Etiket arşivi: dua listesi

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

İmam Nevevi’nin Hizbi (Virdi)

“Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, dost ve arkadaşlarımla onların dinlerinin ve mallarının korunması için Bismillahi Allah’u ekber, Allah’u ekber, Allah’u ekber diyerek başlarım. Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, dost ve arkadaşlarımla dinlerinin ve mallarının korunması için binlerce Bismillahi Allah’u ekber, Allah’u ekber, Allah’u ekber. Canımın, dinimin, ailemin, çocuklarımın, malımın, dost ve arkadaşlarımla dinlerinin ve mallarının korunması için milyonlarca Bismillahi Allah’u ekber, Allah’u ekber, Allah’u ekber, ve milyonlarca Lâ havle velâ kuvvete illâbillâhi’l-aliyyi’l azim.”

“Allah’ın adıyla korunurum, Allah ile kuvvet bulurum, Allah’tan yardım dilerim. Allah’a sığınırım, Allah’a güvenip dayanırım ve Allah’da fena bularak kendimden geçerim. (Zira) yüce ve büyük olan Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur.

“Allah’ın adıyla dinimin, canımın ve çocuklarımın korunmasını isterim. Bismillah diyerek malımın, ailemin, dost ve arkadaşlarımın korunmasını isterim. Bismillah diyerek Rabbimin bana verdiği her şeyin korunmasını isterim. Yedi gök, yedi arz ve büyük arş’ın sahibi olan Rabbimin adıyla korunurum.

Allah’ın adıyla, o Allah’ki adı sayesinde ne yerde ve ne de gökte hibir şey zarar veremez. O her şeyi hakkıyla işiten ve bilendir. (üç defa)

Yerde ve gökte isimlerin en üstünü olan Allah’ın adıyla…

Her şeye Allah’ın adıyla başlar ve yine O’nun adıyla son veririm. Allah, Allah, Allah, Allah Rabbimdir. O’na hiçbir şeyi ortak koşmam. Allah, Allah, Allah, Allah, Rabbimdir. Alah’tan başka ilah yoktur. Allah, korktuğum ve endişelendiğim her şeyden daha güçlü, daha yüce ve daha büyüktür.

Allah’ım! Nefsimin şerrinden, kâinattaki varlıkların kötülüklerinden, yarattığın her şeyin fenalığından yalnızca sana sığınırım. Allah’ım! Onlardan ancak seninle korunabilirim. Allah’ım! Onların kötülüklerinden ancak sana sığınırım. Allah’ım! Onların zararlarını benden ancak sen defedebilirsin. Allah’ım (şerlerinden korunmak için) kendimle onların arasına şu ayetleri koyuyor (Kalkan yapıyor)um:

Bismillahirrahmanirrahim

“Kul huvellahu ahad. Allahussamed lem yelid velem yuled velem yekün lehu küfüven ahad. (3 defa)

“De ki: O Allah birdir, Samed’dir. (Hiçbir şeye ihtiyacı olmayandır). O doğurmamıştır ve doğurulmamıştır. Ve hiçbir şey O’nun dengi değildir”.

Aynı şekilde kendi sağımdan ve onların (aile efradımın, dost ve arkadaşlarımın) sağından, kendi solumdan ve onların solundan, kendi önümden ve onların önünden, kendi arkamdan ve onların arkasından, kendi üstümden ve onların üstünden, kendi altımdan ve onların altından, her yönden beni ve onları kuşatan bütün kötülüklerden korunmak için de bu ayetleri (ihlâs suresini) kalkan yapıyorum.

Allah’ım! Senden, Senden başkasının sahip olamadığı lutfun ile kendim, ailem, çocuklarım, dost ve arkadaşlarım için iyilikler ve güzellikler isterim.

Allah’ım! Beni, ailemi, çocuklarımı, dost ve arkadaşlarımı kendilerine lütufta bulunduğun has kullarının içine dâhil et, koruman altına, civarına ve himayene alarak şeytanın, zorbaların, ins ve cinlerin, diktatörlerin, hasedçilerin, yırtıcı hayvanların, yılan ve akreplerin şerrinden; perçeminden tuttuğun tüm canlıların kötülüklerinden muhafaza eyle. Şüphesiz Rabbim doğru yol üzere (hak ve adaletle hükmedendir) ve sen her şeye gücü yetensin.

Kullara karşı her şeyin sahibi olan Rabbim bana yeter. Mahlûkata karşı her şeyin yaratıcısı olan yaratıcım bana yeter. Allah’ın rızkıyla beslenenlere karşı bütün canlıların rızkını veren Allah bana yeter. Günahları gizlenen günahkârlara karşı kullarının günahlarını gizlemek şanından olan yüce Allah bana yeter. Allah tarafından yardım olunan kullara karşı desteğini isteyenlere yardımcı olan Allah bana yeter. Allah’ın izni olmadan hiçbir tasarruf, fayda ve zarar gücü olmayan kullara karşı gücünün önünde durulamayan, yegâne galip olan Allah bana yeter. Bana kâfi olan o meşhur, bilinen yardımcım olanAllah bana yeter. Her zaman bana yeterli olan Allah bana yeter. Allah, bana yeter. Allah, bana yeter. O, ne güzel vekildir. Bütün mahlûkatına karşı Allah bana yeter.

