Etiket arşivi: hizmet

Nurculuk ve Sol Tandans

Nurculuk ve Sol Tandans

Bir süredir yaptığım bir gözlemi yazmak istiyorum.

Oda TV ve Aydınlık Gazetesi gibi benzeri kurumlar genellikle Bediüzzaman Said Nursi ve Nur talebeleriyle ilgili eleştirel ve yıkıcı bir tutum sergiler. Yayınları, haberleri, kara propaganda resmen. Bu durumun sebepleri, ideolojik farklılıklar, tarihsel süreçler ve sosyal dinamiklere dayanır.

İdeolojik Farklılıklar

  • Oda TV ve Aydınlık Gazetesi, genelde laik, seküler, ulusalcı ve sol tandanslı bir çizgiye sahiptir.
  • Nurculuk hareketi ise dini bir cemaat yapısı olduğu için bu iki taraf arasında ideolojik bir gerilim oluşur.
  • Risale-i Nur ve Nurculuk hareketi, İslamî değerlerin toplumsal alanda korunması ve dini eğitim gibi konulara vurgu yapar. Toplumda elle tutulur, gözle görülür derecesinde İslamiyet’in ve İslami ahlakın görülmesi, yaşanması temel hedefleridir.
  • Oysa Aydınlık(!) gibi yayın organları, dini yapıların toplumsal etkisini sınırlamayı hatta ellerinden gelse dine ve dine dair her şeyi insanlıktan silmek için her şeyi yapmayı ihtiva eder. Esad’ın Suriye’de Ehl-i Sünnet Müslümanlara yaptığını görüyoruz. Ellerinde imkan olsa bu yayınlar çerçevesinde toplanan zihniyetin de Esad’tan az kalmayacağına eminiz.

Fethullah Gülen ile Karıştırma

  • Nurculuk hareketiyle, 15 Temmuz gibi bir kalkışmaya yeltenen Gülen grubu (Fetö) arasındaki ayrımların farkına varmadan ya da kasıtlı olarak, genelleştirici eleştiriler yapılması bu gerilimi artırmıştır.

Tarihsel Gerilimler

Aydınlık Gazetesi’nin kökeni, 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi ve sol hareketlere dayanır. Bu çevreler, tarihsel olarak İslami yapılarla karşıt bir çizgi izlemiştir. İslamiyet’e dair çok ciddi bir hazımsızlığı olan bu güruh Cumhuriyet tarihi boyunca, özellikle 1950’lerden sonra İslamî hareketlerin toplumsal güç kazanması sol hareketler tarafından eleştirilmiş, bu durum Nurculuk gibi yapıların hedef alınmasına yol açmıştır. Ellerindeki imkânlarla sadece Nurculuk değil tüm İslami hareketlere saldırıya geçmiştir. Kendi yapısı da Komünist çizgiden Laik-Seküler ve anarşist bir çizgiye kaymıştır.

Siyasi Yansımalar

Aydınlık ve Oda TV, genelde dini cemaatlerin siyasete etkilerini eleştirir. Nurculuk siyasi alana etkisi ya da belirli grupların millî ve manevi değerleri koruma misyonu bu yayın organlarının görüşleriyle çatışabilir. Mesela, Nurculuğun dindar nesil yetiştirme hedefleri, bu yayın organlarının modernist ve seküler bakış açılarına ters düşmektedir. “Bediüzzaman’ın Sekülerizm’e Bakışı” yazımızı okuyabilirsiniz.

Güç ve Etki Alanı Kaygısı

Türkiye’de dini yapılar, özellikle eğitim ve sosyal hizmet alanlarında önemli katkılarda bulunur. Bu durum, seküler ve laik çevrelerde eleştirilir. Nurculuk hareketinin toplumda güçlü bir ağırlığa sahip olması, bu tür yayın organlarının eleştirel bir tavır almasına neden olur. Halbuki Nurculuğun Müspet Hareket Metod’u, asayişe ve devlet işlerine karışmayı bir nevi yasaklar. Çünkü nurculuk bir iman inkılabıdır, imani bir harekettir. Siyasi, seküler bir örgüt değildir. Çünkü nurculukta siyasetle iş yapmak esaslar arasında değildir.

Ama Aydınlık vb. çevrelerin İslamiyete olan kin ve düşmanlığı Nurculuk özelinde tüm İslami hizmetlere kusmaktadır.

Genel Değerlendirme

Oda TV ve Aydınlık Gazetesi’nin Nurculuk hareketiyle olan problemi, esasen ideolojik ve toplumsal bakış açılarının taban tabana zıt olmasından kaynaklanır. Bu durum, zaman zaman yanlış anlamalar veya bilinçli genellemelerle daha da karmaşık bir hâl alabilir. Ancak, bu iki taraf arasındaki farklılıklar temelde laiklik-dindarlık eksenindeki bir tartışmaya dayanır.

Nurculuk Hareketinin Haklı Olduğu Noktalar

Dini ve Manevi Değerlerin Korunması:

Nur talebeleri, İslamî değerleri yaşatmayı ve toplumu milli ve manevi değerler üzerinden güçlendirmeyi hedefler. Bu, dini özgürlükler ve fertlerin inançlarına saygı açısından değerlidir. Şunu da ifade etmeden geçemeyeceğim. Laiklikte “kişiye din ve vicdan hürriyeti tanınması” olarak ifade edildiğini biliyoruz. O halde nurcular kimin laik-seküler kimin dindar olduğuna bakmadan herkese insancıl olarak yaklaşması sebebiyle bu laik vurgusu yapanların aslında tiyatro oynadığını ve bir maske ve menfaat göstergesi olarak laik çizgi ve Atatürkçülük oynadıklarını söylemeliyim. Herkes irade ve ihtiyarıyla istediği yolu seçebilir. Nurculuk herkese tebliğde bulunup Kur’an ve sünnet merkezli bir hayatı esas alır. Ama vurmadan ama kırmadan. Bu sebeple Nurculuk toplumda geniş bir yankı uyandırıp kabul görmektedir.

