Etiket arşivi: hizmet

Nur Hizmetinde Müdebbiriyet Makamı Var

“Yirmi üç senede te’lifi tamamlanan ve yüz otuz kitabdan müteşekkil “Risale-i Nur” adlı eserleriyle, İlm-i Kelâm sahasında bir teceddüd yaptığı görülmüştür.” (1)

Bunun böyle olduğunu yerinde görmek için hayatları cehennem istikametindeyken nur hizmetiyle geriye topuk üzerinden dönüş yapan sayısı belli olmayan insanlar şahittir. Risale-i Nur okuyucuların da okuduklarının tesiriyle mantıklı düşünce ve ikna edici misaller vermesi ve karşısındakini aciz bırakacak bir halde konuşmaları görülmektedir.

Bu tesiri asgariye indirmek ve dünya genelinde, ateizm vb. fikir akımlarıyla cehenneme sürüklenip, inkar-ı uluhiyete sapan beşeriyetin yüzünü inayet-i hakla, istikamet ve hakka çevirmeye gayret eden Nur Talebelerini bu cehd, say-u gayretten geriye çevirtmek ve kuvvetlerini tarumar etmek için çok çeşitli entrikalar döndürülmektedir. Bu sayede ellerindeki tefsir-i Kur’an olan Risale-i Nur’un tesirini de kırmaya çalışılmaktadır.

“Risale-i Nur aleyhinde yaptıkları desiseler ve tedbirler ve şakirdleri soğutmak ve sarsmak plânları, hususan derd-i maişet belaları, Risale-i Nur’un inkişafını durdurmuyor. Günden güne tevessü’ ediyor.” (2)

Yapılan bu entrikalar ilk başta etkisini gösterse de bir an sonra daha kavi bir hizmet enerjisiyle zayıflayan veya ihtiyaç olan yerde tekrar kendisini göstermektedir.

“Risale-i Nur, Arş-ı A’zam’la bağlı olan Kur’an-ı Azîmüşşan ile bağlanmış bir hakikî tefsiridir.” (3)

Furkan-ı Hakim’in nice tefsiri var. Bunlardan Dirayet tefsiri kategorisinde değerlendirilen Risale-i Nur Külliyatı da hak ve hakikate hizmet etmektedir.

Risale-i Nur Hizmetinin cihan-şümul olarak bugün dünya genelinde Kur’an hizmeti ve 60 lisana tercüme edilmesi ve hak ve hakikati her lisanda beyan ve izah etmekte olduğunu göstermektedir. Risale-i Nur alemini ve hizmetini bir parça inceleyen ve bilen kimseler taassub gözlüğüyle bakmazsa bu hakikati görecektir.

Risale-i Nur hizmetinin metodu gene Risale-i Nur içerisinde geçmektedir. Başka metodlardan ve hizmet hareketlerinden ihdas edilmesine ihtiyaç yoktur. Risale-i Nur dairesine ve tarzına muhalif olan hareketlerle hizmet birliği yapmak ise ‘ok’un yaydan çıktığı gibi daire-i nuriyeden ihraçtır. Bu sebeple metodu da hakikatleri de daire-i nuriyeden almak gereklidir.

“Lâhika Mektubları bu gibi hususlara da işaret ediyor. Değişen dünya hâdiseleri, geniş ve küllî mes’eleler ve şartlar altında isabetli hizmet-i Kur’aniyenin esaslarını ders veriyor.” (4)

Yeni tahakkuk eden meselelerde, hem hizmetin esasatını bilen hem de o mesele ile alakalı ve meseleyi bilen kimselerden mürekkeb kişi/kimselerle istişare/meşveret ederek yeni gelişmeler karşısında isabetli hizmet edilebilir.

Risale-i Nur hizmetinde hocalık kisvesi veya post-nişinlik yoktur. Ama müdebbiriyet vardır. Yani Müellif-i muhterem tarafından tayin edilen kimseler bu müdebbiriyet makamını meşveretlerle bihakkın ifa ettiler ve şimdilerde de Hüsnü Bayramoğlu Ağabeyimiz (Allah sıhhat ile hayırlı şekilde ömürler versin) etmekte.

