Etiket arşivi: Eyüphan Kaya

Hakka yönelin, Huzur bulun

Sevgili dostlar, bir millet değerleri ile büyür, fark oluşturur, toplumun fertleri arasında manevi bir bağ oluşturup, toplumsal muhabbetin oluşmasına katkıda bulunabilir.

Şu yüzyılın değeri olarak da dünyada bize bir fark kazandıran Said-i Nursi ve dolayısıyla Risaleyi Nur külliyatıdır.

Tabi ki ben, herkesin Nur talebeleri gibi Risale ile vakit geçirmesini bekleyemem, ben dahi bazen okur, bazen dinlerim, ama yılda/iki yılda bir katıldığım bir haftalık okuma programında bir yıllık motivasyon aldığımı söylesem inanın.

Bu sene yine bir programa katılma fırsatım oldu, anacak “Tarihçeyi Hayat” gibi kapsayıcı bir kitabı okumaya yeltendim, ama kitap kalın bir kitaptı ancak bir kısmını okuyabildim, inşallah devanın evde tamamlarım. Fakat o okuduğum kısmı dahi birkaç yazı yazmama ışık tutacak kadar bana ufuk verdi.

Mesela “Bu gün sulh-i umumi, affı umumi ve ref’i imtiyaz bize gerek” ifadesi fevkalade bir paragraftı ve nice işaretler içeriyor, ileride bir kompozisyon edası ile ele alırım inşallah.

Bu tür programlarda Risaleye hakim ehil kimseler tarafından günün şartlarına hitap edip, var olan sorunları çözmeye yönelik konular ele alınır, mütalaa edilir ve dinleyicilerle birlikte doyurucu neticelere ulaşılır.

Kadri Hoca adında bir Fizik mualliminin 25.sözden yaptığı mütalaalı dersini ve o dersin günümüze bakan yüzünü sizinle paylaşmak istiyorum.

Günümüz medeniyetinin, sosyal hayata felsefi bakışı; Kuvveti, Menfaati, Cidali ve Menfi milliyetçiliği yaşamın gereğini olarak meşru görürken,

Hikmeti Kur’anıye; Hakkı, Fazileti, Teavunu ve Rabıtayı diniyi önceler.

Gelin şu iki bakış açısının insanlığa getirisi ve götürüsünü beraber ele alalım.

Medeniyeti haziranın meşru gördüğü;

*Kuvvetin özelliği tecavüzdür,

*Menfaatin şeni daha çok kazanayım düşüncesiyle kavgadır,

*Cidalim şeni acı bir yarışma ve boğuşmadır,

*Menfi milliyetçilik ise hedefi başkasını yutmak olduğu için tecavüzdür.

Bir de Hikmeti Kur’aniyenin bize gösterdiği yola bakalım.

*Hakkın şeni ittifaktır, huzurdur.

*Faziletin şeni dayanışmadır, rizay-i ilahidir.

*Teavünün şeni birbirinin yardımına koşmaktır,

*Dinin şeni ise kardeşliktir, kaynaşmadır.

Maalesef günümüz insanı batı batı diyerek ilk dört kavramın içinde, boğulmakta ve insanlık kan kaybetmektedir.

Güçlü hakkı tanımıyor,

Menfaat, fazilete ve rızayı ilahiye yol vermiyor,

Cidal ise “hayat mücadeleden ibrettir” ifadesi ile “fırsat bulsam da arkadaşımın eline geçeni ben kapayım” düşüncesiyle yardımlaşma hissini toplumda öldürmüş,

Ünsuriyet ise menfi milliyetçilikte derc olmuş,” benim ırkım, benim ırkım” dedirterek insanlığın huzur kaynağı olan dine sırayı vermeyip, toplumda huzur yerine mutsuzluğa hizmet ediyor.

İşte günümüzün batı kaynaklı, insana bencillikten başka bir şey kazandırmayan, bize yabancı değerler, yine işte inanç ve kültürümüzün birer meyvesi olan ve insanlığın değerine değer katıp, hayatın kalitesini arttıran değerlerimiz.

Ey Hasan’ımızın bozulmuş hali Hans,

Ey Meryem’imizin bozulmuş hali olan Mery,

İstersen vakit varken özüne dön, hayat ile barışık yaşa, huzur bul, dünya ve ahretin mesut olsun,

İstersen yabancı kültürüne özenip, kompleksli bir hayat yaşa dünyada mutsuz, ahrette melül ol. Tercih senin.

