Etiket arşivi: imam

Cami İmam-Hatibinden Örnek Faaliyet

Çocuklar ve gençleri namaza alıştırmak için yaptığı faaliyetler ile örnek teşkil eden Göçbeyli Camii İmamı İbrahim Aslan ile sohbet roportajımız.

Hocam kendinizi tanıtırmısınız?
– İsmim İbrahim Aslan memleketim Hatay yayladağı. İlk görev yerim olan İstanbul Pendik ilçesi Göçbeyli Köyyeri Camiinde dört senedir vazife yapmaktayım. Bulunduğum köy güzel ve insanları mütedeyyin.

Çocukları namaza alıştırmada nasıl bir yol takip ediyorsunuz?

– Görev yerime geldiğimde  cemaatimiz yaşlı insanlardan ibaretti. Orta ve genç yaştaki insanları davet etmeye çalıştık fakat bunun uzun vadede gerçekleşeceğini anladık. Çocuklara haydi çocuklar namaza isimli bir yarışma başlattık ve mahallemizdeki otuzdokuz çocuğun otuzu iştirak etti. Namazları puanlandırdık. Akşam 2 puan, sabah 5 puan gibi. Dereceye girenlere tablet,  fotoğraf makinası, mp4, mp3, gibi çeşitli hediyeler dağıttık.
Bunun yanında hafta içi kurs düzenledik elif-ba, namaz sureleri ezberi, Risale-Nurdan vecize ezberi, tesbihat, aşirler vs. Puanlamaya bunları da dahil ettik. Babasını akrabasını arkadaşını camiye getirenlere de puan verdik. Kısacası çocukların yaptığı hayırlı ne varsa puana dahil ettik. Ve yüzde doksan verimli oldu elhamdulillah.

Hediyeleri nasıl temin ediyorsunuz?
– İşadamlarından, cuma cemaatinden, öğrenci velilerinden bazan da köy kahvesinden topladık.

Hediye olmadığı zamanlar gelen oluyor mu?
– Maalesef. Biz de her zaman hediye alamadık ve şu çözümü bulduk; kaliteli bir oyun konsolu aldık ve projeksiyon ile perdeye yansıttık, dev ekranda çocuklara oyun oynattık. Bahsettiğim puanlama sistemini, ‘her artı bir oyun’ şeklinde düzenledik aynı şakilde verim aldık. Böylelikle kesintisiz cami çocuk bağını kurduk.

Şu an vereceğiniz hediye faaliyeti var mı?
– Kış sezonunun ve yaz tatili sonunda birinci olana bisiklet hediye edeceğiz. Bunlara ilaveten yaz Kuran kursunda çocukları havuza götürüyoruz.

Çocukların aileleri nasıl bakıyor bu faaliyetinize?
– Çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Memnuniyetlerini her fırsatta dile getiriyorlar dua ediyorlar. Bazan da çocuklarıyla birlikte camiye geliyorlar.

Biraz da gençlere yönelik faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
– Gençlerle de diyaloğumuz çok iyi. Zaman zaman halısaha maçlarına gidiyoruz. Ayda bir camimizin dershanesinde çiğköfte ikramlı sohbetimiz oluyor. Her hafta bir gencimizin evine misafir oluyoruz tabi diğer gençler de iştirak ediyor. Yasin okuyup dua ettikten sonra dersimizi okuyoruz. Bu programı ev ziyaretlerinde de uyguluyoruz.

Efendim bu meyanda sosyal medyayı kullanıyor musunuz?
-Tabiiki. Facebook’ta camimizin sayfası var faaliyetlerimizi ve duyurularımızı ordan paylaşıyoruz. Ayrıca whatsapta grubumuz var oradan da haberleşiyoruz.