“Hiç şüphesiz, benim velim kitabı indiren Allah’tır ve o Salihlerin koruyuculuğunu(veliliğini) yapıyor.” (A’raf, 196) “Kur’an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur’an’da sadece Rabbim bir ve tek (ilah olarak) andığın zaman,’nefretle kaçar vaziyette gerisin geriye giderler.(İsra, 45–46) “Eğer onlar yüz çevirirlerse, de ki: ‘Bana Allah yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben O’na tevekkül ettim ve büyük arşın Rabbi O’dur!” (Tevbe, 129) Büyük ve yüce olan Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur. Efendimiz Hz. Muhammed’e, yakınlarına, dost ve arkadaşlarına Allah’ın salât ve selamı olsun.

Kendimi, (ailemi, dost ve arkadaşlarımı) Bismillah hazinesinde sakladım. Kilidi Allah’a güvenip tevekkül etmem, anahtarı ise La kuvvete illa billah (Allah’ın gücünden başka güç yoktur)dır. Allah’ım! Kendimden (aile, dost ve arkadaşlarımdan) gücümün yettiği ve yetmediği her şeyi ancak senin (desteğin)le savabilirim. Yaratıcının kudreti karşısında yaratılmışların hiçbir güç ve kudretleri yoktur. Bana Allah yeter. O, ne güzel vekildir. Büyük ve yüce olan Allah’tan başkasında güç ve kudret yoktur. Efendimiz Hz. Muhammed’e, yakınlarına, dost ve arkadaşlarına Allah’ın salât ve selamı olsun.

www.NurNet.Org

KUMEYL DUÂSI (Cumanız ve Regaib Kandiliniz Mübarek Olsun)

Kumeyl duası olarak Ehl-i Beyt kaynaklarında meşhur olan bu dua, Hz. Ali (a.s)’ın sır arkadaşı Kumeyl bin Ziyad’a Hızır’ın duası diye öğrettiği engin maarifi içeren bir duadır. Bu duanın özellikle Perşembe geceleri okunması Ehl-i Beyt imamları tarafından tavsiye edilmiştir.

Kumeyl duası şöyle başlıyor:

“Allah’ım! senin her şeyi kaplayan rahmetin hakkına; kendisiyle her şeye üstün geldiğin, karşısında her şeyin boyun eğdiği gücün hakkına; her şeye galip geldiğin ceberutun hakkına; önünde hiç bir şeyin duramadığı izzetin hakkına; her şeyi dolduran azametin hakkına; her şeye üstün gelen saltanatın hakkına; her şeyin fani olmasından sonra baki kalacak vechin hakkına; her şeyin temellerini dolduran isimlerin hakkına; her şeyi ihata eden ilmin hakkına ve her şeyi aydınlatan cemalinin nuru hakkına senden niyaz ederim.

Ey Nur, ey Kutlu, ey evvellerin evveli ve ey ahirlerin ahiri! Allah’ım! Benim ismet perdesini yırtan günahlarımı affet. Allah’ım! Bedbahtlıklara yol açan günahlarımı affet. Allah’ım! Nimetleri değiştiren günahlarımı affet. Allah’ım! Duanın icabetini önleyen günahlarımı affet.

Allah’ım! Belanın inmesine sebep olan günahlarımı affet.

Allah’ım! işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün hataları affet.

Allah’ım! Ben sana zikrinle yaklaşmak istiyorum, ve seninle senden şefaat diliyorum; ve cömertliğin hakkına beni kendine yaklaştırmanı ve şükrünü eda etmeyi bana nasip kılmanı ve zikrini bana ilham etmeni istiyorum.

Allah’ım! Huzu, huşu ve zelil olmuş bir dille, senden (hatalarıma) göz yummanı, bana merhametli davranmanı, beni verdiğine razı, kanaatkar ve her durumda mütevazı kılmanı diliyorum.

Allah’ım! İhtiyaç ve yoksulluğu şiddetli olan, ve hacetini zorluklar anında kapına getirene, katında bulunanlara büyük rağbeti olan kimsenin yalvarışı gibi sana yalvarırım.

Allah’ım! saltanatın büyük ve mekanın yücedir, tedbirin gizlidir; emrin açık; kahrın galip ve kudretin her yerde caridir;(yürürlüktedir) ve senin hükümetinden kaçmak imkansızdır.

Allah’ım! Senden başka günahlarımı affedecek; kabahatlerimi öretecek; kötü amelimi iyiye çevirecek birini bulamam.

Senden başka ilah yoktur; münezzehsin; sana hamd ederim.

Ben kendime zulmettim ve cahilliğim yüzünden itaatsizlik yaptım, ve eskiden beri sürekli bana lütuf ve ihsanında bulunduğun için kendimi güvende hissettim (ve korkmadan sana karşı geldim.)

