Etiket arşivi: hizmet

Yaz Kışa, Gençlik Yaşlılığa Değişecek

Gençlik, Allah’ın lütfu olan en güzel çağdır ve bu dönemde yapılan ibadetler, sonsuz kurtuluşa ulaşabilmek için çok değerli vesilelerdir. Yaşlanmadan evvel değeri iyi bilinmelidir.

Gençlik dönemi, Kur’an ahlakını yaşamak, yaygınlaştırmak ve Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için en verimli çağdır. Kur’an’da kıssaları verilen elçiler, peygamberler ve onlarla birlikteki müminlerin de çoğunluğunu gençler oluşturuyordu. Bu kutlu gençler yaşlarına rağmen taşıdıkları sorumluluk bilinciyle, imanî olgunlukları ve güzel ahlaklarıyla birçok insanın imanına vesile olmuşlardır.

İmam Rabbanî Mektubat 73.Mektup’ta, “Biz kuluz. Sahibimizin emrindeyiz. Başıboş değiliz. Her istediğimizi yapmaya serbest değiliz. İyi düşünelim! Uzağı gören akıl sahibi olalım! Kıyamet günü utanmaktan, pişman olmaktan başka, ele bir şey geçmez. Gençlik çağı, kazanç zamanıdır. Mert olan, bu vaktin kıymetini bilip elden kaçırmaz. İhtiyarlık herkese nasip olmaz. Nasip olsa da elverişli vakit ele geçmez.” sözleriyle gençlik çağının imanî açıdan önemini vurgular.

Yaşadığımız zaman, dejenerasyonun en fazla yaşandığı, bu nedenle de Kur’an ahlakının yaygınlaştırılmasının çok gerekli olduğu dönemdir. Bu döneme en büyük katkıyı sağlayacak kişiler kuşkusuz samimi iman sahipleridir. Özellikle de imanı kalbine yerleştirmiş gençler, Kur’an ahlakına hizmet etmek için yoğun çaba göstermelidirler.

Din ahlakından uzak yaşayan cahiliye toplumunda, gençlik döneminin deli dolu ve kontrolsüz yaşanan bir dönem olduğu düşünülür. Yine bu dönemde insanlar eğitimlerini tamamlar, meslek edinir, geleceklerini ve yaşlılıklarını garantiye almaya çalışırlar. Dünya hayatına dair bu işler doğal olarak gençlik dönemine rastlar. Ancak tüm bunlar amaç değil, Allah’ın rızasını kazanmaya vesile olacak araçlardır. İnsanın fiziksel ve zihinsel en sağlıklı olduğu, en zinde ve enerjik dönemi olan gençlik yılları, Allah yolunda ciddi çaba gösterilebilecek, açık zihinle derin düşünülebilecek çok değerli bir yaşam dilimidir.

Cahiliye toplumu anne babaları, çocuklarını Allah’ın değil insanların beğendiği gibi yetiştirmeye çalışırlar. Oğulları kesinlikle güzel bir meslek edinmeli, kızlarını da ne ‘doktorlar ne mühendisler’ istemelidir.

Toplumun bu gibi yanlış telkinleri yüzünden, insanlarda Allah’a bağlılık önemsenmez ve birçok genç dinden uzak yaşar. Oysa insandaki en önemli özellik takvadır ve bu üstün özellik Kur’an’da, “Ey insanlar, gerçekten, Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah Katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır…” (Hucurat Suresi, 13) ayetiyle haber verilir.

Kur’an’dan Örnekler

Kuran’da da bildirildiği üzere Yüce Allah, kutlu kullarına, genç yaşlarında müjdeci ve uyarıcı olarak elçilik ve peygamberlik görevlerini vermiştir. Allah’ın peygamberlikle şereflendirdiği kutlu gençlerden biri Kendisine dost edindiği Hz. İbrahim’dir. Hz. İbrahim putperest olan kavmine genç yaşta dini tebliğ etmiştir. Hz.İbrahim’in oğlu Hz. İsmail de, çocuk yaşında yaşadığı imtihanında, imanını, teslimiyetini ve Allah’ın buyruklarına olan itaatini kanıtlayan örnek bir mümindir.

Diğer yandan Hz. İsa ve onun yardımcıları olan Havariler de Allah’ın genç yaşta hidayet verdiği müminlerdir.

Kur’an’dan bir diğer örnek de Hz. Yusuf’tur. Çocukluğu, gençliği, atılan iftira ve yaşadığı hapis hayatıyla müminler için hikmetli ve önemli örnektir. Allah’ın Hz. Yusuf’a genç yaşta hidayet verdiği “… Erginlik çağına erişince, kendisine hüküm ve ilim verdik. İşte Biz, iyilik yapanları böyle ödüllendiririz.” (Yusuf Suresi, 22) ifadesiyle Kur’an’da bildirilir.

Firavun döneminde büyük bir mücadele örneği gösteren Hz. Musa’nın çağrısına icabet eden ve yardımcıları olan kişiler de İsrailoğulları’nın gençlerinden oluşur.

