Etiket arşivi: Din Hizmeti

İzlanda Ziyareti ve Hizmet Mektubu Ekim 2015

21-26 Ekim 2015 tarihleri arasında İzlandaya Risale-i Nur hizmeti amaçlı bir ziyarette bulunduk. Gitmeden önce oralarda ne yapacağız, tanıdığımız kimse de yok nerelerde kalacağız diye düşünürken, tevekkeltü Alallah diyerek yola çıktık. İzlanda da otelemize yerleşip dışarıya çıktığımızda ilk sorduğumuz kişi tarafından İzlanda İslam Kültür Merkezi bize gösterildi.

Her şeyden habersiz olarak gittiğimiz bu ülkede, otelimizin hemen mescidin yanında olması ve ilk sorduğumuz kişi tarafından bize gösterilmesi Allah’ın inayetinin ve korumasının her an yanımızda olduğunu bize hissettirdi.

Artık bu beş gün hemen hemen tüm vaktimizi bu mescidde geçirdik. Mescidin imamının ve cemaatin yakın ilgisi ile karşılaştık. Bize şunu sordular siz buralara kadar ne maksatlı geldiniz? Bizde bu soruya biz sadece Allah rızası için, İzlandadaki Müslüman kardeşlerimizi ziyaret etmek için geldik cevabını ilettik. Bu cevabımıza çok sevindiler demek siz dava için gelmişsiniz dediler ve bize muhabbetle ev sahipliği yaptılar.

Muharrem oruçlarını beraber tutup iftar yaptık. Yanımızda getirdiğimiz Risale-i Nur kitaplarını okuduk ve hediye ettik Bu 5 gün boyunca çok güzel günler geçirdik Bu güzel ülke için duamız, yakında küçük bir Medrese-i Nuriye açılması yönündedir.

Allah İzlandadaki ve tüm dünyadaki Müslüman kardeşlerimizin kalblerini uhuvvetle ve ihlasla doldurması duasıyla…

Volkan / Bursa

Kaynak: NurNet.Org

155 bin Risale Yakalandı! (Hatıralar)

Muzaffer Arslan ağabey’den hatıralar…

Ahmet Feyzi, hocalarla münazarayı çok severdi…

Muzaffer Arslan ve Ahmet Feyzi 2 büyük camide vaaz verir…

Muzaffer Arslan Ağabey’in Namaz ile ilgili vaazından sonra cemaat “Nurcuları cahil zannederdik ama hiçte öyle değilmiş.” derler…

Ramazan Ayında camilerde Risale-i Nur okurduk…

Yarbay Mustafa Yüksel’e Risale-i Nur verilmesi ve akabinde Yarbay’ın güzel ifadeleri…

1 bavulda 155 sayfa Risale-i Nur yakalanır ve ertesi gün gazetelerde 155 bin Risale-i Nur yakalandı, haberi geçer…

M.Ali Özdil’in Nazilliye gelmesiyle birlikte orada yaşanan hadiseler…

Bekir Berk’in ilk müdafaaası…

Video:

İtalya Kitap Fuarı Değerlendirmesi ve Hizmet Lahikası

Bismihi Subhanehu
 
Aziz, Sıddık Ağabey ve Kardeşlerimiz,
 
Evvela içinde bulunduğumuz şuhur-u selasenizi ve leyali-i mübarekenizi tebrik eder, hakkımızda hayırlara vesile olmasını ve Nurların tüm dünyaya intişar etmesini Rabb-i  Zülcelal vel-Cemal Hazretlerinden niyaz ederiz.
 
Saniyen, İtalya’da takip ettiğimiz Risale-i Nur hizmetlerinden bahsetmek ve dualarınıza mazhar olmaz arzu ediyoruz.
 
Beş yıl önce başlayan İtalya hizmetlerimiz -elhamdulillah- devam etmektedir. 3-4 yıldır Varese şehrinde olan medrese-i nuriyemizi bu ay itibariyle Milano şehrine taşıdık. Ehl-i hizmet kardeşimiz ile bir talebe kardeşimiz dershanemizde kalmaktadır.
 
