Etiket arşivi: Eshâb-ı Kehf’in sayısı kaçtır

Sorularla Ashab-ı Kehf

—Eshab-ı Kehf ne demektir?

Eshâb, Arapça bir kelime olup, sahip kelimesinin çoğuludur. Sahib, dost, arkadaş, yârân manalarına gelmektedir. Buna göre eshâb, dostlar, yaranlar, arkadaşlar anlamına gelmektedir. Kehf ise, dağlarda oyulmuş ev gibi yerlere denmektedir. Genellikle bunu ifade için mağara kelimesi kullanılır. Küçüğüne Gâr, büyüğüne de Kehf denir. Bu kelimenin Türkçe karşılığı ise, İn’dir. Şu halde Eshâb-ı Kehf kelime olarak, Mağara Dostları, Mağara Arkadaşları, Mağara Yârânı anlamlarına gelmektedir. (1) Kavram olarak ise, zamanın hükümdarının zulmünden kaçarak bir mağaraya sığınıp, orada 309 yıl uyuyan, uyandıktan sonra da vefat eden ve Kur’an’da bahsi geçen gençleri ve birde köpekleri Kıtmîr’i ifade etmektedir.

—Eshâb-ı Kehf’in öneminden bahseder misiniz?

Kur’an’da bir sûrenin ismi Kehf’dir. Sadece bu bile Kur’an’da Eshâb-ı Kehf’e verilen önemi belirtmesi açısından yeterlidir. Kur’an gibi en son ve mükemmel bir dinin 114 sûreden müteşekkil kitabının sûrelerinden birinin isminin Arş-ı Â’lâ’ca Eshâb-ı Kehf olarak isimlendirilmesi, şereflerin en büyüğüdür. Ayrıca Kur’an’da XVIII. sûreye bu eşhasın unvanları verilmekle kalınmamış; aynı sûre içinde konu ile ilgili bizi aydınlatacak önemli bilgilere de yer verilmiştir. Bu sûrede tam 18 ayet (9-26) Eshâb-ı Kehf’e ayrılmıştır.

—Eshâb-ı Kehf’in sayısı kaçtır?

Meal ve tefsirlerde Kehf Suresinin 22. ayetinde “yedidir, sekizincisi köpekleridir” ifadesinin müslümanlarca söylendiği belirtilmekte, hatta bizzat Hz. Peygamber (s) in Hz. Cebrail (a) dan bu sayıyı haber verdiği belirtilmektedir. (2)

—Eshâb-ı Kehf’ten Yemliha şehre yiyecek almaya gittiğinde yakalanmıştır. Yakalandığında başlarından geçeni nasıl anlatmıştır?

Yemliha başlarından geçen hikâyeyi şöyle anlatır: “Biz Tevhid dinine bağlı gençlerdik. Kral Dakyanus, bizi putlara ibadet etmeye ve onlara kurban kesmeye zorluyordu. Biz ise, bunu kabul etmeyerek Bencilus dağındaki bir mağaraya sığındık. Ben şimdi arkadaşlarıma yiyecek almak için geldim.” (3)

—Eshab-ı Kehf’in Anadolu dışında başka yerlerde de olduğu söylenmekte midir?

Çin’den İspanya’ya kadar tam 33 yerde Eshab-ı Kehf’in sığındığı mağara olarak gösterilen yerler vardır. (4)

—Eshâb-ı Kehf mağarasının birden fazla yerde gösterilmesinin sebebi nedir?

Birinci olarak, gerek İsrailiyatta gerekse konunun incelendiği İslâm Tarihi ile ilgili kaynaklarda ve tefsirlerde, Eshâb-ı Kehf’in sığındıkları mağara değişik yerlerde gösterilmektedir. Aslında ihtilafın özü burada yatmaktadır. İkinci olarak, Eshâb-ı Kehf’in uyudukları iddia edilen yerler birbirine çok benzemektedir. Meselâ herbirinde mağaranın üzerine yapıldığı belirtilen mescidin bulunması bunun en güzel örneğidir. Üçüncü olarak da halkın, böyle tarihi ve dini mahiyeti olan “Faziletli Gençleri” bağrına basmak ve kendilerine yakın olmak arzu ve istekleridir. Bundan daha tabii bir irade olamaz.

—Eshab-ı Kehf’in Tarsus (Efsus)’da olduğunun temel kaynakları nelerdir?