Çünkü, “medenîlere galebe çalmak ikna iledir, icbar ile değildir. Taharri-i hakikat, muhabbet iledir. Husumet ise, vahşet ve taassuba karşı idi. Hedef ve maksadları da, i’lâ-i Kelimetullah’tır. Şeriatta yüzde doksandokuz ahlâk, ibadet, âhiret ve fazilete aittir. (Divan-ı Harb-i Örfi, 20)

Nurculuk hareketi, çoğu zaman siyaset üstü bir duruş sergileyerek imanın yaygınlaştırılması için çalışır. Çünkü doğru bilgi verilmeden insanların doğruya ulaşması adeta imkânsızdır.

Nurcuların toplumun manevi değerlerini koruma çabası, bireylerin ahlaki gelişimine ve sosyal dayanışmaya katkı sağlar. Bu açıdan, özellikle toplumda yozlaşmaya karşı sundukları manevi eğitim anlayışı isabetli bir yaklaşım tarzıdır. Anarşinin ve ayrımcılığın önünü böylece alabilir.

Nurculuk, genellikle şiddet ve çatışmadan uzak bir üslupla topluma hizmet etmeye çalışır. İnsanlar arasında hoşgörü ve anlayış temelli bir iletişim kurmayı hedefleyen yaklaşımları isabetlidir. Milli değerlere sözüm ona bu laik ve Atatürkçülük maskesini kullananlarda daha sıkı sarılı olduğunu da ifade etmekte fayda var.

15 Temmuz kalkışmasında bu maskeliler atm’lere bankalara koşarken, Nurcular meydanlara koşmuştu.

 

BEDİÜZZAMAN VE NURCULUĞUN HİZMETİNDE OLMAZSA OLMAZ OLAN BİR DÜSTUR

“Müsbet hareket etmektir ki; yani kendi mesleğinin muhabbetiyle hareket etmek. Başka mesleklerin adaveti ve başkalarının tenkisi, onun fikrine ve ilmine müdahale etmesin; onlarla meşgul olmasın.” (Lem’alar, 151)

“Bedîüzzaman, ömrü boyunca müsbet hareket etmeyi düstur edinmiş; “Birkaç adamın hatasıyla yüzer adamların zarar görmesine sebeb olunamaz” demiştir. Bunun içindir ki, yapılan o kadar gaddarane zulümler esnasında bir tek hâdise meydana gelmemiş ve Bedîüzzaman Said Nursî, talebelerine daima sabır ve tahammül ve yalnız iman ve İslâmiyete çalışmayı tavsiye etmiştir. Ve bu gibi evhamların, dinsizlik hesabına, maksad-ı mahsusla husule getirildiğini herkes anlamıştır.” (Tarihçe-i Hayat, 216)

“Fakat biz müsbet hareket etmeye mecburuz. Elimizde Nur var, siyaset topuzu yok. Yüz elimiz de olsa, ancak Nur’a kâfi gelir.” diyerek Nur’un din düşmanlarını mağlub edeceğinden, müsbet hareket etmenin atom bombası gibi tesiri bulunduğundan, Risale-i Nur’un siyasetle hiçbir alâkası bulunmadığını, mesleğimizin en büyük esasının ihlas olduğunu, rıza-i İlahîden başka hiçbir maksad ittihaz edilemeyeceğini, Nur’un kuvvetinin işte bu olduğunu; ihlasla, müsbet hareket etmekle inayet ve rahmet-i İlahiyenin Risale-i Nur’u himaye edeceğini.. ilâ âhir.. beyan ederdi.” (Tarihçe-i Hayat, 462)

“Üstadımız sık sık der ki: Mesleğimiz müsbettir, menfî hareketten Kur’an bizi men’ediyor.” (Tarihçe-i Hayat, 702)

“Birbiriyle boğuşanlar, müsbet hareket edemezler.” (Mektubat, 268)

“Mesleğimiz, müsbet hareket etmektir. Değil mübareze, belki başkaları düşünmeye de mesleğimiz müsaade etmiyor.” (Kastamonu Lahikası, 242)

“Biz, kudsî hizmetimizde daima müsbet hareket ediyoruz.” (Mektubat, 419)

“Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir. Menfî hareket değildir. Rıza-yı İlahîye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır, vazife-i İlahiyeye karışmamaktır. Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman hizmeti içinde herbir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz.

müsbet hareket etmek, menfî hareket etmemek ve vazife-i İlahiyeye karışmamak hakikatı için; bana karşı yapılan muamelelere sabırla, rıza ile mukabele ettim. Cercis (A.S.) gibi ve Bedir, Uhud muharebelerinde çok cefa çekenler gibi sabır ve rıza ile karşıladım.” (Emirdağ Lahikası-2, 241)

“Onun için benim Nur âhiret kardeşlerim, ehven-üş şerr deyip bazı bîçare yanlışçıların hatalarına hücum etmesinler. Daima müsbet hareket etsinler. Menfî hareket vazifemiz değil. Çünki dâhilde hareket menfîce olmaz. Madem siyasetçilerin bir kısmı Risale-i Nur’a zarar vermiyor, az müsaadekârdır; ehven-üş şerr olarak bakınız. Daha a’zam-üş şerden kurtulmak için; onlara zararınız dokunmasın, onlara faideniz dokunsun.

Hem dâhildeki cihad-ı manevî; manevî tahribata karşı çalışmaktır ki; maddî değil, manevî hizmetler lâzımdır. Onun için ehl-i siyasete karışmadığımız gibi, ehl-i siyaset de bizimle meşgul olmaya hiçbir hakları yok.” (Hizmet Rehberi, 233)

Kaynak: RisaleHaber

Risale-i Nur Hizmetinde Şahısların Konumu-2

Risale-i Nur Hizmetinde Şahısların Konumu-2

Risale-i Nur hizmetinde maneviyatı güçlü şahısların olması, hizmetin temel hedefleri açısından oldukça önemlidir. Bu kişilerin, kendi nefislerini aşarak ilahi emir ve yasaklara uygun bir yaşam sürdürmeleri bu hayat tarzını çevrelerinde numune-i emsal olarak gösterecek, hizmetin esasları ve düsturlarının önemine dikkat çekecektir.