İntizam, vahdeti ve hâkimiyet infiradı iktiza eder… Eğer zerre kadar müdahale olsaydı, intizam bozulacaktı.” (5)

Nur talebelerinin vahdetini muhafaza etmek müdebbir ağabeylerimizin bir vazifesidir. Onlar da bu zamana dek bu mesuliyet şuuru ile hizmet ettiler. Müdebbir ağabeylerimizi çekemeyen veya birilerinin emrinde içimize hulul eden/sızan kimseler karşı çıkarak, kendi kafa fenerine göre beyanatlarda bulunarak intizam ve vahdeti bozmaya çalışıyorlar. Bilerek veya bilmeyerek. Şimdi oryantalistlerin kuklalarının hadisleri inkar etmeye yeltendiği gibi.

Nurun baş müdebbiri olan Hüsnü ağabeyimizin neşrettiği lahikaları can u gönülden kabul etmek müstakim her nur talebesinin vazifesidir. Müvazenesini şaşırmışsa zaten diyecek bir şey yok.

“Ey aziz yoldaşım! Şimdi Allah’a ısmarladık. Gel, beraber bir dua ederiz, sonra da buluşmak üzere ayrılırız…” (6)

اَللّٰهُمَّ اِهْدِنَا الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ آمِينَ

Selam ve dua ile.

Muhammed Numan ÖZEL

(1) Tarihçe-i Hayat (33)
(2) Kastamonu Lahikası (235)
(3) Kastamonu Lahikası (247)
(4) Emirdağ Lahikası-1 (9)
(5) Asa-yı Musa (183)
(6) Sözler (745)

Risale-i Nurla Hemhal Olmak 

Risale-i Nurla Hemhal Olmak

 

Okumak fiili bir şeydir; fakat tüm şeyler bu fiilin yapılıp yapılmaması ve nasıl, ne kalitede olmasından çıkmaktadır. Hakikaten insan alemini neyle doldurursa meşgul olduğu şeyler hayatının her sahasını kendi rengine boyamaktadır.

Bizler Risale-i Nur ile meşgul olup âlemimizi hakikatlerle doldurursak o zaman hadiselere bakış açımız da, tavır ve düşüncelerimiz de nur ve nurani olacaktır. Ne kadar nur ve nurani olursa alemimiz, bizler de o nisbette müstakim birisi oluruz. Bu meselelerde ters orantı caridir. Biri ne kadar çoksa diğeri o kadar azalır.

İnsan, meşgul olduğu, yaptığı şeyin kutsiyetini bildiği yani şuurunda olduğu sürece elindeki işin kıymetini daha iyi anlar ve dört elle değil tüm varlığıyla sarılır.

Elindeki iş, ahiretini imar edecek, kurtaracak bir eser olursa hele… Bakın bunu mesleğimizdeki adanmış bir ruh, dava adamı olan Zübeyir ağabey nasıl ifade ediyor.

“Risale-i Nur, yirminci asrın Müslümanlarını ve bütün insanları, koyu fikir karanlıklarından ve müdhiş dalalet yollarından kurtarmak için müellifin kendi ihtiyarıyla değil, bir ihsan-ı İlahî olarak yazılmış olan ilhamî bir eserdir.

İşte insan üzerindeki tesiri pek büyük olan böyle bir eseri devamlı olarak teenni ile ve lügatların manalarını öğrenerek dikkatle okuyabilseniz, geceli gündüzlü çalışan birçok Nur talebeleri gibi siz de büyük bir huzur ve saadete kavuşursunuz.

Hem gayet cevval ve fa’al bir hale gelirsiniz. O kutsi eserleri günlerce okuyabilmenin İlahî hazzı ile çırpınırsınız. Bu gibi kıymetli ölçüye sığmayan eserlerle meşgul olabilmek için beş dakikayı bile boşa geçirmezsiniz.

Ve hem daima cebinizde, çantanızda Nurları taşımak, okumak; daima okumak için zamanlarınızı büyük bir kıymetle kıymetlendireceksiniz. Nurları okumak sevgisiyle, Nurları okumak heyecanıyla, Nurları okumak ihtiyacıyla yanacaksınız.”[1]

İman hakikatleriyle meşgul olmak bu kadar ehemmiyetlidir. Çünkü bu meşguliyet öyle alalade bir şey değil ki, ya ebedi saadet ya da şekavetin meşguliyeti bu.

