Etiket arşivi: Hüsnü Bayram

Nurlu Mektub

hüsnü bayram ile ilgili görsel sonucuNurlu Mektub

Hüsnü Bayram Abi ile ilk vicahi görüşmemiz yirmi sene kadar öncesine dayanır. Risale-i Nur’u kendi rengine, kendi boyasına bulandırmadan saf ve duru haliyle adeta bir reşha gibi aksettirişine hayran olmuştum.

Sözü Bediüzzaman Hazretlerinin şahsına getirmiş, onun zühtünü, verasını, takvasını ve nasıl bir ahlak-ı hamideye sahip olduğunu uzun uzun anlatmıştı. Sohbetinin sonu hitamühül miskti.

Şöyle demişti: Üstadımız güzel koku sürmeyi ihmal etmez, sürekli kullanırdı. Fakat bunu da azami ihlas adına yapardı. Yani kendi teninin güzel kokusunu gizlemek için bu kokuları sürerdi.

Evet, sizler de o manevi kokunun ne olduğuna mutlaka aşinasınızdır. Dünyada benzerine rastlamanın mümkün olmadığı o güzel kokuyu, ya bir veli kulu ziyaretinizde, ya bir zikir halkasının nefes kesen rayihasında ya ihlas donanımlı bir Kur’an tilavetinde ya da berzaha göçmüş Allah dostlarının kabirlerinde selam almaya mukabil gelen ve adeta bütün mahiyetinize yayılan güzel kokularda duymuş, hissetmişsinizdir.

Allah’ın sevgili kullarındaki bu hal elbette onların Peygamber izinden gidişlerinin ve Peygamber Efendimizin varisi alimlerden oluşlarının da bir işaretidir. Nitekim Hz. Ayşe validemiz şöyle buyururlar: Allah Resulünün teni ve teri o kadar güzel kokardı ki, o terlediğinde biz hemen onun terini alır ve kokularımıza karıştırır yani tefarik yapardık.

Birkaç hafta önce nasip oldu, Hüsnü Bayram Abiyi ziyaret ettim. Risale-i Nur’u yine aynı saflığında, aynı duruluğunda aksettirdiğini görmek beni sonsuz sürura gark etti. Geçen yıllar, seneler onu asla aşındırmamış sadece hizmet aşkını, hizmet şevkini artırmıştı.   

1950 yılında henüz 15 yaşında çiçeği burnunda bir delikanlı iken tanıdığı, rahle-i tedrisine oturduğu Üstadından o, tam on yıl ilim, irfan ve feyiz massetmiş, ömrü boyunca da sadakat ve vefasından zerrece taviz vermeden Üstadından gördüklerini, onunla yaşadıklarını talipleriyle paylaşmış durmuştur. Sadece aklıyla, kalbiyle, ruhuyla değil adeta bütün mahiyetiyle hizmet-i imaniye ve Kur’aniyeye kilitlenmiş bu mümtaz şahsiyet elan da irşat vazifesini külli ve umumi manada deruhte etmekle meşguldür.

Geçtiğimiz günlerde, Hüsnü Bayram Abi, basına da yansıyan şekliyle bir mektup neşretti. Önümüzdeki yerel seçimlerde niçin Ak Partinin ve Cumhur ittifakının desteklenmesi gerektiğini Risale-i Nur’a dayalı teorik ve Bediüzzaman Hazretlerinin icraatına dayalı pratikleri referans alarak değerlendiren, yorumlayan ve hükme bağlayan bu mektup, selim bir aklın, keskin bir ferasetin ve istikballe musafaha eden bir basiretin şekillenmiş yankısı mahiyetindeydi.

Mektup uzun. Ben, şahsı maneviyi temsilen yazıldığı için herhangi bir mektuptan daha öte mana ifade eden bu nurlu mektubun son bölümünü teberrüken sizlerle paylaşmak niyetindeyim:  

“Üstadımızın 1957 erken seçimlerinde hareket tarzını bizatihi şöyle gördük:

Ehl-i dalaletin komitelerinin bu zamanda Reis-i Cumhurumuz Recep Tayyib Erdoğan aleyhinde ittifak ettikleri gibi, 1957 seçimlerinde de Adnan Menderes’in aleyhinde ittifak etmişlerdi. Vatan, millet ve memleket aleyhinde tehlikeyi gören Üstadımız ile birlikte hayatında ilk defa rey kullanılacağı sandığa gitmiştik.