Ben dersi keyifle dinlerken, hocamız bundan hazduyup bana bir soru sordu, maalesef o anda kısmen dikkatim dağılıştı ve cevap veremedim ama sonradan o sayfayı okudum bir de baktım ki şöyle diyor;

Kur’anı mucizül beyanın Zekatı emretmesi ve Rıbayı yasaklaması öyle bir değerdir ki aslında bir çok hayırlı meselelerin kapısı onunla açılıp, bir çok şerrin kapısı da onunla kapanıyor.

Faiz nizamında “sen çalış ben yiyeyim” zihniyeti hakimken, Zekat vermeyenlerin ise “karnım tok olduktan sonra başkası aç mıdır? tok mudur? beni ilgilendirmez” fikri yaşıyor.

Peki bu yaklaşım insana/insanlığa yakışıyor mu? Elbette ki hayır, yani aç insanı görüp de durumundan etkilemeyen zaten insanlıktan çıkmıştır. Onun içindir ki “komşusu açken tok yatan bizden değildir” diyor yüce Peygamberimiz Muhammed aleyhisselatuvesselam. Üstelik burada komşunun dini/diyaneti, aidiyeti de sorulmaz.

İşte Kur’an medeniyeti böyle bir medeniyet. Öyle ki bir çok hayır kurumları/oluşumları bir araya gelse bu zekat müessesi kadar topluma bir değer katamaz. Bu münasebetle hakka yönelin, huzur bulum diyorum.

Selam ve selametle

Eyüphan Kaya

Bir Bayram İstiyorum

Evet, Bir bayram ki;

İnsanımızın yüzü gülüyor, kanaat ruhuna işlemiş, hazinesinden emin, çalıp çırpmanın olmadığına inanıyor, ülkemiz iyi insanların yönetiminde her geçen gün iyiye gidiyor, herkesin karnı tok, ekmek su ile yaşayan dahi mutlu, Elhemdulillah deyince duyana dahi bir huzur kazandırıyor.

Bir bayram ki;

Aile kavramı diri, karı koca arasında muhabbet var, çocuklar kendi aralarında barışık, anne babaları ile iş birliği içinde, nene dedeler ailenin göz bebeği, komşu komşunun şerrinden emin, kişiler arasında selam ve duanın hakim olduğu bir hayat var.

Bir bayram ki;

Devlet; tüm imkanlarıyla vatandaşın huzur ve mutluluğuna endeksli çalışıyor, kamu yararı her şeyin üstünde, ilahi öğreti ile hayatın yaşam kat sayısı yükselmiş, zengini verdiği için mutlu, fakiri anıldığından memnun, içten içe şükür ediyor.

Bir bayram ki,

Ceza evlerinin yarı kapasite ile çalıştığı, acaba bu cezaevini bu cezaevini kapatsak mı? tartışmaların yaşandığı, çocuk yaşta ceza evine girip şu anda genç delikanlı olanların hürriyetine kavuştuğu kısmi bir rehabilitasyondan sonra ASP katkılarıyla evlendirilip, hayatın birer aktörü olduğu bir Bayram.

Bir bayram ki;

Yer altı mafyasının olmadığı, beyaz toz/kadın ticaretinin yapılmadığı, devlet adamlarının kendi maaşı ile iktifa ettiği, aklını ve zamanını kurumunun hizmet başarısına amade ettiği, dolayısıyla vatandaş herhangi bir kuruma buruk yüzle girdiğinde güler yüzle çıktığı bir Bayram.

Bir bayram ki;

Korku ve endişe kavramının akla hayale bile gelmediği, şu bu örgütün iltisakı şüphesiyle görevinden uzaklaştırılmış ama hukuk önünde tertemizliği ortaya çıkmış vatandaşlarımızın göreve iade edildiği, terör kavramının ya hiç kullanmadığı ya da en az kullanılan kavramlar grubuna girdiği bir Bayram.

Bir bayram ki;

Emeklisi, memuru, işçisi halinden memnun, aldığı maaşı bitiren yok, yılda en az bir defa iç ve dış turizme çıkabiliyor. Bu alanda çalışan turların keyfine diyecek yok,

Mümkün mü? evet mümkün, özellikle Türkiye gibi dört mevsiminin aynı anda dahi yaşandığı, ilahi nimetlerin varlığının buna elverişli olduğu, cennet misal bu yarım adada neden olmasın?