Resûlullah’ın (sav) tebliğine de Mekke’nin önde gelen ailelerinin gençleri, toplumdaki diğer kişilerden daha çok ilgi göstermişlerdir. İslâm’ı yayma konusunda Peygamberimiz’in (sav) destekçi ve yardımcıları bu iman sahibi gençlerdir.

Peygamberimiz (sav) gençlere büyük önem vermiş, vahiy katibi olarak genellikle gençleri görevlendirmiştir. Gençleri öğretmenlik ve ordu komutanlığına tayin etmiştir. Peygamberimiz’e (sav) tabî olan bu gençlerin, Arap Yarımadası dışında da Kur’an ahlâkının tebliğinde çok önemli katkıları vardır.

Sonuç Olarak;

Gençlik, Allah’ın lütfu olan en güzel çağdır ve bu dönemde yapılan ibadetler, sonsuz kurtuluşa ulaşabilmek için çok değerli vesilelerdir. İnanan tüm gençler kutlu peygamberleri ve Allah yolundaki samimi müminleri örnek almalı, yalnızca Allah’ın hoşnutluğunu amaçlayarak çaba içinde olmalıdırlar.

Bediüzzaman’ın da gençlik hakkındaki bir tefekkürü şöyledir: “Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde (kesinliğinde), gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek.

İnsan, ön yargılarını kırıp yaşamını gerçekçi düşünmelidir. Zaman çok hızlı geçmektedir ve dünya hayatında geçen her gün insanı yaşlılığa biraz daha yaklaştırmaktadır. Yaşlılık dönemi ise, “Allah, sizi bir za’ftan yarattı, sonra (bu) za’fın ardından bir kuvvet kıldı, sonra bu kuvvetin ardından da bir za’f ve yaşlılık verdi...” (Rum Suresi, 54) ayetiyle bildirildiği gibi insanın zayıf olduğu dönemlerdir. Allah, yaşlılık döneminde insanda eksiklikler yaratarak, dünyanın geçiciliğini hatırlatır. Dünyadaki eksiklikler de görebilenler için, gerçek yurt olan cennete olan özlemi artırır.

Gençler, dünyanın her köşesinde Allah’ın beğendiği ahlakın yayılmasından, çatışmaların, savaşların, acıların sürmesinden, Müslümanların zulüm görmelerinden kendilerini sorumlu hissetmelidirler. Müminlerin en önemli görevlerinden olan iyiliği emredip kötülükten sakındırma ibadetini samimiyetle yerine getirmeli, çarpık görüş ve sapkın felsefelerle fikir mücadelesi yapmalıdırlar. Allah’ın kutlu elçilerini ve onlarla birlikte Rabb’leri yolunda malını ve canını satmış samimi genç müminleri kendilerine örnek almalıdırlar. Bu çabalar –Allah’ın dilemesiyle- insanlığı aydınlık günlere ulaştıracaktır.

Fuat TÜRKER

nurdergi.com

Asya Pasifik Meşvereti Endonezya’da Yapıldı

Bismihi Subhanehu

Esselamualeyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

Bütün zîhayatlar hayatlarının lisân-ı hâlleriyle Hâlıklarına takdim ettikleri mânevî hediyelerini ve lisân-ı hâlle hamd ve şükürlerini, o Zât-ı Vacibü’l-Vücuda biz de takdim ediyoruz ki, demiş:Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz.”

Hem hadsiz salât ve selâm ol Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâm üzerine olsun ki, demiş: “Benim insanlara Cenâb-ı Hak tarafından bi’setim ve gelmemin ehemmiyetli bir hikmeti, ahlâk-ı haseneyi ve güzel hasletleri tekmil etmek ve beşeri ahlâksızlıktan kurtarmaktır.”

Asya Pasifik meşveretinin ikincisi 16.Şubat.2011 tarihinde Endonezya’da olması münasebetiyle Ankara’dan Şemseddin abi, Bursa’dan Güven abi ve Habib kardeş, Gebze’den Semih abi, Tarsus’tan Mustafa abi ve Yozgat’tan Yakup abi olmak üzere 6 kişi 14 Şubat 2011 pazartesi saat 12:30 ‘da İstanbul’dan uçakla Katar’a oradan da Jakarta’ya hareket etmek üzere yola çıktık.

Uçakta Şemseddin abi görevlilere Arapça ve İngilizce risaleler verdi. Öğle ve ikindi namazlarını cemaatle uçakta kıldık, görevlilerden birisi Şemseddin abiye ben hıristiyanım, sizin bu namaz hususundaki samimiyetiniz beni çok etkiledi, sizi tebrik ediyorum” dedi. Yaklaşık 3.5 saat sonra Katar’a vardık. Aktarmanın uzun sürmesi ve o gecenin mevlid kandiline tevafuk etmesi mübarek geceyi orada hizb-ul hakaik dağıtarak, mesciddeki insanlarla tanışıp kitap ve broşür dağıtarak (yani bir nevi ihya oldu) geçirdik elhamdülillah.