Hocam son olarak meslektaşlarınıza tavsiyeniz var mı?
– Meslektaşlarıma acizane tavsiyem; mesuliyetimiz çok ağır. Ezanın duyulduğu her evden mesuluz. Görev mahallimizde girip çıkmadığımız ev ve işyeri kalmamalı.
Önce kendi imanımızı güçlendirmeli sonra da cemaatin imanını nasıl artırmaya yardımcı olurum diye düşünmeli, dert edinmeli.
Çocuklara ve gençlere önem vermeli bunun yanında diğer insanları da unutmamalı onları da camiye davetin yollarını aramalı vesselam.

Kıymetli vaktinizi ayırdınız Allah razı olsun. Allah hizmetinizi daim etsin.
-Amin. Sizden de Allah razı olsun. Rabbim bizleri dünyada ve ahirette muvaffak eylesin. İhlaslı kullarının zümresine dahil etsin. Amin.
Furkan Fudayl

Toplanamayanlar hep dağılıyor…

cami minaresiYıllar önceydi… Bir camide ikindi namazını kıldık. İmam efendi, “Muhterem cemaat, her gün her zaman Allah’a yalvarıyoruz; “Ya Rabb! Bizleri düşmandan, kıtlıktan, felaketlerden koru!” diye… Fakat dualarımız kabul olmuyor. Neden Türkiye’de anarşi var? Neden içten ve dıştan pek çok düşman ve dert bize musallat oluyor? Neden dualarımız bu felaketleri önlemiyor?

Biraz nefes aldı. Kederli olduğu her halinden belliydi… Devam etti:

Muhterem cemaat; dualarımızın kabul olması için bir şeyler yapmalıyız. Mesela sabah namazına gelirken ağlamalıyız! Ağlayarak dua etmeliyiz ki, dualarımız kabul olsun; Müslüman ülkelere güneş doğsun. Türkiye anarşiden kurtulsun…

Sonra dua etti, cemaat amin, dedi. Fatiha okuyup dağıldık…

Camiden çıkınca cemaatten biri diğerine anlatıyordu: “İmam efendi, ağlayın diyor… Müslümanların derdine ağlamak lazım. Amma hepimiz oturup ağlasak, dertlerimize deva bulmuş olur muyuz?” Oturup düşünmeliyiz, İslamiyet’in hangi kısmını yaşamıyoruz ki, bu dertler başımızdan eksik olmuyor? Ey cemaat, şimdiye kadar dilimizle dua ettik. Bunun yanına fiilî duayı da koyalım. Alimler, dua, hem dil ile hem hal ile yapılır derler. Bizler, dil ile yapılan duayı epeyce beceriyoruz. Şimdi hal ile yapılan duaya biraz hız verelim. Oturalım, konuşalım. Acaba Allah’ın emredip de bizim yapamadığımız nedir? Acaba Asr-ı Saadet’in hangi kısımlarını taklit edebiliyoruz, hangi kısımlarını taklit edemiyoruz, yani yaşayamıyoruz? İşte bu hususları araştırıp noksanlarımızı tamamlayalım. Asırlarca Müslümanlara hayat dini olan İslamiyet, bizi de kurtaracaktır. Yeter ki bu dini yaşamasını bilelim.

Tek bir misal verelim…

Neden Müslümanlar birbirine itimat etmiyor? Bu derdin dermanını birer eczane olan Kur’an’da hadislerde arayalım, bulalım. Çalışmalarımızı İslam’a uydurup, hareketlerimizi ibadete tahvil edelim. Bir yanda da parayı esir alıp İslam’ın emrine sokalım. Parçalanmış motor parçaları gibi, hurda şeklinde durmayalım.” İmam efendi bunları demeliydi. Diyemedi. Belki meseleleri gereği gibi anlayamamış. Biz de imamlık yapamıyoruz. İşte bu “yarımlıklar” bizi perişan ediyor.