Ama dikkatli olmak lazım, kimi kurumlar aile şirketine dönüşmüşse, eski bakan ve bürokratların evlatçıkları şirketleriyle türlü türlü alanda faaliyet gösterip, ayrıca boş vakitlerini de kumar masasında geçiriyorlarsa, birini siyaset ile bine çıkaran aç kurtlara meydan kalmışsa, valla trilyonları olan daha da fazlasını  ister. İşe alımlar rüşvetle oluyorsa, torpil kavramı hayatın odağında yer almışsa vatandaşın çocuğunu hangi gerekçe ile teselli edebilirsiniz?

*Sahi neden “Rüşvetle Mücadele Bakanlığı” yok?

Bu ülke hepimizin, varsa bir eksik aksak dillendirmek vazifemizdir. Gelin şu bir avuç haram zadelerin ağzımızın tadını kaçırmalarına müsaade etmeyelim, ta ki beklediğimiz bayramları yaşamak bize de nasip olsun.

Beklentilerimiz çok da hepsi biri birine bağlı. Yazdığım bu yedi beklenti gerçekleşirse 17’si daha beraberinde gelir diye düşünüyorum siz ne dersiniz?

Hayırlı Bayramlar ola.

Eyüphan Kaya

Diyanete sesleniyorum!

*Diyanetin şahsı manevisinde tün il ve ilçe müftülerine sesleniyorum.

Saygıdeğer Müftüm ve Müftülük müessesi şahsı manevisini oluşturan din görevlileri kardeşlerim. Toplum olarak aile yapımız ciddi bir baskı altındadır. Bu maksatla bu Cuma bir nebze de olsa Aile yapımızın korunması için sizden dua talep ediyorum.

“Türkiye Aile Meclisi” Diyarbakır Temsilcisi olarak hulus-ı kalp ile hazırladığım şu duayı sizinle paylaşmak istiyorum.

Allah’ım!

Aile yapımız elden gidiyor, muhafaza eyle Allah’ım!

Aile kutsal değerlerimizden biridir. Anne-Bana, Dede-Nene, Kardeş-Bacı, Evlat kavramı bizde  önemli değerlerdir, bu değerlerimizi korumamızda bize yardımcı ol Allah’ım!

Ailelerimize sofra birliği, seyahat birliği, secde birliği nasip et, aile efradımız arasında muhabbet peyda eyle Allah’ım!

Özgürlük diyerek bizi oyuna getiriyorlar,

Herkes kendiden sorumludur zihniyetiyle; baba evlat ve eşler arasındaki saygı sevgiyi, aile büyüğü kavramını yok ettiler, biz bunun düzelmesi için çalışma ve çaba gösterenlerdeniz yardımcı ol Allah’ım!

Eşitlik diyerek bize hile yapıyorlar,

Herkes eşittir, gibi kulağa hoş gelen bir ifade ile ailelerimizi reissiz bıraktılar, eşler arasında nifak soktular, halbuki eşitlik hak hukuk meselelerinde  olmalı, bir ailede son sözü muhakkak biri demelidir, erkek yada kadın o da pek önemli değil, ama aile reissiz olmaz. Ailelerimiz bu tür gereksiz münakaşalardan koru Allah’ım!

Unutmayalım önemli olan adalettir, yerine göre kadın yerine göre erkek birincidir, bizler bunu fark eden kullarız, bu adalettin tecelli etmesi için çalışma ve çaba içindeyiz, bize yardım et Allah’ım!

Dizilerle ailelerimizi oyalıyorlar,

Bu ahlaksız, edepsiz, kadın erkek arasında bir birini aldatmaya dayalı diziler televizyonlarımızda yayınlanıyor, ailece bakmaktan utanıyoruz, ama kadınlarımızın bakmasına da engel olamıyoruz, bu dizileri bilinçli olarak yayın programına alanları kahr u perişan eyle! ailemizi bu dizilerin şerrinden koru Allah’ım!

Mor çatılarla ailemizi bozmaya katalizör oluyorlar,

Sözüm ona kadın hakkını kollamak için çalışan bir dernek olan Mor Çatı, her fırsatta kadını erkekten ayırmak ve toplumun ortak malı haline gelmesi için boşanmaya teşvik edip, ailelerin çatısını çöken bu oluşumun çatısını çalışanlarının başlarına yık Allah’ım!