Ebedi bir hayatın kilometre taşlarını ellerimizle döşüyor, yontuyoruz. Tabiki böyle ehemmiyetli bir iş o kadar basit olmayacaktır. Çileler, imtizaç sorunları, anlamada dimağ kabziyeti… O kadar ucuz ve basit değil. Çünkü bunların karşılığında ebed var ebed…

“Ey kendini insan bilen insan! Kendini oku. Yoksa hayvan ve câmid hükmünde insan olmak ihtimali var.”[2]

Burası da çok mühim. Ya iman ile insan olur ya imansızlıkla hayvan olmak.

“İnsan bu âleme ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmek için gelmiştir. Mahiyet ve istidad itibariyle her şey ilme bağlıdır. Ve bütün ulûm-u hakikiyenin esası ve madeni ve nuru ve ruhu; marifetullahtır ve onun üss-ül esası da iman-ı billahtır.”[3]

İnsanın ebede giden yolda ilmi, ihlası, duası, sadakati nispetinde istidatları kabiliyete inkılap ederek yolda muhkem adımlarla ilerleyecektir. Tabi sadece ilim, ihlas, istikamet, marifetullah ve muhabbetullah yetmeyecektir. Çünkü nice ihlas sahipleri var ki ihlastan eser kalmamış, müstakimler var ki tarumar olmuş, âlimler var ki o ilim onları helak etmiştir.

Okuduğunun şuurunda olmak bu sebeple ehemmiyetlidir. Şuursuz okumalar veya sathi nazarlar laf ebeliği ve malumat-furuşluktan öteye geçemeyecektir. Şimdi piyasada olduğu gibi.

Bu manalarla bakınca insan ya âlemlere esir olur kendi alemini hercümerç eder veya malayaniyattan sıyrılır alemini inşa ve ihya eder.

“Okunan ilmî ve imanî meseleyi zihnen tekrar etmeli, sonra sesli olarak okumalı, sonra kelimelerle anladığını yazmaya çalışmalı, şuurlu çalışmalı, düşünerek okumalıdır.”

İmanî bir fikrin kendimize mâl edilmesi ve hayatımıza tatbik edilmesi için, onun aklımızda kalması gerekir. Bunun için, şuurlu olarak daimî tekrarlar, egzersizler yapmak gerekir.

“İnsanın düşünce ve niyeti ne ise, o insan, ancak onlara göre bir insandır.”[4]

“Risale-i Nur, tefsir-i Kur’anı, ruhlara kut, fikirlere kuvvet verir, tekrar tekrar okundukça güneşlerin ziyası gibi ruhlara fikirlere hayat verir. İmanları inkişaf ettirir. Kuvvet-i imana salâbet-i diniyeye İlâhî bir zevk surur halâvet, ferah ve lezzet verir. Sebat ve sadakatla hergün okundukça defalarca mütalâa ettikce bu tekerrür insanda hakaik-ı imaniyeyi daha fazla parlatır. Böyle mes’ud bir insanın manevî cihazatına hak ve hakikat nurları daha fazla saçılır. Risale-i Nur’un okunması tekerrür ettikce ihtiva ettiği ukde-i hayatiye ve nuranî esaslar, Kur’anî hakikatlar iştihaları açar.”[5]

Selam ve selamet şuurlu bir şekilde okuyanların üzerine olsun.

Muhammed Numan ÖZEL

[1]Nur’un İlk Kapısı (182)
[2] Sözler (687)
[3]Sözler (316)
[4] Bir Dava Adamından Notlar (38)
[5] Bir Dava Adamından Notlar (44)

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

İmani Kuvvetimiz de Metodumuzda Risale-i Nurdur

Ehl-i sünnet İslami hizmetler içinde hiç şüphesiz Risale-i Nur Hizmetinin büyük bir yeri vardır. Bu önem de zamanın tehlikesinden ileri gelmektedir. Dinsizlik ve ateistliğin ipini koparttığı bir dönemde tevhid hakikatlerini kainata avazı çıktığı kadar haykıran ve bu tebliğ hizmeti sebebiyle eza ve cefalara maruz kalmıştır.

Risale-i Nur Talebelerinin hizmetteki tevakkufu, ataleti, rehaveti manevi mesuliyetleri de beraberinde getirmektedir. Bu ademe müncer olan haller ve fiiller manevi fırtınaların kopmasına bile vesile olmaktadır.

