Etiket arşivi: kurban bayramı

Kurban’la İlgili Merak Edilen Sorular

Kurban Nedir

Allahu Teâla’ya ibadet etmek ve yaklaşmak niyetiyle belirli günlerde, hususi bir hayvanı kesmeye kurban denir.” Genellikle kuşluk vaktinde kesildiği için bu kurbana “udhiyye” de denilmiştir.

Kurbanlar Allah rızası niyetiyle kesilir, Allah rızası düşüncesi yoksa kurban kabul olunmaz. Allah rızası düşüncesini ancak takva ehli taşıyabilir, Allah da ancak müttakılerin kurbanını kabul eder. “Ve yalnız Rabbin rızası için namaz kıl, kurban kes.” “Sizin kurbanlarınızın etleri ve kanları Allah’a kavuşmaz, ancak takvanız yani kurbanlarınızı keserken taşıdığınız Allah rızası düşünceniz, saygınız ve sevdanız Ona kavuşur.” buyurur.

Hangi Günlerde Kurban Kesilir?

Kurban kesim günleri Hanefi mezhebine göre Kurban Bayramının birinci, ikinci ve üçüncü gününün güneş batımına kadar, Şafii mezhebine göre ise bayramın dördüncü gününün akşamına kadar süren zaman dilimidir. Bu günlerde kurban kesilebilir ama birinci günü kesmek daha faziletlidir.

Kesime bayram namazı kılınan yerlerde namazdan sonra, bayram namazı kılın mayan yerlerde ise sabah namazının vakti girdikten sonra başlanır. Kurbanı geceleyin kesmek mekruhtur. Kurban günlerinde her nedense kesilemeyen bir hayvan, canlı olarak sadaka verilir. Artık bu hayvanın etinden sahibi yiyemez.

Kurban Kesme Olayı Ne Zaman Başlamıştır?

Kurban, mü’minlere Hz. İbrahim’in (as) ve Hz. İsmail’in (as) teslimiyetini hatırlatır. Bu olay Kur’an’da şöyle anlatılmaktadır: “(İbrahim): “-Ey Rabbim, bana salihlerden (bir erkek evlât) ihsan buyur (diye dua etti)”. Biz de ona (İbrahim’e) çok uysal bir erkek evlât müjdesi verdik. Artık o (erkek evlât, babası İbrahim’in) yanında koşmak çağına erince (babası) “Oğulcağızım” dedi. “Ben seni rüyamda kurban ederken görüyorum. Bak artık ne düşünürsün.” (Oğlu) Dedi ki: “-Sana Allahu Teâla ne emretmişse, onu aynen yerine getir. İnşaallah beni sabredenlerden bulacaksın.”

Vaktaki bu suretle ikisi de Allah’ın emrine boyun eğdiler. (İbrahim) Onu alnı üzere (kurban etmek için) yatırdı. Biz ona: “-Ya İbrahim, rüyana (sana vahyettiğimiz emre) sadakat gösterdin. Şüphesiz ki biz iyi hareket edenleri böyle mükâfatlandırırız” diye nidâ ettik. Hakikat bu apaçık ve kat’i bir imtihandı. Ona büyük bir kurbanlık fidye verdik. Sonra gelen (peygamberler ve ümmet)ler arasında ona (iyi bir nam) bıraktık.”

Dikkat edilirse kat’i olan husus açıktır. Hz. İbrahim (as) Allahu Teâla’nın emrine teslim olarak kendi öz oğlunu kurban etmeye, Hz. İsmail (as) de Allah (cc) rızası için kurban olmaya razı olmuştur. Kurban kesmek için bıçağına sarılan her mükellef bu gerçeği iyi tefekkür etmelidir.

Kurban Kesmenin Fazileti Nedir?

Sevgili Peygamberimiz buyurmuşlar ki: “İnsanoğlu kurban kesme gününde Allah katında kan akıtmaktan daha makbul bir amel işlememiştir. O kurban kıyamet günü boynuzları, kılları ve çatal tırnakları ile aynen gelecektir. Çünkü kan yere düşmeden Allah’ın kabul mahalline düşer. Artık kurbanlarla gönlünüz hoşnut olsun.” Yine buyurmuşlar ki: “Kurban kesen için kurban edilen hayvanın her kılı karşılığında bir sevap vardır.

Kurban Kesmenin Önemi ve Peygamber Efendimizin Kurban Kesme uygulaması Kurban hicretin ikinci yılında emredilmiştir. Allah emretmiş, Peygamberimiz de uygulamıştır. Allah’ın emri olarak vacip, peygamberimizin ameli ve emri olarak da muhkem ve müekked (kuvvetli) sünnettir. Hadis ve fıkıh kitaplarında da anlatıldığı gibi Peygamber Efendimiz’in boynuzlu, güzel iki koçu BİSMİLLAHİ ALLAHU EKBER diyerek ve ayağını boyunlarına koyarak kendi eliyle kestiği meşhurdur. Bunlardan birini kendi ve ailesi adına, diğerini de ümmetinden kurban kesemeyenler adına kesmiştir. Hz. Cabir’in (r.a) rivayet ettiği hadis bu olayı doğrulamaktadır. Hz. Cabir (r.a) diyor ki: Peygamber’le (s.a.v.) beraber namazgâhda bayram namazında bulundum. Hutbesini bitirince minberden indi. Bir koçun yanına vardı, usulünce onu yatırdı: Bismillahi vallahuekber, dedikten sonra “bu benden ve ümmetimin kurban kesemeyenlerinden..” diyerek kendi eliyle onu kesti.

Peygamberimiz, kurbanın meşru kılındığı hicretin ikinci yılından sonra vefatına kadar her yıl kurbanını kesmiştir.

Gerek Peygamberimizin bu davranışı ve gerekse “Kim imkânı olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize yaklaşmasın!” sözü, kurban kesmenin vazgeçilemeyecek kadar önemli bir ibadet olduğuna işaret etmektedir.

Öyleyse Kurbanlar Sünnete Uygun Olarak Nasıl Kesilir ve Nasıl Dua Edilir?