Feministler o yumuşak ifadeleriyle kadınlarımızı oyuna getiriyorlar,

Kadın hakları konusunda kendini hassas ve görevli olarak tanıtan, ancak İslami hassasiyetten yoksun, batı değerlerine endeksli kanunlarla kadının arkasında duran ve kadın erkek arasına nifak sokan bu feministlerin şerrinden ailemizi muhafaza et Allah’ım!

AB Yasaları İslam toplumuna uymuyor,

2011 yılında kabul edilen, TBMM tarafından hiçbir şerh dahi bırakılmadan yasalaştırılan ve 2012 yılından beri yürürlükte olan, ayrıca yedi açıdan küfür kokup İslami değerlere zıt düşen  şimdiye kadar 150 bin çiftin boşanmasına sebep olan, 6284 numaralı İstanbul sözleşmesinin bir an evvel Meclisimiz tarafından iptal edilmesini ve yerine İlahi Öğretiye dayalı adil bir yasanın çıkmasını bize de görmeyi nasip eyle Allah’ım!

Kadınlarımızı iş aş ile aldatıyorlar,

Kadını çalışma alanına sevk ederek, sanki erkeğin kadınına bakması bir kusurmuş gibi, kadını sokağa çekerek evi annesiz bırakan şeytani zihniyetten bu toplumu muhafaza eyle Allah’ım!

Erkek evin maişetini temin etmekle yükümlüdür, gözü eşinin parasında olan şahsiyeti düşün kimselerden eyleme Allah’ım!

Annelik gibi bir değeri küçümsüyorlar,

Annelik gibi kutsal bir vasfı, Ev hanımlığı gibi Sultanca bir hayatı kadına layık görmeyerek kadını iş aş maksadıyla sokağa teşvik edip, evi annesiz bırakanların şerrinden bu toplumu koru Allah’ım!

Eşimiz namusumuzdur, Onu sahiplenmek, beslemek vazifemizdir, çocuklarımız Allah’ın emanetidir, Anne babalarımız baş tacımızıdır onlara seve seve bakmaya söz veriyoruz, dolayısıyla ailemizi bir çok açıdan maruz kaldığı bu sinsi saldırılardan sen koru Allah’ım!

Ey ehli iman!

Küfür bu kadar değişik yolları deneyerek aile yapımızı bozup, Anadolu insanını kendine benzetip yok etmek istiyor. Buna karşı uyanık olmak hepimizin görevi, “ben adamım” diyen herkesi bu konuda hassas olmaya davet ediyorum, duyarlı insanların bu mücadelede “ben de varım” demesi için onları cesaretlendir Allah’ım!

Bu maksatla “2020 yılını Aile Yılı” ilan ederek; elbirliği, iş birliği içinde çalışalım diyor, hepinizden kalbi, kavli fiili dua bekliyorum.

Allah ailelerimizi korusun amin demeniz dileğiyle.

Eyüphan Kaya

Şimdi İman Etme Zamanı

Şu hayatın öyle gaflet dolu anları oluyor ki, zaman zaman bir de bakıyorsunuz en önemli değeriniz dahi örselenmiş, ötelenmiş, onsuz yaşaman normalleşmiş, umurunuzda da değildir.

Malum, insanlık tarihi boyunca iman ve küfür kavramı hep farklı dünyanın insanlarını oluşturduğu halde bu gün öyle cergebez  bir hayat yaşanıyor ki kim kimdir sorusuna cevap bulamıyoruz.

Yeni Zelanda devletiyle milletiyle, şehit düşen Müslümanların yasını tutarken yedi açıdan imanın rengi kamu sahasına yansıyorken, bir İslam toplumu olan ülkemizde gün gelmiş ilahi kelam olan Kur’an dahi sakıncalı kitap haline gelmiştir.

Oranın Meclisinde Kur’anı Kerim okunduğunda vekilleri tarafından ayakta dinlenirken, bir İslam toplumu olan ülkemizde Meclisin açılışında Besmele, Hamdele ve Salvele gibi her işin başı olan kavramlar dahi aklımıza gelmiyor, üstelik Meclisimiz bu ifadelerle açılırsa kimi siyasiler laiklik adı altında sağa sola çekebiliyor. Halbuki meclisimiz dualarla, Fatihalarla açılmıştı.