15 şubat Salı günü Endonezya saati ile 15:15 ‘de Jakarta’ya indik. Allah razı olsun Ceyhun kardeşimiz bizi karşıladı ve Jakarta’daki Dersaneye  götürdü. Orada, Kayseri’den gelen abiler bizleri güler yüzle karşıladılar. Oradan Dersaneye yakın olan Syahida Inn denilen otele getirdiler. Ertesi gün yani 16 şubat sabah saat 08:45 ‘de otelin salonunda Kur’an tilavetiyle meşveret başladı. Geçen sene Japonya’da olan meşveret kararları tekrar müzakere ile arkasından Şemseddin abi yurtdışı hizmetleriyle ilgili çok güzel bir sunum yaptı ve ardından pasifik ülkelerden gelen ehli hizmet kardeşlerden hizmetler dinlendi. 17 şubat perşembe günü yeni gündemle ilgili akşama kadar hizmet konularıyla alakalı mütalaa ile geçti elhamdülillah. Allah razı olsun hasbi kardeşimiz hakikaten fedakarene ilgilendi, gece gündüz adeta seferber oldu.

Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir.

“Onların işleri aralarında şûra iledir.” âyet-i kerimesi, şûrâyı esas olarak emrediyor.

Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr unvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûrâdır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.

18 Şubat’ta programda olan gezi ziyaretleri oldu, akşamında nurlara müştak olan Nabile ablamızın evinde kapıda hürmetle karşılanarak misafirperverliğin zirvesinde güler yüzle karşılayıp ağırlaması bizleri hakikaten çok etkiledi, Allah onlardan razı olsun. 19 Şubat cumartesi günü kalan bir kısmımız Endonezya’nın en meşhur ve en büyük cami olan İstiklal camiini ziyaret ederek, öğle namazını orda eda ettik. Camide birkaç imam sohbet veriyordu, sohbetten sonra tanışıp Türkiye’den geldiğimizi söyleyince yüzlerinde bir tebessüm belirdi, tanışıp Arapça ve Endonezya dilinden kitaplar verdik, Hasbi kardeş de adresini verdi. Camideki diğer insanlarla da tanışılıp kitaplar verildi.

Oradan gelirken Fethullah hoca efendinin kültür merkezine uğrayıp  tanışıldı, ikindi namazı orada kılındı. Muhabbetle oradan ayrılarak Dersanemize döndük. Bizler 20 Şubat’ta sabah erkenden Malezya’ya hareket ettik. Malezya’ya gelince bizi Emre abiler hava alanında  karşıladılar ve mülk Dersanemize getirdiler. O akşam da Ankara’dan gelen Fevzi Yağar abiler ve Japonya’dan gelen ehli hizmet abilerle dersler oldu.

21 Şubat Pazartesi günü Şemseddin abinin tanıdığı kişi ve kurumlara gidildi. Onlardan biri olan Muslih denilen bir vakfın yöneticisi bizi kapıda güler yüzle karşıladı, 35 tane ilköğretim ve ortaöğretim okullarının olduğunu söyledi. Hoş bir tanışma ve sohbetten sonra Şemseddin abi vasıtasıyla bir soru sorduk; ‘’Türkiye’de bizim hazırladığımız ilk ve ortaöğretim müfredatına uygun kitaplardan getirsek İslam dersi olarak okullarınızda okutur musunuz?’’ dedik. O da ‘’hay hay siz böyle bir şey getirseniz bizlerde bakar okuturuz, güzel olur’’ dedi.

Oradan muhabbetle ayrılıp Malezya’nın hatta uzak doğunun İslam teşkilatı olarak çok geniş ve kapsamlı ABIM denilen kuruluşa gittik. Orada da yetkili olan biri karşıladı, onunla da hoş bir sohbetten sonra Şemseddin abi nurların tercümesi olarak o yetkiliye sordu, o da şunu anlattı ‘’Malezya’nın Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde tüm dünyadaki İslam alimlerinin kitaplarını Malay diline tercüme eden bir heyet var, ben onlarla kontak kurayım Risale-i Nur külliyatını da Malaycaya tercüme ettirelim’’ dedi.

Şemseddin abi ertesi sabah Malezya’dan Türkiye’ye döndü. Bizimle Endonezya’ya gelen 3 kişi Filipinler’e gitmişti, 24 Şubat’ta Malezya’ya geldiler. Güven abi ve Semih abilerle akşamları derslere, İslam üniversitesindeki standa hafta sonu abilerle olan mütalaalı derslere iştirak edildi. Ayrıca İkbal hocanın ev dersine iştirak edildi. İslam üniversitesinde okuyan Yasin ve A.hakim kardeşlerin odalarında arkadaşlarıyla olan derslere iştirak edilip  tanışıldı.

Hülasa hizmetler dolu dolu ve şevke medar oldu elhamdülillah. Malezya’dan vizelerin kalkması da bu hizmetlerin bir ikramı olarak telakki edildi. Ayrıca Bangi’de oturan tercüman olan İbnur Azli ve Enver Fakrı hocalarla Dersanede dersler oldu, evlerinde çay içirdiler. Zaten İbnur Azli hoca yaklaşık 5 senedir evinde Kur’an kulübü adında resmi olarak ukm’deki hocalarla ve talebelerle Malayca ders yapıyor. İkindiden sonra akşama kadar malayca tercüme edilen Küçük Sözler tashih edildi ve tashih için haftada 2 gün biraraya gelerek tashihe devam kararı alındı.