Önceden keskin ve büyük bir bıçak hazırlanır, hayvanın göremeyeceği yere konur. Hayvan eziyet edilmeden götürülür, eziyet edilmeden yüzü ve ayakları kıbleye gelecek şekilde sol tarafı üzerine yatırılır, sağ arka ayağı serbest bırakılır. Sonra ele bıçak alınır: Allahım bu sendendir ve sanadır, denir onun ardından da sahibi veya vekili: “İnnî veccehtü vechiye lillezî fetaressemavati velerda hanîfen vema ene minelmüşrikîn=Ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim, ben müşriklerden değilim” Kul inne salatî ve nüsukî ve mehyaye ve mematî lillahi Rabbilalemîne lâ şerike leh=Namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah’a mahsustur. Onun ortağı yoktur.” mealindeki ayetleri okur. Bundan sonra: Allahu ekber Allahu ekber, Lâilâheillallahu vallahuekber Allahu ekber ve lillahilhamd şeklinde tekbirler getirilir. Arkasından BİSMİLLAHİ ALLAHU EKBER denerek hayvanın boynuna bıçak vurulur. Yemek ve nefes borularıyla şah damarı denilen iki ana damardan en az biri kesilir, kan iyice akıtılır. Hayvan tamamen ölmeden kafa ve ayaklarını koparmak, derisini yüzmek, kıbleden çevirmek, hayvana eziyet etmek mekruhtur. Kurban, sahibi tarafından kesilirse daha iyi olur. Başkasına da kestirebilir. Kurbanın sahibi kurbanın yanında ise elini kasabın üstüne koyar, her ikisi birden BİSMİLLAHİ ALLAHUEKBER diyerek kurbanı keserler. Biri veya ikisi kasden bunu söylemezlerse kurban kurban olmaktan çıkar, eti yenmez. Unuttukları için söylememişlerse kurbana zarar vermez, eti yenir.

Kurban Kesmek Kimlere Vaciptir?

Kurban kesmek, Müslüman olup hürriyeti elinde olan, akıllı ve erginlik çağına ermiş bulunan ve yolcu olmayan zenginlere vaciptir. Zengin, evinin ve ailesinin zorunlu ihtiyaçlarını karşılamış, borcu olmayan ve kurban günlerinde kurban alabilecek kadar parası olan insan demektir. Aynı evde yaşayıp bu özellikleri taşıyan herkesin (yani malları ayrı olan babanın, oğlun) Hanefi mezhebine göre ayrı ayrı kurban kesmeleri gerekir. Diğer mezheblere göre ise aile adına bir tek kurban yeterlidir. Fazla kurban kesmede zorlanan Hanefiler, isterlerse diğer mezheplerin bu kolaylığından istifade edip aile adına tek kurbanla da yetinebilirler.

Borçlanmak Suretiyle Kurban Almak Caiz mi?

Kurban kendisine vacip olmayan ve ödemede sıkıntılarla baş başa kalabilecek olan kimsenin borç altına girerek kurban alması caiz değildir. Ödeme imkânı olan bir kimsenin taksitle ve kredi kartıyla kurban alması ise caizdir. Kredi kartı ve taksitle alış verişler caiz olduğu gibi.

Kurban Hangi Hayvanlardan Olmalıdır? Yedi Hisseli Bir Hayvanı Daha Az Kimseler Kurban Edebilir mi?

Koyun, keçi, inek, öküz, manda ve deve gibi hayvanlardan başkası kurban edilmez. Koyun ve keçi gibi hayvanlar bir yaşını bitirmiş olmalı veya bitirmeyenler de bitirmişler kadar gösterişli ve toklu olmalıdır. Sığır cinsi hayvanlar iki, develer ise beş yaşını bitirmiş olmalıdır. Koyun ve keçiyi yalnız bir kişi, deve ve sığırı ise bir kişi kurban edebileceği gibi yediye kadar kişiler yani altı, beş, ve üç kişi bir araya gelip kurban edebilirler. Yedi kişinin yedisi de Müslüman olmalı, hepsi et yemek değil Allah için kurban kesmek niyetiyle bir araya gelmelidirler. Birisi Müslüman olmasa veya et yemek niyetiyle yedi kişinin içine girmiş olsa, hiç birinin kurbanı sahih olmaz. Hissedarlardan biri akika, biri de adak niyetiyle kurbana karışsa kurbana engel olmaz. Çünkü bunlar da sonuçta kurbandır. Kurbanlık hayvanlar zayıf ve ayıplı olmamalıdır. Paylar götürü usûlü ile değil, tartı ile taksim edilmelidir.

Hangi Ayıplar Bir Hayvanın Kurban Olmasına Engeldir?

Şu ayıpları taşıyan hayvanlar kurban olmaz:

1- İki gözü veya bir gözü kör olanlar, 2- Kulakları veya bir kulağı boyuna kesik olan, 3- Yürüyemeyecek kadar topal olanlar, 4- Boynuzlarının ikisi veya biri kökünden kırılmış olanlar, 5- Dişlerinin çoğu düşmüş olanlar, 6- Kuyruğunun yarıdan fazlası kesik olanlar, 7- Kemiklerinde ilik kalmamış derecede zayıf ve düşkün olanlar, 8- Hayaları veya memelerinin uçları kopmuş olanlar, 9- Doğuştan kulaksız veya kuyruksuz olan hayvanlar, 10- Sürüye gönderilemeyecek kadar deli olan, 11- Pislik yiyen hayvanlar kurban olmaz.

Hangi Ayıplar Bir Hayvanın Kurban Olmasına Engel Değildir?

1- Şaşı ve kesileceği yere kadar yürüyebilen topal hayvanlar, 2- Semizliğine zarar vermeyecek derecede uyuz olanlar, 3- Sürüye iştirak etmesine engel olmayacak derecede deli olanlar, 4- Hayvanın cinsi itibariyle boynuzlu veya boynuzsuz olması, 5- Kulak kepçesinin delik olması veya kulak uçlarının enine kesik olması, 6- Ağzında birkaç dişin olmaması, 7- Hayvanın buruk ve kısır olması veya tenasül organının olmaması bir hayvanın kurban olmasına engel değildir.

