Etiket arşivi: hizmet haberleri

Meksika’dan Güzel Haberler Var

MEKSİKA HİZMET MEKTUBU

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ

Aziz, Sıddık Ağabeylerimiz;

Evvelen: Cemaatimizin geçmiş Mevlid-i Şerifini tebrik ederiz. Elhamdülillah dünyanın her tarafında hizmet-i Kur’aniye ve hizmet-i Nuriye inkişaf etmektedir. Bu hadiseler Risale- i Nur’daki “Ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslam’ın sadası olacaktır” hükmünü teyit etmektedir.

Saniyen: Şahs-ı manevinin duasının ve samimiyetinin hürmetine Cenab-ı Hak dünyanın diğer ülkelerinde de olduğu gibi Meksika’da da çok güzel hizmetlerde bizleri istihdam ediyor ve faaliyetler nasip ediyor. Cenab-ı Hak şükrünü eda etmeyi nasip eder inşallah.

120 milyon nüfuslu sadece 10 bin müslümana sahip yani onbinde bir müslümanı olan Meksika’nın başkenti 25 milyonluk Mexico City’de sadece 2 tane mescit bulunmakta. Fakat mütevazı insanlardan meydana gelen Meksika halkına İslamiyet’ten, Kuran’dan ve peygamberimizden A.S.M) bahsedildiğinde gayet güzel dinliyorlar. Ekseriyeti masum ve kendi halinde olan Meksikalıların genel olarak İslamiyet’e karsı önyargıları olmadığı gibi İslamiyet hakkında herhangi bir bilgileri de yok. Buradaki faaliyetlerimiz ekseriyetle Mexico City’nin merkezi Polonco’daki mescide gidip oraya gelen yeni Müslüman olan Meksikalılarla tanışıp Risale-i Nur vererek, onları dersaneye davet edip onlarla İspanyolca dersler yaparak İslamiyet ile alakalı sorularına cevap vererek ve namaz besmele, Fatiha ve kısa surelerin ağızdan talimi olarak cereyan etmektedir. Çünkü Kuran bilmedikleri için namaz kılmaları gerektiğinden dolayı kuran öğrene kadar ağızdan talim yapıyoruz. Ayrıca bu mescide İslamiyeti merak edip araştırmak amacıyla gelen gayrimüslimler de oluyor.

Hatta 11 Aralık Cuma günü bizim şahit olduğumuz 12 kişi İslamiyeti araştırmak için mescide gelmişti. Bunlardan 5-6 tanesi ile tanışıldı, Risale-i Nur hediye edildi ve irtibatımız devam ediyor. Bu irtibat kurduğumuz Perdo 2 hafta sonra kardeşini ve dayısını alarak İslamiyet ile alakalı yeni bilgiler almak için mescide geldiklerinde onlarla yapılan uzun sohbet neticesinde dershaneye geleceklerini söylediler.

O hafta Ömer Faruk isminde Meksikalı bir gencin şehadetine şahit olduk elhamdülillah. Kendisi ile tanışıp Risale-i Nur vererek dershaneye davet ettik. Davetimiz neticesinde memnun oldu. Kitapları okuyup bizi ziyaret edeceğini söyledi.

O şehadetlerden Angel ve Joseph ismindeki Meksikalı gençlerin hidayeti bizleri çok memnun etti. 29 yaşında olan Angel, üniversite öğrencisi çok uzun araştırmalar neticesinde Kur’an-ı Kerim’den etkilenerek Müslüman olmaya karar verdiğini söyledi. Yusuf kardeşimiz 18 yasında, ablası ile birlikte İslamiyeti araştırıp birlikte Müslüman olmaya karar vermişler. Müslüman olduğu ilk günlerde dershanemize gelen bu iki kardesimiz dersanemizi her hafta en az bir kere ziyaret ediyorlar. Namaz surelerini cok hızlı sekilde ezberlemeyi Cenab-ı Hak nasip etti. Her hafta bir risaleyi bitiriyorlar. Ayrıca her hafta 1-2 saat süren mütaalalı derslerimiz çok bereketli oluyor. Yusuf kardeşimize Müslüman olduktan sonra hayatında neler değiştiğini sorduğumuzda mutluluğun kaynağını bulduğunu söyledi. Annesini bu durum çok memnun etmiş. Hediye ettiğimiz Küçük Sözleri okumuş, ciddi bir şekilde İslamiyeti araştırmaya devam ediyor. Cenabı Hak hidayet nasip etsin inşallah.

Dershanemizin her hafta misafiri olan bir diğer kardeşimiz, 4 ay önce İslam ile şereflenen 26 yasındaki Ömer. Meksika’da Müslüman olmadığı halde müslüman adı taşıyan çok insan var. Ömer kardeşimiz de bunlardan biri idi. Bütün dinleri araştıran kardeşimiz aklına ve kalbine en uygun dinin İslam olduğuna karar kılmış ve Müslüman olmuş. Okumayı ve araştırmayı çok seven kardeşimiz ailesinin olumsuz tepkisine rağmen kararından dönmemiş. Kardeşimizin bu durumu adeta İslamiyeti kabul ettiği için ailesinden dışlanan sahabeleri hatıra getiriyor.

