Etiket arşivi: Gavs-ı Azam

Bediüzzaman Said Nursi’ye Kaderin Kazası (Şiir)

Cenabı Allah’ın, rububiyet dairesinde

Peygamberimizin(ASM) nezaretinde

 

Ulaşır, İmam-ı Ali’nin (KV) gayreti

Zırh olur, Gavs-ı Azamın (KS) himmeti

 

Kaderin, dağ gibi dalgaları arasında

Pişti iyice, sebeplerin ilahi kazanında

 

Enbiya, evliya, aktaplar’ın huzurunda

Ruhani, nurani bir meclis divanında

 

Mevlana Halit’ten görevi aldı teslim

Şahit oldu, tüm semavat ve zemin

 

Tevhit bayrağını, Kâinata dikecek

Cenabı Allah’ı; zerrede ispat edecek

 

Hızla çalışıyordu, kaderin mekikleri

Çile yumağından çekiyordu, iplikleri

 

Ruh elbisesine, rengârenk atıldı ilmikler

Ceset üstünde, tecelli ediyordu ilahi cilveler

 

Çıkıyordu artık ayrılık döneminin deseni

Acaba nasıl olacaktı hayat halısının şekli?

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Üstadın Yeni Said Dönemine Geçişi (Şiir)

Hamiyetinden, İstanbul un siyasetine daldı

Esaret hayatını hatırlayıp hemen uyandı

 

Çok şaşaalı geçerken İstanbul’daki hayatı

Çamlıca’daki köşkte bir gün aynaya baktı

 

Saçında sakalında görür beyaz kılları

Canlanır, Kosturma’daki firar hatıraları

 

Esaretteki halet-i ruhiye başladı yine

Dünya hayatına küsmek geldi kalbine

 

Üstadın, cesedi ruhuna dar geldi

Bütün latifeleri ise feveran etti

 

Sanki bataklıkta hisseder kendini

Kurtulmak ister fakat yollar çeşitli

 

Şaşırır bir an, kalben tereddütte kalır

Gavs-ı Âzam Geylânî’nin eserini alır

 

Fütûhu’l-Gayb kitabını tefe’ül edip açar

Karşısına şöyle acayip bir ibare çıkar

 

“Sen Dârü’l-Hikmet’desin güya”

“Kalbini tedavi edecek tabip ara”

 

Gavs-ı Âzam şeyh Abdülkâdîr Geylânî

Sekiz asır sonra, Üstad’ı etmişti tedavi

 

İmam-ı Rabbânî’nin Mektubatını alır eline

Birden tefe’ül edip açar halis bir niyetle

 

İmam-ı Rabbânî, iki mektup yazmıştı üstada

Hem de “Mirza Bediüzzaman’a mektup” namıyla

 

Gavs-ı Âzam üstadı tedavi edip, şifa verdi

İmam-ı Rabbânî “tevhidi kıbleyi” tavsiye etti

 

Yalnız olmadığını anlamıştır Bediüzzaman

İnsanlığın tek yolu var, oda Hazreti Kur’an

 

Bekir Özcan

www.NurNet.org

Kendi Dilinden Rus Esareti Sonrası (Şiir)

Camideki o gecede kararımı vermiştim
Kararımı verirken de şunları söylemiştim:

Ömrümü mağaralarda yalnız geçireceğim
İnsanların hayatına hiç ilişmeyeceğim

Madem en sonunda kabre ben yalnız gideceğim
Şimdiden bu yalnızlığı ihtiyar edeceğim

Fakat düşündüklerimi hayata geçirmedim
Muvakkaten bile olsa bunu unutuverdim

İki yıl galebe etti yine gaflet uykusu
Şeytanın kurmuş olduğu acımasız bir pusu

Birden Kuran’ın nuruyla fikirlerim değişti
Gavs-i Azam Şeyh Geylâni imdadıma yetişti

Esaretten kurtulunca İstanbul’a gelmiştim
Bir iki sene yine de o gaflete dalmıştım

Bir zamanlar İstanbul’da Eyüp Sultan Kabrinde
Kabirden dereye bakan yüksekçe bir yerinde

Tek başıma ve de mahzun afaka bakıyorum
Sanki ruhum çekiliyor ve vefat ediyorum

Dedim, acep kabristanın mezar yazıları mı?
Ki bana hayal veriyor çektim ben nazarımı

Pek çok uzaklara değil baktım o kabristana
Kalbime bir ilham geldi ihtar edildi bana

“Bu senin etrafındaki kabristanın içinde
Yüz kez İstanbul boşalmış hepsi yerin dibinde

Sen müstesna kalamazsın bir gün sen de gidersin
Hükümden kurtulamazsın bir mezara girersin”

Ben de kabristandan çıkıp gittim Eyüp Sultan’a
Bu çok dehşetli hayalim üzüntü verdi bana

Düşündüm ki üç cihetle dünyada misafirim
Yolumu düşünmeliyim burada yoktur yerim

Bu odada misafirim aynen İstanbul’da da
Burada olduğu gibi bu fani dünyada da

Nasıl ki bu odacıktan bir gün ayrılacağım
İstanbul ve dünyadan da mutlaka çıkacağım

İşte bu halette hüzün ve gam başıma çöktü
Gayet elemli bir durum benim belimi büktü

Çünkü sevdiğim dostlardan bir gün ayrılacağım
Şu İstanbul’dan ayrılıp menzile varacağım

Bunları düşünür iken gittim o kabristana
Kabristanları ziyaret ibret verir insana

Birden Kur’an-ı Hâkim’in gönül açan nuruyla
Gavs-i Azam Şeyh Geylâni Hazret’in irşadıyla

O hazin haleti ruhi bedenimi terk etti
Sürurlu bir vaziyete hemen inkılâp etti

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org