Aziz Üstadımız sandık başkanına “Bana Demokratların pusulasını ver evladım” dediler. Açıktan Demokrat Parti pusulasına parmak bastılar.

Şimdi de aynı hal daha dehşetli bir surette cereyan ediyor. Sadece dahilde değil hariçten de çok düşmanlar insanları aldatarak aziz vatanımızda istikrarı bozmak ve hükümeti zayıflatmak için her türlü bahaneyi istimal ediyorlar. Aynen öyle de bu seçimler her ne kadar mahalli seçimler olsa da, sonuçları itibariyle bütün memleketi ilgilendiren bir meseledir. Hükümetin meşruiyetine darbe vurmak ve asayişi bozup memlekette anarşi çıkarmak isteyenler, seçimlerde hükümet aleyhine çıkacak bir neticeyi; vatan, millet ve memleket aleyhine Allah muhafaza istimal edebilirler. Buna karşı aynen Üstadımız gibi bizler de vatan, millet ve İslamiyet namına Cumhurbaşkanımızın intihap ettiği adayları destekleyeceğiz.”

Latif ERDOĞAN

Kaynak: YeniAkit 

www.NurNet.Org

Risale-i Nur Talebeleri Bayramlaştı

Hüsnü Bayram ve Mehmet Fırıncı Ağabeyler Kardeşleriyle Bayramlaştı: Hizmet Vakfı’nın Kocamustafapaşa’da bulunan Seyran medresesinde, bayramın birinci günü saat on ’da üstadımızın mutlak vekili ve yaşayan son Nur Talebesi olan Hüsnü Bayram Ağabey’in iştirakiyle bayramlaşma programı yapıldı. Bayramlaşmada önce Hüsnü abi, uhuvvet risalesi ve lahikalardan ders yaptı.

Hüsnü abi tarafından okunan lahikalarda, “Risale-i Nur talebesi olmanın esasları ve dava adamı olmanın ilkelerinden bahsetti. Nur talebesi olarak ihlas ve uhuvvet ve ihlas düsturlarıyla hizmet etmenin ehemmiyeti” vurgulandı. “Nur hizmetinin ancak ve ancak Kur’an nuru olan Risale-i Nur’u tebliğ ve neşretmekle olacağı” hususu üzerinde duruldu. “Hiçbir şeyin İman ve Kur’an hizmetine gölge ve perde olmaması gerektiği” özellikle vurgulandı.

Ders esnasında Mehmet Fırıncı Ağabey salona girdi. Hüsnü Ağabey, Mehmet Fırıncı Ağabey’in derse iştiraki üzerine onu yanındaki koltuğa davet etti. Hüsnü Ağabey, Mehmet Fırıncı Ağabey’e Lem’alar kitabını uzatarak ihlas Risalesinden ders okumasını istedi. Mehmet Fırıncı Ağabey İhlas Risalesinden ders okudu.

Okunan derslerin ardından bayramlaşmaya geçildi. İstanbul’un birçok farklı Nur hizmeti temsilcilerinden çok geniş bir katılım oldu. Hatta Türkiye’nin değişik illerinden bayramlaşmak için gelenlerin olduğu gözlendi. İstanbul’daki bayramlaşma Nur Talebelerinin uhuvvet ve muhabbetini artırdı.

Hizmet vakfındaki bayramlaşma, yapılan bayram tatlısı ikramıyla devam etti. Vakıf gönüllülerinin ilgi alaka ve samimiyeti bütün misafirleri memnun etti. Ayrılırken katılımcılara Risale-i Nur’dan “Tevafukat-ı Kur’aniyeye dair yazılan bazı mektuplar” ayrı basım bir nüsha olarak hediye edildi.

Misafir Nur Talebeleri ayrılırken Envar neşriyat tarafından yayınlanan Risale-i Nur eserlerini ve tevafuklu Kur’an’ı kerimi inceleme fırsatı buldular.

Bayramlaşmaya katılan herkes muhabbet ve samimiyet hisleriyle ayrıldı. İstanbul’daki bayramlaşma ümmet-i Muhammed’in birliğine kuvvet verdi.

Kaynak: NurdanHaber

www.NurNet.Org

Hüsnü Bayram Ağabey Ramazan Lahikası yayınladı

اسْمِهِ  ۞ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ بِعَدَدِ حَاصِلِ

ضَرْبِ عَاشِرَاتِ دَقَائِقِ لَيْلَةِ الْقَدْرِ فِى حُرُوفِ الْقُرْاٰن

Azîz, sıddık kardeşlerim! 