Akşam İslam üniversitesinde hukuk fakültesinde doçent olan İkbal hocanın evine derse gidildi, orada yatsı namazını kıldıktan sonra malayca münacattan İkbal hoca ders okudu. Zaten İkbal hocanın evinde de malayca dersler oluyor. Dersten sonra hoş bir muhabbetle evinden ayrıldık.

Bangi Dersanesine gittik, bu Dersanede de malay talebeler kalıyor. Malay talebelerden Hayrul Enver isimli kardeş üniversiteden yaklaşık 10 malay arkadaş getirmiş, biz gelene kadar dersler yapmışlar. Biz de Prof. Adem abi ve Prof. Ramazan abilerle o malay talebelere malayca kitaptan dersler okuduk ve muhabbet ettik. Haftalık derse geleceklerine söz verdiler, zaten onların bir kısmı devamlı geliyormuş.

Bütün bunlar ile beraber 2011 yılının Ekim ayında Malezya İslam üniversitesinde yapılması kararlaştırılan Sempozyuma Prof. Dr. Ahmet Akgündüz abinin kendisine yazdığımız mektuba cevap olarak sempozyuma konuşmacı olarak katılmak istediğini ve ayrıca en az bir hafta kalıp üniversite ve benzeri kurumlarda konferanslar vermek istediğini söyledi. Son olarak Pidato Bahasa Malayu isimli Malay dili yarışmasında 61 ülkenin  katıldığı ve Malezya başbakanı Nejib Bin Rezzak’ın da katıldığı 10.000 den fazla kişinin hem salonda hem de televizyondan canlı olarak izlediği  programda Dershanede kalan İslam üniversitesinde okuyan İbrahim Dağlı kardeşimiz Dünya birincisi oldu. Bundan daha önemlisi, yaptığı konuşmasında konusu gereği Üstadın ismini vererek temel ahlakın anne ve babadan başladığını söyledi. Ve onunla yapılan röportajlarda “malaycayı nasıl öğrendin?” sorusuna cevap olarak Risale-i Nurların Tercümesi vesilesiyle öğrendiğini söyledi.

(Halil İbrahim Dağlı kardeşimiz Siirtli olup, Malezya İslam üniversitesi İlahiyat fakültesinde okuyor. Aynı zamanda İslam üniversitesi Talebe birliği başkanlığı yapıyor ve İslam ünv. Camii müezzini olarak seçildi.)

Bütün abi ve kardeşlerin selamlarını iletir dualarınızı bekleriz.

Malezya Nur Cemaati

20.02.2011

www.NurNet.org

Güneydoğu’da Nurlu Hizmetler

Üç günlük muhteşem bir Şam gezisinden sonra güzel Anadolu’nun Güneydoğu bölgesinde Nur sevdalılarının arasında sıcak ve samimî yüzlerin, içten ve hasbî insanların arasındayım.

Sebeb-i ziyaretimiz ise peygamberler diyarı Şanlıurfa’daki dostların dâvetidir.

Ekim ve Kasım 2010 aylarında, değerli ilim ve dâvâ adamı muhterem Prof. Dr. Süleyman Kurter Ağabeyle yaptığımız ve yirmi ili kapsayan “Yurt dışı ve özellikle de Amerika’daki Risâle-i Nur Hizmetleri” seri konferanslarında, o zaman Şanlıurfalı dostlarımızın dâvetlerine icabet edememiştik. Daha sonraki bir zaman diliminde müsait olmamız hâlinde bunu telâfi edebileceğimize söz vermiştik. Sağ olsunlar onlar dâvetlerini yaptılar. Biz de bu dâveti, buradaki vefalı Nur hadimlerinin bu nezâketine cevap vermek üzere bir ay önceden sözleşerek kabul etmiştik. Tarihini de birlikte 25 Mart olarak tesbit etmiştik.

Şam seyahati dönüşü, dört gün için Antalya’ya tekrar gidip gelmektense birkaç yıldır gelemediğimiz bu bölgeyi fırsattan istifade bir gezip görelim dedik. Şam kafilesinde ve bu kudsî, manevî cihadda beraber olduğumuz vefakâr, cefakâr dostlarımızla birlikte kısa zamanda bir program yaptık.

İlk durak yerimiz Gaziantep’ti. Pazartesi günü bu güzel ilimizde ders olmadığını öğrenince hemen Adıyaman’daki dostlarla irtibat kurarak rotamızı o ilimize çevirdik. Şam gezisinde aynı kafilede olduğumuz muhterem insan, İzmir 19. Dönem Milletvekili Mehmet Özkan ve eşi ve yine Yeni Asya yazarlarından Osman Zengin Beyle birlikte dört kişi olarak Adıyaman’a yola çıktık. İki buçuk saatlik yolda, minibüs içerisinde yolcularla yaptığımız sohbet ve diyaloğu değerli dostum muhterem Osman Zengin’e bırakıyorum. İnşâallah o güzel anıları sizinle paylaşır. Hakikaten unutulmaz bir yolculuk oldu.