Yüce Allah “Ey iman edenler iman ediniz.” diye bir ayette ferman ediyor, nedenine gelince hayatın içinde o kadar gaflet anları oluyor ki, insan imanın rayından çıkıyor, üstelik o yolu imanın bir parçasıymış, normal olanı oymuş gibi görüyor.

Öyleyse bir vatandaş olarak, kurum olarak, devlet olarak imana dönelim diyorum. Kim Müslim kim İslam düşmanı bir ortaya çıksın.

Vatandaş olarak,

Siyasetçi misin?

Bürokrat mısın?

Sade vatandaş mısın?

Her ne olursan ol imanını tazele.

Hayatında kumar, faiz, zina, zulüm olmasın!

Yalan, iftira, hile olmasın!

Helal lokma kazanmayı dert edin,

Kanaat ehli ol,

İsraftan kaçın,

Akrabanı komşunu gözet,

Kamu menfaatine endeksli yaşa,

Allah rızasını hayatın merkezine koy,

Secde ehli olmaktan mahrum kalma!

Adaleti elden bırakma!

Daha açık bir ifade ile “İlahi öğreti” ile ifade edebileceğimiz vahiy ile hayatı barışık hale getirmemiz lazım.

Bırakalım bu Alman, Fransa, İsveç kanunlarını, inanç ve kültürümüzün bir birikimi olan yasalarla selamlaşalım, merhamet ve medeniyet orada saklıdır. Huzur ve mutluluk bizim hukukumuzda mevcuttur, insana hak ettiği değeri veren yüce Allah’tır, ona uyduğumuz sürece hayatımız kolaylaşır, dünya ve ahretimiz mamur olur.

Baksanıza lüks hayat hevesleriyle her geçen gün harç borç içinde yaşıyoruz, öyle ki dünya cenneti gibi bu memlekette aç ve açıkta insan var. Ayrıca varlık sahibi olan kimselerin derdi daha büyük, bir türlü mutluluğu, huzuru yakalayamıyoruz.

Fırsatı bulan cebine bir şeyler aktarıyor, gayri meşru yollar ile kazanılan o paralar bir cepten geliyor, diğer cepten çıkıyor ayrıca her geçen gün de açık veriyoruz.

Irkçılık bu milletin başına bela olmuş, milli düşünmeye dahi gölge bırakıyor.

Bu sıkıntının asıl müsebbibi iman eksikliği olduğunu unutmayalım.

Adam borç edip kumar oynuyor,

Tefecilik yapıp Allah ve resulüne savaş açıyor,

Bir başkası devletin imkanlarından yararlanarak haksız kazanç elde ediyor, eline geçen paralarla haram dairede vakit geçiriyor.

Bu ülkede boşanmalar normalleşti,

Evlenme yaşı gecikti,

Kumar, faiz ve zina almış başını gidiyor, dünyamız da ahretimiz de berbat vaziyette ama ilginçtir bunu pek dert eden yok.

İşte iman buna müsaade etmiyor. Onun için “şimdi iman etme zamanı” diyorum.

Tövbe istiğfarı elden bırakmayalım, imanımızı tazeleyelim. Hayatın içince rolümüz ne olursa olsun imanın öngördüğü çerçevede yaşayalım. Vakitli vakitsiz bir anda ölüm meleği kapımız çalarsa, abdest alıp iki rekat namaz kılmaya, dostlarımızla vedalaşmaya dahi vaktimiz olmayabilir.

Yüce Mevla’m imandan ayırmasın, selam ve selametle kalın.

Eyüphan Kaya

Yeni Zelanda Dünyaya İnsanlık dersi verdi

Bir insanın, bir oluşumun, bir devletin kalitesi olup biten olaylara karşı tutumu ile rengini ortaya koyuyor.

Türkiye cumhuriyeti başkanının yıllardır “Dünya beşten büyüktür” demesi burada bir yönetim sıkıntısının varlığına işarettir mesela. Bu olayda da 23 saatlik hava yolu uzaklığında olan bu Yeni Zelanda’ya Cumhurbaşkanı yardımcısı ve Dışişleri Bakanının içinde bulunduğu bir heyetle Türkiye’den gitmesi de takdire değerdi. Fakat Camide öldürülen 50 masum için Yeni Zelanda devletinin tavrı insanlığa ders verdi, belki ilk defa devlet olarak ikincilikte kaldık ve bu ikinciliğe de razıyız.