Evvelâ: Bütün ruh u cânımla mübarek Ramazanınızı tebrik ederim. Ve o mübarek şehirde ettiğiniz duaların, Cenâb-ı Hak yanında makbul olmasını Erhamürrâhîmînden niyâz ederim. Sâniyen: Bu seneki Ramazan-ı Şerif hem âlem-i İslâm için, hem Risale-i Nur şâkirdleri için gayet ehemmiyetli, pek çok kıymetlidir. Risale-i Nur şâkirdlerinin iştirâk-i a’mâl-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca, herbirisinin kazandığı miktar, herbir kardeşlerine aynı miktar defter-i a’mâline geçmesi o düsturun ve rahmet-i İlâhiyenin muktezası olmak haysiyetiyle, Risale-i Nur dâiresine sıdk ve ihlâs ile girenlerin kazançları pek azîm ve küllîdir.

Herbiri, binler hisse alır. İnşâallah emval-i dünyeviyenin iştirâki gibi inkısam ve tecezzi etmeden herbirisine, aynı amel defterine geçmesi; bir adamın getirdiği bir lâmba, binler âyinelerin herbirisine aynı lâmba inkısam etmeden girmesi gibidir.

Demek, Risale-i Nur’un sâdık şâkirdlerinden birisi, Leyle-i Kadrin hakikatını ve Ramazanın yüksek mertebesini kazansa, umum hakikî sadık şâkirdler sahip ve hissedar olmak vüs’at-i rahmet-i İlâhiyeden çok kuvvetli ümitvârız. Said Nursi

Aziz, Kahraman Kardeşlerimiz ve hizmet-i İmaniyede Arkadaşlarımız, Aziz Üstadımızın Ramazan-ı Şerifimizi tebrik lahikaları içerisinde bizlerde  o mektupların şümulüne dahil olmayı Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz. Saniyen; Vatan sathında Nurların fevkalade tesirli neşri, ve ta ilk mekteplere kadar girip okunması, masum dillerle ezberlenmesi, ve hem şuhur-u selasenin başından beri okunan dersler, ve hariçte bilhassa Malezya, Arjantin, Kolombiya, Macaristan, Ukrayna gibi merkezlerde iştirak edilen kitap fuarlarında Risale-i Nurlara olan teveccüh ve Tevafuklu Kur’an’a olan fevkalade alaka gibi Nurun muhtelif sahalardaki inkişafatının bayramları değil yalnız nur talebeleri ve müminleri hatta ruhanileri dahi sevindirmektedir.

Biz de ehl-i hizmeti tebrik ediyor, takdir ediyor, ihlaslı hizmetlerinde hayırla muvaffakiyetler diliyoruz. Yine memleketin dört bir tarafında Kur’an’ın lafzının hafızları, manasının muhafızları olan Nur talebesi Hafız kardeşlerimizin çoğalması ve bu sene kesretle mezun olup bir çok şehirde hatim ile teravih kıldıracak olmaları da bir faal-i hayr olarak addediyoruz. İnşaallah okunan ayat-ı Kuraniyeler, ders-i nuriyeler, evrad-ı kudsiyeler hürmetine alem-i islam’a rahmet-i ilahiyeden ferec nasib etmesini yalvarıyoruz.

Salisen; Geçtiğimiz ay içerisinde vatan ve milletimizi ve hatta alem-i islamı yakından alakadar eden bir referandum geçirmiş ve milletimizin ekseriyetinin reyiyle anayasa değişikliği kabul edilmiş böylece ferahlı ve parlak yeni bir devrenin ilk adımları atılmıştr. İnşaallah bu yeni kabul edilen anayasa istikbalde ittihad-ı islamı ve islamiyetin bu vatan ve millet sathında hakimiyetinin habercisi ve müjdecisi olmasını rahmet-i ilahiyeden niyaz ediyor, Reis-i Cumhurumuz Recep Tayyib Erdoğan Beyefendinin şahsında aziz milletimizi tebrik ediyoruz.