Bu misafirlerden biri de Cemal kardeşimiz. 43 yasında olan bu kardeşimiz geçmişinde alkol bağımlısı imiş. Bu kötü huyu nedeniyle 3 evliliği de kısa sürmüş. Uzun araştırmaları neticesinde 1 Mart 2015 İslam ile şereflenen bu kardeşimizi en fazla etkileyen hadise Hz Bilal Habeşi’nin çektiği eziyetlere rağmen Ehad Ehad deyip davasından vazgeçmemesi olmuş. Geçtiğimiz Çarşamba günü (30 Aralık) Hastalar Risalesini ikindi ve akşam namaz dersinde okuyarak bitirdi Bu durum bize çölde susuz kalmış bir insanın suyu bulunca kana kana içmesi gibi bu kardeşimiz de ruhuna hitap eden bu risaleyi bir çırpıda oturuşta bitirdi

Mescid Görevlisinin Hidayeti
Polonco’daki Mescidin görevlisi Ruben Garibaldi Abdullah 11 sene önce İslam ile şereflenmiş. Uluslar arası rehber olan Abdullah Arap eşyaları satan bir dükkâna giriyor ve orada duyduğu sesten çok etkileniyor. Artık gayri ihtiyarî her hafta bu sesi dinlemek üzere bu dükkâna geliyor. Bu sözler hangi şarkıcıya ait olduğunu sorma cesareti toplayan Ruben, duyduğu sesin Allah’ın kitabı olan Kur’an olduğunu öğrenince İslamiyete ilgi duymaya başlıyor. Tur rehberi olan Ruben işi gereği Mısıra gidiyor. Kahire’de ilk gecesinde bir ses duyuyor. Bu ses onu çok heyecanlandırıyor, duygulandırıyor ve gözyaşlarına hakim olamıyor. Camı acınca Bu ses Allah’ın sesi diyor ve hemen otel lobisine koşuyor ve görevliye “Bu sesi sen de duyuyor musun?” diyor. Otel lobisinde çalışan görevli bu sesin ezan oldugunu ve Müslümanları namaza davet ettiğini, burada günde 5 defa bu sesi duyabileceğini söylüyor. Günde 5 defa bu sesi duyacak olmak Rubeni mutlu ediyor. Ezanı duyunca Mısır’ın meşhur Nil Nehri, Piramitlerini unutan Ruben, kalbine hitap eden bu ezan sesine adeta hayran olmuştu. Kahire’deki günlerinin bitmemesini istiyor ama ayrılık vakti gelince gözyaşları içinde ezan sesine veda etmek zorunda kalıyor. 1 sene sonra başka bir görevlendirme ile Yunanistan’ın başkenti Atina’ya gelince Kahire’ye bu kadar yaklaşmış iken gidememek onu epey üzüyor. Ruben Meksika’ya geri dönüyor. Mısırlı Arap eşyaları satan arkadaşı Ruben’e ezan sesi ile 30. cüzün cd kopyasını hediye ediyor. Ruben artık her gün bu cd’yi dinlemeye başlıyor.

Baş, burun ve yüzündeki ağrılardan şikâyetçi olan Ruben doktora gidince kanser teşhisi konuluyor. Doktorların umudu kestiği Ruben, başında tümör ile en fazla 6 ay yaşayabileceği söyleniyor. Bu hastalığın ilaçla kemoterapi ile tedavisi olmadığı ve son günlerini dışarıda istediği gibi geçirmesini söylüyor doktorlar. Ameliyat olursa küçük bir ihtimal ile yaşayabileyecegi söyleniyor. Ama ameliyat esnasında tümörün patlaması ile ölebileceği söyleniyor. Çok riskli bir ameliyata giren Ruben, ameliyat esnasında makineye göre ölü görünüyor. Hemşireler dikkat ettiklerinde Ruben’in ölmediğinin farkına varıyorlar. Doktoru Ruben’e diyor ki, “Ne olduğu konusunda hiçbir fikrim yok. Tek bildiğim şu anda karsımda yaşıyor olman.”

Ameliyattan 4 ay sonra Mısırlı arkadaşından mescidin adresini alan Ruben Garibaldi doğum gününde adeta yeniden bir doğuşu yaşıyor ve kendisini İslam ile şereflendiren o tılsımlı sözcükleri terennüm ediyor. Müslüman olduktan 5 sene sonra tekrardan kanser hastası oluyor. Yapılan tetkiklerden sonra ikinci kez ameliyata alınması gerekiyor. Hastalığa yakalandıktan sonra aklı “Neden? Ben Müslüman olmuştum, namazlarımı kılıyor, orucumu tutuyordum. Neden tekrardan?” sorularını soruyor ve cevabını bulamıyordum. İkinci kez ameliyattan sonra çok fazla korku hissediyordum. Namaz esnasında korku gidiyor ama namaz bitince tekrardan korku sarıyordu. Bütün gece açıklanması mümkün olmayan o korkulu halet devam ediyordu. O vaziyette iken Hastalar Risalesini okudum ve içimde korku tamamen yok oldu. Risale-i Nur ruhuma hitap ediyor ve derin bilgiler veriyor. Hayatın amacının ne olduğunu bildiriyor. Sadece benim için değil, tüm insanlar için. Bismillah deyip ameliyata korkusuzca girdim. Ameliyat sorunsuz şekilde geçti elhamdülillah. Geçen sene hac vazifesini yapan kardeşimiz Abdullah şu anda Meksika’daki en büyük mescidin görevlisi. Mescitte olduğu sürece kendine has tatlı üslubu ile ezan-ı Muhammediye’yi okuyor.

