Etiket arşivi: kadın

MAHALLEDE SEFERBERLİK İLAN  EDİLMİŞTİR!

MAHALLEDE SEFERBERLİK İLAN  EDİLMİŞTİR!

 KONU: Sapkın fikir akımları

“İnsanlar hiç imtihân edilmeden, (sâdece) “Îmân ettik!” demeleriyle (kendi hâllerine) bırakılıvereceklerini mi sandılar?”[1]

Müslüman olarak yaşamak ve itikad ve amelini muhafaza etmekle mümkündür. İnsan hayatı boyunca hem hayatının idamesi, devamı hem de manevi hayatının sağlıklı bir şekilde devam ettirmesiyle mesuldür.

İman ettikten sonra, imanın getirmiş olduğu hem bir manevi rahatlık hem de mesuliyetler başlamaktadır. Bizler Müslüman bir aileden doğmakla İslamiyeti araştırtmak ve merak etmek mevzuunda pek ihtiyaç hissetmiyoruz toplumsal olarak.

Müslümanları, dinden uzaklaştırmak için bir çok felsefi akım akın akın Türkiye’de faaliyet göstererek bu coğrafyanın evladını dinsiz, ateist, deist.. yaparak cehenneme ehil olacak bir hale sukut ettirmek için var güçleri ve yeni tarzlarda saldırılarını, hamlelerini devam ettirmektedirler.

Bu komitelerin özelliklerini Risale-i Nur Külliyatından şu şekilde okuyabiliriz.

  • “ecnebi hesabına
  • ve küfür
  • ve ilhad namına
  • bu milleti ifsad
  • ve bu vatanı parçalamak fikriyle,
  • Kur’an hakikatına
  • ve iman hakikatlarına her vesile ile hücum eden
  • ve çok şekillere giren
  • bir gizli ifsad komitesi..
  • kendilerine perde yaptıkları insafsız ve dikkatsiz memurlar
  • Müslüman kisvesindeki propagandacıları..”[2]

 

  • “din, ahlâk ve an’ane aleyhinde olup pek müdhiş bir tahribat [yapan]
  • umum dünyaya karşı müfsid, yırtıcı [olan]
  • rejim-i küfrîsi [sahibi]
  • devletler mabeyninde tedbir aldıran
  • ve bununla beraber haricî, gizli ifsad komiteleri de bu vatan aleyhinde müdhiş bir herc ü merce çalıştıkları [kesin olduğu]

bir zamanda.. Risale-i Nur o tahribatçı cereyanı durduran Kur’anî ve imanî bir seddir..

 İman hizmetinin manevî, uhrevî faidelerinden kat’-ı nazar, dünyevî, millete ait mühim bir faidesini vaktiyle Üstadımız şu suretle ifade etmiştir ki, zaman bunun ne kadar doğru olduğunu göstermiştir.

..bu memleketin, bu vatan ve milletin saadet-i hayatiye ve ebediyesi noktasında [dikkat edilip tedbirlerinin alınması gereken] iki müdhiş cereyan var:

Birisi: Şimalde çıkan dehşetli dinsizlik [komünizm] cereyanı..

İkincisi: Bin seneden beri İslâmiyet’in kahraman bir ordusu ve bayraktarı olan Türk milletine âlem-i İslâm’ın adaveti..”[3]

 Bediüzzaman Said Nursi, eserleri olan Dirayet tefsiri[4] olan Risale-i Nur Külliyatında[5] tüm bu sapkın fikirlerle mantık sahasında kıyasıya bir mücadeleye girişmiştir. Ateizm ve komünizm’in ana omurgasını çökerterek imha etmiştir, Kur’an ve Sünnet nuruyla[6] buna Allah’ın izni ve adetullahın[7] gereğince hareket ederek muvaffak olmuştur.

Çünkü her daim kulağında “Tevfik isterseniz, kavanin-i âdetullaha tevfik-i hareket ediniz. Yoksa tevfiksizlik ile cevab-ı red alacaksınız.”[8] İkazı çınlamaktadır üstad Bediüzzaman Hazretlerinin.

“Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir..”[9]

 

“Ey insanlar! Allah’ın vâdi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı (şeytan) da Allah hakkında sizi kandırmasın!”[10]

Şüphesiz ki, bu hayatın imtihanları herkes için geçerlidir. Yani gün herkese 24 saat sene 365 gün.. dünya tüm cazibesiyle insanların karşısında arz-ı endam etmektedir.

 

“Bilin ki dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlât sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği ziraatçilerin hoşuna gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah’ın mağfireti ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.”[11]

Sapkın fikir akımları asla ülkemizi boş bırakmamaktadır ve bırakmaya da niyetleri yoktur. Çünkü üst nedendir bilinmez bu coğrafyadan çok iyi beslenmekte ve sürekli tip tip aktörler bulması gösteriyor ki buralar onlar için münbit bir zemin.

Sapkın fikirler hem sırayla hem de aynı zamanda satranç oynamakta. Yeri geliyor birbirinden çok farklı görünüyor yeri geliyor beraber hareket ediyor. Bu da gösteriyor ki kuklalar farklı; ama kuklacı aynı.