Ezcümle: Tekrar mübarek Ramazanınızı ve Leyle-i Kadrinizi ve bayramınızı bütün ruh u canımızla tebrik ve tes’id ediyoruz. Cenâb-ı Erhamürrâhimîn, emsâl-i kesiresiyle sizleri müşerref eylesin, Ve neşr-i envar-ı Kur’aniye’de sizleri ve bizleri ihlas ile istihdam eylesin, Risale-i Nur’un bizlere kazandırdığı çok büyük kar ve kazanç ve pek çok kıymettar neticeye mukabil fiyat olarak bizlerden istediği tam ve halis sadakata ve daimi ve sarsılmaz sebata çalışmaya bizleri muvaffak eylesin, âmin!

ve bu gelecek Leyle-i Kadri hakkınızda ve hakkımızda bin aydan daha hayırlı olmasını ve defter-i a’mâlimize böyle geçmesini Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz ve böylece, bayrama kadar اَللّٰهُمَّ اجْعَلْ لَيْلَةَ قَدْرِنَا فِى هذَا الرَّمَضَانَ خَيْرًا مِنْ اَلْفِ شَهْرٍ لَنَا وَ لِطَلَبَةِ الرَّسَائِلِ النُّورِ الصَّادِقِينَ duasını etmeye niyet ettik.

Hz. Bediüzzaman’ın Hizmetkârı ve talebesi:

Hüsnü Bayramoğlu

Kaynak: Nurdan Haber

www.NurNet.Org

Hüsnü Bayram Ağabey Diyanet ile ilgili açıklama yaptı

Diyanet teşkilatımıza ve Diyanet İşleri Başkanımıza yapılan saldırılara karşı Hüsnü Bayram ağabeyimizden beklenen mesaj Mevcut müsbet hükümete ve kurumlarına yardımcı olmalıyız.

Kâinat azametinde ve ebedler kıymetinde mesail ve davalar içinde esasat-ı imaniyeden olmayan bir takım mesaili münakaşa zamanı değildir. Harici ve dahili bu kadar düşmanın ve ehli dalaletin ve masonların komiteler halinde âlemi islâma saldırdıkları bir hengamede âlemi islâmın diyanet dairesi ve bir cihette meşihat-ı islâmiye gibi belki daha külli vazifesini görmeye namzet Diyanet dairesini elden geldiği kadar muhafaza etmek ve müdafa etmek vazifemiz olduğu halde bazı eşhasın aleyhte ifadelerini üzülerek okuduk, bu gibi kanaatlar, şahsi ve indi ve arızi kanaatlardır.

Ne Risale-i Nur’u ne de Cemaatı nuriyeyi bağlamamaktadır. Bu gibi beyanat Risalei Nur’un meslek ve meşrebine de muvafık bir üslub değildir. Gerek Diyanet camiası ve gerekse Diyanet İşleri Reisimizin aleyhinde sosyal medyada neşredilen yazılar İslâmın nezihane, nazikane ve kavli leyyin olan usullerine ve emr-i ilahiyeye de münafi olmakla beraber sünnet-i seniyyeyi rehber edinen Nurun meslek ve meşrebine de muhaliftir ve Risalei Nur ve Nurun şahsı manevisiyle hiç bir alakası yoktur ve olamaz.

Bu vesile ile kardeşlerimizden ricamız kudsi hizmeti imaniyeye zarar verecek neşriyat ve beyanattan imtina etmeleri, ehli iman ile daima tesanüd ve muhabbet ile ittihadı islâma çalışma gayreti içinde olmalarıdır. Şimdiye kadar Ahmed Hamdi Aksekiler ve Ömer Nasuhi Bilmenler gibi din-i mubin-i İslâm’a ihlasla hizmetlerini müşahade ettiğimiz ve Onların varisi olan şimdiki Diyanet İşleri Başkanımıza ve Diyanet Dairesine dua ediyor ve etmeye devam edeceğimizi de ifade etmek istiyoruz.

Bediüzzaman Said Nursi’nin Talebesi ve Hizmetkârı:

Hüsnü Bayramoğlu

Kaynak: NurdanHaber

www.NurNet.Org

Şoföre Tabi Olmalı Direksiyona Müdahale Etmemeli

Şoföre Tabi Olmalı Direksiyona Müdahale Etmemeli

   Herkesçe malumdur ki her yerde bir nizam ve düzen söz konusudur. Kanunlar koyulur, yasalar düzenlenir sükunet ve asayiş ve sistematiğin düzgün işlemesi için. Buna kimse itiraz etmez. İtiraz edenler ancak apolitik tabir edilen kutsalı olmayan ve çapulcu kimselerdir. Amme hakkı ve hukukullah sayılan kamu hakkını hiçbir Müslüman bozmaz ve buna da yeltenmez. “Hakikî bir Müslüman, samimî bir mü’min hiçbir zaman anarşiye ve bozgunculuğa taraftar olmaz. Dinin şiddetle men ettiği şey, fitne ve anarşidir. Çünki anarşi hiçbir hak tanımaz. İnsanlık seciyelerini ve medeniyet eserlerini canavar hayvanlar seciyesine çevirir ki, bunun âhirzamanda “Ye’cüc ve Me’cüc” komitesi olduğuna Kur’an-ı Hakîm işaret buyurmaktadır.”[1] Anarşi hiçbir hak tanımaz. Kavi olan zayıf olanı ezer, yer, sömürür gibi bir mantaliteye sahiptir. Bu sebeple anarşiye taraftar olmak akıllı adamın işi değildir.