Bu hizmet-i imaniyede Cenab-ı Hak tarafından istihdam olduğumuzun bir numunesini ifade edelim. 28 Aralık Pazar günü haftalık meşveretimizi beklerken o hafta yapılmayacağı anlaşılınca Mersin’den medresemize bir aylık hizmet etmek için gelen Necdet Soydan Abi, “Ben mescide gideyim, belki birini görüp Risale-i Nur veririm” niyeti ile dershanemize 1 saat uzaklıktaki mescide gidiyor. Mescidde o gün 3-4 kişi ile tanışıp çeşitli risalelerden hediye ediyor ve bu kişilerinin numarasını alıyor. O numarasını aldığı Halid Garcia 6 ay önce Müslüman olmuş ve o akşam mesajlaştığımızda şunları söylüyor. “İçimde çok sıkıntı hissediyordum, mescide rahatlamak için gelmiştim. Kafamda cevaplanmasını istediğim sorular var. Benim sağlam bir öğreticiye ihtiyacım var” Bu mesajı alınca Necdet Abi bir sonraki gün mescitte tekrardan buluşmak için randevulaşıyor. Mescide gittiklerinde mescidin henüz açılmaması nedeniyle ögle namazını mescidin önünde eda ediyorlar. Necdet Abi namazdan sonra kalbinden şöyle geçiriyor. Bu kardeşimizin kafasındaki sorulara cevap verelim ama keşke İngilizce-Türkçe bilen birisi olsa da sorulara rahat bir şekilde cevap verebilsek diye geçiriyor. Hatta Türkiye’den ağabeylere ulaşmaya çalışırken biri Türkçe olarak “Abi namaz kıldınız mı?” diye sesleniyor. Bu sesin sahibi uzun yıllar Türkiye’de kalan Afgan kardeşimiz Hasan. Hasan kardeşimize Necdet Ağabey İngilizce bilip bilmediğini sorunca olumlu yanıt alıyor. Ama mescit kapalı olduğu için konusma ayakta devam edebilir mi diye düşünülürken Hasan kardeşimizin mescide 2 dakikalık uzaklıkta kafe işlettiğini söylüyor. Kafeye gidiliyor ve Halid Garcia’nın kafasındaki sorulara tatmin edici cevaplar veriliyor. Konuşma sonunda Halid Garcia görüşmenin çok iyi geçtiğini ve görüşmeden çok keyif aldığını ifade eden bir mesaj atıyor. Bir kulunun sıkıntısını gidermek için dünyanın diğer ucundan bir kulunu getirip, imdadına gönderen Allah’a binlerce kez hamd olsun.

Rabbi Rahimimiz, Meksika’da ve dünyada Müslüman olan kardeşlerimize İslamiyeti yaşamayı nasip etsin. İman, İslamiyet ve Kur’an hizmetinde bulunan kardeşlerimizi hizmetlerinde muvaffak eylesin. Gıyabi duanın kabul olması hasebiyle dualarınızı bekliyoruz.

Risale-i Nur’un Şahs-ı Manevisinden Müstefid Balkanlardan Hizmet Haberleri

Risale-i Nurlardan alınan kuvvetle ve şahsi, mânevinin bereketi ile, sevaplı işlerin manileri çok olmasına rağmen, Nur hizmetinin peşine koşma gayretinde olan yaşlı Abdülkadir’den balkanlardaki bir aylık hizmet haberleri şöyle:

1 Mayıstan 29 Mayısa kadar oralarda geçirdiğim zaman diliminde, dualarınızın bereketi ile Balkanların dört devletinde yaşayan Arnavut milletine Nurları tanıtıp onların imanlarını kurtarma sebep olma ümidi ile 18 senedir Allahın yardımı ile oralara senede 2 sefer bir aylığına hizmete gidiyoruz. Bu senede yukarıda yazdığım tarihlerde oralarda geçirdim.

İlk önce Arnavutluğun Tirana şehrine gittim orada daha önce dershane yoktu işte iki sene civarında ağabeyler merkezde 150 metre karelik bir dershane tuttular. Tahsilini Arnavutça yapan Adanalı Hafız Necip ile İzmit’ten Bekir Kardeş ile Yahya Kardeşler oradaki hizmetin başındalar. Ondan Sonra ben daha önce hizmet için gittiğim yer olan İşkodra’ya gidip 2 akşam orada kaldım. Orada da ders yapmak için müstakil yerimiz var. Ondan sonra Kosova’daki Priştine’deki dershaneye gittim, orada vakıf olarak İlahiyat mezunu Konyalı Ahmet kardeş var. Orada 12 Mayısta Balkanlardaki hizmet meşveretimiz vardı, Meşverete: Üsküp, Gostivar. Prizrenden ve Bursa’dan ağabeylerden 40-50 kişi vardı. Ondan sonra Prizrende İzmirli Ferit abinin kaldığı dershaneye gittim. Kosovan’ın Gilan kasabasına da gittim. Sonra Üsküb’e gittim. Üsküpte Prizrenli vakıf Erdoğan kardeş gençlerle kaynaşarak çok iyi hizmet yapiyor. Meşverette Üskübe daha bir dershane açılmasına karar verildi. Sonra Gostivara gittim orada Hataylı Mahmut kardeş Hizmetin başında fakıflık yapiyor, orada 2 akşam kaldım. Ondan sonra Kumanovaya ve sonra benim doğum yerim olan Sırbistana gidip orada dahi 6 gün kaldım. Sırbistan’ın Preşova, Buyanovsa ve Medvege den ibaret 3 kasaba ve köyleri ile 130.000 nüfus Arnavut Müslümanlar Kosova’ya giremediler. Ondan sonra yukarıda bildirdiğim gibi 29 Mayıs’ta İstanbul’a döndüm.

Allah’ıma nekadar şükretsem azdır İman Küfür ve 400 sahifelik derlenmiş bir Tarihçe dahil küçüklerden 17 adet Arnavutçaya tercüme etmiştim. Bu kitaplardan bu sefer daha gitmeden önce kargo ile 5000 adet kitap göndermiştim, Ora halkı ekonomi bakımından çok düşük olduğu için ve halkta kitap okuma alışkanlığı olduğu için kitapları parasız veriyoruz. Bu sefer Allahın yardımı ile hiç tahmin etmediğim şekilde kitapları çok iyi yerlere dağıtabildik. Hedefimiz olan kitapları genç kız ve erkeklerin ellerine geçmek olduğu için, kitapların çoğunu Üniversite talebelerine verme gayreti ile oralara gidiyoruz. Bazen de hizmet aşkı taşıyan kimselere kitap verip o kitapların yerini buluyor. Şehir, okul ve Üniversite kütüphanelerine kitap koyuyoruz. Daha önce ateist olan bir profesörün eline kitaplarımız geçtikten sonra, nasıl takva sahibi birisi olduğunu görünce sevincimde gözlerim yaşla doldu.