Allah’ım! Mevlam! Nice kötülüklerimin üzerini örttün; nice belaları benden geri çevirdin; nice hatalardan beni korudun ; hoşa gitmeyen şeyleri uzaklaştırdın; layık olmadığım nice güzel övgüleri benim hakkımda yazdın.

Allah’ım! Belam büyümüş, halimin kötülüğü haddi aşmış; amellerim beni aciz bırakmış, (heva ve heves) zincirlerim beni çökertmiş, uzun arzularım beni menfaatimden alıkoyup hapsetmiş, ve dünya beni boş şeylerle aldatmış; ve sürekli kötülüklere çeken nefsim, cinayeti ve müsamahakarlığımla beni aldatmış.

Ey Seyyidim! İzzetinin hakkına senden istiyorum ki; amelimin kötülüğü, duamın kabulünü önlemesin ve bildiğin gizli sırlarımı açarak beni rezil etme; gizlice işlediğim kötü amelim ve davranışım, sürekli ihmalkarlığım ve cahilliğim, nefsani isteklerim ve gafletimin çokluğu yüzünden, beni cezalandırmada acele etme.

Allah’ım! İzzetin hakkına her durumda bana karşı merhametli ve bütün işlerimde rauf ol.
Mabudum, Rabbim! senden başka kimin var ki, ondan, kötü durumumu gidermesini ve bu halime bakmasını dileyeyim.

Mabudum, Mevlam! sen bana hükmettin; bense o hükümlerin hususunda nefsime uydum; bu konuda düşmanım (şeytan)’ın (günahları) tezyin etmesinden korkmadım; böylece beni istediği gibi aldattı ve alınyazısı da bu işte ona yardımcı oldu; işte bu başıma gelenlerden dolayı bazı sınırlarını aştım; ve bazı emirlerine karşı çıktım; bütün bunlarda sana hamd etmek benim vazifemdir.

(Amellerim dolayısıyla) Hakkımda yürütülen kaza ve kaderin; ve beni yakalayan hüküm ve imtihanın karşısında gösterecek hiçbir mazeret ve bahanem yoktur.

Ey Rabbim! Kendimi ihmal edip işlediğim kusurlardan sonra; özür dileyerek, pişman ve perişanlık içerisinde affını ve mağfiretini ümit ederek, tövbe edip tekrar (sana) yöneldim ve günahımı ikrar ve (suçluluğumu) itiraf ederek senin huzuruna geldim.

İşlediğim günahlardan kaçacak bir mekan ve zor durumlarda sığınacak bir yer bulamıyorum; mazeretimi kabul edip beni sonsuz rahmetine dahil etmenden başka ümidim yok; o halde mazeretimi kabul eyle ey Allah’ım ve perişanlığımın şiddetine acı (heva ve heves) zincirlerinden kurtar beni.

Rabbim! Bedenimin zayıf, derimin ince ve kemiklerimin hassas oluşuna acı.

Ey yaratılışımı gerçekleştirip beni yad eden, beni terbiye edip iyilik ve rızık veren; bağışının başlangıcı ve bana yaptığın geçmiş iyiliklerin hürmetine beni affeyle.

Ey Mabudum, Ey Seyyidim ve Rabbim! Vahdaniyetine inandıktan; marifetin bütün kalbimi doldurduktan; dilim zikrinle meşgul olduktan, muhabbetin içime işleidkten, Rububiyet makamına boyun eğerek sadakatle (günahlarımı) itiraf edip, doğrulukla (sana) dua ettikten sonra, beni cehennem ateşiyle azap etmen görülüp (inanılacak) şey mi?

Böyle bir şey senden uzaktır; sen kendi yetiştirdiğin birisini zayi etmezsin; yakınlaştırdığın birisini kendinden uzaklaştırmazsın, barındırdığın birisini kovmazsın, veya kendisine merhamet ettiğin kimseyi belalara teslim etmezsin. Sen bütün bunlardan yücesin.

Keşke bir bilseydim, Ey Seyyidim, Mabudum ve Mevlam! Azametin karşısında secdeye düşen yüzlere; sadakatle vahdaniyetine şahadet eden ve medh ile sana şükür eden dillere; ilahlığını gerçekten itiraf eden kalplere, senin marifetinle dolup taşan ve böylece huşuyla eğilen batınlara cehennem ateşini musallat eder misin? Ve itaat etmek üzere ibadet yerlerine koşan ve günahını itiraf ettiği halde senden mağfiret dileyen uzuvları (azaba duçar eder misin?)

Senin hakkında böyle düşünülemez; senin fazl-u keremin bize böyle tanıtılmamıştır Ey Kerem Sahibi, Ey Rabb!

Dünyanın azıcık bela ve cezası ve ondaki zorluklar karşısında benim tahammülsüzlüğümü sen biliyorsun; halbuki dünyadaki bela ve zorlukların devamı az, tahammülü kolay ve süresi kısadır; o halde nasıl tahammül edeyim ahiretteki belaya; orada meydana gelecek büyük zorluk ve acılara?

Halbu ki o belanın müddeti uzun ve süreklidir ve ehline bir hafifletme de olmaz.

Çünkü bu azap ancak, senin intikam ve gazabından kaynaklanır.