Medyada takip ettiğimiz kadarıyla Yeni Zelanda’da sergilenen birkaç erdemli davranışı paylaşmak isterim.

*Hemen ilk gün ülkenin Başbakanı Ardern bu katilin Hıristiyan bir terörist olduğunu söyledi.

*En kısa zamanda şehit düşen bu kardeşlerimizin yakınlarına makul bir eda ile taziyelerini bildirdi.

*Meclislerinde Kur’anı Kerim tilavet edildi ve okunan Kur’an ayetleri tercüme edildi, bu esnada bütün vekiller ayakta dinlediler.

*Kadıların Müslümanlara destek mahiyetinde örtü takmalarını tavsiye edildi.

*Başbakanlarının bu yaklaşımı takriben sayıları 350 civarında olan bir grup Yeni Zelandalıların medya huzurunda koro halinde kelimeyi şahadet getirerek iman ettiklerini ilan ettiler.

*Cuma ezanı radrolarda canlı olarak yayınlandı.

*Başbakan Ardnerd’in Hz.Mahammed’e salat ve selam getirerek hadisi okuması ise niyet ve gayretine ayrı bir güzellik kattı.

*Ya o, 14 yaşındaki gencin ırkçı vekilin başında vakar içinde yumurta kırmasına ne demeli,

Bu davranışların her biri insanlığa ayrı bir ders niteliğindeydi.

Aman Allah’ın bunlar ne kadar manidar gelişmelerdi. Gönlümüzün ateşine su serpti, bir umut ışığı uyandırdı “hala insanlık ölmemiş” ifadeleri dudaklarımızda terennüm etti. İşte bozulmamış bir kalbe sahip kimselerin vicdanı bu şekilde hakka taraf olabiliyor.

Mesela biz Başbağlar köyünde katledilen 33 masum için ne yapabilmiştik, ya da Uludere’de bizim uçaklarımızla öldürülen 34 vatandaşlarımız için ne yapabildik? Tabi buna benzer bir çok hadise yaşandı, ama devlet millet olarak Yeni Zelanda’daki gibi bir işbirliği içinde örnek bir davranış ortaya koyamadık.

Yeni Zelanda Hükümetine de, milletine de teşekkür borçluyum/borçluyuz, milyonlarca sağduyu sahibi vatandaşlarımızın, hatta iki milyara yakın İslam dünyasından herkesin bu konuda iyi durgular beslediğine ve “ya Rebbi bunların sonunu hayreyle, bunlara iman etmeyi nasip eyle ve cennetine nail eyle” gibi dualar ettiği kulaklarımda fısıldıyor gibi. Çünkü bu davranışları bir müminin davranışlarını gölgede bırakacak kadar yerinde ve anlamlıydı.

Molla Muhammed Kazan adında bir arkadaşımla bu hadiseyi değerlendiriyorduk, bu iman eden insanların durumu karşısında mutluluğunu ifade eden arkadaşım dedi ki ”Allah’ım eğer benin ölümüm bir kişinin iman etmesine vesile olacaksa şimdi canımı al” yani bu ölümler bu kadar dünyada heyecan oluşturdu. Bu duaya katılmamak elde değil çünkü peygamberimiz “bir kişinin iman etmesine vesile olursanız dünyadan ve içindekinden daha hayırlıdır” buyuruyor.

Kanaatim o ki varsa bir insanlık ödülü Yeni Zelanda başbakanı bu ödülü fazlasıyla hak etmiştir. Aslında bu kadın Birleşmiş Milletler Genel sekreterliğine getirilmelidir. Belki şu andaki yönetim tarzına bir çeki düzen verir, insanlık bir az nefes alır diye düşünüyorum.

Yüce Allah onu ve milletini razı olduğu kullarından eylesin.

Artık bu zamanın;

*Ashabul uhdudu mu?

*Noşi Revanı Adil’i mı?

*Habeşistan Kralı Necaşi’si mi? desem, bilemiyorum bu insani tavrı ifade etmekte zorlanıyorum inanın.

İnşallah insanlık yolunu bulur, biz de kimi devletlerin yeryüzünde çıkardıkları fesattan nispeten kurtulmuş oluruz.

Selam ve selametle kalın.

Eyüphan Kaya