Maneviyatı güçlü şahıslar, yalnızca ilmî ve fikrî rehberlik yapmakla kalmaz, aynı zamanda yaşadıkları ve hissettikleri manevi hallerle başkalarına da bu hizmetin ruhunu aksetirir. Çünkü; “sohbette insibağ ve in’ikas vardır.” (Sözler, 489)

Görüşmeler, konuşmalar sayesinde bu yüksek hasletler de insanlar arasında sirayet ve insibağ ve in’ikas edecektir.

Sadakât ve İhlası Koruma

Risale-i Nur, samimiyet ve ihlâsa çok büyük önem verir. Maneviyatı kuvvetli şahıslar, kişisel çıkar ve dünya menfaatlerinden uzak bir duruş sergileyerek hizmete ihlâsla yaklaşır. Bu sadakât, hizmetin samimî bir çizgide devam etmesini sağlar. Hizmette istikrar da devam etmiş olur.

Etkili Manevi Rehberlik, Rolmodellik

Maneviyatı güçlü olan şahıslar, Risale-i Nur Külliyatı’nın yalnızca teorik bilgiyle değil, aynı zamanda manevi derinliklerini kalem, kelam, meyile, ef’alleriyle gösterip öyle hareket ettikleri için hizmet içinde sadakât ve ihlâsla hizmet ederek çevrelerindeki insanlara Risale-i Nur’un bir iman ve hayat kitabı olduğunu isbat ederler.

Risale-i Nur’un gayelerini daha etkili bir şekilde anlatabilirler. Onların derin maneviyatı, karşılaştıkları zorluklarda sabırlı ve metin olmalarına vesile olur. Bu kişileri gören kimseler de kendilerine bir dayanak noktası olarak görüp kendilerinde manen bir kuvve-i kudsiye hissederler.

Toplumsal İrşat ve Tesir Gücü

Maneviyatı güçlü şahıslar, insanları etkileme konusunda daha derin bir tesir gücüne sahiptir. Çünkü topluma, sadece sözle değil, hâl ve hareketleriyle de numune olurlar. Manevi yönü kuvvetli bir hayat, başkalarının da kendi hayatlarını bu doğrultuda gözden geçirmesine vesile olabilir.

Hem bu şahısları görenlere hem de bu şahıslar kendilerinin rol model alındığının farkında olmalarıyla kendilerine daha çok dikkat ederler.

Toplumsal irşat hiç şüphesiz ki önemlidir. Şayet tebliğ ve irşat hizmeti biter veya zayıflamalar olursa toplumda helal haram hassasiyeti, ahlâkî değerlerin önemi ve yaşantıya tesirinde de ciddi manada değişimler olacaktır.

Birlik ve Davayı, Hizmeti Güçlendirme

Maneviyatı güçlü şahıslar, nefsî bir tavırla hareket ederek, bencillikten ve şahsî ihtiraslardan uzak hizmet duruşunu sergilerler. Bu sayede cemaat içinde kardeşlik, uhuvvet bağı güçlenir, ihtilaflar azalır ve manevi bağlar kuvvetlenir. Bunun da çeşitli metotları var. Okuma programı, gezi, müzakere, mütalaa gibi. Kardeşlerine hizmet etmekten çekinmezler ve fedakarlık gösterirler.

İstikamet ve Azim

Maneviyatı güçlü olan şahıslar, hizmetin istikameti doğrultusunda sabır, sadakât, ihlâs ve azimle ilerleyebilirler. Karşılaşılan zorluklarda ve imtihanlarda sarsılmadan devam etmeleri, hizmetin devamını sağlar. Onların istikâmeti, çevrelerine örnek olarak güç kazandırır.

Bu nedenlerle, Risale-i Nur hizmetinde maneviyatı güçlü şahısların varlığı, sadece manevi gelişimine katkı sağlamakla kalmaz, hizmetin kalıcılığı, akıcılığı ve sağlıklı ilerleyişi açısından da oldukça önem arz eder.

Manevi derinliği olan ve hizmet içinde yetişmiş olan şahıslar, Bediüzzaman Said Nursi’nin çizdiği yolun esaslarına sadık kalarak bu yolun manevi bir hâdimi olur. Bir ellerinde İmanî eserler diğer ellerinde Lâhikalarla hizmet ederler. Zaten sorunların temelinde bu iki tarz eserin beraber olarak tam manasıyla esas alınıp hareket edilmemesidir.

Sabır ve Metanet

Risale-i Nur hizmetini yerine getirirken karşılaşılan zorluklar ve sıkıntılar karşısında yılmazlar. Sabırla ve metanetle hareket eder, dayanıklılık gösterirler. İman ve tevekkül, onların zorluklar karşısındaki hasletleridir.

Hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre hâdisatın tazyikatından kurtulabilir.

“Tevekkeltü alallah” der, sefine-i hayatta kemal-i emniyetle hâdisatın dağlarvari dalgaları içinde seyran eder.” (Sözler, 314)

İhlas ve Samimiyet

Bu kişiler, yaptıkları hizmeti yalnızca Allah rızası için yaparlar ve gösterişten uzak dururlar. İhlâs, onların tüm işlerinde merkezde yer alır. Dünyevi menfaatler, makam veya şöhret gibi dünyevi beklentilerden uzaktırlar.

“Her şeyde bir ihlas var.” (Lemalar, 133) sırrını âlemlerine yerleştirmişler ve farkındadırlar.

Tevazu ve Nefsi Terbiye

Maneviyatı güçlü kişiler, tevazuyla hareket ederler ve kendilerini hizmetin önünde görmezler. Nefislerini sürekli kontrol eder, kibir ve bencillikten uzak dururlar. Bu sayede, çevrelerinde sevgi ve saygı görürler.

Her adam için, heyet-i içtimaiyede görmek ve görünmek için mertebe denilen bir penceresi vardır.

O pencere kamet-i kıymetinden yüksek ise, tekebbür ile tetavül edecek; eğer kamet-i kıymetinden aşağı ise, tevazu’ ile tekavvüs edecek ve eğilecek.. tâ o seviyede görsün ve görünsün.

İnsanda büyüklüğün mikyası; küçüklüktür, yani tevazu’dur.