Bu ise göklerin ve yerin dayanamayacağı bir şey.

Ey Seyyidim! O zaman senin güçsüz, zelil, hakir, muhtaç ve biçare bir kulun olan ben nasıl dayanabilirim.

Ey Mabudum, Rabbim, Seyydim ve ey Mevlam! Hangi şeyden dolayı sana şikayette bulunayım ve hangisi için ağlayıp sızlayayım? Azabın elem ve şiddetine mi? Yoksa belanın devamı ve süresinin uzunluğuna mı?

Eğer bana ceza çektirmek için düşmanların yanında yer verirsen, ve bela ehliyle beni bir araya toplarsan, beni dostların ve velilerinden ayırırsan, Ey Mabudum, Ey Seyyidim, Mevlam ve Rabbim! azabına tahammül edebilecek olsam bile, senin ayrılığına nasıl dayanabilirim?

Diyelim ki ateşinin hararetine dayandım, ama keremine nazar etmekten mahrum olmama nasıl sabredeyim?

Yahut affını ümit ettiğim halde ateşe nasıl gireyim.

İzzetin hakkına ey Seyyidim ve Mevlam, sadakatle yemin ediyorum ki:

Eğer konuşmama izin verirsen, cehennem ehli arasında, ümitliler gibi sürekli dergahına yönelip inlerim; medet dileyenler gibi feryat edip yardım dilerim senden; ve bir şeyini kaybedenler gibi ağlayıp sızlarım sana; ve seni çağırıp “Neredesin Ey Müminlerin Velisi!” der dururum.

Ey ariflerin en yüce arzusu! Ey dileyenlerin imdadına yetişen! Ey sadık kalplerin dostu! Ve ey alemlerin ilahı! (Neredesin)?

Ey Mabudum! Münezzehsin sen. Ve ben sana hamt ediyorum.

Olacak şey mi, sana karşı gelmesi yüzünden cehennemde tutulan, ve günahından ötürü onun azabını tadan, ve onun tabakaları arasında, işlediği suç ve cinayetten dolayı hapsedilen Müslüman bir kulunun sesini duyasın da affetmeyesin, oysa o kul, rahmetine göz diken biri gibi inlemekte, ve tevhit ehlinin diliyle seni çağırmakta, ve rububiyet makamını vasıta ederek sana el açmada.

(devamı haftaya inşaallah..)

www.NurNet.Org

Kuran’da Geçen Dua Ayetleri

Malumunuz bugün Cuma ve Cuma vaktide duaların kabul olduğu önemli vakitlerden birisi.

Kuran’da geçen dua ayetlerini sizinle paylaşmak istedik.

رَبَّنَا اٰتِنَا فِى الدُّنْيَا حَسَنَةً وَفِى الْاٰخِرَةِ حَسَنَةً وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Ey Rabbimiz! Bizlere dünyada ve ahirette güzellikler ihsan eyle azabından muhafaza eyle.”  ( Bakara 201)


رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı sağlam bastır ve şu kâfir kavme karşı bize yardım et.” ( Bakara 250)


رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَا اِنْ نَسٖينَا اَوْ اَخْطَاْنَا رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَا اِصْرًا كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَا رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖ وَاعْفُ عَنَّا وَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا اَنْتَ مَوْلٰینَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

Ey Rabbimiz! Unutur, ya da yanılırsak bizi sorumlu tutma! Ey Rabbimiz! Bize, bizden öncekilere yüklediğin gibi ağır yük yükleme. Ey Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmediği şeyleri yükleme! Bizi affet, bizi bağışla, bize acı! Sen bizim Mevlâmızsın. Kâfirler topluluğuna karşı bize yardım et.” ( Bakara 286)


رَبَّنَا اِنَّنَا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَقِنَا عَذَابَ النَّارِ

Rabbimiz, biz iman ettik. Bizim günahlarımızı bağışla. Bizi ateş azabından koru. (Ali imran 16)


رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا ذُنُوبَنَا وَاِسْرَافَنَا فٖى اَمْرِنَا وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

Rabbimiz! Bizim günahlarımızı ve işimizdeki taşkınlıklarımızı bağışla ve (yolunda) ayaklarımızı sağlam tut. Kâfir topluma karşı bize yardım et. (Ali imran 147)


رَبِّنَا لَمَّا جَاءَتْنَا رَبَّنَا اَفْرِغْ عَلَيْنَا صَبْرًا وَتَوَفَّنَا مُسْلِمٖينَ

Ey Rabbimiz! Üzerimize sabır yağdır ve müslüman olarak bizim canımızı al.” (Araf 126)


اَنْتَ وَلِيُّنَا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الْغَافِرٖينَ

Sen, bizim velimizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı. Sen, bağışlayanların en hayırlısısın” dedi. (Araf 155))


فَقَالُوا عَلَى اللّٰهِ تَوَكَّلْنَا رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلْقَوْمِ الظَّالِمٖينَ

Biz yalnız Allah’a tevekkül ettik. Ey Rabbimiz, bizi zalimler topluluğunun baskı ve şiddetine maruz bırakma!” (Yunus 85)


