Etiket arşivi: Gufran Ayı

Ağustos Zafer Ayı ve Gufran Ayı, Şehr-i Ramazan

Ağustos Ayı millet olarak büyük zaferler kazandığımız ve bu topraklardaki kaderimizi belirlediğimiz bir aydır.

Fatih 1516 Ağustosu’nda Mercidabık Zaferini kazanır. Aynı tarihte Haleb’i fetheder.

Malazgirt Savaşı gibi bize Anadolu’nun kapılarını açan ve Anadolu’nun İslam’la büyük oranda şereflenmesini ortaya koyan savaş bu ay içinde olur, Alparslan Kur’ani hayatı ve savaşı ile bu kapıyı bize açar.

Aynı tarihte Osmanlı’nın yıkılmasından sonra işgal altındaki ülkemizi düşmanlardan temizleyen savaş bu ayda yapılır ve 30 Ağustos Zafer bayramı olarak kutlanır.

Kosova Zaferi 1389 da kazanılır.

Anafartalar Zaferi 1915 de kazanılır.

Fatih’in Otlukbeli savaşı 1473 Ağustosunda kazanılır.

Trablusgarp 1551 de fethedilir.

Bu ay içindeki savaşlarda milletimiz büyük şehitler vermiş ve onların kanlarının pahasına bu topraklar elde edilmiştir.

Mehmet Akif’in

“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı ,

düşün altında binlerce kefensiz yatanı,

sen şehit oğlusun incitme yazıktır atanı ,

verme dünyaları alsan da bu cennet vatanı”

Büyük şair bize bu topraklarda yaşamamızda dikkatli olmamızı telkin eder.

Çünkü devletler kalemlerle sınırları çizilmeden önce kan ile satın alınır. Hiç kimse ülkesini kimseye peşkeş çekmez, kan pahasına alınan ülke eğer düşmanın gücü varsa yine kan pahasına alır, yoksa kimseye bir karış toprak verilmez.

Malazgirt Meydan Muharebesi, 26 Ağustos 1071 tarihinde, Büyük Selçuklu Hükümdarı Alparslan ile Bizans İmparatoru IV. Romen Diyojen arasında gerçekleşen bir savaştır. Alp Arslan’ın zaferi ile sonuçlanan Malazgirt Muharebesi, “Türklere Anadolu’nun kapılarında kesin zafer sağlayan son temsili savaş” olarak bilinir.

Otlukbeli meydan savaşı: Anadolu’da Erzincan ilinin Tercan Ovası’nda Otlukbeli denilen yerde, Osmanlı Padişahı FATİH SULTAN MEHMED’in komuta ettiği Osmanlı ordusuyla AKKO­YUNLU İmparatoru UZUN HASAN’ın komuta ettiği Akkoyunlu ordusu arasında yapılan meydan muharebesidir.

Fatih savaşı kazanmış ama mağlup orduyu kılıçtan geçirmemiş çekip gitmesine izin vermiştir, bu da onun fazilet yanıdır.

Mercidabık Muharebesi, Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Memluk Devleti ile yapılan birinci savaştır. 1516’da Osmanlı ordusu ile Memluk ordusu arasında Halep şehrinin kuzeyinde yapılan savaşı Yavuz Sultan Selim kazanmıştır.

Kosova Savaşı veya Birinci Kosova Meydan Muharebesi Sultan I. Murat önderliğindeki Osmanlı ordusu ile Sırp kumandanı Lazar önderliğindeki bir Balkan ordusu arasında yapılmış bir muharebedir.

Osmanlılar’ın Balkanlar’daki ilerlemeleri ve Sofya, Niş, Manastır gibi önemli yerleri ele geçirmeleri Haçlı Seferi’nin düzenlenmesine sebep olmuştu.

Vezir Çandarlı Ali Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu, önce Bulgarları etkisiz hale getirdi. Osmanlı ordusu ilerlerken, Kosova’da Haçlılar ile karşılaştı. Haçlı ordusu Sultan Murat Hüdavendigar’ın okçu piyadeleri ile Sırp süvarileri arasında ki muharebede, Sırp öncü süvarilerinin önce oklanarak kendilerinin ya da atlarının vurulması ile başlamış, daha sonra Osmanlı piyadelerinin kılıçlarını çekerek bozulan Sırpları gün batımına kadar süren bir meydan muharebesinden sonra bölgede tarih sayfalarından silerek yüzyıllar sürecek olan Osmanlı hâkimiyetini yerleştirmiştir.