Yecüc ve Mecüc ise birer alemdir. Yani bır sıfat ve vasıftır. O sıfata ve vasfa kim dahil olursa o da ona hizmet eder demektir.

“Cenab-ı Hak insanı bütün esmasına câmi’ bir âyine ve bütün rahmetinin hazinelerinin müddeharatını tartacak, tanıyacak cihazata mâlik bir mu’cize-i kudret ve bütün esmasının cilvelerinin ve san’atlarının inceliklerini mizana çekecek âletleri hâvi bir halife-i Arz suretinde halk etmiştir.”[2] Elbette ki beşeriyeti de nebisiz bırakmamış ve bir müdebbir sıfatında nebiler, rasuller, velayet sahibi olan kimseler intihab ederek beşeriyeti başıboş bırakmamıştır.

Başıboşluk beşerin eserlerinde bile yoktur. Küçük bir şey yapınca hemen onun sistemini yapısını korumaya çalışır. Patentini alır eğer bir şey icad etmişse. Birisi bu patentli ürünü taklit ederse hukuki yollara müracaat eder. Bunlar herkesin malumu.

Şimdi sadede dönelim. Risale-i Nur Hizmeti de Ehl-i Sünnet ve-l Cemaat içerisinde en aklî bir metodla hizmet eden ve akıl kalb bütünlüğü içeren bir hizmet metodudur.

Böyle bir hizmet de elbette müdebbirsiz kalmaz. O sebepledir ki üstadımız hayatta iken bir müdebbir heyeti bırakmış varis olarak vasiyetlerinde. (*)  Kendisine nur talebesi ismini veren herkes ve Bediüzzaman Said Nursi’yi üstad olarak kabul edenler için bu vasiyetler kaziye-yi muhkeme hükmündedir.

Bediüzzaman hazretleri de hizmette bu müdebbirler heyetini bırakmış ve Manevi evladım, kardeşlerim gibi vasıflarla tavsif etmiştir. Mesela “fedakâr hizmetimde bulunan manevî evlâdlarımla bir seyahat ettiğim zaman..”[3]

  • “talebelerim ve manevî evlâdlarım ve kardeşlerim..”[4]
  • “manevî evlâdlarım, fedakâr hizmetkârlarım olan Zübeyr, Ceylan, Sungur, Bayram, Hüsnü, Abdullah, Mustafa gibi ve has ve hâlis Nur’un kahramanları olan Hüsrev ve Nazif, Tahirî, Mustafa Gül gibi zâtların nezaretinde o düsturumun muhafaza edilmesini vasiyet ediyorum.”[5]

Yaratılmış olan aklımıza ne geliyorsa bunlar içinde en kıymetli en şuurlu olanı kesinlikle insandır. İnsanda bir Sarraf gibi her şeyin kıymetini bilebilecek bir istidadı vardır. Buna da şuur ve hikmet denilir. İşte böyle bir insan ve talebe potansiyeli olan Risale-i Nur Hizmeti de bu kahraman müdebbirlerin nezaretinde icra ve ifa ediliyor. Nitekim diyanet işlerinin Risale tab’ı meselesinde bile üstadımız has kardeşlerimden birisi başında olmak şartıyla bir ibare kullanıyor üstadımız.

Üstadımızın bu varisleri vekilleri hayatta iken meşveret sistemiyle her bir meşreb hizmet etti ve etmekte de. Şimdi o müdebbirler heyetinden üstadımız tarafından intihab edilen Son Müdebbir Hüsnü BAYRAMOĞLU ağabeydir.

Üstadımızın hizmetine 8 yaşında girmiş ve son demlerine dek beraberinde kalmış.

Hüsnü ağabey çevresinde müstakim meşveret sistemleri ve hizmetleri birleşip kollektif hareket denilen ortak ve düzenli bir hizmet birliği icra edilmelidir.