İlk defa bu sene, İtalya’nın en büyük kitap fuarı olan ve 28.si düzenlenen Uluslararası Torino Kitap Fuarı’na (Resmi adı: Salone Internazionale del Libro di Torino)  iştirak ettik. Hizmet Vakfı’nın tecrübesi, ismi ve sahabetiyle, Sözler Yayınevi ve RNK Neşriyat’ın samimane ilgileri ve tavsiyeleri ile, kıymettar ağabeylerimizin tecrübeleri, himmetleri ve duaları ile katıldık. Fuar, 14-18 Mayıs 2015 tarihleri arasında gerçekleşti. Fuardan verilen istatistiğe göre bu sene fuarı 341.000 kişi ziyaret etti.
 
Lillahilhamd, çok letafetli ve manidar bir tebliğ süreci yaşadık. Vecizelerle süslü ve lokum ile ikramlı standımız insanları celbetti.
Vecizelerimiz şunlar idi:
Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni Yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.”
İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidat itibarıyla herşey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu marifetullahtır ve onun üssü’l-esası da iman-ı billâhtır.
İnsan, şu kâinat içinde pek nazik ve nazenin bir çocuğa benzer: Zaafında büyük bir kuvvet ve aczinde büyük bir kudret vardır
Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz, sahipsiz olamaz. Bir harf kâtipsiz olamaz, biliyorsun. Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur?
Sorularımız ise:
Ben kimim? Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Tüm bu mahlukat nereye gidiyor?” şeklindeydi.
 
Vecizelerimizi okuyanlar bir sükunete bürünüyor ve hayrete düşüyorlardı. Eğer yanındaki arkadaşı okumadan geçmişse onu tekrar çağırıp okutturuyorlardı. Kimisi “bunlar zor sorular”, kimisi “cevabı tam yok bunların” diyordu. Basitçe anlatımımızla ve kitapları işaret etmemizle, kitaplarımızı ve broşürlerimizi takdim etmeye çalıştık.
 
Risalelerden hazırlanan broşürleri hem standımızda hem de fuar girişinde dağıttık. Alakadarlık gösterenlere ayrıca kartvizitlerimizi de takdim ettik. Yine muhtelif vecizelerden oluşan kartelalarımızdan da verdik.
 
Muhtelif yabancı dillerde getirdiğimiz diğer tercüme eserler de elhamdulillah hizmete vesile oldu. Arnavutça, Rumence, İspanyolca, İngilizce, Çince, Arapça, Rusça, Almanca eserlerden talep oldu. Farklı dillerdeki tercümelerin varlığı dahi bir kısım insanlar tarafından alınmasa da onları memnun ettiği anlaşılıyordu.
 
Standımızın en tatlı bir özelliği ise lokumlar oldu. Onun tatlılığı ve maddi in’am ciheti, manevi in’am olan vecizeleri okumaya, broşürleri ve Risaleleri almaya vesile oldu. İnşaallah, hakiki nimet ve in’am olan hidayet ile, İslamiyet ile, iman ile müşerref olurlar ve Mün’im-i Hakiki’ye layık birer kul olurlar.
 
Standımız bazı misyonerler, ateistler tarafından da ziyaret edildi ve uzunca konuşmalar yapıldı. Fuarda İslamiyeti anlatan ve İslamiyet ile direkt alakalı tek stant olduğumuz için çok çeşitli sualler vukua geldi. Bu suallerden bir kısmı İŞİD hakkında, bir kısmı tesettür, bazıları ruh ve haşir hakkında, bazıları ise siyasi konular hakkında oldu. Kitaplarımızın bir kısmı hediye edildi ve bir kısmı da satıldı.
Yine, zamanında Türkiye’ye tatile gelmiş veya Türkiye’de çalışmış bir kısım İtalyanlar da bayrağımızı ve lokumlarımızı görünce onlar için bir ünsiyet oldu. Bu da eserlerimizin takdimine ve kabulüne vesile oldu.
 
Müslüman kardeşlerimiz de meraklı ve memnun bakışlarla standımızı ziyaret etti ve kitaplarımızı hediye ettik. Bu ziyaretçilerden biri olan Senegalli Ömer kardeşimiz, bizi görünce o kadar mutlu olmuştu ki, hayran hayran bakıyordu.. Kitabımızdan hediye edince “bu benim için milyonlar kıymetinde” diye sevincini belirtti. Küfür diyarında ezan sesinin duyulmasındaki saadet gibiydi.
 