رَبِّ اِنّٖى اَعُوذُ بِكَ اَنْ اَسْپَلَكَ مَا لَيْسَ لٖى بِهٖ عِلْمٌ وَاِلَّا تَغْفِرْ لٖى وَتَرْحَمْنٖى اَكُنْ مِنَ الْخَاسِرٖينَ

Rabbim! Şüphesiz ben senden hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve bana acımazsan, şüphesiz ziyana uğrayanlardan olurum. (Hud 47)


رَبَّنَا اِنَّكَ تَعْلَمُ مَا نُخْفٖى وَمَا نُعْلِنُ وَمَا يَخْفٰى عَلَى اللّٰهِ مِنْ شَیْءٍ فِى الْاَرْضِ وَلَا فِى السَّمَاءِ

Rabbimiz! Şüphesiz sen, gizlediğimizi de, açığa vurduğumuzu da bilirsin. Yerde ve gökte hiçbir şey Allah’a gizli kalmaz.” (İbrahim 38)


رَبِّ اجْعَلْنٖى مُقٖيمَ الصَّلٰوةِ وَمِنْ ذُرِّيَّتٖى رَبَّنَا وَتَقَبَّلْ دُعَاءِ

Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle.” (İbrahim 40)


رَبَّنَا اغْفِرْ لٖى وَلِوَالِدَیَّ وَلِلْمُؤْمِنٖينَ يَوْمَ يَقُومُ الْحِسَابُ

Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, ana babamı ve inananları bağışla. (İbrahim 41)


رَبِّ اَدْخِلْنٖى مُدْخَلَ صِدْقٍ وَاَخْرِجْنٖى مُخْرَجَ صِدْقٍ وَاجْعَلْ لٖى مِنْ لَدُنْكَ سُلْطَانًا نَصٖيرًا

Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.” (İsra 80)


رَبَّنَا اٰتِنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةً وَهَيِّئْ لَنَا مِنْ اَمْرِنَا رَشَدًا

Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır” (Kehf 10)


رَبِّ اشْرَحْ لٖى صَدْرٖی وَيَسِّرْ لٖى اَمْرٖی وَاحْلُلْ عُقْدَةً مِنْ لِسَانٖی يَفْقَهُوا قَوْلٖی

Rabbim! Gönlüme ferahlık ver.” “İşimi bana kolaylaştır.” Dilimdeki tutukluğu çöz ki sözümü anlasınlar.” (Taha 25-26-27-28)


رَبَّهُ رَبِّ لَا تَذَرْنٖى فَرْدًا وَاَنْتَ خَيْرُ الْوَارِثٖينَ

Rabbim! Beni tek başıma bırakma. Sen varislerin en hayırlısısın” (Enbiya 89)


رَبِّ اَعُوذُ بِكَ مِنْ هَمَزَاتِ الشَّيَاطٖينِ

Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım (Mü’minün 97)


وَاَعُوذُ بِكَ رَبِّ اَنْ يَحْضُرُونِ

Ey Rabbim! Onların benim yanımda bulunmalarından da sana sığınırım (Mü’minün 98)


رَبَّنَا اٰمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَاَنْتَ خَيْرُ الرَّاحِمٖينَ

Ey Rabbimiz! Biz inandık, bizi bağışla, bize merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın (Mü’minün 109)


رَبَّنَا اصْرِفْ عَنَّا عَذَابَ جَهَنَّمَ اِنَّ عَذَابَهَا كَانَ غَرَامًا

Ey Rabbimiz! Bizden cehennem azabını uzaklaştır, gerçekten onun azabı sürekli bir helâktir (Furkan 65)


اِنَّهَا سَاءَتْ مُسْتَقَرًّا وَمُقَامًا

Şüphesiz, ne kötü bir durak ve ne kötü bir konaktır orası.” (Furkan 66)


رَبَّنَا هَبْ لَنَا مِنْ اَزْوَاجِنَا وَذُرِّيَّاتِنَا قُرَّةَ اَعْيُنٍ وَاجْعَلْنَا لِلْمُتَّقٖينَ اِمَامًا

Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle (Furkan 74)


رَبِّ هَبْ لٖى حُكْمًا وَاَلْحِقْنٖى بِالصَّالِحٖين.*   وَاجْعَلْ لٖى لِسَانَ صِدْقٍ فِى الْاٰخِرٖين.*    وَاجْعَلْنٖى مِنْ وَرَثَةِ جَنَّةِ النَّعٖيمِ

Ey Rabbim! Bana bir hikmet bahşet ve beni salih kimseler arasına kat. Sonra gelecekler arasında beni doğrulukla anılanlardan kıl.” Beni Naîm cennetinin varislerinden eyle.” Şuara 83 84 85


رَبِّ اِنّٖى لِمَا اَنْزَلْتَ اِلَیَّ مِنْ خَيْرٍ فَقٖيرٌ

Rabbim! Bana göndereceğin her hayra muhtacım (Kasas 24)


رَبِّ انْصُرْنٖى عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدٖينَ

Ey Rabbim! Şu bozguncu kavme karşı bana yardım et” (Ankebut 30)