Yine dağıldık…

Kimisi işine, kimisi evine…

Hekimoğlu İsmail / Zaman

İslam şemsiyesi, Nurların sadeleştirilmesi ve İmamlarımız

Üç önemli mesele: İslam şemsiyesi, Nurların sadeleştirilmesi ve imamlarımız

1-İslam’ın en üst şemsiye olması

İslam, en üst şemsiyedir. İslam, bütün Müslüman milletlerin ortak, mukaddes değeridir. Milletleri ve milliyetleri bir ırkta toplamak mümkün değildir. Gerek de yoktur. Ama hepsini İslam’da, İslam şemsiyesi altında toplamak mümkündür. Bu ise gereklidir ve farzdır. Çünkü o, bütün milletlerin Rabbi olan Allah’ın nizamıdır. Bütün milletlerin onda toplanması, onu anlaması, yaşaması, anlatması ve yayması da Allah’ın emri, rızası ve arzusudur. Hatta ve hatta Allah’ın kulun üzerindeki en büyük hakkıdır. Hiçbir ırkın, hiçbir ırka üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak iman ve takva iledir.

2-Nurların sadeleştirilmesi

Bediüzzaman, sadece dinimizi değil, aynı zamanda dilimizi de ihya etmektedir. Kimse onun dilini kendine uydurmaya kalkmasın, kendini ve dilini ona uydurmaya kalksın. Onu kendi seviyemize indirmemiz zillet, bizim ona tırmanmamız ve yükselmemiz izzettir. Bediüzzaman’ın Nur Risaleleri şerh ve tanzime tabi tutulabilir. Ama asla onun orijinal kelimeleriyle oynanmamalıdır. Çünkü Risale-i Nur’da öyle bir zenginlik vardır ki bir kelimesinden bile bazen bir makale ve bir kitap çıkabilir. Konuşmalarınızda ve yazdığınız eserlerinizde Risale-i Nurdan aldığınız metinleri ruhuna uygun bir şekilde tercüme edebilir ve izah edebilirsiniz. Çünkü herkesin Risale-i Nurdan istifade etme hakkı vardır. Bu hakka engel olmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur. Zaten bu icraata da kimsenin karşı çıkacağını sanmıyorum. Çünkü yaptığınız izah ve ortaya koyduğunuz eser sonuçta sizindir. Bu icraatınızla siz sadece istifade ve istifazenizi yansıtmış olmaktasınız.

Ama siz kalkar da Bediüzzaman’nın diyelim Sözler kitabının orijinalinin yerine sadeleştirilmişini koyar ve kitabın üstüne de Bediüzzaman’ın ismini koyarsanız bu apaçık bir tahrif olur. Risale-i Nur denizinden kovanızı doldurabilirsiniz, oradan aldığınız suda her türlü tasarrufta bulunabilirsiniz, ama denizin kimyasını bozmaya kalkmamalısınız.

Risale-i Nur’un orijinalini koruyarak anlaşılması için yapılan her hizmet güzeldir, tebrike ve takdire layıktır.

Kur’an’ın orijinali korunarak nasıl herkes onu anlamaya ve anlatmaya çalışıyorsa, Kur’an’ın bir çeşit tefsiri olan Risale-i Nur’un da orijinali korunarak herkes onu anlamaya ve anlatmaya çalışmalıdır.

3-İmamlarımızın Kur’an’ı doğru okuması

İnsanın namaz kılması ve namazı doğru kılması nasıl farzsa, imamların da Kur’an’ı doğru okumaları farzdır.

Kur’an’ı doğru okuma, Allah’ın kudsî arzusu, Peygamberimizin de en önemli sünnetlerinden biridir.

Kur’an’ı doğru okumanın ölçüsü nedir?

Yüce Allah, “Kur’ân’ı tertil ile yani açık açık, tane tane oku“. (1) buyurmuştur. Bu emir, mutlaka uyulması gereken vücup ifade eden bir emirdir. Ayette geçen “tertîl” ise: Kelimelerin, açık, anlaşılır ve acele edilmeden söylenmesi, harflerin özellikleriyle belirlenerek, harekelere hakkının verilip rahat ve sakin okunması demektir.