Fuar hazırlığı sırasında ve fuar faaliyetlerimizde, uçakta tanıştığımız Abdullah Abi ile oğlu Muhammed kardeşimizin de mühim katkıları oldu. 20 yıllık İtalya tecrübeleri bizleri mesrur etti. Abdullah ve oğlu Muhammed.. sanki Sidre-i Müntehadan zahir bir selam vardı ve Ehl-i Beyt müzahir idi. Çokça yaşadığımız güzel hatıralardan bazılarını nümune olarak yazmak  istiyoruz.  
Rumen bir hanımefendi vecizelerimizi hızlıca okuyup geçerken, birden duruverdi ve lakayt kalamayıp bazı sorular sormaya başladı. Türkiye ve Türkçe ile ilgili samimane ifadeleri oldu. Kendisine Rumence ve İtalyanca kitaplardan hediye ettik.
         
İtalyan bir çifte Hastalar Risalesini uzatınca, “ben Yaratıcı’ya inanmıyorum ki teselli bulayım” babında bir ifadesi oldu, biz de Ayetül Kübra’yı verdik, inceledikten sonra hoşlarına gitti, aldılar ve teşekkür ettiler.
 
Antonio isminde bir amca ise yeni Kuran okumaya başlamış. Yanımıza gelmesi onun hakkında latif bir tevafuk idi ve bu hidayet huzmelerinin arasında bir atom bombası olan Ayetül Kübra Risalesini kendisine hediye ettik.
 
Yine İtalyanlardan Katolik bir amca standımıza geldi. Bize “Hz.İsa’yı kim öldürdü, yahudiler mi?” diye sordu. Kardeşimiz de “Daha ölmedi, inşaallah kıyametten önce dönecek” dedi. Çok şaşırdı. Allah’ın oğlu olmadığını belirttik, O da “Ben de öyle düşünüyorum. Asıl inanmayan bu Papa. O çıkarıyor bu işleri.” dedi. 23.Söz’ü verdik, o akşam için okuyacağını belirtti.
 
İtalyan bir anne, çocuklarıyla standımızın önünden geçerken, vecizeleri görünce okumaya başladı. Çocukları ise devam ettiler. Anne, vecizeleri hayretle okuduktan sonra, çocuklarını tekrar çağırdı. 13-14 yaşlarındaki çocuklarına okutturdu, onlara broşürlerimizden takdim ettik.
 
Kimi İtalyanlar ise gayet ciddi bir şekilde standımızı, vecizelerimizi inceleyip, soru dahi sormadan, kitaplarımızdan satın alıp gittiler. Kimileri ise sadece vecizelerimizin fotoğraflarını çekip gittiler. Ümit ediyoruz ki, standımızın yanından geçmek ve oradaki hidayet zerrelerini teneffüs etmek dahi onlar için büyük bir fırsat oldu.
Komşu standlarla da güzel muhabbetlerimiz ve meselemizin takdimleri oldu. Onlardan bir hanımefendiye kartelamızdan vermiştik. 1-2 gün sonra geldi, çok etkilendiğini söyledi. Kitaplarımızdan birinin kapağında bulunan bulut ve gökyüzü resminin kendi hayalindeki Cennet olduğunu belirtti, bu kitap ise Ayetül Kübra idi. Bu vesileyle yeniden konuştuk, kitabı hediye ettik ve çok mutlu oldu. 
 
Yehova Şahitleri isminde Hristiyan bir mezhebin standını ziyaret ettik. Bu akım, tek Yaratıcı’nın var olduğuna ve Cehennem’in olmadığına inanıyorlar. Tebliğimize kapalı olmakla birlikte 23.Söz hediye ettik.
 
Yine agnostiklerin (ateistlerin) bir standını tebliğ niyetiyle ziyaret ettik. Katolik mezhebinin etkisi ve İncil’deki hurufat yüzünden tüm dinlere zıt olan bu grup hiçbir soruya cevap vermediği gibi bizim fikirlerimizi de pek dinlemek istemedi. Yine de onlara bir kitabımızı takdim ettik.
 
Vatikan adına katılan bir stant da ziyaret edildi ve broşürlerimizden hediye edildi. Yine Askeriye adına açılan büyük bir stant ziyaret edildi ve hediyelerimizi verdik.
 
Fuarda, bizden başka İslami ve kültürel faaliyet gösteren Suudi Arabistan standını ziyaret edip, meselemizi anlattık ve Arapça ile İtalyanca tercümelerden hediye ettik. Kendileri de İngilizce Kuran Meali hediye ettiler.
 