Evet Hak ettiğimizden değil Allahın lütfü bizlere tanıttırdığı Risale-i Nur gibi eşsiz bir hakikati peşinde gece ve gönümüzü harcasak azdır. Ben fakir yaptığım bu hizmetler neticesinde tek bir kimsenin imanını kurtarmaya sebep olabilsem ne mutlu bana diyeceğim. Onunla beraber Üstadın dediği gibi: “Bizim vazifemiz önce kendimizin imanını kurtarmak, sonra âilemizin sonra sözümüz geçen kimselerin imanını kurtarma gayretinde olacağız.” Yani Biz Nur talebelerini hizmetten engelleme çabasından olan cinni ve insi şeytanların hile ve desiselerinden Allaha sığınıp, onların şerlerinden kurtulduktan sonra bize düşen vazifeyi imkânımız nispetinde gece ve gündüzümüzü bu yolda harcama gayretinde olacağız İnşaAllah.

 Abdulkadir Haktanır / www.NurNet.Org

www.AlbNur.com

Belçika ve Fransa’dan Nurlu Haberler

BU NURLARI BÜTÜN KAİNATA OKUTTURACAĞIM

Yarım asır öncesinden haykırılmış ve bu gün hâla kulaklarımızda çınlayan bir sadâdır bu

Muhterem Bayram Yüksel Ağabeyimizin hatıralarından bize yansıyan, Hazret-i Üstadın aynı zamanda da gaye-i hayalini ortaya koyan bir hedef, bir programdır bu… “Bu nurları bütün kâinata okutturacağım” der. Barla tepelerinden ufka bakan gözlerle Nurun nâşiri, yanında sadece ihlasla ona bakan bir nuraşığı; Bayram’ı vardır… Nurun Bayramlarına gönül veren iki kalb vardır o an sadece… Birde Kainat…

Bu gün dünyanın dört bir tarafında icrasına gayret edilen hizmetler, açılan dershaneler, kader canibinden gelen sevkiyatlarla, fedakar ruhların, müştak kalblerin çalışmaları; karanlık dünyalarından kurtuluşa bir nur, bir ışık arayan, doğru yolu bulmaya çalışan nev-i beşere, uzatılan birer imdat elleri, birer “Hayat fenerleri” değil midir….

Tüm imkansızlık ve zorluklara rağmen, bu gayretler; Ola ki Üstadımızın Emirdağ Lâhikasında; “Rahmet-i ilâhiyeden şimdiki uyanmış beşer bekliyor, yalvarıyor,arıyor!” diye ifade buyurduklar kitlelere ulaşabilmek, nur-efşan hakikatları sunabilmektir…

Elbette Üstadımızın verdiği müjdeler gerçekleşecektir –Asa-yı Musa’da ifade edildiği gibi- “Ebedî hayat hazinesini gösteren Kur’an-ı Hakîm’in nuru olan Risale-i Nur, elbette bir zaman dünyayı çınlatan nurlu sesini yükseltecektir.

Bugün Nurun kahraman talebelerinin her biri, geçici ve fani dünyanın bizden kaçarcasına uzaklaşan dakikalarını, ebedi hayatlarına en karlı yatırımlara çevirmenin yolları içersinde Hz. Üstadın gösterdiği iki misale imtisalen hareket etmektedirler. Bunlar: Sırr-ı ihlâsı ve samimi ittifakı kuvvetleştirecek olan ve uhrevi amellerde, zararsız azim menfaate medar iştirâk-ı emval ve iştirâk-ı san’at düsturlarıdır.

Yani maddî kazanç üzerine kurulan şirketlerde olduğu gibi, veya üretim yapan bir firmada olduğu gibi, dört beş adam iştirak niyetiyle biri gazyağı, biri fitil, biri lâmba, biri şişe, biri kibrit getirip ve lâmbayı yakarlar…

İşte “Hayat Fenerleri” de aynen böyle Nurunu muhitlerine yayar… Kimi gazyağını getirir; maddî destek olur, ışığın devamına vesiledir.. kimi şişenin her gün temizliğini yapar, siler süpürür.. kimi dünyevî hayatını feda eder, bütün gemilerini yakar parlatır.. Ama bütün bu harikalıkların tezahürüne kibritler gerekir. Bazen bir hal hatır sormak, samimi bir tebessüm veya hizmete destek olarak en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmerd kardeş olmak kibrit hükmüne geçer… Şevk hükmüne geçer.

Ve böylece bu azim yekûn faideler, uhrevî ve nuranî ve tecezzi ve inkısama muhtaç olmayarak… ve fazl-ı İlahî ile herbirisinin âyinesine umum nur in’ikas eder ve herbiri umumun kazandığı misil sevaba mâlik olur. Bu ne kadar büyük bir kârdır.

İşte Yurt dışında hizmet eden gönüllerin bizlerden bekledikleri de bunlardan başka bir şey değildir.

Bu gün Ispartamız Arap ülkeleriyle, özellikle Mekke ve Medine’deki hizmetlerle alakadardır. Kıbrıs, İran, Suriye, Fas, İngiltere ve Arjantin’e de Vakıf göndererek destek olmaktadır. Geçtiğimiz aylarda da bu hizmet kervanına Fransa ve Belçika’da bizzat Isparta’nın sorumluluğuna verilerek eklenmiştir.

Bunun üzerine Türklerin yoğun olarak yaşadığı bu iki ülke ile alakadar olacak bir heyet teşkil edildi. Vakıf, esnaf, öğretmen ve öğretim görevlilerinden müteşekkil heyetin yanı sıra, Fransa ve Belçikadaki hanımlarla alakadar olacak bir heyette Isparta’daki ablalar teşkil etti.