Küçüklüğün mizanı; büyüklüktür, yani tekebbürdür.” (Mektubat, 477)

“Gayet ihtiyat ve mümkün olduğu kadar… gücendirmemek ve ikiliğe meydan vermemek ve itidal-i dem ve tahammül etmek ve mümkün olduğu derecede bizim arkadaşlar uhuvvetlerini ve tesanüdlerini tevazu ile ve mahviyetle ve terk-i enaniyetle takviye etmek gayet lâzım ve zarurîdir.” (Şualar, 315)

Takva Sahibi Olmak

Allah’ın emir ve yasaklarına bağlılık, hayatlarının temelinde yer alır. Helal ve haram çizgisine dikkat eder, dinin vecibelerini titizlikle yerine getirme gayretindedirler. Onların takvası, sadece kendi hayatlarını değil, hizmetin maneviyatına da tesir ve sirayet eder.

Takva, menhiyattan ve günahlardan içtinab etmek; ve amel-i sâlih, emir dairesinde hareket ve hayrat kazanmaktır.” (Kastamonu Lahikası, 148)

Güçlü İman ve İstikamet

Bu şahıslar, Risale-i Nur’un anlattığı iman hakikatlerine sağlam bir şekilde bağlıdırlar. İnançları, itikadları sağlamdır ve istikamet üzere bir hayat yaşarlar. Doğru bir çizgide yaşamak, onların çevrelerine güven ve huzur verir.

Vefa ve Sadakat

Hizmet ettikleri yola ve Bediüzzaman Said Nursi’nin mirasına bağlılık/sadakat gösterirler. Bediüzzaman’ın ve Risale-i Nur’un prensiplerine uygun hareket ederler, bu yolu terk etmeden, sadakatle hizmet ederler.

Şükür ve Tevekkül

Yaptıkları hizmetlerde başarıyı kendilerinden bilmeyip Allah’tan bilirler. Bu yüzden daima şükür halindedirler ve tevekkül ederler. Başarıda da başarısızlıkta da Allah’a teslimiyet içinde hareket ederler.

İman tevhidi, tevhid teslimi, teslim tevekkülü, tevekkül saadet-i dâreyni iktiza eder.” (Sözler, 314)

Bu özellikler, hasletler maneviyatı güçlü şahısların Risale-i Nur hizmetinde yalnızca kuru bir bilgiyle değil, karakterleri ve yaşayış tarzlarıyla da rol model olmalarını sağlar. Bu kişilerin rehberliği, Risale-i Nur’un amacına, gayesine uygun olarak insanlara manevi bir derinlik kazandırır ve hizmetin samimi bir şekilde devamını, istikrarını sağlar.

Şahıslar olmazsa şahs-ı maneviden de söz edilemez. Şahıslar ne kadar yetişmiş, derinlik, vizyon ve misyon sahibi olursa şahs-ı manevinin tesiri gücü de o nispette fazla olacaktır. Hizmette şahısların yeri yoktur gibi sözlerin de bir önemi yoktur. Çünkü hizmet şahıslar üzerinden döner.

Risale-i Nur hizmetinde şahısçılık yoktur. Şahısçılık ile şahsiyeti karıştırmamak gerekiyor. Çünkü birisi devamlı bir hizmete sebep olurken diğeri sınırlı, mahdud bir hat çizmektedir.

Selam ve dua ile..

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

Dünya Genelinde Risale-i Nur Hizmeti

    1. Dünya genelinde Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünceleri ve eserleri, özellikle İslam düşüncesi, modernite ve manevi krizler bağlamında çeşitli açılardan ele alınıyor.

 

Bediüzzaman Said Nursi’nin Risale-i Nur külliyatı, özellikle modern dünyadaki İslam düşüncesinin nasıl şekillendiği ve çağdaş sorunlara nasıl yaklaşıldığı konusunda bir kaynak olarak inceleniyor. Ancak şunu ifade etmeden geçmiyorum ki, Risale-i Nur Külliyatı, İnsanlara sadece akademik bir teori kitabı olarak değil, İslamiyet’in bu zamanda yaşanılır bir din olduğunu ve İslam’ın prensiplerini ders vermektedir.

 

Akademik Çalışmalar: Dünya çapında birçok akademik çalışma, Nursi’nin Kur’an yorumları, modernite ile ilişkisi ve manevi eğitim yöntemleri üzerine odaklanıyor. Batı dünyasında, özellikle İslam ve Ortadoğu çalışmaları yapan akademisyenler, onun eserlerini ve fikirlerini araştırıyor.

 

Müslüman Topluluklar: Müslüman topluluklar, Nursi’nin eserlerini manevi rehberlik ve dini eğitim açısından kullanıyor. Risale-i Nur hareketi, birçok ülkede yerel topluluklar tarafından benimsenmiş ve etkinliklerle desteklenmiştir.

 

Siyasi ve Sosyal Hareketler: Bazı siyasi ve sosyal hareketler, Nursi’nin düşüncelerinden ilham almakta ve onun eserlerini referans olarak kullanmaktadır. Şuna da dikkat etmek gerekmektedir ki, Nursi’nin programını alıp kendi anlayışlarına evirmeye çalışırlarsa bu hatalı bir tutumdur. Nursi’nin eğitim sistemiyle kendi sistemlerini tadil ve tashih ederlerse başarılı olabilirler. Yoksa ya yanlış hereket edecekler veya yeni bir Nursi istismarı karşımıza çıkacaktır.

 

Genel olarak, Bediüzzaman Said Nursi’nin etkisi ve tanınırlığı, bölgesel farklılıklar göstermekle birlikte, küresel çapta artan bir ilgi görmektedir. Risale-i Nur Külliyatı’nın kitapları bugün 75’ten fazla dile gönüllü olarak tercüme edilmiştir ve edilmeye de devam etmektedir.