Beş günlük bu tebliğ mevsiminin bizlerde bıraktığı inanılmız lezzeti tarife, kelimeler yetersiz kalıyor. Fuar, kitap okumayı seven ve ‘kelimelerini arayanlar’ın mekanı olunca, Risale-i Nur gibi bir mitralyozun, bir güneşin orada tecelli etmesi –indallah- çok makbul olacağına ümitvarız. İnşaallah ‘kendi içlerinden’ müstakbel İtalyan Nur Talebelerine ulaşmışızdır. Herşeyden öte –inşaallah- rıza-yı bimisaline, muhabbet-i layezaline Ol Sultan-ı Ezel ve Ebed’e vasıl olmuşuzdur.
 
Şahs-ı manevi, 14-18 Mayıs’ta Torino’daydı. Dualarınızla ayaktaydı. Yine bu azalarınız daima dualarınıza muhtaçtır.
 
İtalya Risale-i Nur Hizmetleri
Kocaeli Nur Talebeleri

Somali Ziyareti ve Risale-i Nur Dersleri

SOMALİ (HABEŞİSTAN) ZİYARETİ

Habeş Kralı Necaşi şöyle demişti: “Keşke şu saltanata bedel Hz. Muhammed (a.s.m)’e hizmetkâr olsaydım. Müslümanlar ilk defa Miladi 615 yılında, Recep ayı içinde dördü kadın olmak üzere, 15 veya 16 kişi Habeşistan’a hicret ettiler. Bunların içinde Osman bin Affan ile ailesi Peygamberimizin kızı Rukiye de bulunuyordu

Sahabe i kiramın ilk hicret etmiş olduğu bu ülke Habeş Kralı Necaşi ve Bilal i Habeşi’nin ülkesidir. Somali Başkenti Mogadişu dur. Nüfusu 9 milyondur. Ülke nüfusunun hemen hemen yarısı hafız olmakla birlikte diğer insanlarında en azı birkaç cüzü ezber bilir. Ülkede Arapça ve Somali ce konuşulmaktadır.

Somali uzun yıllar İngiltere ve İtalya’nın sömürüsünde kalmış ve en son 1960 da bağımsızlığını kazanmıştır. Ancak ülkede iç savaş devam etmektedir. Türkiye  Somali’de sağlık, eğitim, insani yardım, belediyecilik hizmetleri ve altyapısı ile su kuyusu açılması gibi çok farklı alanlarda sayısız kalkınma projesi tamamlamış ya da çalışmalarını devam ettirmektedir. Yeniden inşa edilen, tüm teçhizatı sağlanan ve beş yıllığına işletmesi üstlenilen Mogadişu’daki 200 yataklı Diğer Hastanesi, Afrika’nın sayılı hastanelerinden biri haline gelmiştir.

SOMALİYE GİDİŞİMİZİN SEBEBİ

Türkiye den her yıl gönüllü olarak İstanbul-Üsküdar dan doktorlarımızın bu ülkeye gidip gelmeleri hem Somali deki mağdur insanları tedavi etmeleri hem de manevi hastalıklarına deva olacak olan Risale-i Nurları götürüp bu ülkede dağıtmaları ve bize bu hizmetlerin orada daha düzenli devam etmesi gerektiğini ifade etmeleri bununla birlikte bölgemiz Trakya da doktorasını bitirip ülkesine dönen Somali asıllı Arapça İngilizce ve Somali diline hakim Mustafa kardeşimizin bizi bu ülkeye teşvik etmesi ve mutlaka Somali de bir Dershane açmamız lazım ve bu eserler Somali deki yaşanan sıkıntılara deva olabilecek hakikatler olduğunu eğer dershane açarsanız ben size bu konuda her türlü desteği verebilirim demesi bizi cesaretlendirdi.

SOMALİYE GİDİŞİMİZ.

Başkent Mogadişu ya indikten sonra bizi Mustafa Kardeş aldı ve Otele doğru yola çıktık.

Dört gün sürecek olan ziyaretimizde hemen hemen her saat gerek Doktorlar gerek Mühendisler ve diğer meslek grupları, işadamları bizi ziyarete geldiler ve biz mütemadiyen onlara Risale-i Nurları okuyup anlattık. Özellikle Aşiret reisi Şeyh Muhammed Hasan “bu eserleri bu zamana kadar neden sakladınız ve bize ulaştırmadınız” dedi.