Bismillahi Allahu Ekber Demeyi Kasden Terk Edenin Kestiği Kurban Neden Yenilmez?

“Bismillahi Allahu ekber” sözü kurbanlık hayvanı kesip yiyebilmek için mal sahibi olan Allah Teala’dan alınan bir izin belgesidir. Bu sözle kurbanlık hayvanın asıl sahibinin Allah olduğunu itiraf ediyor, Allah’ın malını Allah’dan izin alarak kesmiş oluyoruz. Bu söz söylenmezse izin alınmamış olur. İzinsiz bir hayvanı kesmek de gasb veya hırsızlık anlamına gelir. Bu yolla elde edilen bir malı kesip yemek de haram olur. Onun için kasden “Bismillahi Allahu ekber” demeden kesilen bir hayvanın etini yemek haram olmaktadır.

Allah’ın yasakladığı bir şeye besmele ile başlanmaz. Bir harama besmele ile başlayan dinden çıkar. Kurban kesmek helal bir iştir. Allah’ın emridir. Helal ve Allah’ın emri olan şeylere Allah’ın adı anılmadan başlanmamalıdır. Çünkü Allah’ın adı anılmadan başlanan ve işlenen her iş hayırsız ve bereketsizdir. Ayrıca bismillahi Allahu ekber diyen insan şunu demek istiyor: Allahım bu kurbanlık hayvan senin. Sen emrettiğin için kesiyorum. Senin emir ve iznin olmasaydı ben bunu kesmeyecektim.

Hangi Haller Kurbana Eziyettir?

İslâm herkese ve her şeye karşı güzel davranma ölçüsünü getirmiştir. Bu hususta Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) çok güzel bir sözü var. Buyurmuşlar ki: “Allah her şeye karşı iyilik yapmayı, güzel davranmayı farz kılmıştır. Öldüreceğiniz zaman güzel öldürün. (İşkence ile değil.) Keseceğiniz zaman güzel kesin. O kadar ki her biriniz, bıçağını keskinleştirsin de kurbanını rahat ettirsin, (çabuk kessin de ona işkence çektirmesin.)

1- Kör bıçakla boğazlamak,
2- Kurbanı yere yatırdıktan sonra bıçak bilemek,
3- Kesim yerine ayağından çekip sürüyerek getirmek,
4- Keserken hayvanın omuriliğini dahi koparmak,
5- Kellesini almak,
6- Ölmeden yüzmek. Bütün bunlar eziyettir. Eziyet de mekruhtur, şeriat hoş görmemiş ve yasaklamıştır.

Şoklama Usûlüyle Kurban Kesmek Caiz mi?

Bu soruya Hz. Ömer’in (r.a) bir uyarısını hatırlatarak cevap vereyim. Kurbanını sürükleyerek götüren birine Hz. Ömer (r.a) şöyle bir ikazda bulunmuştur: “Kurbanı eziyet etmeden götür, işkence yapmadan yatır, kesim işini de bir anda bitir!” Eğer şoklama bu işi yapmaya yarıyorsa bu güzel bir şeydir. Ancak şoklamada dikkat edilmesi gereken bir nokta vardır, o da şudur: Eğer hayvan, şokun tesiriyle ölür de kesim sonradan yapılırsa o kurban kurban olmaz, eti de yenmez. Hayvanın ölümü şoklama ile değil de şokun ardından hemen kesimle gerçekleşirse kurban vecibesi yerine getirilmiş olur, eti de yenir. Şunu da ifade etmeye kendimi mecbur hissediyorum: Şoklamada kesmeye fırsat tanımadan ölme ihtimali varsa, şoklamadan uzak durmak daha iyidir. Yukarda arz ettiğim şekilde şartlarına uygun kesim yapılırsa bu kesim hayvana eziyet sayılmaz, kurban da pek fazla acı hissetmez.

Kurbanın Karnından Çıkan Yavru Ne Olacaktır?

Boğazlanmış hayvanın karnından çıkan yavru diri ise yukardaki kaide ve kurallara göre boğazlanır, ölü ise yenmez.

Kurban Kesemeyen Vekil Tutabilir mi?

Çeşitli sebeplerden dolayı kurbanını kesemeyenler ve kurbanının yanında da bulunamayacak olanlar, manevi titizliğine inandıkları kimseleri vekil ederek kurban kesme işini onlara havale edebilirler. Bu durumda olanlar isterlerse kurbanın tamamını bağışlayabilecekleri gibi; bir kısmını alıp kalan kısmını da hediye edebilirler.

Ölüler İçin Kurban Kesilir mi? Sevabını ölülere bağışlamak niyetiyle sırf onlar için kurban kesilir mi?

Kesilir. Ölünün vasiyeti olmadan herhangi bir insan kendi parasıyla aldığı hayvanın sevabını ölmüş bir yakınına bağışlamak üzere kestiği kurbanın etinden yiyebilir ve yedirebilir. Ölen, ben öldükten sonra kurbanımı kesin, diye vasiyet etmişse bu kurbanın bayram günlerinde kesilmesi gerekir. Böyle bir kurbanın etinden kesen yiyemez. Tamamının sadaka olarak verilmesi gerekir. Ölenin vasiyeti yoksa, kurban da onun parasından alınıp kesiliyorsa bu kurban da vasiyet üzerine kesilen kurban gibidir. Yani yine kesen yiyemez.

Kurbanın Tutarı Para Olarak Verilse Kurban Yerine Geçer mi?

Hayır. Kurban kesilmezse kurban ibadeti ifa edilmiş olmaz, sahibi sorumluluktan kurtulamaz. Kurbanlık koyunu canlı olarak sadaka vermek de kurban yerine geçmez.

Kurbanlık hayvanı adak kurbanı yerine niyetlenerek iki borçtan da kurtulabilir miyiz? Hayır. Kurbandan başka bir de adak kurbanı kesmek gerekir. Adak kurbanları, vacip olan kurbanlara karışmaması için bayramdan bir gün veya daha önce kesilebilir.