Önümüzdeki zaman içersinde Isparta’da Fransa ve Belçika okuma programları yapmak; oradaki gençlerle ilgilenmek için, tatillerde bir takım faaliyetler düzenlemek hedefler arasında.

Fransızca bilen bir vakıf kardeşimizinde Fransa’ya gönderilmesi, ilerleyen aşamalarda program dahilinde. Ancak şunu da ifade etmeliyiz ki vize işlemleri oldukça zor. İnayet-i İlahiye ile, Isparta’nın Fransa ve Belçika ile alakadarlığı süreci olan 8 ay içerisinde, ikişerli gurup halinde 4 vakıf kardeşimiz ve birde emekli bir esnaf ağabeyimiz bölgeye gitmiştir.

Oralardaki ağabey ve kardeşlerimizin gözü Isparta’da. Bizlerden ciddi manada kalben ve ruhen destek bekliyorlar. Bu hizmetlerin ifasında alakadar olmak isteyen herkesi, birlikte bir ışık yakmaya davet ederiz.

Nice Hayat Fenerlerinin tesisinde el ele, omuz omuza birlikte destek vermek ümidiyle… Cenab-ı Hakkın bizleri bu iştirak-i a’mâl-i uhreviyenin hadsiz kârından nasibdâr etmesi duasıyla…

Isparta Yurtdışı Hizmet Heyeti / www.nurnet.org

İRTİBAT:

Erzurum Olimpiyat Haberleri

Esselamu Aleykum,

2011 Dünya Üniversitelerarası Kış oyunları münasebetiyle yaptığımız hizmet çalışmaları hakkında kısa bir bilgidir.

Bir davetiye bastırdık. Bir tarafı İngilizce, bir tarafı Rusça. “All Free” başlıklı davetiyenin içeriğinde; yöresel meşhur tatlılar(kadayıf dolması, Türk lokumu, pasta börek tarzı) semaver çayı, sürpriz hediyeler şeklinde. Bu davetiyelerden bolca dağıttık.

Erzurumun en merkezi yeri olan Yakutiye Medresesi yanına resmi izinli “Culture House” adı altında bir kontainer açtık. Organizasyonun resmi afişiyle kapladık. Önüne kitap, broşür ve kartpostal stantları kurduk. Kocaman bir semaver koyduk. Büyük hoparlörden enstürimental  mehter ve tasavvuf musikileri çalıyoruz. Müzenin önünde olması hasebiyle, müzeye gelenler, davetiye veya kardeşler onlara ulaşamamışsa bile bizi fark edip geliyorlar veya ona da gerek kalmadan biz onları yolda karşılıyoruz.

Hizmetlerimiz Erzurum hava limanında karşılamayla başlıyor. Ayaküstü tanışma, kitap verme ve binecekleri servislerin koltuklarına kitap ve davetiye bırakma şeklinde.

Sporcuların ağırlandığı “olimpiyat köyü” adı verilen yurtlarda resmi görevli abi veya kardeşlerimiz var. O bölgede sporcularla tanışıp davetiye verip bize yönlendiriyorlar. Medya grubunun kaldığı bütün oteller tespit edildi, kalan yabancı misafir sayısınca, içinde tanıtım broşürleri, davetiye ve küçük risaleler bulunan hediye paketleri misafirlere ulaştırılmak üzere otel yönetimine bırakıldı.

Her bölgedeki esnaf, restorant, tarihi mekanlar ve kafelere davetiye, cep  risaleleri, vecizeli kartpostallar ve tanıtıcı broşörler  bırakıldı. Zaman zaman eksilen kitaplar takviye edildi. Bu konuda yaşadığımız manidar bir hatıramızı paylaşmak istiyoruz:

Yoldan geçen bir grup misafiri çadırımıza davet ettik. Fakat başlarında ki Türkateşe müstağni bir tavırla istemiyoruz deyip şevkimizi kırdı. Ancak meşhur Erzurum “eski evleri“ne, kitap takviyesi için gittiğimizde, o grubun bizim koyduğumuz kitaplardan aldıklarını gördüğümüzde moralimiz yerine geldi.

Meydandaki “kültür evimiz“de Türkiye’nin değişik yerlerinden gelen Rusça ve İngilizce bilen abi ve kardeşler görevlendirildi. İstanbul’dan Antep’e, ingilizce öğretmeninden Rus öğrencilere varıncaya kadar hizmet için gelen ağabeyler kardeşler var.

Davetiyeyle, yönlendirme ile veya gezerken kardeşlerin tanışması vesilesiyle kültür evimiz“e gelen misafirlere Türk lokumu, baklava, kadayıf dolması, pasta börek çörek ve semaver çayı ikramı yapılırken tanışma, muhabbet etme, iletişim bilgilerini alma şansımız oluyor. Bu süreç  içerisinde diline göre hazırlanmış cep risaleleri, vecizeli karpostallar ve Türkiyeyi tanıtıcı kitap ve broşörler bulanan hediye poşetleri hazırlanıyor gitmelerine yakın takdim ediliyor.

Verdiğimiz kitapları okumalarını teşvik etmeği de unutmuyoruz. Okuma noktasında Avrupayı örnek aldığımızı dile getirip onların okumayı sevdiklerini bildiğimiz için kitap hediye ettiğimizi söylüyoruz. İnsan hangi inançta veya görüşte olursa olsun okudukça bir şeyler öğreneceğini ve okuyan insanla her konuda müzakere edilebileceğini ifade ediyoruz ve bu kitapları okuyup değerli gördüğümüz fikirlerini bizimle paylaşmalarını hassaten arzu ettiğimizi beyan ediyoruz.