Bu eserlere ülkenin çok ihtiyacı olduğunu söyledi. Somali de Okullarda da bu dersler okutulmalı dedi.

Biz Türkiye ye döndükten sonra şeyh Muhammed telefonla arayarak bize bu kitapların acilen Somali diline tercüme edilerek taraflarına ulaştırılmasını söyledi ve ziyaretimizin çok faydalı olduğunu ve memnuniyetini ifade ettikten sonra tekrar ziyaret etmemizi arzuladıklarını bildirdi.

Ziyaretimiz çok bereketli geçti ve çok güzel neticeler alındı. Götürdüğümüz kitapları hediye ettik dağıttık. Risale-i Nur hakikatlerine insanlığın ne kadar ihtiyacı olduğunu farkettik. Kısa ama çok verimli geçen ziyaretimiz dört günün sonunda bitti ve Türkiye ye döndük. Vazifemiz bitmedi daha da arttı ve sorumluluk hissediyoruz. Habeş Kralı Necaşi nasılki sahabe efendilerimizin zulümden kaçıp kendilerine sığındıklarında onlara destek olmuş muhafaza etmişse bizde bu ülkedeki şuan yaşanan sıkıntılara bir nebze olsun çare aramayı ve gerekirse yardım etmeyi bir vefa borcu biliyoruz Somali ye daha neler yapabiliriz diye çalışmalarımız devam ediyor.

Bir Ağabeyimizin Üstadı rüyasında gördüğü ve ellerini açıp Somali ye dua ettiğini duyuyor ve bu ziyaretin makbuliyetine alamet olarak mülahaza ediyoruz..

Ya Rabbi milletimize ve dünyadaki tüm Müslüman alemine birlik ve beraberlik ver.

Ya Rabbi İttihad-ı-İslamı bizlere en kısa süre içerisinde nasip et… İslamı en kısa zamanda dünyaya hakim kıl.

Ya Rabbi birlik ve beraberlik içinde olmak için aşkla, şevkle, gece-gündüz gayret etmeyi nasip et.

Ya Rabbi bizleri birbirimize sevdir, kalplerimize sevgi, şefkat, muhabbet yerleştir; bizleri birleştir, bölünmüşlüğümüzü kaldır, bizleri birbirimizden ayırma

Ya Rabbi tüm islam alemine birlik beraberlik, kardeşlik, huzur ve mutluluk içinde yaşamayı ihsan et.

Tüm kardeşlerimize selam ediyor Somali hizmetlerinin inkişafı için dualar bekliyoruz.

Ruba Vakfı – Trakya Nur Hizmetleri (www.rubavakfi.org)

www.NurNet.org

Diyanet’e Gelen Esrarengiz Mektup!

Diyanet İşleri Başkanlığı ev sahipliğinde İstanbul Conrad Otel’de düzenlenen 1. Latin Amerika Ülkeleri Müslüman Dini Liderler Zirvesi kapanış programı ile sona erdi.Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez: “Her şey İmam Hanif’in, Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderdiği mektupla başladı”Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, her şeyin Haiti’de Müslümanlar tarafından kurulan Hz. Bilal Habeşi Hazretleri’nin ismini taşıyan müessesenin başında olan İmam Hanif’in, Diyanet İşleri Başkanlığı’na gönderdiği mektupla başladığını söyledi.

Görmez, “İmam Hanif yazdığı mektupta şöyle demişti: “Biz ataları köleleştirilerek Afrika’dan buralara taşınan Müslüman annelerin ve babaların çocuklarıyız. Ecdadımız, Afrika’dan buralara köle olarak taşındı. Yıllarca, anneler babalar, çocuklarını uyuturken, “Oğlum korkma bir gün İstanbul’dan Müslümanlar gelecek ve bu köleliğe son verecek” diye anlatırmıştı. Ancak çok bekledik siz gelmediniz. Şimdi, atalarımızın dinini yeniden keşfettik. Müslüman olduk. Müslümanlığımızı yaşamaya başladık. Ne camimiz var, ne mescidimiz. Ne kitabımız var ne çocuklara öğretecek insanımız. Son kez size yazıyorum. Lütfen bir heyet gönderin” çağrısında bulundu.