رَبَّنَا اغْفِرْ لَنَا وَلِاِخْوَانِنَا الَّذٖينَ سَبَقُونَا بِالْاٖيمَانِ وَلَا تَجْعَلْ فٖى قُلُوبِنَا غِلًّا لِلَّذٖينَ اٰمَنُوا رَبَّنَا اِنَّكَ رَؤُفٌ رَحٖيمٌ

Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla. Kalplerimizde, iman edenlere karşı hiçbir kin tutturma! Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen çok esirgeyicisin, çok merhametlisin.” (Haşr 10)


رَبَّنَا عَلَيْكَ تَوَكَّلْنَا وَاِلَيْكَ اَنَبْنَا وَاِلَيْكَ الْمَصٖيرُ

Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır. (Mümtehine 4)


رَبَّنَا لَا تَجْعَلْنَا فِتْنَةً لِلَّذٖينَ كَفَرُوا وَاغْفِرْ لَنَا رَبَّنَا اِنَّكَ اَنْتَ الْعَزٖيزُ الْحَكٖيمُ

Ey Rabbimiz! Bizi, inkâr edenlerin zulmüne uğratma. Bizi bağışla. Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin (Mümtehine 5)


رَبَّنَا اَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا اِنَّكَ عَلٰى كُلِّ شَیْءٍ قَدٖيرٌ

Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter (Tahrim 8 )

www.NurNet.Org

Bediüzzaman’ın Geceleri

Üstad Bediüzzaman’ın geceleri, Efendiler Efendisi’nin (s.a.v) gecelerine benziyordu. Bediüzzaman sanki Efendimizin bir aynası idi. Efendimizin özellik ve güzelliklerinin mesela takvasının, haşyetinin, tazarru ve niyazlarının, Allah’a olan sevdasının, saygısının, duasının, edebinin, ibadetinin, iffeti, sabrı, affı, şükrü, şecaati ve zühdünün yansımaları, çok rahat Bediüzzaman da seyredilebiliyordu. Sanki o, Peygamberimizin asrımıza düşmüş, bir nuru, bir gölgesi ve bir izdüşümü idi. Bunu anlayabilmemiz için Peygamberimizin ibadet hayatını ve gecelerini kısaca bir hatırlamamız lazım.

Peygamberimizin zikirsiz, fikirsiz, şükürsüz, duasız, istiğfarsız, ibadetsiz ve hikmetsiz geçen bir anı yoktu. Yemeğe başlamadan önce, yemekte ve yemekten sonra, yatağa girmeden önce ve uyandıktan sonra, tuvalete girmeden önce ve tuvaletten çıktıktan sonra, evinden çıkarken ve girerken, elbisesini giyerken, yolda yürürken, görürken, duyarken, tadarken, koklarken, dokunurken hasılı gece-gündüz her yerde ve her zaman dua, zikir, fikir, şükür, istiğfar ve ibadet onun işi idi.

Hz. Âişe validemizin bildirdiğine göre “O, hayatının hiçbir anında Allah’ı zikretmekten, yüceltmekten geri durmazdı. Gece kıldığı namazlarda, bazen bir gecede Bakara, Âl-i İmran, Nisâ ve Mâide sûrelerini okurdu. Bazen de bir âyeti sabaha kadar tekrar ettiği olurdu. “Ey insanlar! Allah’a tevbe ve istiğfar ediniz. Ben günde yüz defa tevbe ediyorum.” derdi. İbadet ü taat yolunda kendisini o kadar yorardı ki gece namazda ayakları şişinceye kadar ayakta dururdu. Aişe validemiz acıdığından: “Senin bütün günahların affedildiği halde niçin böyle sıkıntıya giriyorsun?” dediğinde: “Şükreden bir kul olmayayım mı?” cevabını verirdi.

Namaz kılarken, kimi zaman haşyetinden, göğsünde tencerenin kaynamasını andıran fokurtular duyarlardı. Tefekkürü, hüznü ve sevinci devamlı idi. Allah’la olduğu için sevinci, Allah’a layık şükrü takdim edemediği için de hüznü bitmezdi. Mesrurdu, bir o kadar da mahzundu. Az güler, çok ağlardı. “Vallahi eğer benim bildiğimi bilseydiniz, siz de az güler, çok ağlardınız! Yataklarda eşlerinizle zevk edemezdiniz! Yollara düşüp avazınız çıktığı kadar yüksek sesle Allah’a yalvarırdınız.” derdi. Bu konu o kadar derin ve uzun ki ne kadar anlatsak bitmez. Onun için Mevlana bu husustaki çaresizliğini şöyle dile getirmiştir:

Nebiler Sultanı’nın güzel vasıflarını, hiç durmadan devamlı olarak şerh etsem, yüzlerce kıyamet geçer de yine bitmez.