Kurbanın Eti

Kurbanın eti üçe taksim edilir, biri fakirlere, biri akrabalara, biri de kurban sahibinin aile efradına. Kurban kesen kimse zengin ise ve kurbanın tamamının kendisine kalmasını istiyorsa, bu takdirde fakirlere dağıtmak için ikinci bir kurban daha alıp kesmelidir. Orta halli ve nüfusu da kalabalık ise, kurbanın etini dağıtmayabilir.

Kurbanın Etinden Kâfirlere Yedirmek Caiz Midir?

Kurban etinden kafirlere yedirmek mekruhtur. Müslümana yedirmek gerekir. Fakat et yenirken Müslüman olmayan birisi gelirse o zaman kerahet kalkar, yemesinde bir sakınca kalmaz.

Kurbanın Derisi

Kurbanın derisi kasap ücreti olarak verilmez, evde seccade olarak kullanılabilir. En iyisi, fakirlere, Kur’an kurslarına ve din eğitimi veren hayır kurumlarına vermektir. Kurbanın etini ve derisini satmak mekruhtur. Eğer satılırsa parası sadaka olarak verilir. Kurbanın sütü satılmaz, yünü kırpılmaz, satılsa ve kırpılsa fakirlere sadaka olarak verilir.

Kurbanın Hangi Organları Yenmez?

1- Etten ayrılıp giden kan,
2- Erkeklik ve dişilik aleti,
3- Erkeklerde yumurtalar,
4- Et içinde bulunan toparlak guddeler, bezler,
5- İdrar torbası,
6- Öd kesesi.36

Kurban Bayramında Hayvanların Kesilmesi Katliamdır, Diyorlar, Doğru mu?

Eğer bu düşünce doğru olsaydı, rahmeti sonsuz olan, Rahman ve Rahîm isimleriyle kendisini tanıtan Allah kurban kesmeyi emretmez alemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz de kurban kesmezdi. Siz Allah’tan ve Onun son peygamberi Hz. Muhammed’den (s.a.v.) daha mı çok merhametlisiniz ki hayvanlara acıyorsunuz?

Sonra neden kurban bayramında kesilen kurbanlara acıyorsunuz, onların hakkını savunuyorsunuz da, senenin her gününde kesilen hayvanlara acımıyor ve onların haklarını savunmuyorsunuz?

Bu kadar şefkatli ve merhametli iseniz neden her gün et yiyen bir dünya karşısında, ete hasret insanlara acımıyorsunuz? Bu kadar hakperest ve bu kadar şefkatli ve merhametli iseniz neden her gün alkole, uyuşturucuya, fuhuş sektörüne kurban giden insanlara, kadınlara, kızlara ve delikanlılara acımıyorsunuz? Acıma hissiniz bütün bütün tükenmemişse onu lütfen bunlara harcayalım.

Siz eğer kurbanı keserken İslâm’ın kaide ve kurallarına riayet ederek kurbanı keserseniz yani kurbanlık hayvanı severek, okşayarak kesim yerine götürür, incitmeden ve eziyet etmeden sol yanı üzerine kıbleye doğru yatırır, arka sağ ayağını serbest bırakır, diğer üç ayağını bağlar, daha önceden keskinleştirip hazırladığınız geniş yüzlü bıçağınızı, kurbana göstermeden kısa bir dua eşliğinde bismillahi Allahuekber diyerek kurbanın boğazına çalarsanız sizden Allah da memnun olur, peygamber de memnun olur, kurban da memnun olur, vejeteryanlar hariç herkes memnun olur. Bu olay vahşet değil rahmetin tâ kendisi olur çıkar.

Kurban kesmek, hem kesilen hayvan için rahmettir, hem de insanlar için rahmettir. Çünkü Yüce Yaratıcı, çayırın eliyle hayvanlara ot, ineğin eliyle insanlara süt, ağacın eliyle meyve, arının eliyle bal, toprağın eliyle türlü türlü ürünler gönderdiği gibi, kurban kestirerek varlıklı insanların eliyle de, ete hasret insanlara et ulaştırmaktadır. Aynı zamanda kurbanlık hayvanlardan bir kısmı kurban edilip insanın midesine gitmekle hayvanlıktan kurtulup insanlık mertebesine çıkmakta, ebediyyen cennete layık bir keyfiyet kazanamakta, bir kısmı da Allah yolunda kurban edilmelerine mükâfat olarak Ahirette “Burak” olma şerefine nail olmakta, sahiplerini sırat köprüsünde taşıma görevi ile onurlandırılmaktadır.

“Kurbanlarınızı neşeli ve kuvvetli hayvanlardan kesin. Çünkü onlar sırat köprüsünde sizin binitleriniz olacaktır.” Hadisi de buna işaret etmektedir. Bu olay kurbanlık hayvanlar için bir rahmet, bir saadet ve bir şeref değil midir?
Evet dıştan bakınca bir can ölüyor, ama onlarca can diriliyor. Bir buğdayı feda ediyor, toprağa gömüyor, çürümesine göz yumuyorsunuz, ama içinde yüz dane bulunan bir başak elde ediyorsunuz. Bir buğday gidiyor ama on, yüz buğday geliyor. Bu bir rahmet, saadet ve şeref değil midir?

Siz eğer kurbanlık hayvanı döverek, sürükleyerek götürür, eziyetle yatırır, kör bıçakla ona saldırırsanız bu tavrınızdan ne Allah razı olur, ne peygamber razı olur, ne kurban razı olur, ne de melek-misal insanlar razı olur. İşte vahşet olan budur. Bu tutum sadece çocukların değil, vicdan ve merhamet sahibi her insanın sinesinde yaralar açar.

Müslüman medeni bir insandır, kurbana eziyet etmek gibi bir vahşete tenezzül etmez. Çünkü o, Hz. Peygamber’in: “Kurbanınızı güzel kesin, bıçaklarınızı iyice keskinleştirin ki kurbanınız rahat etsin, acı çekmesin.” sözünü kulağına küpe etmiş insandır. Bırakın kurbanı, Müslüman, haksız ve gereksiz yere bir ağacı bile kesmez, bir gülü hatta bir otu bile koparmaz. Çünkü o her şeyin Allah’ı zikirle meşgul olduğunu bilir. Allah’ın izni hariç, hiçbir şeyin zikrine engel olmak istemez. Bununla beraber Allah’ın emrinin olduğu yerde de müslümanın boynu kıldan incedir. Değil malını, canını, İsmail’ini bile fedadan çekinmez. Allah’ın dostu İbrahim Peygamber (a.s) böyle yapmadı mı?

