Etiket arşivi: İslamda Aile

Teşhisler Teşhisler Teşhisler…

Mideniz ağrıyor, doktora gidiyorsunuz. Derdinizi anlatıyorsunuz. Doktor başlıyor saymaya: “Mideniz şöyle rahatsız oluyordur böyle yanıyordur, bir de sinirlenince daha çok ağrıyordur…”

Seviniyorsunuz, doktor derdimi anladı, benden iyi anlattı diye. İyileşme ümidi ile vereceği ilacı bekliyorsunuz.

Doktor geldiğiniz için teşekkür edip, size bir ilaç vermeden gönderiyor sizi. Ya da zaten kullanıp faydasını görmediğiniz ilacı veriyor. Ne hissedersiniz?

Maneviyat Psikolojisi Sempozyumu”nun bu yılkı konusunun “Aile” olduğunu duyunca sevindim.

Hele internetten canlı olarak yayınlanacağı ilan edilince daha da mutlu oldum. Evden takip etme niyeti ile cumartesi sabah gitmedim fakat canlı yayın olmadı. Kalemimi ve not defterimi alıp öğleden sonraki oturuma gittim. Ve ertesi gün de bütün gün takip ettim. Katılımcı hocalar güzel tespitlerde bulundular fakat hep tespit hep tespit hep tespit…

Hatta hocalardan biri “Yine bolca tespitte bulunduk” dedi sonra da “Tespit olmayınca da tedavi olmuyor” dedi. İyi de hasta ölüp gidiyor hocam tedavi ne zaman olacak? Bu tespitler zaten biliniyor.

Hakkları yenmiş olmasın bazı hocalar tedaviye yaklaştılar, ilacın baş harfini söyleyecek gibi oldular fakat söylemediler.

En çok çözüm önerisi sunan kişi Mustafa Atak hoca oldu. Onun önerileri de devletin yapması gerekenler üzerineydi. Devlete sunacakları projeleri anlattı. Mustafa hoca “Aile Bakanlığ’ının aile konusuna spesifik yaklaştığını ve yetersiz kaldığını” söyledi.

Ve aile konusu ile ilgilenmek üzere Cumhurbaşkanlığına bağlı “Aile Koruma Başkanlığı” kurulmasını proje olarak hazırladıkların söyledi.

Durumdan anlaşıldığına göre erkekler Aile Bakanlığı’nda ümitlerini kesmişler, ayrı bir kuruluş istiyorlar. Ben de bu fikre katılıyorum. Aile Bakanlığı’nın adı “Kadın Bakanlığı” olarak değiştirilsin zaten öyle çalışıyorlar, aile için de ayrı bir kurum açılsın.

Aile Bakanlığı’ndan gelen dinleyicilerin içinde bulunan yetkili hanım, Mustafa Atak hocaya itiraz etti ve Aile Bakanlığının aile için de çalışmalar yaptığını anlattı. Tabii yapılanlar yetersiz şeyler.

Maneviyat Psikolojisi Sempozyumunda “aile” konusu işlenirken “din” neredeyse yok diyecek kadar az konu oldu. Hocalar bol bol yabancı yazarlardan düşünürlerden örnek verdiler.

Tabii onlardan da örnek versinler de insan aile üzerine âyet-i kerîmeler ve Allah Rasulünün hikmetli sözlerini bekliyor. Birkaç hoca üzerinde pek durmadan aile konusu dışında âyetler söylediler o kadar.

Aile ile ilgili tek ayeti söyleyen bir akademisyen de tuhaf şeyler söyledi onu daha sonra yazacağım inşallah.

Burhanettin Can hocanın sunumu iyiydi. “Fıtrat Ekseninde Ailenin İnşaası” Güzel tespitlerde bulundu çözüm önerilerine de giriş yaptı. Fıtrata dönmemiz gerektiğini, kadın-erkek farklılıklarına unutmamamız gerektiğini, kendi teorilerimizi inşa etmemiz gerektiğini, Yaratıcının bize çözümler sunduğunu söyledi fakat daha fazla açılım yapmadı.

Sempozyum sonunda söz alıp birkaç cümle de ben söyledim.
Bu yıl aile konusunda katıldığım üçüncü sempozyumdu. Diğerleri ile ilgili notlarım duruyor yazma fırsatım olmadı. Onlarla ilgili de daha sonda yazacağım inşallah.

Özetle: Sempozyum güzeldi, bol bol not aldım yine olsa yine giderim fakat çözümler yok denecek kadar azdı.

Teşhis net: “Aile kurumu can çekişiyor, acilen tedaviye geçilmeli.”