 

 

Uzak Doğu’da, Bediüzzaman Said Nursi’nin fikirleri daha az bilinir, ancak bazı ilgi çekici gelişmeler mevcuttur. Özellikle Türkiye’den göç eden topluluklar ve İslam’la ilgilenen akademik çevreler, Nursi’nin eserlerini incelemekte ve bu fikirleri tanıtmaktadır. Güneydoğu Asya’da, özellikle Endonezya ve Malezya gibi ülkelerde, Nursi’nin düşünceleriyle ilgilenen küçük ama artan bir ilgi bulunmaktadır. Ayrıca, bazı Uzak Doğu ülkelerinde, İslam’ın modernleşme süreci ve manevi krizlerle ilgili düşüncelerine dair akademik çalışmalar yapılmaktadır. Risaleler ellerin adeta bir ilham kaynağı olarak bulunmak ve araştırmalar yapılmaktadır. Ancak genel olarak, Bediüzzaman Said Nursi’nin Uzak Doğu’daki etkisi ve tanınırlığı diğer bölgeler kadar yaygın değildir.

 

Arap dünyasında, Bediüzzaman Said Nursi’nin etkisi, özellikle Risale-i Nur külliyatının Arapçaya çevrilmesi ve Arap dünyasında yaygınlaştırılması ile belirginleşmiştir. Nursi’nin fikirleri, modern İslam düşüncesi ve Kur’an yorumları konusunda önemli bir referans olarak görülüyor. Arap dünyasındaki akademisyenler ve entelektüeller, Said Nursi’nin eserlerini, modernite ile ilişkisini ve İslam’ın çağdaş meseleler karşısındaki yerini incelemektedirler. Bugün bir çok tez çalışması Bediüzzaman Said Nursi ve Eserleri üzerine yapılmış ve yapılmaktadır.

 

Ayrıca, Arap dünyasında Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünceleri, bazı siyasi ve sosyal hareketler tarafından da benimsenmiş ve tartışılmıştır. Risale-i Nur hareketi, özellikle Orta Doğu’daki bazı Müslüman topluluklar arasında önemli bir etkiye sahiptir ve bu etkiler, çeşitli konferanslar, seminerler ve yayınlar aracılığıyla aktarılmaktadır. Suudi Arabistan’da Haremeyn Vakfı hizmetleri üstlenmektedir.

 

Afrika’da, Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünceleri ve eserleri, özellikle İslam’ın modernleşme, bilim ve manevi değerler arasındaki dengesini tartışan çevrelerde ilgi görmektedir. Ancak Afrika’da Nursi’nin fikirlerinin yayılması, diğer bölgelerdeki kadar geniş çaplı olmamıştır. Bu yayılım genellikle Türkiye ile olan kültürel ve dini bağları güçlü olan Kuzey Afrika ülkelerinde ve bazı Sahra Altı ülkelerinde görülmektedir. Afrika’nın bir nevi iç çatışmalar içerisinde bulunması ve kıtanın geri bırakılmışlığı da başka bir sebeptir.

 

Kuzey Afrika: Fas, Cezayir, Tunus ve Mısır gibi ülkelerde, Nursi’nin fikirleri ve Risale-i Nur külliyatı üzerine akademik çalışmalar yapılmakta ve onun modern İslam dünyasına dair yorumları tartışılmaktadır. Kuzey Afrika’daki Müslüman entelektüeller, Nursi’nin Kur’an’ı modern dünyaya uygun şekilde tefsir etmesini ve manevi bakış açısını olumlu karşılayabilmektedirler.

 

Sahra Altı Afrika: Bazı bölgelerde, Nursi’nin eserleri, İslami eğitim kurumları ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla tanıtılmaktadır. Afrika’da genel olarak İslam’ın hızla yayılması, Bediüzzaman’ın eserlerinin de zamanla daha geniş kitlelere ulaşmasına olanak sağlayabilir.

 

Afrika’da Nursi’nin fikirleri, özellikle manevi rehberlik, ahlaki eğitim ve toplumsal dayanışma açısından yararlı görülmektedir. Ancak kıta genelinde bu etkiler henüz sınırlıdır ve daha çok yerel Müslüman topluluklar arasında yayılmaktadır. Mısır’da Sözler Prodüksiyon olarak Külliyatın neşriyat hizmeti yapılmaktadır.

 

 

Avrupa’da, Bediüzzaman Said Nursi’nin düşünceleri ve eserleri genellikle çeşitli akademik ve entelektüel çevrelerde ele alınıyor. Onun Risale-i Nur külliyatı, özellikle İslam düşüncesi, modernleşme ve manevi krizler üzerine etkileri açısından inceleniyor. Avrupa’daki bazı akademisyenler ve araştırmacılar, Said Nursi’nin çağdaş İslam dünyasıyla ilgili görüşlerini, moderniteyle ilişkisini ve özellikle Kur’an’ı yorumlama yöntemlerini tartışıyorlar. Ayrıca, Said Nursi’nin fikirlerinin Avrupa’daki bazı Müslüman topluluklar üzerindeki etkileri de gündeme gelebiliyor. Ancak, genel olarak bu konuda yapılan çalışmalar ve tartışmalar hâlâ sınırlı. Fakat bireysel araştırmalar neticesinde Risale-i Nurdan etkilenerek Müslüman olanların sayısı ya ısınamayacak kadar fazladır.

 

Risale-i Nur talebelerine düşen iki tane önemli görev vardır.

Birincisi: İslamiyet’e layık doğruluk ve doğruluğa layık İslamiyet’i temsil ve tebliğ edebilmek.

İkincisi: Risale-i Nur külliyatına perde olmadan doğrudan İslamiyet’i anlatabilmektir.

 

Bediüzzaman Said Nursi, Kur’an’ı Kerim’den almış olduğu dersleri bu zaman insanlarına Risale-i Nur Külliyatı ismiyle telif etmiştir. Yazıldığı dönem itibariyle sade bir dil özelliğindedir. Fakat bugün bizim öz Türkçe’den uzaklaşmalarımız sebebiyle bize yabancı bir eser gibi gelmektedir. Buna karşı şahsi okumaları daha bilinçli yapmak ve grup okumalarında kaliteli okumalar yapılması gerekmektedir.

 

Risale-i Nur külliyatı’nın etkisi her geçen gün daha da artmaktadır. Bunun temel sebebi doğrudan doğruya Kur’an’ı Kerim’den ders alınması neticesinde çıkartılan ders olduğunu düşünüyorum.