0-10 Yaş Arasındaki Çocukları Kurban Kesim Yerinde Bulundurmanın Sakıncası Var mı?
Yüce Allah, büyüklerden, ana-babalardan ne istemişse çocuklarına da aynı şeyleri emretmelerini istemiştir. Çocuk babasının namaz kıldığını, zekât verdiğini, kurban kestiğini bilmeli ve görmelidir. Çünkü yarın bu işleri o yapacaktır. Yavaş yavaş o bu işlere alışmalı ve alıştırılmalıdır.

Hadisin ifadesine göre: “Dünya iki gündür: Bir günü sevinç, bir günü de kederdir.” Herkes dünyayı böyle tanımalıdır. Dünyayı böyle bilmeyen ve ona göre kendini hazırlamayanlar çabuk yıkılır ve bozulurlar. İşin içerisinde acı olduğunu bile bile çocuklarımızı sünnet ettirmiyor muyuz? Yine zor geldiğini bile bile onları sabah namazına kaldırmıyor muyuz? Hasret ve ayrılığın bir ateş olduğunu bile bile onları askere, hatta sonunda ölüm olduğunu bile bile savaşa göndermiyor muyuz? Bunlar hayatın olmazsa olmazlarıdır. Bu olmazsa olmazlara nasıl kendimizi hazırlıyorsak, kurban kesmeye de çocuklarımızla beraber hazırlanmalıyız.

Kurban kesmenin hali vakti yerinde olanlara Allah’ın emri ve Sevgili Peygamberimizin sünneti, aynı zamanda kulun Allah’a karşı bir şükran ve teslimiyetinin ifadesi, Allah’ın arzularını nefsin arzularına tercihin bir nişanesi olduğunu, dağıtılan kurban etinin insanlar arasında sevgi ve dostluğu pekiştirdiğini; anarşi ve terör olmasın, İsmaillerin kanı akmasın diye kurban kanının akmasına izin verildiğini; zekât ve sadakanın da bu yüzden farz ve vacip kılındığını; kurban edilen hayvanların insanların midesine gitmekle hayvanlık mertebesinden insaniyet mertebesine çıkacaklarını, sahipleri için ahirette Burak olacaklarını çocuklarımıza tatlı tatlı anlatabilirsek, işte o zaman terörü, hiddet ve şiddeti artıracağını sandığımız kurban kesme olayının; terörün, hiddet ve şiddetin kökünü kazıyan ibadetler zincirinden biri olduğu kesinkes anlaşılmış olur.

“Kur’an’da Kan Akıtmak Yoktur,” Diyorlar.Bu Doğru mu?

“Kur’an’da kan akıtmak yoktur.” diye bir iddiadan söz ediliyor. Bununla insan kanı kasdedilmişse bu doğrudur. Haksız yere bir cana kıymak, Kur’an’a göre bütün insanları öldürmek kadar büyük bir cinayet sayılmıştır. “Kur’an’da kan akıtmak yoktur.” ifadesiyle kurban kanı kasdedilmişse bu doğru değildir. Çünkü Allah Kur’an’da her millet için kurbanı emrettiğini Kevser suresinde de çok açık bir şekilde kurban kesilmesini istediğini biliyoruz. Kurban kesilince kan akar. Farzedelim ki Kur’an’da kurban kesmekle ilgili açık ve net bir delil bulamadınız. Kur’an’ı bize getiren ve Onu herkesten en iyi anlayan Peygamber Efendimizin Kurban Bayramında kurban kesme uygulamalarını nasıl görmezlikten geleceksiniz?

Hz. Peygamber (s.a.v), hemen hemen her yıl kurban kesiyor. Bazen iki koç kesiyor. Birini kendisi ve ailesi adına, birini de ümmetinden kurban kesemeyenler adına niyetlenerek kesiyordu. Veda haccında ise yüz deve kurban ettiğini, bunlardan altmış üç tanesini bizzat kendisi altmış üç yıllık ömrüne bedel kurban kestiğini, diğerlerinin kesimini ise başkalarına havale ettiğini tarih kaydediyor.

“Kurban Kesmek Sünnettir, Kesilmese de Olur.”Diyorlar. Doğru mu?

Kurban kesmek başta Şafii olmak üzere bazı imamlara göre sünnettir, ama onların bu sünnet hükmü, İmam-ı Azam’ın “vacib” hükmüne denk bir sünnettir. Terk edilmesi mümkün olmayan sünnetlerdendir. Şeair gibi bir sünnettir. İmam Muhammed buna: “Terkine ruhsat olmayan sünnet” demiştir. Dolayısıyla zengin olup da kurban kesmeyen hem Allah’ın emrini, hem de Hz. Peygamberin emir ve uygulamalarını görmezlikten gelmiş olur ki bu da bir çeşit günahtır. Eğer kurban kesmeyen günaha girmemiş olsaydı, Hadis-i şerifde: “Hali vakti yerinde olup da kurban kesmeyenler bizim namazgâhımıza yaklaşmasın.” denilmezdi.

Kurban Kesmektense Bedelini Fakirlere Vermek Daha İyidir!” Diyorlar. Doğru mu?

Kurban kesme yerine kurbanın bedelini para olarak sadaka verme meselesi de ne Kur’an’da, ne de Peygamberimizin uygulamaları arasında gördüğümüz bir meseledir. Bu görüş, dinin şeair derecesindeki bir muamelesini lağv ve tahrif etmeye yönelik bir görüştür ki, asla kabul edilemez. Varlıklı insanların kurban kesmesi, muhtaçlara sadaka vermesine, bir hastanın tedavi masraflarını karşılamasına engel değildir.