Lgbt sapkınlığı bir zamanlar komünizm ve ateizmin sahasında kendini gösteriyor.

“bir kıvılcım Avrupa içerisine sür’atle yayılarak büyük bir yangın halini aldığından, bütün milletler seferî vaziyetinde bulunduğundan Türkiye de kısmî seferberlik yaptı.”[12]

 

“küfr-ü mutlak yangınının mahallemizi sardığı ve kızıl kıvılcımlarının saçaklarımıza sıçramak üzere..”[13]

İslam toprakları olan günde 5 vakit tevhidlerin minarelerimizden yankılandığı topraklarımızı ve gençlerimizi bu sapkınlıktan korumak için tüm mahalleli seferber olup elinden geleni yapmalıdır. Başka yazılarımda belirttiğim gibi yeni bir döneme giriliyor ve kapı aralandı. Hem transhümanizm hem de saz ekibi olan diğer sapkın akımlar yani izm’ler tevhid sadalarını susturmak için sahada.

 Bakın sokaklarımıza yatak kıyafetiyle gezen gençler var. Bu gençler uzaydan inmedi buralara. Tebliğ ve irşat hizmetlerinin aksatılması ve önem verilmemesi veya yeterli kadar yapılamaması toplumsal çıplaklık ve edepsizliği arttırdı. Bu gençler birinin kızı, kardeşi, yeğeni neticede.

Elhasıl: tevhid sancağının dalgalanması için gençlerimizden başlayarak tüm toplumumuza İslami ve milli kimliklerimizi aşılamak ve benimsetmekle mükellefiz. Aksi taktirde dinsiz, milliyetsiz, kimliksiz, cinsiyetsiz, cibilliyetsiz, karektersiz bir topluma evrilecektir vatanımız.

Bu rol model konusunda tüm mahallede seferberlik ilan ediyorum. Esnafı, amiri, memuru bu seferberliğe katılmak zorundadır.

Unutmayın! Kaybetmeye en yakın olanlar kendilerini galip görenlerdir.

Lgbt içindeki sapkınlıklar için Kur’an-ı Kerim ayetleri diyor ki,

“İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor. Lûtîliği, Eşcinselliği lanetliyor.”

 

Hz. Peygamber (s.a.v.), kadına benzemeye çalışan erkekleri ve erkeğe benzemeye çalışan kadınları lanetle anmış.”[14]

“Alemlerin içinde erkeklere mi gidiyorsunuz? Ve Rabbinizin, sizin için yarattığı eşlerinizi bırakıyorsunuz? Siz sınırı aşan kavimsiniz.”[15]

“Lût”u da (peygamber gönderdik). Kavmine dedi ki: “Sizden önceki milletlerden hiçbirinin yapmadığı fuhşu mu yapıyorsunuz!” / “Çünkü siz, kadınları bırakıp da cinsel tatmin için erkeklere yanaşıyorsunuz. Doğrusu siz taşkın bir milletsiniz.” /Kavminin cevabı, “Onları (Lût ve arkadaşlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar fazla temizlik taslayan insanlar!” demelerinden başka bir şey olmadı. / Biz de onu ve karısı dışındaki aile fertlerini kurtardık.

Karısı geride kalanlardan (kâfirlerden) idi. / Ve üzerlerine dehşetli bir yağmur (taş) yağdırdık. İşte gör günahkârların sonunun ne olduğunu!”[16]

 

Selamve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

 


[1] Ankebût Suresi 2. Ayet Meali | Hayrat Vakfı

[2] Şualar ( 288 )

[3] Emirdağ Lahikası-2 ( 196 )

[4] Risale-i Nur, bu asrın ihtiyacına tam cevab veren yegâne tefsir-i Kur’anî olduğu, enaniyetini hakka feda eden faziletperver İslâm üleması tarafından tasdik ve fevkalâde bir şekilde takdir ve tahsin edilmiş ve edilmektedir. Tarihçe-i Hayat ( 697 )

[5] o risaleler ki, herbiri başlı başına menba’ları ve mecraları ayrı fakat bir bahr-i muhit-i ummana dökülen nehirler gibidir. Sonsuz olan bu nehirlerin, hangisine varsa nasıl doyuncaya kadar su içmez? El ve yüzlerini temizlemek isteyenler, nasıl oluyor da bu enhardan istifade etmez? Veyahut arazilerini iska için cedveller yaparak hangi tarafa götürülse, azîm cemaatler nasıl tefeyyüz etmez? Barla Lahikası ( 94 )

[6] Âlem-i İslâmda Ehl-i Sünnet ve Cemaat denilen ehl-i hak ve istikamet fırka-i azîmesi, hakaik-i Kur’aniyeyi ve imaniyeyi istikamet dairesinde hüve hüvesine Sünnet-i Seniyeye ittiba’ ederek muhafaza etmiş.. Mektubat ( 342 )

Ÿ Ehl-i Sünnet ve Cemaat olan Ehl-i Hak mezhebinden ayrılmamak ve Kur’an’ın çetin ve metin kal’asına girerek Sünnet-i Seniyenin muktezasına tevfik-i hareket eylemekle kurtulmağa muvaffak olunaca[k].. Barla Lahikası ( 152 )

[7]  (Sünnetullah da denir.) Tabiatta canlı cansız bütün varlıkların nasıl hareket edeceklerini belirliyen Allah’ın emirleri, O’nun koyduğu değişmez düzen. Meselâ oksijenle hidrojenin birleşmesinden su meydana gelir. Işık, geldiği açıya eşit bir açı ile yansır ki, bunlar birer âdetullahdır. “Âdetullah” yerine “tabiat kanunu” demek yanlıştır.