Sevgili Peygamberimizin bu hali, Üstad Bediüzzaman’a şöyle yansımıştı: Öğrencilerinden Bayram ağabeyin gözlemleri şöyle: “Üstad, erken yatar, sabah namazına dört saat kala kalkardı. Teheccüd namazını kılar, münacat ve evradlarını sabah namazına bir saat kala bitirirdi. Okuduklarını, bir saat, başucundaki, bir metre genişliğinde dört metre boyundaki şecerede isimleri yazılı al-i beyt neslinden olan mühim zatlara bağışlardı. Talebeleri anahtar deliğinden bakarlardı, duasını bitirmeden kimse odasına giremezdi. Zira: “Benim bir dua vaktim vardır, o saatte melaike dahi olsa kabul etmem.” derdi. Mübarek gecelerde ve ramazanın son on beş gününde uyumaz, kimseyi de uyutmazdı. Talebelerini kontrol eder, uyuyanı su döker, uyandırırdı.

Hulusi Yahyagil ağabey diyor ki: “Barla’da bir gece yanında kalmıştım. Sabaha kadar uyumadan ibadet ediyor, zikrediyor, tazarru ve niyazda bulunuyordu, pek az uyur, uyur gibi görünürdü.” İnliyor gibi zikrine Barla’nın, Isparta’nın, Eskişehir’in, Denizli’nin, Emirdağ’ın, Afyon’un geceleri, dağları, evleri, otelleri, zindanları şahitti.

İniltisini saklamıyor, belki de saklıyordu ama, o kadarının sızmasına mani olamıyordu. Zira mesuliyet duygusu taşıyan bir insan için Rabbinin azameti karşısında öyle ağlayıp inlemek çok değildi. Çok görmüyordu. Ahiretteki inilti yanında bunun çok az kaldığını iyi biliyordu. Ve yine biliyordu ki burada inleyenler, orada inlemeyeceklerdi.

Refet Barutçu ağabey diyor ki: “Namazını vaktinde kılardı. Heybet ve huşu içinde namaza bir girişi vardı ki, tarifi mümkün değil. “İlahî Ya Rab, İlahî Ya Rab, İlahî Ya Rab!.. Allahu ekber!” diyerek sarsılır, haşyet içinde namaza girerdi. Biz arkasında korkar ve ürperirdik.” Bayram Yüksel ağabey de diyor ki: “Allahuekber!” dediği zaman, mübalağa olmasın ahşap bina sarsılırdı.

Emin Tekinalp ağabeyi Afyon’da hapse atmışlardı. Suçu belliydi. İman hakikatlerini okumayacaktı. Hapishaneye ulaştıklarında gecenin ikisiydi. O saatte ağlar gibi bir inilti duymuş ve bekçiye sormuştu. Adam: “Burada yetmiş beşlik Bediüzzaman diye bir hoca var. O her gece sabaha kadar böyle devam eder. Ne yapar bilmiyoruz, diyordu.

Üstad’ı evinde üç ay misafir etme ve arkasında namaz kılma şerefine nail olan Mehmet Fırıncı ağabey, Hazret’in namazda tesbihatı ve okuduklarını gayet ağır okuduğunu, duyarak, düşünerek okuduğunu söylemiştir.

Üstad, her gece teheccüd namazına kalkıyor, bazı günler uyuyamayan Molla Hamid onu görüyor, Üstad Hazretleri: “Keçeli! Madem uyuyamıyorsun, kalk sen de gel, beraber dua edelim.” diyordu. Molla Hamid, okuyacak bir şey bilmediğini ifade ediyor, o: “Ben dua ederim, sen amin, dersin.” buyuruyordu. Molla Hamid’in dua esnasında uykusu gelirse: “Ben de eskiden senin gibi idim; sonra alışırsın.” derdi, çok mütevazı idi. Arkasında kıldığım namazlardan çok zevk alırdım. Namaza duruşu bir mehabet ve haşyet verirdi insana. Namazdan sonra tesbihat hakkında şu dersi vermişti bize:

Namazın sonunda tesbihat, namazın tohumu, çekirdekleri hükmündedir.” Hazin bir sada ile bizden çok ağır tesbihat yapardı. Çok namaz kılan hocaları görmüşümdür. Fakat böyle hazin ve huşu içinde kılana rastlamadım. Lailahe illallah` diye tesbihata başladığı zaman, eğer yanında bir tarikat ehli olsa cezbeye gelirdi. Sesi top güllesi gibi tok çıkıyordu.

Üstad daima ibadet ve münacatla meşgul olurken, saatlerce diz üstü otururdu. Böyle oturmaktan, ayağının parmağı yara olmuştu. Molla Resûl`e parmağını göstererek bir merhem sürmek istediğini söyledi. Bu esnada Molla Resûl ateş yakmakla meşguldü. Üstad’ın o halini ve parmağının yarasını gören Molla Rasul, içinin acısını şöyle dile getirdi:

Biz de Allah`tan korkuyoruz, ama Üstadım, senin ödün patlıyor. Bizim gibi rahat otursaydın ayağın yara olmayacaktı!”

Üstad Molla Rasûl’ün bu sözüne karşılık:

Molla Resûl! Kısa ömürde, kısa dünyada, ebedî hayatı kazanmaya gelmişiz. Hem burada rahat oturayım, hem Cennet dava edeyim, olmaz böyle şey! Onun için cesaret edemiyorum rahat oturmaya” dedi.