Diyanet İşleri Başkanlığı olarak bir hafta içinde bir heyet oluşturarak Haiti’ye gönderdiklerini vurgulayan Görmez, “Allah’a hamdolsun önce gruplar halinde Haiti’den kardeşlerimiz Türkiye’ye geldiler. Türkiye’de dini eğitimi aldılar.Sonra camiler inşa edildi. Şimdi İmam Hanif’in oğlu, İlahiyat Fakültesi’nde okuyor. O’da bugün aramızda. Onun için bu tarihi toplantıyı başlatan İmam Hanif’e teşekkür ediyorum” dedi.

İkinci Mektup Küba’dan geldi

İkinci mektubun Küba’dan İmam Yahya Pedro’dan geldiğini vurgulayan Görmez,“İmam Yahya Pedro, mektubunda, “Biz Küba’daki 450-500 Müslüman olarak yaşıyoruz. Ancak bizim içerimizde sonraki nesillere İslam’ı taşıyacak kimse mevcut değil. Lütfen içimizden bazı insanları Türkiye’ye götürüp orada dini eğitim verin. Geri dönerek bize dinimizi anlatsın” talebinde bulunduğunu kaydetti.

Bunun üzerine çalışma başlattıklarını vurgulayan Görmez, “İmam Yahya Pedro bize 10 kişi gönderdi. Onlar Konya’da Hz. Mevlana’nın yanı başında İhtisas Eğitim Merkezi’mizde İslam Dinini öğrendiler. Gidecekleri zaman ziyaretime geldiler ve son kez bir şey istediler ve çok duygulandım: “İçimizden sadece bir kişiyi Umre’ye götürün. O Kabetullah’ı görsün, Mescidi Nebevi’yi görsün. Küba’ya döndüğümüzde, Kabe’yi, Medine’yi gören bir insanı, biz de görmüş olalım.” dediler. Biz bu 10 kişiyi Umre’ye gönderdik. Onların tamamı Umrelerini yapmış olarak ülkelerine döndüler. İşte bu toplantı, bu iki dostumuzun bizleri haberdar ederek, bizim unuttuklarımızı bizlere hatırlatarak başlattıkları bir toplantı oldu” dedi.

“Latin Amerika’da yaşayan Müslümanlara mahcubiyetimiz var”

Görmez, İslam dünyası olarak tarih boyunca Latin Amerika kıtasında yaşayan Müslüman kardeşlerine karşı büyük mahcubiyetleri olduğunu aktardı. Görmez, bunlardan ilkinin, “İslam medeniyetine katkıları sayılamayacak kadar çok olan Endülüs’te yaşarken engizisyon mahkemelerinin toprağından, yerinden, yurdundan ettiği Müslümanların akıbetinin sorulamaması, araştırılmaması ve o Müslümanlara Ensar olunmaması” olduğunu söyledi. Mahcubiyetlerinin ikincisinin, “Batının sömürgeleştirme ve köleleştirme politikaları neticesinde Afrika kıtasından toplanarak bu kıtaya getirilen Müslüman kölelere sahip çıkamamaları ve onları kendi hallerine terk etmeleri. Biz bu toplantı vesilesiyle onlardan şunu öğrendik. Köleler başka bölgelere taşınmadan önce, elleri ve ayakları bağlı olarak bazı yerlerde bekletiliyorlardı. Bazı İslam bilginleri, İslam alimleri gizlice onların aralarına girerek kendi ellerini ve ayaklarını bağlayarak kendilerine köle süsü verirdi. Kölelerle birlikte giderek, kölelerin İslam kimliğini kaybetmeden yaşamalarına yardımcı olmuşlar. Bu yolla İslamiyet’i korudukları ve muhafaza ettiklerini bu toplantı vesilesiyle öğrenmiş bulunuyoruz” dedi.