Bu muhabbet esnasında Türkiye, İslam ve Müslümanlar hakkındaki ön yargıları kırılıyor memnuniyetlerini dile getiriyorlar. Çok memnun bir şekilde ayrılırken yapılan hizmetin takibi amacıyla mutlaka bir iletişim adresi alınıyor. Facebook’da açtığımız “Winter universiade Erzurum 2011” sayfamızın isminin çıktısını takdim ediyoruz. Listelerine eklemelerini, resimlerini görebileceklerini ve yorumlarını eklemelerini istediğimizi söylüyoruz. Biz de her akşam o gün çektiğimiz resimleri sayfamıza ekleyip güncelliyoruz. Buda onlara ayriyeten cazip ve orijinal geliyor. Aldığımız iletişim adreslerini Nur Dershanesi olan ülkelerdeki ağabeyler ile bağlantıya geçirmek ve aynı zamanda Türkiye’den de takibini yapmak amacındayız. Kurulan samimiyete göre ilgilenilecek kişiler ağabeyler arasında paylaşılıyor.

Kültür evimiz” önüne yaptığımız dev “kardan adamlar” misafirlerin ilgisini çekiyor bize gelmelerine vesile oluyor. Her akşam çocuklar kardam adamları yıksa da, sabah kardeşler yenisini yapıyor. Koyduğumuz masalarda, gelen misafirlerin dilini bilen ağabeyler misafirleri paylaşıp samimi bir muhabbet ortamı oluşturuyorlar, fotoğraflar çekiliyor, çaylar içiliyor, mutlu bir şekilde, tekrar görüşmek, ümidiyle, vedalaşılıyor.

Ayrıca, Ateşe adı verilen ve Türklerden oluşan grup rehberleriyle tanışıp gruplarını bize getirmelerini istiyoruz. Hatta bizim ulaşamadığımız, fakat bir vesile ile bizi duyan Ateşeler de gruplarını bize getiriyorlar.

Hizmetimiz o kadar duyulduki sanki organizasyonun bir parçası gibi görülüyor, kulaktan kulağa yayılıyor, bir birlerine tavsiye ediyorlar. Şehre inen misafirler bize uğramadan geçmiyorlar. Bu durumdan resmi makamlarda memnuniyetlerini dile getiriyorlar.

Bu tür organizasyonların eksikliğinden herkes gibi onlar da dert yanıyor. Zira İslamiyeti tanıtmak bir tarafa, Erzurum’u veya Türkiye’yi tanıtacak ne belediyenin, ne kültür bakanlığının ne de bir cemaat veya bir kuruluşun hiçbir faliyeti yok. Bu manada belediye ve farklı grup ve kuruluşlardan tebrik, dua ve destek ve teşekkür alıyoruz. “Biz yapamıyoruz bari siz yapın Allah yardımcınız olsun” diyorlar.

Yanımızda bulunan müze olarak faliyet gösteren Yakutiye medresesinin içinde, ebru çalışması yapan hocaların da desteğini aldık. Normalde ücretli yapmalarına rağmen götürdüğümüz misafirlere ücretsiz deneme yaptırıyorlar ve resimleri hediye ediyorlar. Bu da onlara bir jest oluyor. Bunun arkasından “kültür evimiz“e getirmek daha kolay oluyor.

Sokakta bir grup gördüğümüzde ellerinde bizim hediye poşetlerimiz varsa derin bir nefes alıyoruz, yoksa tanışmanın ve kültür evimize getirmenin yollarını arıyoruz. Hedefimiz yabancı misafirlerin tamamına ulaşmak, inşaallah kitap almasa da Risale-i Nurları ve dolayısıyla İslamiyet Nurlarını duymadan burdan kimse gitmeyecek. Bunların yanında teklifimizi kabul eden gruplara, ücretsiz şehir turu vesilesiyle, iman hakikatlarını anlatma fırsatı buluyoruz. İnşaallah bu hizmetimiz son misafir gidene kadar devam edecektir. Bunların yanında 6 şubattaki kapanışdan önce cumartesi akşamı bütün misafirleri davet edeceğimiz bir program hazırladık.

Üstad Bediüzzaman’ı, Hizmetimizi, Risale-i Nurları anlatan bir sunum yapıldı. Program sonunda dağıtılmak üzere hazırlanan hediye paketleri misafirlerimize dağıtıldı.

Son gün, sporcuların çadırımızı ziyaret ettikleri bir sırada oluşan samimi ortamın etkisiyle, değişik ülkelerin sporcuları montlarını değiştirdiler. Bizde bu değişime katıldık. Herkes ceplerini boşaltarak montlarını teslim ediyorlardı. Biz böyle bir şeye gerek duymadık. Zira ceplerimizde yabancı risalelerden başka bir şey yoktu. Hatta montumuzu alan sporcular kitapları vermek istediklerinde onlarda kalmasını istedik.

Ağabey ve kardeşlerimiz o kadar şevkli ki akşam olup sokaklar boşaldığında, soğuğa ve yorgunluğa aldırmadan bir kişiye bir hakikat anlatabilmek için musabakalar aralarında ve  sonlarında misafirlere iman hakikatlerini anlatıyorlar. Bunun yanında hizmetimizin verdiği kutsi lezzete bir delil olarak şunu da beyan etmek istiyoruz ki, Müslüman olan Rus kardeşlerin gayri müslim arkadaşları da tüm gayretleriyle hizmetimize destek veriyorlar, tanışıp davet ediyorlar veya davetiye dağıtıyorlar.

Cenab-ı Hakkın inayeti ve yardımıyla  girelemiyecek yerlere girip, ulaşılamıyacak kişilere kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Bu manada yaşadığımız hadiselerden bir iki tanesini anlatmak istiyoruz.