[8] Tarihçe-i Hayat ( 58 ) aynı mana için Bkz. Muhakemat (152)

[9] Muhammed / 36| Diyanet Meali

[10] Fâtır / 5| Diyanet Meali

[11] Hadîd / 20 | Diyanet Meali

[12] Kastamonu Lahikası (61)

[13] Emirdağ Lahikası-1 ( 133 )

[14] Buhari, Libas (61-62)

[15] Şuara, (26/165,166)

[16] A’râf, (7/80-84)

Mübarek Şefkat Kahramanları – Kadına şiddet

Konumuzun başlığını Bediüzzaman’ın kadınlara taktığı ad olan“Mübarek şefkat kahramanları” koyma ihtiyacı duydum, zira son zamanlarda dünyada ve ülkemizde kadına yapılan şiddet ve cinayetler gösteriyor ki toplumuz kadına şefkat kahramanı olarak bakmaktan çok uzaklaşmış. Bu noktaya nasıl geldik, neleri ihmal neleri yanlış yaptık. Hayatın en büyük lezzeti fıtrî vazifenin içindedir. Kadının fıtrî vazifesi hepimizin malumu sadakat ile yuva kurmak, anne olmak, yavrularını koruyup kollamak, hane içini çekip çevirmektir. Eskiler dâhiliye nazırı derlerdi.

Bu dünyada karşılık beklenmeden yapılan işlerden biride anneliktir, kadınlar bu vazifeyi mukabelesiz ve fedakarane yaparlar. Anne evladını tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda edebilir, kendini evladına kurban eder. Fakat fena cereyanlar ve su-i istimaller onun bu şefkat kahramanlığını köreltmiştir. Kadına, fıtratının rağmına saadet vaat etmeyi sözde görev edinen cereyanlar, erkeğin tahakkümünden kadını kurtarmayı, para ile moda tabirle ekonomik özgürlük ile bunu yapacaklarını sanıyorlar. Genel-İş Sendikası’nın yayınladığı Türkiye’deki kadın emeğine ilişkin raporunda, kadınların ekonomiye katılımının düşük olduğunu söylüyor. İşkadınları, çalışan kadın oranının yüzde 50’ye çıkarılmasını istiyor. Peygamberimiz(sav)’in eşi müminlerin annesi Hazret Hatice validemizde bir tüccardı, kadınlarımız müsait işlerde çalışmıştır elbet ama günümüzde kadın hiçte hak ettiği yerde değildir. Peygamberimiz(sav)”kadınlar size emanettir” buyurdu, maalesef biz bu emaneti koruyamadık.

Bediüzzaman Hazretleri annelere “Sizin hanenizdeki masum evlatlarınızla masumane sohbet, yüzer sinemadan daha ziyade zevklidir.” Diyerek asıl zevkin, eğlencenin, huzurun,sevincin, mutluluğun adresini gösteriyor. İnsanın ilk ve en tesirli mualimi onun validesidir” der Bediüzzaman. Anneden alınan telkinat ve manevî dersler kişiliğimizi oluşturur, sonra eğitim yolu ile öğrendiklerimiz annenin manevî derslerinin üstüne bina edilir. Şefkati, merhameti, acımayı, dürüstlüğü, adaleti, gayreti ve daha nice güzel ahlâkı annesinden öğrenen çocuk emin olun tahripkâr ve tacizkâr olmayacaktır.

Bir anne Allah’ın kendisine ikram ettiği şefkati, su-i istimal edilip masum çocuğunun elmas hazinesi hükmünde olan ahiretini düşünmeyerek, o çocuğun masum yüzünü geçici fâni şişeler hükmünde olan dünyaya çevirirse şefkati sû-i istimal etmiş olur,o çocuk huzuru mahşerde “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şikâyet eder.

Eğer anne o şefkati sû-i istimal etmeyerek evladını, ebedî cehennemden, dalalet içinde ölmekten kurtarmaya çalışsa, o evladın bütün ettiği hasenatının bir misli, annesinin amel defterine geçecek annesinin vefatından sonra her vakit hasenatları ile ruhuna nurlar yetiştirdiği gibi âhirette de değil davacı olmak, bütün ruhu canı ile şefaatçi olup ebedî hayatta ona mübarek bir evlat olacak.