 

Selam ve dua ile

Muhammed Numan özel

 

www.nurnet.org

 

TÜRKİYE’DE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ

TÜRKİYE’DE RİSALE-İ NUR HİZMETLERİ

Türkiye’de Nurculuk hareketi, Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur Külliyatı eserleri etrafında şekillenen ve farklı gruplarla çeşitlenen bir inanç ve hizmet anlayışını temsil etmektedir. Gruplaşmaların olması çok normal bir şey çünkü hitap edilen kesim insanlardan oluşmakta insanların da anlayışları mizaçları, fıtratları, kültürleri farklı olmasından kaynaklanmaktadır.
Bediüzzaman Said Nursi’nin I. Millet Meclisini terk edip Van’a gitmesiyle artık Risale-i Nur Külliyatı’nın telif edilme sürecine yavaş yavaş giden süreç başlamıştır. Nurun ilk kapısı isimli eserin başlangıcı Van’da başlasa da en son hali Burdur’da olmuştur bu sebeple Burdur’da telif edilmiştir şeklinde kaynaklara girmiştir.
Risale-i Nur Hizmeti temelde iki ana grup altında toplanmaktadır. Bu hareket, okuyucular ve yazıcılar olarak ikiye ayrılmaktadır.
1. Okuyucular Grubu
Okuyucular grubu, Risale-i Nur Külliyatı’na odaklanarak bu eserlerin okunması, anlaşılması ve yayılmasını hedefleyen toplulukları kapsamaktadır.
Bu grup altında yer alan önemli isimler şunlardır:
Hizmet Vakfı: Bediüzzaman Said Nursi’nin naşir ve varisleri tarafından 1973’te İstanbul’da tevafuklu Kur’an-ı Kerim’in basımı, Risale-i Nur külliyatı’nın basımı ve Risale-i Nur hizmetinin sevk ve idaresi amacıyla kurulmuştur.
Envar Neşriyat, 2015’te Hizmet Vakfı ile birleşerek yayıncılık kısmı Envar Neşriyat üzerinden devam etmektedir. Tüm okuyucu gruplar tarafından üst çatı olarak kabul edilmektedir.
Meşveret Cemaati:
Risale-i Nur’un aslını okuyan ve Türkiye’nin hemen hemen tüm il ve ilçesinde faaliyet göstermektedir.
Hizmet alanları geniş olup, yurt dışındaki çalışmaları da bulunmaktadır. Meşveret grubu, Envar, Sözler, İhlas Nur ve RNK Yayınevi baskısı Risale-i Nur’ları okumaktadır.
 Hamidiye ve Suffa vakıfları Bu grubun en bilinen vakıf kuruluşlarıdır.
A) Hamidiye Vakfı: Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerini tanıtma ve yayma amacıyla kurulmuş olan bir vakıftır. 1970’li yıllarda faaliyete geçmiştir. Hamidiye Vakfı, Nurculuk hareketi içinde önemli bir yere sahip olup, Risale-i Nur’un yayılmasına katkıda bulunan çeşitli etkinlikler düzenlemektedir. Vakıf, toplumun manevi ve milli değerlerini koruma amacıyla çeşitli sosyal projeler ve yardımlaşma faaliyetleri yürütmektedir.
B) Suffa Vakfı: 
Nurculuk hareketinin önemli yapılarından biridir ve Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinin yayılmasını hedefleyen çalışmalarda bulunur. Vakıf, 1990’lı yıllarda kurulmuştur. Temel amacı, Risale-i Nur’un anlaşılması, okunması ve yayılması konusunda toplumda bilinç oluşturmak ve eğitim faaliyetleri gerçekleştirmektir. Vakıf, bağımlılıkla mücadele ve bakıma muhtaç çocuklara yardım gibi sosyal faaliyetlerini bu konular üzerine kurulan dernek üzerinden yürütmektedir.
Sözler Cemaati:
Bediüzzaman Said Nursi’nin yakın talebelerinden Mustafa Sungur’un çevresinde şekillenen ve Aslan Bey Vakfı bünyesinde faaliyet gösteren Sözler Yayınevi’nin Risalelerini okuyan, Meşveret grubu ile aynı özellikleri taşıyan bir gruptur.
İhlas Nur Cemaati:
Ankara merkezli olan bu grup, Bediüzzaman Said Nursi’nin naşir talebelerinden M. Said Özdemir’in etrafında şekillenmiştir.
İhlas Nur Yayınevi ve Envar Yayınevi, bu grup tarafından okunmaktadır ve Meşveret grubu ile benzerlik taşımaktadır.
İhlas Nur Yayınevi 1953 senesinde Bediüzzaman Said Nursi’nin teşviki ve bir miktar sermayesi ile beraber Said Özdemir’e Ankara’da kurdurulmuş olup ilk resmi Risale-i Nur yayınevidir. İlk resmi Risale-i Nur yayınevi olan ihlas Nur Neşriyat’tan sonra yayıncılık sayısı artmıştır.
İnternet ortamında ilk Risale-i Nur hizmeti de Said Özdemir tarafından başlatılmış olup günümüze öncülük etmiştir.
Kurtoğlu/Emek Cemaati:
Mehmet Kurtoğlu tarafından Ankara’da kurulmuş olup, 1980’lerde Meşveret ve Yeni Asya ayrılığında ortaya çıkmıştır.
Sadece Risale-i Nur’a yönelerek hizmet etmeyi amaçlamışlardır. Emek cemaati olarak da bilinirler. Envar Yayınevi’nin Risalelerini okurlar ve en küçük okuyucu gruptur.
Yeni Asya Cemaati:
Mehmet Kutlular tarafından kurulmuştur. Risale-i Nur’un Türkçe ve yabancı dilde baskılarını yapmaktadır. Yeni Asya gazetesi, Can Kardeş dergisi ve Fidanlık dergisi, Bizim Aile dergisi, Genç Yorum dergisi, Köprü dergisi bu grup tarafından çıkarılmaktadır. Risale-i Nur Enstitüsü de bu gruba aittir. 1980’e kadar tüm okuyucu gruplar beraber hareket etmiş olmakla birlikte, 1980’den sonra Yeni Asya ve Meşveret grubu olarak iki gruba ayrılıp hizmete devam etmişlerdir.
Nesil Cemaati:
Mehmet Birinci ve Mehmet Fırıncı tarafından kurulmuş olup, Risale-i Nur’un Türkçe ve yabancı dil baskılarını yapmışlardır.
Risale-i Nur destekli çeşitli kitaplar, bu grup tarafından kurulan Nesil Yayıncılık tarafından basılmaktadır. Risale-i Nur baskılarını Söz Yayıncılık üzerinden aynı grup yapmaktadır. İstanbul İlim ve Kültür Vakfı bu gruba aittir. Nesil yayınları 2020’ler de el değiştirmiştir. Ama grup ve vakıf faaliyetlerine devam etmektedir.
Med-Zehra Cemaati:
Grubun kurucusu Sıddık Dursun’dur. Bingöl’de kurulmuştur. Risale-i Nur’un baskılarını yapan Tenvir Yayınevi bu gruba ait olup, genellikle Doğu ve Güneydoğu’da yaygındır.
 Risale-i Nur’u külliyatında tahrifat yapıldığını iddia etmektedirler.  Fütûhat Yayınevi ismiyle grubun kültürel kitapları basılmaktadır.
Zehra Cemaati:
Med-Zehra ile benzer özellikler taşımakla beraber, Zehra Yayıncılık bu gruba aittir. Molla İzzettin tarafından kurulmuştur. Kültürel kitapları Gündönümü yayınları, Kent Işıkları yayınları  tarafından basılmakla beraber Nubihar Dergisi ve Ortak Zemin Dergisi de bu vakfın bünyesinde basılmaktadır. 2015ler de kendi içinde ayrılmalar yaşamıştır.
2. Yazıcı Grubu/Cemaati:
Yazıcı Cemaati, Risale-i Nur’u Osmanlıca metinler üzerinden insanlara ulaştırmayı amaçlar. Osmanlıca, bu grubun şiarıdır.
 Samsun ve Bursa’da iki yazıcı grubu olarak faaliyet göstermeleri ile beraber genellikle Türkiye’de tek grup olarak faaliyet gösterirler.
Hayrat Vakfı:
Bu vakıf, Hayrat Neşriyat ve Altınbaşak Neşriyat isimli iki yayınevi ile faaliyet göstermektedir. Kurucusu Hüsrev Altınbaşak’tır. Risalelerin hem Osmanlıca hem de Osmanlıca Latince mukayeseli olarak basımını gerçekleştirmektedir. Çeşitli sosyal vakıfları ve helal gıda üzerine de çalışmaları bulunmaktadır.
Sonuç olarak
Nurculuk hareketi, Risale-i Nur Hizmeti, kozmopolit bir yapı sergileyerek, farklı grupların birbirleriyle etkileşim içinde olmasına rağmen, kendi içlerinde ayrı yapılanmalar göstermektedir. Bu gruplar, toplumun milli ve manevi değerlerini koruma amacı güden bir anlayışla faaliyet göstermektedir.