Normalde resmi görev kartlarımız, sporcuların yemekhanesine girmemize yetmiyor. Ancak en güzel hizmet zemini de orası. Zira hiç birisinin acelesi yok, rahat bir ortamda yemek yeyip muhabbet ortamının çok uygun olduğu bir zemin. Bir şekilde bizim oraya girmemiz lazım. Yemekhaneye girmemize, görevi icabı engel olmaya kalkışan güvenlik görevlisi ile bir dakikalık bir tanışma sonrasında, biz hiçbir şekilde amacımızı belli etmememize rağmen, bize  “şakird ağabeyim ne olur kimseye çaktırmadan geçin, çıkışta da yanıma uğrayın biraz muhabbet edelim” dedi. Böylece yemek esnasında da hizmet etme imkanı bulduk. Çıkışta yanına uğradığımızda “Allah sizden razı olsun Allah şakirdleri başımızdan eksik etmesin” diye dua ediyor.

İkinci misal; Müslüman olan Rus Abdullah kardeşin validesini, atlama kulelerinin tepesine çıkarmak istiyoruz. Belli bir noktadan sonra hiçbir aracın çıkmasına müsaade edilmeyen sahanın zirvesine kadar özel aracımızla çıkıyoruz. Hatta sporcu ve koçların haricinde kimsenin oturamadığı bölgede çayımızı yudumluyoruz.

Yukarıda bahsini ettiğimiz Abdullah kardeşin validesi de bu hizmetlerden nasibini aldı. Bu ablamız yarışmalar için Erzurum’a gelmişti. 7 gün kaldı ve “kültür evimizi“de ziyaret etti. Bu süreçte kaldığı ortam, gördüğü çevre,  yapılan sohbetler neticesinde şu ifadeleri kullandı:

Ben bir Ortadoksum, ancak uygulamıyorum. Hele ki bu saattan sonra kiliseye de gidemem. Şu an yaptığım tek şey kalben dua etmektir. Bu noktada bana ne tavsiye edersiniz, nasıl ibadet edeyim?”. Kardeşimizin validesine verdiğimiz, bir saat süren cevabın hülasası “ibadetlerin en mükemmeli namazdır” oldu.

İkinci bir sorusu var mı diye soruyoruz, cevaben diyor ki “bir soru daha sorsam korkuyorum ki yarınki uçağımı kaçıracağım”. Kendisinin son olarak söylediği cümle şu “bir zaman işyerimden izin alıp ülkenize gelip hizmetinize ve tercüme faaliyetlerinize yardımcı olmak arzu ediyorum”. İnşaallah dualarınızla hidayete erer.

Burada yaptığımız hizmetlerin, başka yerlerde meyve verdiğine delil olarak, küçük fakat manidar bir hadise: Beyaz Rusyalı sporcuları biz çok sevdik, çok mütebessim ve sıcak insanlar. Karşılıklı etkileşimimiz fazla oldu. Bu günlerde aldığımız iki haber şöyle: Beyaz Rusya’da 18 yaşındaki Dima, Nur Dershanesinde ağabeylerle okudukları 8. Sözün ardından islamiyetini ilan etmişti. İki gün sonra Dima’nın 18 yaşında aynı isimdeki bir arkadaşı Dima da Müslüman oldu. Şu anda biri Abdullah diğeri Muhammed. Moskova’da ise Moskova karate şampiyonu 16 yaşındaki İgor iman edip Müslim adını aldı. Ve neredeyse dershaneden çıkmıyor.

Elhamdulillahi haza min fazli.

Selam eder, dualarınızı bekleriz.

Erzurum Nur Talebeleri

 


www.NurNet.org

Yunanistan’dan Nurlu Hizmet Haberleri

 

ketenlik

 Bediüzzaman Said Nursi, dağlar arasında tenha bir nahiye olan Barla’da bu vatan ahalisinin İslami bir medar-ı iftiharı dediği Risale-i Nurları telife başladığı zamanlarda “bir zaman gelecek bu eserler bütün dünyaya ders verilecek ve okutturulacak” demiş ve yine o tesirli üslubu ile “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır” diye ifade edip ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri ziya-yı İslâmiyet ile neşv- ü nemâ bulacağını söylemiştir.

Bu sözler o zamanlarda, o mevkide ve iki elin parmaklarını geçmeyecek talebeler içinde hayal gibi görünebilirdi. Belki de bazıları öyle görüyordu. Ama zaman Bediüzzaman’ın sözlerinin ne kadar hakikatdar olduğunu ispat etti.   İşte bizde o sözlerin ne kadar hakikatdar olduğuna Yunanistan ziyaretimiz sırasında şahit olduk. Evet 13 Ocak Perşembe günü 13:30 da Keşan’ dan bindiğimiz otobüs Türk ve Yunan gümrüklerini geçtikten sonra 16:30’ da İskeçe’ye ulaştı. İskeçenin en merkezi yerinde olan Nur dershanesini ziyaret edip, akşam namazını kıldıktan sonra Paşevik beldesinin sohbetine yetişmek üzere yola koyulduk.  Bu ders, Edirne’de yapılan okuma programının bir meyvesi olduğundan kalplerimiz  sürurla doldu.

paşevik köyü

Yatsı namazından sonra başlayan sohbette şevkli bir cemaat vardı. Cemaat içinde, okunanları gayet mütevaziyane dinleyen Arapça tahsilli El-Ezher mezunu hocalar olduğu gibi Türkçeyi bilmeyen insanlar da vardı. Bu hal Risale-i Nurların sadece akılları değil, akılla beraber kalp, ruh ve sair letaife de  tesir ettiğini, bu tür iman derslerinin tüm duygu ve hisleri doyurup istifadesiz bırakmadığını gösteriyor. Ayrıca bu beldenin, Üstadın “Şimdi resmen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirtleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır” tavsiyesine kulak verip bir dershaneyi Nuriyenin inşaatına başlamaları bizi son derece mesrur eyledi.

şahin

Cuma günü cuma namazından sonra Tarihçe-i Hayatın sonunda “Avrupa Nur Talebeleri” diye anılan, Hafız Ali Reşat’ ın talebeleriyle fotoğraf çekildiği Şahin beldesine gittik. Seneler önce ekilen tohumların neşv-ü nema beklediğini ve buraları manevi bir kalkan gibi muhafaza ettiğini müşahede ettik. Özellikle burada ve çevre beldelerde tesettüre olan riayet, yetiştirilen hafız ve imamların çokluğu hemen fark ediliyordu.