“Hemşirelerim kat’iyen beyan ediyorum ki kadınların saadeti uhreviyesi gibi saadeti dünyevileri de ve fıtratlarındaki ulvi seciyeleri de bozulmaktan kurtulmanın çarei yegânesi, dairei islâmiyedeki terbiyeden başka yoktur.” Bu zamanda Bediüzzaman’ın bu kurtuluş reçetesine çok ihtiyacımız var. Bu mübarekleri ifsat eden komiteler kahrolsunlar, Allah bu hemşirelerimi de bu serserilerin şerlerinden muhafaza eylesin, âmin.

Çetin KILIÇ
Kaynaklar;
Risalei Nur Külliyatı
Nahide Çelikbağ – Bizim Aile Dergisi
Amerikanın sesi

Şiddetin Kaynağı Erkeklik Değildir!

Şiddetin Kaynağı Erkeklik Değildir

Dünya iki yüzlülükte altın çağını yaşıyor. Hemen her alanda bir ikiyüzlülük almış başını gidiyor. Araştırmaların, bilimin bunca ilerlemesine, üniversite mezunlarının, akademisyenlerin bunca çoğalmasına karşın en önemli sosyal konular içerik olarak köydeki Dilber teyzenin seviyesini aşmıyor çoğunlukla.

Mesela şiddet mevzu. Tüm dünyada yükselen bir şiddet var fakat bu görmezden gelinerek, bilimsel çalışmalar hasır altı edilerek, sanki sadece kadına şiddet varmış gibi bir algı oluşturuluyor.

Ülkemiz üzerinden bakarsak,  2017 yılı içinde toplam 409 kadın öldürülmüş bunun yanında 1778 de erkek öldürülmüş. Toplam cinayet sayısında 2018 verilerini bulamadım. Yazdığınızda sadece kadın sayıları çıkıyor. Çünkü öldürülen erkekler çocuklar hiç gündemimizde değil. Sanki çocuk ve erkekler insan değil, öldürülmeleri hiç problem değilmiş gibi hareket ediliyor. Kadına şiddetten başka şiddet yokmuş gibi bir algı oluşturuluyor. Oysa şiddet genel olarak her yıl hızla artıyor fakat sadece kadına şiddete odaklanıldığı için işe yarayacak çözümler de üretilmiyor.

Kadına şiddet konusununda da bilimsel çalışmalar yapılsa o da yok. Şiddetin sebebi nedir sonuçları nedir, nasıl azaltılır, pek kimsenin umurunda değil.

“Erkek saldırgan- Kadın kurban” Suçlu bulunmuş ne de olsa.

Her ne kadar bilimsel olmasa da çözümü de bulmuşlar kendilerine göre. Çözüm: Cinsiyet eşitliği. “Kadına şiddeti bitirmek için erkekliği bitirmemiz lazım” dediler ve erkekliğe savaş açıldı.

En basitinden bir örnek vereceğim. Önceki yıl İstanbul’da Ayşegül isminde bir öğretmeni boşanma safhasındaki eşi önce kayınvalidesini sonra Ayşegül öğretmeni öldürdü.

Bunun üzerine Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk twitter hesabından okul geçidinde karşıdan karşıya geçerken erkeğin önde  göründüğü bir trafik görsel ile beraber mesaj yayınlamıştı. Mesaj şöyleydi:

“Bu levhalar gibi daha pek çok şey cinsiyet eşitsizliğinde toplumsal bir bilinçaltı oluşturuyor. Bu algının önüne geçebildiğimiz, kız çocuklarına verilmesi gereken önemi önce eve, sonra okul sıralarına, devamında da hayatın tamamına taşıyabildiğimiz, bütün bir toplum yek avaz ‘Şiddete son’ diyebildiğimiz zaman, o zaman Ayşegül öğretmenin hatırasına daha güçlü sahip çıkacağız. Bunları cesurca yapabilmemiz için bize gayret, Ayşegül öğretmene Allah’tan sonsuz rahmet diliyorum.”

Bakan Selçuk, bir erkek bir kadın figürünün olduğu levhayı “erkek önde kadın arkada bu değer vermemek” diye yorumlamış. Oysa bu görsel çocuğunu karşıya geçiren bir baba kız olarak algılanmaya daha müsait, sonuçta okul geçidi ve erkek büyük görünüyor. Bakan Selçuk bunu kendince yorumlamış ve böyle söylemiş. Velev ki biri mecbur olarak önde görünecekse o zaman kadın önde olduğunda şiddet mi bitecek? Bunun da çaresini bulmuşlar. Değişen görselde kız önde arkasında kadın mı erkek mi belli olmayan bir figür var.

Ayşegül öğretmenin öldürülme sebebi ülkemizde cinsiyet eşitsizliği olmamasından kaynaklanıyormuş. Bakan Selçuk erkeğin ayrılma aşamasındaki kadını öldürmesini kadına değer vermemeye bağlamış. Cinsiyet eşitliği olsaymış bu cinayetler olmayacakmış. Ne kadar yüzeysel bir yorum. Hem de Milli Eğitim bakanından. “Suçlu erkeklik” Çözüm erkekliği azaltıp erkekleri kadınlaştırmak.