Adıyaman’daki ağabey ve özellikle genç kardeşlerimizin samimiyetlerini, gayretlerini, azim, aşk ve şevklerini tebrik ediyoruz. Hususan altı sene önce inşaat halindeyken gördüğüm ve şu anda Kur’ân dâvâsına ve bu toprakların insanına hizmet eden harika hizmet merkezilerini tebrik ediyorum. Allah emeği geçen, katkıda bulunan herkesten razı olsun. Birkaç yıl öncesine kadar hasretini çektiğimiz bu tür hizmet mekânlarını “şahs-ı manevînin” meşveretleri, duâları, himmet ve gayretleriyle birçok ilimizde Allah bize nasip etti. Gün geçtikçe de bu tür merkezlerin sayısı ve kalitesi artarak devam ediyor. Biz samimiyet ve istikametten sapmadığımız müddetçe de Cenâb-ı Hakk’ın ihsan etmeye devam edeceğine inanıyoruz.

Türkiye’nin manevî çehre ve yapısının yanında büyük ölçüde fizikî çehresinin de değiştiğinin güzel bir örneği Adıyaman ili olduğunu söylesem haksızlık etmemiş olurum sanırım. Yıllarını bu hizmete vermiş değerli eğitimci Hüseyin Özbey Ağabeyimizin oradaki cemaat adına bizi karşılamasından sonra, yine aşk, heyecan ve gayreti ile yıllardan beri tanıdığımız, dâvâsı uğruna fahrî temsilcilik yapan Nureddin Gürsoy Ağabeyin rehberliğinde yaptığımız mini şehir turunda, camiler başta olmak üzere çarşı ve bedestenleriyle asırlar öncesinin mânevî yapısını bu zamanın modernliğiyle bağdaştıran bir il olarak karşımıza çıktı Adıyaman.

O çok güzel ve mânâsı, havası hoş olan hizmet merkezimizin önemli bir bölümünü de bacılarımızın kullandığını belirtelim. Ders günü olmamasına rağmen o akşam dershanemize gelip bizimle beraber olan dostlarla yılların hasretini giderdik. Başlarında Yeni Asya Vakıf temsilcisi fedakâr kardeşimiz Bilâl olmak üzere cıvıl cıvıl gençlerin parıldayan gözleri, aktif halleri Risâle-i Nur’un Anadolu’da kökleştiğinin ve mânevî hâkimiyetinin en güzel delilleriydi!

Buradan güzel hatıralarla Şanlıurfa üzerinden Viranşehir’e geçtik. Çoktan beri gitmeyi arzu ettiğim mübarek mekânların bulunduğu bu güzel ilçemizdeki fevkalâde hizmetler beni cidden çok duygulandırdı. Bilhassa genç ve dinamik eğitimci kardeşlerimin enerji dolu hâlleri, Güneydoğu insanına yakışır terbiye ve nezaketleri, dâvâlarına ve birbirlerine karşı saygı dolu vakarlı tavırları Risâle-i Nurların bu topraklara ne kadar değerli kabiliyetleri yetiştirip hediye ettiğinin en güzel örneklerini teşkil ediyordu.

Sabır kahramanı Hz. Eyyub (as) ile, Hz. İlyas (as) Peygamberlerin kabirlerinin burada olduğunu daha önce duymuştum. Onları ziyaret edip Fatihalar okuduk. Bu türbelerin etrafı çok mükemmel düzenlenmiş ve ağaçlandırılmış. İmanlı idarecilerin bu ülkeye ne kadar hizmet edebileceğinin en güzel örneğini bir defa daha görmüş olduk. Çünkü bu güzel mekânlar, şu anda Tekirdağ milletvekili ve TBMM İçişleri Komisyon Başkanı olan, yakın dostumuz Ziyaeddin Akbulut Beyefendi tarafından Şanlıurfa Valiliği esnasında yaptırılmıştı. Hem Şanlıurfa’nın simgesi olan Balıklı Göl projesine hem de Viranşehir’deki Eyyûb Nebi Projesi çevre düzenlemesine büyük önem vererek buraları imar etmiş, ülke hizmetine kazandırmış olan Ziyaeddin Akbulut beyefendi olmak üzere bu projelerde katkısı bulunan herkesi tebrik ediyor, böyle güzel hizmetlerin devamını diliyoruz. Tertemiz yeşillenmiş bu kudsî mekânlar inanç kültürümüzün yüz akıdırlar.

Yalnız Viranşehirlilerin, bağlı bulundukları Şanlıurfa iline bir serzenişleri var. “Hz. Eyyûb’un (as) makamı Şanlıurfa’da, kabri ise burada, bizim ilçemizdedir. Urfalılar Hz. Eyyûb’un (as) makamına daha çok sahip çıkıyorlar. Hâlbuki asıl mezarına sahip çıkılmalıdır. Gölgede kalmamalıdır. Bunu halkın bilmesi lâzım” diyorlar. Biz de yetkililere ve ilgililere duyuruyoruz.

