölgesine Nurları götürmüştü, bu sene Filipinlerden Mahmut Abi Taylandın kuzeyine Nurları götürdü ve şimdi bizler Bangkokta dersanemizi açıyoruz. Bu ekilen Nur tohumları Uzakdoğuyu Nurdoğu yapacak inşaallah.

Türkiye’den irtibat etmek isteyen abilerimiz Sakarya Kültür Eğitim Vakfı ile irtibata geçebilirler.

Abdulveli, Ertan, Sorgun, Sudlu, Yigit, Muhammed Riza
Tayland Bangkok Medresei Nuriyesi

Risale Haber