ETCEP projesi ile okullardan uygulanan cinsiyet eşitliği çalışmalarını bir hatırlayalım. Cinsiyeti yok sayan, kadın erkek rollerini ortadan kaldıran, cinsiyetini kendin seç, eğitimleri ile mi yoksa “Erkekler de pembe giyer” “Kız işi erkek işi yoktur” gibi pankartlar ile mi, yoksa küçük kızların eline “Çocuk da yaparım kariyer de” pankartı, erkek çocuklarının eline “Aslan parçası değilim” yazıları ve erkek çocuklarına “Herkes rahmi kadar konuşsun” gibi kızların içinde utandıracak, edep dışı pankartlar taşıtarak ve rahmi olmadığı için erkekleri aşağılayarak mı erkeklere kadına değer vermeyi öğreteceklermiş. Buna kargalar bile güler.

Bu çalışmalarla ancak kız çocuklarını erkeklere karşı düşman edersiniz, erkek çocuklarını da aşağılayarak cinsiyetinden utandırıp psikolojisini bozarsınız. LGBT nin de önünü açarsınız.

Ayşegül öğretmenlerin öldürülmemeleri cinsiyet eşitliği eğitimine kaldıysa işimiz yaş demektir. İnsana değer vermek böyle öğretilemez. Önce bu sığlıktan kurtulmak lazım.

Ortada bir sonuç varsa o sonucu oluşturan sebepler de vardır. Sebepleri değiştirmeden sonucu değiştiremezsiniz. Sebep ne olursa olsun hiç kimsenin birbirini öldürme hakkı yoktur. Bu ayrı bir konu. Cinayetin sebebini görmek, katile hak vermek değildir. Başka cinayetler olmasın diye alınabilecek tedbirler açısından gereklidir.

Mesela bu olayda ortada iki yıldan beni boşanamayan ayrı yaşayan bir karı-koca var. Bir büyük, bir de iki yıl önce ayrılık aşamasında doğmuş bir çocuk var ve baba tam da kadını çocuğun doğum gününden önce öldürmüş. Bu baba iki yıl boyunca çocuklarını görebilmiş mi? Neden önce kayınvalidesini öldürdü? Neden boşanamamışlar. Kadın istediğinde hakimler çok çabuk boşuyor. Nafaka davaları mı oldu şiddetli.

Bunları hiçbiri öldürmesini haklı çıkaramaz. Fakat bunları yok da sayamayız. Belki de bunların hiç biri değildi kocası psikopattı. Sebep her şey olabilir fakat erkekliği sebep göstererek cinsiyetçilik yapamazsınız. Bu bütün erkeklere hakaret olur, erkekleri aşağılamak olur.

Biz sebepleri görelim, çözüm üretilsin. Kanunların adaletsizliği yüzünden beş yıl, on yıl boşanamayan yeni bir hayat kuramayan insanlar var. Yıllarca çocuğunun hasreti ile yanan babalar var. Nafakasını ödediği evladının yüzünü unutmuş. Üzüntüden psikolojisi bozulmuş. Neredeyse bütün cinayetler boşanma aşamasında oluyor fakat çoğu kişi “erkekler boşanmayı kabullenemiyorlar” sığlığından öte geçemiyor.

Sen kanunlar vasıtası ile erkeği evden at, nafakaya mecbur kıl, çocuğunu görmek için haczetmek zorunda kalsın, bazıları hacizle bile göremiyor, malının mülkünün yarısını cebren al, erkeğe her türlü sosyal, psikolojik şiddeti uygula, sonra erkek de cinnet geçirip boşanamadığı kadına şiddet uygularsa “şiddetin sebebi erkeklikten” deyip çık.

Ayrıca şiddet konusunda uzmanlar yüzde seksen alkol ya da uyuşturucu etkisi var diyorlar fakat nedense alkol dile getirilmiyor, erkekliği suçlamak daha çok işine geliyor birilerinin.

Şiddeti azaltmak için cinsiyet eşitliği uygulaması şiddeti gerçekten azaltıyor mu? Araştırma yapsınlar, verileri açıklasınlar, sonuçlarını görelim. Var mı ülkemizde bu konuda bir araştırma, yok. Herhalde kendi kafalarında şöyle bir mantık kuruyorlar. Erkekleri “Ay şekerim manikürüm geldi…” diyecek kıvama getirirsek şiddet biter. Oysa öyle bir durumda şiddet azalmaz sadece yön değiştirir. Cinsiyet eşitliği neticesi eşcinsellik artacağı için şiddet kadın-kadına ve erkek erkeği şeklinde yön değiştirecektir.

Şiddet erkekliğin sonucu değildir. Sadece erkekte fiziki güç, kadından daha fazla olduğu için erkeğin uyguladığı şiddet göze görünüyor. Kadınlar da erkekler kadar şiddet uygularlar fakat farklı yöntemlerle. Kadın gücü yetmeyeceği kişiyi öldürmeye çalışmaz, öldürtür, gücü yettiğini öldürür. Kaza süsü vermek, zehirlemek gibi yöntemlerle hiç açığa çıkmayan ya da yıllar sonra açığa çıkan cinayetler var.