Risale-i Nur Külliyatı’nı Basan Yayınevleri:

1. Envar Neşriyat:
1976 yılında İstanbul’da Abdulkadir Badıllı tarafından kurulup daha sonra Ahmet Aytimur’a devredilmiştir.
 Risale-i Nur’un orijinal metinlerini yayınlanmakta olup, Osmanlıca, Arapça, İngilizce başta olarak Risale-i Nur tercümelerinin de baskısını yapmaktadır.
2. Sözler Neşriyat:
1974 yılında İstanbul’da Abdullah Yeğin tarafından kurulup daha sonra Mustafa Sungur ve Bayram Yüksel’e devredilmiştir. 
Orjinal Risale-i Nur baskısıyla beraber dünyanın 60 diline tercüme edilmiş Risale-i Nur baskılarını da yapmaktadır.
3. İhlas Nur Neşriyat:
1953 yılında Ankara’da M. Said Özdemir tarafından kurulmuştur. İlk resmi Risale-i Nur Külliyatı baskısını yapmakla beraber Bediüzzaman Said Nursi hayattayken kurulan ilk ve tek risale yayıncılığı olma özelliğini taşıyor.
5. Rnk Neşriyat:
2005 yılında İstanbul’da Hamidiye ve Suffa vakıfları işbirliğiyle kurulmuştur. Meşveret cemaati yayını olarak da bilinir. Orjinal Risale-i Nur Külliyatı baskıları yapmakla beraber Osmanlıca ve Tercüme Risalelerin de baskısını yapmaktadır.
5. Yeni Asya Neşriyat:
1975 yılında İstanbul’da kurulmuştur. Mehmet Kutlular tarafından kurulan yayınevi, Risale-i Nur’un Türkçe baskılarını lugatlı olarak yapmaktadır.
6. Hayrat Neşriyat ve Altınbaşak Neşriyat: Yazıcı Cemaati tarafından tercih edilen yayınevleridir. Hayrat Vakfı bünyesinde faaliyet gösterirler ve Risale-i Nur’un Osmanlıca ve Osmanlıca-Latince mukayeseli baskılarını yaparlar. Kur’an’ı Kerim ve Risale-i Nur Külliyatı baskıları lugatlı olarak yapılmaktadır.
7. Nesil Yayıncılık & Söz Basım:
2005 yılında İstanbul’da Yeni Asya’dan ayrılarak Mehmet Birinci ve Mehmet Fırıncı tarafından kurulmuş olup, Risale-i Nur’un Türkçe ve yabancı dil baskılarını yapmaktadır. Ayrıca, bu grup tarafından kurulan Söz Yayıncılık üzerinden de Risale-i Nur baskıları lügatli olarak gerçekleştirilmektedir.
8. Tenvir Neşriyat:
1976 yılında Sıddık Dursun tarafından kurulmuştur.
Med-Zehra grubu tarafından tercih edilen bir yayınevidir ve lugatli olarak Risale-i Nur baskılarını yapmaktadır.
9. Zehra Yayıncılık:
1997 yılında kurulmuştur. 
Zehra Vakfı’na ait olup Risale-i Nur Külliyatı baskılarını Lugatli olarak baskısını yapmaktadır. Tercüme Risalelere Kürtçe’yi eklemiştir.
10. Şahdamar/Işık/Define Yayınları (Kaynak Yayın Grubu):
Risale-i Nur Külliyatı’nı hem Lügatli hem de lügatsız olarak baskılarını yapmakla beraber sadeleştirilmiş Risale-i Nur metinlerini de baskısını yapmıştır. 2015 Fetö darbe girişimiyle bu yayın grubu kapatılmış olup yayıncılık faaliyetleri durdurulmuştur.
11. Mutlu Yayıncılık:
1992 yılında kurulmuştur İsmail Mutlu tarafından.