Eshâb-ı Kehf’in yeri konusunda bizim müracaat edebileceğimiz birinci derecede kaynak, Kur’an’daki Eshâb-ı Kehf hadisesini bütün ayrıntılarıyla ortaya koyan ve Kur’an’ın her kelimesini titizlikle ve dikkatle tefsir eden müfessirlere ait tefsir kitaplarıdır. Bunlardan rivayet tefsirlerinin en büyüğü sayılan Taberi, Eshâb-ı Kehf’in sığındığı mağaranın bulunduğu dağın adını “Bencilüs” olarak belirtmiştir.(5)Taberî’den sonra gelen müfessirler ve diğer ilim adamları da bu dağın adının “Bencilüs” olduğunda ittifak etmişlerdir.(6) O halde burada üzerinde durulması gereken mesele “Bencilüs” dağının yerini tespit etmek olacaktır. Tarsus’da Eshâb-ı Kehf mağarasının bulunduğu dağa halkın dahi Bencilüs dediğini hemen ifade edelim.

Eshâb-ı Kehf üzerine bir kitap yazan Osmanlı müellifi Muhammed Emin, Eshâb-ı Kehf’in mağarasının bulunduğu dağın isminin “Pencilûs” veya “Bencilüs” olduğunu ve “Tarsus” ta bulunduğunu belirtir.(7) Yine İslâm Âleminin yetiştirdiği önemli simalardan hem tefsirde hem de kelam ilminde otorite olan Müfessir Fahreddin Razi, Tefsir’ul-Kebir isimli muazzam tefsir eserinde “ ..Müfessirler diyorlar ki, Yemliha’nın yanındaki paranın üstünde, Eshâb-ı Kehf’in zamanında, şehirdeki Melikin sureti vardı. O şehre bugün Tarsus denir.” diyerek konuyu gayet net bir şekilde ortaya koymuştur. (8)

Bu müfessirlerin dışında aşağıdaki müfessirlerde tefsirlerinde Eshab-ı Kehf’in Tarsus’ta olduğunu zikretmişlerdir:

Zemahşerî’ Keşşaf isimli eserinde (9) Kadı Beyzavî Esrar’ut-Te’vîl ve Envâr’ut-Tenzil isimli eserinde (10) Nesefi’nin tefsirinde, (11) gelmiş geçmiş en kısa ve en sağlam tefsirlerden sayılan Celaleyn’de de Eshâb-ı Kehf’in sığındığı mağarasının bulunduğu şehrin ismi “Tarsus” olarak belirtilmektedir.(12) Yine muasır tefsirlerden Tefsir’ul Merağî’de de “mezkûr yer Tarsus’tur” denilmektedir. (13)

—Tarsus’un ismi başka kaynaklarda ve dillerde nasıl ifade edilmiştir?

Tevrat’ta Afsus, İncil’de Arsus ve Arap dilinde Tarsus’tur. (14)

—Osmanlı arşivlerine göre Eshab-ı Kehf nerededir?

Hem Tarsus hem de Adana Salnamelerinde Eshab-ı Kehf’in Tarsus’da olduğu belirtilmektedir. (15) Yani Osmanlı otoriteleri bu esası kabul ederek Salnameler hazırlamışlardır. 1285 tarihli Haleb Salnamesi’nde Afşin’de Eshâb-ı Kehf’in sadece makamlarının bulunduğunu belirtmesi ve Tarsus’la ilgili kısımlarda ise mağaralarının olduğunun beyân edilmesi de dikkat çekicidir.

—Meşhur seyyah Evliya Çelebi, dünyaca ünlü ve en sağlam kitaplardan sayılan Seyahatname’sinde Tarsus ve Eshab-ı Kehf hakkında bilgi var mıdır?

Evliya Çelebi Seyahatname’sinde aynen şöyle yazmaktadır: “Ve bu şehrin şimalinde iki saat baid yerde ziyaretgâh-ı Eshab-ı Kehfe on iki yaranlar ile varub ziyaret etdük. Lakin mağaranın kapısı mesdud. İçinde ne âsâr var idüğü na malûm. Ancak bir kovan-ı zenbur-misal bir şadadır istima olunur. Ziyaretgâhı kadîmdir. Ve bir kere Maraş iline Elbistan ovasında Elbistan subaşılığında bir mağaralarda eshab-ı kehf diye ziyaret etdik. Amma aslı yokdur. Asıl hakikatte Eshab-ı Kehf bu Tarsus’da (olmak) müvecceh zibadır.” (Sümer Hoca, Evliya Çelebi’nin Elbistanı, dolayısıyla Afşin’i görmediğini iddia etmiştir. Yani Evliya Çelebi’nin görmeden karar verdiğini söylemek istemektedir (Sümer, 32). Oysa Seyahatname’deki ifadeden de anlaşılacağı üzere Evliya Çelebi Elbistan’ı ziyaret etmiştir.) (16)

—Bazılarına göre Elbistan’da olduğu söylenen Eshâb-ı Kehf hakkında Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde hangi bilgiler vardır?

Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde Elbistan’da Eshâb-ı Kehf medresesi ile ilgili belgeler bulunmasına rağmen, bunların hiç birinde Eshâb-ı Kehf’in Afşin’de olduğuna dair bir kayıt bulunmamaktadır. Bilakis Maraş İcmalinde “hademe-i makam-ı eshâb-ı kehf” tabiri kullanılmaktadır ki, bizim de kanaatimiz budur. Yani Maraş Tapu Tahrir Defterlerinde yer alan kayıtlar, Eshâb-ı Kehf’in mağarasının Tarsus’ta olduğunu teyit etmektedir; aksine bir kayıt mevcut değildir.

ZAFER KARLI

www.NurNet.Org

 

KAYNAKLAR:

*Bu yazının hazırlanması ve aşağıdaki kaynakların belirtilmesi Prof. Dr. Ahmet Akgündüz ve ekibi Öğr. Gör. Yaşar Baş, Öğr. Gör. Rahmi Tekin, Arş. Gör. Osman Kaşıkçı’nın “Arşiv Belgeleri Işığında Tarsus Tarihi ve Eshab-ı Kehf” adlı eserinden nakil yoluyla yapılmıştır.

  • Miras, Kâmil, Sahih-i Buhari Muhtasarı Tecrid-i Sarih Tercemesi, C. IX, Ankara 1984, sh. 200; Elmalı, Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’an Dili, C. V, İstanbul 1982, sh. 3224; Duman, Bilâl, Eshâb-ı Kehf in Düşündürdükleri, İçel Kültürü, S.I, sh. 13.
  • Sahih-i Buhari Tercümesi, IX, 203; Krş. Gökcan, Fahri, Kur’an-ı Kerime Göre Eshâb-ı Kehf Kıssası, Tayyib Okiç Armağanı, sh. 131-146.
  • Hâzin Tefsiri, III, 186 vd.; Muhammed Emin, 12 vd.
  • Massignon, Opera Minora, C. III, 151–159
  • Taberî, Tarih’ul-Ümem, IV, 134.
  • Misal kabilinden bkz. Elmalı, V, 3232; Bağdadî, Hâzin Tefsiri, III, 190; M. Emin, 16.
  • Emin, 16.
  • Fahreddin Razi, Tefsir’ul-Kebîr, C. XXI, Tahran, T.siz, sh. 103.
  • Zemahşerî, Mahmûd, El-Keşşâf FîTefsîr’il-Kur’an, C. I, Mısır 1318, sh. 205. Her nasılsa Faruk Sümer Hoca, Zemahşerî’nin “Efsus” dediğini yazmaktadır. Bir zühul olsa gerektir (bkz. Sümer, Ashab-ı Kehf, 33). Efsus denilse bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir.
  • Kadî Beyzavî, Esrar’üt-Te’vil ve Envâr’üt-Tenzil, C. II, İstanbul 1314, sh. 7. Sayın Faruk Sümer hoca bu müellifin de “Efsus” dediğini belirtiyor (36). Oysa Beyzavî bu şehrin “Tarsus” olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca başka bir yerde Efsus de -‘ bile, bundan kasdın Tarsus olduğu 19. âyetin tefsirinde tasrîh edilmiştir.
  • Ebul Bereket Mahmud En-Nesefî, Medârik’ut-Tenzil ve Hakaik’ut-Te’vil, (Hazin Tefsiri kenarında) C. IH, Mısır 1328, sh. 193.
  • Celâlüddin Mahallî/Celâlüddin Suyûtî, Celaleyn Tefsiri, C. II, İstanbul, T.siz, 4.
  • Merağî, A. Mustafa, Tefsir’ul- Merağî, C. V, Beyrut 1974, sh. 118.
  • Akalın, Ş., İçel Kültürü, Tarsus Tarihine Ait Bir Risale, S. XI, Mayıs 1990, sh. 4.
  • Adana Salnamesi, 1308 (M. 1890), 98; Tarsus Salnamesi, H. 1320, 190.)
  • Evliya Çelebi, Seyahatname, IX, 332.