Kadın gücü yettiğine de kendi gücünü gösterir. Mesela çocuk cinayetlerinde annelerin sayısı babalardan üç kat daha fazla resmi verilere göre. Bakıcı dehşetleri, gelin kayınvalide şiddeti, üvey çocuğa uygulanan şiddet…

Erkeği aşağılayarak, kadınlaştırarak gücünü elinden alarak, şiddeti bitiremezsiniz. Şiddet erkekliğin de kadınlığın da neticesi değildir.

Şiddetin cinsiyeti, kadını-erkeği yoktur. Erkeğin fiziki güce sahip olması, koruma ve kollama güdüleri ile cesaretli olması, vatanı korumak için savaşması, onu şiddet yanlısı yapmaz tam aksi korumacı yapar. Babalar, kocalar, oğullar, kardeşler, ağabeyler şiddet yanlısı ilan edildi.

Güç, şiddetin sebebi değildir, şiddetin sebebi gücü yanlış kullanmaktır. Şiddetin, başta  ahlak, maneviyat ve merhamet eğitimi eksikliği olmak üzere pek çok iç sebepleri ve ekonomik sıkıntılar, alkol ve şiddetin özendirilmesi gibi dış etkenleri vardır.

Şiddet uygulayan erkekler, erkek olduğu için ya da kadına değer vermediği için şiddet uyguluyor değil. Şiddet yükselmişse bunun araştırılması ve çözüm üretilmesi gerekir.

Şiddet erkekliğin neticesidir demek, Yaratıcı’ya iftira olur. O halde Allah (c.c) erkeği kadına zulmetsin diye şiddet yanlısı mı yaratmış? Hayır.

Âyet-i kerimede bildirildiği gibi:  “Mümin erkekler ve mümin kadınlar birbirlerinin dostlarıdır, velileridir.” birbirlerini korurlar.

“Ben güzel ahlakı tamamlamak için gönderildim” diyen bir Peygamberin ümmeti olarak dinimizi çocuklarımıza ahlaki yapıları ile doğru öğretsek, şiddet diye bir problemimiz olmaz.

Şiddeti yaygınlaştıran medya, dizi ve filmler denetim altında olsa tam aksi sevgiyi, merhameti çocuklara gençlere aşılayabilsek şiddet ciddi şekilde azalır.

Adaletsiz kanunlar, diziler, filmler, alkol gibi şiddeti artıracak her yol açık, toplumda şiddet yükselmiş bizim bulduğumuz yol ise erkekleri günah keçisi ilan edip psikolojik şiddet uygulayarak erkekliği bitirmek. Hadi dini göz ardı ediyorsunuz bari biraz bilimsel çalışın. Tuttuğunuz yolun bir dayanağı olsun. Araştırma sonuçlarını ve neticelerini görelim.

Mesela şiddetin kaynağının erkeklik olduğu üzerine kurgulanıp yazılan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 ile kadına şiddet bitecek dendi; fakat şiddet hiç olmadığı kadar arttı. Öldürülen kadın sayısı senede 120 lerden 500 lere çıktı.

Şiddetin arttığı açık şekilde görüldüğü halde, şiddet üzerinden kesesini fonlayanlar İstanbul Sözleşmesini savunuyorlar utanmadan. Bir kanun sonrası şiddet artmışsa ve birileri bunu savunuyorsa o kişiler şiddetten besleniyorlardır. Cinayetleri artırdığı halde İstanbul Sözleşmesini savunanlar kadın kanından beslenen sülüklerdir.

AB ye girmek için ya da feministlerin ve yardakçılarının keyfi olacak diye kadını erkeği birbirine düşman eden İstanbul Sözleşmesi ve 6284 devam edemez, acilen iptal edilmeli, daha fazla kadın öldürülmeden.

Milli Eğitimin ETCEP projesi ile ilgili yazım ve görsellerin linki

http://www.cocukaile.net/etcp-projesi-ve-milli-egitim/

Aşağıda da Milli Eğitim Bakanının yayınladığı mesaj, öncesi ve sonrası değişen trafik görseli.

Kaynak: http://www.cocukaile.net

www.NurNet.org

İslam’da Kadın: Adalet, Merhamet ve Hakkaniyet! (Cuma Hutbesi 09.03.2018)

Cumanız Mübarek Olsun Aziz Kardeşlerim!

Yüce Rabbimiz, okuduğum âyet-i kerimede şöyle buyuruyor: “Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır”1

Peygamberimiz (s.a.s) de okuduğum hadis-i şerifte şöyle buyurmaktadır: “Biliniz ki, sizin, hanımlarınız üzerinde hakkınız olduğu gibi, hanımlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır”2

Kardeşlerim!

İnsan, akıllı, sorumluluk sahibi ve en şerefli varlık olmakla Allah katında özel bir değere sahiptir. Elbette insanoğlunun erkek ve kadın olarak farklı niteliklerle yaratılmasında sayısız hikmetler vardır. Ancak şu bir hakikattir ki, kadın ve erkek, insan olma itibariyle aynı şerefi paylaşır; kul olma itibariyle de aynı sorumluluğu üstlenir. Allah’ın rızasına uygun bir şekilde yaşamak; dünyada iyilik, adalet ve merhametin yayılması, kötülük, zulüm ve haksızlığın önlenmesi için çalışmak hem kadının hem de erkeğin vazifesidir. Nitekim Yüce Rabbimiz “Mümin olarak, erkek veya kadın, her kim salih ameller işlerse, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar”3 buyurmaktadır.