İlk sadeleştirilmiş Risale-i Nur külliyatı baskısını yapmıştır. Bu çıkışı diğer Nur cemaatleri tarafından eleştiri ve tepkiyle karşılandı. Hem Risale-i Nur hem de çeşitli kitapların baskısını yapmaktadır. Cemaatleşme amacı olmamıştır.

12. Rahle Yayınları:
Tahşiye Grubu olarak bilinen grubun Risale basımı yapan yayın grubudur.
Risale-i Nur Külliyatı’nın Neşir Tarihçesi’nden
Selam ve dua ile 
Muhammed Numan özel
Kaynak: RisaleHaber 
www.NurNet.org

Yangın Nasıl Söner?

Yangın Nasıl Söner?

Âlem-i insaniyet cayır cayır yanmaktadır. Bu yangın Avrupa’yı yakıp kavurup artık harim-i İslamiyet’e de sıçramış ve yangın burada da devam etmektedir. Bu duruma karşı kimsenin tepkisiz kalmaması lazım. Çünkü tepkisizlik musibeti davet eder, sükûtsa evden içeriye buyur eder.

Bediüzzaman Hazretleri bu hususta şunu ifade etmektedir ki;

“Sen şuna buna niçin sataştın?” diyorlar. Farkında değilim; karşımda müdhiş bir yangın var.. alevleri göklere yükseliyor, içinde evlâdım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor. O yangını söndürmeye, imanımı kurtarmaya koşuyorum. Yolda birisi beni kösteklemek istemiş de, ayağım ona çarpmış; ne ehemmiyeti var? O müdhiş yangın karşısında bu küçük hâdise, bir kıymet ifade eder mi? Dar düşünceler, dar görüşler…”[1]

Feraset sahibi olanlar, bu yangını görüp basiret sahiplerine haber vermiştir. Onlar da kendilerine yüklenen bu vazifenin farkına vararak topluma sıçrama meylinde olan yangınları söndürmek için var güçleriyle say u gayret etmiştir.

“Fesad-ı ümmet[2] zamanında Sünnet-i Seniyenin küçük bir âdâbına müraat etmek, ehemmiyetli bir takvayı ve kuvvetli bir imanı ihsas ediyor.”[3]

Demek ki farz ve sünnetlerin toplumda yayılması tebliğ edilmesiyle fesadın önü alınabilir. Herkes üstüne düşen vazifeleri kameti miktarınca yapmakla mükelleftir.

Dini yaşama konusunda ümmetin bozulduğu, insanların yoldan çıktığı ve kötüyü tercih edip kötülüğe zorlandığı, yönlendirildiği ortam ve şartlarda dini yaşamak, özellikle dinin farzlarına ve vaciplerine riayet çok ehemmiyetlidir. Toplumda iman, İslam ve takvanın yayılmasıyla/intişarıyla fesadların önü alınır yoksa tefessüh/çürüme alır başını gider.

Ahirzamanın ahirlerini yaşadığımız bu zor zamanlarda her zamankinden daha ziyade manevî hakikatlere ihtiyacı var. Tebliğ ve temsille mükellef olanlara çok iş düşüyor. Her türlü şey tebliğde kullanılmalı ve insanlara ulaşılmalıdır. Yoksa diğergamlık toplumdan silinip arsız, hırsız, uğursuzluk yerini alacaktır. Faziletin yerine rezalet yani…

Bunun için pek çok faaliyette ve hizmet sahasında kendini ehl-i himmet ve gayret sayan kimseleri de yardım etmeye çağırıyoruz. Cenab-ı Hakk muvaffakiyetler versin, hayırlara vesile kılsın.

Dünyanın çok yerinde sanki sözleşmiş gibi eş zamanlı Müslümanlara zulüm ediliyor ve katlediliyor. Filistin, Şarki Türkistan, Myanmar, Arakan, Irak, Suriye… Nice canlar yitip gitti. Bunca zamanda da insan olanlar tepkisini gösterdi elinden gelenleri yaparak gerek boykotla gerek protestolarla gösterdi. İnsanlıktan istifa edenlerse sustu, görmedi, işitmedi, kan kokusu burnuna gelmedi, basireti kapandı.

Deprem, siyaset, ekonomi, Filistin vb. konularda bunalan dimağlara İslamiyet’in Hakikat Nurları’nı serperek buhranları silmek ve dimağları nurlandırmaya çalışmalıyız. İçtimai buhranlardan ancak böyle kurtulabiliriz. Materyalizmin sunduğu şeylerle insanlık idare edilmez. İnsanlık ancak ve ancak Nur Çeşmesi’nden akan suyla temizlenecektir.

Bu vesile ile Cenab-ı Hakk tesirini halk etsin. Hak dava olan İslamiyet’in yücelerde durması için, insanlığın felaketlerden kurtulması için çalışanlara muvaffakiyetler temenni ederim.

Selam ve dua ile..

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Asa-yı Musa (262)
[2] “bozulmak, çürümek; sağduyudan sapmak” vb. anlamlara gelir. İsim olarak da “zulüm; çalkantı, düzensizlik; kuraklık, kıtlık” mânalarında kullanılmıştır. Bazı dilciler fesadı “itidal çizgisinden uzaklaşıp bozulmak” şeklinde tanımlamışlardır (Râgıb el-İsfahânî, el-Müfredât, “fesâd” md.; Kāmus Tercümesi, “fsd” md.). Başkasının malına haksız yere el koymaya da fesad denilmiştir.” Tâcü’l-ʿarûs, II, (452)
[3] Lem’alar (50)

Kaynak:RisaleHaber

www.NurNet.org