Savaşta Arnavut Katolik soylu ailesi Kastriotlar’dan Pal Kastrioti de ölmüştür. Savaş bazı kaynaklarca iddia edildiği gibi top kullanılarak kazanılmamıştır. Çünkü o tarihlerde Osmanlı Devleti’nde kurulmuş bir topçu ocağı bulunmuyordu.

İki tarafın da büyük kayıp verdiği bu muharebe sonrasında I. Murat “Allah bana bir daha böyle zafer göstermesin” demiştir.

Savaş sonunda bir Sırp soylusu, sultanın elini öpüp Müslüman olmak istediğini belirterek I. Murat’a yaklaşmış ve onu ani bir hamleyle hançerleyerek şehit etmiştir. Ölümünden sonra Hüdavendigar lakabının verildiği sultanın iç organları orada gömülmüş, geriye kalan naaşı Bursa’ya götürülerek orada defnedilmiştir.

 Bunun da etkisiyle I. Kosova Savaşı tarihte Sırp milliyetçiliğinin ilk yeşerdiği ve bugün Sırpların çok önem verdiği bir muharebedir

Anafartalar ise Çanakkale savaşları içinde yer alır, millet olarak Anadolu’da kalma kalmama mücadelesinin bir safhasıdır, Malazgirt’ten girdiğimizin anadoludan haçlı ruhu ile kovulmak için avrupanın yığınak yaptığı bir savaştır bu savaştan da alnımızın akı ile çıkmışız, onbinlerce ölü ile Anadolu geçilmez hükmünü vermişizdir, bugün kullandığımız hürriyet o kanların pahasına alınmış bir hürriyettir.

Bediüzzaman Anafartalar zaferinden sonra yeni devletin kurulması yıllarında Ankara’ya gelir ve mecliste namaza karşı gösterilen lakaytlığı eleştirir. Yeni cumhuriyeti kuran ve zafer kazanan bir milletin mazisi ile bağlantılı olmayan bir duruma çok içerler başkumandanı ve milletvekillerini uyarır. Meclis-i mebusanda dine karşı gördüğü lakaytlık ve garplılaşmak bahanesi altında Türk milletinin kutsi mefahir-i tarihiyesi olan şeair-i İslamiyede bir soğukluk gördüğü için mebusların ibadete bilhassa namaza müdavim olmalarının lüzum ve ehemmiyetine dair on maddelik bir beyanname neşreder ve mebuslara dağıtır

“Ey mücahidin-i İslam ve ey ehl ü hal  ü akd  bu fakirin bir meselede on sözünü birkaç nasihatini dinlemenizi rica ediyorum.

Birinci, şu muzafferiyetteki harikulade nimet-i ilahiye bir şükür ister ki devam etsin, ziyade olsun. Yoksa nimet böyle şükür görmez ise gider, mademki Kur’an’ı Allah’ın tevfiki ile düşmanın hücumundan kurtardınız, Kur’an’ın en sarih ve en kati emri olan salat gibi feraizi imtisal etmeniz lazımdır, ta onun feyzi böyle harika suretinde üstünüzde tevali ve devam etsin.

İkincisi, âlem-i İslamı mesrur ettiniz, muhabbet ve teveccühünü kazandınız, lakin o teveccüh ve muhabbetin idamesi şeair-i İslamiyeye iltizam ile olur, zira Müslümanlar İslamiyet hasebiyle sizi severler.” (Mesnevi)

Bu kadar büyük olayların geçtiği bir ayda Müslümanlar oruç tutmakta ve Kur’an okumaktadırlar. Bu toprakların kazanılmasında kanları pahasına fedakârlık eden aziz şehitlerimize dualar etmek, okuduğumuz hatim ve Kur’anları ve yaptığımız hayırları onların ruhlarına bağışlamak bize bir dini vecibedir.

Prof. Dr. Himmet Uç