Şahin beldesinden sonra 10 km kadar ilerisinde olan Ketenlik beldesine geçtik. Edirnede yapılan okuma programına, Yunanistan’dan en çok bu bölgeden katılım olmuştu. Buradaki ailelerin çoğu, çocuklarını Türkiye’ye eğitime göndermişler. Bunlardan bir kısmı Edirne’den tanıdığımız ve sitemizde bulunan “Edirne Okuma Programının Ardından”  haberinde de fotoğrafları bulunan Nurlarla irtibatlı gençler. Burası özellikle gençlerin çok olduğu, Nurların çok bilindiği bir yer. Burada da Dershane-i Nuriye olarak kullanılan bir yer hazırlanmış ve her Cuma akşamları vesair vakitlerde iman ve Kur’an  hakikatlerinin tatlı tatlı mütalaaları yapılmakta. Bu akşam da Gençlik Rehberinin mütalaasına kalındığı yerden devam edildi, çok feyizli ve bereketli bir sohbet oldu.

iskeçe

Cumartesi günü İskeçe’ yi gezme imkanı bulduk. İskeçe’ nin Yunanca ismi Xanthi. Yunanistan’ ın kuzeyinde bulunuyor. Batısında Kavala, doğusunda Gümülcine bulunuyor. Türklerin yoğun olarak bulunduğu, nüfusu yaklaşık 55000 civarında, modern kent kimliğine sahip, zengin tarihi, doğası ve gelenekleriyle her yıl büyük miktarda yerli ve yabancı ziyaretçi kabul eden bir şehir. İskeçe’de Cumartesi ve Çarşamba olmak üzere haftada iki akşam erkeklerin, Pazartesi ve Çarşamba günü de hanımların sohbeti bulunmaktadır. İşte bu cumartesi akşamı da buradaki Dersane-i Nuriyede genç ihtiyar her kesimden sohbete iştirak edenler vardı. Yine çok feyizli ve şevkli bir sohbet oldu. Buradaki cemaatin Türkiye’ye olan muhabbetleri, gözlerinden ve konuşmalarından anlaşılıyordu. Bu muhabbetin nur dersleriyle daha da arttığı gözleniyordu.

iskeçe nur dersanesi

Pazar günü Gümülcine’ye geçtik. Gümülcine Yunanca ismi Komotini olan çok şirin güzel bir şehir. Türk nüfusu burada daha da fazla.  Orada bizi ilerlemiş yaşına rağmen her şeyiyle hizmete koşturan, üstadımızı da görmüş olan Bağdatlı Müezzin Hasan Hoca karşıladı. Gümülcine’de  Çarşamba ve Pazar günleri hem erkeklerin, hem hanımların sohbeti bulunmakta. Ayrıca Gümülcine’ye bağlı Kozlukebir beldesinde de Cumartesi akşamları sohbet olmakta. O akşam iştirak ettiğimiz sohbette keyfiyetli bir cemaat vardı. Genelde orta yaş ve üzerindeydiler. Ama genç nesillere bu hakikatleri ulaştırıp gençliği bu zamanın manevi yangınından kurtarmanın telaşı ve ızdırabı içindeydiler.

Gümilcine nur dersanesi

Bunlarla beraber ağabeylerin gayretleri ile 2007 yılında kurulan Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği birçok hizmete vesile olmuş. Kendi ifadeleriyle “Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği temelleri yıllar önce atılan bir İmân hizmetinin düsturlarına dayanarak kurulmuş ve dünyanın en ücra yerlerine kadar uzanmış olan aynı hizmeti, Yunanistan’da yaşadığımız bu küçük beldelerde (Xanthi, İskeçe’de ve Komotini, Gümülcine’de) yaşatmak,  öncelikle kendimiz istifade etmek,  sonra da ihtiyacını hisseden herkesle bu İmân ve Kur’an hakikatlerini paylaşmakla onur duyuyoruz” diyorlar. Ayrıca bu derneğin  www.uhuvvetgr.org adresli internet sitesi, uzun uğraş ve fedakarlıklar neticesinde, Yunancaya çevrilen eserlerin tanıtılmasına ve oradaki hizmet faaliyetlerinin gelişmesine ve daha geniş kitlelere yayılmasına vesile olmuştur.

Paşevik Köyü Nur Dersanesi İnşaatı

Hulasa-i kelam Yunanistan ziyaretimiz kısa olmasına rağmen çok istifadeli ve şevke medar oldu. Oradaki ağabeylerimizin fevkalade gayret ve fedakarlıkları bizi çok etkiledi. Kendi işlerinin yanı sıra, buralara gelen her misafirlerle meşguliyetleri, hem il, ilçe ve beldelerdeki derslerin takibi  ve düzenlenmesi, hem tercüme faaliyetleri, hem dernek ve internet vesilesiyle olan hizmetlerle, gecesi ve gündüzü olmadan koşturmaları, yani her şeylerini hizmete feda etmelerini görmek,  kendi halimizi düşündürüp bizleri mahçup eyledi.

Ayrıca Yunanistandaki ağabeylerimizin “Türkiye’den gelen misafirler bir şey yapmasalar, sadece sohbetlere katılsalar bile berekete vesile oluyor. Biz bunun sonradan çok güzel neticelerini görüyoruz” sözü üstadımızın şiddetle tavsiye ettiği müfritane irtibat hakikatının ne kadar ehemmiyetli olduğunu ve bu zamanda ne kadar lüzumlu olduğunu gösteriyor.

Edirne Nur Talebeleri

 

 iletişim : edirne, yunanistan  (kelimelerin sonuna @www.nurnet.org  ekleyerek mail atabilirsiniz)