Etiket arşivi: hayır işlemek

Türkiye İnsani Yardımda Dünya Birincisi!

Türkiye, 2013 yılında dünya genelinde resmi yollardan ve sivil toplum kuruluşları (STK) aracılığıyla ulaştırdığı 4 milyar 347 milyon dolarlık yardımla gayri safi milli hasıla (GSMH) bazında en çok uluslararası insani yardım yapan ülke oldu.
 
Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) tarafından hazırlanan Türkiye Kalkınma Yardımları 2013 Raporu’na göre, 2013 yılında Türkiye’nin resmi ve özel yollardan ulaştırdığı toplam kalkınma yardımları 4 milyar 347 milyon dolara ulaştı.
 
Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) Kalkınma İşbirliği Komitesince (DAC) 2013 yılında yayımlanan verilere göre, Türkiye; ABD, Avrupa Birliği kurumları ve İngiltere’nin ardından en fazla insani yardım sağlayan 4. donör olurken insani yardım/GSMH’de ulaştığı yüzde 0,21 oranla dünyada birinci sırada yer aldı.
 
Coğrafi dağılım açısından 2013 yılında kalkınma işbirliği projelerinin yüzde 55,9’u Ortadoğu’da, yüzde 24,7’si Afrika’da, yüzde 15,3’ü Güney ve Orta Asya’da, yüzde 3,1’i ise Balkanlar ve Doğu Avrupa’da hayata geçirildi.
 
Türkiye 2013 yılında Afganistan’dan Yemen’e, Haiti’den Filipinler’e kadar 120 ülkeye yardım elini uzattı. Bu çerçevede raporda TİKA’nın, Türk dış politikasında uygulayıcı yumuşak gücü olması bakımından önemli roller üstlenmeye devam ettiği belirtildi.
 
En çok yardım Suriye, Mısır ve Kırgızistan’a yapıldı
 
Türkiye’nin en çok yardım ettiği ilk üç ülke sırasıyla Suriye, Mısır ve Kırgızistan oldu. Türkiye’nin yardımlarından en çok yararlanan ilk 10 ülke ise sırasıyla Suriye, Mısır, Kırgızistan, Somali, Afganistan, Filistin, Pakistan, Kazakistan, Tunus ve Azerbaycan oldu. Türrk STK’ların yardım yaptığı ülkeler arasında Suriye, Somali ve Nijer başta geldi.
 
Rapora göre, 2013 yılında en fazla uluslararası yardımda bulunan ülkeler sıralamasında ise Türkiye, ABD ve İngiltere’nin ardından üçüncü oldu. Türkiye’yi Japonya ve Almanya takip etti.
AA

Faizcilikten kurtulan Habib-i Acemi maneviyat liderliğine böyle yükseldi!

İkinci hicret asrının Basra zenginlerinden biri de Habib-i Acemi idi. Acemi’nin haramlarla dolu günahlı bir hayattan vazgeçip tertemiz bir dini hayata başlaması, ibretli olduğu kadar da insanlara ümit vericidir. İşi gücü tefecilik iken nasıl kurtulup da bir maneviyat büyüğü haline gelmiş, kısaca bir göz atalım isterseniz.

Habib El Acemi TürbesiHabib-i Acemi Basra’da ticaretle meşgul oluyordu. Ama nasıl bir ticaret? Sahip olduğu parasını faizle borç veriyor, kimsenin gözyaşına bakmadan faiz üstüne faiz yükleyerek de tefecilikle zengin oluyordu. Basra sokaklarında onu gören çocuklar bile hemen kaçışıyorlar:

-Çekilin yoldan faizci Habib geliyor, ayağının tozu bulaşıp da bizi de kirletmesin, diye feryat ediyorlardı.