Aziz Müminler!

Kur’an-ı Kerim’de kadının toplum içindeki konumundan, Allah katındaki değerinden ve haklarından bahseden çok sayıda ayet vardır. İnsanlığın annesi Hz. Havva’dan itibaren tarihte iz bırakan nice kadın Kur’an’da anlatılır. İmanı ve cesaretiyle Hz. Asiye, iffeti ve sabrıyla Hz. Meryem, sadakati ve teslimiyetiyle Hz. Hacer hepimize örnek gösterilir. Sevgili Peygamberimize ilk inanan ve onu bütün gücüyle destekleyen Hz. Hatice’dir. Yüreğindeki tevhid aşkıyla İslam yolunda ilk kadın şehit Hz. Sümeyye’dir. Peygamberimizin hanesinden ilmi, sünneti ve hikmeti insanlığa taşıyan ise Hz. Aişe’dir. Bu nâdîde örneklerin ışığında dinimizin, milletimizin ve medeniyetimizin kadına bakışı daima onun saygınlığını ve haklarını korumak üzerinedir. Kadına dair nerede köhne bir anlayış ve zalim bir davranış varsa, o cahiliye döneminin kalıntısıdır.

Aziz Müminler!

Her insan en temel hakları ile doğar ve cinsiyeti yüzünden bu hakları bir insandan esirgemek İslam’a da insafa da sığmaz. Sırf kız olduğu için bir çocuğun doğumuna üzülmek, onu hor görmek, eğitimden mahrum bırakmak, zorla ve küçük yaşta evlendirmek zulümdür. Hâlbuki dört kız babası olan Sevgili Peygamberimiz kız çocuklarımızın bizim için rahmet ve mağfiret vesilesi olduğunu müjdeler ve: “…Her kim şu kız çocuklarını yetiştirirken birtakım zorluklara katlanırsa bu kızlar onun için cehennem ateşine siper olur” 4 buyurur.

Annelerimiz ise, bizim sevgi kaynağımız, dua kapımızdır. Emeğinin hesabını tutmayan, karşılık beklemeden veren, ayaklarının altına cennet serilen her anne, iyiliği ve ihsanı hak eder.

Kardeşlerim!

Erkek ve kadın için, aile kurmanın huzura kavuşmak anlamına geldiği hakikati bir ayette şöyle anlatılmaktadır: “İçinizden kendileri ile huzur bulacağınız eşler yaratıp, aranızda sevgi ve merhamet var etmesi, Allah’ın varlığının ve kudretinin delillerindendir. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için dersler vardır”5 Eşimiz, dünya hayatının yükünü birlikte taşıdığımız, üzüntü ve kedere beraber katlandığımız dert ortağımızdır. Yuvamızı, sevincimizi ve mutluğumuzu paylaştığımız hayat arkadaşımızdır. Peygamber Efendimiz (s.a.s ) kadın ve erkeği “Bir bütünün birbirini tamamlayan iki yarısı”6 olarak tanımlar. Birbirine sevgi ve güvenle bağlanan, birbirini koruyan ve destekleyen bir tutumu bizlere öğretir. Zira sağlıklı, huzurlu ve güçlü bir toplumu kadın ve erkek birlikte inşa eder.

Muhterem Müslümanlar!

Bugün insanlık her konuda olduğu gibi, kadın hakları konusunda da çetin bir imtihandan geçiyor. Dünyanın birçok yerinde savaş, şiddet ve zorbalık herkesten çok kadınları vuruyor. Acıyla kıvranan, hapsedilen, göçe zorlanan kadınlar yardım bekliyor.

Diğer yandan “Kadınlar hakkında Allah’tan korkun. Çünkü siz, onları Allah’ın emaneti olarak aldınız ve Allah’ın adını anarak (nikâh kıyıp) kendinize helâl kıldınız”7 buyuran bir Peygamber’in ümmeti olarak kimi zaman onun hassasiyetine sahip çıkamıyor. Hayatında tek bir defa bile kadına el kaldırmayan Resul-i Ekrem’in yolundan gitmemiz gerekirken, onlara karşı merhametli davranmamız gerektiğini unutuyoruz. Ne acı ki, şiddet, istismar ve kadın cinayetleri tırmanmaya devam ediyor.

Bu vahim tablo karşısında geliniz, kadın söz konusu olduğunda merhamet, adalet ve hakkaniyetten asla vazgeçmeyelim. “Sizin en hayırlınız hanımlarına karşı en iyi davranandır”8 buyuran Peygamber Efendimizin davetine icabet edelim. Emaneti gözü gibi koruyan müminler olarak şöyle dua edelim:

Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bize göz aydınlığı kıl ve bizi Allah’a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle” 9

1 Hucurât, 49/13. 2 Tirmizî, Radâ, 11.
3 Nisâ, 4/ 124.
4 Buhari Zekat, 10.
5 Rûm, 30/21.
6 Ebû Dâvûd, Tahâret, 94.
7 Müslim, Hac, 147. 8 Tirmizî, Radâ, 11.
9 Furkân, 25/74.