Peygamberimiz’e Kur’ân’ı böyle okuması emredilmiştir. Bu emir elbette onun şahsında bütün müminleredir ve O, bu emri yerine getirmiştir. Aişe validemize onun nasıl Kur’ân okuduğu sorulmuş o da: “Eğer dinleyen saymak istese bütün harflerini sayardı” diye tarif etmiştir. Demek ki, Rasulullah efendimiz bu emri bu şekilde uygulamışlardır.

Kur’an’ı yanlış okuma manayı bozar, mananın bozulması da namazı bozar. Fıkıh ve ilmihal kitaplarımızda zelletülkari meselesi önemli bir yer tutar. Merak edenlerin oraya bakmaları tavsiye olunur.

Avamın yanlış okuması, belki mazeret sayılabilir; ama havassın yani bu işi meslek edinmiş kimselerin, yani imamların Kur’an’ı yanlış okumaları mazeret sayılamaz. Bu kimselerin Kur’an’ı yanlış okumaları kıraat imamlarının ittifakıyla haram, doğru okumaları da farz-ı ayndır. (2)

Soruyorum: Siz bir makale veya şiir yazsanız, bu makale veya şiirinizi en iyi okuyana mı verirsiniz, yoksa, okuyuşuyla şiirinizi veya makalenizi anlaşılmaz hale getirene mi?

Sorunun cevabı gayet açıktır.

Öyleyse mihraplar, ya Allah’ın kelamı olan Kur’an’ı en iyi bilen ve en iyi okuyanlara tahsis edilmeli, ya da bu keyfiyetten yoksun imamlarımız en kısa zamanda kurslara tabi tutularak Kur’an’a layık bir bilgi ve okuma tarzıyla mihrablara geçirilmelidirler.

Her berrin ve facirin yani her ahlakı iyi ve kötünün arkasında namaz kılmak caizdir, denilmiş, ama mihraba uygun olmayanların arkasında namaz kılmak mekruh görülmüştür. Mihrabdaki imam kardeşlerimiz, Hz. Peygamber’in (s.a.v) temsilcileridirler. Bu kerahetten kurtulmaları ve halkı kurtarabilmeleri için Kur’an okumalarını Hz. Peygamber’in okuyuşuna, ahlaklarını da Onun ahlakına benzetmeye kendilerini zorlamalıdırlar.

Bu işin vebali vardır, manevi sorumluluğu çok ağırdır. Doğru okuyan, ta’dil-i erkân ve huşu ile namaz kıldıran, takvası ve güzel okuyuşuyla mihraba layık imamlarımızın, bütün cemaatin sevabı kadar bir sevap almaları mümkün olduğu gibi; yanlış okuyan, tadil-i erkânsız ve huşusuz namaz kıldıran imamlarımızın da bütün cemaatin vebalini omuzlamak gibi ağır bir yükün altında oldukları da bilinmelidir.

Bu vebal ve günahın sahibi sadece bu özellikteki imamlarımız değildir. Kur’an’ı doğru-dürüst öğreten mekanizmaları kurma yetkisi olup ta kurmayanlar, Kur’an’ın doğru okunması ve doğru anlaşılması için bu mekanizmaları harekete geçirmeyenlerin de bu vebalde payları vardır.

Vehbi Karakaş / Risale Haber

Dipnotlar:

1-Müzzemmil, 73 / 4

2-Bkz. Dağdeviren, Alican, Kur’an Okuma Sanatı Tecvid, s. 183, İst. 2009

Belçika kendi imam-hatiplerini yetiştirecek

Belçika’da bir süredir gündemde olan din görevlilerin yurtdışından getirilmesi yerine burada yetiştirilmesi konusunda ilk somut karar alındı.