Tedavide ilk adım hastalığa sebep olan ve hastanın dikkat etmesi gereken şeyleri söylemektir. Önce hastalığa sebep olan kötü besinlerden sakınılmalı. “Feminizm, batı kanunları, medya, 6284 sayılı kanun, haksızlık, adaletsizlik..” Bunların zararlarından korunmak için devlet ve halk çalışmalı.

İyileşmek için de çözüm zaten belli: Dünya ve ahirette selamet dini olan İslam dinimiz ailenin selameti için gerekli bütün ilaçları hayat kullanım kılavuzu olan Kur’an-ı Kerim de bize vermiş.

İlaçların bir kısmı acı olduğu için doktorlar hastanın tepkisinden çekinip ilaçları hastaya vermiyorlar. Oysa o ilaçlar nefsimize biraz acı gelebilir fakat şifa o ilaçlarda. Can çekişmek mi yoksa şifa deposu acı ilaç içip rahatlamak mı tercih bize kalmış.

Fakat ilacı bilip halka söylemeyen hocalar da vebal altındalar. Doktorun ilacı bildiği halde hastasını tedavi etmemesi suçtur. Sen ilacı verirsin hasta kullanmazsa o zaman o onun hatası olur.

Sema Maraşlı

cocukaile.net

Kadının Kocasına ve Ailesine Karşı Görevleri Nelerdir?

Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri: 

1. Kanaat. Çünkü kanaatkar olmak kalp rahatlığının sebebidir. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır. Kanaat; kafi gelecek miktar ile yetinmek, tamahkarlık etmemek demektir.

2. Kocaya itaat. Peygamberimiz (a.s.m.) 

“Bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer.” (İbn Mace, Nikah, 4)

buyurmuşlardır.

3. Temiz olma. Kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. Daima güzel kokular sürünmeli.

4. İhtiyaçların karşılanması. Kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek, uyku saatini geçirmeme. Kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak

5. Malın korunması. Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.

6. Akrabaya saygı. Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.

7. Sır saklanması. Kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadında ondan emin olamaz.

8. Saygı ve hürmet. Kocanın emrini yerine getirmek. Ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.

Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan (kendi hoşuna gitmese de) yapması elbette güzeldir.

Aile İçinde Karı Kocanın Görev Paylaşması 

İslam’da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse, sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki, ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır.

İslam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir. Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir; yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak, geçim temin etme zorunda değildir.

Efendimiz (asm) Hazretleri, kızı Fatıma (ra) ile damadı Ali (ra)’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken şu tavsiyede bulunmuştur:

“Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak, evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır!.”

Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi, hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür. Nitekim Efendimiz (sav) Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş, hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.

Kadın Kocasına Yemek Yapmak Zorunda mıdır?

Kadının yiyecekleri, elbisesi, oturacağı yerden ibaret olan nafakası, meşrû şartlar dâhilinde kadının nikâhlı kocasına aittir. İsraftan sakınmak gerekir. Zira Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Kocanın malından, iyilikle sana ve çocuğuna yetecek kadar al.” buyurmuşlardır.

Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fatıma’ya: “Kızım sen ev işlerini, Ali de dış işleri görsün.” buyurdu.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında Kur’an ve sünnetten ayrılmamız gelir.

Anne Çocuğu Emzirmeye Zorlanır mı?

“Çocukların, annelerinin nafakaları ve elbiseleri kendileri için çocuk doğurdukları (kocaları) üzerinedir.” (Bakara, 2/233)

Bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allah Teala Kur’an-ı Kerim’de:

“Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.” (Bakara, 2/233) ayet-i kerimesi, kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.

Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.

Çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. Çünkü Kur’an-ı Kerim’de geçen, “Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.” ifadesi haber sigası ile tekitli emirdir.(Mevkufat 1/597)

Kadın Eşinin Ailesine İyi Davranmalı

Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de, eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olarak kocasına ikram ve iyilikte bulunur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Kadın bunu yapmakla aslında kendine iyilik yapmış olur. Zira Allah Teâlâ, “İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?” (Rahman, 55/60) buyuruyor.

Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:

“İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır.”

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:

“İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Müslim)

“Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” (Tirmizî)

Merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.

Zamanımızda bazı kişiler “Kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur.” diyerek, aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır.

Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.

Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce Allah ve Rasulü’ne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Masiyette hiç kimseye itaat gerekmez.

Diğer taraftan, herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise, hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlrdan uzak, Kur’an ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan aklıselim sahibi insanların hayatı olsun. Zira Allah Teala güzel davranışta bulunanları sever.

Sorularlaİslamiyet