Viranşehir’de dikkat çeken bir başka hizmet tatbikatı ise “Bediüzzaman Haftası” münasebetiyle yapılan hazırlık faaliyetiydi. Hummâlı bir gayret ve çalışmaya şahit olduk. Megalight (Megalayt) denilen büyük ışıklı reklâm levhaları başta olmak üzere hemen hemen önemli her mağazanın vitrini “Bediüzzaman Haftası Posterleri” ile donatılmıştı. 23 Mart günü yüzlerce Yeni Asya’nın, başta eğitimci kardeşlerimiz olmak üzere buradaki bütün cemaat tarafından halka tanıtım amaçlı dağıtıldığına bizzat şahit olduk.

Viranşehir’deki akşam sohbetin ve muhabbetinde ise Risâle-i Nurların derin, ince, müdakkik iman meseleleri kaynağından okunarak gülden bir demet olarak paylaşıldı.

Ertesi günü güzergâhımız Mardin’di. Burada bizi hiç yalnız bırakmayan çok değerli idareci ve eğitimci üç arkadaşımızla birlikte öğle namazından sonra Mardin’e doğru yola çıktık ve bir saat içinde Mardin’e vâsıl olduk. Yılların hizmetkârı, Yönetim Kurulu Eski Üyemiz, çok değerli ağabeyimiz Derviş Nurdağ’ın güzel, hoş ve nezih evinde ağırlandık. İkramdan sonra mânevî sofranın ince meselelerini kaynağından birlikte müzakere ettik. Daha sonra Mardin temsilcimiz, değerli dostum Selim Parlakoğlu ve üniversiteden bir diğer değerli arkadaşımızla dünyada örneği az bulunan Mardin ilinin çok farklı ve orijinal tarihî yerlerini ziyaret ettik. Burada Peygamberimizin (asm) postacısı Hz. Abdullah Bin Enes El Cüheyni (ra) ve düğmecisi Hz. Zırrar’ın (ra) mezarlarının olduğunu öğrendik. Birini ziyaret edip, diğerinin uzaktan ruhuna Fatiha okuduk.

Akşam da yine Derviş Ağabeyin evinde muhabbet edip, hizmete nasıl katkıda bulunup nasıl istikamet, sabır, ihlâs ve sadakatle dâvâmıza hizmet edebileceğimizin derdiyle dertlendik. Onları da mâşâallah 23 Mart münasebetiyle; mümkün olan her şahsa gazetemizi ulaştırmanın gayret ve faaliyeti içerisinde gördük. Gayretlerini ve hizmetlerini tebrik ediyoruz.

Daha fazla dikkat, daha fazla irtibat, daha fazla ihlâs, daha fazla gayret etmemizin, meşveretimize ve dâvâmıza gönülden sahip çıkıp yanlışlara düşmeden, incinmeden, incitmeden hata ve kusurların düzeltilmesi yoluna gidilmesinin gerekliliğini paylaşıp tezekkür ettik.

Çeşitli sebeplerle bu bölgeye gelmeyi epey zamandan beri istediğim halde nasip olmamıştı. Şam gezisi ve Şanlıurfa dâveti buna vesile oldu. Sebep olanlardan Allah razı olsun. Çok büyük keyif aldım. Çok memnun oldum. Dâvâm, cemaatim, Üstadım ve Risâle-i Nur’la bir defa daha iftihar ettim.

Yeni mekânlar ve hizmetlerde buluşmak dilek ve temennisiyle….

Nejat Eren

www.SaidNursi.de

 

Arjantin Buenos Aires’de Dershane Açıldı

Esselamu Aleykum Verahmetullahi Veberekatuhu

Hamdu senalar olsun ki İstanbul’dan bindiğimiz uçakla 22 saatin akabinde Madrid aktarmalı seyahatimizle nihayet Arjantin bize kucağını açtı.

Hizmet henuz Arjantin’e inmeden başlıyor ve Rabbimiz uçaktakilerle tanışıp anlatmayı nasib ediyor. Bizde elimizdeki Nur destelerini derip derip muhtaçlara veriyoruz.

Biriniz şarkta Türkiye’desiniz, birimiz de garbda Arjantin’deyiz belki, ama Risale-i Nur’un verdiği ders ile feyiz ve Nurla hakikaten beraber oluyormuşuz ki İliklerimize kadar hissediyoruz…

Risale-i Nurların okunduğu yerde Üstadımız; “hazırız” diyor. Sadakte Üstadım, hazırsınız, buradasınız, biliyoruz, aşikar. Evet Üstadım sen demiyor mu idin, “Bu hakikatler tüm dünyada aksi sadasını bulacak” diye Sadakte…

İşte Arjantin’de Dershanen, evet burada da açıldı, hemde tam merkezinde. Buenos Aires‘te Risale-i Nurları buradaki hava zerratı üzerine okuyoruz. Buenos Aires, Arjantin’in başşehri, manası da “Güzel Havalar” demek. Bizi burada karşılayan da, ağırlayan da buranın yerli bir Nur Talebesi bir aile. “Demek burada biz gelmeden evvel de medreseler açılmış, evlerde okunuyor imiş” desek yanlış olmaz

Gördüğümüz o ki bizim buraya gelmemiz, hizmet müşahedelerimizi size aktarmak imiş. Yoksa zaten Nurlar bu vazifenin, yani Üstadımız, bu hizmetin başında sonunda duruyor, durmadan ilerliyor, yani hayatdar. Bizi de bu hizmet meşgalesinde kabul buyururlar ise Meksika’dan Şili’ye kadar 33’lük tesbih taneleri gibi 33 ülke bizleri bekliyor, ihtiyacın şiddetini anlatamam, “ancak gelin ve görün” diyoruz.