Bu bedel meselesi ancak şu hallerde düşünülebilir. Bir insan düşünün ki zorunlu ihtiyaçlarını karşılamış, borçlarını ödemiş, bunlardan başka yanında fazla olarak sadece bir kurban alabilecek kadar parası kalmış. Bu insan kurban almaya giderken çaresiz bir hastanın ameliyat masraflarını karşılamak veya ekmek parası bulamayan işsiz ve aşsız bir ailenin ihtiyaçlarını karşılamak gibi ciddi bir durumla karşı karşıya kaldı. İşte böyle biri fedakârlık etse; Kurban parasını çaresizlikle boğuşan bu adamlara verse, ikinci bir kurban almaya da gücü kalmazsa böyle biri kurban kesme vecibesinden kurtulur. Hem de çok faziletli ve önemli bir görevi yerine getirmiş olur.

Yoksa hem kurban kesmeye, hem de çaresizlerin derdine derman olmaya gücü yeten insanlara: Kurban kesmeyin, keseceğiniz kurbanların parasını muhtaçlara verin, demek, doğru olamayacağı gibi Kur’an’ı ve Sünnet’i kale almama ve hafife alma anlamına gelir.

“Hz. Peygamberin sünnetine uymayan tembelliğinden uymuyorsa büyük zarar eder, önemsiz gördüğü için uymuyorsa büyük cinayet işlemiş olur, inkârından dolayı uymuyor ve üstelik eleştiriyorsa büyük sapık olur.”

İmam Malik de: “Sünnetler Nuh’un gemisidir, kim ona binerse kurtulur, kim de ondan geri kalırsa boğulur.” demiştir.

“Ölüler İçin Kurban Kesilmez!” Diyenler Var. Doğru mu?

Ölülere Allah rahmet etsin, denilirmiş de sevabı onlara bağışlanmak üzere kurban kesilmezmiş, iddiası da mantıklı ve tutarlı bir ifade olmadığı gibi, aynı zamanda muteber kaynaklara da aykırı bir açıklamadır. Önce mantıklı olmadığını arz edeyim: Ölüler için “Allah rahmet etsin” demek, bir duadır. Bunun anlamı şudur: Bu dua sebebiyle ölen şahsa Allah’ın rahmeti kavuşsun, o bundan menfaatlensin, rahat etsin. Bu duanın sonucunu rahmet ve rahat olarak ölüğe kavuşturan Allah’tır. Bu sevabı, dolayısıyla bu rahmeti ve rahatı ölüye kavuşturan Allah, sevabı ölülere bağışlanması umuduyla kendi rızası için kesilen ve fakir fukaraya dağıtılan kurbanın sevabını, dolayısıyla onların dualarının sonucunu bir rahmet ve rahat olarak, bir huzur ve mutluluk olarak neden kavuşturmasın? Bu Allah’ın kudretine ağır gelir mi? Kaldı ki kaynaklarımız da dirilerin yapmış oldukları hayır ve hasenattan ölülerin hayır göreceğini, hatta ehl-i sünnete göre sevaplarının da onlara kavuşacağını ifade etmektedirler.

Zaten kurban kesmek te bir çeşit duadır. İbadetlerin hepsi fiili duadır. Sözle ve fiille dua yapanlara sevap verildiği gibi bu duaları yapanlar, başkalarını da niyet ederek dua etseler, dua ettikleri kimselere de sevaplarından pay ayrılması Allah’ın lutfundan ve rahmetindendir. Hem de o duaları, hayır ve hasenatı yapanların sevabından bir şey eksilmeden.

Mesela İbn-i Ömer (r.a), Hz. Peygamber’in (s.a.v.) vefatından sonra her hangi bir vasiyyet de olmaksızın defalarca umre yapıp sevabını Hz. Peygambere bağışlamıştır. Ve yine sevabını Hz. Peygambere bağışlamak üzere İbnü’l-Muvaffak yetmiş hacc yapmış, İbnü’l-Serrac onbinden çok hatim okumuştur. Cenab-ı Hak, Peygamberine rahmet ettiğini bize haber veriyor, bizim de ona rahmet ve şefaat dairesinin genişlemesi, o dairenin bizi de içine alması için dua etmemizi, Ona Allahumme salli ala Muhammed diyerek salat ve selam okumamızı istiyor. Ahirete gidenler için sevap ulaşmayacak olsaydı Allah bunları ister miydi? Sevgili Peygamberimiz, sık sık Cennetü’l-Bakî’ kabristanına gidip vefat edenler için dualar okuyordu. Onlara faydası olmayacak olsaydı, bunu yapar mıydı?1

Vehbi Karakaş

1 Daha geniş bilgi için bkz. Karakaş, Vehbi, Üçaylar Mübarek Gün ve Gecelerle Toplum Eğitimi, Cihan Yayınları, İstanbul-2008

Çanakkale Cephesi’nde Ağlatan Bayram

Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi (ÇOMÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, İstanbul’da tertip edilen 24. Tümen’in, gelen bir emirle yola koyulduğunu, askerlerin Kemerburgaz ve Alibeyköy’den sonra Eyüp Sultan Camisi önünden geçerken halkın Ramazan Bayramı namazından çıkmakta olduğunu söyledi.

Büyük bir tümenin tozu dumana katarak dini ve mukaddes bir günde cepheye gitmesinin, birçok kişinin, özellikle ihtiyar ve kadınların ağlamalarına sebep olduğunu anlatan Erat, cepheye giden 24. Tümen askerlerinden İbrahim Arıkan’ın hatıralarında o günü, ”Gittiğimiz yerin ne demek olduğunu takdir eden halk, hüzün ve teessürden kendini men edemiyordu. Kova ve bakraçlarla askere su vermeye çalışıyorlardı” şeklinde anlattığını belirtti.

