Etiket: "iftira"

Gıybetten önce suizan vardır…

Tecessüs, mü’min kardeşlerimiz hakkında gıybeti yapılacak malzeme sağlar bize. Öyle ki, başrolde suizannın olduğu bir kusur ve ayıp araştırmasından sonra, menüsü ‘ölü kardeş eti’nden ibaret gıybet sofrası dolup da taşmaktadır. Hülâsa, gıybet, diğer iki noktası suizan ve tecessüs olan S-T-G şeytan üçgeninin üçüncü ve son noktasıdır. Gönderdiği âyetler ile bizi temizlemek ve tertemiz kılmak isteyen Rabbimiz, mü’min kardeşini manen öldürüp etini yeme hükmündeki gıybeti haram kılan âyetinde, üçgenin bu iki noktasına bunun için değinmektedir. (Metin Karabaşoğlu’nun yazısı..)

Devamını oku ›

İftira, Gıybet ve Dedikodunun Kaynağı “Su-i Zan”

Oysa Kur’an’da, “Müminler ancak kardeştirler” hükmünü barındıran ve belki de bunu vurgulamak için “Ey iman edenler!” hitabının oransal olarak en çok geçtiği Hucurat Suresi’nde, “suizan, kusur araştırma ve gıybeti” yasaklayan Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı?.. (Cemil Tokpınar’ın yazısı..)

Devamını oku ›

Bediüzzaman’ın Muhaliflerine (Şiir)

Ey Üstad’a dil uzatan iftiracı bedbahtlar, Ahlak ve edep timsali bu Zat’a karışanlar,
O’na verdiğiniz zehir hiçbir para etmedi, Hapishane ve zindanlar O’nu etkilemedi (Ahmet TANYERİ)

Devamını oku ›

“Zan” veya “Önyargı” Nasıl Olmalı? Nelere Dikkat Etmelidir?

.. “Ey müminler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bazısı günahtır.” (Hucûrât, 49/12) âyeti bunun delilidir. Bu anlamda zan, iyice bilmeden tahmine göre konuşmak, fikir yürütmek ve bilgi vermektir ki tahlil ettiğimiz âyet, bu tür zandan müminleri men etmektedir. Çünkü bu tür zanda yalan ve iftira vardır.

Devamını oku ›
Fatih Sultan Mehmet’e Atılan İftiraya Cevap!

Fatih Sultan Mehmet’e Atılan İftiraya Cevap!

Ecdat tartışması aldı başını gidiyor. Ne çok tarihçimiz ve ne çok tarih filozofumuz varmış meğer. Hayret. Her şey bu yalnızca köşelerinden kükreyebilen aslanlarımızın buyurduğu keskinlikte halledilebilmiş olsaydı tarih diye bir disipline de ihtiyaç kalmazdı.

Devamını oku ›