“İnsanları şeker gibi” derler ya, aynen öyle, sıcacık insanlar. Sanki diyoruz; Bu hakikatleri bu Hizmetleri Dershaneleri bekliyorlarmış!

Dershanemiz Buenos Aires‘in merkezinde müslümanların yoğun olduğu bir bölgede. Osmanlı zamanında buraya Araplardan çok gelenler olmuş. Türkler de mevcut, ama tamamen buralı gibi olmakla beraber, umumu Müslüman. Bu şehirde 1 milyon müslüman var. 40 milyon nüfuslu bir ülkede 1 milyon müslüman sayısı da küçümsenemez.

Latin Amerika kısmı; tarzı, insanları, yaşayışı, havası bakımından birbirine çok benzediği için Latin Amerika’yı tek ülke, ülkeleri de şehirler olarak kabul edebiliriz ve bu Latin Amerika ülkesi 500 küsür milyon bir nüfusa sahip. Türkiye’den uzak olması hasebi ile bu kadar önemli bir bölgeye teveccüh zayıf kalmış. Malum Dershane tarzı da bu ülkelerden ilk defa Arjantin’de 40 Milyon nüfuslu ülkede, 40 metrelik bir Dershane, yani bir tohum ile başlıyor.

40 sene durmadan hizmet etsek yine yetmez, “Allah ömrümüzü ve şevkimizi artırsın” diyoruz, ve dün tanıştığımız Arap asıllı ve bize camide ;”Eğer anlatacağınız dava Hak ise dört el ile sarılacağım” diyen kardeşimizle görüşmek için yola çıkıyoruz.

Dualarınızı bekler ve Cuma günü ilki gerçekleşecek olan Dersimize de umumunuzu bekleriz.

 

 

Arjantin Nur Talebeleri

 www.NurNet.org

Dubai Risale-i Nur Faaliyetleri

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu,

Aziz Abilerimiz, değerli kardeşlerimiz.

Üstad Bediüzzaman’ın bir asır öncesinde Kur’an-ı Mübin’den ilhamen söylediği sözlerin tahakkukunu hayretle müşahede etmekteyiz:

“Evet, ben kendi hesabıma aldığım dersime binaen, ey İslâm cemaati, müjde veriyorum ki: Şimdiki âlem-i İslâmın saadet-i dünyeviyesi, bâhusus Osmanlıların saadeti ve bilhassa İslâmın terakkisi onların intibahıyla olan Arabın saadetinin fecr-i sadıkının emâreleri inkişafa başlıyor. Ve saadet güneşinin de çıkması yakınlaşmış.”

İnşaallah Arap aleminde hizmetlerin kesretle inkişafının vakti kaza oluyor, Rabbim Nurların önünde hayırlı kapıları sonuna kadar açsın, nurlar en karanlık noktaları da aydınlatsın, bizlere de son nefesimize kadar bu hizmetlerde istihdam olmayı nasib etsin, hizmetten rızkımızı kesmesin.

Birleşik Arap Emirlikleri Ortadoğu’da birçok noktadan merkez haline gelmiş, yerli nüfusu pek fazla olmasa da burasının maddi yönden ve konum itibariyle cazipliği ve ticari hareketliliği ile dünyanın dört bir yanından insanları kendine çeken bir ülke.

Yerli nüfusun yaklaşık beş katı yabancı yaşıyor bu ülkede. Her türlü dilden, dinden ve milletten insanlarla karşılaşmak mümkün burada. Birleşik Arap emirliklerinin maddi yönden cazipliği aynı zamanda eğitim alanında da çok başarılı ilim adamlarını da celbetmiş buraya.

Özellikle Arap aleminden gelen insanlar için burayı  cazip kılan en büyük sebeplerden birisi de fikir ve ifade özgürlüğünün Birleşik Arap Emirlikleri’nde daha rahat yaşanabilmesi.

Bu ülke toplam yedi adet emirliğin birleşiminden oluşuyor. Herbirisi kendi içinde farklı kanunlarla yönetilse de dışişlerinde Abu Dhabi’yi başkent olarak tanımışlar. Bu emirlikler içerisinde de en kozmopolit ve Hizmet için şu an en uygun zemin olan ve fikir özgürlüğü açısından en serbest çehir Dubai Emirliği. Dolayısıyla buraya gelen işçiler vasıtası ile hizmetin Dünya’nın dört bir yanına ulaştırılması gibi bir imkan var elimizde Cenab-i Hak muvaffak ederse.