-61. ALAYDA KURBAN BAYRAMI-

Yrd. Doç. Dr. Muhammet Erat, Çanakkale Cephesi’nde 5 ay düşmanla çarpışan, pek çok kahramanlıklar göstererek madalya ile ödüllendirilen ve düşmanın Gelibolu Yarımadası’ndan kaçışına da şahit olan İbrahim Arıkan’ın hatıralarında Kurban Bayramı’nın arefesinde 61. Alay’da yapılan törenden şu şekilde bahsettiğini anlattı:

”16 Ekim 1915 günü Tümen komutanının emri ile Alay içtima ettirildi. Harbiye Nezareti’nden hususi surette vazifelendirilen yaşlı bir hoca, Alay’ın ortasına gelerek 61. Alay’a hitaben ateşli bir nutuk irat etti: ’61. Alay hoş geldiniz! Necip Türk Milleti! Fatih’in torunları! Yavuz’un çocukları! Sizler kabına sığmayan bir arslan kükreyişi ile şu mukaddes vazifeye koştunuz. Gazanız mübarek olsun. Şu anda üzerinize çok mukaddes ve ulvi bir vazife almış bulunuyorsunuz. Sizden evvel bu mukaddes cihada iştirak eden ve bu mukaddes cihadın mutlak bir farz olduğuna iman eden arkadaşlarınız cesaret, şecaat ve kahramanlıklarını hain düşmana tanıttılar. Kahir düşmanı süngüleri ile denizin kenarına kadar sürüklediler. İşte evlatlarım, sizlere de burada ufacık bir vazife kaldı. O da Allah’ın inayetiyle hunhar düşmanı denize dökmekten ibarettir. Düşmanın zırhlısı varsa bizim de Allah’ımız var. Sizlere emanet edilen bu mukaddes vazifeyi başaracağınıza kalbimdeki imanım gibi inanıyorum. Allah yardımcınız olsun evlatlarım.”

Erat, Çanakkale Cephesi’nde yedek subay olarak görev yapan Münim Mustafa’nın anlattığına göre ise, Türk askerinin siperde Kurban Bayramını buruk bir şekilde kutladığını ifade ederek, şöyle devam etti:

”Çünkü İngilizler her nedense bayramdan önceki gece pek sinirli bir haldeymişler. Türklerin dini bayramını bildikleri için maneviyatlarını güya sarsmış olmak için şafaktan itibaren, büyük taarruz gününde yaptıkları topçu ateşine benzer bir bombardımana başlamışlardır. Münim Mustafa’ya göre, Türk askeri bunlara alışık olduğu için pek aldırış etmemektedir. Hatıralarında askerin Bayram sabahı hissettikleri şu şekilde ifade ediliyor, (Bir aralık ateş hafiflemişti. Herkes birbiriyle bayramlaşmaya başladı. Eller sıkılarak, bayram tebrik edilirken, herkesin muhayyilesinden annelerin ve sevgililerin hayali geçtiği görülüyor gibi oluyordu.

Zafer Araştırma Grubu

Kurban Bayramınız Mübarek Olsun!

Aziz, sıddık, sadık, muhlis ve hâlis kardeşlerimiz ve hemşirelerimiz,

Bütün ruh u canımızla bayramlarınızı, hem hacca gidenlerin bayramlarını ve bu milletin bu mânevî bayramını ve âlem-i İslâmın ittifakkârâne intibahlarının mânevî bayramlarını ve Risale-i Nur’un hakikat-i Kur’âniyeye dair verdikleri haberlerini zamanın tasdik etmelerini ve en geniş bir dairede o mânevî envar-ı Kur’âniyeye, beşer ihtiyacını hissetmesini tebrik ediyoruz.

NurNet.org Ekibi

Bayramlar Bayram Ola!

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi  Ve Berekatuhu

Pek Aziz ve Muhterem Kardeşim!

Duhuli ile müşerref olacağımız Kurban Bayramınızı cân-u dilden tebrik eder, bütün âlem-i İslam’a hakiki bayram ve külli hayırlara vesile olmasını Cenabı Haktan temenni ve niyaz ederim. Hassaten Filistinde, Mısırda, Suriyede ve diğer islam ülkelerinde  Zalim idarecilerin zülmüne uğrayan mazlum Müslümanların kurtulmasına sebep olup, O Zalimların kahredilmesini Allah bu Mübarek Kurban Bayramı vesile yapar İnşaAllahurrahman.

            Evet! Allahın ve peygamberimizin emirlerine harfiyen itaat etmeye âmâde olanlar ümit vardırlar.  Bayramları bayram ola!

          Fitne fesat devrinde yaşadığını bilip, attığı her adımında, yaptığı her işinde, hal ve harekatında dikkatli olanlar sevinmeyi hakkettiler.  Bayramları bayram ola!

          Anne baba olup, onlara Allah ihsan ettiği en büyük hediye olan evlatlarına Allahın dinini öğretmek için titizlik gösterenler sevinmeye hakları var. Bayramları bayram ola!

          Kendini bencillikten kurtarıp bütün yaratıklara şefkatla  yaklaşıp, bilhassa şerefli mahluk olan insanların maddi yardımlarına koşarken, onlara manen de bir şeyler verebilmeye gayret eden kişi sevinmeye hakketti. Bayramı bayram ola.

          Yüce Mevlâm, şehit torunları olan vatandaşımı, önce  hiçlikten kurtarıp, dağda bir taş yapmamış, yılan yapmamış, inek yapmamış, Rusya’da bir gâvurun oğlu, İsrail de bir Yahudi’nin oğlu veya kızı yapmamış, Şehit kanıyla yoğrulan toprakta, Müslüman anne ve babadan doğup, bu kadar merhalelerden geçiren Allah’ına isyan etmemeye gayret gösterip, O’na boyun eğebildi ise, sevinmeye hakkıdır. Bayramı bayram ola.

          Kader onun kötü insanlar arasında yaşamasını takdir edip, oda onların kötü ahlaklarından kapmadan yaşıyorsa? Sonra onları kurtarmak için, kendini kutaran bir Nur talebesi gelip, kendi kurtulduğu yerlere onu da götürmek için geldiği zaman, buda itiraz etmeden Risale-i Nur derslerinde: İnsan nedir? Nereden geldi? Ne için geldi? Burada onun görevi nedir? En son nereye gidecektir? soruların cevapları öğrenilen yer olan Kur’anın bu zamana bakan vechesi olan Risale-i Nur tefsirleri okunan yerlere, o Nur talebesi bunuda götürebildi ise, sevinmeye hakkıdır. Bayramı bayram ola.