8,5 sene kadar kaldığı Barla’daki komşuları diyorlar ki: “Üstadı, geceleri, Dershane-i Nuriye’nin önündeki bir mübarek çınar ağacının dalları arasında bulunan kulübecikte, sabahlara kadar zikr ü tesbihle meşgul olurdu. Hele bahar ve yaz mevsimlerinde bu muhteşem ağacın binlerce dalların, şevk ve cezbe içinde uçuşan kuşların arasında Üstadın böyle sabahlara kadar çalışmasını gördükçe, ne zaman uyur, ne zaman kalkar bilemezdik.

Bediüzzaman okuduğu evradı, tefekkürle içine sindire sindire okurdu. Hatta birçok hakikatin, evrad okurken kalbine doğduğunu biliyoruz.

Kur’an’ın hakiki ve tam bir nevi münacaatı ve Kur’an’dan çıkan bir çeşit hülasası olan Cevşen-i Kebir.” dediği bu muhteşem duayı Türkiye’de meşhur eden Bediüzzaman olmuştur. Bin özelliği bulunan bu duayı Üstad, her gün okurmuş; dünyevî çok faydalarını da görmüştür. Mesela Emirdağı’nda kendisini zehirlemişlerdi, ama öldürememişlerdi. O bunu okuduğu duaya bağlıyor ve şöyle diyordu:

Cevşen-ül Kebir gibi evrad-ı kudsiyelerin feyziyle ölümden muhafaza olunuyorum. Fakat, hastalık, ızdırap çok şiddetlidir.” Ve yine diyordu ki:

Düşmanlarımın maddi-manevi zehirlerine karşı, Cevşen ve Evrad-ı Kudsiye-i Şah-ı Nakşibend beni ölüm tehlikesinden, belki yirmi defa kudsiyetleriyle kurtardılar.

13. Şua’da gördüğümüze göre, İmam-ı Gazali Hazretleri’nin tertip ettiği “Hizb-i Masûnu” da okuyordu. Bu dua Fethullah Gülen Hocaefendi’nin tertip ettiği Dua Mecmuası’nda mevcuttur.

Üstadın düzenlediği Hizb’ül Hakaik-i Nuriye adlı evrad (dua) kitabında yer alan Abdulkadır Geylanî hazretlerinin münacaatı ve Şah-ı Nakş-ibendin evradı, evliyanın büyüklerinin salavatlarını içine alan “Delail’in-Nur, İmam Gazalî’den aldığı “Sekine”, Tabiî’nin büyüklerinden Üveys-el Karanînin duası, Lem’alar kitabının başına koyduğu ve akşam namazından sonra 33 kere okunmasının çok faziletli olduğunu söylediği altı ayet-i celile, Üstad’ın okuduğu muhteşem dualar arasındadır.

Bu kadar evrad ve ezkârı okumaya kimin gücü yetebilir ki? El-cevap: Ancak Bediüzzaman’ın gücü yeter. Bediüzzaman’ı, Bediüzzaman yapan özelliklerden biri de her halde bu olsa gerek.

Onun bu dua ve münacatları, onu dünya çapında tanınan, sevilen bir insan haline getirmiş ve Risale-i Nur gibi bir irfan hazinesinin doğmasına vesile olmuştur. Allah, bu duaları okumayı ve vird edinmeyi, Üstad-ı Muhterem’in kafilesi içinde Nebiyy-i Muhterem’e (s.a.v) kavuşmayı, onun şefaatiyle de Cemal-i Pâk’iyle şereflenmeyi hepimize nasip eylesin.

Vehbi Karakaş / Risale Haber

1- Bu yansımaların daha detaylı ele alındığı bir dosya: Karakaş, Vehbi, Hz. Peygamber’den Bediüzzaman’a Yansımalar, (henüz yayınlanmadı, doğumu bekleniyor.)
2- Karakaş, Vehbi, Hicazlı Sevgili, s.72
3- Şiblî, II, s. 45
4- Tirmizî, Şemail, s. 224, 229-230
5- Müslim, Zikir, 41-42
6- Buharî, Teheccüd, 6; Müslim, Münafikûn, 18
7- İbn Mace, Mukaddime, 3
8- Buharî, Küsûf, 2; Müslim, Küsûf,1; İbn Mace, Hüzn,1
9- Bkz. Namazzamanı.net Peygamber Efendimizin Namazı
10- Üstad’ın bu sözü, zayıf bir rivayet olsa da Efendimizin şu sözüne ne kadar benzemektedir: “Benim Allah’la öyle vakitlerim olur ki, o vakitlerde ne bir mukarreb melek ve ne de mürsel bir nebi (hiç kimse) o araya giremez.” (Aclûnî, Keşfü’l-Hafa, II, 173-174)
11- Akar, Mehmet, Secdede Bir Ömür,19-21
12- Akar, aynı eser, 25-26
13- Akar, aynı eser, 22-23
14- Şahiner, Necmeddin, Son Şahitler.
15- Nursi, Said, Tarihçe-i Hayat, 461
16- Nursî, Emirdağ, I, 145
17- Bkz. Yenidendoğus.net