Dubai’de şu an sabit yaptığımız Derslerin dışında elimizden geldiğince insanlarla tanışıp kendi dillerinde Nur’lardan dağıtarak bu vazifeyi yapmaya çalışıyoruz. Şimdilik sürekli hale getiremedi isek de Filipinli kardeşlerle birkaç haftada bir buluşup bir Ders zemini oluşturmaya çalışıyoruz. Özellikle sıcaklardan dolayı daha az çalışılan yaz mevsiminde katılımın daha da artacağını düşünüyoruz.

Şu an Derslerimizin çoğu burada bulunan Türk abilerimizle oluyor. İş camiasında ve üniversite camiasında değerli abilerimizle değişik emirliklerde Derslerimiz devam ediyor. Bu Derslere Türki cumhuriyetlerden gelen kardeşler ve dilimizi anlamadığı ve dillerini bilmediğimiz yeni tanıştığımız bazi abiler de iştirak ediyorlar. Onlarla elimizden geldiğince çoğunlukla İngilizce veya biliyorlarsa Arapça anlaşmaya çalışıyoruz.

Kendi dillerinde verdigimiz Risalelerden okuduklarını ve istifade ettiklerini söylüyorlar. Dershanemizde böyle bir hizmet zeminine muvafık onlarca dilde Risaleler bulunuyor.

Üniversite camiasında Türk abilerin bulunmadığı üniversitelerin kütüphanelerinde de kitap fuarlarından satın alınmış veya Türkiye’den abiler ziyarete geldiklerinde hediye ettiğimiz Külliyat veya yine büyük eserlerden bir kısmı bulunmakta.

Bu üniversitelerde eserleri okumaya teşvik edecek ve Risale-i Nurlardan akademik araştırmaların daha da artmasına vesile olacak bazı düşüncelerimiz var. İnşaallah dualarınızla muvaffak olursak Arap aleminde en kaliteli üniversitelerin bulunduğu bu ülkeden, akademik camiadan birçok ülkeye bu eserlerin ulaşmasına vesile olması temennisindeyiz.

Kısmet olursa önümüzdeki ay içerisinde yaklaşık yirmi tane üniversite talebesi ile yapılacak Türkiye ziyaretinin, bu kardeşlerimizin Nurlarla daha iyi tanışmasını ve bu sahada güzel meyveler vermesini temenni ediyoruz.

Birleşik Arap emirlikleri aynı zamanda sene içinde 1000’e yakın fuarın düzenlendiği bir ülke. Bu fuarlardan en büyük kitap fuarı olan Sharjah kitap fuarında bu sene stand açtık. Toplamda yaklaşık 50 civarında Risale-i Nur Külliyatı ve bir çok büyük ve küçük eserlerden satıldı ve dağıtıldı.

Yaklaşık 10 gün süren fuar süresince birçok camiadan ve farklı milletlerden insanlarla tanışıldı. Bu seneki tecrübelerimizi de ekleyerek önümüzdeki sene daha kapsamlı ve organize bir katılımla bu fuarın, önümüzdeki seneye kadar açmayı planladığımız “Yeni Müslüman Olanlar Enstitüsü” ile birlikte Birleşik Arap Emirlikleri’nde çok daha güzel hizmetlere vesile olacağını ümid ediyoruz.

Burada birçok dinden insanın bulunması ve özellikle hakikatı arayış içerisinde olan insanların çok olması “Yeni Müslüman Olanlar Enstitüsü” adı altında, Müslüman olmak isteyenlere hizmet veren kurumların açılmasına vesile olmuş.

Birçok emirliğin yönetimi de böyle oluşumlara destek veriyor. Bu şekilde faaliyet gösteren bazı kurumlarla tanıştık ve kısmet olursa bizim de böyle bir kurum açarak Nurlar’ın yayılmasına vesile kılmak gibi bir arzumuz olduğunu söyledik.

Birçoğu “Halisen lillah” (Allah rızası için) hizmet eden bu kurumlar da böyle bir teşebbüsümüz olması halinde yardım edeceklerini söylediler. İnşaallah böyle bir enstitü açmamız halinde Müslüman olmaya gelen insanların zihnindeki suallere Nurlarla zamanın fehmine uygun olarak cevap verip buradan Nurların yayılmasına vesile olması gibi bir niyetimiz var.

Peygamberimizin (a.s.m.) “Bir kimsenin senin ile beraber imana gelmesi, sahralar dolusu kırmızı koyundan daha hayirlidir” mealindeki hadis-i şerifine istinaden Şirket-i Maneviyemizin bu enstitü vesilesi ile çok kazanacağı ümidindeyiz. Bu konuda hususi dualarınıza muntazırız.

Şu anda Dubai, Sharjah ve Abu Dhabi şehirlerinde Derslerimiz mutad olarak devam etmekte. İnşaallah yakında çok güzel hizmetlere muntazırız. Muvaffakiyetimiz ve istihdamımız için müstecab dualarınızı bekliyoruz.

Binler selam Dubai’den,

Birleşik Arap Emirlikleri’nde Hizmette Bulunan Kardeşleriniz.

www.NurNet.org