          İnsan yaşı ilerlediği halde, geçmiş hayatına bakıp, oraları araştırdıktan sonra, ne pahasına olursa olsun günahlardan çekinip, Allahın emirlerine uyma gayreti ile tükettiği hayatında müspet bir netice görebilirse, herkesi kokutan ölüm, onun için zindandan kurtulmaya bir sebep olup,  Âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberimize (a.s.m.) a ve tüm sevdiklerine kavuşmağa vesiledir. bunun için bu zat, geriye kalan günlerini, ötekiler gibi endişeli geçirmekten kurtardığı için, sevinmeye hak etmiş olarak kendini kabul etmeli. Onun bayramı bayram ola.

           1400 küsur seneden beri bütün iyi insanlar,  şerrinden Allaha sığındıkları bir devirde yaşadığımızın şuuru ve idraki içerisinde yaşayıp, iç ve dış düşmanlarımızın ortaya serdikleri bir hal ki: Görünüşte çok cazip, fakat o cazibeli  haller olan, yarım çıplak na mahrem kızlar, erkekleri öldürmeye yarayan silahlar  olduğunu fark edip, sokakta yürürken ona göre tedbirini alan kardeşimin hakkıdır, sevinebilir. Bayramı bayram ola.

           Zerre kadar insafı olmayan iç ve dış düşmanlarımız, abla ve kız kardeşlerimizi reklam ve ticaret aracı yapma yolunda hiç çekinmeden, ellerinden geleni yaparak, onları acımadan soyup soğana çevirmeye çalıştıkları bir devirde, onları ana düşman bilip,  oyunlarına gelmemeye gayret eden kız kardeşlerime bin barekâllah diyerek herkesten ziyada onlar bayram yapmaya hakketmişlerdir. Hatta bazı kız kardeşlerim, düşmanların oyunlarına geldiklerini fark ederek en yakın zamanda kurtulmaya gayret ettiklerinden ötürü, onları da  tebrik ediyoruz. onlara da, bayramınız bayram ola, diyoruz.

          Bayramların en büyüğünü hak edenler, kâmil imanla ruhlarını teslim edebilme ümidi ile yaşayanlardır.  Yani bir Müslüman bu fitneli devirde yaşadığı halde, Allah’a karşı ibadetlerini yaparak, buradan sağlam iman ve az günahla kurtula bilme gayreti ile yaşarsa, en büyük kârı o elde etmiştir.  Bu mübarek zatlar âhirette iki büyük kârı kazanma ümidi ile yaşadıkları için candan tebrik ederiz.

          Hak ettikleri kârlardan biri: O nazik vücudunu cehennem gibi o müthiş ateşten kurtarmak gibi büyük bir kârı elde etmiştir.

          Diğeri ise, gençliği bitmeyen, derdi sıkıntısı olmayan, sıcağı soğuğu olmayan , rahatsız edecek en ufak bir şey bulunmayan bir mutluluğu kazanmasıdır. Cennette hareket, ruh hiffetinde ve kuvvetinde ve hayal suratında olup, hiçbir zaman sonu olmayan güzelim cennet gibi bir mutluluğu kazanma ümidi ile yaşayabilir.

          İşte bayramların en büyüğünü bu ümitleri kavi olanlar kazanmış olacaklar. Oh bee! Ne mutlu size! Hapisten, azaptan kurtulmakla kalmayıp, kârların en büyüğünü elde edeceksiniz İnşaallah. Allah cümlemizi değeri tarif edilmeyecek kadar bu büyük  bayramdan   mahrum etmesin.

          Evet! Allahın c.c.ve Peygamberimizin a.s.m. emirlerine harfiyyen itaat etmeye âmâde olanlar ümit vardırlar. Onlar bu ameli saliha muvaffak olmak için kötü duygularını feda edip onları kurban ettiği için, Bayramları bayram ola!

Nefislerini haramlardan frenleyip kötü istekleri Kurban edenler , kalplerini muhabbetle doldurup kin ve nefret duygularını Kurban edenlerin, Bayramı Bayram ola!

Helal dairesi keyfe kafidir deyip, harama girme isteklerini Kurban edenlerin, Bayramları Bayram ola!

Muhabbet fedaisi olup komşu ve diğer müslümanlara karşı dargınlıklarını Kurban edenlerin,Bayramları bayram ola!

          Cimrilikten kurtulup Allaha yaklaşmak için kurbanını Kurban edenlere tebrikler. onlarında Bayram yapma hakkıdıdır. Onlarında Bayramları Bayram ola!.

ONLARIN BAYRAMLARI BAYRAM OLA VE OLACAKTIR İNŞAALLAH.

Sizden dua bekleyen, size dua eden kardeşiniz

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Bediüzzaman bayramda takvime göre amel ederdi!

Türkiye takvimine göre yarın yani 25.10.2012 perşembe günü bayram ama Mekke ve Medine’de bayram ise 26.10.2012 cuma günü. Şimdi asıl sorumuza gelelim bayram için kurbanı yarın mı yoksa cuma günü mü kesmemiz lazım!

Aşağıda ki hatıraya baktığımız zaman bizimde Üstadımız gibi bulunduğumuz yerin takvimine göre bayram yapmamız lazım geldiği aşikar ortadadır. Yani yarın gönül rahatlığı ile kurbanlarınızı kesebilirsiniz.

“Üstadımız Türkiye takvimine göre amel ederdi. Yeni yazı takvimden hatt-ı Kur’âniyeye çevirttirir, onu başucuna astırırdı. Şimdi olduğu gibi o zaman da Ramazan’da bazen bir gün evvel oruç tutanlar, bayram edenler olurdu. Üstadımıza söylerdik. O hiç ehemmiyet vermezdi. Hattâ birgün Tahirî Ağabey, ‘Bugün Arabistan’da bayram‘ dediğinde Üstad, takvimi göstererek; ‘Kardeşim ben Türkiye’ye göre amel ediyorum‘ diye cevap verdi. Bilâhare bir dersinde, ‘Ben de öyle yaparsam, fitneye vesile olur‘ demişti.

Bayram Yüksel / Son Şahitler, 3. Cild, s. 31