Bir gün kendisine yaklaşan bir gönül ehli insan:

–Efendi dedi, sen iyi kalpli birine benziyorsun; ama seçtiğin kazanç yolu iyi kalpli bir adamın yolu değildir. Gel, sen yoksulları ezen bu tefecilikten vazgeç, helal yolla hayatını kazanmaya çalış. Eğer nefsini razı edemiyorsan, git Hasan Basri’yi dinle. Ola ki kalbine, gönlüne ilham gele, Rabbimizin yardımı sana da ere!…

İhlaslı insan bu konuda ısrar edince Hasan Basri’yi merak etmeye başladı. Bir gün gidip onun meclisinde bir köşeye oturarak dinlemeye başladı. Hayret! Öylesine hoş ve yumuşak konuşuyordu ki, sanki iliklerine işliyordu söyledikleri. Bir iki gün derken Hasan Basri’nin hayranı olmaya başladı. Bu sırada yaptığı nefis muhasebesi sonunda Basra sokaklarında şöyle bir duyuruda bulundu:

-Ey Basralılar! Bundan böyle Habib’e borçlu olanlar rahat dolaşsınlar sokakta. Çünkü Habib, faizle verdiği bütün paraları Allah rızası için bağışladı! Kimsenin Habib’e borcu yoktur, bugünden itibaren böyle biline!.

Sokağa çıkamayan borçlu yoksullarda bir sevinç ki görme gitsin. Ancak Habib bununla da tatmin olmuyordu. Alacaklarını bağışlamıştı ama o güne kadar aldığı faizler vardı üzerinde. O faizler de huzurunu kaçırıyor, faiz yemiş biri olarak yaşamak istemiyordu. Bu defa da ikinci bir duyuruda bulunarak söyle sesleniyordu Basralılara:

–Kim Habib’e faiz ödemişse gelip geri alsın. Bundan böyle Habib şimdiye kadar aldığı faizlerin hepsini de sahiplerine iade ediyor, kimsenin hakkının üzerinde kalmasını istemiyor!.

Bu defa Habib’e faiz vermiş olanlar sıraya girdiler, hepsi de geçmişte verdikleri faiz paralarını tümüyle geri aldılar.

Habib, bu olaydan sonra, insanların gözünde öyle saygıdeğer bir hale geldi ki, yoldan geçerken gören çocuklar bu defa da birbirlerine şöyle sesleniyorlardı:

-Kaçın yoldan, tövbekâr Habib geliyor, ayağımızın tozları değip de onu rahatsız etmeyelim!.

Ne var ki, eskinin zengini Habib’de artık ihtiyacını karşılayacak imkan da kalmamıştı.

Nitekim çok geçmeden hanımın ikazı geldi:

-Efendi! Erzakımız da bitmek üzeredir. Bundan sonra çarşı pazara çıkıp kendine iş bulman gerekecektir. Yoksa açlık kapımızda!..

Artık Habib iş arayan bir gündelikçi durumundadır. Ancak aradığı işi de hemen bulmuş değildir. Yine Hasan Basri’nin sohbetlerine devam ediyor, münasip bir iş bulmaya da bakıyordu. Hanımı, çalışıyor musun? diye sorunca da:

-Çok cömert birinin işinde çalışıyorum, bire on misli veriyor. Bakalım bize nasıl ödeme yapacak? diye de mânâlı sözler söylüyordu. Rabbimizin, bir iyiliğe on misli karşılık veririm dediği ayetine işarette bulunuyordu.

Bir akşam yine evine eli boş dönerken:

-Ben ne söyleyeceğim şimdi bu masum hanıma? Evde erzak tükenmişti… diyerek endişe ile kapıya gelmişti ki, eşikte sıra sıra dizilmiş erzak çuvallarını gördü. Bir mânâ veremeyince kapıya çıkan hanımı sevinçle izah etti durumu:

-Bey dedi, gerçekten de işinde çalıştığın zat çok cömert biriymiş, baksana on çuval dolusu erzak göndermiş bize!.

Meğer kendisini geriden takip eden eski borçluları, şimdi yardım sırası bize geldi, diyerek birkaç misli fazlasıyla çuvalları erzakla doldurup getirmişler tam bir dönüş yapan Habib’in kapısına!.

Bunu anlayan Habib-i Acemi’nin son sözü şöyle olur:

-Hanım, ben demedim mi sana, bire on veren bir zatın işinde çalışıyorum diye. Biz Allah (cc) için bir bağışta bulunduk. O da on misliyle iâde etti bize. Demek ki insan önce niyetini, sonra amelini düzeltirse Rabbimiz de ona olan muamelesini düzeltir. Yeter ki insanda samimi bir dönüş söz konusu olsun! Ne dersiniz bu tecelliye? Gerçekten de insan yanlışlarından samimi dönüş yapsın yeter mi? Habib-i Acemi gibi bir maneviyat büyüğü dahi olabilir mi?

Ahmed Şahin / Zaman