Belçika’da bir süredir gündemde olan din görevlilerin yurtdışından getirilmesi yerine burada yetiştirilmesi konusunda ilk somut karar alındı. 2014 eğitim yılında verilmeye başlanacak olan dört yıllık imam-hatip eğitimi için iki üniversite kapılarını açacak.

Flaman Eğitim Bakanı Pascal Smet, Belçika Müslüman Temsil Kurumu yetkilileri ve çeşitli eğitim kurumlarıyla bir araya gelmesinin ardından imam eğitiminin 2014 yılında başlayabilmesi için hazırlıkların başlatıldığını söyledi.

Konuyu değerlendiren Flaman Bölge Milletvekili Veli Yüksel “Bizim edindiğimiz bilgiye göre bu imam eğitimi için 100 bin Euro gibi bir bütçe ayrıldı. İki yüksek eğitim kurumu Katolik Leuven Üniversitesi ve Anvers Üniversitesi, akademik bir imam bölümü başlatmak için kolları sıvadı. Bu tabii ki çok önemli bir gelişmedir. 2003’te Flaman Parlamentosu kendi imamlarını yetiştirmek için bir önerge kabul etmişti. Bu hükümet kurulduğunda (Temmuz 2009) Flaman eğitim sistemi bünyesinde imamlar ve din dersi öğretmenleri için eğitimin mümkün kılınması hükümet programına alınmıştır. Sekiz yıl sonra ilk somut adımların atılması memnuniyet vericidir.” şeklinde konuştu.

Belçika Flaman Bölgesi İçişleri ve Uyum Bakanı Geert Bourgeois’nın yaptırdığı bir araştırmaya göre Flaman bölgesindeki imamların yeterli düzeyde Flamanca konuşmuyor ve yerel idare ile bağları bulunmuyor. Araştırma ile birlikte ‘imamlar’ konusu bir kez daha siyasi gündeme oturmuş oldu.

Belçika’da 300’den fazla camide görev yapan din adamının büyük çoğunluğu gurbetçilerle birlikte yurtdışından geldi. Bunların maaşları Fas, Türkiye ve Suudi Arabistan gibi ülkelerden karşılanıyor. Bu imamlar dört veya beş yıllık görev süreleri dolduğunda tekrar ülkelerine dönüyor. Milletvekili Veli Yüksel, bunun ne yurt dışından gelen imamlar ne de Müslüman toplumu için sağlıklı olduğunun altını çizerek “Bu imamlarımız önce kendileri uyum sağlamada ve yerel dili öğrenmede zorluklarla karşılaşıyorlar. Belçika’da yaşayan ikinci ve üçüncü kuşak gençlerimizle diyalog kuramıyorlar. Tam uyum sağlamaya başlarken de memleketlerine geri dönüyorlar. Bu şekilde yapılan bütün yatırımlar boşa çıkıyor, bunun önlenmesi gerekiyor. Diğer bir nokta da imamlarımızın Belçika’daki kültürel, sosyal ve siyasi gerçeklere vakıf olmaları onların görevlerini daha iyi yapmalarını sağlayacaktır. Din görevlisinin cami dışındaki Müslümanlar ve diğer Belçikalılarla iletişim içerisinde olması gerekmektedir.” dedi.

CİHAN

Thierry Henry imamlık yapıyor

Dünyaca ünlü müslüman futbolcu Thierry Henry, Fransa’daki bir futbol okulunda eğitim alan çocuklara namaz kıldırırken görüntülendi.

Dünya futbol tarihinin en büyük yıldızlarından ve yeniden 2 aylığına İngiliz devi Arsenal’e geri dönen Thierry Henry’nin olduğu iddia edilen imamlık yaptığı fotoğrafı, tüm dünyada sosyal paylaşım ve forum sitelerinde izlenme rekoru kırıyor.

Fransız yıldız Henry’nin yoksul ailelere ve çocuklara yardım yaptığı biliniyor.