Hazırlayan: Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Güçlü Aile Bağı İçin 40 Maddelik Plan

Hükümet, daha sağlıklı bir toplum ve aile yapısı hedefiyle, bireylerin bilinçlenmesini ve korunmasını temel alan bir plan hazırladı

Hükümet, aile bağlarını daha da güçlü hale getirmek için harekete geçti. Sağlıklı toplum için ailelere ‘evlilik, şiddet, internet, cinsellik’ konusunda eğitim programları düzenlenirken sayıları 15 milyona ulaşan ev kadınlarının hem sosyal hem iş yaşamında daha fazla yer almaları sağlanacak. Anneliğin itibarının korunması ve aile içi şiddetin önlenmesine kadar birçok konuda projeler yaşama geçirilecek. Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı aile raporunda aileyi korumaya yönelik atılacak 40 adım şöyle sıralandı:
 Ev kadınlığının ve anneliğin itibarı ailelere anlatılacak.
 Medya aile değerlerine uygun yapımlar üretmesi için özendirilecek.
 Kadına yönelik şiddete karşı kanunlar etkin biçimde uygulanacak.
 Aile içi şiddete karşı valilik, kaymakamlık, emniyet ve yargı birimlerine yönelik eğitimler düzenlenecek.
 İletişim araçları ile erken yaşta tanışan çocuklarda belirgin dil ve toplumsal gelişim problemleriyle mücadele edilecek.
 Akrabalık ve komşuluk ilişkilerine özendirici çalışmalar yürütülecek.
 Çocuklar spor etkinlikleri ve doğayla baş başa kalacakları farklı faaliyetlere teşvik edilecek.
 STK’lar ve dernekler ile aile kültürünün güçlendirilmesi için ortak çalışma yürütecek.
 İnternette koruma paketleri kullanılacak.
 Ailelerin çocuklarının internet kullanımı konusunda bilinçli olmaları sağlanacak.
 İnternet, çocukla beraber kullanılarak, denetim ve doğru yönlendirme yapılacak.
 Aile bireylerinin birbirlerine bağlı olması desteklenecek.
 Çocuğun erken yaşta TV, tablet ve telefona bağımlı olmaması için aile bilinçlendirilecek.
 Gençlerin toplumsal öğrenme becerilerinin körelmemesi için tedbirler alınacak.
 Gençler sanal kumara karşı korunacak.
 Çocuklara ailenin önemi öğretilecek.
 Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aile kurumuyla lgili çok disiplinli çalışmalar gerçekleştirecek.
 Toplumsal birlik ve kültürel hafızamızı güçlendirme konusunda medyadan yararlanılacak.
 Kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesine yönelik tedbirler alınacak.
 Kadın istihdamı desteklenecek.
 Kadın girişimcilere yönelik ekonomik destek kredileri artırılacak.
 Annelerin eğitimi konusunda alternatif yöntemler geliştirilecek.
 Kadınların psikolojik, eğitimsel, toplumsal ve ekonomik yönlerden desteklenmesi çerçevesinde toplumsal pratikler geliştirilecek.
 İnsani değerler temel alınıp erkek ve kadın rollerinin anlatıldığı ulusal kampanyalar düzenlenecek.
 Aileyi olumsuz etkileyen programlarla ilgili RTÜK denetleyici görevini hassasiyetle yapacak.
 Akraba evliliklerinin olası sakıncaları hakkında toplum bilinçlendirilecek.
 Evlilik öncesi gençlere evlilikle ilgili eğitim desteği verilecek.
 Küçük çocuğu olan annelerin evden çalışma ve esnek çalışma saatleri konusunda yasal düzenlemeler yapılacak.
 Çocuk yuvalarının sayısı artırılacak, niteliği geliştirilecek.
 Aileler, cinsellik ve cinsel sağlık konusunda eğitilecek.
 Teknoloji eğitimi verilecek.
 İş yerinde mobbinge ağır yaptırımlar getirilecek.
 Ailenin huzur ve refahının geliştirilmesi amacıyla yapılan programlara katılım sağlanacak.
 Aile bireylerine sorun çözme, empati kurma, karar alma eğitimi verilecek.
 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından”aile içi sorunların çözümü” içerikli eğitim çalışmaları düzenlenecek.
 Bakanlıklar ortak çalışmayla aile stratejileri geliştirilecek.
 Kadın-erkek ücret eşitsizliği giderilecek.
 Çalışma hayatında kadına yönelik negatif ayrımcılığın giderilmesi sağlanacak.
 Boşanma kararı alan aile bireylerine yönelik psikolojik destek hizmeti verilecek.
 Cinsiyet ayrımcılığı konusunda aile bireylerini bilgilendirici kamu spotlarıyla konuya ilişkin farkındalık oluşturulacak.
Sabah Gazetesi