Hizmet sahamızda Risale-i Nur hakikatlerinin tebliği ve neşrine azami ihtimamı göstermek, neşretmek ve mesuliyetlerimizi yapmak manevi olarak insanlara destek ve kuvvet de vermektedir.

Mesela,

“Bu mübarek Ramazan-ı Şerif’teki dualar, ihlas bulunmak şartıyla inşâallah makbuldür. Fakat maatteessüf ekseriyetçe Risale-i Nur şakirdlerinin nazarlarını dünyaya çevirmek ve huzur-u kalbi bozmak için bazı taarruzlar yüzünden o ihlas, o huzur-u tam bir derece zedelenir.”[1]

Vatanı, milleti maddî ve manevî musibetlerden muhafaza eden Kur’an hakikatleri olan Risale-i Nurların tesirinin azalması hizmet sahasının daralması maddi ve manevi musibetlerde İlahî gazabı celp eder.

Eskiden hizmete dair sıkıntılar hariçten gelirdi. Hariçten geldiği için de içerde ve şahsi alemlerde ittihada ve ittifaka sebep olur ve kenetlenmeler olurdu. Şimdi ise durum değişmiş artık harici saldırılar hizmete azalmış hizmet içi meseleler başlamış ve enaniyet, gurur, kibir, fikir ve usul farkları gibi sebeplerle ittihad ve ittifaklar çatırdamaktadır. Gönül kırgınlıkları oluşmaya başlamış ve hizmetten beklenen manevi destek de havayı tasaffi edememektedir.

Risale-i Nur hizmetimizi şahsî, cemaatî, maddî, manevî, siyasî menfaatlere alet etmek, dünyevî makam ve mevki, imkân ve maddî destek gibi menfaatlere tabi yapmak,  Nurun tesirini kırmak, hizmetin zihinlerde yanlış yorumlanmasına, etkisinin azalmasına ve hatta hakikatlerin tekzibine sebep olmakta, adeta hizmetin istikametiyle oynamak büyük bela ve musibetlerin celbine sebeptir.

Hizmette bulunan kimselerin zaafları hizmeti kişilerin şahsi insafına terk etmek, nurların tesirini kırmak, hizmetin gücünü değişik içtimaî, siyasî güç ve komitelerin insafsız insafına bırakmak vebali daha da ağırlaştırmaktadır.

Bediüzzaman’ın hayatında mücadele ettiği zihniyete vermediği tavizleri bugün hizmet adına o komitelere destek vermek adeta hizmeti tam tersi istikamete çevirmek; maddî menfaatlere esir olmak ve yanlışları söyleyenleri fitneci olarak lanse etmek hakikatlerin tesirinin azalmasına ve bela ve musibetlerin artmasına sebeptir.

İşin kötü tarafıysa zaaf sahibi ve bir şekilde hizmet içinde şuzuzat kesbetmiş, isim makam mevki yapmış kimseleri sanki dedektörle teşhis etmiş gibi bularak hakikatleri nefsî, şahsî, siyasî yorumlarla saptırılmaktadır. Mesela İslamiyete karşı dehşetli darp ve harpler yapmış olan bir partinin çeşitli toplantılarına katılıp sözde orta yolu bulmaya çalışmakta. Halbuki şu serlevha hizmet prensibi mıh gibi gözleri önünde durmaktadır.

Ey uykuda iken kendilerini ayık zannedenler! Umûr-u diniyede müsamaha veya teşebbühle medenîlere yanaşmayın. Çünki aramızdaki dere pek derindir. Doldurup hatt-ı muvasalayı temin edemezsiniz. Ya siz de onlara iltihak edersiniz veya dalalete düşer boğulursunuz.”[2]

Üstad Bediüzzaman’ın hayat safhalarını değişik saiklerle bir bütün olarak ele alınmaması bir o kadar tehlikedir. Bu durum, Risale-i Nurlara muhatap olanlar için büyük bir imtihan sebebidir.

Allah kimseyi şaşırtmasın, şaşırtırsa süründürmesin, süründürürse çektirmesin, çektirirse rezil etmesin, rezil ederse perişan etmesin, perişan ederse sersem âvâre etmesin.”[3]

Selam ve dua ile Risale-i Nurun imani esaslarıyla meşgul olup hatt-ı hareketini lahikalardan ahzedenlere olsun.