Hüsnü abi’den evvel neden bu meseleler gündeme gelmedi? Abiden sonra ne olacak? gibisinden bazı sualler sorulmaktadır. Şayet bu tavsiye ve temenni ettiğimiz ortak hizmet birliği tahakkuk eder ve ortak meşveret sistemi tahakkuk eder ve içine çomak sokmak isteyenlere rağmen devam ettirilirse bu komisyon bir üst komisyon vazifesini icra eder ve hizmette olabilecek savrulmaların önünü almak için bir yöntem olabilir. Hüsnü abimizden sonra da devam eder. (Allah sıhhat ve afiyetle hayırlı uzun ömür ihsan etsin ağabeyimize. ) şimdi Hüsnü ağabeyi nazara vermemiz onun şahsı itibariyle değil üstadımız tarafından intihap edilmesi sebebiyledir. Üstadımızla görüşmüş bazı abiler var halen hayatta onlarda. Ama üstadımız o isimleri intihap etmediği için bu teklifi o abilerimiz için söylemiyorum dikkat edilirse.

Merhum Sungur ağabeyimiz, Ahmet ağabeyimiz, Said ağabeyimizden sonra neşriyatlarımız istişare heyeti tahakkuk ettirerek neşriyat hizmetlerine devam ettiler. Tıpkı bunun gibi Nur Talebelerinin ortak aklı mesabesinde olacak bu komisyonu istemek taleb etmek dua etmek hakkımızdır.

Bazıları bizler meşveretle hareket ediyoruz deselerde şunu bilmek lazım. Her meşveret meşveret mi? Yani aynı üç beş kafadar bir araya gelip lokal toplantı yapsalar zaten farklı bir ses olmadığı için bu kafadarlar içerisinde bunu meşveret kararı diye sunsalar buna kargalar bile güler.

Kafadarların lokal toplantısı meşveret kararı niteliği taşımaz. Nitekim meşveret etmek sünnettir. Ama o neticede çıkan karar sarih hükümlerle çelişmemeli ve muhalif sesleri susturmak için bir silah olarak kullanılmamalı bu meşveret mefhumu.

Yazının başlığına dönecek olursak. Üstadımızın son yolculuğunda hizmetinde bulunmuş, şoförlüğünü yapmış gibi kelimeleri bazıları alenen sarfediyor Hüsnü ağabey için. Bu söz hakikattir. Ama altında zımni adavet ve haset söz konusudur. Neden o yaptı da ben yapmadım manasını ihtiva ediyor. Bir zamanlar Gülen de benzer şeyler söylüyordu. Yanında kaldılar da ne oldu yemek yapıp, çamaşırını yıkadılar gibi..

Madem şoförü olmuş direksiyonu tutmuş. O halde bizler de şimdi üstadımızın son şoförünün himayesinde olan hizmetimize devam etmeli ve direksiyona müdahale etmemeliyiz, hele hele asla şoförlüğe soyunmamalız. Cerbezeyle hakikatin rengini değiştirmeye kalmayalım. “Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur. Hakikatı tanımayan hayalâta sapar. Sırat-ı müstakimi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Müvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır.” [6]

Risale-i Nur’un lahikalarının hassaten Emirdağ Lahikası 2’nin mektupların ekserisinin üstad tarafından gönderilenlerin katibinin son şoförü olan Hüsnü Bayramoğlu ağabey olduğu unutulmamalıdır.

Bizler de bu minvalde Elimizde Risale-i nur ve içtimai reçeteleri olan lahikalar ve 1. Said dönemi eserleriyle lübbü bulup kışırlar uğraşıp insanları dinsizin donsuzun saflarına çekmeye çalışmamalı, hayalat üzerine bir şeyler bina etmemeli, sırat-ı müstakim üzere hem kendimizi hem de toplumu kaim etmenin yolunu aramalıyız. Unutulmamalıdır ki elimizde mizan ve muvazenenin ölçüleri olan Risale-i Nur Külliyatı ve onun eczaları var.

Bizler de bu hizmette son şoförün şoförlüğüne kanaat ederek direksiyonu ona bırakalım ve müdahale etmeyelim.

Selam  ve Duayla

Muhammed Numan ÖZEL

[1] Tarihçe-i Hayat ( 653 )

[2] Mektubat ( 367 )

(*) Bu Vasiyetler için Bkz. Emirdağ L.1 136, Emirdağ. L.2 200, 216, 217, 233, 234

[3] Emirdağ Lahikası-2 ( 212 )

[4] Emirdağ Lahikası-2 ( 214 )

[5] Emirdağ Lahikası-2 ( 217 )

[6] Muhakemat ( 49 )

 

 

www.NurNet.Org