Görmez, şöyle devam etti:

“Üçüncü mahcubiyetimiz ise 150 yıl onca Osmanlı coğrafyasından bu kıtaya göç eden, ‘Al-Turko’ adını taşıyan ve ciddi asimilasyon politikalarına maruz kalan Müslüman topluluklardan İslam dünyasının büyük merkezlerinin haberdar olmaması. ‘Al-Turko’ların kendi kimliklerini nasıl inşa ettiklerini, kültürlerini hangi şartlarda muhafaza ettiklerini bilmememiz, onlara sahip çıkamamamız. Diğer mahcubiyetimiz İsrail Devlet Filistin’in elinden vatanlarını çaldıktan sonra topraklarını ellerinden aldıktan sonra, yerlerinden yurtlarından edilen Filistinli kardeşlerimiz, farklı ülkelere, Ürdün, Lübnan, Suriye, Avrupa ve Latin Amerika’ya da göç ettiler. Biz sadece bu göçlerden haberdar olduk. Müslüman ülkeler olarak sahipsiz bırakmışız. Beşinci mahcubiyetimiz ise bu topraklarda sonradan İslam’la karşılaşan insanlara yeterince yardımcı olamamamız.”

Mehmet Görmez, konuşmasında 1865 yılında Bursa ve İzmir adlarını taşıyan ve İstanbul’dan Basra Körfezi’ne doğru yolan çıkan, ancak okyanusta yakalandığı fırtına nedeniyle yollarını yitirip Brezilya sahillerine ulaşan iki Osmanlı savaş gemisinde yer alan Bahriye imamı Abdurrahman Efendi’nin hikâyesini anlattı.

Limandaki halkın ve buradaki siyahilerin büyük ilgisini çeken Abdurrahman Efendi’nin 6 yıl kaldığı bölgede yıllarca süren kapsamlı bir irşad ve tecdit çalışması yürüttüğünü, orada bulunan ve daha önce yanlış bilgilerle donatılan Müslümanlara Abdurrahman Efendi’nin İslamiyet’i doğru bir şekilde anlattığını aktaran Görmez, Abdurrahman Efendi’nin yazdığı seyahatnamenin Brezilya Müslüman toplumunun tarihsel serüveninin bir dönemine ışık tuttuğunu söyledi.

Görmez, Abdurrahman Efendi’nin bizzat kaleme aldığı günlüğünü, 5 dile çevirerek Brezilya Seyahatnamesi adıyla kitaplaştırdıklarını vurguladı.

Toplantının çok büyük bir yükü omuzlarına yüklediğini belirten Görmez, “40 ülkede yaşayan Müslüman kardeşlerimize karşı din hizmetleri alanında daha fazla şeyler yapmamızı zorunlu hale getirdi.” dedi.

İspanyolca eğitim veren İmam Hatip Lisesi

Görmez, İstanbul’da İspanyolca eğitim veren bir İmam Hatip Lisesi’nin de artık zorunlu hale geldiğini belirterek, “İspanyolca eserler yayınlayarak bu kardeşlerimize ulaştırmayı kararlaştırmış bulunuyoruz” dedi.

Haiti’den İmam Hanif: Eşim Kur’an-ı Kerim’i Türkiye’de öğrendi

Haiti’den İmam Hanif ise geçmişte dedelerinin kölelikten kurtulmak için hep Osmanlı’yı beklediğini anlatarak, şu anda da İslam dinin öğrenmek için Türkleri beklediklerini söyledi.

Eşinin 6 ay Türkiye’de kalarak Kur’an’ı öğrendiğini vurgulayan Hanif, şöyle konuştu “Türk hükümetine şükranlarımızı sunuyoruz. Diyanet İşleri Başkanımıza teşekkür ediyoruz. Türkiye Diyanet Vakfı, Haiti’de bizlerin yanında. Allah Türk halkını korusun” dedi.

Küba’dan İmam Yahya Pedro: Müslümanların size ihtiyacı var

Küba’dan İmam Yahya Pedro ise Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Diyanet İşleri Başkanı Görmez’i Küba’ya davet etti.

Pedro, “Türk kardeşlerimiz Küba’ya bakabilsin ve bizleri görsün istiyorum. Küba’nın size ihtiyacı var. Türklere özellikle ihtiyacı var. Ekonomi ve sosyalalanlarda ihtiyacı var. Yatırımlarınızı bizim ülkemize yapabilirsiniz.Müslümanlar olarak kendi birliklerimizi geliştirebiliriz.” dedi.

Küba’da cami ve mescite ihtiyaçlarının olduğunu söyleyen Pedro, zirveyi düzenleyerek Latin Amerikalı Müslümanları bir araya getiren Diyanet İşleri Başkanlığı’na teşekkür etti.

Toplantıda Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 5 dile çevirisi yapılan “Brezilya Seyahatnamesi” takdim edildi.

Kaynak : Diyanet Basın