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Kastamonu Lahikası ( 265 )

[2] Mesnevi-i Nuriye ( 126 )

[3] Asar-ı Bediiyye ( 123 )

 

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Dünya, Büyük Bir Manevî Buhran Geçiriyor

Dünya, Büyük Bir Manevî Buhran Geçiriyor

 

 

İman hakikatleri, ebedi bir hayatın dünyadaki kilometre taşlarıdır. Sağlam adımlarla yol alınmazsa dönüşü olmayan yolda insan hüsrana uğrayacaktır. Unutulmamalıdır ki, “Dünya, büyük bir manevî buhran geçiriyor.” [1]

Buhran geçiren insanlıksa nereden, nasıl cünununu tedavi edeceğini bilmediği için rastgele her şeyi istimal etmektedir. Rast gele istimalse insana şifa değil dert getirir. Bunu çok defa tecrübe etmesine rağmen insanlık bundan ders almamakta önüne gelen şeyleri denemeye devam etmektedir. Bu uğurda her türlü rezaleti ve melaneti de üzerine kaftan olarak giymektedir.

İnsanlık olarak geçen her zaman dilimi zordur. Böyle zamanlarda insanlık doğru ilacı bulsa da midesinde çok ilaçlar olduğu için hakiki dermanı da belki istimal edecek kendinde cesaret ve kudret bulamayacaktır.

Her zamankinden daha ziyade manevî hakikatlere insanlığın ihtiyacı var. Hassaten kurtuluş reçetesini elinde tutanların da manevi mükellefiyetleriyle mesuliyetleri daha da artmaktadır. Cenab-ı Hakk muvaffakiyetler versin, hayırlara vesile kılsın.

İbadetlerdeki noksanlıklar, iktisad ve kanaatsizlikten hasıl olan israf ve bunun neticesi olan kanaatsizlik ve ekonomik sıkıntılar gibi bir çok sebep insanlığın buhranını daha da arttırmaktadır.

Buhranlara en tesirli çare ahir zaman reçetesi olan Kur’an-ı Kerim’in tefsiri olan Risale-i Nur Külliyatından geçmektedir. Risale-i Nur Külliyatını, mutad bir tefsir olarak düşünmek ve o gözle bakmak Risale-i Nur’un mahiyetini bilmemek ve biliyorsa da kabul etmemekten çıkmaktadır.

Risale-i Nur Külliyatını evrad makamında ve mahiyetinde okumak ve okutmak hem zındıkanın hem de mutaassıbların bir tertibi, bir vartasıdır.

Risale-i Nur Külliyatını doğru okuma ve anlama ve hayata tatbikiyle bir çok buhrana derman olacaktır. Tabiî ki gemisini kurtaran kaptan gibi kendini düşünmek bencillik, egoistlik ve bunların neticesi olan narsistlik alametidir. Bir nur talebesi elindeki hakikatleri başkasına anlatmıyor, tebliğde bulunmuyorsa şayet adım adım narsizme doğru gitmektedir.

Risale-i Nur Külliyatının mahiyetini, nurcular bilmektedir, fakat ya birilerinin tesirinde kalmış olmaları veya ülfet sebebiyle sadece kendilerine inhisar ediyorlar. Çevresindekilere tebliğ etmek ve derslere davet etmekten istinkaf edip, çekiniyorlar.

İçtimai ve ahlaki nizamın sağlanması için Risale-i Nur Külliyatıyla insanlığın buhranına çareler gösterilmesi elzemdir.

“Evet talebe, profesör, meb’us, kim olursa olsun, mes’uliyet dairesi olanlar, muhitini tenvir ile mükelleftir. Bir vilayet, hattâ bir memleketin saadet ve selâmeti, tenvir ve irşadı ile mükellef olanlar, elbette çok daha ziyade müteyakkız davranmak mecburiyetindedirler.” [2]

Ne mutlu ona ki, Risale-i Nur Külliyatıyla hem kendini hem de muhitini tenvir ede…

Selam ve dua ile.

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Tarihçe-i Hayat (628)
[2] Tarihçe-i Hayat (29)

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org

Kasa, Masa Ve Mürekkep

Kasa, Masa Ve Mürekkep

 

Şimdiye kadar Risale-i Nur Hizmetiyle meşgul olup tam manasıyla muvaffak olamadığımız hususunda noksaniyetimiz ve tedenniyatımız, sû-i ahvâlimiz dört sebepten gelmiş: [1]

1. Risale-i Nurun düsturlarına adem-i müraat-ı ahkâmından,

2. Bazı müdahinlerin [2] keyfemâyeşâ hareket etmek istemeleri ve sû-i tefsirinden,

3. Zâhirperest âlim-i cahilin veyahut cahil-i âlimin taassubât-ı nâbemahallinden,

4. Sû-i tâli’ cihetiyle ve sû-i intihap tarîkıyla müşkilü’t-tahsil olan Avrupa mehasinini terk ederek, çocuk gibi hevâ ve hevese muvafık zünub ve mesâvî-i medeniyeti tûtî gibi taklittendir ki bu netice-i seyyie zuhur ediyor. Memurîn hakkıyla vazifesini îfâ etse, memur olmayan ilcaat-ı zamana muvafık sa’y etse, sefahete vakit bulamayacaktır. Bu iki kısmın herhangisinde bir fert, sefahete inhimak gösterdi ise, bu, heyet-i içtimaiye içinde muzır bir mikrop suretine giriyor.”

Risale-i Nur’a en büyük darbe Risale-i Nur su-i istimal ve su-i tefsir edilerek vurulabilir. Bunu bilen zındıka komitesi de Risale-i Nuru hem esasatını hem de imani bahislerini tetkik ederek nereden vurabiliriz şeklinde çalışmaktadır.

Hakikatleri hem doğru hem de yanlış yani batıla hizmet edecek şekillerde tefsir ve tevil ederek insanları yavaş yavaş Risale-i Nurla vurmaya çalışıyorlar. İstikametli hizmetin esaslarını alıp inceden inceye içini boşaltmaya ve sadece okunan, kitaplarda yazılı bir veciz ifade olarak kalması için çok desiselerle entrikalar çeviriyorlar.

Hizmetimizin içine ya masası, kasası olan adamları sokuyor veya bazı mürekkep yalamış insanları sokarak etiketiyle çevresine şakşakçıları doldurmakta. Bunlar da hakikaleri eğip büküp kuşa çevirmeye veya eski kendi malumatlarını da işin içine katarak adeta bir nevi Risalelere ilmî israiliyat bulaştırıyorlar.

Bu sebeple bazı kasa, masa sahibi olan, mürekkep yalamış ve ağzı laf yapan kimselere karşı her nur talebesini müteyakkız olmaya davet ediyorum. Daima, dikkat lafzı dimağlarda kendini göstermeli.

Safi olarak Risale-i Nur ile iştigal etmek, gıl u gıştan azade olarak dimağı gubardan silkeleyerek meşgul olmak lazım. Ta ki müdahinlerin tatlı kelamlarına aldanmayalım.

Müdahinlerin hizmetlerimiz içinde bir şekilde çoğalması da başka sıkıntıları da gün yüzüne çıkartmakta. Bu müdahinler, menfaat görecekleri, nemalanacakları yer ve kimseleri iyi teşhis ve tesbit ederler. Dolayısıyla hizmet-i nuriyeyi şahsi menfaatlerine alet ederek akla hayale gelmez şeylere Risale-i Nur ve cemaati alet edilebilir.

Kim olursa olsun basiretimizi açık tutmalıyız. Yapılan işler, icraatlar şayet külliyatın esasatına ters düşüyorsa bir değil bin defa düşünmemiz gerekmektedir.

İşin garibi de müdahinlerdeki cerbeze de işin başka bir garabetidir. Bu mevzuda sarf-ı kelam edilecek çok şey var. Ama Hizmet Düsturlarıyla hareket etmek ve Esasat-ı Nuriyeyi Nurlardan ihdas ederek hareket etmek elzemdir.

Selam ve dua ile.

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Bu kısım Divan-ı Harb-i Örfiden bilmana olarak iktibas edilmiştir.
[2] Dalkavuk. Yüze gülen. Birisini yalandan yüzüne karşı medh eden. Menfaat koparmak için dostluk eden.

Kaynak: RisaleHaber

www.NurNet.org